AFİLİ ÂŞIKLAR SERİSİ 1-2 (DÜZ...

By haticekubraozcan

2.5M 147K 57.3K

[AFİLİ ÂŞIKLAR SERİSİ -1- DELİ GELİN] Bir yanda deli dolu bir kadın, öte yanda gözükara ve dev gibi bir adam... More

DG -1. Bölüm: DELİ KIZ
DG -2. Bölüm: HAYIRLI OLSUN
DG -3. Bölüm: ATEŞİM VE CAN YAKARIM
DG -4. Bölüm: PARA
DG -5. Bölüm: DİŞ SANCISI
ÖNEMLİ - INSTAGRAM
DG -6. Bölüm: BIÇAK KAZASI
DG -8. Bölüm: YAVRU DELİ GELİN
DG -9. Bölüm: GELECEĞE BİRİKEN ANILAR
AHÛZAR SERİSİ
DG -10. Bölüm: OLAY ÇUKURU
DG -11. Bölüm: İÇ GÜVEYİ
DG -12. Bölüm: İKİ DEFA DÜŞÜN
DG -13. Bölüm: NİŞANLI KAÇAKLAR
DG -14. Bölüm: KIZ BABASI
DG -15. Bölüm: YAPRAK SARMA
DG -16. Bölüm: NİKÂH GÜNLÜKLERİ
DG -17. Bölüm: GELİNLİK
DG -18. Bölüm: HAYATIMA HOŞ GELDİN
DG -19. Bölüm - Part/1: BİZ EVLİYİZ OĞLUM
DG -19. Bölüm - Part/2: BİZ EVLİYİZ OĞLUM
DG -20. Bölüm - Part/1: ŞURA VAKASI
DG -20. Bölüm - Part/2: ŞURA VAKASI
DG -21. Bölüm - Part/1: BEBEK
DG -21. Bölüm - Part/2: BEBEK
DG -22. Bölüm: İTİRAF
DG -23. Bölüm - Part/1: HATA
BİR TUTAM
DG -23. Bölüm - Part/2: HATA
DG -24. Bölüm - Part/1: MİLAD
DG -24. Bölüm - Part/2: MİLAD
DG -25. Bölüm: İKİ ZEYTİN
DG -26. Bölüm: BEKLENMEDİK AN
DG -27. Bölüm: KADER ZİNCİRLERİ
DG -28. Bölüm: MUTLULUĞA DOĞRU
DG -29. Bölüm: AŞK YOLU (FİNAL)
DG -30. Bölüm: ÖZEL SON
!DUYURU!
AFİLİ ÂŞIKLAR SERİSİ -2- BAHTSIZ DAMAT
BD -1. BÖLÜM: PİKNİK MACERASI
BD -2. BÖLÜM: BULAŞIKÇILIK
BD -3. BÖLÜM: EVE GELİN LAZIM MIYMIŞ?
BD -4. BÖLÜM: KAĞIT PARÇASI
BD -5. BÖLÜM: İSTİFA
BD -6. BÖLÜM: MELİH VAKASI
BD -7. BÖLÜM: YANLIŞ ANLAŞILMA
BD -8. BÖLÜM: SANA EN ÇOK BEN YAKIŞTIM
BD -9. BÖLÜM: SAVRULUŞ
BD -10. BÖLÜM: ÖN SÖZ VE SON SÖZ
BD -11. BÖLÜM: ABİNLERDEN KAÇIRDIM SENİ
BD -12. BÖLÜM: PAHALI ELBİSE
SADE'M
BD -13. BÖLÜM: AŞK KIRILMAKTI
BD -14. BÖLÜM: TAKİP MESAFESİ
BD -15. BÖLÜM: PİŞMANLIĞIN ESİRİ
BD -16. BÖLÜM: ÇOK GEÇ
BD -17. BÖLÜM: AİLE SIRRI
BD -18. BÖLÜM:
BD -19. BÖLÜM: KORKU FİLİZİ
BD -20. BÖLÜM: NESLİŞAH
BD -21. BÖLÜM: MEZAR
BD -22. BÖLÜM: TERK EDİLMEK
BD -23. BÖLÜM: ROMANTİZM KATİLİ
VAHA
BD -24. BÖLÜM: GELİN HANIM
BD -25. BÖLÜM: LEYLİFER
BD -26. BÖLÜM: HASTANE
BD -27. BÖLÜM: GÖZYAŞIN İÇİN
BD -28. BÖLÜM: AŞK RÜYASI
BD -29. BÖLÜM: YANGIN
BD -30. BÖLÜM: BERDEL
BD -31. BÖLÜM: TEKLİF
BD -32. BÖLÜM: NAMUS MESELESİ
BD -33. BÖLÜM: ÖN BALAYI
BD -34. BÖLÜM: MUTLULUĞA DOĞRU
BD -35. BÖLÜM: NİKÂHTA KERAMET
BD -36. BÖLÜM: TEST
BD -37. BÖLÜM: NİŞAN
BD -38. BÖLÜM: DÜĞÜNDEN KIZ KAÇIRMA
BD -39. BÖLÜM: SANCILI SAATLER
BD -40. BÖLÜM: SONSUZ SON
!Hikaye Hırsızı!

DG -7. Bölüm: KARAKOL

46.1K 2.5K 251
By haticekubraozcan

Gelecek bölüm için yorum sınırı; 200.

Medya: Bölümden bir alıntı.

Keyifli okumalar...


7. BÖLÜM: KARAKOL

"Sevmiyor olabilirsin ama çabalamak zorundasın..."

"Cahili sev de zulüm gör,

Ankaralı sev adamı da gör,

Dağları aştım sana geldim,

Öptürmezsen ölümü de gör..." Dudaklarından üflediği sıcak havayı cama doğru yolcu etti. Elindeki bez ile salonun camlarını siliyor, diğer taraftan da radyoda çalan şarkıya eşlik ediyordu.

Dün gece eve geldiklerinde Devrim'e siniri geçmemiş olsa da sabah kalktığında hiçbir şey olmamış gibi mesajına karşılık vermişti. Bir günaydın mesajı bile onu mutlu etmişti. Önemseniyor olmak, hatırlanıyor olmak güzel şeydi. Camın köşesinde kalan silikon izini her defasında inatla silmesine rağmen çıkaramazken, bu sefer onu başarmış olmanın haklı gururunu damarlarında gezen kanda hissedebiliyordu.

"Kim öptürmüyor kız?" Elinde villada sopası ile camın iç tarafında duran annesine baktı. Bazen ondan akıllı kimse yokken, bazen her şeyi safa vuruyordu ya, Asude o zamanlar sinirden ağlamak istiyordu.

"Şükriye öptürmüyor," yeniden kaldığı işe devam ederken sokaktan birinin ona seslenmesi ile işine ara verdi. "Asude..."

Ayağının biri dışarıda, diğeri içerideydi. Kafasına bandana şeklinde bağladığı yazması, ayağına geçirdiği şalvarı ve kısa kollu tişörtü ile tam ev hanımı havasına bürünmüştü. Arkasını döndüğünde Kenan'ı görmesi bir oldu. Sokağın ortasından kuyruğuna basılmış kedi gibi cıyaklıyor, diğer taraftan onu görmesi için el sallıyordu.

"Ne var be? Issız adada kalmış Robinson Crusoe gibi!" Adamın konuşmasını beklerken o eli ile aşağıya inmesi içi ona işaret veriyordu. Ne olduğunu anlamayan Asude, elinde duran bezi pencerenin küpeştesine bıraktı ve içeriye geçti.

"Ben geliyorum hemen..." Salondan çıkarken annesi şarkı mırıldanmaya devam ediyordu. Dışarısı için kullandığı terliklerini ayağına geçirdi ve kapıdan çıktı. Basamakları indiğinde Kenan kapının kenarında onu bekliyordu.

"Ne oldu?" Önemli bir şey olmasa bu çocuğun tepinmeyeceğine kedisini inandırmıştı.

"Kızım ayvayı yedik!" Kenan elinde duran tespihi bir defa daha salladı. Yanlarını kazıttığı ve ortasında Belgrad ormanı gibi sırıtan saçlarına yurt, yuva edinmiş olan kafasını yanarlı dönerli ayakkabılarına çevirdi.

Asude adamın bu oyalanması yüzünden ağzına kırk beş numara tuvalet terliği ile vurmak için can atsada sabrederek onu beklemeye çalıştı.

Kalbi ağzında atıyordu. Ayvayı yedik demek, işin içinde onun da olduğu anlamına geliyordu. Ve bu sıralar Asude olaylara karışmayı hiç istemezdi. Tarih öğretmenine sene sonu not kırdığı için fırlattığı yumurta olayından sonra büyük olaylara karışmayı sevmiyordu.

"İki bilemedin üç gün sonra eline mahkeme kâğıdı gelir," Kenan'ın sözleri ile Asude'nin kanı çekildi. Ne demek mahkeme kâğıdı? Diye düşünürken, Kenan elindeki tespihi yeniden çevirdi. Asude daha fazla bu şekilde durmak istemediği için adamın elinde duran tespihi çekip aldı.

"Hemen anlat, yoksa bu tespihi sana yediririm Kenan!" Genç adam onu onaylarken, gözleri parlıyor, telaşla hareket ediyordu.

"Senin pepelek, numarasını dağıttığımı biliyor." Asude'nin duydukları karşısında gözleri büyüdü. Bu olayı tamamen unutmuştu. O an ki sinirle söylemişti ve peşine düşmemişti.

"Sen nereden öğrendin?" Sesindeki soğukluk ile Kenan kadının gamsızlığına şaşırsa da kendisini çabuk toparladı.

"Beni aradı. Numaramı dağıttığını biliyorum, seni ve Asude'yi dava edeceğim dedi."

"Sen ne dedin peki? Sorun değil deseydin. İstediğini yap deseydin." Bir şey çıkmayacağını düşünüyordu. En fazla biraz azar işitirdi o kadardı.

"He deseydim değil mi? Kızım ortada kasti suç varmış. Altı aydan, iki yıla kadar hapis dedi senin pepelek," Asude cezanın miktarını duyduğunda neredeyse düşecekti. O şerefsiz Asude'yi aldatacaktı ama sonucunda Asude iki yıl yatacaktı. Olmazdı, izin vermezdi.

"Ortada kasti bir şey varsa, nefsi müdafaa da var. Ben kendi haklarımı korudum. Adam öldürmedim, hırsızlık yapmadım. En fazla monoton hayatına biraz hareket kattım," sonlara doğru gelen gülme isteği ile kahkaha atarken Kenan da gülmeye başladı.

"Kızım sen harbiden delisin. Hapis diyorum, iki sene diyorum, nişanlısın diyorum ama sen gülüyorsun. Bak Asude benim başımı yakma da ne yapıyorsan yap." Asude adamın dediklerine odaklandı birazda. Haklıydı, bir an evvel halletmeliydi ama o pisliği de aramak istemiyordu. Eğer aramazsa da Kenan'ın başı yanacaktı.

"Tamam, çocuğum sen korkma. Ablan halledecek her şeyi. Git sen bebelerle, uzuneşek oyna," adamın omzuna yumruk atarak onu kapıdan çıkardı. Elinde duran tespihi de son anda aklına gelmiş ve kafasına fırlatmıştı.

"Vurun anasını satayım. Sende vur." Kafasına yediği tespihe söylenen adamı dinlemedi. Şuan daha önemli bir işi vardı ve onu düşünmeliydi.

Gayet neşeli başlayan günü mahvolmuştu. Şimdi arasa mı, yoksa ifade için almalarını mı beklese bilemedi. Bunu biraz düşünmeli, sonra karar vermeliydi. Az önce indiği basamakları tırmandı yeniden. Eve girdiğinde annesi eski yerinde durmuş, balıkların akvaryumunu temizliyordu.

Asude hiçbir şey söylemeden işine döndü ve camları silmeyi bitirdi. Koltukların altını, halıların altını silmeye başladığında saatler çabuk geçmişti. Evin işini nihayet bitirdiğinde artık biraz olsun dinlenebilirdi.

"Akşama ne yapacağız Asude?" Rukiye Hanım yorgunluğun verdiği uyuşuklukla koltuğa yatmış, ayaklarını da havaya kaldırarak dinleniyordu.

"Çaylı yapsak olmaz mı ya? Ben geçen defa poğaça koymuştum buzluğa. Onları ısıtırız, patates, biber kızartırız. Yanına bir de çay oh mis gibi olur," annesi de onu onayladığında Asude'nin aklı hâlâ ne yapması gerektiğindeydi. Bir tarafı Arda ile konuşması gerektiğini söylerken diğer tarafı bırakıp onun dediğini yapmaması tarafındaydı. İki ucu pis değnekti ve Asude iki arada bir derede kalmıştı.

"Ben biraz uzanayım. Kalkarım sonra." Ayaklarını sürükleyerek odasına kadar yürüdü. Yatağın üzerine fırlattığı telefonuna baktığında beş tane mesaj varken, üç tane de çağrı görünüyordu. Çağrılar Esma'dandı, mesajlar ise Devrim'dendi.

"Nişan olayı için hâlâ kızgın mısın?"

"Beni biraz dinlesen hak vereceksin aslında."

"Asude beni deli etme, cevap versene!"

"Oraya gelmemi mi istiyorsun?"

"Annenden çekineceğimi düşünüyorsan yanılıyorsun. Onu da alırım ardıma, nişan yapmadan nikâh masasına oturursun." Asude mesajları okuduğunda salak salak sırıttığının farkında değildi.

Eğer mesajları görmüş olsaydı kesinlikle cevap verirdi. Küs kalıp konuşmama huyu ona göre değildi. Eğer kırılmışsa, sinirlenmişse bunu küserek değil, tavırlarından belli ederdi. Konuşurdu ama soğukluğunu da ortaya koyardı.

Hemen adama cevap vermek için parmakları hareketlendi.

"1- Deli olduğun gerçeğini göz önünde bulundurursak; bir sonra ki evren şizofreni. Ben şizofren bir koca istemiyorum. Gece beni kesme ihtimalin çok çok fazla."

"2- Buraya gelmiş olsaydın, camları silerdin benim işime gelirdi."

"3- Senin annemin duygularını kullandığını anlamalıydım."

"4- Ayrıca kasıtlı bir şey değildi masajlarına cevap vermiyor olmam, ev temizliyordum." Gönder tuşuna bastığında mesajını yeniden okudu. Klavye yüzünden bazı kelimeler eksik olsa da karşısındaki adam salak değildi, onları tamamlayabilirdi.

Elinde duran telefon yeniden titrediğinde heyecanla açtı gelen mesajı. "Masajlarıma cevap vereceğin günler de gelir elbette. Evi temizlersin sırtın tutulur, iyi gelir masajlarım ;) ama şuan söz konusu olan sana attığım mesajlar Asude. Konuyu saptırma(!)" ekranda gördüğü göz kırpan emoji ile gözü kısılmıştı.

"Konuyu saptıran ben değilim sensin. Mesaj diyorum, mesaj. Harfte yanlış olmuşsa cümlenin devamından doğrusunu bulabilirdin. Pis, cahil :P" dil çıkaran emoji koyup attığı mesaj, onu tatmin etmişti. Uzandığı yatağına daha da yayılarak mesajın karşılığını beklemeye başladı. Kısa süre sonra karşılık geldiğinde gülerek açtı mesajı.

"Dev, sana bir şey diyeceğim ben ama kızacak olmandan çok korkuyorum :/" mesajı attı ve karşılığını beklemeye başladı. Biraz önce saniyesinde karşılık alırken, mesaj atalı on dakika olmasına rağmen henüz cevap gelmemişti. Dudaklarından büyük bir puflama bırakarak telefonu yatağa fırlattı.

Yatakta ters dönerek kafasını yastığının altına soktu. Burnu ve ağzı yatak örtüsünün pürüzlü dokusu ile kapanırken, nefesini tutmuş ne kadar dayanabileceğini ölçüyordu. Bir dakikaya yaklaşmıştı ki telefonun sesini duydu. Acele hareketlerle nefes almaya çalıştı ve kafasında duran yastığı fırlatmak için aşırı bir güç sarf etti. Oksijensiz kalmak onda kafa yapmış olacak ki hareketlerini ölçemedi. Poposu halının pürüzlü ipleri ile buluştuğunda dudaklarından bir inleme koptu.

"Allah tependen baksın dev," bir eli poposundayken diğer eliyle yataktan destek alarak kalktı. Hemen olduğu yere oturdu ve mesajı okumaya başladı.

"Müşteri geldi cevap veremedim. Söyle bakalım neymiş?" Asude olanları mesaj yolu ile söylemeye karar vermişti ama o geçen sürede bundan vazgeçti. Devrim'i tanıdığına göre bu duyduklarına tepki verecekti. Belki o kızgınlıkla buraya kadar gelecekti. Yaptıkları Devrim daha ortada yokken olmuş bir şeydi ama yine de kızacağına adı kadar emindi.

"Ben buradan söylersem eğer, sen oradan beni kesersin. O yüzden en uygun zamanda buluşup konuşmalıyız. Bana yol gösterecek tek; aklıselim, yiğit, delikanlı, astığı astık, kestiği kestik sensin. Aslanım benim ya (öpücük atan emoji :*)" deli olabilirdi ama bu adamdan korktuğu gerçeğini değiştirmiyordu.

Deli damarı tuttuğunda ondan çekinmiyordu. Aklı başında olduğunda herkes kadar hareketlerine dikkat etmeye çalışıyordu. Melek gibi kızdı aslında, sadece arada süpürgesine binip bir kaç tur atması gerekiyordu.

"Asude bana doğru söyle, yine nasıl bir belaya bulaştın????" Bol soru işaretli bir mesajla Asude, düşüncelerinde haklı olduğunu anladı. Devrim onu kesecekti.

"Bela demeyelim biz ona, nefsi müdafaa diyelim hayatım. Pos bıyıklım benim, sen bana kızmazsın ki hem değil mi? ;)"

"Bilmemek ayıp değil gülüm, öğrenmemek ayıp. Öğretmemek daha da ayıp. Öğretmenim oldun da, okula gelmem mi dedim? :*" Öpücük emojisini gördüğünde Asude hem kahkaha atıyor hem karşılık veriyordu.

"Kayıtlar doldu şekerim. Şansına küs." mesajlaşıyor olsa bile adam sanki karşısında duruyormuş gibi hissedip dudaklarını büzmüştü. Ona ne olduğunu bilmiyordu ama bu nişanlılık olayı baya eğlenceli geçiyordu.

"Neyse, konuyu saptırmayalım. Sen bana ne söyleyeceksin. Geleyim söyle?" Acele yazılan bir mesajın ardından Asude telaşa kapıldı. Eğer dev şimdi buraya gelecek olsa ve o konuyu ona anlatsa akşam akşam ortalığı karıştırırdı.

"Şimdi olmaz. Yemek hazırlayacağım. Biz yarın buluşalım mı seninle? Ben Zahide'nin çocuğuna bakacağım, bir yere gidecekmiş. Sende oraya gel." Telefonun diğer tarafında olduğunu bildiği adamdan bir cevap bekliyordu. Onun bıkkınlıkla uflaması ile kendi teklifini kabul ettiğini anlamıştı.

"Tamam, yarın uğrarım. Hadi görüşürüz." Asude telefonu kapattığında içindeki huzursuzlukla saçlarını yolmaya başladı. Saç dipleri kaşınıyordu ve bu derinin altından oluyordu. Saç diplerinin çekilmesi ile beyni hava alıyor gibi rahatlıyordu.

Bedeni ve beyni rahatlayana kadar odasından çıkmamıştı o akşam. Çıktığında ise babası gelene kadar mutfakta annesi ile beraber yemeği hazırlamışlar, karınlarını doyurmuşlardı.

Babasının kahveye gitmesi ile annesi ile oturmak istememişti. Onun da komşulara gitmesi ile odasına çekilmiş ve beynini meşgul eden o kötü fikirlerle sabahı sabah etmişti. Sürekli uyanıyor, ne yapması gerektiği hakkında düşünüyordu. Bir tarafı hâlâ Devrim'e söylememesi için onu ikna etmeye çalışsa da, Asude kararlıydı. Ondan bir şey saklamayacaktı.

Sabah kalktığında evde kahvaltı etmeden ablası Zahide' ye geçmişti. Onun gelmesi ile hazır olan kadın evden işlerini halletmek için çıkmıştı. Evde küçük yeğeni ile tek kalan Asude çocuğun uyanmasını beklerken kahvaltısını yapmış, evi toparlamıştı.

"Baran Paşa, hadi giy bakalım pantolonunu," elinde tuttuğu pantolonu yeğenine uzatırken yaramaz çocuk odanın içinde teyzesini peşinde koşturuyordu.

"Ih..." omuzlarını kaldırırken, odadan dışarıya fırladı. Asude çocukları severdi ama yaramaz çocuklardan hiç haz etmezdi.

"Bak çocuğum giy şu pantolonu." Salondaki masaya tırmanan çocuğun peşinden gitmiş ve masanın hemen önünde onu kolundan yakalamıştı. Şimdi bir eli minik, yaramaz adamın kolunu kavrarken, diğer elinde pantolonu tutuyordu. Çocuğu hemen kucağına alarak koltuğa oturdu. Baran'ın bacaklarını kendi bacakları arasına sıkıştırarak onu giydirmeye çalışıyordu.

"Baran benim aklımı da karıştırdın. Dur bakıyım sen böyle." Çocuğun kollarını sıkı sıkıya tutarken bacaklarını gevşetti ve bu defa halıya yatırdı. Çocuğun ellerini tek eli ile tutarken, diğer eli ile onu giydirmeye çalıştı.

"İnadına başlayacağım şimdi. Kime çektin oğlum sen böyle?" Kendi kendisine söylenirken en nihayetinde çocuğu giydirmişti. Pantolonunu iliklemeden, kapı zili duyuldu. Asude çalan zil ile telaşa kapılırken, onun bu halini fırsat bilen çocuk elinden kurtularak kapıya koşmaya başladı. Kapıda duran kişinin kim olduğunu bilmeyen Asude hemen yeğeninin arkasından koşarak ona yetişmeye çalıştı.

"Baran, o kapıyı açarsan eğer sana bonibon vermem." Holün kapısında dururken eli dış kapının önünde duran çocuk dondu kaldı. Onun zaafı olduğunu az önce unuttuğu için kendisine kızsa da işler daha fazla sarpa sarmadan bunun önüne geçmenin keyfini yaşayarak kapıya kadar geldi.

"Şimdi geç bakalım arkama," eli ile arkasına iteklediği çocuğu korumaya aldığında kapıyı açtı. Karşısında elinde pamuk şekeri ile duran Devrim duruyordu.

"Hayırdır Asude Hanım, bana gücün yetmiyor, yeğenime mi saldırıyorsun?" Tek kaşını havaya kaldıran iri adam kapıdan içeriye girerken ayakkabılarını çıkardı. Asude ise kapının kenarına gelirken yere eğilen adama tekme atmayı düşünüyordu.

"Soru yaz boşluk bırak sonra kendini o boşluktan aşağıya bırak. Ortada ne soru kalsın, ne kaşınan sırtın." Kapıdan içeriye girerken, Devrim'in peşinden geldiğini biliyordu. Salona gittiğinde yeğeninin yerde duran pijamalarını eline alarak odasına götürdü. Geri geldiğinde Devrim koltuğa oturmuş, yeğeninin pantolonunu düzeltiyordu.

Asude onlara bakmadan mutfağa ilerledi. Baran uyanmadan onun için hazırladığı kahvaltılıkların yanına birer bardak çay koydu ve içeriye ilerledi. Masaya yerleştirdiği tepsiden çayları aldı.

"Bu defa tuz koymadım." Adamın eline tutuşturduğu bardakla beraber yeğenini onun önünden kaldırarak masaya oturttu. Tabaktaki kahvaltılıkları sırası ile ona yedirirken, kendisi de çayından yudumluyordu. Çocuğun karnını doyurduktan sonra tepsiyi mutfağa götürdü. İşi bittiğinde salona geri döndü.

Baran televizyonun önüne kurulmuş, ekranda oynayan çizgi filmi seyrediyordu. Hemen adamın çayını tazeledi ve yerine kuruldu.

"Artık asıl meselemize gelsek mi?" Devrim'in meraklı sesi ile aklında dönen konuşmayı yapmanın sırasının geldiğini biliyordu. Boğazını hayali bir şekilde temizledi. Ellerini dizlerinin üzerinde birleştirerek konuşmaya başladı.

"Hani benim başımdan bazı şeyler geçti ya senden önce?" Gözlerini yere eğdi ve öyle bakmaya devam etti. Devrim ise kadının bahsettiği konuyu anlamıştı. Buna ne kadar sinirlense de başını sallamakla yetindi.

"İşte ben ondan ayrılırken, bazı şeyler olmuştu. Şimdi o bazı şeyler benim başıma bela oldu." Üstü kapalı da olsa adamın anlamasını bekliyordu. Daha fazlasını söylemeyi yüreği yetmemişti. Zaten ağzında atan kalbi, sanki her lafında halının ortasına düşecekmiş gibi hızlı atıyordu.

Devrim'den çekinmiyorum diye kendisini paralasa da onun cüssesi bile korkmasına yetiyordu. Bir de kömür karası kaşları vardı. Onları birleştirdiği zaman korku filmlerinde ormanlık alandan fırlayan karakterler gibi oluyordu.

"Halanın bıyıkları olsaydı amcan olurdu Asude. Anlatacaksan adam akıllı anlat," sesindeki havadan bile sinirlendiği belli olan Devrim'e ters ters baktı Asude. Bir defada anlatacak ve önce azarlamadan dinleyecek, daha sonra onun yardımını isteyecekti.

"Şimdi ben seninle sözlenmeyi kabul ettiğimde Arda'dan ayrılacaktım. Ona söyledim buluşalım diye. Buluştuk ve ben ondan ayrılmak istediğimi söyledim. Bu bana ayrılmayalım diye yalvardı. Neyse orayı geçiyorum..." Adamın kendisini zor tuttuğunu fark ettiğinde lafı kesti ve asıl konuya geçti.

"Ben onu kullanmış gibi oldum, onu aldattım diye düşünürken adam beni boynuzlamış. Bak şu bölgede koçboynuzu çıkmış," ellerini kafasının hemen yanlarına getirerek adama gösterdi.

"Ben ayrıldıktan sonra yapmış olsaydı inan umurumda olmazdı fakat benimle sözlüyken başka kadınlara gitmiş. Ben bunu affedemezdim. O an ki sinirle onu bulunduğumuz mekânda rezil ettim ama bu beni kesmedi." Devrim pür dikkat nişanlısını seyrediyordu. Onun kendisini ezdirmemiş olması, tüm bunları kendisine anlatması hoşuna gitse de bahsettiği kişi onu geriyordu. Asude'nin ne yapmış olduğunu da merak ediyordu. O yüzden hiç konuşmadan dinlemeye devam etti.

"Bizim Kenan var ya... Onu aradım. Numarasını verdim, dağıt her yere dedim. Bak yemin ederim o an ki sinirle söyledim ama sonra sözlerimi bile unuttum, aklıma gelmedi." Koltukta biraz daha Devrim'e yaklaştı. Elini onun koluna koyduğunda konuşmaya devam etti.

"Kenan'da numarayı dağıtmış. Hâli ile bunu arayanlar hep uçkur için aramış." Aklına gelen konuşma ile kahkaha atmayı ihmal etmedi. Arda'nın o adamlarla konuşması gözünün önüne gelmişti. Kim bilir nasıl telaşlanmıştı.

"Geçenlerde de Kenan'ı bulmuş ve tehdit etmiş. Asude'yi ve seni dava edeceğim demiş. Ben ne yapacağımı bilemedim. Senden de saklamak istemedim." Kafasını yere eğdiğinde Devrim oturduğu koltuktan ayağa fırladı. Asude'nin tepkisi gayet normaldi ama başvurduğu yol yasal değildi.

O yüzden ona kızacak olsa da hem yalan söylemediği için, hem sinir ile ne yaptığını düşünemiyor oluşuna vererek konuyu hazmetmeye çabaladı. Şuan için asıl sorunun o şerefsiz doktorun hâlâ Asude ile uğraşıyor oluşuydu.

"Hemen o şerefsizin numarasını ver bana," koltukta oturan kadının dibine kadar giren Devrim sinirden yerinde duramıyordu. Eğer Arda burada olsaydı onun kırılmadık kemiğini bırakmayacağını biliyordu.

"Saçmalama Devrim. Ben akıllı bir fikir verirsin diye sana soruyorum, sen bana şiddetten kapı açıyorsun. Şiddetle çözülecek olsa emin ol sana bırakmadan ben yaparım onu. Ama bu defa iş ciddi. Eğer beni şikâyet ederse altı ay ile iki yıl kadar hapis cezası alabilirim. Anlayacağın daha evlenemeden bekâr kalacaksın." Dudaklarını büzdürerek konuşan kadına baktı Devrim. Bir nevi haklı olsa da hazmetmesi kolay bir mesele değildi. Bu işi halletmesi gerekiyordu.

"Tamam, ver numarasını konuşalım, anlaşalım," elleri pantolonunun kemerini düzeltirken, kaşlarını çatıp konuşmuştu. Asude ise aklına gelen fikirle ayağa kalktı ve Devrim'in hemen önünde durdu.

"Bak sen onu arasan, o korkusuna seninle ölse buluşmaz. Bu aylarda Life Hospital da kamp günleri var. Ben arayayım, eğer buradaysa beraber konuşalım." Devrim, nişanlısının onun yanına gideceğini, aynı yerde oturacağını düşününce kafayı yiyecek gibi olmuştu.

"Kesinlikle olmaz. Ben halledeceğim, sen onunla konuşmayacaksın." Eli ile kesin kararını verdiğini belli etmişti. Asude'ye arkasını döndüğünde genç kadın da hemen onun önüne geçmişti.

"Bende senin onunla tek buluşmana izin vermem o halde. Ben seni kendime yakın gördüm, senden başka kimseye gitmedim ama sen bana nasıl davranıyorsun? Beni saf dışı bırakmaya çalışma. Eğer buna devam edersen, seni saf dışı bırakan ben olurum." İşaret parmağı ile adamı tehdit ettiğinde Devrim, beyin fırtınası yapıyordu. Eğer Asude'nin inadına davranırsa o adamın yanına tek gidebilirdi. O yüzden hemen kadını onayladı.

"Tamam, ara şu şerefsizi de sor bakalım neredeymiş. Gidelim, konuşalım." Koltuğa otururken, Asude de hemen peşinden oturmuştu. Koltukta duran telefonun ekranını açtı ve ardanın numarasını buldu.

"Hâlâ silmemişsin numarasını. Bu konuyu şu işi halledince konuşacağız." Devrim homurtu şeklinde konuşurken, Asude hiçbir şey söylemedi. Onun damarına basıp, olay üstüne olay eklemek istemiyordu.

"Alo. Arda müsait misin?" Asude karşıda konuşan adamı dinliyordu. Devrim'de onu dinliyordu. Tırnak yemeyi sevmeyen adam sinirden tırnaklarını kemirirken, Asude hâlâ karşı tarafı dinlemeye devam ediyordu.

"Hastanede misin?" Asude bir taraftan Devrim'i seyrediyor, diğer taraftan Arda'nın cıyaklayan sesini dinliyordu. Ona çok kızgındı. Çok kırgındı. Evet, Asude oraya ayrılmak için gitmişti fakat Arda onu aldatmış olmasaydı gözünde iyi biri olarak kalabilirdi. Devrim'in oturduğu yerden kalktığını gördüğünde o da hızla koltuktan kalktı. Eli ile adamın kolunu kavradığında telefon hâlâ kulağındaydı.

"Bugün buluşsak çok iyi olacak," yeniden sustuğunda hâlâ Arda onunla konuşuyordu. Keyifli çıkan sesine, tiz çıkan gülüşü eklenmişti. Onun aramış olmasına sevinmişti bu belliydi. Asude ise sıkıntı ile susmasını bekledi.

"Tamam, en son gittiğimiz kafe de buluşuruz saat altı gibi..." Telefonu hızla kapattığında derin bir nefes aldı. Devrim hâlâ kapının önünde duruyordu. Asude ise adamın sinirinin farkındaydı ve onun gitmesinden korkuyordu.

"Nereye gidiyorsun? Hastanedeymiş, bugün buluşabiliriz dedi," çekingen bir tavırla adama sorduğu sorunun cevabını bekledi. Onun biraz olsun daha sıcak davranmasını istiyordu. Şimdi sarılsa bile sesini çıkarmaz, kabullenirdi.
"Dükkânı babama bıraktım. Hemen geleceğim dedim. Sen bekle burada, ben beş gibi seni almaya gelirim." Asude içinin ferahlaması ile derin bir oh çekti. Kızgınlığının bu kadar çabuk geçmesine şaşırsa da haklı olduğunu biliyordu. Ses çıkarmayacaktı. Onun gitmesi için elini bıraktı.

Devrim ise kadının kendisini kasmış olduğunu görüyordu. Her ne kadar ona kızmak için can atsa da, dürüst davranıp olanları saklamadığı içinde minnet duyuyordu. İri kollarını açarak Asude'ye yaklaştı.

"Buraya gel," parmaklarını hareket ettirerek kadını kollarının arasına çağırdı. Asude de sanki bu anı bekliyormuş gibi, hemen yerini belirledi ve adama sarıldı. Kendi ince kolları adamın belini zor kavrarken, Devrim'in iri kolları onu sıkı sıkıya sarmıştı.

Planını uygulayacak olan adam bunun için sabırsızlanıyordu ama Asude'yi de böyle kandırıyor olmak onu rahatsız ediyordu. O kendisinden saklamayarak hemen anlamıştı ama Devrim bunu yapmayacaktı. O adamla karşı karşıya gelmeyecekti. Bir defa daha o adam onun gözlerine bakmayacaktı.

"Burada olanları sadece sen ve ben bileceğiz. Kenan işini merak etme. Ne duyacak, ne görecek. Olanları annene bile, Esma'ya bile söyleme. Özellikle yengeme söyleme." Asude'nin tepesine bir öpücük kondurdu ve kollarını çözdü.

"Tamam, söylemem." Adamın uyarısı ile uzaklaştılar. Dış kapıya kadar beraber geldiler. Ayakkabılarını giyen adam çelik kapıyı açtı ve dışarıya çıktı.

"Kapıyı kilitle." Asansöre yürürken Asude'nin kendisini seyrettiğini biliyordu. Buradan çıktığında adresi belliydi. Asansörden indi ve aracına kadar hızla yürüdü. Kontağını çevirdiğinde şehrin merkezine doğru sürdü.

Yolda gelirken aklında türlü türlü senaryolar yazan adam gayet medeni bir şekilde konuşmayı planlamıştı. Hastanenin otoparkına çektiği aracından indi ve poliklinik tarafından hastaneye girdi. Danışmaya geldiğinde adamın soyadını bilmediği için sadece adını ve branşını söylemesi gerekmişti.

"Kadın Doğum Uzmanı Doktor Arda'nın odası kaçıncı katta acaba?" Kendisini süzen sekreteri önemsemeden sert tavrını sürdürdü.

"Yedinci katta, danışmaya sorarsanız gösterirler," eli ile asansörü işaret eden kadına teşekkür ederek o yöne doğru ilerledi. Yedinci Kata çıkmak için bekledi. Asansörün içinde elinde bir buket çiçek olan iki kadın ve bir adam duruyordu.

Çiçeğin üzerinde 'Hoş geldin Esila' yazılı bir not duruyordu. Bir bebek ziyaretine geldikleri gayet belliydi. Onların altıncı katta inmesi ile kendisi bir kat daha bekledi. Kata geldiğinde, elinde dosyalarla yürüyen bir hemşire gördü.

"Doktor Arda'yı görmek için geldim ama odası nerede bilmiyorum," kendisine bakan hemşireye gülümseyerek yardımcı olmasını bekledi.

"Şu ilerideki oda." Kadının işaret ettiği yere teşekkür ederek yürüdü. Kapının önüne geldiğinde içinden besmele çekerek kapıya bir defa vurdu. İçeriden 'Gel!' sesini duyarak kapıyı araladı.

"Buyurun bey efendi?" Masasında oturan adam gözlüklerini çıkararak masaya bırakmıştı. Devrim uzaktan onu süzdüğünde içinde oluşan kızgınlık ile adamı parçalamak istedi. Bu kıskançlıktı, bu korumacılıktı, bu sahiplenmeydi.

İsteyen ona geri kafalı diyebilirdi, isteyen yobaz diyebilirdi. Kim ne derse desindi, Devrim onlara takmayacaktı ve korumaya, sahiplenmeye devam edecekti.

"Ben Fevzi Beyi aramıştım ama?" Kapıdan içeriye girdiğinde koridorda değişen planını uyguluyordu. Eğer hastane sınırları içerisinde ona baskı uygularsa doktora şiddetten ceza alabilirdi. Buraya gelirken kapıda gördüğü ismi direk söyledi.

"Fevzi Bey bir diğer odada." Heyecanlandığı için kekeleyerek konuşan adamı küçümsemedi Devrim. Bu tür şeylere takılmazdı hiç zaten. Ona anlayışla gülümsedi ve kapıdan teşekkür ederek çıktı.

Şimdi tek yapması gereken dışarıda onu beklemek olacaktı. Hastanenin otoparkına çektiği aracına bindiğine ilk işi Kenan'ı aramak olmuştu.

"Efendim ağabey?" Kenan'ın uykulu çıkan sesine aldırmadan konuya girdi.

"Kenan şimdi hemen doktoru arıyorsun. Şah Melek Kafeye gelmesini ve onunla konuşmak istediğini söyleyeceksin."

"Ama ağabey..." Adamın kekeleyen sesine sinirle soludu Devrim. Neden bir kişi de onu sorgulamadan tamam demiyordu? Herkes isyan için doğmuştu.

"Kenan dediğimi yap. Yirmi dakika sonra diye belirt. Eğer gelmezse, Asude ile buluşmasına engel olacağını söyle."

"Tamam, ağabey." Telefonu kapattığında beklemeye devam etti. O sırada radyoyu kurcalarken, az önce odasına girdiği adam hızla bir arabanın yanına gitti ve otoparktan ayrıldı.

Devrim'de hemen arkasından hareket ederken onu takip ediyordu. Hastaneye on beş dakika uzaklıkta ki kafeye geldiklerinde önce Arda indi aracından daha sonra Devrim inerek takip etti adamı. Kapıda gördüğü arkadaşına selam verirken, mekânın boş sakin köşesine geçtiğini öğrendi. Araçta beklerken, asker arkadaşı Halil'i arayarak ayarlama yapmasını söylemişti.

Etrafın kalabalık olmasını istemiyordu, ama adamın işini de engelleyemezdi. Tenha köşeye geçtiğinde Arda'nın elinde menü ile oturduğunu gördü. Beklemeden adımlarını ona yöneltti ve masaya kuruldu.

"Önce tanışalım. Ben Devrim Dağkıran, Asude'nin nişanlısı." Kendisine bakan adama sert bakışlarını çevirmişti. Onun şaşırdığının farkındaydı. Elini tokalaşmak için uzatmamıştı. Onun yerine masada ritim tutarak sakinleşmeye çalışıyordu. Arda duydukları ile irkilirken, Asude'nin nişanlamış olmasına şaşırmıştı.

"Nişanlısı mı? Ne zamandan beri?"

"Bak doktor, ben buraya özel hayatımı konuşmaya gelmedim. Bu seni hiç ilgilendirmez. Asıl meselemiz senin bu mahkeme olayların." Devrim olaya bodoslama dalmasına aldırmadı. Sonuçta arkadaşı ile buluşmamıştı hâl, hatır sorsundu.

O yüzden Allah ne verdiyse, sol şeridi kapatmış ilerliyordu. Arda duyduklarının etkisinden çıkamazken, Devrim daha ne kadar korkutucu olunur onun deneyini yapıyordu. Kaşları çatıldıkça rengi daha da koyulaşırken, gözleri daha da kayboluyordu.

"Demek haberi çabuk ulaştı size. Zaman kaybetmenin anlamı yok, evet mahkemeye vereceğim." Kafasını dik tutup, Devrim'in karşısında havalanırken kendisine çok güveniyordu. Bu durumun farkında olan Devrim içinden sabır dilenirken, bir kez daha uyarmanın yerinde olacağına karar verdi.

"Bak doktor, sen Asude'nin damarına basmışsın, Asude ayağını kaldırmış. Senin yaptığının yanında, onun yaptığı hafif kalsa da bu mahkeme olayını kapat gitsin." Devrim kendisini tebrik ederken, adamın ikna olması için bekliyordu. Eğer ikna olursa bu konuşma onlar için son olacaktı. Bu sorunu da kafasından silecek ve düğün için hazırlıklara başlayacaktı. Her ne kadar Asude nişan diye kendisini parçalasa da o bunları düşünmeden, direk düğün faslına geçmek istiyordu.

"Seden mi izin alacağım? Bizim özelimiz seni ilgilendirmiyor. O mahkemeyi açmamı istemiyorsa, nişanlın gelip söyleyecek." Devrim bizim özelimiz sözlerinden sonrasını anlayamamıştı. Onun gibi sinirli bir adama, bu tür şeyler söylenmişse eğer karşılığını da kabulleneceklerdi.

"Lan senin ecdadını dolma biber gibi kuruturum." Oturduğu koltuktan kalktığında onun çevresini dolanmayı göze alamayarak masanın tepesine çıktı. Yırtıcı bir aslan havası ile adamın tepesine atladığında ilk darbeyi vuran kendisi olmuştu. Ellerinin altında duran adam yere düştüğünde kendisi de dengesini sağlayamayarak yere kapaklanmıştı.

"Sen daha özelimiz mi diyorsun şerefsiz?" Yerde yatan adama bir yumruk daha geçirdiğinde, içinde büyüyen sinir, volkan olmuş patlama noktasına gelmişti. Her darbede azalması gereken enerjisi, daha da artıyor, içi içine sığmıyordu. Bu adamı hazır hastaneye yakınken, öldürmek ve morga yatay geçiş yapmasını sağlamak istiyordu.

"Ne yaparsan yap, geçmişi silemezsin." Arda'nın son sözleri bunlar olmuştu.

"Geçmişi itler, köpekler karıştırır." Devrim adamın üzerine oturup, ardı ardına yumruklarını indirirken, Arda'da fırsat buldukça ona vuruyordu. Devrim kollarının altından çekilmesi ile dengesini sağlayamazken tam gözünün üzerine bir yumruk yemişti.

"Devrim, sakin ol devrem." Kollarından tutanın asker arkadaşı olduğunu anlayan adam kolunu savurarak onu geriye itti. Hâlâ sinirini alamamıştı ve biraz daha bu adamı dövecekti.

"Asude' den uzak duracaksın. Onun adını anmayacaksın lan. Yemin olsun tüm sülalene bulaşırım." Devrim tehditlerini savururken, içerideki müşterilerin çağırması ile polis ekipleri kafeye giriş yapmışlardı.

Kollarından tutulması ile kafasının yere eğilmesi bir olmuştu. Önünde duran masaya yaslanırken elleri arkasında birleştirilmişti. Tüm bunlar o kadar hızlı oluyordu ki Devrim polislerin seslerini duymuyordu. Kafasını çevirdiğinde Arda'nın da aynı muameleyi gördüğüne sevindi. Eğer o burada korunur da, Devrim karakola düşerse o zaman üzülürdü.

"Ben şiddet gördüm memur bey. Şikâyetçiyim bu şehir magandasından." Arda mağdur rolü keserek kendisinden şikâyetçi oluyordu. Devrim susmayacak hakkını savunacaktı. Arda karakter olarak pasif bir izlenim verse de, fiziksel açıdan Devrim ile yarışabilirdi. O yüzden hasar tespit çalışmasında pek bir şey yok gibi görünüyordu.

"Ben de şikâyetçiyim." Devrim de inatla söylendi. O sırada arkadaşı yanına yaklaşmış, memura dil döküyordu.

"Memur bey, ortada bir yanlış anlaşılma var."

"Karakolda düzeltiriz," polisin sözlerinden sonra çıkacak yolu kalmayan adam arkadaşına mahcup bir şekilde bakmıştı.

"Kusura bakma kardeşim, müşteriler aramış" Devrim bir şey söylememişti. Adamın dükkânını mahvettikleri gibi bir de olayın içine sokmuşlardı. İşini hallettiğinde, masrafını karşılayacaktı.

Polislerin yönlendirmesi ile araca bindirilirken cebinde duran telefon çalıyordu. Telefon sustuğunda rahatlamışken, yeniden çalması ile polis memuru rahatsız olmuş olacak ki cebinde duran telefona uzandı.

"Şimdi direk karakola gidiyoruz, orada kardeş kardeş anlatırsınız meselenizi. Şimdilik sakin olun." Polis memurunun Devrim'e hitaben söyledikleri ile adam suratını buruşturdu. Daha önce de karakola düşmüştü ama adam kurtarmak için olmuştu. Bu defa ki olayda, suçlu konumundaydı.

"Devrim, ne karakolu? Devrim neredesin sen?" Polisin elinde duran telefondan yükselen, çığlıkla Asude'nin sesini duyduğunda genç adam gözlerini kapattı. Karakola düşmek bir şey değildi, Asude'nin diline düşmek daha fenaydı.

BÖLÜM SONU...

8. Bölüm; 200 yorum olduğu gibi gelecek 💗

Oy vermeyi unutmayın lütfen ⭐

INSTAGRAM; haticekubraozcanart & hko_hikayeleri

WATTPAD; haticekubraozcan

Continue Reading

You'll Also Like

23.2K 1.2K 31
Doğduklarında Kaçırılan ikizler devamı içeride;) Eminim ki beğeniceksiniz şans vermeyi deneyin keyifli okumalar
601K 39.5K 31
Yorgun kahveleri gözyaşları ile parlayan açık kahveler ile buluşurken genç adam derin bir soluk daha aldı. Sakin adımlarla odayı arşınlayıp da kızın...
133K 16.8K 56
Yunanlı güzel Elissa, tatil için geldiği Bodrum'da gönlünü balıkçı çocuğu Kerem'e kaptırır. Modern Aslı&Kerem efsanesi tadındaki çokça romantik bu hi...
413K 22.9K 46
Siz: Selamünaleyküm beyefendi Hayırlı Doktor Kısmet: Aleykümselam, kimsiniz? Siz: Teravihte annenizin numaranızı verip, doktor oğlum diye övdüğü kişi...