Kehanet; Melez Prenses (Tamam...

By mavi7654

301K 13.5K 1.4K

Alexandra ailesi tarafından bile önemsenmeyecek kadar önemsiz birisi olduğunu düşünüyordu. Oysa o, insanların... More

*Duyuru (17.03.2018)*
&1&
&2&
&3&
&4&
&5&
&6&
&7&
&8&
&9&
&10&
&11&
&12&
&13&
&14&
&15&
&16&
&17&
&18&
&19&
&20&
&21&
&22&
&23&
&24&
&25&
&26&
&27&
&29&
&30& 1\2
&30& 2\2

&28&

4.3K 288 29
By mavi7654

*Düzenlendi*

Alexandra

"Jonathan Hataway. Senin amcanım" adamın sesini duyduğumda, beynimin bana oynadığı bir oyun olduğunu düşündüm. Ama dehşetle kafamı kaldırdığımda adamın son derece ciddi olduğunu anladım.

"NE?" kendimi kontrol edemeyerek bağırdım. Neden bağırdığımı bilmiyordum ama verebildiğim tek tepki buydu.

"Duydun. Ben senin amcanım." dedi sesi gergin çıkıyordu. Ters bir tepki vermemden korkuyordu.

"Kanıtla!" dedim sert sesimle. Eğer birileri bana bu yorgun ve yoğun zamanımda şaka yapıyorsa sonuçları çok kötü olacak.

"Sarayda kraliyet ailesi için özel bir oda var ve kraliyet ailesi üyelerinin el iziyle açılıyor." dedi. Tabi ki böyle basit bir şeyle ona inanmamıştım. Bunu saraydaki çalışanlar bile biliyor.

"Bunu saray çalışanlarına soran herhangi biri bilebilir." dedim meydan okuyan bakışlarımla.

"Tanrım! En az Christopher kadar şüpecisin! Tamam. Annen bir günlük yazıyordu. Baban da öyle. Bunu çoğu kişi bilmez. Sadece aileden olanlar ve belki Leydi Diana. Ayrıca belinin hemen altında taç şeklinde bir doğum lekesi var. Bu kraliyet ailesinin bir üyesi olduğunu gösteriyor. Yeterli mi? Yoksa devam edeyim mi?" diye elindeki kanıtlarını sundu bana. Bu konuşmadan sonra inanmam saçmalık olurdu. Elimdeki kağıtları yavaş hareketlerle yanımdaki koltuğa bıraktım. Sonra hızlıca ayağa kalkıp boynuna atladım. Bu tepki ailesindeki herkesi kaybettiğini sanarken bir akrabasını bulan biri için oldukça normal ve olası bir tepkiydi aslında.

"Hey! Cassy! Ağlamayı kes! Buraya ağla diye gelmedim." Ne ağlaması? Ağlıyor muyum? Ah, evet ağlıyorum. Ayrıca daha önce bana kimse Cassy dememişti. Yavaşça ondan ayrıldım.

"Özür dilerim. Yani ben birden ben amcanım diyen birini görünce sarılıverdim." diye açıkladım boynuna atlamamı. Ama aklımı kurcalayan bir soru vardı. Cevabını çok fazla merak ettiğim bir soru. Madem yaşıyordu, neden bu güne kadar hiç yanıma gelmedi?

"Sor hadi." dedi derin bir nefes alarak.

"Efendim? Neyi?" dedim şaşkınlıkla. Aklımı falan okuyor olamaz değil mi?

"O bakışı nerede görsem tanırım. Tatyana'da da vardı. Ne zaman bir şey sormak istese o bakıştan atardı. Sor, eminim bir cevabım vardır." dedi açıklayarak. Demek onlara benziyorum. Annemin bakışları ve de babamın şüpheciliği. Onlardan birer parça taşıdığımı bilmek çok güzel bir his.

"Madem yaşıyordun, neden bu güne kadar bekledin? Yani neden daha önce yanıma gelmedin? Neden şimdi?" diye sıraladım sorularımı. Aslında sorularım demek yanlış olur. Çünkü sorduğum her soru bir öncekinin farklı bir versiyonu gibi.

"Savaş için ne kadar çok bilgi toplaya bilirsem o kadar iyi olur diye düşündüm. Bu güne kadar Ashton denen o pisliğin yanındaydım. Bir salak gibi yemi yuttu ve beni sağ kolu yaptı. Ama ihanet en yakınından geldi. Muhtemelen daha fark etmemiştir. Fark ettiğinde neler olacağını merak ediyorum." dedi ve kendi düşüncesine güldü. Ben de güldüm. Ama benim gülmemin sebebi, amcamı gülerken görmekti.

"Pekala, şimdi ne yapıyoruz?" diye sordum. Muzipçe gülümsedi. Hayır, bu gülüşü biliyorum. Tamamen aynısı bende de var. Kesin aklına bir şey geldi. Acaba ne diyecek.

"Ben Jonathan Hataway, sen Cassandra Hataway'i bu öğleden sonra, okulun düello salonunda bir düelloya davet ediyorum." dedi. Düello? Amcamla? Öğleden sonra? Tamam, bu aldığım ilk düello teklifi olabilir ama onu ters çevireceğimi sanıyorsa çok yanılıyor.

"Ben Cassandra Hataway, düello davetinizi kabul ediyorum." dedim başımı kaldırarak. Gözlerinde gururlu bir ifade oluştu.

"Öyleyse öğleden sonra kozlarımızı paylaşırız, sevgili yeğenim. Şimdi gidip müdürünüzle konuşmalıyım. Düelloda görüşürüz." dedi ve arkasını dönerek konferans salonundan çıktı. Yerime oturmak için arkamı döndüğümde çok sayıdaki kişinin bana baktığını gördüm. Ne bakıyorlar acaba? Ayı mı oynatıyoruz burada?

"İşiniz yok mu sizin?!" diye sordum biraz yüksek bir sesle. Tabi majesteleri gibi şeyler zırvaladıktan sonra dağıldılar. Ben de yerime oturdum ve son birkaç dosyayı düzenlemeye başladım. Bu kadar dosyanın içerisinde şu düello işi güzel olacak.

****************
" Jonathan senin amcan mı şimdi?" Asamı yatağımın üzerinden alırken bu soruyu 4.kere soran Buria'ya bıkkınca baktım. Yani anlaması ne kadar zor olabilir ki?

" Evet, Buria. Eğer bu soruyu bir kez daha sorarsan seni mineye boğarım!" Dedim cevap vererek. Mine lafını duyunca korkmuş olacak ki çenesini kapattı.

" Hazır mısın?" Diye sordu Lya. Ona bakıp başımı salladım.

" Evet. Hadi gidelim." Beraber odadan çıktık ve daha önce görmediğim düello salonuna ilerledik. Oraya girince fark ettim ki, düello yapılacak yerin dışında oturmak için koltuklar da vardı ve hepsi ağzına kadar doluydu. Bizi mi izlemeye geldiler yani?

" Demek geldin?" Tam dibimde konuşan amcama baktım. Kızlar kendilerine oturacak bir yerler bulmuş ve oturmuşlardı.

" Tabi ki geldim. Bundan kaçmak büyük hata olurdu." Dedim cevaben. Düello yapacağımız yeri yani arenayı gösterdi ve

" O zaman önden bayanlar." Dedi. Arenaya geçince birbirimize selam verdik ve düello başlamış oldu. İlk hamleyi ondan bekledim. Bana ateşten bir ejderha yolladı. Su elementimle onu durdurdum ve tıpkı onun bana yaptığı gibi ateşten bir ejderha gönderdim. Yeni fark ettiğim, vücudunu sarmış olan ateşten kalkan ejderhamı durdurdu. Bunu nasıl yaptı ki? Neyse hamleye odaklan Alexandra. Üzerime gelen ateş toplarını fark ettiğimde karşı hamle yapacak zamanım yoktu. Bu yüzden etrafımda bir koruma kalkanı oluşturdum.

"Magno Prasai!" Sonra da bir saldırı büyüsü yolladım."Afilipia! " büyümü karşılayamadı ve taklalar atarak yere düştü. Anlaşılan o ki bunun ona pek bir etkisi olmadı. Öyle ki hemen ayağa kalkıp bana bir hortum yolladı. Onun hortumuna daha büyük bir hortumla karşılık verdim. Hortumlarımız ortada buluştu ve iki hortum da kayboldu. Onun üzerinde şiddetli bir yağmur başlattım. Su onu çok etkilemese de dikkatini dağıttı. Bu da benim hamlemi yapmamı kolaylaştırdı.

"Aceta" yağmurumu tam yok ettiği anda ona ulaşan büyüm tekrar yere düşmesini sağladı. Ama beklemediğim bir hızda toparlandı ve bana ateşten ve bir öncekine göre daha büyük bir ejderha yolladı. Kendi sudan olan ejderhamı tekrar ortaya çıkardım ve ona doğru hamle yaptım. İki ejderha ortada buluştuğunda birbirlerine kükrediler. Amcamla gözlerimiz birleşirken, ejderhalarımız birbirine saldırdı. Amcam tüm gücüyle ejderhasına yüklenince benim sudan oluşturduğum ejderham dayanamadı ve yok oldu. Ejderhamın yok olması ile ben de geriye savruldum ve yere düştüm. Acıyla inleyerek ayağa kalktım ve elementlerimin hepsine birden yoğunlaştım. İlk önce su ortaya çıktı. Heybetli bir ejderha bedenindeydi. Sonra hava, ateş ve toprak. Şimdi dört bir yanımı saran dört ejderha vardı ortada. Bu birleşime dayanamayan ruh elementim tam başımın üzerinde ortaya çıktı ve kükredi. Diğer ejderhalar da onunla aynı anda kükrediler ve ağızlarından kendilerine özel saldırı silahları, amcama doğru yöneldi. Ateş topları, büyük su kütleleri, sarmaşık bitkisi ve güçlü bir hortum ortada birleşti ve ortaya muazzam bir görüntü çıktı. Onlar beraberce saldırırken, büyük bir kükreme duyuldu. Ben bile neye uğradığımı şaşırırken bir sis bulutu diğerlerinin üzerini kapladı. Anladığım kadarıyla bu ruh elementimdi. Saldırım onun güçlü ama benim saldımın yanında güçsüz kalan hava-ateş saldırısının etkisiyle birazcık yavaşladı ve karşı saldırıyı etkisiz hale getirerek yoluna devam etti. Amcamın etrafındaki kalkan ortadan kalkıp da amcam yere savrulduğu zaman ejderhalarımı geri çektim. Koşarak yanına gittiğim zaman ne kadar güçlü bir saldırı yaptığımı anladım. Vücudunda yaralar vardı ve ayağa kalkamayacak durumdaydı. Dizlerimin üzerine çöktüm. Bildiğim tüm iyileştirme büyülerini sıralarken eskisinden daha güçlü olduklarını fark ettim. Yine de birkaç yarası duruyordu. Aklıma suyun şifa verdiği geldi. Ellerimi bedeninin tam üzerine getirdim ve meraklı bakışlar eşliğinde suyu ellerimden bıraktım. Ellerimden çıkıp bütün vücudunu saran su, benim emrimle kalan yaraları iz bile kalmayacak şekilde iyileştirdi. Suyu geri çektikten sonra, amcamın açık kalan dudaklarının arasından bu sefer havayı gönderdim. Birkaç saniye sonra çabalarım sonuç verdi ve amcam gözlerini açtı. Gülümseyerek ona baktım. O da bana bakıp gülümserken dudaklarının arasından şu sözler döküldü.

" Sen çok güçlü bir cadısın Cassy. Hatta bence bu kainattaki en güçlü yaratık sensin. Seninle gurur duyuyorum. Eminim annen ve baban da seninle gurur duyardı."

Continue Reading

You'll Also Like

20.9K 1.5K 9
"Lan bu çok şirin yanımıza alalımmı abi?" Dedi arkadaki adamlardan biri hevesle. Neyi yanına alıyor ki? Arkama dönüp konuşan kişiye şaşkınca baktım b...
403K 22.8K 32
Asena,teyzesinin evindeki ormanda doğum yapan bir kurtla karşılaşır,kurta doğum esnasında yardımcı olur. Asena'nın yardım ettiği kurt sayesinde bazı...
51.8K 1.2K 45
0531*******; Tanışalım mı 0531*******; Hadi ama cevap verr Aram; Anlamadım? 0531*******; Neyi anlamadın hayatımın anlamı tanışmak istiyorum Aram; Par...
12.8K 526 18
Ben hep seven taraf olmuştum ... ve hep kaybeden aslında güzelliğin bir yardımı yok sevdiğin seni sevmedikten sonra...