Ölümcül Saplantı (+18)

By KIZILWings

316K 6.6K 2.5K

Günahlar ateşe dönüştü diye aşk özgürlükten vazgeçer miydi? O halde hangi bedende olduğunun ne önemi vardı... More

UYANIŞ/kökenin Dönüşü - 1
İçerik (ÖNEMLİ)
Karşılaşma Bölüm 1
Merak Bölüm 2
Ruhsuz Bölüm 3
Gösteriş Bölüm 4
EREN
oyun Bölüm 5
saklı kalan Bölüm 6
shakespeare Bölüm 7
TİMUÇİN
karmaşa Bölüm 8
tehlikeli çağrış Bölüm 9
AYAZ
Tutku tohumu Bölüm 10
Günah Tohumu Bölüm 11
ARSIZ Bölüm 12
ALPER
DönüşüM Bölüm 13
Arzu Bölüm 14
KAAN
Düş Bölüm 15
"Yasak Anılar" Bölüm 16
Şeytan ve Ayrıntı Bölüm 17
Öfke Bölüm 18
Saklı Hisler Bölüm 19
Büyülenmiş Bölüm 20
Bekleyiş Bölüm 21
Tehlikeli sezgiler Bölüm 22
Heves ve İhtiras Bölüm 23
Sarıl Bana Bölüm 24
Kader Çıkmazı Bölüm 25
Geçmişin İzleri Bölüm 26
Sevgisiz Bölüm 27
FeveraN Bölüm 28
Değişim Bölüm 29
Oyna benimle Bölüm 30
Ateşler içinde Bölüm 31
Çelişki Bölüm 32
Aşk kalır Bölüm 33
Korku Bölüm 34
Trajedi Bölüm 35
Kayıp Bölüm 36
Gitme Bölüm 37
Kaçış Bölüm 38
Arayış Bölüm 39
Aşk-ı Hüsran Bölüm 40
Serzeniş ve aşk Bölüm 41
Saplantı Bölüm 42
Günahkar Bölüm 43
Esaretin Sonu Bölüm 44
Sözler Bölüm 45
Çırpınış Bölüm 46
Rüyalar ve Gerçekler Bölüm 47
İkinci Hal Bölüm 48
Susma Bölüm 49
Kalbin sesi Bölüm 50
Rüya Bölüm 51
Galibi sen Bölüm 53
DUYURU...:P
KARANLIK SEVGİLİ(Tanıtım)
"SOLUKSUZ"
Çıkarsız Bölüm 65
imza günü
davetsiz Bölüm 66
Hisler ve Gerçekler Bölüm 67
Yeni kız Bölüm 68
Gerçeğin yüzü Bölüm 69
Yüzleşme Bölüm 70
Yeni Dünya Düzeni
Final Bölüm 71

Zaman Bölüm 52

1.8K 61 30
By KIZILWings


Evvett yeni bir bölümle daha karşınızdayım efenim keyifli okumalarrrrrrrr........:P

Hayatta ki en acımasız şey nedir diye sorsalar, zamandır diye cevap verilir muhtemel.  Zira o gitti mi gidiyor, döndürmeye ne gücü ne kuvveti yetiyor insanın. Zamanla geçer dedikleri ne varsa geçmiyor, öyle ki daha derinlere gömülüyor. Unutmayı değil, onunla yaşamayı öğretiyor.
             Öğrenebilenler ne şanslı, korkmadan yaşamanın verdiği o doluluk hissini isteyen tekrar yakalayabiliyor. Peki ya diğerleri? Ya Alper?

Ne kadardır orada, ne kadar süredir yalnızdı öyle? O lanet serseri, Kaan denen o canavar ne zamandır yalnız bırakmıştı kendisini.
Gecenin bir vakti yattığı yatağın minderini başına bastırmış kendini bir cenin gibi büzmekle meşguldü Alper.  Gördüğü korkunç bir kabusun ardından tekrar uyuyamamıştı. Dişlerini sıkarken yumruklarını sıktı. Başlarda kendini rahat hissetse de  zaman geçtikçe bu durumyalnızlığın etrafında büyüdüğünü hissettirmesine neden olmuştu. Etine, daha derinlerine saplanan bir iğne gibi vücudunun parçalanışını izlemek gibiydi, hayatını izlemek. Hızla yatakta oturdu ve ellerini hırsla saçlarından geçirdi.

"Lanet olası serseri, beni böyle alt edebileceğini mi sandın? Alışamaz mıyım sandın?" Diye mırıldanırken birden bağırdı. "ALIŞAMAM MI SANDIN LAN?" Diye hırsla kapıya bakarken hızla nefes alıp veriyordu. İsterik bir gülümseme atarak başını pencereye çevirdi. "Bilerek yapıyor. Gelmeyecek misin? Cehennemin dibine kadar yolun var." Deyip ayağa kalktı. 

       Yırtık mavi jeans ın üzerine giydiği beyaz sporcu atleti ince bedenini sarıyordu. Üzerini değiştirse de giydiği o lanet pantolondan kurtulamıyordu. Zira bacağında ki zincir çıkarmasına mani oluyordu ve oldukça rahatsız olduğunu hissediyordu.
            Alper di o. Bir gün giydiğini bir diğer gün giymezdi. Titizdi, bir su birikintisi görse üzerinden atlayıp atlamamak için iki kere düşünürdü.  Narin bile sayılırdı zaman zaman. Oysa şimdi ne haldeydi. Nefret ediyordu hayatından. Özellikle o serseriden. Umutsuz bir hava içerisinde kapıdan çıkarak aşağı inerken tekrar o gözlüklü adamı gördü. Kaan ın yanından ayırmadığı bu tuhaf adam.  Ne kadar zamandır oraya gelmeye başlamıştı hatırlamıyordu. Kendisini gördüğünde başını eğerek selam verdi ve yavaşça yaklaşmaya başlayınca adeta tısladı Alper.

"Yaklaşma..."

"Efendim her gün yıkanmanız ve üzerinizi değiştirebilmeniz için on dakikalığına zincirlerinizi çıkartmamı emrettiler biliyorsunuz. Lütfen beni zor durumda bırakmayın."

"Kes sesini yaklaşma." Diye köpürünce durdu adam ve beklemeye başladı. Alper suratında iğrenir bir ifadeyle ona bakarken adeta tükürürcesine söylendi: "Ben bu halde çok mu mutluyum sanıyorsun? O kadar iğrenç bir haldeyim ki kendimden tiksineceğim." Derken kollarını tutmaya başladığında tırnaklarını etine geçirerek gözlerini kapadı. "Umurumda değil." Deyip tekrar açtı. "O gerizekalı efendine söyle, giysiler üzerimde çürüse de, kokudan yanıma yaklaşılamayacak hale gelsem de, hatta böcekler tarafından kemirilmeye başlasam bile onun köpeklerinden birinin bana dokunmasına izin vermeyeceğim."

Adam bıkkın bir ifadeyle başını çevirecekken alnını tuttu.

"Bakın yanlış anlaşılmasın size dokunmaya falan gelmedim. Sadece işimi yapıyorum. Ayrıca Ben kadınları severim."

"Ne?" Derken Alper oldukça şaşkın bir ifadeyle yüzüne bakmaya başladı. "Ne diyorsun sen, senin gibi bir uşak bana hakaret mi ediyor? Ben kadınlardan hoşlanmıyor muyum yani? Erkeklerin altına yattığımı mı düşünüyorsun?"

"Öyle demek istemedim. Ben sad..." Eliyle onu durdurup kaşlarını çatarak gözlerini kapadı Alper.

"Kes sesini. Açıklamanı dinlemek zorunda değilim. Kaybol gözümün önünden. Bunların tüm sorumlusu o efendim dediğin rezil herif." Diyerek merdivenleri tek tek inmeye başladığında Alper, adam başını çevirdi:

"Efendim hakkında lütfen böyle konuşmayın." Dedi. O zaman öfkeyle tekrar adama döndü Alper.

"Kime ne söyleyeceğimi sana mı soracağım ben? Ne olup bittiğini sen ne biliyorsun da konuşuyorsun? Hoş bilsen de çok umurunda olurmuş gibi. Efendin, masum birini ayağında bir zincirle allahın unuttuğu kuş uçmaz, kervan geçmez bir dağ evinde hapsederek ondan izinsiz aşk hayatı yaşadığını bilsen umurunda olur mu? Üstelik bir erkekle..."

Bu kez başını aşağı eğdi adam.

"Biliyorum." Dedi.  "Ama yinede efendime hakaret edemezsiniz." Diyerek Alper'in hem şaşkın hem kızgın yüzüne baktı. "Her şeyi en başından biliyorum. Sizin çektiğiniz kadar onunda acı içinde olduğunu... Baksanız görebilirsiniz. Yapmak istemediği şeyleri yaptığını. Onunda ikilemlerde kaldığını. Bu durumun yanlış olduğunu ama vazgeçemediğini. İnsanlar bazen hiç ummadıkları kişilere aşık olabilirler.  Zarar vermek isteyeceği en son kişilere zararları dokunabilir. Ama bu olayları yaşamaları az yada çok sevdiklerinden kaynaklanmaz. Bazen olmaması gereken şeyler kendiliğinden gelişiverir. Önemli olan böyle durumlarda insanların zorda olsa birbirlerini anlamaya çalışmasıdır. O zaman daha kolay olacaktır. O vakit taşlar yerine oturacaktır."
 
Alper ona bakarken gözlerini kısarak yanına geldi: "Vay vay. Bir filozof mu gönderdi efendin yanıma. Sen ne anlayacaksın ki? Daha kolay olurmuş. Hayır. Daha zor olamazdı. Efendinin duyduğu şey aşk falan değil. Onun ki bir saplantı. Korkunç bir saplantı. Bir manyak. Pskopt bir katilden başkası değil efendin. Sende öylesin. Sizde, hepinizde. Ama ne var biliyor musun? Siz pskopatsanız, ben o kadar zenginim. Elbet buradan kurtulacağım. O zaman sizi cehenneme göndermem için bana yalvarıcaksınız. Hepinizi mahvedeceğim." Deyip gözlerini kocaman açarken sinirden dolmamış olmalarını umdu. Ellerini iki yanına yumruk yaparak dişlerini sıktı.

"Efendimin yinede sizden korkacağını ve vazgeçeceğini zannetmem." Diyerek başını çevirip giderken adam  ardından öfkeyle hırladı Alper.

"Lanet olası efendine beni sevmesini ben söylemedim. O LANET OLASI CANAVARA BENİ BIRAKMASINI SÖYLE. BUNA BİR SON VERMESİNİ. GELMESİNİ SÖYLE." Diye bağırırken bir anda yere çökerek ağlamaya başladı. "LANET OLSUN. Lanet olsun."

Ahşapların üzerinde yatmış tavanı izlerken ne kadar ağladığını yada orada ne kadar süre yattığını bilmiyordu Alper. Gündüz mü gece miydi? O adamla konuşmasının ardından ne kadar zaman geçmişti? İki gün mü? Artık kimse görünmüyordu. Neler yapmıştı Alper? televizyon izlemiş, koltuğa uzanmış, pencereden bakmıştı. Peki ya sonra? Şimdi ne yapması gerekiyordu. Kavga etmeyi bırak, konuşacak bile kimse kalmamıştı etrafında. Yalnızlıktan ölecekmiş gibi hissediyordu. Düşünmesi gereken şeyleri düşünebilmesi için oldukça fazla zamana sahipti. Ama şimdi de düşünmekten yorulmuştu. Neredeydi herkes, neden hala kendisini bulamıyorlardı? Hayatının sonuna dek burada kalacaktı. Dünü, bugünü yarını. Artık hiç bir şeyin önemi yoktu. Eren geldiğinde onunla gitmediğine artık pişmanlık bile duyamıyordu. Hislerini mi kaybediyordu acaba?

Derin bir nefes alırken ayağa kalktı ve odasına çıktı. Banyoda elini yüzünü yıkayıp atletini çıkardı. onun yerine sağ ve sol tarafı koltuk altlarından açık ve omuzlarını gösteren kayık yaka  salaşh beyaz bir tsört giydi. Başını iki yana sallarken çoraplarını çıkardı. Bir ses duyduğunu farkedince kalbi yerinden çıkacak gibi hissetti. Biri mi gelmişti? Belki yine o gözlüklü adamdı. Hızla banyonun kapısından çıkarak merdivenlerin başına yöneldi. Bakındı ama kimseyi göremedi. Sonrada isterik bir gülümseme attı. O bile yoktu ha. Kimse yoktu. Sağ gözünden bir damla yaş süzüldüğünde hırsla elinin tersiyle sildi ve kendine kızdı. Aptal mıydı? Ne yani, çocuk değildi ya, kimse yok diye ağlayacak hali yoktu. Bu onun cezası mıydı yani? Ne saçma. Yalnız kalmayı severdi. Bu kadarınada alışırdı. O olmadan huzurlu bile denebilecek bir yaşam sürerdi. Karnını doyurduğu sürece, buradan kurtulacağı güne kadar...

"Sarışın."

Duyduğu sesle durdu. Dur bir dakika gerçekten duymuş muydu? Yoksa aklı oyun mu oynuyordu? Başını kaldırıp baktığında üçüncü basamağa gelmişti. Oradaydı işte. Ne kadardır oradaydı? Geri mi gelmişti? Şaşkın gözlerle kapıda dikilen Kaan'a bakmaya başladığında o gülümsedi. Keten pantolonunun üzerine giydiği beyaz atlet ve üzerindeki uzun gri blazer ceketle oldukça klas duruyordu.

"İyi görünüyorsun." Derken bir iki adım atıp güneş gözlüğünü cebine koydu. "Duydum ki, adamlarımdan gönderdiğim emirleri dinlemiyor muşsun? Çok ayıp sahiden sarışın. İtibarımı zedeliyorsun." Diyerek tam önünde durduğunda Alper hala üçüncü basamaktaydı ve bu kez Kaan dan biraz daha uzun görünüyordu. "Beni özlemedin mi sarışın?"

Alper öfkeyle ona vuracağı sırada kolunu tuttu Kaan ve yumruğundan kendini sakındı.

"Yapma sakın. Geçen sefer çene mi morarttın." Dediğinde tek kaşını kaldırdı Kaan. Alper öfkeden yüzüne köpürdü.

"İyi mi görünüyorsun dedin. İyi mi görünüyorum? Gerçekten mi?  Biliyor musun seni öldürmek istiyorum. Neredeydin bunca zamandır? Neden geldin ha? Ne yapıcaksın? Benimle sevişip sonrada tekrar çekip gidecek misin? Bundan sonra planın bu mu? Dışarıda hayatını devam ettirirken aklına estiğinde gelip hayatımda aşk oyunlarımı oynayacaksın don carlone?" Hırsla yüzüne eğilerek: "Ben sana ne yaptım ya?" Diye sordu Alper.

"Yalnız kalmak hoşuna gitmedi mi? Beni görmek istemediğini sanıyordum. Hani nefret ediyordun.  Nefes almak istiyordun. Boğuluyordun hani? İstediğini yapıyorum.  Tüm dünyadan saklıyorum işte seni. Kendimden bile..."

   "KES SESİNİ," Diye bağırıp sözünü kesti Alper:  "Senden beni saklamanı isteyen mi oldu? Beni almanı istediğimi hatırlamıyorum. Beni bu ıssızlığın ortasında bir başıma bırakıp günlerce gelmediğin gerçeğini değiştirmiyor yaptığın. Senden beni bırakman dışında hiç bir şey istemiyorum."

  " Fark edemiyorsun  dimi.  Şımarık bir velet olduğun gerçeği seni başka şeyleri görmekten alı koyuyor. " Diye yüzüne eğildiğinde gözlerine bir keskinlik yerleştirdi Kaan. "Anlaşılan bencilliğini hala kaybetmemişsin. Görmüyorsun. Yada hala farkında değilsin. Oyun mu dedin? Sahi en başından beri yaptığımız bu değil miydi zaten? Aşk oyunu. İkimizde oynamıyor muyduk Alper." Derken bir adım geri attı.  "Belki de daha sonra gelmeliyim ha." Başını çevirip gözlüklerini taktı:   "Daha konuşulabilir durumdayken sen." Diyerek  iki adım daha attığında kolunu tuttu Alper. Öyle sıktı ki onu durdurmak için  başka ne yapacağını bilemedi. Ama yinede başını çevirip bakmadı  Kaan.

"Nereye gidiyorsun?" Dedi Alper.

"Beni görmeyeceğin bir yere." 

"Şaka mısın? Bunu cidden yapacak mısın?"

Kaan derin bir nefesin ardından ondan kurtulup yürümeye başladığında, ardından bağırdı Alper.

"DUR." Ama Kaan gitmekte kararlıydı. "DUR DEDİM. GİDEMEZSİN." Diye bağırdı. "Ben daha konuşmamı bitirmedim." Ama Kaan dönüp bakmadı bile kapıyı açtı ve dışarı çıktı. Arkasından koşmaya başladığında Alper: "Kaan dur. Nereye gidiyorsun? Dur dedim sana. DUR aptal serseri. LANET OLASI.  Bunu bana yapamazsın.  Ya bırak beni  sal bu cehennemden yada gitme.. Beni koyduğun gibi benle yan.  Sende yanmak zorundasın pislik. Ben değil, tek başıma değil...YAPMA.. Gitme Kaan. Gitme korkuyorum. Gitme dayanamıyorum. Beni yalnız bırakma. Dön... Geri dön." Diye bağıra bağıra kapıya vurup ağlarken duyduğu tek şey arabasının sesiydi.

Yaklaşık bir saat boyunca kızarmış gözleriyle kapının kanadında öylece oturdu Alper. Yavaşça ayağa kalkarak koltuğa yürümeye başladı. Neyi görecekti Alper? Neyi görmesi gerekiyordu? Mini buzdolabını açarak içinde ki votkayı aldı. Alkolden nefret ederdi ama şuanda ihtiyacı olan şey tamda buydu. Kafasına diktiğinde öksürmeye başladı. Boğazı yamıştı.. "Lanet olsun." Diye söylendi ve gidip koltuğa otururken televizyonu açarak  izlemeye başladı. Bir süre sonra ateş bastığını hissetti ama içmeye devam etti. Yaklaşık yarım saat içinde kendi kendine söylenmeye başladı.

"Lanet. Beğinsiz. Pskopat. İHTİYACIM. 'hıck' yok sana. Görecek mişim? Neyi? Seni mi? Aptal. Neyini göreceğim serseri. Hayatımı boka çevirdin. Pislik. Kodumun serserisiiii 'hıck...' " Bir anda gülmeye başladı Alper. Yüzü kızarmıştı.

Yavaşça ayağa kalkmayı denediğinde sendeledi. "Ne ihtiyacım olacak sanaaa..." Derken bir kez
daha sendeledi. Yukarı çıkmaya çalışırken tutundu. Başı dönüyor ve çift görüyordu. Söylene söylene zorla odasına çıkmıştı nihayet birden sırt üstü kendini yatağa bıraktı ve bacağının birini kendine çekerek tavanı izlemeye başladı. Vücudunu ateş basmış gibiydi. Kollarını yatağın üzerinden sürüyerek başına çıkardığında gözlerini kapayıp açtı. Sağ elinin işaret parmağını alnından burnuna ve dudaklarına sürerken okşamaya başladığında aklına onun dokunuşları geldi. Dokunduğu yerleri sızlamaya başladığını hissettiğinde bunun olabilirliğine şaşırdı. Bu nasıl mümkündü? İstemese de beyni kendisine sürekli onu hatırlatıyordu. Nefret ettiği serseriyi. Vücudu kasılmaya başladığında fermuarını indirdi ve kendine dokunmaya başladı. İyi hissediyordu. Onun dokunuşları ve sahiplenici kelimelerini hatırlarken dudaklarını ısırdı. Hızla başını salladı. Hayır bir kadın düşünmeliydi. Güzel bir kadın, ona dokunduğunu öptüğünü, ah evet.. O sert vücudunu. Hayır bir dakika kadınlar yumuşak olurdu öyle olmalıydı. Lanet olası. Bedenini, beynini kendisi olmadığı halde bile işgal ediyordu. Zevke geldiğinde hızlandı. Onun dudaklarını kendi erkekliğin de düşünürken titredi ve inleyerek rahatladı. Hızla nefes alıp verirken avucunu alnına bastırdı. Gücünün tükendiğini hissediyordu. Hızla nefes alıp verirken çarşafı sıktı.

"Neredesin ahmak.." Diye mırıldanırken yatakta bir kıpırtı hissetti. Başını çevirdiğinde Karanlıktan çıkan bir el Alper'in yüzünden okşayarak saçlarının arasından geçirdi parmaklarını ve kendine çekerek onu öpmeye başladı. O kendini itmeye çalışırken yüzüne baktı. Kaan'ın ay ışığında keskin gözlerini gördü. O durduğunda mırıldandı Alper. "Sen, neden?"

"Ne neden?" Derken burnunu onun burnuna sürttü Kaan.

"Gerçek misin?" Diye sorarken gözlerini kapadı Alper.

"Aç gözlerini test edelim." Diye fısıldadı karşısında ki ses. Biran kadar sessizliğin ardından gözlerini açtı Alper. Kaan dı bu. "Neden geldin?"

"Beni çağırdın." Derken kulağının altını öptü.

"Ama gittin."

"Döndüm." Deyip çenesinin altını öptü Kaan.

"Tekrar gideceksin."

Başını kaldırıp yüzüne baktı ve biran sonra: "Bu sana bağlı." Diye fısıldadı.
"Nasıl?"
"Beni böyle tahrik etmeye devam edersen gidemeyebilirim tabi." Derken Alper'in altını gösterdiğinde, gözlerini şaşkın bir ifadeyle açtı Alper ve bacaklarıyla erkekliğini kapamaya çalışırken kımıldadı. Başını çevirerek:
"Kapa çeneni herkesin ihtiyaçları var." Deyince o, gülümsedi Kaan.
"Benimde öyle." Derken Alper'i koklamaya çalıştığında o kendini geri itmeye çalıştı.

"Yapma. Henüz yıkanmadım." Dedi başka yöne bakarken. Kaan çenesini tutup yüzüne bakarak dudaklarını yaladı.

"Ben seni yıkarım." Diyerek dudaklarını onun dudaklarına bastırdı. Öylece beklerken Kaan Alper ağzını açtı ve onun dudaklarını kendi ağzına aldı. Elleriyle ona sarılmaya çalışırken kaan biraz daha kendini ona itti. Alper, Kaan'ı üstüne çıkarmaya çalışarak bir elinin parmaklarını saçlarından geçirirken, diğer eliyle sırtını avuçladı. Öylesine sıkıp kendisine bastırıyordu ki, Kaan neredeyse hareket etmiyordu. Biran dudaklarını ayırdığında ona baktı.

 "Özledin mi beni?" Diye sordu.
               Alper kızarmış dudaklarıyla nefes almaya çalışırken kaşlarını çattı. "Kes de devam et." Derken bir kaşını kaldırdı Kaan.:"Cevap ver." Dedi. Öylece beklerken yutkundu Alper ve Kaan'ın gözlerine baktı.
"Ne değişecek?"

 "Bilmiş olacağım."

"Beni özlediğini biliyorum." Dedi Alper bu kez lafı değiştirip başını çevirirken. Kaan dudaklarını onun kulağına bastırarak nefesini üflediğinde Alper'in tüyleri diken diken oldu. "Seni özledim sarışın." Diye onayladı. Dişlerini sıkarken Alper, Kaan'ın sırtını tırmaladı.
"Bende..." Diye fısıldadı. Bir dakikalık sessizliğin ardından başını çevirip ona baktığında Alper, onun sessizce kendisini izlediğini gördü. Ama bir şey daha vardı. Kaan'ın gözlerinde gördüğü şey, neydi o?
Biran sonra:"Sende ne?" Diye sordu Kaan.

"B-bende işte."Derken hızla nefes alıp verdi. Anlaşılan söyletene kadar devam edecekti. "Biliyorsun."

"Neyi?"
"Lanet olsun. Özlediği mi?" Derken kaşlarını çattı. "Pislik. Rahatladın mı? Kanım donuyor düşünürken. Bana yaptığın bu şey karşı..." Sözlerini tamamlayamadan dudaklarına kapandı Kaan. Dudaklarından ayrılıp hızlı hızlı yanaklarını ve çenesini öpmeye başladığında o, hırsla soluyarak konuşmaya çalıştı Alper. "Bir daha, bir daha gidersen. Gidersen öldürürüm seni serseri. Beni yalnız bırakırsan buna pişman ederim..."
"Yalnız değildin. Adamlarım vardı." Diyebildi Kaan. "Seni bensiz bıraktım Alper, yalnız değil." Ensesindeki saçlarını çekerek Kaan'ın başını kaldırdı. Kaşlarını çatarak: "milyon tane köpeğin olsa ne çıkar. Yalnızdım işte." Ona bakarken yutkundu Kaan.
"Alkol sana yaramış Sarışın, gerçek hislerini senden duymak her zaman nasip olmuyor." Diyerek hızla bacaklarını çekip pantolonunu indirdiğinde irkildi Alper.
"Ya, yavaş." Derken o çoktan bacaklarının arasına girmişti.
"Küçük Alper de beni gördüğüne memnun anlaşılan." Dediğinde gülümsedi, onun dokunuşlarıyla titrerken Zevkle başını arkaya attığında işaret parmağını ısırdı Alper. Bacaklarıyla Kaan'ı sıkıştırırken , diğeri onu çıldırtmanın yollarını arıyordu.
"Ah. Ah Kaan." Dudakları ve dili onu delirtecek noktaları bulurken elinin biriyle saçlarını tuttuğunda zevkten neredeyse ağlayacaktı. "Ah. Ah dur. Kaan. Tamam. Dur." Derken başını bir kez daha geriye iterek rahatladı. Nefes almaya çalışırken gözlerinin kapanmaya başladığını hissetti. Kaan onu öperken kollarının arasına aldığında mırıldandı Alper. "Imm. Dur. Nereye, nereye gidiyoruz?"
"Bitirdiğimizi mi sandın Sarışın, hemde böyle bir zamanda?" Diyerek sırıttı Kaan.
"Imh... Doyuma ulaşıncaya dek durmayacaksın." Diye mırıldanırken bu soru değildi. Zira cevabı biliyordu. Kısık gözleriyle dudaklarını ısırıp tuttuğu atletini sıktı.
"Doyuma ulaşacağımı sanmıyorum Sarışın." Diyerek banyonun kapısını tuttu ve gülümsedi Kaan.  Anlaşılan ikisini de  uzun ve yorucu bir gece bekliyor olacaktı.  

           Yorum ve votelerinizi eksik etmeyin efenim sizi seviyore..:)))

Continue Reading

You'll Also Like

5.9M 193K 98
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
401K 31K 10
Boş kalan son sayfa dolmadan, kibritler yere saçılmadan, yanan son mum sönmeden, bu yabancı duman her yanımızı sarmadan ve onlar beni bulmadan bul be...
170K 11.6K 20
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
534K 17.9K 11
Doğum gününde ailesini kaybeden Almira Dolunay Soylu aylar sonra abisine gelen bir telefon çağrısıyla hastanede bebeklerin, nedeni belli olmayan bir...