Sensiz | Stony

By marvelismarvel

3.5K 256 184

Yıl 1985 Tony, son günlerde zırhının eskisi kadar iyi çalışamadığını fark eder. Steve ile beraber gittiği g... More

Sürekli Düşünüp, Duramamak
Ta En Eski Zamandan Beri Yanında Olmak
O Kadar Seversin Ki, Artık Kelimeler Kifayetsizdir
Nedensizce Seversin, Sürekli Onunla Beraber Olmak İstersin

Yatağını Paylaşmak İstediğin Adam İle Aynı Evde Bile Olamamak

607 40 7
By marvelismarvel

Tony, uçağıyla şehre geri dönmüştü. Şehre gelir gelmez bulduğu ilk taksiye atlamış ve evin yolunu tutmuştu. Rüyasında gördüğü şeyin gerçek olmaması için umut ederken, eve oldukça hızlı bir şekilde gelmişti. Taksiciye parasını verip üstünü almadan direk atmıştı arabadan kendini. Evin apartman kapısına omuz atıp girmiş, daire kapısına ise anahtar ile uğraşmadan tekme atıp kırmıştı ve içeri girmişti. İçeri girer girmez onun sesini haykırmıştı

"Steve!"

Kapıdan içeri girer girmez direk salona koştu Stark. Salona gelir gelmez, onun koltukta yattığını gördü. En başta onun uyuya kaldığını düşünüp rahatlasa da, o sadece arkadan bakınca öyle görünüyordu. Koltuğun etrafından dolaşıp önüne geçtiğinde ise elini ağzına götürdü ve bağırmamak için kendini zor tuttu. Steve, elinde bir alkol şişesi ve yerde dört ilaç kutusu ile yatıyordu.

Tony, bir an önce yapması gerekeni düşündü ama bulamadı. Çevrede bir şey aradı onu kurtarmak için ama ilaçla intihar etmiş birini kurtarmak, evdeki imkanlarla mümkün değildi. Kusturmayı deneyebilirdi ama Steve'in fazla iri olması Tony için bunu mümkün kılınamaz yapıyordu.

Steve'in önünde eğildi ve aynı hizaya geldiler. Tony onun kapalı gözlerine baktı ve yanağına vurdu "Steve, Steve hayır gitme!" Yanağına vurmanın mantıksızca olduğunu düşünen Tony, bu sefer onu dürtmeye başladı.

Steve, o kadar ilacı alkol ile beraber içmiş olsa da, Süper Asker Serumu bu kadar ilacın bile üstesinden gelebilecek kadar üstün bir buluştu. Steve, o an sadece rüyalar alemine dalmıştı. Tony ise henüz nabzına bakmayı akıl edememişti.

Steve, kendi rüyalar aleminde, kendi ile kapışıyordu. Tony ise o kadar dürttükten sonra, en sonunda aklına gelmişti gerçekten ölüp ölmediğine bakmak. Onu bu halde yakalamak onu o kadar çok korkutmuştu ki, nabzına bakmayı akıl edememişti. Hemen elini boynuna götürdü ve nabzının hala attığını anladı, fakat iri adam hala bilinci kapalıydı.

Steve, kendi rüyalarında kendiyle hesaplaşıyordu.

"Neredeyim ben? Benim ölmüş olmam lazım." Kendini, karanlık bir mekanın içinde buldu, etrafında hiç bir şey yoktu, kocaman bir boşluk. Nerede olduğunu anlamak için ayağa kalksa da, hiç bir şey yoktu orada. Ta ki zeminde onun meşhur kalkanı oluşana kadar.

Steve, ayak bastığı yerin kocaman bir kalkan olduğunu fark etti. Onun meşhur olmuş ve onunla bir sayılan kırmızı, mavi ve beyaz renklere sahip  kalkanı, onun bastığı zemini oluşturuyordu. Steve, etrafına bir daha baktı, yukarıda bir şey yoktu, hala yukarısı ve ilerisi simsiyahtı. 

Her ne kadar işe yaramayacağını bilse de koşmaya başladı. Koştu, koştu ve durmadı. Kocaman kalkanı üzerinde koştu ama hiç bir yere varamadı. Yorulana, nefes nefese kalana kadar koştu. En sonunda durdu ve soluklandı. Hala olduğu yerde saydığını fark eden Steve, aynı anda arkasından bir seste duydu.

"Merhaba yüz başı."

Steve, bu duyduğu sesle arkasına döndü. Gördüğü şeye inanmakta zorluk çekerdi normalde, ama bir İlham meleği tarafından suda boğulduktan sonra bir çok şeye inanmamazlık edemeyeceğini düşündü. Karşısında duran şey, onun ta kendisiydi.

Steve, karşısında duran Steve'e baktı, "Sen ben misin? Nasıl yanı, yoksa sen İlham'mısın da kılık mı değiştirdin?"  Hayali Steve'in üstünde İkinci Dünya Savaşı sırasında giydiği üniforma vardı ama kaskı yoktu, "Hayır ben senim, onunla bir alakam yok fakat, İlham'ın de seninle alakası yok Steve. Onları sana yapan o değildi."

Gerçek Steve, bunlarla alakalı daha fazla bir şey duymak istemiyordu, "Bunlar hakkında konuşmayı bırak. Neden seni görüyorum ve burası neresi?" Hayali Steve, açıklamaya başladı ama bir yandan da Gerçek Steve'in etrafında dönmeye de başlamıştı, "Burası, senin kendine gelmeye çalışırken zihninin yarattığı olmayan bir mekan. Vücudun şu an içtiğin ilaçların etkisini def etmeye çalışıyor, ölmedin, arafta falan da değilsin. Sadece baygınsın  ve uyanman gerekiyor. Benden sana söylemesi, Tony olan hislerin bitmeden buradan kurtulamazsın." Bunu diyen Hayali Steve, dövüş pozisyonunu aldı.

Gerçek Steve'in üstünde ise beyaz bir tişört ve kahve rengi bir pantolon vardı. İkisi karşı karşıya geldi, Gerçek Steve, onun ne dediğini anlamadı, "Tony'e olan hislerim bitmeden mi? Bu asla olmayacak." Hayali Steve ise amacını ona açıkladı, "Sen Peggy'e aittin Steve. Tony'den kurtulman lazım."

Gerçek Steve ise bunu duymaktan artık sıkıldığı için öfkeyle saldırdı. Koşarak yumruk atan Gerçek Steve'in yumruğu boşa çıktı. Hayali Steve ise yere eğildi ve çelme takarak onu düşürdü. Ardından üstüne çıktı ve yüzünü yumruklamaya başladı, "Tony'e kavuşamadığın için intihar etmek istedin. Ne hale geldiğine bak Steve." Her yumrukta bir kelime söylemeye başladı, "Steve... Kendine... Gel..." 

Gerçek Steve, ilacın etkileri yüzünden hala tam kendinde değildi. Hayali Steve onun yüzüne fena yumruklar indiriyordu. Ama Gerçek Steve, yediği onca yumruktan sonra son atılan yumruğu yakaladı ve o kolu çevirip Hayali Steve'i kendi üstünden atmıştı.

Hemen ayağa kalkan Steve. Tekrar üstüne koştu ve aynı şekilde yumruk attı, Hayali Steve'de aynı şekilde eğildi, fakat bu sefer gerçek olan, aynı çelmeyi yememek için havaya zıplayarak kendi etrafında bir takla attı. Yere indi ve Hayali Steve'in kafasına yumruğu geçirdi.

Yumruk yüzünden yere düşen Hayali Steve, yerden hızlı kalkış yaptı ve Gerçek Steve'e art arda tekmeler atmaya başladı. Attığı her tekme ile ileriye gidiyordu. Gerçek Steve ise sürekli geriye ufak adımlar atarak kaçıyordu.

Bir yere kadar kaçan Gerçek Steve, en sonunda Hayali Steve'in attığı tekmelerden birini yakaladı. Onun bacağını yakalamıştı, ardından onun bacağını yüzüne doğru, yukarı kaldırdı. Hayali Steve'de bacağının kırılmaması için geriye doğru takla atarak kurtuldu.

İkisi karşılıklı bakıştı, aynı eğitimleri almışlardı. Aynı dövüş yöntemlerini biliyorlardı. Çünkü onlar onlardı zaten. Tıpkı aynadaki yansımaları gibiydi, sadece biri Peggy'e, diğeri Tony'e aşıktı.

Yumrukların pek de işe yaramayacağını anlayan ikili, konuşmaya başladı. Hayali Steve, ikna etme konusunda ısrarcıydı "Peggy'nin buzlara gömüldüğü zamanı düşün. Ne kadar acı çektiğini ve okyanusun derinliklerinde onu aradığını düşün. Bu anıları bu kadar kolay mı sildin? Söyle bana!"

Gerçek Steve, o anıları düşünmek istemiyordu çünkü onlar Tony'den önceydi. Artık sadece Tony'e odaklanmak istiyordu, "Olmaz Steve, bunu kabullenemem. Tony, kahramanlığa ara verdikten sonra düşündüğüm tek şey"

Hayali Steve, buna güldü, "Eğer Peggy'i gerçekten unutmuş olsaydın ben şu an karşında olmazdım. Ona karşı beslediğin hala ufak bir kırıntı var Steve, bunu kabullenmelisin. Onu unutmadın, sadece duygularını bastırıyorsun."

Gerçek Steve, artık bu konuşmadan sıkılmaya başlamıştı, tekrar Hayali Steve'in üstüne koştu ve tekme attı. Ama Hayali Steve, kenara çekildi ve Gerçek olanın dizine tekme atıp diz çöktürdü, ardından kendi etrafında dönüp ensesine bir tekme daha attı. 

Gerçek Steve, yere düştü ve kafasını yere vurdu. Hayali olan dibine geldi, kafasını arkadan tuttu ve zemine vurmaya başladı, "Peggy'e olan duygularını hatırla artık! Tony senin için uygun değil! Seni sevmeyen bir adamı aylardır düşünüyorsun!" Gerçek Steve'in yüzü kanıyordu, bir çok yerden kanaması vardı suratının.

Yine de yılmadı, "Tony'e verdiğim değeri asla azaltmam." Ayağa kalktı ve Hayali Steve'in suratına dirsek attı. Ardından göğsüne seri yumruklar attı ve en son olarak havaya zıplayıp tekme attı ve onu yere düşürdü.

Ardından bu sefer Gerçek Steve, Hayali olanın üstüne çıktı ve onu yumruklamaya başladı. Üst üste yumruklar attıktan sonra, üstünde bulundukları kalkan kırılmaya başladı. Bir yandan da Tony'nin sesi geliyordu yukarıdan "Steve, Steve." 

Gerçek Steve, ne yapacağını bilmediği için yumruklamaya devam etti. Kalkan, yavaşça çatlamaya devam etti ve en sonunda ikisininde bulunduğu zemin tamamen kırıldı ve aşağıya düşmeye başladılar. İkisi de aşağıya düşerken tepelerindeki ışığa baktılar. Işıktan gittikçe uzaklaşıp karanlığa çekiliyorlardı. Gittikçe karanlığın en dibine çekildiler ve...

Steve uyandı

"Steve, kendine gel." Tony onu hala dürtmeye devam ediyordu. Steve en sonunda gözlerini açtı. Tony, onun gözlerini tekrar açtığı için o kadar mutlu olmuştu ki, ne yapacağını bilemedi. Steve, "Tony?" diyerek koltukta doğruldu. Tony ise ne yapacağını bilemediği için sarıldı.

Steve, Tony'nin ona sarıldığını görünce, hala kendini, bilinç altında sandı

Bu gerçek olamazdı

Tony, ona sarılmışken, "Seni zamanında defalarca kırdığım için özür dilerim Steve." Koca adamın gözleri yaşlanmıştı, "Önemli değil Tony." Steve, ona sarılmışken eliyle Tony'nin sırtına bir kaç defa vurdu. Tıpkı yıllar önce Tony çocukken yaptığı gibi.

Ardından Tony geri çekildi, "Bana karşı hissettiklerini bilmiyordum. Eğer söyleseydin sana böyle davranmazdın." Steve, söyleyemediği için kendine kızdı, "Söylemek istedim, fakat benden uzaklaşacağından korktum. Çünkü bu normal bir şey değil. Kimse oğlu gibi yetiştirdiği birinden hoşlanmaz."

Tony, başını öne eğdi, "Bizde normal değiliz Steve, sen ve ben normal insanlar değiliz. Olsun, er yada geç ortaya çıktı." Steve, ayağa kalktı, gözleri yaşlanmıştı. O güzel mavi gözlerinden yaş akıyordu "Peki şimdi Tony? Öğrendin, ama elime bir şey geçmiş olmadı. Bana karşı aynı hisleri paylaşmadığını biliyorum. O yüzden sana söylesem de bir şey değişmezdi." Tony'de ayağa kalktı, boyları tam aynı olmasa da, yakındı birbirlerine.

"Belki senden hoşlanmıyorum ama böyle acı çekmen de hoşuma gitmiyor Steve. Zamanında, bana yakınlaşmaya çalıştığın her an seni ittim. Benden hoşlanmış olabileceğini düşünmemiştim." Steve onun lafını kesti, "Çünkü bu yanlış." Tony, onun yanlış anlamasını istemiyordu, "Hayır öyle değil Steve. Bana sarılmak istediğin zaman, sana bunun çocukça olduğunu söyledim. Oysaki bu yüzden sarılmak istediğini bilseydim, kesinlikle öyle demezdim. Çünkü herkesin sevdiğine sarılma ihtiyacı vardır. Kendimi, sana acı çektirdiğim için suçluyorum Steve."

Steve, Tony'e yaklaşıp onun elini tuttu, "Hayır, kendini suçlamanı istemiyorum. Benim gibi sende acı çekme, sen çok şey yaşadın Tony, bunların üstüne bir de benim sayemde kötü hissetmene katlanamam." Tony, gözlerini kaçırdı, elini ensesine koydu, "Sanırım... Birbirimizin acı çekmesine neden olduğumuz için acı çekiyoruz. Bu bir çeşit paradoks sanırım." 

Steve gülümsedi, "Sen ve senin şu bilimsel konuşmalarından bıkmayacağım." Tony'de bunu duyunca gülümsedi ve ikisi bir daha sarıldı. Tony, fısıldadı, "Belki sevgilin olamam ama en yakın dostum olabilirim. Sevgili olursak, sadece sevgimizi ve aşkımızı paylaşırız fakat dost olursak, hayattaki her şeyimizi paylaşmış oluruz."

Steve'de hala ona sarılırken, "Peki Tony. Sen nasıl istersen. Artık seni düşünüp acı çekmeyeceğim." Tony, Steve'in omzuna koymuştu kafasını, oranın ne kadar sert olduğunu da fark etmişti, "Buna asla izin vermem. O yüzden, benimle geliyorsun." Steve, kafasını geriye çekti ve anlamadığını belirten bakış atıp kaşlarını çattı, "Ne?" Tony, gülümsedi, "Evet, doğru duydun beni koca adam. Artık bu zamandan sonra asla ayrılmıyoruz. Benimle beraber Almanya'ya geliyorsun. Orada beraber takılacağız." 

Steve, duyduklarına inanamıyordu, "Gerçekten mi? Seninle gelebilir miyim?" Tony, onu mutlu ettiğini anlamıştı ve bu onu da mutlu etmişti. "Evet, seni burada tek başına bırakıp barlarda sürünmene izin veremem." Steve'in göğsüne şakasına ufaktan vurdu, "Hem orada beraber içeriz, Almanya'da tanıdığım iyi mekanlar var."

Steve, tabii ki beklenen cevabı vermişti, "Seninle her yere gelirim Steve, gerekirse ölüme bile." Tony'de mutlu olmuştu, "Tamam o zaman, bavullarını hazırla bakalım."

Bu yaşanan diyalogdan sonra Steve ve Tony Alman'ya ya gittiler, ikisi beraber Tony'nin zırhları için yeni reaktör girişimlerine başladı bir hafta gibi kısa bir sürede. Zırhların enerjisini ve kuvvetini gözle görülür oranla değiştirecek güçte bir güç kaynağı üretmeyi başardılar.

Orada yaptıklarından sonra orada bir süre daha kalmaya karar veren Tony ve Steve, yaklaşık üç hafta daha orada kaldılar. O üç hafta içinde bir hafta içi akşamı, Steve hotel de yatarken aklına bir fikir geldi ve günlüğüne bir yazı yazdı.

Sevgili Günlük

Tony ile beraber Almanya'da duralı neredeyse üç hafta olacak, bu hafta sonu eve döneceğiz. Onunla beraber ülke dışına savaşmak için değil de, başka bir amaçla çıkıyor olmak harika bir duyguymuş. Ona bakıcılık yaparken bile hep onun evinde oturuyorduk. Babası biraz korumacı olduğundan gezdirmeme izin vermiyordu.

Ama şimdi Tony ile beraber Almanya'da gezilmedik yer bırakmadık. Adeta eski halime dönmüş gibiyim, yine mutluyum ve hayata iyi yönden bakabiliyorum. Bunların hepsini Tony sayesinde başardım. O olmasa hala koltuğuma gömülü, her gün içiyor ve acı çekiyor olurdum. Ama şimdi mutluyum.

Her ne kadar ona itiraf edememiş olsam da ve bizim konuşmamızı sağlayan kişi bir melek de olsa, kader elbet öyle ya da böyle bizi birleştirdi. Benim hayalimdeki gibi olmasa da, artık ona daha yakınım. Hatta bir kereliğine yanağından öpmem için bile izin vermişti.

Zamanında yaptığımız onca şeyden sonra aramızı açmıştı, ama şimdi tekrar eskisi gibi yakınız. Hiç bir şeyin aramızdaki dostluğu bozacağını sanmıyorum. Çünkü ikimizin arasında güçlü bir bağ olduğuna ve bunun kolay kolay kopmayacağına inanıyorum.

Tony'e aşık olmuş hislerim gün geçtikçe azalıyor, çünkü ona sevgili değil de dost gözünden bakmak insanı daha çok mutlu ediyor ve rahatlatıyor. Artık o benden uzakta olsa bile kolay kolay acı çekmiyorum. Bu konuda bana çok yardımcı oldu, duygularımı ona karşı dizginledim ve bu sayede artık intihar etmem için sebep kalmadı.

Tony'e olan aşk duygularım kaybolsa da, hala onu en büyük dostum olarak görüyorum. Nereye gitse onunla gitmem gereken, ne yese, onunla beraber yemem gereken bir dostumdu artık o. Hem bu sayede artık onsuz kalınca acı çekmiyordum, hem de onunla beraber iken çok daha fazla eğleniyordum. Artık ondan çekinmiyordum.

Artık o benim dostumdu.

Ve bizi hiç bir şey ayıramazdı bu zamandan sonra

Sonsuza dek.

------------------------------

Evet, bu bölüm de bitti. En kısa bölüm bu oldu özür dilerim. Bir an önce bitirmek istedim ve ailemin bilgisayar konusundaki baskısı sayesinde hızlı hızlı aklımdakileri geçirdim bilgisayara. Bu arada ben bölümleri bilgisayardan yazıyorum. O yüzden bu kurgu dört gün önce bitmedi. Eğer telefondan yazıyor olsaydım sürekli yazacağımdan çok kısa sürede kurgular biterdi.

Final ne kadar hoşunuza gider bilmiyorum. Hatta galiba iyi bir final olmadı lan. Neyse. Bu kitap en çok ilgi gören kitaplarımdan biri oldu, bu yüzden mutluyum. Ama Stony olduğu için okunuyor kitap o yüzden biraz üzüldüm. En azından yorumlarınızı yazıyorsunuz o yüzden mutluyum.

Bir sonraki kitapta görüşmek üzere, kendinize iyi bakın, oy atmayı ve yorum yapmayı unutmayın. Hoşça kalın

After Credits Sahnesini ertesi gün ekleyeceğim

Continue Reading

You'll Also Like

539K 40.3K 56
Siz: canım sıkıldı Siz: o yüzdende sana yazdım Miraç: ne? Miraç: kimsin sen? Siz: anoniminim . Derste canınız sıkıldığı için okulun popüler ç...
210K 8.5K 37
Ay: Yeni çocuk var ya. Ay: Onun sevgilisi var mı ? ... İnsanlar bazen bilmeden yapmaması gereken bir şeyler yapmaz mı? Bizim kız farklı ya, bile iste...
11.4K 42 8
Lezlik
14.3K 844 36
Herkese Merhaba Arkadaşlar Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları VIP katından selam ve sevgi ile...