Zoraki Evlilik

By dlrshnn

1.5M 39.9K 5.3K

Babasının iflas etmemesi için zorla evlendirilen Azra yı neler bekliyor ? Okulun en popüler ve bir o kadar d... More

Zoraki Evlilik
Zoraki Evlilik - 2
Zoraki Evlilik -3
Zoraki Evlilik - 4
Zoraki Evlilik -5
Zoraki Evlilik - 6 / •1
Zoraki Evlilik - 6 / •2
Zoraki Evlilik - 6 / •3
Zoraki Evlilik -7
Zoraki Evlilik - 8
Zoraki Evlilik -9
Zoraki Evlilik - 10 / •1
Zoraki Evlilik - 10 / •2
Zoraki Evlilik -11
Zoraki Evlilik - 12
Zoraki Evlilik -13
Zoraki Evlilik - 14
Zoraki Evlilik -15
Zoraki Evlilik - 16 / •1
Zoraki Evlilik - 16 /•2
Zoraki Evlilik -17
Zoraki Evlilik - 18
Zoraki Evlilik -19
Özür
Zoraki Evlilik - 20
Zoraki Evlilik -21
Zoraki Evlilik - 22
Zoraki Evlilik -23
Duyurumsu :)
Zoraki Evlilik - 24 / •1
Okumadan Geçmeyin Lütfeen ;((
Zoraki Evlilik 24 / •2
Zoraki Evlilik - 24 / •3
Zoraki Evlilik -24 / •3
Zoraki Evlilik 25 / •2
Zoraki Evlilik -26
Zoraki Evlilik- 27
Zoraki Evlilik
Zoraki Evlilik -28
Zoraki Evlilik -29
Zoraki Evlilik -30

Zoraki Evlilik - 25 / •1

22.2K 532 143
By dlrshnn

Medya için elifaktk teşekkürler. Bölüm sana ve çok sevgili okuyucularıma jdjdn

Üstelik kapat için de mivaris e çook teşekkürler. ;))

***
Hatırlatma! Unuttuğunuz kişiler⬇️
Azra ve Meriç evli ( kdmdnd )
Yada onları geçeyim.
Meriçin en yakın arkadaşları Selim ve Irmak. Berkan Meriçin kuzeni.
Azra'nın en yakın arkadaşları Emre ve Deniz(kız). Almila ve Alper Azra'nın kuzeni. Abisi Kaan ve yengesi Elçin
-Selim ve Deniz bir okul günü çıkmaya başladı. Deniz Selim'e atar yapıp okula girdi falan Selim'de peşinden okula girdi. Sonra kavga bağırışmaya başladılar. Sonra öpüştüler fln. Galiba öyle hatırlıyorum kdjd

-Almila ve Berkan daha yeni sevgili oldular. Bu bölümde oluyorlar. Almila Amerika'dan Berkan için dönüyo. Berkan'a söyleyecek duygularını. Ama geldiğinde Ebru Berkan'ın evinde oluyordu. Sonra Almila ordan çekip gidiyordu. Çünkü kendine kızdı. Aptal gibi gittiği için. Sonra Azra Berkan seni seviyo du dediğinde daha da üzüldü. Bu sefer aldatılmış gibi hissetti. Sonra da yine kızdı kendine. Falan filan. Sonra kızlar bara gittiğinde erkeklerde geldi falan. Almila da bilet almış bardan çıktı havalimanına Amerika'ya gidecek kckd. Berkan da böyle birşeyin olabilme ihtimalini düşünüyo -netten bakıyo Amerika uçağı var mı diye- gidiyor falan du filandı işte buraları hatırlamanız lazım!

-Irmak ve Emre böyle sevgili veya flört değiller şuan. Sadece bir ara asansörde kaldılar. Klostrofobi eşittir Irmak olduğundan dolayı kötü bir gündü.
-Alper Almilanın abisi. Hikayenin başlarında vardı. Azra'nın kuzeni. Belki sonra yine gelir bilmiyorum o yüzden hatırlatayım dedim.
-Kaan ve Elçin. Bunlar kim lan demeyin. Kaan Azra'nın abisi. Hiç ortalarda yok farkındayım dkjd. Elçin de Kaan'ın nişanlısı. Yakında evlenirler

-Caner, kötü erkek oyuncu. Gıcık pis kaka. Azra'yı seviyor. Meriçlerle düşman. Evlenmeden önce de düşmanlardı. Hatta Caner Meriç Atahanla Sak'ın konuşma gibi birşeyler demişti okul günü. Sonra bağırmaya başlamıştı ve Meriç dövmüştü falan. İşte o gıcık çocuk bu.

-Ebru ise hikayenin hafif kızı. Okuldaki kötü kız diyebiliriz. Azra'yı merdivenlerden itmişti ve Bebek ölmüştü falan. Şimdi de Berkan'ın annesinin gayrimeşru kızı işte. İyice sıçtı sıvadı yani skjdjd.
- Son olarak Burak. Burak Azra'nın sınıf arkadaşı olan. (Cameron Dallas. Nasıl yazılıyı bilmiyom). Azra bir sınavda bunun yanına oturmuştu ve sınav kağıtlarını değiş tokuş yapmışlardı. Sonra aynı yada başka gün hatırlayamadım, Azra'nın kafaya top çarpmıştı düşüyordu ve bu çocuk elini kafasının altına koymuştu. Bu arada bu çocuğu Meriç sevmiyordu.

Neyse...
Olaylar böyle. Unuttuğum veya kafanıza takılan biri yada birşey varsa sorun. Hadi bölümü okuyuuunn şimdi.

.5 Ay Sonra.
_Haziran 2016_   (Dndjdj)


Azra'dan...
5 ay. Dile kolay, 5 ay geçmişti. Garip olaylar vs. vs. girmiştik işte 2016'ya... Off o gün neydi lan öyle.. Düşündükçe dudağımı ısırıyorum. Yılbaşı günü, muhteşemdi! Sadece yılbaşı günü değil, diğer olan -bir kısım hariç- herşey mükemmeldi.
Şöyle bir aralık ayını hatırlıyorum da.. Caner'in benim arabamı sabote etmiş oluşu. Hala inanamıyorum...

      26 Aralık
    Pazar 2015
  "Ne demek Caner'in arabamı sabote etmesi?" Diyerek merdivenlerden aşağı inmeye başladım. Sesimi duyan üçlü kafalarını bana doğru çevirmişti.
Merdivenleri indikten sonra Meriç'e doğru yürümeye başladım. Yüzümdeki ifadenin garip olduğunu kestirebiliyordum. Birçok duyguyu bir arada yaşıyordum şuan.
Meriçin önünde durdum ve konuşmaya başladım.
"Söylesene, neden bahsediyorsunuz?" Dedim ve orta sehpanın üzerindeki dosyalardan birini elime aldım.
Azra Atahan Dosyası -1
Kaşlarımı çattım ve sehpanın üstündeki diğer dosyaların üstüne baktım. Bölüm bölümdü dosyalar. 1-2-3...
Gözlerimi kırpıştırıp elimdeki dosyanın ilk sayfasını açtım. Sayfaya göz gezdirdiğimde bana bir dönem atılan mesajlar vardı. Tehdit dolu olan mesajlar.
Kafamı kaldırıp Meriç'e baktığımda çenesi seğiriyordu. Yutkunup diğer sayfayı açtım. Ellerim neden titriyordu ki?!
Burda da birkaç resim vardı. Mobese görüntüleriydi bunlar. Veya bir işyerinin kamera görüntüleri. Fakat garip olan bir kamerayla çekiliyor olması değil de benim şuan muhtemelen bir hurdalıkta olan arabamdı. Yani küçük küçük resimlerdi. Pek anlaşılmıyordu.
Sayfayı çevirdiğimde bu resimlerin daha büyükleri vardı.
Beyaz arabam kırmızı ışıkta durmuştu. Sonra diğer sayfayı açtım. Bu sefer arabadan iniyordum. Diğer sayfa da ise arkamdaki arabadaki adam yani Selim arabasından iniyordu.
Derin nefes alıp "Ne bu böyle?" diye fısıldadım ve diğer sayfayı açtım. İşte bu sayfada arabamın önünde bir bisikletli durdu. Yutkundum ve diğer sayfayı açtım. Bisikletten inmiş olan adam arabanın kaputunu açtı. Diğer sayfada ise bir bıçakta veya herneyse birşeyle ne olduğunu fotoğraftan anlayamadığım birşeyler yapıyordu. Son sayfada ise kaputu kapatmıştı. Ve tüm bunların 36 saniye içinde olmuş olduğu fotoğrafların üstünde yazan saatten anlaşılıyordu. Üstelik yolun tek şerit olmasına ayrı bir ironiydi.
Yutkundum ve dosyayı yere fırlatıp sehpadan Azra Atahan Dosyası -2 yazanı aldım.
Bu dosya da aracın yol boyu görüntüleri vardı. En sonunda da okul sokağındaki görüntüler. Öğrencilerin kaçmaları... Benim arabadan atlamam ve arabanın düşüş hali...
Hızla bu dosyayı da atıp 3 yazan dosyayı aldım. Bunda ise sorgu fotoğrafladı ve konuşulanlar yazılıydı. Bir masada karşılıklı iki kişi oturuyordu. Birinin eli kelepçeliydi. Yazıda konuşmalar vardı.
-Kimden aldın diyorum san bu emri?!
-Söyleyemem.
-Nesini söyleyemezsin?! Bak söylersen eğer cezan hafifleyebilir. Genç delikanlısın yazık olmasın sana.
-Abi ben tam bilmiyorum.
-Nasıl bilmiyorsun lan!
-Abi bana emir veren Tayfun adında bir adam. Ama o asıl patronun Adamı. Ben tanımıyorum.
-Kim bu Tayfun...

Konuşma böyle devam ediyordu. Birkaç sayfa sonra da başka bir adamın olduğu bir fotoğraf vardı. Adam konuşmuyordu. En sonunda ise Caner'in ismini vermişti.

...-Bana bak oğlum, eğer cevap vermezsen onun cezasını sen çekeceksin. Ayrıca tazminat davası da açabilirler. O zaman ne yapacaksın? Sen içerideyken kim ödeyecek parayı? Yeni evlenmişsin. Eh zengin de değilsin. Karın o parayı Nasıl bulacak sence? He patronuna güveniyorsan, çok yanılırs-
-Caner Dönmez.
-Ha şöyle...

Bu şekilde devam ediyordu.
"Bu Nasıl olur?" Dedim kafamı kaldırıp.
Meriç konuşmuyordu. Babası  konuşmaya başladı.
"Arabadaki hasarı veren çocuğun ve Tayfun denen adamın bulunması zor oldu. Ayrıca Caner Dönmez kolay lokma değil. Tayfun'u iyi yere saklamış. Bu nedenle bulunması konuşması zor oldu. En sonunda isim verdi. Caner'in yaptığını Nasıl netleştirildi tam bilmiyorum. Fakat Tayfun'un telefonundaki mesaj ve arama kayıtlarından olduğunu düşünüyoruz. Ben, baban, avukatlar vs."

"Şimdi ne olacak peki?" Diye sorduğumda Meriç cevap verdi.

"Ne olacağı belli. O it, cezasını çekecek. Bugün tutuklanıyormuş. Dava sonuçlanmış. Zaten deliller fazla fazla vardı. Mahkeme sonucunda da tutuklanma kararı alınmış. Sen sormadan söyleyeyim. Senin yerine sizinkiler ve bizimkiler kontrol etmiş davayı. Yani senin orda olup olmaman etkilememiş."

...

Offf... O gün çok kötüydü. Meriç'e ısrarlarım sonucu cezaevinin önüne girmiştik. Caner'in o arabadan inişi ve oraya girişini unutamıyordum. Ziyarete falan da gitmedim. 5 aydır da orda.
Caner'in böyle birşey yapacağını düşünmezdim doğrusu. Beni sevdiğini herkes biliyordu. Okulda duyulduğunda büyük olay olmuştu. Bende hala merak ediyordum. İnsan sevdiğinin ölmesini ister miydi?
Hah... Aralık ayının pazar günü her ne kadar kötü bir durum yaşasam da pazartesi günü Almila'nın gitmemiş ve Berkan'la sevgili oldukları haberi, artı Irmak'tan salı günü Meriç'in doğum günü olduğu haberi gelince Caner'i falan unutmuştum. Aksine Meriçin doğum günü için telaş yapmıştım.

      28 Aralık
   Salı 2015

"Irmak herşey hazır değil mi?"
"Hazır kanka sıkıntı yok. Organizasyon eşittir ben. Bilmiyorsan öğren." Deyip güldü Irmak soruma. Heyecanlıydım. Bugün Meriç'in doğum günüydü. Bizde son ders boş olduğu için sınıfta son detayları konuşuyorduk.
Deniz "Abi bu çocuğa ne hediye alıcaz biz? Valla ben daha almadım." Dediğinde Irmak
"Ne bileyim? Herşeyi var. Benimde doğum günlerinde en zorlandığım şeylerden biri bu." Dedi.
"Sen ne aldın?" Dediğimde ise "İmzalı Barselona forması ayarladım." Dedi Irmak.
Deniz "Vaayy. İyiymiş. Selim ne aldı?" Diye sordu.
"Kanka o olay şöyle. Bu ikisi küçükken birbirlerinin oyuncak arabalarını kırmışlardı. Sonrada kendilerine bir söz verdiler. Ehliyet aldıklarından sonraki tüm doğum günlerinde birbirilerine bir araba alacağız diye. Yani 18'inde de bir araba almıştı Selim Meriç'e. Meriçte Selim'in doğum gününde ona. Sadede gelirsek büyük ihtimalle bir araba alır. Dedi Irmak. Vay be. Sonra da ekledi. "Sen?"

"Hala tam olarak bir faaliyet yok. Babama yalvarma çalışmalarım devam ediyor." Dedim.
"Ne konuda?" Dedi Deniz.
"Babam, kimin hayranı?" Diye sordum bende bu sefer.
"Kim olucak? Muhammed Al- bir dakika bir dakika, yoksa?"
"Düşünüyorum. Fakat babam hala ikna olmuş değil." Dedim Denize.
Irmak "Ne planlıyorsun sen?" Dediğinde ona döndüm ve konuşmaya başladım.
"Bak şimdi. Babam 17-18 yaşlarındayken aşırı derecede boks manyağıymış. İşte Muhammed Ali'ye de aşırı derecede hayranmış. En sonunda Dedem babamın bir doğum gününde ona Muhammed Ali imzalı boks eldivenlerini almış. Valla Nasıl yapmış bilmiyorum ama Dedem babamı çok sever. Muhtemelen babamı sevindirmek için bir yolunu bulup almış imzayı.
Şimdi ben babamın bu eldivenini istesem okey olmaz ama babamda tam 6 çift eldiven 8 şort var. Üstelik imzalı. Ya sadece bir taneciğini verse ne olur ki? Değil mi?"
Irmak "Kızım varya, sen bu işi biliyorsun. Meriç boksa aşık. Off abi valla babanın ikna olmaması da normal tabii. Bilmiyorum kanka. Sana kolay gelsin." Dedi gülerek.
Deniz ise "Sen yaparsın Azra'm!" Diyerek güya beni desteklendirdi.

***
Son ders zili çalınca kızlarla birlikte okuldan çıktık ve bizimkileri beklemeye başladık. Çocuklar da gelince arabalara binip evin yolunu tuttuk. Meriçle daha şimdi eve gidebiliyorduk. Çünkü Caner olayı ortaya çıkınca herşey karıştı ve eve gidemedik. Sude anneye evin halini söylediğimde birkaç hizmetli yollayacağından bahsetmişti. Aynı Zaman'da Nurten ablayı da sormuştum. Bayadır görmüyordum. Meğer memleketine gitmiş. Artık orada kalacakmış. Sude annede onun yerine yeni birini bakıyormuş. Valla kadın benden fazla biliyor evin halini, durumunu...
Araba durduğunda kemerimi çözdüm ve arkadan okul çantamı aldım. Okul demişken... Bugün olmadığım sınavların tümünü oldum. TÜMÜNÜ! Allahım benimki de can! Hiç acımadılar yaptılar valla olmadığım sınavları hocalar. Gözlerimi devirip arabadan indim ve koşar adımlarla eve doğru yürüdüm. Yağmur yağıyordu.
Meriçte hızlıca kapının önüne geldi ve kapıyı açtı. İçeri girdiğimde rahatladım. Hava nedense birden soğumuştu.
Çantamı kenara bırakarak salona doğru yürüdüm. İşte! Tertemiz bir ev :p

Hızlıca kendimi koltuğa bıraktığım ve "Öldüm!" Dedim. Meriçte koltuğa oturdu ve "Geberdim!" Dedi.

Kendi kendime güldüm. Bugün 19 yaşına girmişti. Hayvan!
Ayağa kalktım ve "Üstümü değiştireceğim." Diyerek odaya çıktım. Cebimdeki telefonu çıkartıp saate baktım.
15.43
Yani saat 10'da orada olacağımıza göre, bende 8' de hazırlanmaya başlasam falan, ohooo çok Zaman vardı. Da, ben hediye işini ne yapacaktım ya?
Offf!
Sakin ol Azra. Üstüne rahat birşeyler giy. Bulursun bir yolunu.

Evet. Sakin.

Dolabın kapaklarını açtım ve siyah eşofmanı ve beyaz kısakollu badiyi alıp giydim. Daha sonda da gülkurusu poları alıp üstüme geçirdim. Kollarını hafif çektim ve fermuarını da yarıya kadar kapattım.
Dolabın ayakkabı bölümünden de beyaz airforceları aldım ve ayağıma giydim.
Kirli kıyafetleri de sepete attıktan sonra saçlarımı geriye atıp, telefonumu aldım ve odadan çıktım.

Merdivenlerden aşağı inerken kapı zilini duydum. Ben aşağı indiğimde de Meriç kapıyı açıyordu. Yanına gittiğimde bir kargodan gelen biri olduğunu gördüm.

"Azra Atahan?" Diyen Adama "Benim." Diyerek cevap verdim.
"Bu size efendim." Dedikten sora bir kağıdı imzalamam gerektiğini söyledi. Kağıtta babamın adını görünce lütfen diye geçirdim içimden. Düşündüğüm şey olmasını istiyordum.
Paketi elime aldım ve iyi günler diyerek kapıyı kapattı Meriç.

"Ne olduğunu biliyor musun?" Dediğinde "Eee.. Muhtemelen geçenlerde sipariş ettiğim kitaplarımdır. Ben yukarı çıkarayım." Dedim ve konuşmasına fırsat vermeden yukarı çıkmaya başladım.

Odaya girdikten sonra kapıyı kapatıp elimdeki paketle yatağa oturdum ve paketi yatağa koydum. Kargonun poşetini yırtıktan sonra içindekini çıkardım. Paketin üzerinde yapışkanlı bir not vardı. Notu paketten ayırdım ve okumaya başladım.

  Güzel kızım isterse canım feda..
O çook istediğin eldivenler bu paketin içinde. Hiç açma ve paketi bozma :)
Seni seviyorum..       
     -Baban

Baba yaa! Hızla telefonumu cebimden alıp babamı aradım.

-Kızım
-Babaaa! Seni çok seviyorum! Çoook teşekkür ederim yaa
-Olur mu kızım sen iste herşeyimi veririm. Sevinmişsindir umarım.
-Çok çok çooook!
-İyi madem.
-Baba gerçekten çook teşekkür ederim seni çooook seviyorum. Akşam için üstümden büyük bir yük kalktı. Valla ne alacağımı düşünüyordum kara kara.
-Seni büyük bir yükten kurtarsın o Zaman.
-Valla öyle oldu.

  "Azra." Meriçin sesini duyduğumda hızlıca konuşmaya başladım.
-Baba Meriç geliyo. Kapatıyorum ben. Seni çok seviyorum. Anneme selam söyle. Hadi öptüüüümm!

Telefonu kapatıp paketi aldığım gibi dolabın görünmeyen bir yerine koydum ve tam dolabı kapatıyordum ki kapı açıldı.

"Sana sesleniyorum, duymuyor musun?" Dediğinde "Ne oldu ki?" Diye sordum.

"Acıktım ben." Dedi. Ayı. Gözlerimi devirdim ve "Yemek ye o zaman. Bana ne diyon?" Dedim.

"Dolapta olsaydı yerdim."

"Yok mu hiçbir şey?" Kaş'larını hayır anlamında yukarı kaldırınca pofladım ve "Ne yiyeceğiz o Zaman yaa? Birden bende acıktım sanki.." Dedim ve karnımı tuttum.

"Aslında, belki buzlukta birşeyler vardır." Dedi ve gel anlamında kafasını sallayıp odadan çıktı. Kargo poşetini alıp peşinden çıktım bende.

Aşağı indikten sonra mutfağa girdik ve Meriç buzluğu açtı. Biraz karıştırdıktan sonra hazır patates kızartması ve köfte çıkarttı.

"Bunları yiyeceğiz artık. Sen tavayı çıkart."

"Ben tavanın yerini mi biliyorum?" Dediğimde bana döndü ve "Bul o zaman." Dedi.

Ona dil çıkartıp dolapları açmaya başladım. Tavayı bulduktan sonra ocağın üstüne koydum. O sırada Meriç de patatesleri kızartma makinesine koymuştu. Ben tavayı koyduğumda da köftenin poşetini yırtıp tavaya dizdi. Artanları kalan patateslerle birlikte dolaba geri koyduktan sonra ocağın altını açtı.

Bende mal gibi beklediğimi fark ettim o an. (fkdjjd abi yaa :D) Kendi kendime güldükten sonra dolapta içecek olup olmadığına baktım. Dolapta gazlı içeceklerin* olduğu gördükten sonra dolabı kapattım ve masayı kurmaya karar verdim. Meriç sandalyeye otururken dolaptan iki servis tabağı, iki bardak ve ikişer çatal-bıçak aldım.
Aldıklarımı amerikan servislerinin üzerine dizerken Meriç köftelerin diğer yüzlerini çevirdi ve masaya oturdu.

Telefonumu elime aldım ve instagrama girdim bende. Birkaç fotoğraf beğendikten sonra çıktım. Canım sıkılıyordu.

"Sıkıldım yaaa!" Dediğimde o da oynadığı telefonundan başını kaldırdı.
O sırada patates kızartma makinesi öttü.
"Hah oldular." Diyerek ayağa kalktı Meriç ve iki tabak çıkarttı. Birine patatesleri koydu ve diğerine de köfteleri alıp koydu. Ocağı kaptıktan sonra tabakları getirip masanın ortasına koydu. Bende o sırada dolaptan kolayı ve ketçap-mayonezi getirmiştim. Masaya koyduktan sonra kolayı bardaklara koymak için kapağını açmıştım.
Ben kolaları koyarken Meriçte tabağına patates ve köfte koydu. Masaya oturduktan sonra bende kendime koydum. Ketçap ve mayonezde sıktıktan sonra dudaklarımı yalayarak yemeğe başladım. (Oruçlular :(( )

***

Yemekleri yedik masayı topladık falan derken saat 5 olmuştu. Meriç sürekli telefonla konuşuyordu. Muhtemelen doğum gününü kutluyorlardı. Gerizekalı. Bana niye söylemiyorsa...

O telefonla konuşurken bende telefonda oynuyordum. Canım sıkılmıştı. Yapacak hiçbirşey yok ve ben çooook sıkıyorum.

Meriç konuşmasını bitirdikten sonra yanıma oturdu. Daha sonra da koltukta yavaşça kayıp kafası dizlerime gelecek şekilde yattı. Malfazor yaa!

"Ne yapıyorsun dana?"
Soruma güldükten sonra "Dana ne ya? Bana dana mı diyorsun? Bana? BANA?" Demesiyle gülmeye başladım.

Tamam. Dana olmayabilirdi. Yani bu vücudun dana olması biraz imkansızlar katagorisine girerdi.

"Başka kime diyebilirim? Senden başka dana mı var?"

Sanırım çarpılacağım birazdan!

Doğruldu ve ciddi bir şekilde sordu. "Gerçekten öyle mi düşünüyorsun?" Dedi ve tshirtünü kaldırıp karnını elledi.

Yüz mimikleri ve haraketleri o kadar komikti ki gülmemek için zor duruyordum. En sonunda dayanamayınca kahkaha atmaya başladım.

"Tabiki hayır!" Diye gülerek konuştuğumda gözlerini devirdi ve "Korktum be!" Dedi ve geriye yaslandı.

"Niye ki?" Diye sorduğumda ise bana döndü.

"Formumu korumam lazım, dövüşüyorum ben," duraksadı birden. "Yani aslında uzun süredir dövüşmüyorum."

"Ama olsundu! Ben hala mükemmel dövüşüyorum," duraksadım ve "-Du!" Diye bağırdım gülerek.

İkimiz de kahkaha atmaya başladık. Abi baya maldım ben haa! (hdjdj)

Eliyle saçlarımı karıştırmaya başladı birden.

"Yaaa!" Diye cırladım tabi hemen. 

Sonra çekti elini ve bende saçımı düzelttim. Yağan yağmurun sesi camlara vuruyordu. Kafamı bahçenin açıldığı cama çevirdim. Yağmur nedeniyle kokan toprak konusunu çok severdim. Birazcık dışarıya çıkmanın bir sakıncası olmazdı herhalde.

Ayağa kalktığımda "Nereye?" Diye sordu Meriç.
"Yukarıdan pike alıcam." Dedim ve hızlıca merdivenlere yürümeye başladım.

Odaya girdikten sonra dolaptan bir tane pike alıp aşağı indim ve bahçe kapısına doğru yürümeye başladım. Kapıyı açtıktan sonra da "Hadi gel." Dedim kafamla dışarıyı işaret ederek.

Yüzünü buruşturarak ayağa kalktı ve peşimden bahçeye girdi. Hızla yağmurun gelmediği koltuklara doğru yürüdüm. Meriç gelince de pikenin bir kısmının daha uzun olacak şekilde omzuma alıp oturdum ve uzun kısmı açtım. Meriçte oraya oturdu ve pikenin diğer ucunu omzuna aldı.
Bir kolunu başımın arkasından attı daha sonra da.
Yağmur çok güzel yağıyordu. Kokan toprakta herzaman ki gibi mest etmişti beni.

"Azra seninle neden evlenmek istemedim biliyor musun?" Diye sorduğunda Kaş'larımı çattım. Nerden çıkmıştı bu şimdi?

"Beni tanımıyordun ve daha 18 ya-"

"Hayır hayır." Dedi ve derin bir nefes aldı. "Aslında ben insanları kısa sürede sevebiliyorum. Yani eğer evleneceğim kızın karakteri iyi olursa onu kolayca sevebileceğimi daha sonrada çok acı çekeceğimi düşünmüştüm. Çünkü evleneceğim kız benimle zorla evleniyordu. Bu nedenle evlenmek istemedim. Seni ilk gördüğümde de belki vazgeçersin diye biraz üstüne gittim. Ama olmadı, evlendik. Ve sonra, korktuğum başıma geldi."

Biraz durduktan sonra devam etti. "Sana bağlanmaya ve seni sevmeye başladığımı fark ettim. Ama Londra'da birşeyi daha fark ettim. Sen de bana boş değildin. Beni sevmiyordun fakat hoşlandığın barizdi.
O yüzden sana aşkımı ilan ettim. Sende bana 'seni seviyorum' demiştin fakat bunu sen de bilmiyorsun ki o Zaman daha beni sevmiyordun."

"Sen nerden bileceksin? Ben seni-"

"Sadece hoşlanıyordun Azra. Neyse konu bu değil. Aslında bir konu da yoktu ama aklıma geldi işte. Boşver."

Birşey söylemedim. Böyle bir açıklamaya gerek yoktu. Şahsen ben sevmediğim bir adamla evleneceğime yanıyordum o Zaman. O ise karşılıksız bir sevgi duyacağına.
Ama garip olan o Zaman gerçekten de onu sevip sevmememdi. Yani ben o zaman  onu sevmiyor olabilir miydim?
Mantıklı düşünce, evet. Çünkü daha yeni yeni tanışıyorduk. Haklı olabilirdi.

"Peki; şuan da, sence, seni seviyor muyum?"

Kafasını bana çevirip gözlerimin içine baktı.

"Evet."

***
Saat akşam sekize yaklaşırken Meriç'e, Irmak'ın bir plan yaptığını ve bizim grupla bara gideceğimizi, bizimde gelmemizi istediğini ve bendimde kabul ettiğimi söyledim. Neden böyle bir plan yaptığını sorunca da, Bütün gün kızlarla sınav olduğumuzdan dolayı biraz eğlenelim diye herhalde dedim. Çaktırmamam lazımdı tabii.

Şimdi de hazırlanıyordum. Güzel bir elbise bulmalıydım.Elimle elbiseleri geçerken birden durdum ve lacivert elbiseyi elime aldım. Mükemmeldi!

Üst kısmına işlenen taşlar çok güzel duruyordu. Kesinlikte bunu giyecektim. Ayakkabıların arasından da şeritli, elbisenin taşlarının renginde, zarif bir ayakkabı seçtim.

Artık hazırlanmalıydım.

***

Yaklaşık bir buçuk saat sonra hazırdım. Uçlarını kıvırdığım saçlarımı geriye attım ve aynada son bir kez kendime baktım. Duşuydu, giyimiydi, saçtı, makyajdı derken biraz uzun sürmüştü ama hazırdım işte.
Tırnaklarıma lacivert oje sürmüştüm. Makyajı ise sade yapmıştım. Gözlerime mavi ve lacivert tonlarında hafif bir göz makyajı yapıp bitirmiştim olayı.

Telefonumu elime alıp Irmak'a mesaj attım herşeyin hazır olup olmadığını öğrenmek için. Irmak'tan olumlu aldığım mesajdan sonra da telefonumu kapatıp odadan çıktım.

Merdivenlerden indikten sonra salona girdim. Meriç beyaz tshirt ve beyaz pantolon giymişti. Ayakkabıları ve koltukta duran ceketi de laciverti. Uyum!
Meriç ben salona girdiğimde oynadığı telefondan başını kaldırdı ve beni baştan aşağı süzdü.

"Bu ne şıklık?" Dedi imalı bir şekilde. Güldüm ve "Ben her zaman şıkım. Çıkalım mı?" Dedim. Sırıttı ve koltuktaki ceketini giyip bana doğru yürümeye başladı.

"Yanımdan ayrılmıyorsun. Hiçbir şekilde." Dedi ve elimi tutup çıkışa doğru yürümeye başladı.

***

Kısa süre sonra barın önüne gelmiştik. Irmak'a geldiğimizi mesaj olarak atmıştım. Arabadan indikten sonra Meriç arabayı valeye verdi ve yanıma gelip elimi tuttu.

Birlikte içeri doğru yürürken "Neden bu kadar sessiz?" Diye sordu, dudaklarımı bilmiyorum der gibi büzdüm. Işıklar da kapalıydı. "Yanlış yere mi geldik ki?" Dediğinde "Hayır baksana burası. Bir içeri girelim de, sonra bakarız." Dedim.

Birlikte kapıdan içeri girerken kulağına uzanıp "İyiki doğdun sevgilim." Diye fısıldadım. Ardından Işıklar yandı, ard arda konfetiler patladı ve bir sürü insan alkışlayarak çığlık atmaya başladı.

Meriç'e baktığımda yüzünde hafif bir gülümseme vardı. Çok şaşırmıştı muhtemelen, gözlerini kırpıştırıyordu. Bize doğru gelen sevgili grubumuzu görümce güldüm.

Selim "Ooo kardeşim! İyiki doğdun." Diye konuşup sarıldı Meriç'e. Ardından Emre, Irmak, Deniz...

Meriç hepsinden ayrılınca "Ne oluyor lan?" Dediğinde hep bir ağızdan güldük.

"19 olmuşuz ve haber vermiyormuşuz!" Dedim yalandan kızmış gibi. Bana döndü ve kolunu boynuma atıp kendine çekti. Ardından başımı öptü.

"Yaaa pasta geliyor, çabuk gelin!" Diye cırladı Irmak ve barın tam ortasına getirilen pastaya doğru yürümeye başladık.

Herkes "İyiki Doğdun!" Diye bağırıyordu.

***

Parti tam gaz devam ediyordu. Pasta üfleme işinden sonra dans etmiştik ve ardından pastayı yemiştik. Hediye fastı hızlıca olmuş ve bitmişti. Irmak'ın dediği gibi Selim bir araba almıştı. Audi R8! Mükemmel bir aletti.

Bir ara havadan karlar falan yağdı, daha sonrada köpüklü baloncuklar...

Saat gece yarısını geçmişti. Almilayı o günlerden sonra Mutlu görmek benimde Mutlu etmişti. Hepbirlikte locada oturmuştuk ve konuşuyorduk. Arada yükselen kahkahalar Neşemizin göstergesiydi adeta.

Emrenin anlattığı şeye gülerken arkasından buraya doğru gelen Ebru gülüşümün yavaş yavaş sonlanmasına sebep olmuştu.

Ebru yavaşça locanın tam önünde durduğunda "Ne arıyorsun burada?" Diye sordum sert bir sesle.

Kahkaha attı ve "Güldürme beni Azra." Dedi ve herkeste gözlerini gezdirdi. "Kuzenimin doğum gününe de mi gelmeseydim?"

•••••••••

Merhaba!
Arkadaşlar iki haftadır telefonumu alamıyordum. Yani bir kurstaydım. Malum telefonumda yanında değildi. Üzgünüm.

Geç geliyor farkındayım ama yazabildiğimde atıyorum bölümleri.

Şimddiiii, bölüm nasıldı?

Ve 25. bölüm birkaç part olucak. Böyle geçmişi anlatan bölümler olacak. Yani geçmiş dediğim yaşanan önemli olan olayları yazacağım.

Neyse sizi seviyorum. Öpüldünüz.

Continue Reading

You'll Also Like

929K 64.7K 37
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
2M 119K 64
Ulaş: Ev alma, komşu al demişler. Işık: Öyle mi demişler. Ulaş: Öyle demişler. Alacağım seni kendime. Mecburuz.
7.1M 411K 84
Sevdiği çocuk yerine yanlışlıkla okulun serserisine yazan Ece, başına çok büyük bir bela aldığını fark ettiği an onu engeller. Fakat her şey için ço...
141K 4.1K 15
Sırf kuzeni için 18 yaşında Mardin'in acımasız ağasına gelin giden Larin... Annesi için berdeli kabul eden Baran ağa...