killer melody » ji min ✅

By alliekookie

250K 24.2K 18K

"Güneşin doğuşunun güzelliğinden bahsediyordu hayranlıkla,ayın batışını farketmeden." dollyjim'e ithaflarımla... More

first »1
no,i'm insane» 2
my little girl» 3
you are my dead captive» 4
lion house» 5
in my trouble» 6
smoke» 7
steal my soul» 8
surprise dinner» 9
sorry,i was late» 10
cold moon» 11
orange» 12
he lied to us» 13
the truth,the sun» 14
october 12» 15
the day» 16
fifteen singers.
hoeryong» 17
love is pain» 18
u are my once in a lifetime» 19
dream» 21
shameless» 22
breath» 23
serenity» 24
snowdrop» 25
despair» 26
darkness bye» 27
don't cry,i'm sorry» 28
assembly» 29
final» december 31,2021
thanks for everything.

letter from 2021 Oct 13» 20

6.9K 655 1K
By alliekookie

MM : Hold me tight.

Sadece,kendime eziyet ediyordum.

Ilık akşam esintisi önümde biriken sararmış mektupları bir anne şefkatiyle okşarken,onları okuyup harabe geçmişime karışmayı tercih ederek sadece kendime eziyet ediyordum.

Her zaman iç hesaplaşmalarımın pençesine hayasızca hapsoluyordum ve bunu engelleyemiyordum.

Karamsarlığın egemen olduğu ellerim,mektupların üzerinde yer bulduğunda gözlerimi kapattım.Acizleşmiş bir meltem rüzgarı,uzun kızıl saçlarımı savururken yerçekimine meydan okuyan bir yaprak olmak için kıvranıyordum.

Hava mutlulukla çırpınıyordu,ruh halimin aksine.

Burnuma dolan kahvenin tutkulu kokusu,bir cennet kucağını andıran bahçemdeki sırayla dizilmiş orkidelerin muzurca mırıldanışları.Yıldızların gökyüzünde mutlulukla yaptığı akrobasik hareketler,özgürlük için fısıldayan şehir ışıkları.Yaşamak için birçok neden vardı.

Yeniden yaşamak için birçok neden vardı.

Belki de 2018 yılını miladım olarak kabul edip,o tarihten önce yaşadığım bütün acı anlarımı tozlu rafa kaldırmam gerekiyordu.Bunu yapmayı istiyordum,edindiğim kötü deneyimleri,vücudumda yer bulan şiddet izlerini geride bırakmak istiyordum.

Fakat onu geride bırakmak istemiyordum.

Onun bana kattığı sevgiyi,nefreti,acıyı unutmak istemiyordum.

Karın boşluğumda kitlenen yumru her nefes aldığımda daha da can yakıcı olurken gözlerimi kırpıştırarak açtım ve buruşmuş kağıdı kenarlarından tutarak araladım.

Geçmişimin kokusunun sindiği kağıt bütün ruhumu iştahla emmeye başlamıştı fakat buna karşı koyacak bir güç de bulamıyordum.

Tek kelimeyle acizdim.

Her harfine yılmışlıklar sinmiş mektubun ağırlığını kaldırmayacak kadar acizdim.

"Bu sana yazdığım kırk üçüncü mektup Park Ji Min.Sensizlikten buz kesmiş ellerimin altında duran kağıtlar gün geçtikçe değişiyor.

Hepsi teker teker öpüyor buruşulup atıldığı krem renkli zemini.

Hepsi teker teker ölüyor,sana olan sevgimin verdiği ağırlıkta boğulurken.

Sensizlik,solmuş tenimin altında yeşermiş kanserli bir hücre gibi.Nefes aldığım her dakika göğsüme kadar kat ediyor,zehirini.

Ölüyorum,senin esintini hissetmediğim her an ölüyorum Park Ji Min.Fakat ben tükendikçe sen çoğalıyorsun içimde. Nasıl büyürse, nasıl çoğalırsa şehir.

Sen benim keşfetmeye doyamadığım şehrim oldun,aşkım.

Kuytu saçlarım can bulmak istiyor yağmurlarında,eskisi gibi.Tenimin her zerresi hissetmek istiyor nefesini,hayasızca.

Göğüs kafesimin zindanlarında atmaya çalışan kalbim,çarpmak istiyor yeniden,yıldızlara benzeyen gözbebeklerinde.

Yoksun.

Yoksun Park Ji Min, kalbimin yıkılmış kuyusu çaresizliğiyle inliyor şimdi.

Kirpikleri kırılan bir zamanın teninde, ağrılı şiirler topluyorum gecelere.

Canım acıyor.

Fakat hala içimde bir çınar gibi devirdiğim acımın ve sevgimin kökleri kurumuyor.

Sana olan sevgim bitmiyor,Park Ji Min.

Özlüyorum.

Nefesimin kesilmesini istediğim dudaklarının küçüğüm diye mırıldanmasını özlüyorum.

Biliyor musun,o gün gerçekten senden nefret etmiştim.Boyundan büyük laflar etmene rağmen gözlerinde tehlikeli parıltılar yanıp sönüyordu ve itiraf etmeliyim ki,etkilenmiştim.

Bu geç kalmış bir aptalın itirafı Park Ji Min.Eğer böyle ayrı olacağımızı bilseydim zamanımı sadece seni sevmekle geçirirdim.

Böyle bir ahmaklık yaptığım için,özür dilerim.

Özür dilerim,sevgilim.

Ölmene müsaade ettiğim için özür dilerim.

-Solan Güneşin,Yun Hwa"

Sararmış kağıt parçası,titreyen ellerimin depremiyle sarsılırken,yıkılan tek şeyin kağıdın ön tarafı değil de,ölüm sessizliğine bürünmüş ortam olduğunu henüz daha yeni farketmiştim.

Boğazımı yakan hıçkırıklarım özgür kalmak için engin bir mücadele vermesine rağmen,onları tutmak için aptalca bir savunmaya geçmiştim.

Onun ağlayışlarımı duyup huzurunun kaçmasını istemiyordum.

Dudaklarımdan kesikli ve anlamsız nidalar çıkarken ona yakalanmamak için ellerimi dudaklarıma götürdüm.

Fakat geç kalmıştım.

"Yunnie?"

Kulağıma dolan melodik ses,bahçedeki esintinin kucağına doğru yelken açtığında hızla çenemden aşağıya yol izleyen gözyaşlarımı silip mektupları birkaç kağıdın arasına sıkıştırdım.

Onun bunları görmesini ve bana soru sormasını istemiyordum.

Derin bir nefes alıp nemli yanaklarımı avuç içlerimin kontrolünden geçirdim,kuru olduklarına emin olduktan sonra yüzüne samimi olmasını umduğu bir tebessüm yerleştirdim.

"Ağlıyor musun?"

Gülümseme konusunda başarısız olduğumu merakla yüzümde gezinen ifadesinden anlamıştım.Arada sırada ağladığıma şahit olduğunun farkındaydım fakat ilk defa bunu soru edatına taşıyacak denli endişelendiğini görüyordum.

Şen şakrak ifadesini düşürmediği yüzü çoktan asılmış,yakışıklı yüzü somurtkan bir tavırın himayesine girmişti.

"Bana öyle bakma,Jung Kook.Çirkin görünüyorsun."

Kızardığına ve şiştiğine emin olduğum gözlerimi devirdiğimde kollarını göğsünde birleştirip aramızdaki mesafeyi kapattı.Ağlamam hakkında konuşmak istemediğimi anlamış,nitekim yüzünü çevreleyen kara bulutlardan arınıp ukalalıkla bezenmiş bir gülümseme yerleştirmişti.

"Ama bu beni öpmek istediğin gerçeğini değiştirmiyor."

Göğsündeki kollarına hafifçe vurup,kendi kollarımı omzuna doladım ve fısıldadım.

"Bu seni birazdan severek dövme isteğimi değiştirmiyor."

Jung Kook sarkan kollarını belime sabitleyip hafifçe gülümsedi ve kirpiklerini kırpıştırdı.

O,yakışıklıydı.

Mehtap ışığının dans ettiği siyah saçları sağa sola savruluyordu.Koyu gözleri,siyah geceyi kıskandıran bir güzellikle ışıl ışıl parlıyor,ruhuma huzuru nakşediyordu.

O,bana aitti ve bu da ister istemez gururlanmama neden oluyordu.

Düşüncelerimden dudağımda hissettiğim sıcak nefesle arındığımda aramızdaki mesafenin tamamen kapandığını farketmiştim.

Devam etmesi için ona baktığımda,Jung Kook üst dudağıma minik bir öpücük kondurdu ve yanaklarımı sıkıp geriye çekildi.

Havalı olduğunu sandığı bir şekilde göz kırptığında bedenimi çevreleyen şaşkın gülümsemeyle siyah saçlarını karıştırdım ve bordo renkli sandalyeden hafifçe doğruldum.

"Mutfaktaki bulaşıklar beni bekliyor,eminim ki sen de bana yardımcı olmak istiyorsun,öyle değil mi Jung Kook?"

Jung Kook yüzünü buruşturup "ben sert erkeğim,bulaşıkla işim olmaz." dedi ukala bir ses tonuyla."hadi ben gidiyorum."

Cevabımı dinlemeye bile tenezzül etmeden salona girdiğinde,çoktan soğumuş olan kahveyi elime alıp peşinden içeri girdim ve mutfağa doğru adımlamaya başladım.

Mehtap ışığının huzurla dans ettiği holde ayak sesleri yankılanırken,hala karanlıkta kalmakla büyük problemlerim olduğunu farketmiştim.

Hoeryong,maziye karışmıştı fakat yaşattıkları açmaya çalıştığım beyaz sayfada bir is olarak kalmıştı.

Güney Kore'ye dönmemin üzerinden yaklaşık dört yıl geçmesine ve bu süre zarfı içinde defalarca psikolojik destek almama rağmen,hala aniden aklıma dolan geçmişimle ilgili atlatamadıkları vardı.

Sağ elim istemsizce sırtımdaki pürüzlere gittiğinde ağlamamak için dudaklarımı ısırdım ve zihnine dolan düşüncelerden arınmaya çalıştım.

Bugünlük ağlama kotamı doldurmuştum.

Bana sonsuz bir gece gibi gelen süre sonunda mutfağa ulaştığımda elektrik düğmesine dokundum.Karanlıktan kurtulmanın verdiği rahatlama hissi bütün gözeneklerime dolduğunda derin bir nefes aldım ve tezgahın üzerinde bir yığın halini alan bulaşıklara umutsuzlukla baktım.

Jung Kook her zamanki gibi beni şaşırtmayıp çöplerini mutfak masasının üzerine bırakmıştı,bu yüzden burayı hallettikten sonra ilk işim bir güzel saçlarımı yolmak olacaktı.

Radikal bir karar alıp uzatmaya karar verdiğim saçlarımı birbirine dolayarak enseme sabitledim ve ılık suyu açtım.Bir elimle sıcaklığını ayarlamaya çalışırken bir yandan da yakamı bırakmayan anılarımla boğuşuyordum.

"Şimdi sırtına asitli su dökeceğim,Yun Hwa."

"Burası böceklerle dolu bir oda.Emin ol böcekler yaralarını yeniden kanattığında daha güzel olacaksın."

"Ağzına boca ettiğin su,lağım suyu Yun.Ağzından nefes aldığın her an bu suyu içeceksin."

Sıcak suyun bir süre sonra dayanılmayacak kadar acı verdiğini farkettiğimde inleyerek geri çekildim ve gözlerimi kapattım.

Ji Min'den sonra onlarca kez işkenceye maruz kalmıştım,fakat geçmişti.

Her şey bitmişti.

Sıcak elim yeniden sırtımdaki izleri bulduğunda belli belirsiz gülümsedim.Kimi biraz daha küçüktü,kimi biraz daha derindi.Kimi de biraz daha kabukluydu.

İzler farklı olmasına rağmen,hissettiğim hep aynıydı.

Yaralarımı seviyordum,onu bana hatırlattığı için onları seviyordum.

Zihnimin toprak attığı gülüşü yeniden bütün bedenimde yankı bulduğunda,galip gelemediğim bir özlem duygusu sarmaşıklarını bütün göğsümü sarmalamaya başladı.

Sırtımdaki ellerim,acıyla titredi.

Yaralarım senin dokunuşların için ağladı.

Ben seninle yeniden doğdum Park Ji Min.

Senin aşkın sahip olduğum en güzel şeydi.

-
Evet,Killer Melody artık sona erdi.

Diyeceğimi düşünmüyordunuz herhalde değil mi!?Şimdi size danışmam gereken bir durum var.Öncelikle hala final yapıp yapmama konusunda tereddütlerim var.Final yapmak istemiyorum ama bir yandan da sizi de sıkmak istemiyorum.Aklımda iki tane alternatif final var.Neler diye sormayın,çünkü söylemem.Her neyse demem o ki kitabı devam ettirmeli miyim?Yoksa iki bölüm daha yazıp final mi yapmalıyım?Çünkü aklımdaki iki son da tamamen birbirinden zıt.Yani,eğer sıkılmadıysanız devam edeceğim.Daha Cumhurbaşkanından intikam alacağız,ne diyorsunuz..?

Continue Reading

You'll Also Like

22.7K 2.2K 15
hobitopia (isim): Sadece Jung Hoseok ile baş başa kaldığımız bir dünya.
betty By ︎ ︎

Fanfiction

2.4M 214K 33
okumayın for vanilla baby
338K 30.2K 40
"Sen ölüm kadar karanlık, hayat kadar aydınlıksın. İki dünya arasındaki iki sınırın ta kendisisin. Yaşama hayat verende sen... ölüyü diriltecek oland...
135K 9.9K 46
"Tanıştırayım çocukluğumun Katili Min Yoongi!" . MinJung'un kapıdan çıkıp gitmesiyle yaslandığı yerden çöküp saatlerce haykırarak ağlamasına şahit ol...