Sen Gitmeden Önce.

By jensenology

8M 170K 11.3K

☆ ★ WATR 2013 En İyi Teen Fiction Hikayesi ★ ☆ Genç bir kızın yıllar sonra İstanbul'a dönüp geçmişiyle tekrar... More

-1- Bahşiş.
-2- ''Sana arkadaşlık etmek istiyormuş.''
-3- Anılar.
-4- Sahilde parti.
-5- ''Seninle aynı yatakta asla yatmam.''
-6- Kıyafetler.
-7- Fahişe ?
-8- Anılardan kaçamazsın.
-9- Çalışma.
-10- Kaza ?
-11- Yolculuk.
-12- Konfetiler..
-13- Tüm dileklerimde o vardı.
-14- Doğruluk-cesaretlik ve biraz da sarhoşluk..
-15- Düne dair anıları hatırlamak.
-16- Olmak istediğim yer.
-17- "Tutmam gereken bir sözüm var."
-19- Yapılacaklar Listesi.
-20- ''Eğlence anlayışınız bu mu cidden ?''
-21- 4 peluş hayvan.
-22- ''Bu bir evlenme teklifi değildi.''
-23- Üniversite mevzuları.
-24- "Evinin önünde."
-25- Minik sır.
-26- "Acaba bu sebep Buğra olabilir mi ?"
-27- Bir bar sürprizi daha.
-28- Kız tavlama teknikleri.
-29- "Sana bu kadar yakından bakmak.."
-30- Siyah ve dantelli.
-31- "Lades yapalım mı ?"
-32- "Kampa mı gitsek ya ?"
-33- Davetsiz misafir.
-34- Küçük sürpriz.
-35- Kamp Kahkahaları.
Notumsu bir şey.
-36- İltifatlar.
-37- Uzun bir yürüyüş fikri.
Minik dünyamız.
-38- "Sleeping with sirens,"
-39- "Pasif kalan her zaman bendim, Buğra."
-40- Gerçeklerin acı versiyonu.
-41- İyileşme süreci.
-42- Yine bir kural listesi.
-43- İşkence zamanı.
-44- Hazan vakası.
-45- "Buraya kadardı."
-46- Karmaşık olaylar döngüsü.
-47- Mail saçmalığı.
-48- Karşılık vermeme durumu.
-49- ''Ve son bir şey,''
-50- Loser.
-51- Minik bir döngü.
Özel bölüm. ☆ Yıllardan kesitler. ☆
-52- Esmer çocuk.
-53- Koala mevzusu.
Final.
Veda Şeysi.
İkinci Kitap!

-18- Artık gerçeklerin vaktiydi.

146K 3.3K 133
By jensenology

Kızlarla kahkahalı sohbetimize dalmışken, kapının açılmasıyla hepimiz başlarımızı oraya çevirmiştik. Hayır, yanlış anlaşılma olmasın, kesinlikle kapı tıklatılmamıştı. Açılmıştı. Yatakta oturduğumdan dolayı kapıya bakabilmem için kafamı biraz öne eğmem gerekiyordu. Ve hepimiz yatağın üstüne oturmuştuk. Bu da demek oluyordu ki herkes eğilip kapıya doğru bakıyordu. Dışarıdan nasıl komik göründüğümüzü tahmin edebiliyordum. 

Tahmin ettiğim gibi Buğra'ydı. Elindeki kapı kartını salladı ve içeriye doğru bir adım attı. ''Hazal ile yalnız kalabilir miyim ?'' Ses tonu düzdü. En ufak duygudan yoksun. 

Kızlar evet anlamında başını salladı ve hepsi yataktan kalktı. Onların ağırlığı kaybolunca bir anda yatağın hafiflediğini hissetmiştim. En sondan çıkan Arya ''Görüşürüz !'' dedikten sonra kapının kapanma sesini duydum. 

Yataktan kalktım ve Buğra'nın yanına ilerledim. Bakışlarımı yüzünde gezdirdim. Elmacık kemiğinin üstü şişik görünüyordu. "Kavga mı ettin yine ?" derken parmaklarımı şişikliğin üstünde gezdiriyordum.

Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldıktan sonra eliyle bileğimden yavaşça tuttu ve elimi indirdi yüzünden. "Yapma," derken sesi kısıktı.

"Neyin var ?" Sesim düşündüğümden daha fazla endişe dolu çıkmıştı.

Yatağın ucuna oturdu beni de yanına çekerek. "Anlat." dedi ve ekledi. "O eski sevgilini. Merak ediyorum. Kim olduğunu."

"Buna ne gerek var ?"

"Bilmek istiyorum."

"Önemli biri değil, tamam mı ? Geçti ve bitti." Eğer eski sevgilimin Doruk olduğunu öğrenirse benim yüzümden araları bozulabilirdi. Bu yüzden söyleyemezdim.

"Sadece kim olduğunu söyle bana." Ses tonu yine aynı soğukluk vardı. Tüylerimi ürperten bir soğukluk hemde.

Yalan söylesem anlar mıydı ? Sonuçta kim olduğunu bilmiyordu.

Hayır. Ona yalan söyleyemezdim. Yapamazdım bunu. Peki konuyu değiştirsem ?

Yine hayır. Buğra zekiydi. Konuyu değiştirmeme izin vermezdi. Lanet olsun. Gecenin bu saatinde bu konu da nereden çıkmıştı böyle ?

"Söylesem ne değişecek ? Ne fark yaratacak hayatımızda ? Hem gecenin bu saatinde ne sorgulaması bu ya ?!" diye patladım bir anda.

"Sadece ufak bir cevap istiyorum." Sesi, benim aksime çok sakindi.

En sonunda dayanamadım ve "Doruk !" diye bağırdım. "Şimdi ne yapacaksın ? Kavga mı çıkaracaksın ? Yoksa Dorukla bir daha konuşmayacak mısın ? Dur tahmin edeyim, ya da sana bu önemsiz ayrıntıyı söylemedim diye çekip gidecek misin ?" Ayağa kalkmış bir şekilde bağırıyordum. Fazlasıyla kontrolden çıkmıştım. Damarıma basmıştı. O da ayağa kalktı ve yanıma geldi. Dudaklarında bir tebessüm belirirken, alnıma bir öpücük kondurdu ve "Seni seviyorum." diyerek çıktı odadan.

Ha ? Şaşkınlıktan ne yapacağımı şaşırmıştım. Hiç beklediğim gibi bir tepki vermemişti. Bu da neydi böyle ?

Ertesi sabah, güneş ışıklarının gözüme çarpmasıyla uyandım uykumdan. Gözlerimi kısarak pencereye baktım. Hava hiç olmadığı kadar güneşliydi. Bu yüzden gözlerimi kısarak bakmak zorunda kalıyordum.

Gözüm saate kayınca "07:15" olduğunu fark ettim. Bu kadar erken kalktığıma inanamıyordum. Zaten dün düşünmekten pek uyuyamamıştım. Ama hiç olmadığım kadar dinç hissediyordum kendimi. Lavabodaki işlerimi hallettikten sonra pembe, üstünde karışık yazılar bulunan tişörtümü ve her zamanki gibi kot şortumu giydim. Pembe babetlerimi de giyince hazırdım. Saçımla uğraşmadım bile. Odamdan çıktığım gibi ilk uğradığım yer Buğra'nın odasıydı. Tıkladım, tıkladım ama açmadı. Sonradan aklıma gelen dahiyane fikirle birlikte hızlıca aşağı doğru koşturdum.

Tekrardan Buğra'nın kapısının önüne geldiğimde yine 10 dakika önceki gibiydim. Yani aynıydım. Tek fark yanımda Buğra'nın kapı kartının bulunmasıydı. Onu Semih amcadan almam pek zor olmamıştı. Zaten beni sevdiği için yedek anahtarlardan birini vermişti hemen. Tatlı adam.

Kapıyı açıp içeri girdiğimde ses çıkarmamaya özen göstererek kapıyı kapattım ve sessiz adımlarla yatağının yanına ilerledim. Üstünde örtü veya yorgana dair en ufak bir şey yoktu. Ve... Tişörtü de yoktu. Rahat olun, altında hala kot pantolonu duruyordu. 

"Buğra. Uyan." dedim, trip atar gibi. Aslına bakarsanız zaten trip atıyordum. Dünkü saçma tavırlarının sebebini öğrenene kadar atacaktım da zaten.

"Heeeey." diyerek onu uyandırmaya çalışırken, o gözlerini bile açmadan bileğimden tuttu ve yanına çekti beni. Afallamıştım. Ne konuşuyor, ne de gözlerini açıyordu. Vücudunun sıcaklığı göğsüne dokunan elimi yakıyordu resmen. Ayaklarım hala yatağın dışında durduğu için ayaklarımı yatağa çekmeden önce babetlerimi çevik bir hareketle çıkarıp yere attım ve ayaklarımı yatağın üstüne koydum. Elini belime sarıp beni daha da yakınına çekti. Yüzüm göğsünün hemen önünde duruyordu. Tamam, seksiydi, ateşliydi falan ama bu kadar sıcaklık ona bile fazlaydı. Nefeslerim çıplak göğsüne çarparken "Hasta mısın ?" diye sordum. Sesim şefkatliydi. Bir anda unutmuştum tribimi falan.

"Evet, hastayım. Ama sana." diye mırıldandı. Çenesi başımın yukarısında duruyordu.

Görmeyeceğini bilsem de gülümsedim. Sonra ise kafamı yüzünü görebilecek bir şekilde geri çektim ve elimin tersiyle alnına dokundum. Hayır, ateşi yoktu. Rahatlamakla birlikte bir nefes verdim.

''Of, hadi uyan.'' diye mızmızlandım. 

Kolu hala sıkıca belime sarılı bir durumdayken ''Uykum var Hazal.'' diye mırıldanıp kafasını yastığa gömdü. Omzunu dürtükledim. Bu sefer de kolunu belimden çekti ve arkasını dönüp uyumaya devam etti. Biraz önce yüzüne bakarken şimdi sırtına bakıyordum.

Başarısızlıkla sonuçlanan bir uyandırma işleminden daha sonra biraz daha ona olduğu tarafa doğru kaydım. Çıplak sağ omzuna çenemi yerleştirmeden önce omzu ve boynunun arasındaki boşluğa bir öpücük kondurdum. Öptüğüm yerdeki kaslar bir anlığına kasılmıştı ama hala uyku numarası yapmakla meşguldü.

''Bak, giderim.'' Sonuç başarısız.

''Çok ciddiyim, bir daha gelmem.'' Yine başarısız.

''İyi o zaman ben de Berk'le dolaşmaya çıkarım. Ne de olsa benimle gezmeyi çok seviyor.'' Kocaman bir başarısızlık daha !

Gözünü bile açmamıştı. İstemeye istemeye ondan uzaklaştım ve tam bir ayağımı yatağın dışına doğru çıkacaktım ki ''Dur,'' dedi, arkamdan. Başımı ona doğru çevirdiğimde gözlerini faltaşı gibi açmış, sağ dirseğinden yardım alarak kafasını kaldırıp bana baktığını fark ettim. Sonunda açabilmişti şu gözlerini !

''Sen niye Berk'e bu kadar yakınsın ya ? Benden çok onunla vakit geçiriyorsun.'' derken sesinde aşırı derecede kıskançlık vardı.

Önemsemedim ve ''Dün ne oldu ?'' diyerek konuşmayı değiştirdim. Şimdi kıskançlığa devam ederse bu işin içinden çıkamazdık.

Bakışlarını kaçırdı. ''Bir şey olmadı.'' Sonra da yataktan kalkıp dolabına doğru ilerledi. Dolap kapağını açtı ve gömleklerine göz attı. Açık bir tonda kot gömlek çıkardı dolabından. Zaten pantolonu üstünde olduğu için pantolonunu değiştirme gereği duymamıştı. Gömleği geçirdi üstüne. Yanına ilerledim. Tam ikinci düğmeyi ilikleyecekti ki, onun elini itip düğmeleri ilikleme görevini ben devraldım.

''Anlat,'' dedim, sakin bir tonda. Bir yandan da düğmeleri iliklerken, bir yandan da Buğra'nın yüzüne bakıyordum. Bakışlarını ellerimden çekti ve başını biraz yukarı kaldırıp gözlerini gözlerime dikti. Şu anda yüzlerimiz karşı karşıya değildi. Çünkü alttan bakıyordu bana. Başını tam olarak kaldırmamıştı.

''Dorukla kavga ettik.'' dedi, ''Senden uzak durmamı söyledi, piç kurusu.'' Derin bir nefes aldıktan sonra devam etti. ''Sonra benim sinirlerim attı tabii. Fena kavga ettik. Yine Kaan ve Berk ayırdı.'' derken, dişlerini sıkmıştı. ''Onu gördüğüm yerde daha fazla döveceğim. İçimde kaldı.'' Yumruklarını gevşetti ve tekrardan konuşmasına devam etti. Ben de bu sırada gömleği iliklemeyi bitirmiş, dikkatli bir şekilde ona bakıp dediklerini tartıyordum.

''Eski sevgilinin kendisi olduğunu söyledi. Hala birbirinize aşıkmışsınız falan. Ah, bir de 'Kardeşinin eski sevgilisine yavşamak adamlığa sığar mı?' gibisinden şeyler de dedi.'' Omuz silkti. ''Kendisi kaşındı.''

''Peki bana eski sevgilimin kim olduğunu sormanın amacı neydi ?'' diye bir soru yönelttim bu sefer de.

Gömleğinin kollarını dirseklerine doğru kıvırırken yanıtladı. ''Eski sevgilinin Doruk olması veya onun için saatlerce benim omzumda ağlaman önemli değil. Dert etmiyorum. Ama yalan söyleseydin, çekip gidecektim. Sana güveniyordum. Bana gerçeği söyleyeceğinden emin olmasam odana gelip sana sormak yerine direkt hayatından çıkardım.'' 

''Geri zekalının tekisin.'' deyip omzuna vurdum.

''Biliyorum,'' derken, kendini beğenmiş bir ifadeyle bakıyordu bana.

''Neyse. Hadi, bu son günümüz gibiymiş gibi biraz daha fazla eğlenelim.'' derken yüzümde kocaman bir sırıtma olsa da, içimde bir burukluk vardı. Buğra'ya bugünün gerçekten de son günümüz olduğunu nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum. Ne diyecektim ''Buğra ben bu gece İzmir'e dönüyorum.'' mu ? Hayır, diyemezdim. Aramızda kilometreler olacağı gerçeğine ben bile kendimi inandıramıyorken, ona da bunu söyleyemezdim. Onu nasıl bırakacağımı bilmiyordum ama yapacaktım işte. Dün babamın aramalarına cevap vermediğimde bana mesaj atmıştı ve o uzun mesajda gece otobüsümün kalkacağı yazıyordu. Ve ben de gitmek zorundaydım. Tüm herkesi, sevdiklerimi arkamda bırakarak. Buna mecburdum.

Her güzel şeyin bir sonu olduğu doğru. Rüyaların bile bir sonu vardır. Ve benim 1 aylık hayal gibi İstanbul maceram bittiğine göre, rüyam da sona ermiş demektir. Ne kadar istemesem de bu güzel rüyamın sona ermesi gerekiyor, değil mi ? Artık gerçek dünyaya dönmenin vaktiydi... Artık gerçeklerin vaktiydi.

İnsafsız yazarınız Mel, Haz'cığını İzmir'e geri gönderiyor gnçlr. Gitmesin falan diyordunuz ama dayanamadım, postalıyorum kızı A:SD:AS:Da Ay, çok kötüyüm ya. Nyse. Hepinize bol bol sulu öpücükler gönderiyorum :dd

Continue Reading

You'll Also Like

62.6K 843 9
'Işık, ışığım canını yakmak istemiyorum bugünün güzel geçmesini sağla ve bana geleceğin yolları kısaltmaya çalış bebeğim akşam sizdeyim bana söylemek...
22.3M 903K 116
İşte oradaydı... Muhtaç olduğum kadın korkuyla bana bakıyordu. Ona biraz daha dokunmazsam sanki ölecektim. Bu hastalıklı duygular beni resmen ele geç...
772K 29.2K 91
Genç kızın arkadaşının verdiği yeni numarayı yanlış yazan kızın gelecekteki kocasına tesadüfen yazması. İlk başta kız engel yesede engel bir şekilde...
360K 1.6K 49
seks hayatın bir parçası...