Derin Duygular

By ZeynepDefne

718 26 4

Gülşah Hanım, diğer kadınlardan farklıydı ve bir o kadar da aynıydı. Sadece ailesi tarafından evlatlıktan red... More

Tanıtım Ve Karakterler
1/ Anı Yaşa
2/ En Masum Günah
3/ Or-Al
4/ Küçük Kız
5/ Sapık
6/ O Kız
7/ İş Birliği
8/ Su Ve Ateş
9/ Şarkıların Dili
10/ Telve
12/ Gelecek Felaketler

11/ Pentagram

16 0 0
By ZeynepDefne

Multimedya: Yüksek Sadakat - Kafile

Keyifli Okumalar!

***

''Saçma sapan konuşma istersen abla, film mi çekiyoruz ne evden kaçması?''

Sıla gözlerini devirip, ''Kaçmam lazım diyorum Defne. Sence zorunda olmasam böyle saçma sapan bir şey yapmak ister miyim?'' diye sordu.

Defne cevap vermek yerine, ''Abim evde.'' Dedi. ''Yakalanırsan, olacakları düşünmek istemiyorum.''

''Babam da evde,'' dedi Sıla.

Defne gözlerini devirip, ''Abim babamdan daha tehlikeli. Hatta babam, abimin yanında çizgi film karakteri gibi kalıyor.'' Diyerek güldü.

Sıla, ''Babamız hakkında doğru konuş.'' Diyerek kızsa da daha sonra ''Benim gitmem lazım Defne.'' Dedi. ''Eğer çok önemli bir şey olmasaydı asla ama asla böyle saçma sapan bir şey yapmak istemezdim. Ama mecburum.''

''Ne oldu ki?'' diye sordu Defne tüm merakıyla.

''Sinem'in başı bela da,''

Defne ''Yahu Sinem'in başı beladaysa polisi arayalım! Biz FBI mıyız, NASA mıyız biz? Başı beladaysa biz niye gidiyoruz?'' diyerek söylenmeye başladı.

''Eğer Gamze'nin başı dertte olsaydı sen bir an beklemezdin Defne. Sinem benim dostum. Bu yüzden gitmek zorundayım. Sende benim arkamı kollayacaksın sevgili kız kardeşim.''

Defne gözlerini devirirken, ''Yakalanırsak seni tanımam.'' Dedi.

Sıla ''Ben seni doğduğun günden beri tanımıyorum. O yüzden sıkıntı olmaz.'' Diyerek pencereye yürüdü. Kulplarından tutup pencereyi açtı. Aşağı baktığında pencerenin mermerinin altından, duvara sabitli olan merdiveni gördü.

''Bu eve ilk taşındığımız zaman bu odayı almak için neden can attığını şimdi daha iyi anlayabiliyorum.'' Dedi Sıla üzerine ceketini giyip, saçlarını sıkıca toplarken. Cebindeki cüzdanı alıp, içini kontrol etti ve yeniden cebine koydu. ''En fazla bir saate kadar döneceğim. Canın pahasına beni koru.''

''Tamam, tamam.'' Diyerek ellerini salladı Defne. ''Hadi git artık.''

Sıla, ellerini pencereye koyup, bir bacağını dışarı attı ve ayağını demirin üstüne koydu. Kendine ''Aşağı bakma,'' diye fısıldayarak teskin ederken ellerini demirlere koyup diğer bacağını da demire yasladıktan hemen sonra an itibariyle pencerenin dışındaydı.

Merdivenlerden dikkatli, hızlı ve sessiz bir şekilde inmeye başladı. Defne ise o çıktıktan hemen sonra pencereyi kapatıp, odasından çıkmıştı.

Sıla'nın odasına gidip, kapısını kilitledi ve anahtarı cebine koydu. Kapının önünde aptal bir surat ifadesiyle etrafına bakındı ve ''Ben ne yapacağım şimdi?'' diye sordu kendine.

En iyisi Teoman'ı kontrol etmekti. Babasının pek sorun çıkaracağını düşünmüyordu. Gerçi Sıla ne kadar kabul etmek istemese de Defne bu evde babasından daha çok Teoman'ın sözünün geçtiğini biliyordu.

Tabi ki erkeklerde...

Teoman'ın odasına girdi Defne. Abisinin çalışma masasını katletmiş bir şekilde ders çalıştığını (?) görünce ''Abi,'' diye seslendi.

Teoman duyduğu sesle başını kaldırdı. ''Ne oldu abim?''

''Ne yapıyorsun?''

''Ders çalışıyorum.''

''Buradan bakıldığında savaşıyorsun gibi gözüküyor.''

''Keşke sende biraz savaşsan!''

Defne gözlerini devirdi.

''Neyse sana kolay gelsin. Ben babamın yanına gidiyorum.''

''Tamam. Bana Sıla'yı çağırsana.''

Defne ''Niye? Ne yapacaksın ki?'' diye sordu.

''Şu kitapları benim için alfabetik sıraya koyacaktı.'' Diyerek yerdeki bir dünya kitabı gösterdi Teoman.

''Ben yaparım.'' Dedi Defne. ''Zaten hep ikiniz vakit geçiriyorsunuz. Sıla test çözüyordu, ben yardım ederim.''

Defne kitapların yanına yürüdü ve yere çöküp oturdu.

Teoman ''Sen kendi kitaplarını bile düzeltmezsin.'' Dedi.

''Ama bu seninkileri düzeltmeyeceğim anlamına gelmez abi. Hadi, herkes kendi işine!''

Teoman başını sallayarak çalışmasına devam ederken, Defne de kitapları alfabetik sıraya göre dizmeye başladı.

(...)

Sıla, evden kaçtıktan sonra sokakları koşarak geçmiş ve caddeye çıkmıştı.

Durakta otobüs beklemek gibi bir düşünce geçmişti aklından ama bu çok saçma bir fikirdi. Oraya otobüsle nasıl gidilir bilmiyordu.

Bu yüzden bütün parasına kıyarak taksiye binmişti. Gideceği yerin adını taksiciye söylediğinde taksicinin garip bakışlarına maruz kalmıştı.

Fakat bunu umursamadı.

Yirmi dakika kadar sonra taksi durduğunda Sıla taksimetreye baktı ve içinden kocaman bir yuh dedi.

Ben bu parayla kendime yeni bir LYS-YGS soru bankası seti alırım be!

İçi acıya acıya o parayı verdi ve taksiden indi. Sinem'i oradan kurtardıktan sonra saçını başını yolmak için kendine söz verdi.

Hızlı adımlarla mekâna yürüdü ve kapıdan içeriye girdi. Gürültülü, ona göre çok kaba ve saçma olan müzik beynini doldurdu. İnsanların bütün seçimlerine sevmese bile saygı duyardı ama müzik ruhsal dinginlik demekti onun için. ''Death Metal'' dinleyerek insanlar nasıl ruhsal dinginliğe ulaşabilirlerdi?

Kimilerinin ayakta ''headbang'' yaparak müziğe ruhlarını ve bedenlerini katıyorlardı, kimileri de masalarında oturmuş içkilerini içerken müziği dinliyordular.

Sıla kimseye değmemeye çalışarak etrafta bir tur attı. Sinem'i ne vaziyette görecekti hiçbir şekilde tahmin edemiyordu.

Sonunda, gözleri Sinem'i bulduğunda oraya doğru hızla yürüdü. Sinem'in masanın üstüne çıkmış bir şekilde kahkahalar atarak saçlarını savurup kendi çapında ''headbang'' yaptığını ve etrafındaki herkesin onu videoya çekerek alaycı bir şekilde kahkaha attıklarını görünce sinir kat sayısı yükseldi.

Masaya doğru yürüdü.

''Sinem!'' diye bağırdı.

Sinem, Sıla'yı gördüğünde ''Ay kanka!'' diye bağırdı. ''Sende gelsene! Bak biz çok eğleniyoruz!'' diyerek ona kahkahalar atan insanları gösterdi.

''İn hemen aşağı Sinem! Yürü, gidiyoruz!''

Sıla, Sinem'in kolunu tuttuğunda birisi de onun kolunu tuttu. Aynı anda diğer kolundan da birisi tuttu. Sinem de bu sırada her şeyden habersiz, uçmuş bir şekilde dans etmeye devam ediyordu.

Sıla başını kollarını tutan kişilere çevirdiğinde Esra ve Kübra ile karşılaştı.

''Biz de eli kulağındadır, Sıla şimdi gelir diyorduk. Gelmişsin bile.''

Sıla, Esra'ya gözlerini kıstı. ''Çabuk ikiniz de çekin o pis ellerinizi.''

''Hadi ya? Çekmezsek ne olur peki?''

''O parmaklarını koparır, sana yediririm Esra. Köpekliğin lüzumu yok.''

Esra kıkırdayıp, Kübra'ya baktı. ''Neyin kafasını yaşıyor bu kız?''

''Aspirin kafası herhalde!'' diye cevapladı Kübra kahkaha atarak.

Sıla kollarını kurtarmak için kendine çektiğinde eş zamanlı olarak Esra tırnaklarını Sıla'nın kollarına geçirdiğinde Sıla bir çığlık attı.

''O tırnaklarını sökeceğim kızım senin! Çabuk bırak beni, kaşar!''

Esra daha sert bir şekilde tırnaklarını geçirdiğinde Sıla bağırmaya devam etti. Tırnakları uzundu, jilet gibi keskindi.

Sıla kollarını kurtarmak için çekiyordu ama Esra da Kübra da iki eliyle kavramışlardı Sıla'nın kollarını.

''Hadi götürelim şunu,'' dedi Kübra. ''Dikkat çekiyoruz.''

''Aynen, hadi.'' Dedi Esra.

İkisi, Sıla'yı çekerek yürümeye zorladıklarında Sıla ''Ne yapıyorsunuz siz! Bıraksanıza kollarımı!'' diye bağırıyordu.

(...)

Özgür, Şilin, Cenker ve Tuna ile bir masada oturarak hem içiyorlar hem de müzik dinliyordular.

Şilin ve Tuna birbirlerine telefonlarında bir şeyler gösterip konuşurlarken, Cenker ve Özgür etrafı izliyorlardı.

Cenker, biraz ilerideki üç kızı gördü. İki esmer, sarışın kızın kollarından kavrayarak onu zorla bir yere götürüyor gibiydiler.

''Özgür,'' diye seslendi Cenker.

Özgür bakışlarını Cenker'e çevirdiğinde, Cenker eliyle o üç kızı gösterdi.

Özgür bakışlarını o üç kıza çevirdi. İlk başta pek bir şey görmese de birkaç saniye sonra görüntü netleşti ve Özgür, sarışın kızın Sıla olduğunu anladı.

Oturduğu yerden kalktığında, Cenker de oturduğu yerden kalktı. Tuna ve Şilin, Cenker'le Özgür'ün ayaklandığını görünce ''Ne oluyor ya?'' diyerek bakındılar.

Özgür hızla Sıla ve üç kıza doğru yürüdü. Hiçbir kıza, hiçbir zaman zarar vermek istemediği için kızların önüne geçti.

Cenker, Özgür'ün yanında yer alırken Kübra, Esra ve Sıla, Özgür ile Cenker'i gördü.

Özgür sakin bir ses tonuyla, ''Bırakın kızı.'' Dedi.

Kübra hızla ellerini Sıla'dan çekmişti ama Esra hala daha bırakmamıştı.

Sıla, kurtulan kolu sayesinde, dakikalarca canını acıtan Esra'ya öyle bir sinirlenmişti ki, bu siniri akıtması lazımdı.

Aklına saniyeler içinde Teoman'ın ona öğrettiği yumruk atma teknikleri geldi. Bunda pek başarılı olmasa bile karşısında Hulk yoktu. Esra kaşarı vardı.

O yüzden kurtulan sağ kolu sayesinde sola doğru gerildi ve daha sonra hızlı bir şekilde kasılan gövdesi ile sağ yumruğunu Esra'nın yüzüne gömdü.

Esra yere düşerken Sıla'da acıyla inleyerek sağ elini tuttu.

Özgür ve Cenker ise şok olmuş bir şekilde bu görüntüye bakıyordu.

Bu sırada harekete geçen Kübra'ya döndü Sıla. "Eğer bana dokunmaya cüret edersen, bu yumruklardan birini de sen yersin. Affetmem Kübra."

Kübra hızla başını salladı. "Bir şey yapmayacağım Sıla."

Sıla, "Al Esra'yı ve defolup gidin buradan." dedi. "Ama şunu bil, intikam günü gelecek, devran dönecek."

Kübra tırsarak, Esra'nın bayıldığı yere eğildi. Sıla ise, Özgür ve Cenker'e bakmadan geriye döndü ve hızla koştu.

Sinem'in olduğu masaya geri döndüğünde orada olmadığını gördü.

Telaşla ellerini saçlarına geçirdi ve etrafına bakınmaya başladı.

(...)

Özgür ve Cenker, Sıla'nın peşinden gittiler.

Özgür, telaşla etrafa bakan Sıla'ya "Bir sorun mu var?" Diye sordu.

Sıla yutkunarak başını salladı. "Arkadaşım yok! Biraz önce buradaydı. Kendisi kör kütük sarhoş olmuştu."

"Sakin ol, buluruz şimdi." dedi Özgür. "Sen iyi misin?"

Sıla bakışlarını Özgür'e çevirdi. Birkaç saniye göz göze kaldılar.

"İyiyim." Dedi Sıla.

Özgür başını salladı.

Tuna ve Şilin yanlarına geldiklerin de Şilin "Bugün kardeşimin mekanının açılış günüydü! Rezil ettiniz! Sen ve o sarhoş arkadaşın her şeyi mahvettiniz!" Diye çemkiriyordu.

"Ne diyorsun sen Şilin?" Diye sordu Özgür.

"Yerde yatan baygın bir kız var! Ha bir de bunun baygın olmayanı ama sarhoş olup masadan masaya striptiz gösterisi yapan bir sürümü de var!"

"Bana bak doğru konuş!" Diye uyardı Sıla. "Adı üstünde; sarhoş! O senin gibi her gece kafayı bulmuyor! Alışkın değil!"

"Tabi tabi," dedi Şilin. "O zaman git arkadaşına sahip çık. Birazdan birisiyle sevişip sabah bakire olmadığını anlayınca da sarhoştum demesin!"

"Öldürürüm kızım seni!" Diyerek ona doğru harekete geçtiğin de araya Cenker ve Özgür girdi.

"Sakin ol!" Diye uyardı Özgür.

Cenker, Şilin'e döndü. "Şilin sen de yavaş gel."

Şilin omuzlarını silkti. "Umurumda değil."

Tuna, "Bu sarhoş kızın adı Sinem mi?" Diye sordu.

Sıla başını salladı. "Evet."

"Ha, ben biliyorum o kızı ya. Senin adın da Sıla değil mi?"

"Evet adım Sıla." Dedi Sıla. Özgür bakışlarını adını şimdi öğrendiği Sıla'ya çevirdi.

"Özgür, o gün kaç dakika dayanabilirler diyerek iddiaya girdiğimiz kızlar, bu kızlar." Dedi Tuna.

Özgür, "Hatırlamıyorum." Dedi. "Silik silik anlar var kafamda."

Şilin "Ne anı? Ne zaman?" Diye sordu.

Ortadan kaybolan Cenker'i kimse fark etmemişti.

"Ya işte Sevgililer Günü Gecesi." Dedi Tuna.

"Tuna sen Sinem denen kızı gördün mü?" Diye sordu Özgür.

"Aynen. Ben gördüğüm zaman ayık kafa da, masum bir kızdı. Sonra yanına iki kız geldi. Aralarında bir tartışma geçti sanki. Ben gidip ne olduğunu sordum. Bana telefonunu verip, lütfen şu numarayı ara iyi değilim, dedi. Açıkçası bende pek siklemedim. Buralara gelen kim iyi olabilir ki?"

"Tuna bana neden haber vermedin?" Diye bağırdı Özgür. "Niye senden yardım istediğin de yardım etmedin?"

Sıla şok olmuş bir vaziyetteydi. "O bu mekâna sadece senin için gelmişti Allah'ın cezası!"

Tuna, "Bu mekâna sadece benim için gelen onlarca kız var!" Dedi Sıla'ya bakarken. Sonra da Özgür'e "Nereden bilebilirdim?" Diye sordu.

Şilin, "O zaman o kız da boyundan büyük işlere kalkışmasaydı." Dedi. "Kesinlikle Tuna'nın bir suçu yok Özgür. Tuna'ya kızma."

"Bunu sonra konuşacağız." Dedi Özgür.

Tuna cevap vermedi. Yeterince gerilmişti. Şilin sinirli bakışlarla Sıla'ya bakıyordu. Sıla ise yorgundu, tek istediği şey Sinem'i bulmaktı.

Özgür etrafına bakındı ve o kimsenin fark etmediği ve beklemediği soruyu sordu:

"Cenker nerede?"

(...)

Cenker, mekânı iki kere dolaşmış ve en köşe masasına kadar bakmıştı. Sinem denen sarhoş kızı dans ederken görmüştü, yüzünü biliyordu.

Ve Cenker emindi ki o kız şu an burada değildi.

Mekânın alt katına giden merdivenlerin olduğu kısmına geçti. Genelde, pis işlerin döndüğü yerlerdi burası.

Cenker, koridorda ot içen insanların yüzüne dikkatli bir şekilde bakarak yürümeye devam etti.

Buralara öyle 'Hafta sonu kankilerle akıyoruz!' Tarzı insanlar giremezdi. Alt kat, kumar ve fuhuş yatağıydı. Cenker bu pislik yerlere hiçbir zaman uğramazdı ama ortadan kaybolan bir kızın gelebileceği -getirebileceği- ilk yer burası olurdu. Emindi.

Siyah, üzerinde kırmızı sprey boyayla Pentagram simgesinin çizildiği kapıyı açtı ve bolca esrar kokusunun kapladığı odaya girdi.

İçeride kadınlı erkekli kumar oynayanlar, uyuşturucu satanlar vardı.

Cenker ilerledi.

En dipteki kumar masasına geldiğinde, sandalyede baygın bir şekilde, başı yana düşmüş duran Sinem'i ve yanında oturan adamı fark etti.

Masaya yürüdü.

Sinem'in olduğu sandalyeye gitti ve hiçbir şey demeden bir kolunu Sinem'in sırtına, diğerini de bacaklarının altından geçirdi.

Yanında oturan adam "Ne oluyor lan?" Diyerek onlara döndü.

Cenker, Sinem'i kucağına aldı ve "Kızı alıyorum." Dedi.

"Sen kimin kızını kimden alıyorsun ulan?" Diye sordu adam elindeki kâğıtları masaya bırakıp ayağa kalkarken. Onunla birlikte masadaki herkes de kalktı ve bir anda odadaki herkes onlara döndü.

"Neyin oluyor bu kız senin?" Diye sordu Cenker.

"Yukarıda buldum. Şimdi de onun üzerine oynayacağım. Siktir git, kızı bırak çocuk."

"Bu kız bana ait." Dedi Cenker. "Ha, anlamak istemiyorsan gerisini Pala Cengiz'le konuşursun. Yiyorsa..."

Adamın kaşları kalkarken "Pala ne alaka?" Diye sordu.

"Abim olur kendisi. Pala'nın kardeşi Jilet Cengo ben." Dedi Cenker bir adım gerilirken. "Selamını söylememi ister misin?"

"Yok kardeşim. Yok, sağ ol. Bana en başında söyleseydin hiç böyle olmazdı. Pala abimize çok hürmetler. Kız sende kalsın."

"Bende öyle tahmin ediyordum."

Cenker, kucağında Sinem ile yürümeye başladı. Odadan çıkana kadar kimse tek ses etmemişti. Hatta herkes onları izlemişti.

Odadan çıktılar. Cenker tek tek merdivenleri de çıktı ve en sonunda normal mekânın olduğu yere geldiler.

Cenker, Özgür ve diğerlerinin yanına kucağında Sinem ile gittiğinde "Kızı buldum." Diye seslendi.

"Nerede buldun?" Diye sordu Özgür.

"Aşağıda. Pentagram kapısının arkasında... Pezevengin biri satmaya çalışıyordu."

Sıla şaşkınlıkla açılan ağzını kapatmak için elini götürdü. Özgür ise öfkeyle Tuna'ya baktı.

Cenker, "Birisi vurmuş bayılmış olabilir. Hastaneye gidebiliriz? Ya da evine götürelim, orada hallederiz?" Diye önerdi.

"Hastane olmaz." Dedi Sıla. "Evi de olmaz. Annesine ne diyeceğiz? Bizim ev de olmaz. Of!"

Cenker, "Bu gece benim evimde kalabilir." Dedi. "Evde, benimle birlikte kalan abim ve yengem de var. Yengem ilgilenir, güzelce bakar. Bana emanet olur."

Özgür, "İstersen bende de kalabilir diyeceğim ama annem ve babam çok tedirgin olup sonunda annesine ve babasına illa haber verirler. Sinem'in başı belaya girer sonra."

"Benim abimle yengem, ben söylemediğim sürece öyle bir şey yapmazlar. Sıla, güven bana." Dedi Cenker.

Özgür, "Bende Cenker'e kefilim." Dedi. "Sinem iyi ve güvende olur."

"Eğer içinde şüphe varsa sende kalabilirsin." Dedi Cenker.

Sıla, "Ben kalamam. Zaten benim evde olmadığımı anlamları an meselesidir. Gitmem lazım." Dedi.

Özgür, "Nasıl yani?" Diye sordu.

"Evden kaçtım ben." Dedi Sıla. "Sinem'i o halde görünce, evden kaçtım."

"O zaman şöyle yapıyoruz," dedi Cenker. "Ben şimdi arabayı çıkarıyorum, ilk seni eve bırakıyoruz, sonra da ben Sinem'i benim evime götürüyorum."

"Öyle yapalım." Dedi Özgür.

Sıla da başını sallamakla yetindi. Elinden gelen başka bir şey yoktu. Sinem, bu gece Cenker'in evinde kalmak zorundaydı.

Dört kişi mekandan çıkıp, Cenker'in arabasına yürüdüler. Cenker arka kapıyı açıp, Özgür'le birlikte Sinem'i arka koltuğa yatırdı.

Sıla arabaya binmeden önce "Sen araba kullanmayı biliyor musun?" Diye sordu.

Cenker, "Ben on dokuzum." Diye cevapladı. "Merak etme, ehliyetim de var. Asıl sen kaç yaşındasın ufaklık?"

"On yedi," dedi Sıla arka koltuğa oturup kapıyı kapatırken. Sinem'in başını dizlerinin üstüne koydu.

Özgür ve Cenker de öne geçtiler.

"Sıla, istersen Sinem'in ailesini arayıp bir bahane uydur." Dedi Özgür, dikiz aynasından Sıla'nın endişeli yüzüne bakarken.

"Gerek yok, ailesi benimle olduğunu biliyor." Dedi Sıla. Sonra da Sinem'in baygın haline bakıp, "Alkol aldığı için bayılmış olabilir mi? Ya da ona kötü bir şey mi yaptılar? Çok korkuyorum!" Diye isyan etti.

Cenker, "Eve gidince seni arar, ne olduğunu anlayınca söylerim. Korkma." Dedi güven dolu bir sesle.

"Nereden anlayacaksın ki?" Diye sordu Sıla. "Doktor musun sen?

Cenker sesli bir nefes verdi.

Sıla buna karşılık, "Size neden güveneyim ki?" Diye sordu. "Hatta ben neden size güveniyorum? Çek sağa hemen."

Cenker ve Özgür dönüp birkaç saniye birbirlerine baktılar. Daha sonra Özgür konuşmaya başladı.

"Cenker, çek sağa."

Sıla böyle bir şey beklemiyordu.

"Bak, ben öyle insanlara yardım etmek için ayılan, bayılan bir insan değilim." Dedi Özgür. "İnsani yanıma geldiniz, yardım etmek istiyorum."

Cenker ise sessizce dinliyordu.

"Niye yardım etmek istiyorsunuz?" Diye sordu Sıla. "Ne bileyim ben sizin, beni eve bıraktıktan sonra Sinem'e kötü şeyler yapmayacağınızı? Belki de onu organ mafyasına vereceksiniz?"

Özgür sırıttı. "Seni eve bıraktığımızı nereden biliyorsun ki?"

Sıla'nın gözleri dehşetle açılırken Cenker elini ceketinin göğüs cebine attı ve cüzdanını çıkardı. Bir yandan diğer eliyle direksiyonu tutarken, cüzdanın içinden nüfus kimliğini çıkardı.

Eliyle, geriye doğru Sıla'ya uzattı. Sıla nüfus kimliğini aldı.

Cenker, cüzdanını yeniden göğüs cebine koyarken "Eğer, Sinem'in başına bir şey gelirse bu kimlikle polise git. Zaten evim yurdum belli. Gelir alırlar." Dedi. Sonra da "Telefon numaramı söylüyorum, kaydet telefonuna." Diyerek numarasını söylemeye başladı.

Sıla cep telefonuna hızla numarayı Cenker yazarak kaydetti. Sonra da nüfus kimliğine baktı.

"Onun sahte olduğunu düşünmüyorsun değil mi?" Diye sordu Cenker. Sıla nüfus kimliğini telefon kabının arkasına koydu ve sonra da "Her neyse. İlk aradığım da açmazsan ışık hızıyla polise giderim. Aklında olsun." Dedi.

"Of, bu ne ya?" Dedi Özgür. "Cenker, vicdanın yüzünden bir gün bana cinayet işlettireceksin. Biraz daha hızlı sür, Böbrek Cemal bekliyor."

"Böbrek Cemal kim?!" Diye çığırdı Sıla.

Cenker sırıtarak "Özgür yapma." Dedi. "Kız zaten güvenmiyor, damarına basıp durma."

Sonra Cenker dikiz aynasından Sıla'ya bir bakış attı.

"Böbrek Cemal bir mafya babası ama gerçekten ne Sinem'i ne de seni organ mafyasına vermeyeceğiz."

Özgür, "İnsan korkak olmasın." Diyerek yüzünü cama çevirdi.

Sıla ise arkasına yaslanıp kollarını göğsünde bağladı.

"Keşke beyin yaşı sıfır ve altı arası olan insanlar espri yapmasalar. Hayat daha güzel bir yer olurdu."

Cenker kıkırdarken, Özgür kaşlarını çatarak Sıla'ya döndü. Sıla ise yüzünde gıcık bir gülümseme ile Özgür'e baktıktan sonra gözlerini devirdi ve camdan dışarıya bakmaya başladı.

Defne, abisiyle olan işi bittikten sonra babası ile bir saat boyunca sıkıcı bir televizyon kanalı izlemek zorunda kalmıştı.

İçinden, ölsem de kurtulsam. Sıkıntıdan kanser olacağım şimdi. Diye geçiriyordu.

Defne oturduğu koltuktan kalktı ve merdivenlere yürüdü. Cebinden telefonunu çıkarıp, Sıla'ya bir mesaj attı.

Neredesin kızım? Hadi gelsene artık! Annem de geliyormuş birazdan. Daha fazla idare edemeyeceğim, abim işkilleniyor!!!!

Teoman iki kere Sıla'yı sorduğun da Defne sonunda dayanamamıştı ve "Regl olmuş! Karnı ağrıyor, sinirli ve uyuyor." Demişti.

Teoman da regl döneminde içinden yaratık çıkan kız kardeşlerini bildiği için etliyle sütlüye karışmamış, odasına geri dönmüştü.

Defne'nin telefonuna mesaj gelmişti.

Big Sister; Birazdan geliyorum. Sen odada bekle.

Defne "Tamam" yazarak yolladı. Sonra da hızla odasına çıktı.

Odasına girip kapıyı sessizce kilitledi. Pencerenin önüne geçip, pencereyi açtı.

Dirseklerini, pencere kirişine yaslayarak beklemeye başladı.

Sıla, evlerine bir sokak kala "Ben burada inmek istiyorum." Dedi.

Cenker "Geldik mi?" Diye sordu.

"Hayır ama ben burada insem iyi olur. Kız kardeşim beni bekliyor, şimdi sizi görürse beni soru yağmuruna tutar. Başım zaten kazan gibi, onu da çekemem."

"Nasıl istersen." Cenker arabayı durdurdu. Sıla inmeden önce Sinem'e son kez baktı ve daha sonra Cenker'e dönüp "Sana emanet." Dedi. "Ona iyi bak."

"Merak etme," dedi Cenker. "Eve varınca haberdar et beni."

Sıla başını salladı. Daha sonra Özgür'e bir bakış attı ama oralı olmadığını görünce arabadan indi.

Cenker, Sıla indikten sonra arabayı çalıştırdı ve sürmeye başladı.

Sıla ise "Tabanları yağlama vakti." Diyerek koşmaya başladı.

İki dakika sonra Defne, ablasının koşa koşa geldiğini gördü

Sıla, çok sessiz bir şekilde bahçeye girip arka tarafa doğru yürüdü. Pist! Diye bir ses duyunca başını kaldırdı ve Defne ile göz göze geldi.

Duvara sabitli olan kırmızı merdivene çıkıp, tırmanmaya başladı.

Pencereye geldiğinde Defne, ablasının kollarından tuttu ve onun içeriye girmesine yardım etti. Pencereyi kapatıp Sıla'ya döndü Defne.

"Neredeydin? Sinem'e ne olmuş?" Diye sordu.

"Sinem'e gitmek zorunda kaldım." Dedi Sıla. ''Yine geleneksel Sinem' lik yapmış.''

"Niye? Ne yapmış o kuduruk yine? Başını beladan kurtardın mı?"

Sıla gözlerini devirdi. "Adı üstünde, kudurukluk yapmış işte.'' Sonra da gülümsedi. ''Merak etme, kurtardım tabi ki. Ay neyse, sen neler yaptın?"

"Ne yapacağım!" Dedi Defne sinirle. "Babamla sıkıcı bir program izledim, abime de senin regl olduğunu, sinirli olduğunu ve uyuduğunu söyledim."

"İyi yapmışsın," dedi Sıla. Sonra da kardeşine sıkıca sarıldı. "Çok sağ ol Defne."

Defne de Sıla'ya sarıldı. "Önemli değil abla. Kardeşlik görevi. Elli lira yeter."

Sıla ve Defne ayrıldıktan sonra Sıla Defne'nin kıçına vurdu. "Dana!"

İkisi Defne'nin odasından çıktılar ve Sıla'nın kilitli kapısını açtılar.

"Ben üzerimi değiştireyim," dedi Sıla. "Sende mutfağa in, bardakta kek yapacağım sana."

Defne sırıtarak ablasının yanağından bir makas aldı ve hızlıca merdivenlere yürüyüp indi.

Sıla odasına girip kapıyı kapattı. Cebinden telefonunu çıkarıp, Cenker'i aradı.

Birinci çalışta açılan telefonla sırıttı.

"Cenker ben Sıla," dedi.

"Tahmin etmiştim. Evde misin?"

"Aynen, şu an odamdayım."

"Bende Özgür'ü evine götürüyorum. Sonra kendi evime gideceğim."

"Anladım. Sinem nasıl?"

"Uyuyor hala daha." Dedi Cenker. "Eve gidince ben sana mesaj atarım. Görüşürüz Sıla."

"Görüşürüz."

Sıla telefonunu kapatıp, telefon kabına sakladığı nüfus cüzdanını çıkardı ve Fizik test kitabının arasına sakladı.

Sonra da odasından çıkıp kardeşine verdiği sözü yapmaya gitti.

Gülşah eve geldiğinde kızlarını mutfakta kek yerken bulmuştu.

''Ne yaparsınız kızçelerim?'' diyerek masanın sandalyelerinden birine oturdu.

''Anne,'' dedi Defne şaşkınca. ''Ben seni bu gece beklemiyordum. Çok erken geldin ya?''

''İşlerim çoktu kızım, ne yapayım?'' Dedi Gülşah. ''Abiniz nerede?''

''Abim odasında, ders çalışıyor.'' Dedi Defne. ''Gerçi ders mi çalışıyor, savaş mı veriyor belli değil.''

Gülşah Sıla'ya döndü. ''Anneciğim sen iyi misin?'' diye sordu.

Sıla başını salladı. ''İyiyim anne.'' Dedi.

''Babanız ne yapıyor?'' diye sordu Gülşah.

Defne gözlerini devirdi. ''Birbirinden sıkıcı programlar izliyor. Ben kumandayı alıp, dizilere baktığım zamansa 'Dizi izlemek sağlıklı bir şey değil kızım, bak Einstein' in Büyük Fikri diye bir belgesel başlayacakmış, onu izleyelim.' Diyor. Ya tamam, belgesel izleyelim o da olur. Ama bana ne Einstein' dan! Sonra yanından gidince de 'Yarın zaten gidiyorum, doğru düzün yüzünüzü göremedim.' Diyor, bende üzülüyorum.''

Gülşah içinden 'Her zamanki gibi Ekrem ve duygu sömürüleri...' diye geçirdi.

''Çünkü çok haklı,'' dedi Sıla. ''Hele ki abim, babamla sanki zor duruyor aynı yerde. Çok ayıp bir davranış bu, babam ayda sadece bir hafta burada oluyor.''

Defne, Sıla'ya bakıp ''O zaman saçma sapan belgeseller izlemek yerine gezip dolaşalım. Böyle de vakit geçirebiliriz.'' Dedi.

Sıla kardeşine hak veriyordu ama yine de ''Bu bir bahane değil.'' Dedi. Oturduğu yerden kalktı ve ''Ben uyumaya gidiyorum.'' Dedi. ''Yarın sabah erken kalkıp Sinem'e gideceğim.''

''Neden anneciğim?'' diye sordu Gülşah.

''Evde yalnız ya anne, beceremez o kahvaltı falan hazırlamayı.''

''Tamam kızım.''

Sıla mutfaktan çıkıp babasına iyi geceler dedikten sonra odasına gitti. Defne ve Gülşah ise mutfakta kalmışlardı.

Defne, annesinin gözlerine bakıp ''Nasılsın?'' diye sordu.

Gülşah, kızının ses tonunun ne kadar yumuşak olduğundan ve sorduğu sorunun inceliğinden her şeyi anlamıştı.

Kızının yumuşak eline uzandı ve tuttu.

''İyiyim annem. İyiyim.'' Dedi Gülşah yüzünde bir tebessümle.

''İyi ol anne, her zaman...'' Gülşah ve Defne birbirlerine sarıldılar. ''Ben her zaman senin yanındayım. Daima ve sonsuza kadar...''

Continue Reading

You'll Also Like

SEKRETER By Beyza Alkon

General Fiction

1M 12.7K 19
Bacaklarımı araladı. "Ne yapıyorsun?" "Seni içiyorum."
3.2M 169K 42
Heja güzelliği ve cesaretiyle Amed'e nam salmış kadın. Ağir yakışıklılığı ve bastığı yeri titreyișiyle Amed'in saygı duyulan ağası... Kadın çok sevd...
754K 31.4K 43
BERDEL. . . hikayede cinsel ve yetişkin içerik, küfür, dövüş ve bol bol klişe sahneleri vardır. Bunu bilerek okuyun lütfen, sebebsiz linç yemek iste...
2M 122K 59
Mine MUTLUÇAY, otuz yaşında arşiv memuru kendi bedeninden büyük giyinen şişe gözlükleri kitap kurdu sessiz halleriyle çevresi tarafından çok sıkıcı b...