Ölümcül Saplantı (+18)

By KIZILWings

316K 6.6K 2.5K

Günahlar ateşe dönüştü diye aşk özgürlükten vazgeçer miydi? O halde hangi bedende olduğunun ne önemi vardı... More

UYANIŞ/kökenin Dönüşü - 1
İçerik (ÖNEMLİ)
Karşılaşma Bölüm 1
Merak Bölüm 2
Ruhsuz Bölüm 3
Gösteriş Bölüm 4
EREN
oyun Bölüm 5
saklı kalan Bölüm 6
shakespeare Bölüm 7
TİMUÇİN
karmaşa Bölüm 8
tehlikeli çağrış Bölüm 9
AYAZ
Tutku tohumu Bölüm 10
Günah Tohumu Bölüm 11
ARSIZ Bölüm 12
ALPER
DönüşüM Bölüm 13
Arzu Bölüm 14
KAAN
Düş Bölüm 15
"Yasak Anılar" Bölüm 16
Şeytan ve Ayrıntı Bölüm 17
Öfke Bölüm 18
Saklı Hisler Bölüm 19
Büyülenmiş Bölüm 20
Bekleyiş Bölüm 21
Tehlikeli sezgiler Bölüm 22
Heves ve İhtiras Bölüm 23
Sarıl Bana Bölüm 24
Kader Çıkmazı Bölüm 25
Geçmişin İzleri Bölüm 26
Sevgisiz Bölüm 27
FeveraN Bölüm 28
Değişim Bölüm 29
Oyna benimle Bölüm 30
Ateşler içinde Bölüm 31
Çelişki Bölüm 32
Aşk kalır Bölüm 33
Korku Bölüm 34
Trajedi Bölüm 35
Kayıp Bölüm 36
Gitme Bölüm 37
Kaçış Bölüm 38
Arayış Bölüm 39
Aşk-ı Hüsran Bölüm 40
Serzeniş ve aşk Bölüm 41
Saplantı Bölüm 42
Günahkar Bölüm 43
Esaretin Sonu Bölüm 44
Sözler Bölüm 45
Çırpınış Bölüm 46
Rüyalar ve Gerçekler Bölüm 47
İkinci Hal Bölüm 48
Kalbin sesi Bölüm 50
Rüya Bölüm 51
Zaman Bölüm 52
Galibi sen Bölüm 53
DUYURU...:P
KARANLIK SEVGİLİ(Tanıtım)
"SOLUKSUZ"
Çıkarsız Bölüm 65
imza günü
davetsiz Bölüm 66
Hisler ve Gerçekler Bölüm 67
Yeni kız Bölüm 68
Gerçeğin yüzü Bölüm 69
Yüzleşme Bölüm 70
Yeni Dünya Düzeni
Final Bölüm 71

Susma Bölüm 49

2K 69 53
By KIZILWings

Evet efenim... tamam geç oldu ama...yeni bir bölümle daha karşınızdayım.. keyifli okumalar dileyip kaçarım..:))

Gerçek dediğin ölümsüzdür arkadaş, istediğin kadar göm yeniden doğar, hiç ummadığın bir kalpte yeniden fısıldamaya başlar.

Öyleydi. Öyle oluyordu. Bunun adını bilse de tekti bilmese de. Gerçekler gün yüzündeyken insan  nasıl bakardı karşısındakinin yüzüne. Ne derdi ki ona? Kaç yalan daha söylerdi? Bu zamanla yaraya dönüşecekse eğer daha kaç kere susacaktı.

"Neden susuyorsun neyin var?" Diye sordu Timuçin öylece boşluğu izlerken Eren. "Sanırım bugün birini daha vurdum." Dediğinde, gözlerini bir iki kez kırparak başını kaldırdı.

"Ha. Ne yaptım dedin."

Gülümsedi Timuçin.

"Eren. Bana bakman için, ille de birilerini mi vurmam gerek."

Başını iki kez sallarken isterik bir gülümseme attı Eren.

"Yapmadığın şeymiş gibi." Derken gülümsemesini sürdürüp eliyle yüzünü ovdu ve tabağından bir peynir daha attı ağzına. Sabah Timuçin gider sanmıştı fakat o tutup kendisini lüks bir kafeye kahvaltıya getirmişti. Hala durumu düşünüyordu Eren. Hala Sanem'i düşünüyordu. Bebek onunsa mutlu olur muydu? Ama daha lisedeydi. Mezun olacaktı fakat baba olmak. Bu nasıl bir histi? Kendi babası kadar iyi bir baba olabilir miydi? Sevebilirdi belki ikisini de. Bırakamazdı eğer bebek onunsa. Ama nasıl kurtulurdu bu durumdan, Ayaz dan yada Timuçin den.

Timuçin. Ah evet. Yasak  sevgili. Can düşmanı. Azap meleği. Günahı, kabusu, nefret ettiği ve istediği bu adam. Ama sevmek fedakarlık istemez miydi? Eğer kendi giderse, gidebilirse, bu oyunda biterdi. Herkes istediğine kavuşmuş, herkes hak ettiğini almış olurdu. Bu oyundu zaten öyle değil mi Eren, bu sonu olmayan anlamsız bir oyundu. Zira bunun bir sonu yoktu.

"Senin neyin var, sabahtan beri neden bu kadar dalgın ve suskunsun? Aslında şikayet etmem biliyorsun. Zira çok konuşanları sevmem. Ama senin sessizliğin hayra alamet olmuyor kedicik." Deyip kahvesinden bir yudum aldığında geriye yaslandı Timuçin. Kollarını birbiri içine geçirip başını Eren'e döndürmeden kibirli bakışlarla onu izledi.

"Düşünüyordum." Dedi Eren.

"Neyi düşünüyordun?"

Derin bir nefes aldı ve gözlerini hızla kırparken aniden kalktı.

"Timuçin. Bak benim şuan gitmem gerek. Sanırım bir şey unuttuğumu fark ettim." Deyip gidecekken hızla kolundan tuttu Timuçin. O anda put gibi kaldı Eren. Ama başını ona çevirmedi.

"Peki o zaman, benim neden burnuma kötü kokular geliyor Kedicik." Dediğinde Timuçin, yüzüne bakmadı Eren. "Niye kıllandım ben bu kalkıştan."

"Ah. Sana öyle geliyor Timuçin. Benim işte, nereye gidiyor olabilirim." Derken elini Timuçin'in kolunu sıktığı elinin üzerine koyarak çekmeye çalıştığında biraz daha sıktı Timuçin ve Eren'i kendine eğdi.

"Öyle olsun bakalım. Ancak ben Eren, insanların gözlerine baktığımda anlarım. Anlarım onlarda ki soğuğu ve sıcağı. Korkuyu ve ızdırabı. Yalanı ve gerçeği."

Bir şey demedi ama başını salladı  ve Timuçin'in elini kolundan çekerek uzaklaştı. Timuçin fincanından çayını içerken bir kez daha gazetesine baktı.

Nefes almaya çalışıyordu Eren. Ne diyecekti Şimdi? Ne yapacaktı? Elini yavaşça alnına vururken gözlerini kapadı.

"Düşün. Düşün Eren düşün. Bu boku sen açtın başına. Sen ettin musallat sen yaptın. Napıcan şimdi düşün. Hangisinden kurtulmalısın önce."Derken birden dikildi. "Ama dur. Dur nereden biliyorsun. Çocuğun senden olduğunu nereden biliyorsun? Önce emin ol. Tabi ya, düşünmek için erken."

Hızla arabaları geçti sonra karşı marketi. Koşmaya başladı şimdi. Koşarken kalbinin niye attığını bilemedi. Korku, panik, heyecan, stres. Nefes al. Nefes al Eren, nefes al. Henüz bilmiyorsun nefes al. Daha on yedi yaşındasın sen. Her boku yiyecek yaştasın. Yedinde. Sonunu düşünmeden hareket etmek. Hep böyle yapmadın mı sen? Hep başkasını suçladın ya, yalan. Haklı Timuçin. O haklıydı. Düşünmeden hareket ediyorsun. Plan yapmadan yola çıkıyorsun. Bak sonra bak, şimdi ne haldesin. Öyle olmuyor muş değil mi Eren? Öyle değilmiş. Her şey filmlerde ki gibi değilmiş. Gerçek hayat filmlerden fazlasıymış. Sonunu düşünmeden hareket ettiğinde canın yanabiliyormuş. Şimdi. İşte şimdi koşmaya devam et. Ne olursa olsun. Yolun sonunda kendi kaderine razı geleceksin.

Demirliklere tutunduğunda nefes almaya çalıştı. Okulun bahçesindeydi işte. Derin bir nefes aldı ve yanına geldi. Sanem onu gördü ama başını çevirdi.

"Üzgünüm. Yanına oturabilir miyim?"

"Neden geldin?"

Derin bir nefes daha alırken bekledi ama başını ona çevirmedi. "Yalnız kalma diye. Bi boka battığında yalnız kalmak ne demek bilirim. Yanında kimse olmadığında saçmalamak nasıl bir şey... Sonra o saçmaladıklarının bedellerini ödemek nasıl bir his, nasıl bir azap bilirim." Derken yavaşça başını kaldırdı Eren. "Yalnız kalma diye geldim. Ne yaparsan yap yalnız kalma."

Bekledi ikisi de. Ağlamaya başladığında kız, ona baktı Eren, gözlerini hızla kırparken yanına geldi. "Şişşt, tamam. Tamam ağlama. Gel yanıma." Derken kıza sarıldı. Sanem başını Eren'in boynuna gömdüğünde ellerini yumruk yaptı.

"Ben. Bilmiyorum. Napıcam ben barmen çocuk. Korkuyorum. Bu nedemek biliyor musun sen? İliklerine kadar korkmak ne demek? Ya bu. Bu bebek bana tecvüz edenlerden biri.."

"Şişşt tamam.. Tamam değil. Düşünme sen. Düşünme şimdi tamam mı? Daha bilmiyoruz. Üzme sen kendini."

"Üzmesem ne olacak yerine gelmeyecek hiç bir şey. Gitmem gerek belki. Gitmem gerek buradan, herkesden, herşeyden. Nasılsa herkes bir gün yalnız kalmayacak mı?"

"Kolay değil işte öyle. Kolay gibi görünürde değil. Sen nereye gitsen peşinden gelecek yaptıkların. Vicdanın senleyken kaçamazsın hiçbir yere.. Günahların senleyken nereye gitsen boşa. Yani, gitsen de zor gitmesen de."

Başını kaldırıp kızarmış yüzü ve gözleriyle Eren'in yüzüne bakarken mavi gözlerinde ki kederle söylendi.

"Söylesene Eren. Bir gecenin günahı bize neler yaptı böyle."

Biliyordu Eren. Biliyordu ne demek istediğini. Nereye varmak istediğini ama sustu. Susmalıydı belkide. Doğru olan buydu ne belli? Bekledi. Başını eğdi ve elleriyle yavaşça sanem'in yüzünü tuttu.

"Korkma sakın. Eğer bendense bebek seni yalnız bırakmam. Daha on yedi yaşındayım biliyorum. Daha herşeyin başındayız ama önemli değil. Belki çok iyi bir hayat sunamam ama yanında olurum." Tekrar sustu ve başını çevirdi. "Eğer, eğer bu bebek Timuçin'inse." Derken yutkundu. "Eğer onunsa, bebeğine ve sana sahip çıkması için elimden ne geliyorsa yaparım." Gözlerinde ki hüzünü saklamadan ağlamaya devam ediyordu kız. Sormak istemediği en vahim soru boğazında bir düğüm olmuştu sanki. Ama devam etti Eren. " Eğer o hayvanlardan biri ise bebeğin babası. Korkmana luzum yok. Zira birileri kesti biletlerini." Derken isterik bir gülümseme attı. "Tabi bunun ne kadar iyi  yada kötü olduğu tartışılır."

        Birden patladı kız. "Peki, peki ya ben, ya hepsinden, her şeyden kurtulmak istiyorsam. Ya karnımdakinden kurtulmak istiyorsam." Dediğinde, öyle bir baktı ki Eren irkilmeden edemedi kız.

"Sen katil misin?" Diye sordu. "Bir cana kıymak ne demek bilmek mi istiyorsun?  Her gece kabuslarla mı uyanmak istiyorsun? Dünyada kendi cehennemini mi yaratmak istiyorsun söyle? Yapamazsın." Derken yumuşadı. "Kendi çocuğunu öldüremezsin sen. Her şeyden önce bir anne olacaksın. Hiç.  Anne dediğin hiç evladına kıyabilir mi? O senden bir parça olacak. Bir yarısı sen olacaksın onun. Tamam kolay olmayacak ama bunu kefaretin sayacaksın. Başka yolun yok  Sanem? Başka yola ihtiyacın yok."

Başını salladı. Başını sallarken Eren'İn omuzuna yaslandı.

"Ben. Seni hiç bu yanınla görmemişim barmen çocuk. Ne vakittir bizim sınıftasın ama sana bir kez bile bakmamışım. Çevremde ki insanlar gözlerimi öyle kör etmiş ki herkesi aynı zanneder olmuşum."

Derin bir nefes aldı Eren. Sahi, böyle söylüyorsun ya Eren. Peki şimdi sen cevapla, söyle nasıl dönücen geriye? En başa. Küçük bir çocuk kadar saf kalamıycan elbet. Ancak, kalbin böyle atarken acıyla, yaptığının hangisi doğru karar vermek zor olacak. Çekiyor değil mi Eren. Çekiyor karanlık. Kalbinin en derinlerinde ki o karanlık arzu bırakmıyor peşini. Çünkü düşmüşsün oraya. Uzun zamandır onunlasın, bilmiyor kimse, bilmiyor aslında iyi olmaya çalışsan da içinde ki canavarı. Göremiyor kimse içinde ki gerçek seni. Sen vazgeçmek istesen de o bırakmıyor seni.

Ama bilemezdin Eren. Zira farkında değildin, pusulardan seni izleyen o karanlık gözlerin. Duyamazdın bir yerlerde seni izleyen kuzgunun nefesini. Parlatmıştın bikere, girmiştin onunda kanına, işte o zehir bir kere girdi mi kanına kıvrandırır da öldürmeden bırakmazdı ya. İşte öyleydi. O da öyleydi görememiştin.

Yaklaşık yarım saatin sonunda hastaneye gittiler, bu işlem oldukça uzun sürerdi ancak Sanem'in tanıdıkları duruma el attıklarından birkaç güne çözülmüştü anlaşılan. Ellerinde zarfla ikisi de beklemeye başladıklarında, gözlerinin önünden anlamsızca bir yığın kurgu geçti. 

 Zarfı açtığında Sanem bekledi. Dudaklarını ısırıp biranda kendini sandalyenin üzerine bıraktı. Öylece boşluğu izlerken önüne geldi Eren.

"Ne, ne oldu Sanem. Söyle ne yazıyor? Bebek kim denmiş?"

Yavaşça başını kaldırırken gözleri kızarmaya devam etti. Nefes almaya çalışırken konuşmaya çalıştı kız.

"Ka, kabuslarım gerçek oluyor Eren." Dedi. "Bebek Timuçin den."

Nefesinin kesildiğini hissettiğinde dondu kaldı Eren. Öyle ki başka ne hissedeceğini bilemedi. Yavaşça Sanem'in yanına otururken o ağlamaya devam etti.

"Söylediğin iyi ne varsa yok işte. Bu rüya değil. Bu benim kendi kabusum. Bize bu kadar acı çektiren o canavarın bebeğini taşımak. Bu kabus değilde ne? Söylesene barmen çocuk. Şimdi ne yapacağım ben?"

Gerçeklerden kaçamazsın arkadaş, karanlığın içinde bekler seni gerçekler. Ayrılık öldürmez seni, gerçekler öldürür.

"Yapacağın." Derken yüzüne bakmadı Eren. "Yapacağın belli senin. Ona gitmelisin. Bebeğinin babasına. Ona söylemelisin ne yaptını. Artık ne olduğunu. O da bilmeli." Dedi ve ayağa kalktı Eren. "Canavarda olsa. O artık baba olacak Sanem. Canavar bile olsa bir baba çocuğunu terk etmez." Deyip yüzüne baktı. "Senide terk etmeyecektir."

Başını çevirip giderken onun göz yaşlarını göremese de duyuyordu Eren. Hayır bir dakika bu duyduğu kimindi. Bu, bu sesler ondan gelmiyordu bu kendisinindi. Köşeyi döndüğünde gözlerini kapadı ve sırtını duvara dayadı. Elleri titriyordu ama nefes almaya ihtiyacı vardı. Öfkeliydi. Öfkeliydi ama kime. Kızgındı ama kime? Gece çöküp gün kararınca  gitmeliydi belkide. 

Sessizce.

Yaklaşık bir dakika sonra dışarı çıktı ve gök yüzüne baktı. Göz yaşlarının ardından gülümsedi ve gülmeye başladı. İntikam oyunu onu nereden nerelere sürüklemişti böyle.

"Eren."

Duyduğu sese başını çevirdi. Timuçin siyah takımıyla araca yaslanmış onu bekliyordu. İrikilmedi  yada korkmadı. Nedendir bilmez. Tuhaf bir boşluk hissetti. Sonra gözlerini devirip yürümeye başladı.

"Eren. Dedim."

"Düş yakamdan." Derken Timuçin'e bakmadı ama yürümeye devam etti.

"Ne?"

Hızla yanına gelip önüne geçti Kuzgun.

"Ne demek bu?"

"Timuçin." Dedi ve yüzüne baktı. "Hani kopan bir ipe sımsıkı bir düğüm atarsan ipin en sağlam yeri artık bu düğüm olur ya. Ama ipe her dokunduğunda canını acıtan yine o düğümün kendisidir aslıda. İşte biz seninle öyleyiz. Tıpkı o can yakıcı nokta gibi. Bunu göremedik biz hiç. Hiç buradan bakamadık yada bakmak istemedik ama bitti. Bana birkez daha dokunma. Bu kez ciddiyim. Bunu benden çok daha iyi biliyor olman gerek. Sevmek yada istemek bazen tek başına yetmiyor. Bak bağırmıyorum yada kızmıyorum. Artık oynamıyorum Timuçin. Seninle harika bir gece geçirdim ama hepsi bu. Bu kadar. Bundan sonra sen yoluna, ben yoluma."

Başını çevirdi Eren ve bir başka kelime etmedi. Öylece bekledi Timuçin ama o yanından geçerken fısıldadı.

"Neyi yanlış yaptık ki? Bu kez neydi?"

"Dediğin gibi. Yanlış olan baştan beri bizdik."

İsterik bir gülümseme attı Timuçin. "Peki hangisine gideceksin?" Anlamadı Eren. "Sanem'e mi Ayaz'a mı?" Dediğinde, o zaman durdu. "Sanem'le de mi birliktesin? Ben. Ben sana hiç yetişemeyecek miyim? Ne istiyorsun benden? Daha kaç kişi var hayatında Bakır kedi?"

Dişlerini sıkarken Timuçin'in önüne geldi. Yumruklarından birini öyle çok yüzüne geçirmek istiyordu ki.

"Kimseyle bir ilişkim yok benim. Senlede yok. Sen, senden olanlara iyi bak yeter." Diyerek başını çevirip hızla giderken kımıldamadı Timuçin ama kaşlarını çattı. Başını kaldırdığında merdivenlerin başında Sanem'i gördü ve yavaşça gözlerini kıstı.

Bu da neydi böyle? Birden bire çarpan bu rüzgarda neydi? Ama bu daha bişey değil Timuçin, kurtulucan sanma sakın, umutlanma. Çünkü bir umut öldürür insanı birde vicdan...

Yorum ve votelerinizi eksik etmeyin efenim..:) Beni özleyin..:P

Continue Reading

You'll Also Like

162K 10.9K 20
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
1.6M 28K 33
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...
2.3M 74.4K 58
İtalyan bir mafya... Başka açıklamaya gerek var mı? Ters köşelere doyamayacağınız. Her an şaşırarak sürükleneceğiniz bir kitap hayal edin.. Sonra oku...
2.2M 136K 60
pabucumun bayboyu Ayşen: Ama senin gibi tiplerden hoşlanmam. Ayşen: Senin gibi tipler dediğim. Ayşen: Kötü çocuk gibi takılan. Ayşen: Zeki ve çalışk...