Kehanet; Melez Prenses (Tamam...

By mavi7654

301K 13.5K 1.4K

Alexandra ailesi tarafından bile önemsenmeyecek kadar önemsiz birisi olduğunu düşünüyordu. Oysa o, insanların... More

*Duyuru (17.03.2018)*
&1&
&2&
&3&
&4&
&5&
&6&
&7&
&8&
&9&
&10&
&11&
&12&
&13&
&14&
&15&
&16&
&18&
&19&
&20&
&21&
&22&
&23&
&24&
&25&
&26&
&27&
&28&
&29&
&30& 1\2
&30& 2\2

&17&

6.1K 355 29
By mavi7654

*Düzenlendi*

"KALK! UYAN ARTIK!" Ashley her zamanki mükemmel uyandırma tekniklerine başvurmuştu. Yatağın üzerinde zıplarken bir yandan da uyan diye bağırıyordu. Ne yazık ki bütün çabası boşa gidiyor ve ben hiç etkilenmemiş bir şekilde yatakta yatmaya devam ediyordum. Birkaç büyü denedi ama mükemmel zekam ve ben yatağıma koruma büyüsü yapmıştık. En sonunda yatağımda zıplamak da işe yaramayınca vazgeçtiğini düşünmüştüm.

"AHH!" ağzımdan çıkan inlemeyle birlikte gözlerimi açtım. Ya hangi yaratık bir diğerini yataktan atarak uyandırır.

"Geri zekalı! Tekmelemek ne ya?" diye bağırdım yatağımda kahkahalar atan Ashley'e bakarak. Gülmesi durdu ve,

"Hak ettin. Tam on beş dakikadır seni insanca uyandırmaya çalışıyorum." dedi bana karşılık olarak. Oflayarak yerden kalktım ve dolabıma doğru ilerledim. Zaten hafta sonu olduğu için uyumak istemiştim ama Ashley gibi bir arkadaşınız varsa uyumak her türlü şartta imkansızdır. Dolabımdan çıkardığım siyah pantolonumu giyerken kapının açılıp kapandığını duydum. Ashley yemekhaneye gitmiş olmalıydı. Loretta ortalıkta görünmüyordu. Daha önce uyanmış olabileceğini düşünerek umursamadım bu durumu. Havalar soğumaya başladığı için kısa kollu tişört yerine mavi baskılı ince bir penye giydim. Siyah ince ceketimi üzerime, mavi spor ayakkabılarımı da ayağıma geçirdikten sonra aynanın karşısına geçtim. Birbirine karışmış saçlarımı düzeltmeye çalıştım. Ama sadece çalıştım. En sonunda nasıl göründüğümü boş verdim ve telefonumu alarak odadan çıktım.

Odanın dışına adımımı atmamla beraber kolumdan duvara çekildim. Ağzımdan ufak bir çığlık kaçtı. Beni çeken kişinin kim olduğunu görmek için kafamı kaldırdım. Matt sırıtarak bana bakıyordu. Ardından hiç bir şey söylemeden beni çekiştirmeye başladı. Nevrim döndü ya! Ne oluyoruz?

"Gidiyoruz" dedi hala beni çekiştirirken.

"N-nereye?" diye sordum olayın şaşkınlığını üzerimden atmaya çalışarak.

"Ormana. Yürüyüş yapacağız" diye cevap verdi. Yatakhanenin çıkışına gelmiştik.

"İyi de söylesen gelirdim. Çekiştirmene gerek yoktu." dedim hala beni çekiştirirken. Hızlı adımlarına yetişmek pek de kolay olmuyordu. Bir saniyeliğine durdu.

"Harbi neden çekiyorum ya ben seni?" dedi kendi kendine, sonra kolumdaki elini elime indirdi ve "Böyle daha iyi sanırım" diye ekledi.

"Daha iyi" diye onayladım gülümserken. Altında siyah bir kot üzerinde de mavi bir tişört vardı. Ayağında da mavi spor ayakkabılar. Aynı giyinmiştik. Bu duruma daha çok gülümsedim. Sırtındaki sırt çantasını yeni fark etmiştim.

"Eee ne yaptın ben yokken?" diye sordu.

"Yeni arkadaşlar edindim, Lisa'ya gününü fena bir şekilde gösterdim ve son olarak Cara ve yandaşlarını tüm okula hatta üç okula birden rezil ettim. Ama bunu Ashley ve Loretta ile yaptım." dedim günlük rutinlerimi anlatarak. Birkaç ay öncesinde bana bunları yapacağımı söyleseler hangi kameraya el sallıyoruz diye sorardım ama şu an oldukça sıradan geliyordu bu yaşadıklarım bana.

"Loretta?" diye sordu kim olduğunu hatırlamaya çalışırken.

"Saraydan bizimle beraber o da geldi. Çok yetenekli bir cadı. Ayrıca güzel de ama bakarsan gözlerini yerinde bulamaya bilirsin" dedim son cümlede onu uyarırken. Küçük bir kahkaha atarken.

"Kıskandın mı sen?" diye sordu. Yanaklarım kızarırken başımı öne eğdim ama sonra kaldırdım ve

"Yok canım. Neden kıskanayım ki?" dedim.

"Hı hı, hiç kıskanmamışsın sen" dedi alay ederek. Omzuna bir tane geçirdim ve,

"Sus!" dedim.

"Tamam, tamam." dedi. "Hadi gel şurada bir şelale var." dedi ve beni şelalenin olduğu yere götürdü. Ağaçların azaldığı yeşillik bir alana gelmiştik. Geniş yeşillik alanın bittiği yerde şelalenin döküldüğü bir dere vardı. Muazzam bir güzellik gözlerimin önüne serilmişti resmen.

"Beğendin mi?" diye sordu.

"Beğenmek ne kelime. Aşık oldum!" dedim açılan ağzımı kapatarak. Büyük ve meşe olduğunu tahmin ettiğim bir ağacın dibine oturduk. Çantasından bir örtü çıkardı. Üzerine de insan yiyecekleri ve iki torba kan kordu. Bir torba kanı içerken bana baktı. O kanını açarken bir paket keki açtım ve yemeye başladım.

"Önünde kan içiyorum ve sen hiç etkilenmiyorsun öyle mi?" diye sordu sesindeki bariz şaşkınlıkla.

"Sen yokken aldığım bir eğitim sayesinde." dedim umursamazca omuz silkerek. "Tek mi geldin? Çocuklar nerede?" diye sordum

"Ty, Ashley 'le birlikte. Luke ve Ryan konseydeler. Jacop ise kendine bir kız bulmuş olmalı." diye açıkladı. Birlikte geçirdiğimiz süre boyunca Jacop'ın çapkın biri olduğunu çözmüştüm. Bir süre hiçbir şey demeden şelaleyi izledik. Anlaşılan o ki ikimizin de söyleyecek bir şeyi yoktu.

"Dolunay yaklaşıyor. Hiç etkisi oluyor mu?" diye sordu.

"Ne gibi etkiler?" diye sordum anlamayarak.

"Gücünü kontrol edememe ve insanlara durduk yere saldırma gibi şeyler. Bazı kurtların dolunay haftasında kendilerini kontrol edemediklerini duymuştum." diye açıkladı.

"Bana bir etkisi olmuyor. Ryan özel bir kurt olduğum için istersem dönüşmeyeceğimi söyledi ve benim durduk yere tüm kemiklerimi kırma gibi bir niyetim yok." dedim. Konuşmamı bitirdiğim sırada bir dal kırılma sesi duydum. Sonra da bir fısıltı.

"İyi halt yedin Lyandra!" Buria'ya ait olduğunu düşündüğüm ses, kısık sesle bağırma denen olayı gerçekleştiriyordu. Arkamı döndüm ve onun dışında kimlerin burada olduğuna baktım. Ryan, Luke, Lyandra, Jacop, Ashley, Loretta, Tyler ve Buria ağaçların arasına saklandıklarını sanarak bizi izliyorlardı. Matt hafifçe güldü ve,

"Sizi görebiliyoruz çocuklar." dedi. Arkadaşlarım bu hallerine kıkırdadım ve,

"Hadi gelin. Sizi tanıştırayım" dedim. Yavaşça saklandıkları yerden çıktılar ve yanımıza gelip oturdular. Yuvarlak şekilde oturuyorduk.

"Kızlar bu Matt, Matt bunlar da Loretta, Buria- Clarissa da diyebilirsin- ve Lyandra." diye tanıttım onları gösterirken.

"Burada ne işiniz vardı?" diye sordu Matt.

"Sizi gözetliyorduk." dedi sırıtarak Jacop. Ne kadar güzel (!) mahremiyet diye bir şey de kalmadı.

"Ee madem bizi gördünüz. Ne yapalım?" diye bir soru sordu Luke.

"Şişe çevirmece!" diye atladı Loretta.

"Hayır! Çok saçma! Çok klişe!" Ben, Ashley ve Ryan aynı anda cevap vermiştik. Diğerleri oynamak istemişti ama onları engellemeyi başarmıştım.

"Of iyi be!" diye pes etti Loretta. Gülümsedim.

"Tamam madem şişe çevirmece oynamıyoruz. Ne yapacağız boş boş oturmak saçmalık olur." dedi Lyandra.

"Saklambaç oynayalım." dedi Buria.

"Saklambaç mı? 250 yaşındayım ben. Ne saklambacı bu yaşta." diye karşı çıktı Luke.

"Ben de 245 yaşındayım. Hem bunun yaşla hiçbir alakası yok. Hadi oynayalım." diye ona karşı çıktı Buria. Sonunda oy birliği ile oynamaya karar vermiştik. Basit bir büyüyle oyun için bir alan belirlemiştik. Bu alandan oyun bitene kadar çıkamayacaktık. Luke oynamak istemediği oyunda ebe seçilmişti. İki dakika kadar gözleri kapalı bir şekilde bekledi bizde saklandık. Hepimiz ayrı yerlere saklanmıştık. Ben ise tahmin edemeyecekleri bir yere, bir çam ağacına tırmanmıştım. Ayaklarımı görünmeyecek bir şekilde sarkıtıp rahat bir pozisyon aldım. Şimdi tek gereken sessizce beklemekti.

********

Yaklaşık yirmi dakika olmuştu. Luke, ben ve Matt hariç herkesi bulmuştu.

"Aha! Buldum seni." diye bir ses duydum. Ardından Matt ve Luke çalıların arasından çıktı. Matt diğerlerinin yanına yere otururken Luke beni bulmak için etrafa bakınmaya başladı. Beş dakika sonra ofladı ve

"Çık artık Alexandra. Sen kazandın." diye bağırdı. Tam tepesindeydim ama o bunu bilmeden bağırmıştı. Onun üzerine düşmemeye dikkat ederek ağaçtan atladım. Nereden geldiğimi gördüğünde avucunu alnına vurdu.

"Tabi ya ağaçlar." diye mırıldandı. Hava kararana kadar ormanda, şelalenin sesini dinleyerek ve muhabbet ederek oturduk. Bu sırada bir şey fark etmiştim bizim yarım akıllı Loretta arada bir Ryan'a kaçamak bakışlar atıyordu. Ryan da fark ettirmediğini sanarak aynı bakışlardan gönderiyordu ona. Sanırım benden başka dikkat eden olmamıştı bu duruma.

Saat akşam sekiz buçukta birbirimizde ayrıldık. Çocuklar okula yakın bir yerdeki evlerine biz de akşam yemeği için okula döndük. Yemek bitene kadar saat dokuzu bulmuştu. Sırayla duş aldık. Pijamalarımızı giydik ve yataklarımıza uzandık. Loretta telefonuyla oynuyordu. Ashley vampir edebiyatının önemli eserlerinden birini okuyordu. Tabi ki bunu isteksizce yapıyordu. Öğretmeni bir ödev vermişti kitabı okuyup özetini çıkarması gerekiyordu. Ben ise Loretta'dan aldığım yeni vampire dönüşen bir kızın hakkındaki romanı okuyordum. Kitabın yaklaşık sekiz bölümünü bitirdikten sonra bu kadarının yeteceğini düşünüp kapattım. Kızlara iyi geceler diledikten sonra kabussuz olmasını umduğum bir uykuya daldım.

Continue Reading

You'll Also Like

2.9K 365 36
On dokuz yıl önce Cornelia adında zalim bir cadı, Avron adında büyülü bir diyarın merkezi olan Welshire Krallığı'nı ve hanedanını şeytani bir büyü il...
409K 24.4K 49
İçim acıyor biliyor musun? Sen öyle uyuyorsun ya uzaktan uzaktan, varlığımdan habersiz... İçim acıyor.. Hani demiştim ya sana, ölürsem kalp yetmezliğ...
44.4K 2.9K 22
Kral Carl: Peri Krallığı'nın varisi olarak o baloya katılmak zorundasın Tiana! Bütün diyarlarda senin yeteneklerin ve güzelliğin konuşulurken oraya g...
22.9K 1.7K 10
"Lan bu çok şirin yanımıza alalımmı abi?" Dedi arkadaki adamlardan biri hevesle. Neyi yanına alıyor ki? Arkama dönüp konuşan kişiye şaşkınca baktım b...