killer melody » ji min ✅

By alliekookie

250K 24.2K 18K

"Güneşin doğuşunun güzelliğinden bahsediyordu hayranlıkla,ayın batışını farketmeden." dollyjim'e ithaflarımla... More

first »1
no,i'm insane» 2
my little girl» 3
you are my dead captive» 4
lion house» 5
in my trouble» 6
smoke» 7
steal my soul» 8
surprise dinner» 9
sorry,i was late» 10
cold moon» 11
orange» 12
he lied to us» 13
the truth,the sun» 14
october 12» 15
fifteen singers.
hoeryong» 17
love is pain» 18
u are my once in a lifetime» 19
letter from 2021 Oct 13» 20
dream» 21
shameless» 22
breath» 23
serenity» 24
snowdrop» 25
despair» 26
darkness bye» 27
don't cry,i'm sorry» 28
assembly» 29
final» december 31,2021
thanks for everything.

the day» 16

6.5K 690 636
By alliekookie


"Beyaz Hyundai,olduğun yerde kal!"

Engebeli yolun karşı tarafında bir çizgi halini alan kalabalık ordunun,orta yaşlarındaki öncüsünün boğuk sesi,elinde tuttuğu megafondan cazırtılı bir şekilde yükseldiğinde,sisli düşüncelerimin engin denizine dalan gözlerimi kırpıştırmak için büyük bir çaba sarfetmiştim.

Oluşan yoğun ses kalabalığı,kulaklarımı hayasızca tırmalıyordu ve beni biraz daha bu engin denizde boğuyordu.

"Choi Yun Hwa ve Park Ji Min artık kaçacak deliğiniz yok,etrafınız sarılı."

Şehvet ve hırsın ince damarlarında gezinen oluk ses bir kez daha bütün hücrelerimde uğuldadığında tepkisizce Ji Min'e baktım.

Tırtıklı kelimeler boğazımda sıkışıp kalmış gibiydi ve dudaklarım bu acıya burun kıvırmışçasına bütün kapılarını üzerime kilitlemişti.

Her şey bitmişti.

Birdenbire kendimi başrolünde bulduğum bu adaletsiz oyun,uçurumun kenarına sürüklenmemle final yapmıştı ve bunun geri dönüşü yoktu.Bu oyuna ayak uyduramamanın cezasını şimdiden omuzlarımda hissediyordum ve bugünün yaşayabileceğim,belki de yaşayacağım son gün olduğunu da biliyordum.

Belki de biten sadece bendim.

Hayatım boyunca her zaman kaybeden tarafta olmuşken,neyi ummuştum? Bir şeylerin yolunda gideceğini,belki de bu hayattan intikamımı mı alabileceğimi mi?

Kendi idam kalemimi kendim kırmıştım,her zamanki gibi.

Bacaklarımın arasına sıkıştırdığım ellerimin üzerinde soğuk bir cisim gezindiğinde gözlerimi karşı taraftan çekip siyah metale odakladım.

Ji Min'in titrediğini henüz idrak ettiğim parmak boğumlarımın üzerine bıraktığı çelik silah loş bir ışıltıyla inci tanesi gibi parlıyor,gözyaşlarımın kırılgan ışınlarının doruklarına her salise daha da vuruyordu.

"H-her şey bitti."

Göğüs kafesimde hakimiyet Süren ve ayazını matlaştıran korkunun etkisiyle sesim fısıltı halinde çıktığında,uzun zamandır nefessiz kalmışçasına vurgun yemiş ciğerlerime boğuk havayı doldurdum ve Ji Min'e bir kez daha baktım.

Turuncu saç tutamları muzurca alnına dökülmüştü ve ben ilk kez onun saç tellerinde huzur değil,endişe görmüştüm.Buna rağmen gözbebekleri bu endişeyi mürekkebe batırmak için saçaklı irislerini koyulaştırmış,her zamanki soğuk ifadesine bürünmüştü.

"Hiçbir şey bitmedi,aksine yeni başlıyor küçüğüm."

Ji Min kamyonet kapısının kulpunu sertçe çevik bir hareketle aşağı atladı ve inmem için elini uzattı.

Standart bir durumda olsak asla geri çeviremeyeceğim bu soğuk el,belki de hayatımın son demlerinde sayılı günlerimi kaynatıyordu fakat her ne olursa olsun bu eli tutacağımı ikimiz de biliyorduk.

Titrek bir nefes alıp karşımda tebdirle duran güvenlik ordusuna yorgun bir bakış fırlattım ve Ji Min'in bir bahar esintisi olarak bulduğum soğuk elini kavradım.

Ölüme gittiğimi bildiğim halde,bu eli kavramaktan hiçbir zaman pişmanlık duymayacaktım.

Ji Min kamyonetten inmemi bekledikten sonra üzerime doğrultulan silahlara karşı alaylı bir şekilde gülümsedi ve beni arka tarafına aldı.

Köşeye sıkışmamız nedensizce ona haz vermişti fakat gözlerinde yanıp duran kıvılcımlardan gerginliğini açıkça anlamıştım.

Bu iri gözlere her dalışımda belki daha da boğulmuştum fakat hislerini körükleyen isli parçaları göz bebeklerinin engin dibinde boğularak bulmuş,birbirimize çarptırdığımız dalgaları böylece atlatmıştım.

Bu yüzden Park Ji Min'in bakışlarındaki kırık parçaları anlamak,artık benim için zor değildi.

"Bize zarar vermeyeceğinizin garantisini verirseniz teslim olacağız."

Ji Min arka cebine sıkıştırdığı silahı eline alıp mermilerini çıkardı ve avuç içine sakladı.

Altın rengindeki mermiler tepemizde dikilen yorgun güneşin yaydığı göz alıcı ışınlarla alev tonlarına dönerken Ji Min ısınan mermileri tüm gücüyle sıktı.

"Bizi canlı istiyorsanız silahlarınızı indirin,orospu çocukları."

Ji Min'in gür sesi boş arazide ardı ardına yankılandığında titreyen dudaklarımı durdurmak için sertçe ısırdım.

Onun hislerine ve sinirlerine hakim olamıyor oluşu beni daha da umutsuzluğun dar mahzenlerine hapsediyor,daha da demir parmaklıkların göğüs kafesime batmasına neden oluyordu.

Kalabalığın öncüsü üniformalı adam Ji Min'in sesinin aksine sakin bir tonla silahları indirin komutu verdiğinde asfalt yolda yayılan metalik seslerle hafifçe titredim.Önüne geçemediğim bir duygu yumağında düğümlenip duruyordum ve bundan kurtulmam için hiçbir kestirme yol kalmamıştı.

Çok geçmeden boynumda hissettiğim güçlü bir acıyla tüm dünya benim için tersine döndüğünde kavanoz dibinden bakarcasına Ji Min'e odaklandım.

Hiçbir şey benimle aynı umutsuzlukta çarpan gözlerini görmek kadar canımı acıtmamıştı.

*

İç organlarımı kasıp kavuran yanma hissiyle gözlerimi kırpıştırdığımda çarpan loş ışıkla yüzümü buruşturmama engel olamamıştım.Zihnimin kuytu koridorlarında sarmaşıklarını saran buruk acı,gözlerimi her kırpıştırmamda biraz daha etkili oluyor,vücuduma büyük bir basınç uyguluyordu.

İçimdeki kor acıya zıt soğuk zeminin bedenime verdiği kaskatılıkla yerimden doğrulduğumda anında yayılan batma hissiyle iniltili bir çığlık attım.

"Hareket etme,bu sana acı verecektir."

Duyduğum tanıdık sesle buğulanan gözlerimi yan tarafıma doğru odakladığımda Ji Min'le burun buruna gelmiştim.

Gözaltları ve dolgun dudakları gecenin en acımasız tonlarina bürünmüş,bedeni tıpkı benimki gibi soğuk zeminle buluşmuştu.

"Senin yüzünden..."

Gözpınarlarım beyaz bayrağını dalgalandırıp solgun yüzümden süzülürken kendimi cümlenin devamını getiremeyecek kadar yorgun hissediyordum.

Fakat beni başından kurban olarak seçmesine rağmen Park Ji Min'e karşı hiçbir nefret veya kızgınlık besleyemiyordum.

"Biliyorum."

Ji Min'in boğuk sesi küçük hücrede yankılandığında,ruhumun duvarlarında da yankılanıyormuşçasına derin bir nefes aldım ve tavana baktım.

Küçük hücrenin penceresinden sızan seyrek güneş ışınları yüzümü muzurca okşarken canımın acısını göz ardı edip gülümsedim.

Güneş belki de benim için son kez doğuyordu.

"Bu halde bile gülümsediğine inanamıyorum."

Gözlerimi devirip kafamı onun zıt yönüne çevirdiğimde elimde hissettiğim soğuklukla irkildim.Şaşkınlıkla birleşen ellerimize baktığımda ne yapmaya çalıştığını idrak etmeye çalışıyordum.

"Bana bak ve gülümse."

Hareket etmesinin verdiği acı mimiklerine de yansıdığında burnumu çektim ve fısıldadım.

"Bunu bana neden yapıyorsun?Hayatımı mahvettin,Park Ji Min."

Ji Min ani tepkim karşısında elimi biraz daha sıktı ve bağlı olduğumuz kelepçelerin verdiği imkan kadarıyla sürünerek aramızdaki mesafeyi kapattı.

Turuncu saçları dağılmış saçlarıma temas ettiğinde bir elektrik akımına yakalanmışçasına titredim.Bu halde bile üzerimde bu kadar etkili olması,inanılmazdı.

"Hayatını mahvettiğimi biliyorum Yun, fakat artık seni koruyacağım."

Kafasını boynuma gömüp derin bir nefes aldıktan sonra boğuk sesiyle mırıldandı.

"Söz veriyorum."

Sıcak nefesi bedenimde geniş yankı bulduğunda gözlerimi yorgunca kapattım ve büyük bir ritimle çarpan kalbimin aramızdaki derin sessizliği doldurmasını dinledim.

Ona karşı koyamıyordum.

"Killer Melody lakabını kullanma sebebin,asıl kurban ben olduğum için miydi?"

Aramızda süren küflü sessizlik sorumla son bulduğunda kafasını boyun girintimden çıkarıp yüzüme baktı.Bitkin haline rağmen hala yakışıklı olduğunu inkar etmek imkansızdı.

"Seni başlarda bunun için kullandığım doğru,fakat sonra bazı şeyler değişti."

Gözlerimin içine bakıp burnunu çekti ve kenetlenmiş ellerimizi bir kez daha sıktı.

"Seni artık korumak zorundaymışım gibi hissediyorum,Yun.Bunun nasıl bir his olduğunu pek anlayabilmiş değilim."

Kaşlarımı çatıp ona anlamsız bakışlar attığımda gözlerini kaçırdı ve boğazını temizledi.

Bir şeyler söylemek için tekrar bir atılımda bulunduğunda kulaklarımı delen kilit sesiyle yerimden sıçradım.

Ji Min'den gözlerimi çekip kapıya odaklandığımda yüzümün buruşmasına engel olamamıştım.

Cumhurbaşkanı göz bebeklerine sıçramış hoşnut ifadeyle bizi süzdükten sonra üzerime doğru eğildi ve acıyarak bana baktı.

"Aa sanırım Yun'umuzun akordu bozulmuş."

Mentollü nefesi yüzüme çarptığında acıyan dudaklarimı hareket ettirdim ve mırıldandım.

"Korkmayın,hiçbir şey sizin adamlığınız kadar bozulamaz."

Güçlü bir kahkaha loş hücrede yer bulduğunda cumhurbaşkanı Ji Min'e alayla baktı ve ona doğru eğildi.Nefesimi tutup onlara baktığımda Cumhurbaşkanı'nın Ji Min'e attığı yumrukla tiz bir çığlık attım.

Ardı kesilmeyen yumruklar Ji Min'e isabet ederken bağırmaktan,ağlamaktan başka hiçbir şey yapamıyordum.

Ji Min ise benim aksime sırıtıyor ve daha da vurması için baskı uyguluyordu.

Sonunda iki yardımcı cumhurbaşkanı'nı tutup geriye çektiğinde Ji Min yapmacık bir üzüntüyle mırıldandı.

"Oysaki ben de eğlenmeye başlamıştım."

Cumhurbaşkanı nefes alışverişini düzene sokup gülümsedi ve bakışlarını bana doğru çevirdi.

"İkinizi de idam ettireceğimden emin olabilirsiniz.Ae Mi'nin öcünü alacağım."

Daha sonra sinirle karnıma tekme attığında bağırmamak için yanak içlerimi ısırdım.Canım fazla yanıyordu ve bayılıp bayılmamak arasında kalan çizgide takılıp duruyordum.

Ji Min yanıma gelmek için bir harekette bulunduğunda kollarımda hissettiğim ellerle irkildim.Çırpınıp durmanın hiçbir getiresi olmadığının farkındaydım ve bu gerçek biraz daha nefes almamı zorlaştırıyordu.

"Bugün halk önünde Killer Melody olduğunu açıklayacaksın,Choi Yun Hwa."

Kafamı sağa sola salladığımda Cumhurbaşkanı tehlikeli parıltılarla yanıp sönen gözlerini üzerimde dolaştırdı ve çenemi sıkıca kavradı.

Umutsuzca çırpındığımda kafamı pencere tarafına sabitledi ve bedenimi öne doğru savurdu.Yürüdüğümüz uzun koridordan anladığım kadarıyla Mavi Saray'daydık ve buraya ne ara geldiğimizi anlayamayacak kadar uzun bir zaman geçmiş olmalıydı.

Sarsak hareketlerle büyük bir terasa ulaştığımda gözlerime çarpan kamera flaşlarıyla sertçe yutkundum.Aşağıda devasa bir kitle bağırıp çağırıyor,medya kolları bana onlarca soru yöneltiyordu.

Korkuyla yanımda duran Ji Min'e baktığımda yüzündeki ifadeden sinirlendiğini anlamıştım.Böyle aşağılanacağımı yada aşağılanacağımızı belli ki ikimiz de beklemiyorduk.Sonunda göz göze geldiğimizde elimi tuttu ve hafifçe mırıldandı.

"Güçlü ol,güzelim."

Kafamı sallayıp yüzüme çarpan rüzgarı içime çektim ve protokolde hazır bir şekilde bekleyen Cumhurbaşkanı'na gözlerimi diktim.

Bu,burada bitmeyecekti.

"Bugün buraya ülkemizin saygın insanlarının kızlarını katleden,insan demeye utandığım Choi Yun Hwa'nın akıbeti için buradayız.Ben,Cumhurbaşkanı Seo'nun, sonunda bu olayı açığa kavuşturmanın verdiği mutlulukla ve kızını kaybetmenin hüznüyle halkımız için en doğru vereceğini kesin bir dille savunduğumu temin ederim."

Bir okyanus dolusu insan aynı akıntıya kapılıp delicesine alkışladığında Ji Min'in elini sıktım.İnsanların gözünü boyamak konusunda,pislik herif gerçekten başarılıydı.

"Elimizde kesin kanıtların bulunması haricinde Choi Yun Hwa'nın Killer Melody lakaplı bir seri katil olduğu gerçeğini kendi ağzından duymak istiyoruz."

Bütün gözler üzerime çevrildiğinde kulaklarıma dolan yuhalama sesleriyle ağlamamak için dudaklarımı ısırdım.Kimsenin karşısında kendimi acındırmak istemiyordum.

Tanımadığım eller yine kolarıma girdiğinde protokole doğru götürüldüğünü anlamıştım.Yapmadığım bir şeyi zorla kabul ettirmeye çalışıyorlardı ve ben bunu kesinlikle reddedecektim.

Her şeyin bir blöf olduğunun kesinlikle farkındaydım.

Yan yana dizilmiş mikrofonlarla dolu protokole geldiğimde aşağıda büyük bir sessizlik hakim olmuştu.Asıl Killer Melody yan tarafımda duruyorken bir piyon gibi öne atılmıştım ve bunun geri dönüşü yok gibi duruyordu.

Derin bir nefes alıp gözlerimi büyüttüm ve mikrofona yaklaştım.

"Ben Choi Yun Hwa ya da bu belayı örtbas etmek için öne savrulan bir piyon.Belki de çoğunuzun boyanmış gözünde vatan haininin kızı.Her neyse benim nasıl anıldığı ya da kim olduğum tartışılır fakat ben bir şeyden kesinlikle eminim."

Boğuk sesim sert rüzgarı titreştirirken kafamı sağa sola salladım ve devam ettim.

"Ben Killer Melody değilim."

Kalabalık bunu inkar edermişçesine itirazlarına devam ettiğinde aynı şekilde yaka paça protokole getirilen Ji Min'e yorgunca baktım.İnsanların bu kadar kolay hipnoz edildiğine inanamıyordum.

Cumhurbaşkanı beni kenar çekip Ji Min'i öne ittirdiginde bir umutla ona baktım.Bütün konuya hakim olan oydu ve belki de bizi bu durumdan kurtaracak bir savunma bulmuştu.

"Ben Park Ji Min,bütün gerçekleri tek bir cümleyle anlatmak için buradayım."

Ji Min gözlerini bana sabitleyip gülümsedi ve sonra yeniden kalabalığa döndü.

"Choi Yun Hwa Killer Melody olmadığı konusunda yalan söylüyor."

Y/N : öncelikle nasıl başlamalıyım bilemedim ama kötü bir bölüm olduğunun farkındayım.Yaklaşık iki aydır yazmaktan uzaklaşmış bir durumdayım ve bu bölüm için kendimi bayağı zorladım.Fakat ben içimden gelmiyorsa gerçekten kötü yazıyorum ve bu da böyle oldu.Çok özür dilerim ama artık bu hikayeye slow update yapacağım,belki diğerlerine de bilemiyorum.K-POP'ı da bırakmamın etkisi de olabilir pek emin değilim.Her neyse tek emin olduğum şey Minzy'siz 2NE1 olmaz,olamaz arkadaşlar.

Continue Reading

You'll Also Like

betty By ︎ ︎

Fanfiction

2.4M 213K 33
okumayın for vanilla baby
17.9K 959 12
Sen benim için sadece öğretmendin... Ben senin için sadece basit bir öğrenciydim... Neden şimdi hayatımın başrolünde yer alıyorsun? Kısa hikaye de re...
135K 9.9K 46
"Tanıştırayım çocukluğumun Katili Min Yoongi!" . MinJung'un kapıdan çıkıp gitmesiyle yaslandığı yerden çöküp saatlerce haykırarak ağlamasına şahit ol...
5.1K 523 6
"Aşkını ve zamanını bana harca" - Rosé x Jungkook - © Kaguya | 2020 ☾