Kehanet; Melez Prenses (Tamam...

Door mavi7654

301K 13.5K 1.4K

Alexandra ailesi tarafından bile önemsenmeyecek kadar önemsiz birisi olduğunu düşünüyordu. Oysa o, insanların... Meer

*Duyuru (17.03.2018)*
&1&
&2&
&3&
&4&
&5&
&6&
&7&
&8&
&9&
&10&
&11&
&12&
&14&
&15&
&16&
&17&
&18&
&19&
&20&
&21&
&22&
&23&
&24&
&25&
&26&
&27&
&28&
&29&
&30& 1\2
&30& 2\2

&13&

8.6K 433 56
Door mavi7654

*Düzenlendi*

Başımdaki inanılmaz ağrıyla birlikte gözlerimi açtım. Hastane odasına benzeyen bir odada tek kişilik yatakların birinde yatıyordum. Kolumda serum torbasının içinden akan kan vardı. Nerede olduğumu bilmiyordum ama tahminimce akademinin revirinde yatıyordum. Neler olduğunu hatırlamaya çalıştığımda gözümün önünde bayılmadan önceki olaylar canlandı. Lisa'yı daha önce de yenmiştim ama ilk kez böyle ağır bir yenilgiye uğratmıştım. Başıma tekrar keskin bir ağrı girince düşünmeyi bıraktım. Acaba ne zamandır uyuyorum?

"Kendine gelmişsin" odanın ortalarından gelen yumuşak sesle o tarafa döndüm. Üzerinde hemşire önlüğü olan 30'lu yaşlarında bir bayan bana gülümsüyordu. Bende ona hafifçe gülümsedim.

"Ne zamandır buradayım?" aklıma gelen ilk soruyu sormuştum.

"Yaklaşık 3 gündür. Bünyen çok zayıf düşmüş. Kendini biraz fazla zorlamışsın. Esmer iki kız 3 gün boyunca senin başında beklediler. Cadı olmalarına rağmen hiç uyumadılar. Yemek yememek için direndiklerinden bünyeleri yorgun düştü ve bayıldılar. Ama merak etme kötü bir durumları yok. Uyanınca onları yemekhaneye gönderdim. Birazdan gelirler. Ayrıca kıvırcık saçlı yeşil gözlü bir çocuk senin başından kızlar gibi hiç ayrılmadı. Diğer arkadaşlarında günde en az 5 kez uğradılar. Seni cidden çok seviyorlar" dedi yüzündeki tebessümle.

Bu uzun konuşmayı algılayabilmem yaklaşık 30 saniye sürmüştü. Her şeyi anladığım zaman hemşireye gülümsedim. Hemşire serum torbasındaki kanı değiştirirken içeriye çok yorgun gözüken Tyler girdi. Gözlerinin altı mosmordu ve suratında şu son 3 gündür uyumadığını belirten bir ifade vardı. Beni görünce gözlerini sonuna kadar açtı. Sonra kapattı hayal gördüğünü sanıyor olmalıydı. Onun bu haline gülümsemeden edemedim. Gözlerini açıp hala uyanık olduğumu görünce yüzünü kocaman bir gülümseme kapladı. Hızlıca yanıma geldi ve bana sıkıca fazla sıkıca sarıldı.

"Aman tanrım Alex! Öldüğünü sanmıştım." dedi. Çok fazla sıkıyordu ve nefes alamıyordum.

"Hemen ondan ayrılmazsan o değil sen öleceksin!" kapı tarafından gelen sesle Tyler beni bıraktı ve kapıya döndü. Ty yüzünden kimin geldiğini göremiyordum. Tyler yataktan kalkınca bana doğru gelen Matt'i gördüm. Kollarımı bana sarılması için açtım o da hemen sarıldı. Saçlarımın arasına bir öpücük kondurduktan sonra

"Senin için çok endişelendim!" dedi.

"İyiyim ben sadece biraz yorgundum." dedim onu iyi olduğuma inandırmak istercesine. Kollarını benden ayırdı.

"Gitmeliyim konseyin haberdar edilmesi gerekiyor." dedi

"Neyden?" diye sordum

"Konsey senin üç gündür baygın yattığını biliyordu. Uyandığını öğrenmeleri lazım." diye açıklama yaptı. Ona kafamı sallayarak onay verdim. Matt odadan çıkınca Tyler'ı aramaya başladım. Odanın içinde onu bulamayınca çoktan buradan gittiğini anlamıştım. Birkaç dakika boş boş etrafı inceledikten sonra kapının tıklanma sesiyle kafamı oraya çevirip

"Gel!" dedim. Kapıdan içeriye giren kalabalıkla ağzım açık kaldı. Profesörler, vampirler, cadılar ve kurt adamların birkaçı... Hepsi bana bakarken hala şoku atlatamamıştım. Hepsi sırf beni merak ettikleri için buradaydılar. Bunu hissedebiliyordum.

"Siz iyi misiniz Bayan Hataway?" diye sordu Profesör Brington.

"Evet gayet iyiyim." dedim gülümseyerek.

"Size demiştim o tarihin gördüğü en güçlü cadı!" dedi cadılardan biri.

"Bence bunun cadılıkla bir ilgisi yok. Damarlarında kurt kanı akıyor. Tabi ki iyileşecekti." dedi bir alfa.

"Yanılıyorsunuz çocuklar, yanılıyorsunuz! O bir vampir ve vampirler asla yenilmez!" dedi vampir olduğunu tahmin ettiğim biri. Böylece laf dalaşı başlamıştı.

"Çocuklar! O üç türün güçlerini de taşıyor. Bu yüzden kavgaya gerek yok!" diye laf dalaşını durdurdu element yönetimi öğretmenim.

"Cassy!" attığı çığlıktan hemen sonra boynuma atlayan Loretta'ya sıkıca sarıldım.

"Orada yaptığın şey harikaydı. Sen iyisin değil mi?" diye sordu bir yerime bir şey olmuş mu diye beni incelerken.

"Bunu sabahtan beri 5.söyleyişim iyiyim." dedim son kelimenin üzerine basarak. Loretta kollarını benden çeker çekmez onun yerini Ashley aldı. Bu kızları cidden çok seviyorum.

"Sadece endişeleniyoruz" dedi. Kollarını benden ayırırken. Önce kalabalığa, sonra kızlara baktım. Beni sevdiklerini biliyorum ama odama gitmek istiyorum.

"Odama gitmek istiyorum." Kalabalık kafasını sallayıp çıkarken kızlar benimle kaldı. Odama girince bizim yataklarımıza paralel olarak konulmuş bir yatak daha gördüm. Sorar gözlerle kızlara bakınca Ashley

"Loretta da artık bizimle kalıyor." dedi. Başımla onaylayıp gülümsedim.

"Duşa gireceğim" dedikten sonra kıyafetlerimi alıp banyoya yöneldim. Kısa ve rahatlatıcı bir günün ardından giyindim. Saçlarımı kurutup banyoda bulunan düzleştirici ile düzleştirip banyodan çıktım. Kızlara dönüp

"Bugün ders var mı?" diye sordum. Evet günleri unuttum ne yapayım yani.

"Var ve sen derse girmiyorsun." Loretta itiraz istemez bir tonda konuşmuştu. Ashley kafa sallayarak onu onayladı. İtiraz etmek için konuşmaya başladım.

"Loretta ben iyiyim gerçekten. Ve derse girmek istiyorum." dedim

"Üç gün önce derse ihtiyacın varmış gibi durmuyordun." diye yanıtladı beni Ashley.

"En azından yemeğe inelim" dedim yenilgiyi kabul ederek. Bu ikisi karşısında hiç şansım yok.

"Tamam\Olur" dediler aynı anda. İkisi de dolaplarına gittiler ve kıyafet aramaya başladılar.

Kızlar hazır olduklarında bende ayağıma bordo rengi topuklu ayakkabılarımı geçirdim. Odadan çıkıp yemekhanenin koridoruna doğru yürümeye başladık. Yolda birkaç kişi bizi durdurup nasıl olduğumu sordular. Sorulardan sıkıldığımız zaman yemekhanenin önünde olduğumuzu fark ettik. Hızlıca yemekhaneye girdik. Açık büfenin yanına vardığımızda hepimiz birer tepsi aldık. Tepsinin içine patates kızartması, biraz yoğurt, makarna ve meyve suyu paketine benzer bir paketin içindeki kanlardan bir tanesini aldım. Kızlar da kan hariç benimle aynı şeyi almışlardı. Onların içecekleri meyve suyuydu. Yemekhane ağzına kadar doluydu ve oturacak hiç yer yoktu. Bahçeye çıkmaya karar verdik. Bahçede bulunan masalardan üç kişilik olanına oturduk. Loretta birazdan geleceğini söyleyip yanımızdan ayrıldı.

"Bazen seni kıskanıyorum" diye bir itirafta bulundu Ashley.

"Neden?" diye sordum. Neden beni kıskansın ki?

"Çünkü çok cesursun." dedi.

"Hadi ama Ashley sende en az benim kadar cesursun. O orduyla nasıl savaştığını görmedim sanma. Çok cesur ve başarılıydın." dedim. Doğruydu kendi fark etmese bile benden daha cesur ve başarılıydı.

"Öyle mi düşünüyorsun gerçekten?" diye sordu.

"Tabi ki!" diye cevapladım onu tüm samimiyetimle. Gülümsedi ve etrafa bakınmaya başladı. Patates kızartmamı yemeğe başlamıştım ki birisi önüme bir paket çikolata koydu. Kafamı kaldırdığımda gülümseyerek Ashley'in önüne de bir paket çikolata bırakan Loretta'yı gördüm.

"Teşekkürler!" Ashley ile ona teşekkür ettikten sonra yemeğimizi yemeye devam ettik. Aldığım kanı yemekten sonra içmeye karar vermiştim. Yemeğimi bitirip kanımı içmeye başlayacağım sırada bizim masaya yaklaşan topuk seslerini duydum. Ardından masanın üzerine yansıyan üç gölgeyi gördüm. Kafamı kaldırdığımda Cara, Allyssa ve Veronica üçlüsüyle karşılaştım. Bıkkın bir şekilde onlara bakarken. Loretta

"Ne var?" diye çıkıştı. Ona karşımızdaki üçlüden bahsetmiştik ve en az bizim kadar onları sevmiyor.

"Bizce Lisa'yı yenemediniz! O yüzden çakma prenses tam üç gündür yatakta. Lisa onu yerle bir etti." dedi gıcık bir sesle Veronica denen çakma sarışın. Sinirlenmeye başlayan tek kişi ben değildim. Arkadaşlarım da ellerini yumruk yapmış sinirle karşımızdaki sarışınlara bakıyordu. Sarışınlardan nefret etmemin bir diğer nedeni de bu üçü.

"Deneyip görmek ister misin?" dedim ellerimi masaya koyup ayağa kalkarken. Bizim etrafımızda toplanan kalabalık sarışın üçlüyü dayak yiyecekleri konusunda uyarıyordu. Bir süre bakıştıktan sonra kafalarını bize çevirdiler. Bu sırada kızlar da ayağı kalkmıştı.

"Yarım saat sonra arka bahçede" dedi gözlerinden korku geçen Allyssa. Elementim sayesinde buradaki tüm insanların ne hissettiğini biliyordum. Kızlarla birbirimize bakıp onayladık.

"Tamam" Ashley'in cevabından sonra odalarımıza ayrılıp giyinmeye başlamıştık. Karşımızdakilerin cadı olduğunu biliyordum. Bu yüzden kurt ve vampir tarafımı kullanmam gerekmeyecekti.

"Bak Alex baştan anlaşalım kendini fazla yormayacaksın!" diye uyardı beni Loretta. Onu onayladım ve giyinmeye devam etti.

Hepimiz hazır olduktan sonra arka bahçeye indik. Neredeyse tüm okullar buradaydı. Kalabalığın arasında Profesör Brington'ı gördüm. Umarım bizi engellemez. Onun yanına ilerledik.

"Neler oluyor burada?" diye sordu bizi görünce.

"Küçük bir karşılaşama Profesör." diye yanıtladım.

"İyi de neden?" diye sordu bu sefer.

"Bir nedeni yok." dedi yeni gelen Allyssa.

"Lütfen kimse yaralanmayacak." diye izin istedi Cara.

"Peki ama birine kötü bir şey olursa disiplin cezası alırsınız. Hepiniz." dedi. İzin almanın verdiği mutlulukla kafalarımızı salladık. Öğrencilerin oluşturduğu yuvarlağın ortasına karşılıklı olarak dizildik. Benim karşımda Cara, Ashley'in karşısında Veronica , Loretta'nın karşısında ise Allyssa vardı. Asalarımızı çıkardık ve bir düellonun kurallarına göre 5'er adım geriledik. Cara hiç beklemeden asasını bana doğrulttu ve

" İactaEtiam"dedi. Diğerleri de savaşmaya başlamıştı.

"Praesidio" onun büyüsüne karşı yaptığım koruma büyüsü işe yaramıştı.

"Charsruini" tam ayaklarının dibinde bir çukur oluştu ve Cara deliğe düştü. Kısa süre sonra

"Autem" büyüsüyle kendini dışarı fırlattı.

"Augue" oh hayır ,hayır bana alev topu atamazsın hemen bir koruma büyüsü düşünmeliyim.

"Prasai" koruma büyüsünü yaptıktan sonra büyüleri bana ulaşamamaya başladı.

"Pratum" koruma büyümü kırdı. Büyümün kırılmasıyla birlikte bir metre havaya fırladım. Yere düşerken canımın yanmaması için zamanı yavaşlatma büyüsü yaptım.

"Tempuar" zaman birkaç saniyeliğine yavaşladı ve yere yavaşça indim. Yere indiğim zaman, zaman eski haline döndü. Asamı Cara'ya yönelttim ve

"Brierte" dedim. Elindeki asa fırlayıp benim elime geldi. Düelloyu kazanmış oldum. Cara kızgınlıkla ayağını yere vurdu.

"Bayan Hataway ve Bayan Jonson! Bu harika bir karşılaşmaydı şimdi lütfen ortada kalmayın da diğer arkadaşlarınızın büyüleri size çarpmasın." dedi Profesör Brington. Cara ile birlikte kenara çekildik. Ne şaşırtıcıdır ki yan yana duruyoruz. Ona döndüm ve asasını uzatıp

"Tebrikler Lisa senin kadar iyi bir cadı değildi" dedim. Hafifçe gülümsedi ve

"Teşekkürler." diye mırıldandı. Bu konuşmadan yaklaşık 15 dakika sonra Ashley ve Loretta ile odamıza yürüyorduk. Onlar da Veronica ve Allyssa'yı yenmişlerdi. Odaya girdikten sonra sırayla duş aldık ve günün verdiği yorgunlukla uykuya daldık.

Ga verder met lezen

Dit interesseert je vast

337 137 9
Hayatın nasırlı ellerinde tuttuğu kalemin mürekkebi bir kadının parçalanmış kalbinden akan kandı. O kadın gözyaşları içinde her satırı acı kokan hikâ...
259K 14.5K 70
Silah alım satımı ile ilgilenen bir kızın taşındığı şehirde tanıştıkları insanlar ve bazı eylemlerinden doğan aşklar, dostluklar... Ortaya çıkan bazı...
10.5K 1.4K 33
Kendini boşlukta hissedip evden çıkmak istemeyen dolu gözlere ithaf edilmiştir. Boşlukta olmak her güzelin harcı değildir.
30.4K 2.4K 21
Ben halkın aradığı kayıp prenses. Gündüzleri bir leydi, geceleri ise bir savaşçı oluyordum. Annemin ölümünden önce bıraktığı sırları çözmek ve kraliç...