monacrómach

By mercuriety

2.8K 175 88

'kurtarılabilmek için ölümün kıyısına kadar gelmek gerekiyordu.' second raund \end More

prologue
I can plainly see.
the call of the void
sessiz yağmur lambaları
sourness\an chéad
kelimelerin ışıklı yıldızlar
yaralı ve derisi yüzülmüş cümleler
death embryos
the sleep of reason produces monsters
beynimde doğum sancıları
our souls is still hand in hand
heart drowning in fingertips \ r2
night 0000cm \ dialogues
kelime hücrelerinde
black nights cold ırises
yumuşak dehşet
giyotin gibi bir inanç \final

ışıklı bir ağız

110 8 7
By mercuriety

Hastahaneden çıktıktan sonra, Autumn her ne kadar yanında bizi istemediğini söylese de,onu dinlemeyip evine girebilmesi için yardım etmiştik.Young bizde kalmayı teklif etmişti ama Autumn ona öyle bir baktı ki,Young sadece yutkunmakla yetindi.

Daha araban iner inmez bizi istemediğini vurgulayan gözlerini üzerimizde gezdirmeye başlamış, bizse bakışlarını görmezden gelerek onu evinin kapısına ilerleyebilmesi için yardımcı olmuştuk. Ayrıca bu halde hiçbir halt yapamayacağını anlayana kadar onunla kalmaya ve her halükarda bırakmamaya da kararlıydık.

Jooyoung Autumn'u odasına çıkaracağımız sırada,bir işi olduğunu ve gitmesi gerektiğini söylemiş ve Autumun'un yanağını minikçe sıkıştırıp bizi yalnız bırakmıştı.Açıkçası bundan sonraki adımın ne olacağından emin değildim.Üstelik Autumn ona dokunmama bile izin vermiyordu.Koluna girip yukarı çıkmasına yardım edebilmek için koluna gireceğim esnada "Gerek yok,ben kendim çıkabilirim." diyerek karşı koymuştu.Arabadan inerken koluna girdiğimi ve buraya kadar ona dokunarak geldiğimizi fark etmemiş miydi?

Beni geçip aksayan ayağıyla merdivenlere yaklaştığın da küçük bir çocuk acemiliğiyle adımları teker teker çıkmaya başladı.Arkasında öylece durup yavaş yavaş adımlayışını izledim.Korkulukların solda olması,Autumn sargıda olan sol kolu için fazlasıyla sorundu.Bu yüzden hiçbir yerden tutunamıyor ve adımlamakta zorlanıyordu.Arkasında durup sap gibi onu izlemektense yanına gidip duvarın yüzeyinden yardım almak için çabalayan sağ elini avuçlarımın arasına aldım.Gözlerini ayaklarından çekip, ne yaptığıma bakmak üzere yüzüme diktiğin de "Bir an önce yatağında olman gerekiyor Autumn.Bu gidişle yarına anca varırsın odana." deyip elimin arasında direnen parmaklarını susturdum.

"Neden sinirleniyorsun,rahatsız olamaz mıyım? Bir kadın her zaman parmaklarınıza ya da dokunuşlarınıza karşılık vermek zorunda mı?" dedi yüzüme pislik herifin tekiymişim gibi bakıp.
Ne ara bu anlayışı benimsediğinden bir haber olduğum feminizmin etkileriydi bunlar,bu defa kesin emin olmuştum.Autumn kesinlikle erkekler nefret ediyordu(!) Artık...benden bile.

"Sinirlendiğim felan yok.Sadece bana yabancı biriymişim gibi davranman sinirlerimi bozuyor ve ben artık bakışlarını kaldıramıyorum."

Trabzanların sonuna gelmek üzereydik.
Artık normal şeylerden konuştuğumuza sevinmiştim.Hiç değilse susmuyor benimle tartışıyordu.Dün sabah,alnına dudaklarımı bıraktığım sabah,onu uyanık yakaladığım zaman, bir şeyler tam olmasa da kısmen değişmişti...O günden sonra Autumn hareketlerinde gözle görünür bir anlayış hakimdi.

Odasına yaklaşırken elini ellerimden çekip içeri girdi.Peşinden gidip gitmemek konusunda tereddüt ettim,üstünü değiştiriyor ya da beni istemiyor olabilirdi. Kapının arkasında durmuş öylece bekliyordum,ne aşağı inebiliyor ne de içeri girebiliyorum.

Kendine gel Baekhyun, ne zaman onu görmek için ondan izin aldın ki,burası yıllardır çekinmeden girdiğin ev ulan. Çekinmene s*çayım! - diye düşünürken ani bir hareketle ve tereddüt etmeden kapıyı açıp içeri girdim.İçeri girmemle kendime küfür etmem bir oldu.Autumn üstünü değiştiriyor ror du.Sen az önce çekinmene sıçıyordun pardon?

Garip bir durumdu, yani bu ilk kez oluyordu.Bu kadar utanacağımı tahmin etmemiştim.Neden utandığıma dair hiçbir fikrim yoktu.Onu daha önce bu anlamda görmüş- müydüm... Birkaç kez evet,ama o zaman neden düşündüğüm şeyler bunlar yerine daha normal şeylerdi bilmiyorum.
Autumn tabiki çıplak değildi,üstünde beyaz bir t shirt'ü vardı. Yalnız ortada utanmama sebep olan ve bunu engelleyemediğim bir şeyler dönüyordu.Bakışlarımı derhal ondan çekip yere sabitledim. Bana rağmen o utanmışa benzemiyor,içerde olduğumu bildiği halde hala kolunu çıkarmakla uğraşıyordu.

''Özür dilerim,b-ben yardım etmek için belki...istersin diye.Çıkartmana yardımcı olab-bilirim.. yani kolunu.''

Hiçbir şey söylemedi,ona doğru yürüyüp alçıda olan kolunu kazağından kurtardım.Diğer eliyle kazağı boynundan çıkarıp giysi dolabına yöneldi.Vakit kaybetmeden geri dönüp, gözlerimin önünden geçtiğinde bütün dikkatimle onu izlemeye devam ettim.Autumn yavaşça yatağına ilerleyip yorganı geriye çekiştirdiği zaman, içeri girdiğim andan beri burnumu uyuşturan lavanta karanfil kokusu ortalığa saçıldı.O yatağının içinde gizlenmek istercesine örtüyü üstüne çekerken,ben kokuyla biraz daha kalmak adına dikilmeye devam ettim.
Bu kokuyu tanıyordum..belki de beni buraya mıhlayan şey, kokuya duyduğum özlemin ta kendisiydi.Özlemek demişken...her neyse s*ktir et!

Yüzümü pencereden çevirip Autumn'a baktım,gözleri kapalıydı.Hemen mi uyumuş? diye düşündüğüm sırada,zamanlamasına s*çtığım telefonun melodisi odayı doldurdu.Tam da arayacak zamanı buldun anasını satıyım.!
Telefonu cebimden çıkarttıp ekrana baktığım da Hae Young'ın aradığını gördüm.Görmemle ekranı sola kaydırıp aramayı reddetmem bir oldu.Şimdi bir de onunla uğraşacak değildim.

''Onu seviyor musun?'' dedi Autumn birden,ben daha gözlerimi telefondan ayırmamışken.
Ben onu uyuyor sanarken o beni mi izliyordu? İmkansız, gözlerinin kapalı olduğunu az önce görmüştüm...Her zamanki, ,,her zamanki gibi Autumn ve onun müthiş isabetli 6.his zırvatası..

"Bilmiyorum.'' diye mırıldandım.Gerçekten de bilmiyordum.Birlikteliğimiz neredeyse 1 yıla yakındı ama kendime asla onu sevdiğimi itiraf etmemiştim.
Hae Youngie güzel,alımlı ve eğlenceli bir kızdı.Ama o kadardı.Ona karşı hiçbir zaman bir şey hissetmedim,daha fazlası olmadı benim için.Sadece ağzıma s*çılmasını istemediğim günlerimi dolduruyordu o kadar.
En son, Autumn'la aramı açmak için yaptıkları beni ondan uzaklaştıran son damla olmuştu.

''Onu kullanıyorsun.'' Gözlerini gözlerime isabet ettirdiğinde gözlerindeki soğukluk kanımı dondurdu.Tavırlarındaki asabiyet bir anda onu bambaşka biri yapmıştı.Ona bunca şeyi yapan birini bana karşı mı savunuyordu? Şaka mı bu ?Benim tarafımda olması gerekmez mi ?

''Sana yaptığı onca şeyden sonra bana ona acıdığını söyleme Autumn.Hiç inandırıcı değilsin.''

''Seni benden kıskandığı için yaptığını ikimizde biliyoruz Baekhyun.Her ne yaşanmış olursa olsun o bir kadın ve siz gibilerin keyfini süsleyen bir oyuncak olmayı hak etmiyor!''

''Neden bana karşı bu kadar acımasızsın.Anlamıyorum Autumn,hah? Sanki seni kullanmış ve bir kenara atmışım gibi konuşuyorsun!Sana seni yanlış anlayıp üstüne gitmekten başka hiçbir şey yapmadım.Seni hiçbir zaman terk etmedim,yalnız bırakmadım.Bana böyle...b-böyle piçin tekiymişim gibi muamele yapman için daha büyük bir şey yapmış olmam gerekmez mi?Söyle bana, anlat!Lanet olsun artık susma!''

Kelimeleriyle beni her zamanki gibi zıvanadan çıkartmıştı ve ben ağzımdan çıkanların hiçbirini duyamayacak kadar kendimi kaybetmek üzereydim.Bu gece artık bir şeyler kesinleşecek ya da sonsuza kadar yok olacaktı.

''Bu eksiklik sana değil,bana ait.''dedi koluyla gözlerini kapatırken.Sesi o kadar kısık, o kadar derinden dökülüyordu ki dudaklarından onları duymak için nefesimin sesini kesmem gerekecekti.Kısa bir duraksamanın ardından devam etti.

''Hiçbir şey için artık suçluluk hissetme.Her şeyin nedeni benim...ben ve aslında hiç var olmaması gereken hastalıklı varlığım.Artık beni terk edebilir ya da yalnız bırakabilirsin.Bu bağlılık ve dostluk için daha fazla yanımda olmana ve benimle kalmana gerek- gerek yok.Bu sadece seni olduğundan daha fazla tüketmekten başka bir şeye yaramayacak.Bende tükenen her şey fazlasıyla gitti.Bu dostluk için yeterince şey feda edip,karşılıksızca yoruldum...Artık bizi değil,kendini yaşa Baekhyun...lütfen.''

Bana rağmen onun sessiz ve fısıltılı konuşması geceyi de beraberinde getirmişti.En son bana kendi hayatımı yaşamamı söyledikten sonra başını benden çevirmekle uyumak istediğini ima ettiğini bildiğim için üstüne gitmedim.Üstlenebileceğinden fazlasını zaten üstlenmişti,ona bağırıp çağırarak daha fazla yük olmak istemedim.

O an sesindeki samimiyet o kadar büyüktü ki,ona sesimi yükseltmekle yapacağım en haksız suçlamayı yaptığımı hissettim.
Onun benimle konuşmasını istemiştim, her ne kadar belli etmese de ağlayıp artık bu dostluğu bitirmek istediğini söylemesini değil.
Cümleleri boğazımda büyük ve sert bir yumru oluşturmuştu.Yine de işin iyi tarafı, ona karşı suçluluk ve pişmanlık duyduğumu biliyordu. Lakin her şeye rağmen bu yıla kadar hiçbir şekilde ayrılmamış biz için, artık yol ayrımına geldiğimizi söylemesi...bunu kendime yediremiyordum. Ona duyduğum bağlılığın ölemeyecek kadar sonsuz olduğunu bildiği halde,benden onu özgür bırakmamı istemesi...
Autumn,ailem diyebileceğim yakınlıksız yalınlığın daha da içerisinde, içimin en derin sarkıntılarında inatla eski Baekhyun'a tutunan tek insandı.İstediği kadar buna son vermek isteyebilirdi ama benim buna hiç niyetim yoktu.Ve ben ne pahasına olursa olsun onun parmaklarına tutunmayı bırakmayacaktım.

🕑🌙🌌🌌🕑🕑🕑🕑🕑🕑

Gece gittikçe koyulaşırken saatini kontrol edip saati kontrol ettim.2'ye geliyordu.
Autumn saatlerce uyuduğu için ilaçlarını içmemişti.Aşağı inip bir bardak suyla geri döndüm.Geçen sefer karanlıkta beni görüp ürkmemesini istediğim için ışığı yakıp içeri girdim ve masanın üstünde duran ilaçlarını alıp onu uyandırmak için yanına ilerledim.

"Autumn...ilaçlarını içmedin." Elimdeki renkli ilaçları ona uzattım.Uykusu hafif olduğu için sesimi duyar duymaz kıpırdanmaya başlamıştı.Işık gözlerini kamaştırmış olacak ki,açmakta zorlanmıştı.

"Jooyoung gelmedi mi?" dedi,gözlerini açmamaya karar verip doğrulduğunda.Ona içmesi için ilaçlarını getirmiştim,o bana Jooyoung'un gelip gelmediğini soruyordu.Bu durum sinirlerimi bozsa da,dişlerimi sıkıp o an içimden Autumn'nun ne kadar nankör olduğunu inledim.
İlaçlarını küçük bir yudum suyla teker teker içtiğin de ona Young'un bu akşam arkadaşında kalacağını söyledim.Söylediklerime başıyla onay verdikten sonra tekrar belini düzleştirip eski haline geri döndü.
Bugün yeterince yorgun geçmiş ve saatlerdir uyuyamadığım için gözlerim yanmaya başlamıştı.Her zamanki yerinde duran örtü ve yastığı alıp Autumn'un odasına geri döndüm.
Az önce gözlerimi yakan uykusuzluk,başımı yastığa koyar koymaz buharlaşıp uçmuştu.

"Autumn..."

"Hım?"

"Ağrıların var mı?"

"Görünür olanlarda değil."

"Ne zaman iyileşecekler?"

"Yaşamaktan vazgeçtiğim de."

"Yaşamaktan vazgeçecek misin?...Ölmeyi neden bu kadar çok istiyorsun?"

"Yaşamak için artık yetenekli biri değilim.Ölüm hiç değilse yetenek değil,ruhunu istiyor."

"Bir keresinde bana,yaşarken tek kelime etmediğim annemi, öldüğünde korkakça sevmeye başladığımı söylemiştin...Geçen gün rüyamda gördüm onu.Yaşarken bir kere bile ilgilenmediği kadar ilgileniyordu benimle.Bana sarıldı,ilk defa bir annem olduğunu hissettirdi...O kadar gerçekti ki Autumn.Ve ben o gerçekliği,o kadar çok aradım ki..
Bir gün eve ağzım burnum dağılmış bir vaziyette gitmiştim.Annem kapıyı açtığında sadece şaşırdı.Ama gözlerindeki endişeyi gördüm,hiçbir şey söylemeden yanından geçip odama gittiğimde arkamdan geldi.Bana nasıl ya da neden bu halde olduğumu sormadan yaralarımı temizledi.Neden annem olduğu halde bana bu kadar yabancı olduğunu hiçbir zaman anlayamadım.O gün...o gün benimle konuşsaydı,yaralarımı iyileştirmek yerine benimle konuşmuş olsaydı,yediğim dayağın her dakikasına değdiğini düşünürdüm.
Bir zaman sonra aynı onun gibi,hiçbir şey söylemeden yaşamaya başladım.Artık onunla konuşmaya çalışmak yerine sustum.Yorulmuştum,bütün çabalarımın her defasında karşılık alamaması beni yormuştu...
Sonra da def olup gitti zaten. Ancak o ölüp gittiğinde,buldum onu.
Kokusu...belki ruhu giysilerinin içinde değildi ama kokusu hiç gitmemiş biliyor musun?
Hala "korkakça" oraya gidip o kokuyu hissediyorum."
Anlatmakla en doğrusunu yapmış mıydım,bilmiyorum.Sadece bu boktan durumun daha fazla içimde kalmasını istemedim.Her şeye rağmen,bir erkek olarak,kalbimin kirli zayıflığını akıtabileceğim tek insan oydu.Jooyoung'a anlatmaktan utandığım bütün yanlarımın, hepsinin onunla güvende olduğunu biliyordum.Az önce yaptığım şeyi yıllar sonra ilk defa yapmış olmak,sandığımdan daha zayıf hissettirmişti.Eskiden olsa benimle uyumasını,ancak bu sayede huzur bulduğumu kendime itiraf ederdim.
Ama artık aramızdaki görünmez duvarlar buna engel oluyordu.
Anlatırken neden duygulandığımsa merak konusuydu.Zayıflıklarımdan utanmadan bahsederken her şey normalken,neden ıslanan gözlerimi,sanki karanlıkta görüneceklermiş gibi sildiğimi bilmiyorum.
Sonuna kadar beni dinlemiş miydi? Ya da uykusuna geri mi dönmüştü? O kadar sessizdi ki....

"Autumn?" diye yokladım onu.

"Baekhyun?"

"Benimle uyur musun?" dedim hiçbir şey düşünmeden.Cevap vermedi,birkaç dakika sonra çarşafın kıpırdayan seslerini duydum.
Daha sonra Autumn,tıpkı eski günlerde ki gibi yanıma gelip uzandı.Bana dönük olan yüzü ve kapalı gözleri müthiş huzuruyla beni çevrelediğinde,daha fazla dayanamayıp ben de gözlerimi kapattım.

(bu dünya da olduğun için teşekkürler!)

Continue Reading

You'll Also Like

3.5M 201K 36
Kız kardeşinin hatası yüzüden ceza alan ve ailesinden veto yiyen Rojbin, parasız pulsuz bilmediği bir şehre sürgün edilir. Tabi bu sürgüne ek deli do...
864K 87.3K 44
[04.04.2017 Gizem/Gerilim #3] Üniversiteyi yurt dışında okumak için Kore'den ayrılıp California'ya gelen Jeon Jungkook, kimsenin dilinden düşmeyen Fr...
298K 22.2K 52
WATTYS 2018 KAZANANI! (KAHRAMANLAR KATEGORİSİ) Hreak ayağa aheste bir şekilde kalktıktan sonra kenarda yayılmış geniş postları eğilerek aldı. Geniş...
4M 115K 73
Lamia: Ayrılık ay dönümümüz kutlu olsun. Mirza: Lamia şaka mısın? Mirza: Sen terkettin beni.