Sen Gitmeden Önce.

Od jensenology

8M 170K 11.3K

☆ ★ WATR 2013 En İyi Teen Fiction Hikayesi ★ ☆ Genç bir kızın yıllar sonra İstanbul'a dönüp geçmişiyle tekrar... Více

-1- Bahşiş.
-2- ''Sana arkadaşlık etmek istiyormuş.''
-3- Anılar.
-4- Sahilde parti.
-6- Kıyafetler.
-7- Fahişe ?
-8- Anılardan kaçamazsın.
-9- Çalışma.
-10- Kaza ?
-11- Yolculuk.
-12- Konfetiler..
-13- Tüm dileklerimde o vardı.
-14- Doğruluk-cesaretlik ve biraz da sarhoşluk..
-15- Düne dair anıları hatırlamak.
-16- Olmak istediğim yer.
-17- "Tutmam gereken bir sözüm var."
-18- Artık gerçeklerin vaktiydi.
-19- Yapılacaklar Listesi.
-20- ''Eğlence anlayışınız bu mu cidden ?''
-21- 4 peluş hayvan.
-22- ''Bu bir evlenme teklifi değildi.''
-23- Üniversite mevzuları.
-24- "Evinin önünde."
-25- Minik sır.
-26- "Acaba bu sebep Buğra olabilir mi ?"
-27- Bir bar sürprizi daha.
-28- Kız tavlama teknikleri.
-29- "Sana bu kadar yakından bakmak.."
-30- Siyah ve dantelli.
-31- "Lades yapalım mı ?"
-32- "Kampa mı gitsek ya ?"
-33- Davetsiz misafir.
-34- Küçük sürpriz.
-35- Kamp Kahkahaları.
Notumsu bir şey.
-36- İltifatlar.
-37- Uzun bir yürüyüş fikri.
Minik dünyamız.
-38- "Sleeping with sirens,"
-39- "Pasif kalan her zaman bendim, Buğra."
-40- Gerçeklerin acı versiyonu.
-41- İyileşme süreci.
-42- Yine bir kural listesi.
-43- İşkence zamanı.
-44- Hazan vakası.
-45- "Buraya kadardı."
-46- Karmaşık olaylar döngüsü.
-47- Mail saçmalığı.
-48- Karşılık vermeme durumu.
-49- ''Ve son bir şey,''
-50- Loser.
-51- Minik bir döngü.
Özel bölüm. ☆ Yıllardan kesitler. ☆
-52- Esmer çocuk.
-53- Koala mevzusu.
Final.
Veda Şeysi.
İkinci Kitap!

-5- ''Seninle aynı yatakta asla yatmam.''

164K 3.9K 239
Od jensenology

 

Gözlerimi açtığımda ilk gördüğüm kişi Kaan'dı. Kıyafetleri ve saçı ıslak bir Kaan. O siyah saçlarından sular damlıyordu, dizlerini kumun üstüne koymuştu. Ve ben kumun üstünde yatıyordum. Gözlerimi biraz daha açtığımda tepemde dikilmiş kişileri de farketmiştim. Berk, Doruk, Arya, Ada, Selin ve... Buğra. Kendimi kalkmak için zorladığımda şiddetli bir şekilde öksürerek kalkabilmiştim. Popom hala kumun üstünde duruyordu. Islak elbisemin eteğini düzelttim. 

"Yüzemeyen biri olarak çok cesursun. Tabii sadece sarhoşken,'' dedi sırıtarak Kaan. Sesini daha ilk defa duymuştum. Gerçekten hoş bir tonu vardı.  Ve sırıtması da gerçekten güzeldi. Buğra ile birbirlerine çok benziyorlardı. Sırıtmalarına kadar her şeyleri.

Kaan'a cevap vermek yerine moron bir bakış attım ve bu sefer tamamen kalktım ayağa. Şu anda "Bana kim suni tenefüs yaptı ?" diye sormak istiyordum ama belki "Kaan," cevabını duyarım diye bir şey sormamıştım. Hayır, bu cevabı kaldıramazdım. Üstelik konuşacak halim bile yoktu, boğazım acıyordu. 

"Şu anda sana teşekkür etmem mi gerekiyor ?" diye sordum Kaan'a dönerek.  

"Normalde insanlar böyle yapar." dedi kollarını önünde birleştirirken. 

"Tamam, beni kurtardığın için teşekkür ederim o zaman." dedim ve tam Buğra'ya doğru dönecekken Kaan'ın cevabıyla tekrardan ona doğru dönmüştüm.  

"Farkında mısın bilmiyorum ama sana iyilik yaptığım her zaman en sevdiğim tişörtlerimi ıslatıyorsun."  

Şimdi üstünü daha yakından incele fırsatım olmuştu. Normalde üzerindeki mavi olan tişört, ıslandığı için laciverte dönmüştü ve vücuduna yapışmıştı. Ve tabii ki de içini de gösteriyordu biraz. Bunlar kardeş olarak seksilerdi. Oldukça fazla. Vücuduna bakmayı bırakıp tekrardan yüzüne çevirdim bakışlarımı.  

"Her zaman derken ?" diye sordum şaşkınca. "Hatırladığıma göre bu ilk iyiliğindi." Hafıza kaybı falan yaşamamıştım değil mi ? Eğer hafıza kaybı falan yaşamadıysam evet, bu ilkti.  

"Siyah, -Hey, dude ! - yazılı tişört ?" dedi bir şeyi hatırlamamı beklercesine. Ne saçmaladığını bilmediğim için tek yaptığım şey tek kaşımı havaya kaldırmış bir biçimde salak salak bakmaktı.  

"Park ? Bank ? Koala gibi sarılıp ağlamak ? Bunlar tanıdık geliyordur umarım." dedi, bu sefer o tek kaşını havaya kaldırmıştı. Titrediğimi gördüğünde yanında duran ceketini aldı ve omuzlarıma koydu. Hava soğuktu. Ama ceketi sayesinde biraz da olsa ısınmıştım. Sigara kokmuyordu, demek ki bunu giydikten sonra sigara içmemişti. Ceketten odunsu bir parfüm kokusu geliyordu. Odunsu derken Kaan'dan bahsetmiyorum tabii ki de.

Dediklerini daha yeni kavramıştım. "Şaka yapıyorsun." dedim ağzım şaşkınlıktan 'o' şeklini almışken. 

Bu olamazdı, değil mi ? Yani Kaan gibi umursamaz birisi şu zamana kadar beni sakinleştirmeyi başaran tek kişi olamazdı. Günlüğümden sonra ilk defa dertlerimi anlattığım kişi olamazdı. Yüzüne pek ayrıntılı bakmadığım için tipini bile hatırlamadığım kişi olamazdı. En önemlisi yıllardır özlemini çektiğim kişi olamazdı. Olamazdı, değil mi ? Onunla sadece 1-2 saat geçirmeme rağmen tam 3 yıldır her ağladığımda yanımda olup beni teselli etmesini istiyordum. 

Yüzümdeki şaşkınlık ifadesi sırıtmaya dönüşürken "Sesin değişmiş." dedim ve birden resmen üstüne atladım. Sıkı sıkı sarılıyordum ona. Bu sevgi patlamasının nereden geldiğini bile bilmiyordum. Bir şaşkınlık nöbetinden sonra o da ellerini belime sarmıştı. Ondan ayrıldığımda "Beni bu kadar sevdiğini bilmiyordum." dedi, devamında kahkaha atarak. 

"Baksana, beni dinlemedi bile. İşin aslını öğrenmeden yargıladı. Bana, kaç yıllık sevgilisine, sürtük dedi. Aslında ben de suçluyum galiba. Ona açıklama bile yapmadan çıkıp gittim. Ben kötü biriyim." Hala kolum onun beline sarılı, başım ise göğsünde duruyordu. İkimiz de bankta oturduğumuz için rahatsız bir pozisyondaydık. Ama ben rahattım. Ağladığım için. Beni teselli eden biri olduğu için.  

"Kötü kızlar ağlamaz." dedi, baş parmağıyla gözyaşlarımı silerken. "Eğer kötü bir kızsan bunu bilmen gerekir."  

Onun kahkasına eşlik ettikten sonra bize şaşkın bir şekilde diğerlerine döndüm. Şu ana kadar hiçbiri konuşmamıştı. 

"Siz tanışıyor muydunuz ?" diye sorarak sessizliği bozdu Doruk. Ona cevap vermedim ve yüzümdeki sırıtma hala dururken Buğra'ya döndüm. Artık Doruğu görmezden gelebiliyordum. Zor gelmiyordu.  

"Otele dönebilir miyiz ? Midem bulanıyor ve boğazım acıyor."  

Sesini bile çıkarmadı. Sadece başını salladı ve yanına gittiğimde elini hafifçe belime koydu, destek olmak için.

Oradan ayrılırken "Yarın görüşürüz !" dedim Kaan'a, hala yüzümde duran aptal sırıtışla. Eğer kendimi kötü hissetmeseydim otele gitmek yerine, saatlerce onunla konuşabilirdim. Ama midem bulanıyordu. Onlardan uzaklaştığımız zaman "Kaan neden seninle birlikte otele gelmiyor ?" diye sordum Buğra'ya. Hiç otele geldiğini görmemiştim ve merak ediyordum. 

"Otelde kalmıyor." dedi kısa ve öz olarak.  

"Neden ?" Hey, ben meraklı biriyim. Sormam gayet normal.  

"Annemle birlikte, kendi evlerinde kalıyorlar. Eğer yine neden diye saçma bir soru soracaksan ; Kaan doğduğundan beri annemle kalıyor. Ben de babamla."  

"Neden ?" diye sordum yeniden. "Yani neden ayrısınız ?" 

"Fazla soru soruyorsun." dedi gözlerini devirerek. Otele gidene kadar ağzımı bile açmamıştım. Hiç soru sormamıştım. Ama şimdi bir şeyi daha merak ediyordum. 

"Sizin soyadınız ne ?" Bu zamana kadar sormadığıma inanamıyordum.  

"Otelin ismine bak," dedi kafasını önünde durduğumuz tabelaya doğru kaldırırken.  

"Kaya Otel." dedim gözlerim hala tabeladayken. Sonra bakışlarımı tekrardan Buğraya çevirdim. "Kaya mı ? Soyadın bu mu yani?" dedim sırıtarak. Yok meteor. Bunların ne olacakları doğuştan belliymiş zaten.  Hafif bir tebessüm ederek kafasını salladı. 

Bu arada Buğra'nın elini üstüne koyduğu elbisenin ıslak ve üstüme yapışmış olduğunu söylememe gerek yok, değil mi ? Hava sıcak olduğu için üşümüyordum ama elini koyduğu yer sıcacık olmuştu. Odamın önüne gelene kadar elini çekmemişti. Odanın önünde durduğumuzda avucunu uzattı. Bu hareketi bana bahşiş istediği zamanı hatırlatmıştı. Yüzümde istemsiz olarak bir sırıtış belirirken anlamış olacak ki "Hayır, hayır. Bahşiş değil kapı kartını istiyorum." dedi. Tam elimi çantama atıp kartı çıkaracaktim ki çantamın yanımda olmadığı geldi aklıma. Buğra'ya baktım ve ''Çantam sahilde kaldı galiba.'' dedim dikkatle ona bakarken. 

''Ciddi misin ?''

''Tam anlamıyla.'' dedim. Şirin olmaya çalışarak bakıyordum yüzüne. ''Şeeyy, gidip alabilir miyiz acaba ?'' 

''Sahilin buraya ne kadar uzak olduğunun farkındasın değil mi ? Oraya kadar yürüyebileceğimi sanmıyorum. Çok yorgunum.''

''Yedek anahtarlar yok mu ?'' diye sordum. İçimden dualar ediyordum yedek anahtarın olması için. 

''Anahtarlar görevli odasında. Oranın anahtarı da bendeydi ama kaybettim. Yarın yeni anahtar çıkartacaktı babam.'' dedi sırıtarak. 

''Eee ben nerede kalacağım o zaman ?'' Sesim biraz daha yükselmişti. 

''İstersen dışarıda, istersen benim odamda. Seçim serbest.'' Yüzünde her zamanki gibi ukala bir gülümseme vardı. Dışarıda yatamazdım, hava sıcaktı ama dışarıda yatabileceğim kadar da değildi. Kapının önünde yatmak gibi bir aptallık da yapamayacağıma göre ? Tek çarem onun odasında kalmaktı. 

''Merak etme yemem.'' dedi uzun süre düşündüğüm için. 

''Korktuğum şey o değildi zaten.'' dedim gözlerim ıslak saçlarına takılmışken. O da yüzmüştü ve ıslaktı. Ama üstü kuruydu, denize girerken tişörtünü çıkardığı için. 

''Şunu baştan belirteyim ki asla seninle aynı yatakta yatmam.'' Gözlerini devirdi ve ''Ne yaparsan yap,'' diyerek cebinden çıkardığı kapı kartıyla kapıyı açtı. Kolu hala kapı kolundayken, geçmem için kenara çekildi. İçeriye doğru adımımı atmam ile sıcak havanın bedenime doğru çarpması bir olmuştu. Omzumdaki ceket de bayaa bir sıcaklık sağlıyordu tabii.

Buğra'nın ışığı açmasıyla gözümü bir iki kez kırpıştırdım ve odaya göz atma fırsatım olmuştu. Benim odam gibiydi. Beyaz tonlarında. Sade ve şık. Sadece dizaynı daha değişikti. Lambalarımız bile aynıydı ! O derece. Etrafta kıyafetleri yoktu, demek ki dağınık biri değildi. Aksine ben çok dağınık bir insanımdır. Odayı incelemeyi bırakıp, ceketi omuzlarımdan çektim ve yan tarafımda duran beyaz koltuğun üstüne koydum. 

''Ben duş alabilir miyim ? Her tarafım mahvoldu.'' dedim, yüzümü Buğra'ya doğru dönerken.

''Tamam. Ama kıyafetlerin ?'' Kısa bir duraksamadan sonra devam etti. ''Tamam, ben bir şeyler ayarlarım. Zaten içerideki dolapta havlular var, kullanırsın.'' 

''Teşekkürler,'' dedim sevimli bir modda. Ve kendimi hızlıca banyoya attım. Kapıyı kilitledikten sonra, suyu ayarladım ve üstümdekileri çıkardım. Soyunma işim bittikten sonra suyun altına geçtim ve suların başımdan aşağı dökülmesine izin verdim. Eğer denize girmeseydim ve bir boğulma anı yaşamasaydım şu anda zil zurna sarhoş olurdum, eminim. İyi ki bir anlık gelen özgüvenle atlamıştım denize. Düşünmeyi bıraktım ve kenarda duran şampuanı ilk önce elime sıktım, ve sonra da başıma sürdüm. Ah, neyse. Size banyo yapma anımı anlatamayacağım.

Banyo yapma işim bittiğinde bahsettiği dolaptan mavi bir havlu çıkardım ve vücuduma sardım. Bir tane de saç havlusu çıkarttım ve onunla da kaba taslak bir şekilde saçımı kuruladım. Bu şekilde onun yanına gidemeyeceğim için kapıyı küçük bir aralık açtım ve kafamı dışarıya çıkardım. Vücudum kapının arkasında duruyordu. 

''Buğraaaa,'' diye, tiz bir şekilde bağırdım. Alçak sesli bir bağırıştı. ''Kıyafetleri getirir misin ?''

''Küçük bir odada bu kadar bağırmana gerek yok. Seni duyabiliyorum. Ve gelip de sen al kıyafetlerini, ben uyuyorum.'' dedi hafif kısık bir sesle. Yatağın olduğu tarafa baktığımda üzerinde uzandığını görmüştüm. İki elini kafasının altında birleştirmişti. Gözlerinin açık veya kapalı olduğunu göremiyordum buradan. 

''Pislik.'' diye mırıldanarak kapıyı tamamen açtım ve hafif adımlarla kıyafetleri koyduğu komidinin yanına gittim yavaşça. Komidin tam da yatağın yanında olduğu için Buğra'yı da görebilmiştim. Gözleri kapalıydı. Dikkatle ona bakarken - gerçekten uyuyor mu diye kontrol ediyordum - gözlerini bile açmadan ''Eğer gözlerimi açıp vücuduna bakmamı istemiyorsan, beni incelemeyi bırak Hazal.'' demişti. 

Bugün kaçıncı olduğunu bilmiyorum ama bir kere daha ''Pislik,'' diye mırıldandım ve tekrardan banyoya gittim. Kapıyı kapattıktan sonra - ve hayır, bu sefer kilitlememiştim.- ıslak da olsa sutyenimi taktım. Altıma bi boxer vermişti. BOXER ! Onun boxerı. Aman Allahım. Kriz geçirecektim. İstemeye istemeye de olsa giydim ve verdiği kıyafetlere göz attım. Üstüme bol, lacivert, sade bir tişört vermişti. Altıma ise kareli, koyu renklerden oluşan bir pijama altı. Hızlıca onları da giydikten sonra kapıyı açtım ve dışarı çıktım. Üstümdekiler bana bayaa bol gelmişti ama rahattı ve pijamanın paçaları yerlere sürünüyordu. Bu günü hiç unutmayacaktım. 

''Sen banyo yapmayacak mısın ?'' diye sordum, hala yatakta uzanmış olan Buğra'ya bakarak. 

''Nihayet çıkabildin.'' dedi yataktan kalkarken. dolabına bakıp eline giyeceği kıyafetleri aldıktan sonra banyoya doğru ilerledi. 

Yaklaşık 15 dakika geçtikten sonra çıkmıştı banyodan. Bu sefer rolleri değişmiştik. Yatakta uzanan kişi bendim. Yatağın önüne doğru gelirken elindeki küçük havluyla başını kuruluyordu. Kafasını bir sağa bir sola çevirirken bile bana bakıyordu. ''Hemen kurulmuşsun yatağıma, bakıyorum da,'' dedi ve havluya kenara bir yerlere fırlattı.

''Gerçekten rahat. Ama istersen kalkabilirim.'' dedim yüzümdeki aptal sırıtışla. Saçmalayın, tabii ki de kalkmazdım. ''Ama tabii senin bir kızı yerde, rahatsız bir şekilde uyutmayacağını biliyorum. Sen düşünceli birisin. O yüzden beni yatağından kaldırmazsın, değil mi ?'' 

''Senin çeneni dinleyeceğime yerde yatarım daha iyi.'' dedi ve yastıklardan bir tanesini aldı. Ve köşedeki dolabtan bir yorgan çıkarıp yatağın kenarına -yani yere- serdi. Yastığı da üstüne koyduktan sonra kendini yere attı resmen. 

''Işıkları kapatmayı düşünmüyor musun ?'' diye sordum onun olduğu tarafa dönerken. İki elimi birleştirip kafamın sağ altına koymuştum. 

''Hazal, onu da yapabilirsin değil mi ?''

''Karanlıkta yürüyemem, korkarım.''

Ofladı ve yattığı yerden kalkıp ışıkları kapattı. 

''Sakın. Bir. Daha. Beni. Yerimden. Kaldırma.'' dedi kelimelere ayrı ayrı vurgu yaparak. Ve nazik bir cümle olarak görünsün diye ''Lütfen.'' kelimesini de ekledi. Cevap vermedim ve gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım. Ama yapamıyordum. Onun odasında kalmak zorunda olan bendim ama onu yerde yatırıyordum. Düzenini bozuyordum. Tam bir aptaldım. Aradan uzun bir süre geçince - neredeyse 10 dakika - ''Buğra,'' dedim mırıldanarak. Kafamı yataktan biraz sarkıtmıştım. Direkt olarak onun kafasının arkasına bakıyordum, öbür tarafa döndüğü için yüzünü göremiyordum.

''Hmmm,'' gibisinden anlamsız bir şey çıkmıştı dudaklarının arasından. 

''Rahat mısın orada ?'' 

''Yerde yatan biri ne kadar rahat olabilirse o kadar rahatım Hazal.'' 

''Terslemesen olmuyor, değil mi ?'' dedim gözlerimi devirerek. ''İnsan gibi bir soru sordum.''

''Ben de insan gibi bir cevap verdim.'' dedi bana cevap olarak. 

''Of. Tamam. İstersen burada yatabilirsin. Yani bu yatak senin yatağın olduğu için bi -'' daha cümlemi tamamlayamamışken bana doğru döndü ve gözlerime baktıktan sonra yastığını alıp, yavaş hareketlerle ayağa kalkıp yatağın öbür ucuna geçti. Yastığı yatağın üstüne ve kafasını da yastığın üstüne koydu.

''Benimle aynı yatakta yatmayacağını sanıyordum. Asla.'' dedi benimle dalga geçerek. Evet, ona böyle söylemiştim. 

''Bana laf atacağına uyu bence.'' Yüzümü onun olduğu tarafa doğru döndüm. Şimdi birbirimizin yüzüne bakıyorduk işte. Aramızda biraz mesafe vardı. 

''Biraz daha uca gitmeye çalışırsan yere kapaklanacaksın.'' dedi sırıtarak. Biraz daha ona yaklaştım.

"Kaan ile nereden tanışıyorsunuz ?" dedi konuyu değiştirerek.

"Uzun zaman önca tanışmıştık." 

"Ne zaman tanıştığınızı değil, nereden tanıştığınızı sordum ?" Soru sorar bir biçimde bitirmişti cümlesini.  

Onu taklit ederek gözlerimi devirdim ve "Çok soru soruyorsun." dedim. Ve ekledim. "Eğer şu ayrı yaşama nedeninizi anlatırsan nereden tanıştığımı anlatabilirim. Seçim serbest. Cevabına karşılık cevabım." 

"Eksik kalsın lütfen. Nereden tanıştığınızı Kaan'dan öğrenebilirim." dedi sol omzunu hafifçe silkerek. Sağ omzunun üstüne yattığı için sadece sağ kolunu silkebilirdi. ''Tamam, hadi uyu.'' dedi işaret parmağıyla ilk önce sağ göz kapağımı, sonra da sol göz kapağımı indirirken. Hafifçe bir tebessüm ettim ve gözlerimi bir daha açmadım.

Bu günü ASLA unutmayacaktım.

Pokračovat ve čtení

Mohlo by se ti líbit

1.2M 72.5K 45
Hale Alkan, okulun altın çocuğu ona mesaj atana kadar onun için görünmez olduğunu düşünüyordu. 28 Temmuz 2021
167K 11.8K 35
Agra bebeğiyle çaresizce sokakta yaşarken bir gece karşısına çıkan adamla hayatı tamamiyle değişir. Ferişte - Masum, melek ve günahsız demek. Not: +...
41.5K 157 6
"Aradığım tüm erkeklere bedel bir adamsın" - "Ve sende bunun bedelini ödemek zorundasın" |🔞|