Ölümcül Saplantı (+18)

Від KIZILWings

316K 6.6K 2.5K

Günahlar ateşe dönüştü diye aşk özgürlükten vazgeçer miydi? O halde hangi bedende olduğunun ne önemi vardı... Більше

UYANIŞ/kökenin Dönüşü - 1
İçerik (ÖNEMLİ)
Karşılaşma Bölüm 1
Merak Bölüm 2
Ruhsuz Bölüm 3
Gösteriş Bölüm 4
EREN
oyun Bölüm 5
saklı kalan Bölüm 6
shakespeare Bölüm 7
TİMUÇİN
karmaşa Bölüm 8
tehlikeli çağrış Bölüm 9
AYAZ
Tutku tohumu Bölüm 10
Günah Tohumu Bölüm 11
ARSIZ Bölüm 12
ALPER
DönüşüM Bölüm 13
Arzu Bölüm 14
KAAN
Düş Bölüm 15
"Yasak Anılar" Bölüm 16
Şeytan ve Ayrıntı Bölüm 17
Öfke Bölüm 18
Saklı Hisler Bölüm 19
Büyülenmiş Bölüm 20
Bekleyiş Bölüm 21
Tehlikeli sezgiler Bölüm 22
Heves ve İhtiras Bölüm 23
Sarıl Bana Bölüm 24
Kader Çıkmazı Bölüm 25
Geçmişin İzleri Bölüm 26
Sevgisiz Bölüm 27
FeveraN Bölüm 28
Değişim Bölüm 29
Oyna benimle Bölüm 30
Ateşler içinde Bölüm 31
Çelişki Bölüm 32
Aşk kalır Bölüm 33
Korku Bölüm 34
Trajedi Bölüm 35
Kayıp Bölüm 36
Gitme Bölüm 37
Kaçış Bölüm 38
Arayış Bölüm 39
Aşk-ı Hüsran Bölüm 40
Serzeniş ve aşk Bölüm 41
Saplantı Bölüm 42
Günahkar Bölüm 43
Sözler Bölüm 45
Çırpınış Bölüm 46
Rüyalar ve Gerçekler Bölüm 47
İkinci Hal Bölüm 48
Susma Bölüm 49
Kalbin sesi Bölüm 50
Rüya Bölüm 51
Zaman Bölüm 52
Galibi sen Bölüm 53
DUYURU...:P
KARANLIK SEVGİLİ(Tanıtım)
"SOLUKSUZ"
Çıkarsız Bölüm 65
imza günü
davetsiz Bölüm 66
Hisler ve Gerçekler Bölüm 67
Yeni kız Bölüm 68
Gerçeğin yüzü Bölüm 69
Yüzleşme Bölüm 70
Yeni Dünya Düzeni
Final Bölüm 71

Esaretin Sonu Bölüm 44

2.3K 77 75
Від KIZILWings

Evet merhabalar millet.. Tamam biraz geç geldi ama uzun bir bölüm oldu...Hadi keyifle okuyun..:D


Söyle uçurumdan atlayan dönebilir mi? Söyle kanadı kırk yerden kırılmış uçabilir mi?
Söyle bu aşktan ne kaldı ki geriye...
Yaptığının ne kadarı sığıyor sevgiye

Alper ikinci katta ki odasında, kollarını iç içe geçirmiş,  başını da pencerenin pervazına yaslamış mırıldanırken, gözlerini batmakta olan gün ışığına kıstı. Derin bir nefes alırken dudaklarını ısırdı. Burada ne kadar süre geçirdiklerinden emin değildi. Nasılsa artık bir umudu da yoktu. Peşine kim düşerse bu canavarın onuda öldürmeyeceğine dair bir garanti yoktu. Sol ayağına taktığı zincirleri ise evden kaçmasını güçleştiriyordu. Görebildiği tek şey, koca bir ormandı.

           Kendini buz kalpli bir ejderha tarafından kuleye esir edilmiş zavallı bir kurbana benzettiğinde isterik bir gülümseme sergiledi.

Bekledi ve başını gökyüzüne çevirdi. "Hey Eren, oradan talihsiz halimi görebiliyor musun? Huzurlu musun? Yoksa orada da mutlu değil misin? Ateşler içinde mi? Gül bahçesinde misin Eren? Bu çarpık saplantıların sonunda huzura erebilir miyiz gerçekten?"

Göz yaşları yanaklarına süzülürken yeşil gözleri kızarmıştı. Ölümden başka bir kurtuluş yoktu bu canavarın elinden? Ölümde kurtuluş olur muydu merak etti içinden? 

     Yanaklarını silerken başını çevirdiğinde kapıda Kaan'ın beklediğini gördü. İki gün olmuştu. İki gün dokunmamıştı kendisine. Yas tutmasına izin vermişti. Yemiyor yada içmiyordu Alper. Kaan elindeki yemek tepsisini yatağın ucuna koydu ve yavaşça Alper'in yanına yürüyerek önünde durduğunda o da bakışlarını kaçırıp çatık kaşlarıyla başka yöne bakmaya başladı.

"Sarışın." Dediğince cevap vermedi Alper. "Seni üzdüm. Seni kanattım. Bana bakarken bir canavara bakıyormuşsun gibi uzaklaştın benden. Oysa ben, yalnızca yanında iyi vakit geçirebileceğim birini istedim. Ama beni zorladın. Beni kendine saplantı haline getirinceye dek zorladın. Seninle paylaşmak istediğim, mutlu etmek istediğim onca çaba onca uğraş, sonunda elime yüzüme bulaştırdım. Artık vaz da geçemiyorum."

Başını çevirip Kaan'a baktı Alper.

"Bazen Keşke Tanışmamış OIsaydık Diyorum.Çünkü Tanışmasaydık, GeceIeri Dünyada Senin Gibi Biri OIduğunu BiImeden UyuyabiIirdim."

Onun kızgın yüzüne bakarken gözlerini kıstı Kaan:

"NeIere değiştim hayaIini bir biIseydin yanımda kaIırdın sonsuza dek!" Derken parmaklarını uzatıp yanağına dokunduğunda kendini geriye çekti Alper.

"Biliyorum.  Aksine bildiklerim ve gördüklerim senden dünyanın öbür ucuna kaçmak istememe neden oluyor. Söylesene hiç vicdan azabı çekmiyor musun? Kendi kuzenini öldürmek nasıl bir duyguydu?" Derken arkasına geçti. Kaşlarını çattı ama cevap vermedi Kaan. "Senin ki sevgi değil Kaan. Senin ki zehirli, hastalıklı bir şey. Bu aşk değil."

Hızla arkasını dönerek onu kollarından tuttu Kaan.

"Değil mi? Değil mi gerçekten? Bu hızla atan şey ne peki? Bu canımı en derin yerlerine kadar acıtan şey ne? Aşk dediğin iki kişilikse eğer, acısı nasıl tek kişilik olur söyle. Yemyeşil olması gerekmez mi? Neden bu kadar karanlık öyleyse?" Alper, ona bakarken, yüzünde ne korku nede gerginlik vardı. Kendi boş bakışlarıyla Kaan'a bakarken onun gözlerinde görebildiği acı, hüzün ve öfkeydi. Öyle olmalıydı. Çekmeliydi. Daha çok, daha çok acı çekmeliydi. Kendisine ve dahi sevdiklerine yaşattığı onca ızdıraptan sonra mutlu olmasına izin vermeyecekti.

"Sen, asıl benim içinde olduğum karanlığı görmelisin." Derken oldukça boştu cümleleri. Ama kızgındı Kaan. Hızla yüzüne eğilip ona baktığında gözlerinde yalnızca öfke görünüyordu.

"Ah görüyorum. Zira tam da oradayım." Deyip onu hızla kolundan çekerek yatağa götürüp ittiğinde. Hiç sesini çıkarmadı Alper. Sırt üstü yatarken bir elini karnına diğer elini başına koymuş onu beklediğinde bir dizini kendine çekerek gözlerini kıstı. Kaan hızla nefes alıp verirken onu izledi. Aniden siyah t-şörtünü çıkarıp üzerine oturduğunda hiç kımıldamadı Alper. Çenesini tutup başını yukarı kaldırdığında Kaan gözlerini kıstı. "Bir şarkı vardı ya hani. Hüzünden bozma mutluluklar yaşıyorum. Tamda o haldeyim işte. Ne kayıp ama."

Hızla dudaklarını öpecekken durdu. Bekledi ve Alper'e baktı. O hareketsiz ve tepkisiz kendisini izlerken başını çevirip tekrar onun üzerine oturduğunda cebinden telefonunu çıkarıp arayan kişiye baktı. Bir anlık tereddütten sonra Alper'in üzerinden kalkarken telefonu açtı ve dışarı çıkarak kapıyı kapattı.

Gözlerini kıstı Alper. Derin bir nefes alırken kalkıp banyoya girdi.

"Sana beni arama demedim mi?" Dediğinde Kaan kaşlarını çattı. Konuştuğu kişi kaza haberini veren adamlarından biriydi.

"Efendim. Biliyorum ama belki bunu duymak istersiniz diye düşündüm." Derken "Devam et." Dedi sert bir ifadeyle Kaan. "Şey, gölden arabayı çıkardılar." Yürürken bir anda durduğunda nefesini tuttu Kaan. "İçinde kimse yoktu. Arama çalışmaları da bitti ama kimseyi bulamadılar efendim. Gazeteciler ve haber muhabirleri de gelmek üzeredirler."

"Nasıl yok lan? Uçmadılar ya?" Diye hırlarken. Hızla nefes aldı. Olabilir miydi? Kuzgun yaşıyor olabilir miydi? "Adamlara söyle, çevrede bakılmadık hiç bir yer kalmayana kadar arasınlar." Deyip kapattığında şoka uğramıştı. Olabilir miydi? Yapabilir miydi sahiden. Kuzgun yaşıyor olabilir miydi? İçini tuhaf bir umut sardığında yavaşça gülümsedi ve basamakları inerek aşağıda ki koltuğa oturdu.

Yaklaşık bir saat sonra merdivende yavaşça çınlayan zincir seslerini duydu ama başını çevirmedi Kaan. Öylece oturmuş karşıda ki ekrandan film  izliyordu. Çıplak ayaklarıyla merdivenlerden yavaşça inmeye başladığında Alper yüzü oldukça donuktu. Üzerinde omuzu açık örme beyaz bir kazak vardı. Altında ise keten siyah bir kapri. Anlaşılan banyo yapmıştı. Sarı saçları nemli görünüyordu. Yavaşça yürürken Kaan'ın arkasından geçerek tezgaha yöneldi. Alper'in ayağına taktığı zincir yatak odasında ki kapının yanından uzatılmış onun tüm evi dolaşabilmesini sağlıyordu. Kaan isterse uzatıp isterse kısaltabiliyordu. Ahşap masaya yöneldiğinde Alper masanın üzerindeki meyvelere baktı. Yukarıdaki yemeği öfkeyle döktüğü için acıkmıştı. Meyve tabağında ki kırmızı elmaya uzandı ve dalından bir salkım üzüm kopardı. Bu mevsimde üzüm olur muydu ki? Umursamadı. İkisini de alarak yere oturup sırtını duvara dayadı. Üzümü salkımından kaldırıp altındaki iri taneciği ağzına atıp çiğnediğinde tadının ekşi olmadığına sevindi. Ekşi meyvelerden nefret ederdi. Kaan dirseğini kırmızı koltuğun başına dayamış tv izlerken başını çevirip kolunun altından Alper'i izledi. Gözlerini kısarken düşündü. İnsanların yemek yemeleri bu kadar şehvetli görünebilir miydi? Yoksa bu ona mı has bir özellikti? Oldukça garip. Yada kendisi kafayı yemekle mi meşguldü bilemedi.

"Neden yerde oturuyorsun Sarışın?" Dedi. Ama ondan ses gelmedi. Kendisini dinlemek şöyle dursun. Dinliyormuş gibi bile yapmıyordu. "Beni görmezden mi geliyorsun?" Dedi fakat hala ses yoktu. "Böyle yaptığında daha mı kolay oluyor?"

Üzümlerini bitirdiğinde, elmasına koyuldu. Bir ısırık alıp çiğnerken dudaklarını yaladı. Gözlerini kısarak o çarpık gülümsemelerinden birini koyduğunda yüzüne Kaan, bakışlarıyla yoğun bir baskı oluşturup onu izlemeye devam etti. Nihayet elmasını da bitirdiğinde Alper oturduğu yerden kalktı. Doymamıştı lakin tamamen aç olmaktan iyiydi. Bu eve hapsedildiğinden beri odasından hiç çıkmamıştı. Sürekli somurtup depresyona girmesi yada bu canavarın altında inlemesi hoşuna gitmiyordu. Çevresine bakarken bu koca salonda neredeyse hiç bir şey olmadığını fark etti. Masanın yanında ki bu iki tahta sandalye hariç, oturacak başka hiç bir şey yoktu.

Oldukça titizdi Alper. O, bir su birikintisi görse üzerinden atlayıp atlamamak için iki kere düşünürdü. Birde şimdi şu haline bir bak? Yer temiz mi değil mi düşünmeden pat iye oturmuş, buradan önce harap bir koltukta iki gün yatmıştı. Boğuluyor olmasının başka sebebi olabilir miydi?

Ne zamana dek burada kalacağını bilmiyordu. Bir gün daha mı? Bir yıl. Yada bir ömür. Buraya alışsa mı bilemedi. En azından kendine eziyet etmeyecekti. Yaşayamayanlar için yaşayacaktı. Sonu ne olursa olsun.

Yürüyerek Kaan'ın oturduğu kırmızı koltuğun en dibine oturdu ve dizlerini kendine çekti. Nasılsa bu adamdan kaçış yoktu. Ondan kaçamıyorsa o yokmuş gibi davranabilirdi. Evet böylesi daha kolaydı. Televizyonda daha önce izlemediği bir film vardı.

"Sanırım daha önce izlemedin." Dedi Kaan, sanki biliyormuş gibi. "Oldukça garip ama güzel bir film. Birbirini tanımayan bir kadın ve adam birbirlerinin gözlerinden kendilerini ve yaşamlarını görebiliyorlar. Aynı zaman içinde ama farklı yerlerdeler. Biri yazı yaşarken diğeri kışı yaşıyor. Tıpkı biz gibi değil mi Alper." Alper başını çevirmeden keskin gözleriyle yan bir bakış attı ama sesini çıkarmadı. " Biri buz gibiyken, diğerinin içinde ateşler var."

Ses çıkarmadan filme daldığında Alper, yaklaşık beş dakika sonra:

"Yanıma gel sarışın." Dedi Kaan. Sesi oldukça otoriterdi. Alper ona doğru uzandığında bir anda ne yaptığına şaşırdı. Ona itaat mi etmişti? Gözlerini kocaman açtığında put gibi kaldı. Gözlerini ona dikip sert bir ifadeyle tekrarladı Kaan. "Yanıma gel sarışın." Ayağının biri koltuktan aşağıda diğer ayağı ve elleriyle eğilmiş dört ayak put gibi kalmıştı Alper. Başını çevirip şaşkın gözlerle ona baktı. "Gel." Elleriyle biraz daha yaklaştığında uzanıp kolunu tuttu Kaan. Örme salaş kazağını sıyırdığında beyaz kollarına baktı.

"Tekrar kendine zarar vermemişsin." Derken gülümsedi. Alper gözlerini devirip kendini geri çekecekken bileklerinden tutarak kendine çekti Kaan.  Dişlerini sıkarken Alper bekledi ve yavaşça kendi bacaklarını açıp onun bacaklarının üzerine oturdu. Kaan ise ellerini bırakıp onun kalçasını tutarak kendine çekti. Birbirlerini izlerlerken Kaan yüzünü Alper'in göğsüne gömerek derin bir nefes aldı ve parmaklarını nemli saçlarına daldırırken tutup çektiğinde beyaz boynunu öptü. Dudaklarını yavaş yavaş kazağın yarım yakasından görünen boynunun kalan kısmına doğru sürerken onun titrediğini hissediyordu. Bu onu heyecanlandırırken  hassas noktalarını bulmakta da gecikmiyordu. Gözlerini açtığında Alper, hızla nefes alıp vermeye başladı. Vücudunu garip bir auro bastığında göğsü ve karnının ortasında oluşan o baskın karıncalanmanın yarattığı his vücuduna yayılan tuhaf bir sıcaklığa dönüşüyordu. 

        Kaan onu okşayıp koklarken sıkıca kendine bastırıp tüm vücudunu bir mengene gibi sardığında, Alper de  iki yanında beklettiği ellerini açıp kapayarak ona dokunmamak için kendine hakim olmaya çalışıyordu. Ama bu oldukça zordu. Zira bu elinin altında ki canavar nerelere dokunup okşayacağını iyi biliyordu. Altında ki baskın karakterin canlandığınada emindi. Vücudu neredeyse o ne isterse koşulsuz yerine getiriyor gibiydi. Sanki kendisini artık dinlemiyormuş gibi. Bu nasıl olurdu? Vücudunun sahibi kendisi değil miydi?

Alper'i kollarıyla kendisine bastırırken ikisinden de küçük çaplı bir inleme geldiğinde bir eliyle onun başını tutarak kulağının altını ve boynunu öpmeye devam etti. Alper kontrol edemediği elinin birini onun başına bastırdığında Kaan kalçalarından tutarak birden ayağa kalktı. Alper düşmemek için bacaklarını onun beline doladığında Kaan merdivenlere yürümeye başlamıştı.

"Ah, canım yanıyor." Diye fısıldarken Alper, ısırdığı yeri biraz daha dişledi Kaan, o anda  inleyerek başını geriye attı  Alper. "Ah, ah Kaan."

Merdivenlerden çıkarken sırtını duvara dayadığında nefes aldı  ve hızla kalan basamakları da çıkarak odaya girdiğinde Alper'i yatağa yatırdı ve onu izlerken  üzerindeki gömleği çıkarmaya başladı. Alper de onu izlerken gözlerini kıstığında hızla nefes alıp veriyordu. Gömleğini çıkarıp üzerine eğildiğinde Kaan tam dudaklarını öpecekken bir ses duydu. Giderek yaklaşan bir ses. Alper kısık gözleriyle ona bakarken Kaan aniden doğruldu. Altında Alper yatarken bir dizi yatağın üzerindeydi. Geriye dönmüş açık pencereye bakarken yavaşça gülümsedi.

"Tanrım. Bunu yaptığına inanamıyorum."

Alper de yavaşça doğrulduğunda pencereden yaklaşmakta olan helikopteri gördü. Kim geliyordu ki?

Gecenin karanlığında görünen helikopterin ışıkları bakanı kör edebilirdi. O yavaşça evin terasına yaklaşırken içinde Timuçin'in kızgın yüzünü görebiliyordu Kaan. Gülümseyerek onu izlerken helikopterden ip örgülü bir merdiven salladığında aşağıya doğru indiğini görünce kahkaha atmaya başladı.

"Aman allahım Timuçin. İyice kafayı yedin." Timuçin, hızla terasa atladığında gözlerinden neredeyse ateşler çıkıyordu. "Bir film sahnesinde miyiz dostum. Ne bu sinir? Ayrıca sürekli münasebetsiz zamanlarda rahatsız ettiğini fark ettim ve bu oldukça sinir bozucu." Derken Kaan iki elini de beline koydu. Alper gözlerini kocaman açmış Timuçin'e baktığında yüzünde şaşkın bir ifadeyle ne diyeceğini bilemedi.

"SEN NE HALT YEDİĞİNİ SANIYORSUN LAN..." Diye bağırdığında Timuçin. Aşağıda ki kapı hızla vurulmaya başladı.

"Başka kimi getirdin Timuçin?" Derken kaşlarını çatmaya başlamıştı Kaan.  Kapı bir iki adam tarafından kırıldığında içeriden gelen bir sesle bir kez daha irkildi Alper.

"LANET OLSUN TİMUÇİN. BU YAPTIĞINA İNANAMIYORUM. AKLINI MI KAÇIRDIN SEN?" Helikopterden öylece inerken durduramamıştı onu. Etrafa bakınırken tekrar söylendi Eren: "Alper. Neredesin?"

          Sesi duyar duymaz merdivenin başına koştu Alper. Başlığı tutarken Eren'e bakmaya başladı.

"Aman Allahım Eren. Sensin. Bu sensin. Yaşıyorsun." Derken neredeyse ağlayacaktı Alper, hızla aşağı ineceği sırada yanına geldi Kaan ve Alper'i belinden kavrayıp tutunca debelendi Alper. "Kaan, Kaan bırak beni ne olur. İzin ver bir kez yanına gideyim."

"HAYIR..." Diye yüzüne haykırdığında, ona bağırdı Eren.

"Lanet olası piskopat herif. Neye çevirdin Alper'i böyle. Çek lan elini ondan." Diye merdivenleri çıkarken

"YAKLAŞMA LAN." Diye bir kez daha bağırdı Kaan. O anda durdu Eren ama bir basamak önünde Timuçin vardı. Eren le ikisini izlerken Alper. Öfke tüm yüzünden okunuyordu kuzgunun.

"Ne yapacaksın? Ne yapacaksın söyle? Vuracak mı, Öldürecek misin? İleri gittin Kaan. Oldukça ileri gittin. BANA NASIL ATEŞ EDER, SONRADA BASIP GİDERSİN LAN."

"HAK ETTİN. ÇIKMA KARŞIMA DEMEDİM Mİ? NE BOK YEMEYE HALA BURADASIN?"

Kaan'ın yüzüne bir yumruk savurduğunda Timuçin. Elinden kurtulmuştu Alper, o anda koşarak Eren'in yanına gittiğinde Kaan'ın bahçede ki üç adamı içeri daldı. Timuçin'in adamlarına silah doğrulttuklarında Kuzgun, Kaan'ı çenesinden tutarak duvara sabitledi. Ölümcül gözlerle yüzüne bakarken Kaan'ın perçemleri yüzüne düştü öfkeliydi ama yinede vurmadı Timuçin'ê. Zira yaşadığına mutluydu.

"Ne zamandan beri bana silah doğrultur oldun sen. Bu canavarlığın limitlerini aşan adamda kim böyle?" O dehşetle gözlerine bakarken, gözlerini kıstı Kaan.

"Yaşadığına sevindim." Diye fısıldadığında dondu kaldı Timuçin. Bir adım geri attığında onun yüzünü izledi. Şaşkın bakışlarla:

"O sen miydin yoksa?" Diye sorarken , başını yavaşça iki yana salladı Kaan. "O zaman nereden biliyorsun lan?" 

"Git buradan Timuçin." Dedi. "Onu almana izin vermem. Ancak beni öldürdüğünde alabilirsin. "

Kuzgun onun kararlı yüzünü izlerken söylediğinin yada söyleyeceklerinin ona kar etmeyeceğini anlaması uzun sürmedi. Zira şuanda ne derse desin dinlemeyecekti. Onunla kavga etmekte en son yapacağı şeydi. Sonuçta Eren'in istediğini yerine getirmişti. Kendisine Kaan ı bul demiş ve o da iki sefer bulmuştu. Ayrıca Alper'i kurtarmak gibi bir sorumluluğu da yoktu. Tek düşündüğü Kaan dı. Tıpkı Eren'in tek düşündüğünün Alper olması gibi. Merdivenlerden aşağı baktığında Eren'in, Alper'i arkasına almış hızla nefes alıp verirken gördü. Ve gözlerini kıstı.

"Alper gitmek istiyor musun?" Diye sorduğunda o önce Kaan'a baktı sonrada Timuçin'e dönerek yavaşça başını salladı. "Eğer gerçekten seviyorsan onu. Sence bu yaşam tarzını hak ediyor mu? Bu durumuna üzülmüyo musun?" Diye sorarken yavaşça Kaan'a döndü Kuzgun.

"Onu istiyorum. Beni istemese de. Bu haline ondan çok üzülsem de, Senden beni anlamanı bekleyemem Timuçin, Lakin yapamam da,  ondan vazgeçemem ben."

Başını salladığında Kuzgun, Kaan'a bakmadı. Merdivenleri tek tek inerken Eren'e bakıyordu. Eren öfkeyle Kaan dan gözünü ayırmazken Alper'in bacağında ki zinciri gördü Timuçin. Uzun bir zincirdi. Adamlara silahlarını bırakmalarını emrettiğinde diğerleri de bıraktılar.

"Ne oluyor Timuçin. Gidiyor muyuz tamam mı?"

"Eren, bu durum. Çok daha karmaşık."

"Neresi karmaşık? Bunun için gelmedik mi onca yolu? Gideceğiz işte tamam." Alper'in Eren'in omuzunu tuttuğunu gördüğünde Eren'i kolundan tutarak kendine çekti Timuçin. "Ne yapıyorsun?" Derken Eren, onu sıkıca tutmaya başladı  ve keskin gözleriyle Alper'i izledi Kuzgun. Ne yapmak istediğine kara vermek ister gibi bir hali vardı. Yaklaşık bir dakika sonra:

"Çöz şu zincirleri Kaan." Derken, öfkeyle atıldı Kaan.  Hızla küfrederek gelirken  biranda onu kolundan tutup iki elini de arkasında birleştirdi Timuçin. Eren Timuçin'e bakarken gülümsedi:

"ALPER. Sakın bir adım daha atayım deme. Ne yaparsan yap. Seni bulurum biliyorsun. Kime zara vereceğim umrumda değil. Gidemezsin. Kaçamazsın benden. Ölünceye dek peşinden ayrılmam." Diye hırladığında Kaan, zincirlere ateş ederek kopardı Eren.  Fakat Alper başını aşağı eğmiş bekliyordu.

"Hadi Alper..." Diye bileğinden tuttuğunda o kımıldamadı.

"Git." Dedi usulca.

"Ne?"

"Git Eren. Çek git. Bir kez daha gelme buraya."

"Ne diyorsun sen? Saçmalama Alper. Gelsene..." Diye diretirken şaşkın gözlerini ondan ayırmadı Eren.
"Git dedim sana." Diye başını kaldırırken bağırdı. "GİT LANET OLSUN. BIRAK BENİ. İYİYİM BEN YAKLAŞMA BANA GİT BURADAN. GELME BİR KEZ DAHA. NASIL İSTİYORSAN ÖYLE BİR HAYAT SÜR. İSTEMİYORUM, İSTEMİYORUM HİÇ BİR ŞEY. NE KURTULUŞ, NE ESARET. HİÇ BİRİ UMURUMDA DEĞİL. LÜTFEN GİT." Derken geri geri gitmeye başladığında Alper, titreyerek ağladığını fark etmedi. Ona bakarken Eren de Timuçin de şaşkındı. Ne diyordu o öyle?

"Lanet olsun Alper, isterik bir stockholm sendromu yaşıyorsun. Burda kalmak istediğin falan yok. Seni almadan hiç bir yere gitmem."

"Onu al Timuçin. Al ve gidin buradan. Böyle giderse, ben... Benim yüzümden kimse yaralansın istemiyorum. Burada kendi arzumla kalıyorum. Defolup gidin buradan." Dedi ve kulaklarını kapayarak sırtını duvara yaslayıp yere eğildi. O anda hızla ona koşacakken Eren'i kolundan tuttu Kuzgun.

"Bırak beni. Timuçin. Bırak mantıklı konuşmuyor. Aklı karışık. Şuan hasta sayılır." Diye debelenirken Alper'e baktı kuzgun ve Eren'i kolundan tutarak onun bağırışları eşliğinde dışarıya sürükledi. Çok geçmeden de helikopterin sesi duyuldu.

Kaan başını çevirip baktığında Alper'in içler acısı halini izledi. Ve bir kez daha söylemeden edemedi. Eğer aşk iki kişilikse acısı nasıl tek kişilikti?

Resimdekiler  Alper ve Kaan...

YORUM VE VOTELERİNİZDEN beni eksi etmeyin. beni özleyin anacım..:P çüzz....

Продовжити читання

Вам також сподобається

MİHRİMAH/ Yarı Texting [+18] Від Medusa

Підліткова література

1.4M 51.6K 54
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Defne çocuk ruhlu biridir. Bir akşam canının sıkıntısı ile anonim bir uygul...
BUL BENİ Від Beyza Alkoc

Підліткова література

404K 31.2K 10
Boş kalan son sayfa dolmadan, kibritler yere saçılmadan, yanan son mum sönmeden, bu yabancı duman her yanımızı sarmadan ve onlar beni bulmadan bul be...
TAKINTI Від asranixa

Підліткова література

1.6M 28.4K 34
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...
Gecenin Ucunda | Texting Від cizgilisari

Підліткова література

1.7M 89.4K 48
En yakın arkadaşının hattını değiştirmesi sonucu, ona yeni numarasından mesaj atmaya çalışan Ada, aslında mesajı attığı kişinin bir yıldır hoşlandığı...