Şirkette işlerim bitti. Akşama doğru çıktım. Zeynep'le buluştuk. Deniz kenarında yürüyorduk. Kolumu omzuna atıp onu kendime çektim. Diğer elimi cebime soktum.
"Bizim sanırım güzel bir tatile ihtiyacımız var. Hıh? Ne dersin güzelim?"
"Ben seninle her yere gelirim sevgilim."
"Hmm.. Öyle mi?" dedim gülümseyerek.
"Öyle." dedi ve güldü.
Kafasını kaldırıp bana baktı. Dudaklarından minik bir öpücük aldım. Daha sonra alnından öptüm.
Yürümeye devam ediyorduk. Arada saçlarına minik öpücükler bırakıyordum. Gökyüzüne baktık. Uçan kuşları görünce:
"Yaa ne güzel uçuyorlaarr.. Keşke bizde uçabilsek dimi aşkım?" dedi gülerek.
"Atlaa.." arkama geçip birden sırtıma atladı. "Hoop.."
"Vuhuu.. Uçuyorummm.." kollarını iki yana açtı.
"Dur bakiyim.. Sen sıkı tutun." kollarını boynuma doladı, ben kollarımı iki yana açtım. "Senin kanatlarında, ayaklarında, ellerinde ben olurum." dedim gülümseyerek.
Kollarımı iki yana açarak koşmaya başladım. Yanaklarıma kocaman öpücükler bırakıyordu.
**
Daha sonra arabama bindik. Hava kararmıştı. Arabayı Yağmur'un pastanesinin önünde durdurdum.
"Ya senden ayrılmak o kadar zor ki.." dedim yanağını okşayarak.
"Benim içinde öyle. Ama olsun.. En azından bizde sabah buluşuruz."
"Ben nasıl beklicem o kadar ya.."
"Olmadı telefonla konuşuruz." dedi ve gülümsedi.
"Kendine iyi bak." dedim, sarıldık. Yanağından öptüm. "Görüşürüz."
**
Sabah kahvaltı yaparken Yağmur aradı ve konuşmak istediğini söyledi. Onu evime çağırdım. Salona geçtik.
"Bak.. Yine Zeynep'ten uzak dur falan diyeceksen asla."
"Bu sefer öyle bir şey demicem. Çünkü Zeynep mutlu."
"E iyi madem."
"Doktor dedi.. Zeynep'le daha önceden yaşadığınız şeylerden kaçın Kerem. Ona eskiden yaşattığı hiçbir şeyi bir daha yaşatma. Ona söylediğin cümleleri, beraber gittiğiniz yerleri.. Hiçbirini yapmayın. Eğer ona bir şeyler hatırlatırsan hafızası yerine gelir."
"Anladım.."
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
~Zeynep~
Gözlerimi yavaşca araladım. Kafamı yana çevirdim kıvırcık saçlı bir oyuncak bebek vardı. Gülümsedim. Kafamı kaldırıp saçlarımı düzelttim.
Daha sonra ayağa kalktım. Yere baktım. Yerde bir gül, bir yapboz parçası ve bir parça çikolata vardı. Onları alıp odadan çıktım. Merdivenlerden, dış kapıya kadar bir yol vardı çikolata, gül ve yapboz parçasıyla..
Hepsini yavaş yavaş topladım. En son kapının önündeki kalmıştı. Onuda aldım ve tam o sırada kapı çaldı. Açtım. Korumalarından biri çiçek getirmişti. Aldım.
İçeriye geçtim. En sevdiklerimdendi, beyaz güller.. Kokusunu gülümseyerek içime çektim. Bir not vardı. "Özlemlerin en güzeli seni özlemek. Ve hayatın tadı sabah kalktığında senin var olduğunu bilmek.. Gününde gülüşün gibi güzel olsun. Günaydın Peri Kızı."
Çiçekleri bir vazonun içine koydum. Daha sonra yapboz parçalarını birleştirdim. Ortaya bizim fotoğrafımız çıktı, gülümsedim.
Mutfağa gittim. Not kağıdını buzdolabına yapıştırdım. Bardak alıp su doldurdum. Kafamı kaldırdığımda açık unuttuğum dolabın kapağına sertçe kafamı çarptım. O sırada not kağıdındaki Peri Kızı yazısını gördüm.
-Flashback-
"Ya sen neden bana Peri Kızı diyorsun."
"Çünkü Peri Kızı gibi kokuyorsun.."
-Flasback son-
Bir şeyler gözümün önüne kesit kesit gelip bir anda yok oluyordu. O an elimdeki bardağı yere düşürdüm. Bir elimle sandalyeden tutundum. Elimi alnıma koyup gözlerimi kapattım. Başıma çok feci bir ağrı saplanmıştı. Nefes almakta güçlük çekiyordum.