monacrómach

By mercuriety

2.8K 175 88

'kurtarılabilmek için ölümün kıyısına kadar gelmek gerekiyordu.' second raund \end More

prologue
I can plainly see.
the call of the void
sessiz yağmur lambaları
sourness\an chéad
kelimelerin ışıklı yıldızlar
yaralı ve derisi yüzülmüş cümleler
death embryos
the sleep of reason produces monsters
our souls is still hand in hand
heart drowning in fingertips \ r2
ışıklı bir ağız
night 0000cm \ dialogues
kelime hücrelerinde
black nights cold ırises
yumuşak dehşet
giyotin gibi bir inanç \final

beynimde doğum sancıları

113 8 9
By mercuriety

'' Zor...aslında büyük ihtimalle oldukça zor.Hangi paralelden bakarsan bak,melankoli her zaman acıyla sevişir.''

Jooyoung kapıyı açmak için ayrıldığında sadece o ve ben kalmıştık.Bir ara çok yarım ve fazla saniyelik bir anda gözlerimi kaldırıp Baekhyun'a baktım,önündeki soya fasulyesinden bir tanesini yemek çubuklarının arasına sıkıştırmış, ölmesi için elinden geleni yapıyordu.Kumral tenine nazaran daha koyu olan siyah saçları uzamış,gözlerinin biraz aşağısına sarkıyordu.O sırada gözlerim daha önce fark etmediği bir şeye takılmış ve oraya kilitlenmişti.Elinde küçük bir sargı vardı.İşaret parmağından avuç içine uzanıyordu.Gözlerimi kısıp daha dikkatli bakmaya çalışırken Jooyoung çoktan yanındaki misafiriyle içeri girmişti.

''Oh, Autumn! Sensin!'' dedi,bir hafta önce nehrin kenarında otururken,gerçekliğini sorguladığım çocuk.Burda bizimleydi? Ve daha da kötüsü adını hatırlamıyordum,.. Park Chenyang ?

''Siz ikiniz taşınıyor musunuz?'' diye araya girdi Jooyoung,elini omzuna attığı çocuğun oturması için Baekhyun'un yanını işaret ederek.Çocuk,gözlerini ve sırıttığı ifadesini bozmadan bana bakmaya devam ettiğin de çoktan masadaki yerini almıştı.Ayrıca cevap olarak nasıl bir şey söylemem gerekirdi kestiremiyordum.Burda ne dönüyordu tam olarak ?

''Geçen haftadan beri başımın etini yediğin Autumn'ın erkek arkadaşı(!)'' Baekhyun hiç beklenmedik bir anda Young'un sözünü bitirmesini bekler gibi çıkıştığın da nefesim boğazımın içinde kaybolmuştu.Erkek arkadaş mı? Şaka mı bu? Geldiğimden beri bana göz ucuyla da olsa bakmadı ve şimdi sırf o geldi diye cümlelerini tükürür gibi sarf etmesi sinirlerimi bozmuştu.

Masa da bir an ölüm sessizliği gibi bir şey oldu ama kimse ölmedi.İşler ne ara bu kadar karıştı, Tanrım!!

Ellerimi masanın üzerinde katlettiğim sıra da herkesin -Baekhyun hariç- kafası karışık bir şekilde bana baktığını hissettim.Sanırım ortada büyük bir yanlış anlaşılma vardı ve bunu düzeltmekte tamamıyla bana düşüyordu.Nefesimi düzene soktuktan sonra her şeye açıklama getirmek için hazırım diye düşünürken dakikalardır adını hatırlayamadığım uzun boylu çocuğun adı nihayet aklıma gelebildi.

''Chanyeol,arkadaşım ama düşündüğünüz anlamda değil.Han nehrinin orda tesadüfen karşılaştık.Evet benden bu kadar.Açıkçası ben şu an ikinizin arasındaki ilişkinin boyutunu merak ediyorum.?'' diyerek okları Jooyoung'a çevirdim.Benim yapacağım açıklama bu kadardı ve bence gayet net ve öz bir şekilde açıkladım da.

''Chanyeol bizim grubun bateristi.Size hiç bahsetmediğim,daha doğrusu sana hiç bahsetmediğim grubumuzun bateristi Autumn.Baekhyun erkek arkadaşın olduğunu söylediğin de inanmamıştım ama ikinizin tanışmış olmasına sevindim.Daha önce tanıştığınızı bilseydim daha iyi bir mekan seçerdim ama bu seferlik idare edin.''

Gayet güzel şeyler ve güzel cümlelerle konuşuyorduk ama masadaki garip ve gergin hava gram eksilmemişti.Chanyeol'ün varlığıyla Baekhyun'a duyduğum bütün hisler yok olup silinmişti.Başından beri zaten görmezden geliniyordum,bu döngüye ben de onu görmezden gelerek karşılık verecektim ve artık daha rahattım.Yemek çubuklarıma sarılıp yemeklerden yemeye başladım.

''O gün arkadaşınla gittiğin de aslında gitmene izin vermek istemedim.Arkadaşın pek tekin görünmüyordu.Sen... iyisin değil mi? Yani bir şeyin yok??''

Gözlerimi masa örtüsünden kaldırıp Chanyeol'e baktım.Beni merak mı etmişti ?Arkadaşım pek tekin mi görünmüyordu? Acaba şu an tekin görünmeyen o arkadaşımla yan yana olduğunun farkında değil misin?
Ayrıca Baekhyun benim arkadaşım mıydı?
A r k a d a ş ı m...
Sahi aramızdaki mesafe arkadaşlık boyutlarına kadar düşmüş müydü?
O an sanki,göğsümün uzay boşluğunda dönmekte olan kırık yıldız parçaları kalbime battı.Çıkarmaksa yine dostluğumuza düştü; ve o, fetus kadar küçük parmaklarıyla kalbimin sızlayan etinden git gide daha fazla içeri girmek isteyen kırık yıldız parçalarını teker teker ve özenle çıkardıktan sonra yok oldu.

Baekhyun, tabağındaki yemeklerle giriştiği savaşta sanırım sona yaklaşıyordu.Nefesinin hırıltı sesi dudaklarından fırlamak için can atıyor gibiydi.Çenesinin arkasına uzanan dişlerini sıktığını tam karşıdan görebiliyordum.Chanyeol'ün söylediklerine kızmış olma ihtimali yüksekti, o sıra sessizliğini bozup ''...arkadaşı değilim.'' diye mırıldandı ama çok saydam ve somut olmayan bir inilti gibi çıkmıştı ve sadece benim duyabileceğim kadar sessiz...

''Elbette iyiyim.Baekhyun sandığın gibi biri değil.'' deyip küçük bir tebessüm verirken ''O an onunla gitmem,verilebilecek en doğru karardı.'' diye yanıtladım.

Bir süre sonra yemeklere odaklanıp konuşmayı bıraktık.Yemekler bittiğinde ise,Baekhyun çoğunlukla sessiz kalmayı tercih ettiği için muhabbet,Chanyeol, ben ve Young arasında gidip geldi.Muhabbetin ortasında bir ara Chanyeol, bu akşam konserleri olduğunu ve eğer ben de gelebilirsem sevineceğini söyledi.

Jooyoung beni yakından tanıdığı ve akşam dışarı çıkmaktan hiç hoşlanmadığımı bildiği için bilerek konserlerine davet etmiyordu. Ben,öyle çok fazla dışarda takılmaktan hoşlanan kriterde biri değildim.Daima odamda ve bilhassa yatağımda saklamak, Tanrı'nın bile veremediği huzuru veriyordu.Haliyle konsere gitmek benim için fazla absürd bir hareket olurdu.Ama bir seferlik taviz verebilirdim.Birkaç mikro saniye düşünüyormuş gibi yapıp birden 'evet' dedim.Değişiklik her zaman morfin gibi aradığım bir şey olduğu için bu gece o konsere gidecektim...

Sabah ki kaostan sonra üç erkeğin arasında sadece tek kalmak içimde bütün özgürlüğüyle sallanmakta olan feminizmi kızdırmıştı.Bu yüzden hızlıca Jooyoung'un masayı kaldırmasına yardım edip eve koşmuştum.Onlar zaten konser için prova yapacaklardı,Baekhyun'un ne yapacağından emin değildim ama muhtemelen başıboş olarak o ve ben kalacaktık.Bu yüzden bu riski göze alamayıp eve ışınlandığım iyi olmuştu.

Zamanı, önce ılık bir duş, duşun ardından ise her zamanki gibi pencerenin önünde sallanan sandalyemin kucağında Sylvia Plath okuyarak geçirdim.Yaralı kadın yazarlarının kelimeleri bana her zaman çekici gelir ve her zaman bu çizginin dışına çıkmadan sadece ve daima onları okurum;çünkü acının ham ve işlenmemiş halini onlardan daha iyi betimleyen yazar bulamazsınız.Onların inşa ettiği acımtrak sözler,beyninizin her zaman daha dinç ve aklı başında durmasını sağlar. Onlar bunu bilerek yapmazlar, kalemi ellerine aldıklarında acının yönlendirmesiyle dökülürler parça parça...Sonra geriye ben gibi bir türlü doymayan canavarlar bırakırlar.Virginia Woolf,Füruğ... ve daha nicesi canavarlaşmamda en büyük rolü olan yazarlar...
Kitabı nazikçe kapatıp,saati kontrol ettim.Saat 6'ya geliyordu.Ne çabuk akşam olmuştu ve ben saatlerce camın önünde güneşin döngüsüyle burun buruna olduğum halde gittiğini görmemiştim, akıl alır gibi değildi.Zamanın bu kadar çabuk ve hızla akıp gitmesi ölümün nefesini solumama neden oluyordu.Vakit akıp gitmekte bu ısrarcı olmamalıydı,yaşamak isteyecek kadar korkuyordum ölümden.
Düşünceler, kararan gökyüzünün önüne atılmayı bekleyen yıldızlar gibi bir biri ardınca belirmeye ve üstünde düşünülmek istercesine çoğalmaya başlamıştı.Şu an bunları düşünmek istemiyordum.Elimdeki kitabı piyanomun üstüne koyduktan sonra başımı arkaya bıraktım.Arkaya bırakmamla birlikte tekrar sallanmaya başladı.Gözlerim kaşındığı için birkaç defa gözlerimi okşayıp aynı anda sandalyeden ayrıldım.

Saat 6:30. Konser saat 8 deydi ve ben bu zaman içinde rahat rahat hazırlanır üstüne bir kaç dakika daha uyku çekerdim.Dolabımın karşısına geçip çoğunlukla siyah ve onun tonlarında olan giysilerime göz attım.
''Anlaşılan yine her zamanki gibi siyah takılacaksın Autumn.Şu gömlek fena değil aslında.Ama yok bu bluzle uymaz onun kesimi farklı.Ayrıca o elindeki 5 parça da ne? Tamam lahana gibi giyinmeyi seviyorsun ama bu defa olmaz.'' diye mırıldanıp elimdeki fazlalıkları yerlerine bıraktım. Eğer odamda yalnızlıkla birlikle kalıyorsam, giyinirken kendi kendime konuşmak benim için vazgeçilmez bir alışkanlık.Ve ben her zaman bunu asla es geçemeden yapmaya devam ederim.
Siyah kayık yaka bir bluz seçip giydikten sonra onun üzerine arka plan itibariyle siyah ama üstünde beyaz şeritlerle oluşturulan kareli gömleği geçirdim.Fon olarak siyah kareli bir defter görünümünde gömlek de diyebiliriz buna. Normalde gömleklerimi iliklemekten nefret ettiğim için bu kez de öyle yapıp iliklemek yerine serbest kalmalarına izin verdim.Son olarak siyah bir pantolon tercih edip, yine siyah olan postallarımı ayaklarıma geçirdim.Bağcıklarını sıkmak yerine birkaç tanesini açıp ayakkabının salaş görünmesini sağladım.Böyle daha çok hoşuma gidiyordu.
Giyinme işini bitirdikten hemen sonra aynanın karşısına geçtim.Geriye son rötuş ve saçlarım için birkaç müdahale daha kalmıştı.Aynada kendimi gördüğüm de, içimden 'konser yerine cenazeye mi gidiyorsun Autumn?' diye çıkıştım.Gömleğimin beyaz blok kareleri dışında her yerimden siyah fışkırıyordu ama tarzım buydu.İç sesimi bir odaya kapatıp üstünden kilitledim.

Aşağıya indikten sonra askıdan siyah oversized paltomu alıp hemen yanında asılı duran kırmızı şapkayı almayı ihmal etmeden,nihayet evden çıktım.Çok dışarı insanı olmadığım için neyin uygun olup neyin olmadığını bilmiyordum.Bu zamanlarda sığındığım tek renk siyah oluyordu.Bu sefer onun biraz dışına çıkıp mat kırmızı ve üzerinde boyutlarıyla gezegenleri andıran inci taneleri olan bir şapka takmıştım. Umarım konserde gelinin görümcesi gibi bir izlenim vermem...

Hava soğuk olmasına rağmen düğmeleri olan hiçbir kıyafetimin önünü kapatmadan yürümeye başladım.Ellerim ceplerimde ve başımda şapkam olduğu müddetçe sorun yoktu.Konserin olduğu yer çok uzakta olmadığı için yürüyerek gitmek en doğru karar olmuştu.Her şeyi böyle salaş ve özgür seviyordum. Hayatta böylesine özgür olmak sınırsızlığın zirvesiyle sevişmek ve bundan daha kusursuzu hiçbir duygu da yoktu.
Yaklaşık 20 dakika yürüdükten sonra konserin yapılacağı yere geldim.Karşımda düşündüğümden daha fazla kalabalık ve ilgi vardı.Mekanın dışında boy boy afişler,afişlere bakarken bile dibi düşen kızlar....Sadece fotoğrafa bakarak çığlık atan kızlara gözlerimi bayarak baktıktan sonra gözlerimi konser için geldiklerini düşündüğüm insanlara çevirdim.Çok fazla insan olduğu için izdihamın kucağına atlamamak adına birkaç metre geride durdum.İtip kakmanın anlamı yoktu.Ne de olsa hepimiz konser için gelmiştik ve geldiysekte eninde sonunda o yere girecektik.

Cebimdeki djarumu çıkarıp ucunu yaktığımda kalabalık biraz olsun azalmıştı.Kalabalığın azalmasıyla arkamda birikmeye devam eden insan kümesinin büyümesi eş zamanlıydı.Djarumdan közlenmiş karanfil tadını daha fazla almak amacıyla derin bir nefes çekip içeriye girmek üzere minik adımlar atmaya devam ettim.Bu sırada dinlediğim şarkı bitmiş yenisi başlamıştı.Elimi rahatsızca cebimden çıkarıp saati kontrol ettiğim de konserin başlamasına son 55 dakika vardı.Bir an önce o lanet mekana girseydik olurdu,çünkü her an delice bir karar alıp geri dönebilirdim.
İnsanların hareketlerini izlemekten yorulan başımı ayaklarıma sabitlediğim de yakın olmaması gerekirken yakınımda olan birkaç kişinin varlığını hissettim.Başımı kaldırıp kim olduğunu teyit edeceğim esnada kızın biriyle yüz yüze geldim.Kim olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu, onu ilk defa görüyordum.Boş ama meraklı gözlerle yüzüme bakıyordu. Arkasında ellerini ağızlarına kamufle eden kızların bakışları da bizimleydi.Kulaklığımı kulağımdan çıkarıp bakışlarına''Anlamadım?'' diyerek cevap verdim.
Karşımda duran ve benden 3-4 santim kısa olan kız sorusunu tekrar edermişcesine bir tonla konuşmaya başladı.

''Acaba...idol müsünüz?'' dedi sanki evet dersem üstüme atlayacakmış gibi.Sorusunu duyduğum anda içimde kahkahalar patlamaya başladı.Dakikalardır bana bunun için mi bakıyorlardı ?Neremle gülsem şaşırdığım bu durumu sadece kuru bir hayırla geçiştirdim.İdol sanılacak kadar gösterişli giyinmemiştim.Ya da giyinmiş miydim ?

Sonunda içeri girebilmiştim.Sahne çok yukarıda olmadığı için samimi ve geniş bir ortamdı.Hemen akabinde yanında duran alkol standını saymazsak tabi.İçeri girdiğim ilk anda Young'u ya da Chanyeol'ü görmek amacıyla etrafa bakınmaya başlamıştım.Belki geldiğimi belli edersem daha iyi olacağını düşündüm.Sahne de birkaç kişi vardı ama ikisi henüz ortalarda yoktu.Her yönden etrafımı çeviren kızlar ve yandan kısa bir bakış atıp yanındakini dürten kızlar sıkmaya ve nefes darlığı yapmaya başladığın da Chanyeol sahneye çıktı ve bateri takımına doğru yürüdü.Chanyeol'ün çıkmasıyla büyük bir bağırış kopmuştu.Kulağımda kulaklıkla son ses müzik dinlememe rağmen çığlıklar kulağımda patlamıştı adeta.Chanyeol'ün geldiğini görür görmez kalabalığı yararak sahneye çıktım.Jooyoung'un nerde olduğunu sormak ve ona destek olmak istiyordum.Belki Chanyeol nerde olduğunu bilebilirdi.

Ona yaklaştığımı görünce beni kısa ve derin bir bakışla süzdükten sonra gülmeye başladı.Ben de gülüşüne karşılık verip Jooyoung'un nerde olduğunu sordum.

''Arkada mikrofonunu takıyordu,çıkar birazdan.''dedi,baterisiyle ilgilenmeye devam ettiği sırada.

''İlk konseriniz mi?''

''Aslında hayır ama evet,bu kadar büyük bir yerde ilk olacak...Şapka yakışmış.''

''Teşekkür ederim.''

''Gelmişsin.'' Ses,Jooyoung'un sesiydi.Sesini duymamla arkamı dönüp ona sarılmıştım.O da kollarıyla sırtımı çevrelemişti.Yine aynı etki... yine aynı güven...

''Yalnız bırakmak istemedim.'' diye yanıtladım onu,yüzüme değen kıvırcıkları arasından.Sarılmamızla birlikte konsere gelenlerin arasından 'ooooo' sesinin yükselmesi bir olmuştu.Utanarak sarılmayı bıraktım.Ben onları tamamen unutmuştum?!!

Young ellerini çapraz yapıp reddedercesine gülümsediğin de daha fazla sahneden durmamın zararlı olacağını düşünüp,aşağı indim.Geldiğim yer arkalara yakın bir yerdi ama şimdi en öndeydim.İçimden biraz buna güldüm,ayrıcalık gibi hissettim çünkü. Biraz sonra zaten konser başlamış ve dinleyenleri farklı yerlere götürmüştü.Grubun vokalisti Jooyoung, bateristi ise Chanyeol'dü.Chanyeol aynı zamanda Young'ın back vokaliydi. Müthiş bir uyum!

Konser,nasıl sona geldiğimizi anlamadığım bir hızla geçip gitti.Seslendirilen parçalar slow ve hareketli olarak dengelemiş ve kısa tutulmuştu.Son şarkıya giriş yaptıklarında Young konuşmaya başladı.Şarkı diğerleriyle benzer değildi, daha derin ve farklı bir aurası vardı.
''Millet, umarım eğleniyorsunuz.Biliyorum bitmesini hiç istemediniz ama diğer konserlerde hep beraber olacağımızı söyleyebilirim.Biraz sonra dinleyeceğiniz şarkının benim için ayrı bir anlamı var... Oh,sözlerini yıllardır birlikte büyüdüğüm dostum,kardeşim yazdı.Ve bu gece bize piyanosuyla eşlik edecek.Umarım beğenirsiniz...'' deyip konuşmasını bitirdikten sonra gitarıyla ritme eşlik etmeye başladı.Şarkının sözlerini çok yakın dostunun yazdığını söylediği kısma takılmıştım.

Haven't you seen me sleep walking
-Beni uykumda yürürken görmedin
Cause I've been holding your hand
-Çünkü senin elini tutardım
Haven't you noticed me drifting
-Benim sürüklenişimin farkında değildin
Oh, let me tell you I am
-Ah, sana beni anlatmama izin ver
Tell me it's nothing
-Bana bunun hiçbir şey olduğunu söyle
Try to convince me
-Beni ikna etmeyi dene
That I'm not drowning
-Boğulmadığıma
Why I am feeling so guilty
-Neden böyle suçlu hissediyorum
Why I am holding my breath
-Neden nefesimi tutuyorum
Worry about everyone but me
-Benden başka herkes için endişelen
I just keep losing myself
-Ben sadece kendimi kaybetmekle meşgulüm
Oh, won't you read my mind
-Ah,benim zihnimi okuyamayacaksın
Don't you make me like you ,I hear
-Beni senin gibi yapma ,duyarım
Please, Please tell me you know
-Lütfen, lütfen bana bildiğini söyle
I've got to let you go...I can't help falling
-Gitmene izin vermek zorundayım ...Yardım edemem düşüşüne

Şarkı bütün büyüleyiciğiyle ilerlerken birden bütün enstrumanlar sustu.Gözlerimi ayırmadan sahneye ve ardından sözleri bütün hücreleriyle hissederek seslendiren Young'a bakıyordum.. Susan enstrumanların hemen ardından piyano konuşturulmaya başlandı..Piyanoyla beraber müthiş bir uyumla akan sözler tüylerimi ürpertmişti.Bu notaları bir yerden çıkarmak üzereydim.Çok tanıdıklardı...Evet,bu melodiyi kesinlikle bir yerlerden hatırlıyordum diye zihnime baskı yaptığım sırada,sahnenin bar kısmına yakın karanlıkta kalan tarafı birden aydınlandı.Bu piyanoyu çalan kişiyi belirtmek için yapılmıştı.Işıkların bir anda parlamasıyla, bütün taşlar yerine oturmuştu.

Piyanoyu çalan kişi Baekhyun'du.
Şarkı sözlerini yazan da Baekhyundu.
Ama Baekhyun'un o an çaldığı piyano solosu,en son onda kaldığım sabah, saçmalık olarak nitelendirdiğim ve onun tam tersine ' bunda çalmaya başladığın anda insanı içine çeken bir şey var'dediği melodinin ta kendisiydi.

Gözlerime inanamayıp birkaç dakika sadece ona baktım...Nedensizce gözlerim dolmuştu...Hayır,çocuklar gibi ağlamak istiyordum...Baekhyun son bitirişi yapıp karanlığın içinde kaybolurken,hiç bir şekilde hareket etmeden öylece durmayı sürdürdüm.Konser bu şarkıyla bittiği için insanlar yanımdan itip sarsarak geçiyor,ayaklarıma çarpıyorlardı.Gözlerimden birbiri ardına akan yaşlar zemini ıslatırken, o an birkaç saatliğine fark etmeden yok saydığım bir gerçeğin daha doğumuna tanık oldum.
Dün yaşadıklarımın hiçbiri hayal ya da rüya değildi...
Beni yıkılmış gördüğü için arkamdan gelip bütün gece benimle ilgilenmesi hiçbir şeyiyle hayal değil, bütün gerçekliğiyle Baekhyun'du.

*şarkı sözleri The Civil Wars\ Falling şarkısından alıntıdır.

Continue Reading

You'll Also Like

3.5M 201K 36
Kız kardeşinin hatası yüzüden ceza alan ve ailesinden veto yiyen Rojbin, parasız pulsuz bilmediği bir şehre sürgün edilir. Tabi bu sürgüne ek deli do...
211K 13K 26
17 yıl sonra doğumda karıştığını öğrenen Peri... Abilerine ve üçüzlerine alışabilecek mi ? Babam gülümseyip "Aksine iyi bir şey oldu. Peri doğumda k...
226K 9.8K 29
Arca kişisi sizi engelledi Bilinmeyen:Nasıl?engelledin mi beni? İletilmedi Bilinmeyen:Beni nasıl engellersin?! İletilmedi Bilinmeyen: İletilmedine so...
844K 37.2K 19
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...