monacrómach

Da mercuriety

2.8K 175 88

'kurtarılabilmek için ölümün kıyısına kadar gelmek gerekiyordu.' second raund \end Altro

prologue
I can plainly see.
the call of the void
sessiz yağmur lambaları
sourness\an chéad
kelimelerin ışıklı yıldızlar
death embryos
the sleep of reason produces monsters
beynimde doğum sancıları
our souls is still hand in hand
heart drowning in fingertips \ r2
ışıklı bir ağız
night 0000cm \ dialogues
kelime hücrelerinde
black nights cold ırises
yumuşak dehşet
giyotin gibi bir inanç \final

yaralı ve derisi yüzülmüş cümleler

164 13 0
Da mercuriety


Acıya kahkaha atabilmek bir sanatsa eğer,ben çok pahalı bir tabloyum. \ c.b

Tamamıyla uzun süreceği beklentisiyle başladığımız konuşma faslını yine cevapsız bir soruyla bitirmenin ardından Baekhyun'a yatmak istediğimi söylemiştim.Birkaç saniye sadece yüzüme bakmış bir çeşit transtaymış gibi öylece durmaya devam etmişti.Bu kadar derin neyi düşündüğünü merak ediyordum ama açıkça soramazdım.O bana hala bir cümlelik karşılık borçluydu.
Sessizlik bir kaç defa onunla benim aramda yörüngesinden çıkmadan emeklemeye devam ederken,Baekhyun kendine gelmiş bir tavırla onun yatağında yatabileceğimi,kendisinin koltukta uyuyacağını söylemişti.Onun yatağını kullanmak istemiyordum ama koltukta uyumak fikri pek cazip gelmemişti.Bu yüzden teklifini yalnızca başımı sallayarak kabul etmiştim.Ayrıca benimle uyumak istemediğine minnettardım,eskiden çoğu kez onunla birlikte uyuduğum için bir zamanlar bu,sıklıkla rutin haline gelmeye başlamıştı.Annesini kaybettiği yıl eve girdiğimi ve yatağımı kullandığımı hiç hatırlamıyorum mesela.Baekhyun sürekli bir varlık arayışındaydı o yıllar,yanında beni ya da Jooyoung'u istiyor ve bu konuda küçük bir çocuk kadar ısrarcı olabiliyordu,karanlıkta aydınlığı aramak gibi bir ihtiyaçtı ondaki.

Başımı yastığın yumuşak ve rahatlatıcı yüzeyine bırakır bırakmaz uyumuşum.Uzun aradan sonra,ilk defa yabancılamadan bir yerde kalışımın miladı gibiydi bu.Her ne kadar çarşafları değiştirmiş olsakta,Baekhyun'un tropikal ve hindistan cevizi karışımlı şampuan kokusunun hakim olması dışında her şey,yorgunluk atmak için yeterli ve konforluydu.
Gece hafif bir dokunuşla irkildiğimi hatırlıyorum.Gözlerimi açar açmaz etraftaki tanıdık ve bir o kadar ona eş olan yabancılık,bütün vücuduma batmaya başlamıştı.Başımı sağa çevirip sırt üstü yatmak için döndüğüm sırada yanımdaki silüeti fark etmemle korkunun kahkahalarını duymam bir olmuştu.Biri bana dokunuyordu!!!
Uyandığımı fark etmemesi için aldığım nefesi içerde parçalara ayırıp kırıyor,yavaşça dışarı bırakmak için göğsümü olabildiğince zorlamama rağmen sarsıntının önüne geçemiyordum.Kaçıp kurtulmak isteyecek kadar aceleci ve asi bir damar gibi atmak için sabırsızlanıyordu.
Alnımdaki el yavaşça boynumun dış kısmına doğru yer değiştirirken,tanıdık bir nefes duydum daha çok mırıltı gibiydi...Sonra kendini yeniden tekrarladı.
"Yanıyorsun." dedi ses, boynumdaki elini tenimle defalarca buluşturduğu sırada.

"Baekhyun ?"

"Autumn,benim.Ateşin-"

"Neden ışığı yakmıyorsun?"

"Üzgünüm,korkuttum mu?"

"Evet...b-bana dokunmana gerek yok.,., ben iyiyim." deyip boynumdaki elini uzaklaştırdım,elleri vücudumu ele geçiren yüksek ateşten daha fazla rahatsızlık veriyordu.

"İyi değil,hastasın Autumn.Bak,,çok fazla ateşin var ve daha kötü olabilir."

Başımı örten yorganı aralayıp omzumun üstünden ona "Baekhyun ben iyiyim,gerçekten." tribini attıktan sonra tekrar eski pozisyonumu aldım.Biraz zaman geçtiğin de yatakta hafif bir sallantı hissetmem,muhtemelen gitti diye düşünmemi sağlamıştı. Baekhyun gittiğini sandığım o anda, birden yorganı ayak uçlarımdan tutup üstümü tamamıyla açtı.B-bu bu çok ani olmuştu ve sanki çıplakmış gibi utanmıştım,Tanrım!
Afalladım,kelimenin tam anlamıyla a fal la dım....

" Çok iyi yalan söylüyorsun Autumn ama ,ne yazık ki seni yalanlarından yakalayacak kadar yakından tanıyorum." Cebindeki ateş ölçeri çıkarıp gözüme dikte ederken "40 derece ateşle hala iyiyim diyebiliyorsun?" diye yakındı.

O beni rahatsız edene kadar ateşimin yükseldiğinin farkında bile değildim.Ben onun dokunuşunu hissettiğim ve bundan rahatsız olduğum için uyanmıştım, 40 dereceye kadar çıkan ateşim yüzünden değil.
Yatakta ki pozisyonumu daha sağlıklı bir pozisyonla değiştirip önce yüzüne sonra da ateş ölçere bakış attım.
"Evet işte,istediğin gibi uyandım....Eee şimdi ne yapacağız,parti mi? Hani nerde millet?" dedim sinirle sırıtmaya devam ederken.Cümlem fazla saçma olabilirdi ama daha ne yapabilirdim? Uyanmamı istedi ve bunu mükemmel bir şekilde başardı,eee sonra?
"Sen partilerden nefret edersin?"dedi kendinden emin bir tavırla.Ciddi olmadığından emin olmak adına gözlerimi kırpmadan ona bakmaya başladım.Gecenin uyanmak üzere olduğu vakitte parti fikri elbette saçma bir fikirdi ve o beni ciddiye almıştı ?
Tavırları haklılığımı doğrular nitelikte olmaya devam ederken gülmemek için dudaklarımı sıkarak "yalnızca şaka yapıyordum." diye ekledim.

Ayağa kalkıp karşımdaki banyoya gitmek üzereyken, yer çekimine uyum sağlamakta zorlanan sevgili jetonunu nihayet düşürebildiği için komik ve sevimli bir sırıtış verdi.Gözlerinin kaybolmasını sağlayacak kadar geniş bir sırıtıştı bu.Ben de aynı şekilde gülümsedikten sonra,uykumun bölünmesine neden olan ateşimi yok etmek ümidiyle banyoya girip yüzüme birkaç defa su çarpmaya başladım.Yüzümü yıkamam,aynı zamanda biraz önce yoğun olarak hissettiğim uyku hipnozunu fazlasıyla inceltmiş ve tamamıyla yok etmişti.Sabaha kadar neyle oyalayacağımı şimdiden düşünmeye başlasam fena olmazdı.
Kapıyı açık bıraktığım için Baekhyun, kapının girişinde durmuş beni izliyordu.Beni uyandırdığı için ona teşekkür etmemi bekliyor olamazdı.Ateşimin düşmesini,umarım(!) beklemiyordur derken içeri girip bana doğru yürüdü ve yanıma geldiğin de durdu.Sağ elini suya tutup ıslattıktan sonra diğer eliyle ensemi kapatan kazağı geriye sıyırdı.Islattığı ve kış kadar soğuk elini enseme bıraktığında gözlerimi kapatıp müthiş bir uyuşmayla gelen rahatlığı karşıladım.Bir anda soğuk parmaklarını ensemde hissetmemle hareket etmeyi kesmiştim.Ellerim lavabonun içinde belli belirsiz uzanmış musluktan akan suyun altında uykuya dalmış gibiydiler.Belki de ölmüşlerdi,.,,kim olsa böyle bir rahatlığın ardından ölmek isterdi galiba.

"Yüzünü yıkamak yerine enseni ıslatırsan ateşini daha hızlı kontrol altına alabilirsin."

Elini tekrar suyla ıslatıp enseme dokunmak için yeltendiğin de kendimi toparlamak ve bu huzur veren uyuşukluğa son vermek adına uzun süre suyun altında kalan,yeterince soğuyan elimi lavabonun karnından çıkararak bileğini yakaladığım gibi "Gerisi ben hallederim." diye soludum.

Az önceki ısrarını sürdürmediği için rahatlamıştım,evet beni uyandırmıştı ama gerisini bana bırakması gerekirdi kendi ihtiyaçlarımı kendim karşılayabilirdim.Bir süre ensemi ve dirseklerimi yıkadıktan sonra yeterince iyi olduğuma kanaat getirip banyodan çıkmıştım.Baekhyun çıktığımı görür görmez yeniden ateşimi ölçmüştü.Yaptığımız ilk yardımla sonunda ateşimi stabil hale indirgeyebilmiştik.

Saat çoktan sabahın altısına yaklaşırken o ve ben,gözlerimizin sabitle ve uzun süreli dalıp gittiği noktaya bakıyor ve dünyanın aydınlanmasını bekliyorduk.Uykumu çok iyi aldığım için uyumak gibi bir niyetim yoktu.Onun neden gidip uyumadığını merak ediyordum.Beni uyandırdığına bakılırsa uykusu tamamıyla bölünen oydu ve tekrar uykuya dönmemesi için ortada herhangi bir sebep yoktu,gidip uykusuna kaldığı yerden devam edebilirdi.
Elindeki ateş ölçere dikkatlice baktıktan ve 36.5 sayısından emin olduktan sonra odadan çıkmak yerine piyanosunun diğer yanındaki küçük koltuğa oturmuştu,bense yatağın ucunda aşağıya doğru sallanan parmaklarımı hareket ettirip nasıl dans ettiklerini izliyordum.

"Neden uyumana devam etmiyorsun.?" dedim, yatağın sonuna düşecekmiş gibi kayarken.

"Bilmiyorum,bir şeylerden emin değilim."

"Ben iyiyim Baekhyun, sen de gördün, hiçbir şeyim yok."

"O değil... ben garip hissediyorum,sanki bir şeyler- ... İçimde adını koyamadığım bir sıkıntı var Autumn,bu günlerdir var ama son zamanlarda daha da ağırlaştı.Yine dünyada sadece ben varmışım gibi tanımsız bir boşluk ve yalnızlık hissediyorum.Sanki herkes birer birer benden ve ruhumdan kopuyormuş gibi kaybolduktan sonra ortadan yok oluyor ve tamamıyla ölüyor... ve bunun nedeni, her zamanki gibi bütün boyutlarıyla ben oluyorum.Mahvediyorum her şeyi...Baksana buna en canlı örnek sensin,ben bana bütün güveninle emanet ettiğin o dostluğu öldürdüm...O günden sonra hiçbir şey aynısı gibi olmadı biliyor musun? Sana duyduğum ihtiyacın,yaşama duyduğum alışkanlıktan daha fazla olduğunu anladım.Hayatımın her çekişmeli anında yanımda olan varlığının, sen gitttikten sonra yerini devasa bir boşluğa bırakışını izledim... Komik ama böyle hissediyorum." dedikten sonra sanki dakikalardır ağır ve sancı dolu cümleler yerine,komik bir fıkra anlatmış gibi güldü.Elleri koltuğun başlıklarında uzanmış bütün uysallığıyla bana bakarken,o an içimdeki bütün pişmanlığın birleşerek kocaman bir suçluluğa dönüşmesine mani olamamıştım.O an saçlarını bütün hassasiyetimle karıştırmak ve düzeltmek için müthiş bir istek duydum.Küçük ve sevimli bir çocuk gibiydi hüznü.Sanki bir anne edasıyla başını göğsünüze yaklaştırıp kalp atışlarınızı dinlemesine izin veresiniz gelecek kadar küçüktü.

Söyledikleriyse fazla gerçek ve derin damarları olan bir ceninin nefes alması için yetersiz oksijen sayımı gibiydi.Aynı şeyi yapıyordu,her şeyi kelimelere ve ardından cümlelere dökerek bir şeylerin değişeceğine inanıyordu.Ben yaralı ve derisi yüzülmüş cümleler değil, karşılaştığımda büyük mutlulukla sessizliğimi korumaya çalışmak için dudaklarımı gökyüzüne uçuracak hisler yıldızı istiyordum.
Her zamanki ve alışıldık ayrımdı bu; o kelimeleri,bense hissiyatı ve hissettirmeyi savunuyordum.Bu nedenle sayısız anlam yüklediği cümlelerini karşılıksız bırakarak, düşmemek için bacaklarımı zorladığım yataktan kalkıp,Baekhyun'un solunda kalan ve son kullanma tarihinden bu zamana kadar birikmiş olan tozların siyah beyaz tuşlarla seviştiği küçük yamaha piyanoya yürüdüm.Hemen aşağısında uzanan oturağı araladım ve üzerine kuruldum.

Ne çalacağımdan emin değildim,özgür takılmak belki de en iyisi seçenekti.Parmaklarımı tuşların pürüzsüz ve soğuk tenine bırakırken,sessizlikten nefes almakta zorlanan odanın içini,tiz ve yumuşak notalar doldurmuştu.Birkaç dakika kalbimden geçen her şeyin notalara dökülmesine izin verdim.Bu sıra da Baekhyun koltuğa iyice yayılmış sanki ninni dinliyormuş gibi mayışmıştı.Elleri hala aynı yerde kestirmekle meşguldüler.Gözlerimi ellerinden, siyah ve küçülmüş irislerine çevirdiğim anda elleri harekete geçip kirpiklerine amaçsızca uzanan saçlarını geriye taradı ve durdu.

" Bunu yeni mi besteledin?"

"Aslında beste felan değil,öylesine saçmaladım."

"Bunu bir yerde daha duyduğumu anımsadım,bunda çalmaya başladığın anda insanı içine çeken bir şeyler var."

"Dediğim gibi sadece saçmaladım." diye eklediğim de piyanonun üstünde duran deftere uzanmış bestelerini karıştırıyordum.Baekhyun diğer sayfaya geçerken kağıdın katlanma sesiyle bana dönmüş ve hızla elimdeki defteri çekip almıştı.Çok ani olduğu için istemsizce irkilmiştim.Belki içinde kız arkadaşı için bestelediği şarkılar olduğunu düşünüp mahçup ve çekimser bir tavırla özür dileyip tekrar çalmaya devam ettim.
Elimden aldığı defteri arkamda duran kitaplığına götürüp bir yerlere sıkıştırdığında yıllar evvel o kitaplığa aldığımız kitapları sıraladığımız günü hatırladım.Ben alfabetik sıraya göre dizerken,o benden kaçırdığı kitapları boyutlarına göre düzenlemeye çalışıyordu..,Belki bir anı ya da değildi ama o zamanlar için huzurlu yaşantılar diye düşündüm.
Tuşların parmaklarımın uyguladığı baskıyla dişleri arasından kaçan iniltileri, adeta güneşin gelmek üzere olduğunu müjdeler gibiydi.Pencereyi ince ve ruh beyazlığıyla örten beyaz tülün belli başlı eteklerine bulutların arasından firar eden parça parça güneş ışığı düşmüştü.
Baekhyun'un yokluğu,odada yalnız kaldığımı düşündürecek kadar belirginleşirken,o yanıma oturup parmaklarını benden arta kalan kısma konumlandırıp,benimle birlikte çalmaya başladı.
Ben ince ve orta notaları oyalarken,Baekhyun ince parmaklarıyla kalın notaların sesiyle kendini kaybetmişti.

Müthiş bir uyumla dakikalarca çaldık,çaldık ve çaldık...Durduktan sonra ikimiz de dünyayı farklı gördüğümüze emindim.Bütün hıncımızı zavallı piyanodan, sağlı sollu çıkarmış ve bize dakikalarca gelen ama gerçekte saatlere tekabül eden bir gayretle çalmayı sürdürmüştük.
Baekhyun kapanışı yaptığı sırada aynı anda birbirimize dönüp gülmeye başladık.

"Eşlik ettiğin teşekkür ederim."

"O zevk bana ait." dedi,şebeklik yapmayı ihmal etmeden.

"Şimdi nasıl hissediyorsun?"

"Çalmayalı uzun zaman olmuş.Onu ne kadar ihmal ettiğimi ve ne kadar özlediğimi fark ettim...Kendimi dönemin bütün ödevlerini son güne bırakan ama buna değdiğini düşünen liseli bir serseri gibi hissediyorum."

İlk defa karşılıklı bu kadar sade,içten ve huzurla güldük.Belki de her şeyi unutarak ve dünyanın sancılarından sıyrılarak aynı tebessümleri paylaştığımız ilk seferdi.

Ve öyle kalarak yıllarca ve sadece ilk olarak eskimeye devam etti.,.,

🕗🕗🕗🕗🕗🕗🕗🕗🕗🕗🕗🕗

İkinci kez gözlerimi araladığımda ilk işim saati kontrol etmek olmuştu.Piyano çalmayı bıraktıktan sonra her ne kadar sabah olsa da yeniden uyumaya dönmüştük.Yatakta doğrulup gözlerimi genişletmeye çalışırken,zilin sesini duydum.Ard arda ve hızlı bir şekilde çalıyordu.Muhtemelen Jooyoung beni görmek için gelmiştir diyerek yatağın sağına yığılan yorganı araladığım sıra da odanın kapısı büyük bir gürültüyle açıldı.
Gelen Jooyoung değil,Baekhyun kız arkadaşıydı.Bir anda neye uğradığımı şaşırdığım için olduğum yerde donmuş gibi sadece kızın suratına bakakalmıştım.Baekhyun kız arkadaşının hemen yanında duruyordu.Şu an nasıl bir duruma düştüğüm konusunda beynimde sinyaller patlıyordu.Kendimi suç üstünde basılmış gibi hissediyordum.

"Mesajlarıma cevap vermeme sebebin buydu demek,öyle mi Baekhyun?" dedi sinirle.Kızdığı için mi yoksa başka bir şey düşündüğü için mi yanakları kızarmıştı bilmiyorum,bildiğim ve emin olduğum tek bir şey varsa,o da 'bu dünyada bir daha asla mutlu olmamayı öğreneceğim'di.

"Saçmalıyorsun Hae Young-ah,dışarı çık bilmediğin şeyler var." diye araya girdi Baekhyun.
Neden ağzımı açıp tek kelime söylemek yerine kalkıp gitmediğimi kendime defalarca sorsam da,beynimin sabitliğini bir türlü bloke edememiştim.
Adının Hae Young olduğunu öğrendiğim kız Baekhyun'un önerisini duymamazlıktan gelip bana doğru yürümeye başladı ve önce bana sonra arkasını dönerek Baekhyun'a "Yatağında başka biri var sevgilim, ve sen bana bilmediğin şeyler var palavrasından bahsediyorsun? Dün bütün gün seni aramama ve mesaj atmama rağmen dönmemenin nedeni,bu sevgili Autumn-muş öyle mi?" dedikten sonra aniden bana dönerken,daha fazla hareketsiz kalamayarak karşına geçtim.Gözleri üzerimde gezindikten sonra yüzüme öfkeyle bakıp devam etti. "Yakın dostum ayağına yattığınız ilişkiniz umarım sorunsuz ilerliyordur, hah Autumncuğum? Üzerine Baekhyun'nun kazaklarından birini geçirdiğine göre geceniz güzel geçmiş ol-"

Baekhyun hızla gelip "Yeter! Çık dışarı!" diye kükrediğin de yüzüme boş bir bakış atıp,o tanımsız ruh israfını odadan çıkartmıştı.

Onlar çıktığında birkaç adım gerileyip yatağa düştüm.Bunlar çok ağır ithamlardı...Bunu hak edecek bir şey yapmadığımı düşündüm.Neden her şeye mutlaka bir cevabı olan ben için,o an söylenecek bir şey olmazdı?

Belki de Tanrı'nın bir laneti ve bütün insanlığın ibret alması için,yaşarken ölümün nasıl olduğunu ispatlamak amacıyla dünyaya gönderilen kobaydan başka bir şey değildim.Belki de zayıf ve çelimsiz bir denektim ben,diğer insanların acılarıma tükürüp umursamadan geçip gittikleri ...

Gözyaşlarım avuç içlerime damlamaya devam ederken üzerimdeki lanet olası kazağı yırtarcasına bir hırçınlıkla çıkarıp kuruması için bıraktığım bluzü üzerime geçirdim.Artık burda kalamazdım,hiç kimseye ihtiyacım yoktu benim.

Tanrı ruhları yaratırken,sanki beni arafta yakalamış ve 'bir gün sen de acılarınla gülmeyi öğreneceksin' emriyle kodlamıştı.

Belki de sadece onu dinlemek,dünyayı daha yaşanılır kılardı,çünkü bir gün ben de mutlaka acılarımla gülmeyi öğrenecektim.

Continua a leggere

Ti piacerà anche

553K 20.4K 49
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...
LİDER Da yağmur

Storie d'amore

3.1M 17K 3
'Umudun gece ise, ay'a tutun.' ∞ (15/08/2018; Başlama tarihi.)
1.1M 41.4K 58
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
935K 65K 37
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...