KARANLIK (Askıda)

By ryndln

155K 7.5K 2.6K

Nefeslerimiz birbirine karışırken tuttuğu bileklerimi kaldırıp duvara yasladı ve kaçmamı tamamen engelledi. N... More

¤KARANLIK/ GIRIޤ
¤ 1. BÖLÜM / KARA ¤
¤ 2. BÖLÜM / KARŞILAŞMA ¤
¤ 3. BÖLÜM / RÖVANŞ ¤
¤ 4. BÖLÜM / YALAN ¤
¤5. BÖLÜM/Kartalların Savaşı¤
¤6. BÖLÜM/KAN KIRMIZISI¤
¤7. BÖLÜM/KORKUSUZ¤
¤YILBAŞI ÖZEL¤
¤8. BÖLÜM/BULUT¤
¤9. BÖLÜM/ANILAR¤
¤10.BÖLÜM/RÜYA¤
¤11.BÖLÜM/YILBAŞI¤
13.BÖLÜM/ALACAKARANLIK
¤14.BÖLÜM/ASİYE¤
Ufak bir teşekkür..

¤12.BÖLÜM/ACIMASIZ¤

7.3K 414 225
By ryndln

Altı aydır hiç bıkmadan okulun önünde nöbet tutuyordu genç adam. Kış gelmiş, beraberinde de öldürücü soğukluğu getirmişti.

Ellerini siyah paltosunun cebine soktu ve bir nebze olsun ısınmaya çalıştı. Ağacların gölgesine sığınmış, birazdan okuldan çıkacak o tanıdık simayı dört gözle bekliyordu.

Biliyordu ki, onu gördüğü an içindeki boşluk kısa bir süreliğine yok olacaktı.

Özlemişti.

Gözlerinin etrafını çevreleyen uzun kirpikleri, bu ayaza rağmen bir bakışıyla içini ısıtan o kahverengi irisleri özlemişti.

Dört mevsim geçse de, kalbine sadece bir mevsimde yetişen çiceğe tohum ekmişti. Şimdi yapması gereken; Içinde filizlenmeye başlayan duygularına gün ışığını vermekti.

"Bir gün gelecek, etrafa saçtığın o ışığı elinden alacağım. Geriye baktığında kendine ait hiçbir şey bulamayacaksın. Çok az kaldı, benim karanlığımda mühebbet yatmana çok az kaldı, Yaren."

Genç adam bilmiyordu ki, bir zamanlar ağzından çıkan bu sözler tüm mevsimleri yok edip, cehennem kapılarını aralamıştı.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

"Bir.." Son saniyeyi dudaklarımın üzerine fısıldadı ve hemen ardından yüzüme sarılan ellerle, vücudum yay gibi gerildi.

Ağırlığını üzerime vererek dudaklarımızı birleştirdi ve bu beklenmedik darbesiyle kafam büyük bir ihtirazla arkamdaki kapıya çarptı.

Hissetiğim tek şey dudaklarıydı, duyduğum tek şey ise içeriden gelen alkış sesleriydi.

Bilmiyorum, belki de sadece kalbimin sesi kulaklarımda uğulduyordu...

Insanlar gafil avlanırdı, bir sonraki hamlenin ne olacağını çözemeden uçurumun kenarında bulurlardı kendilerini.

Şu anda dudaklarımın üzerinde hissettiğim sert darbelerle, sona yaklaştığımı hissediyordum. Sadece bir adım sonra uçurumdan atlayacak ve derin bir boşluğa düşecektim.

Gözlerim sonuna kadar açılmış, dudaklarım ise yıllar sonra başka bir tadla mühürlenmişti. Yüzümü elleri arasında sıkıca tutuyor, dudaklarımı aralamam için diretiyordu.

Bacaklarımdan başlayarak, boğazıma kadar yükselen ürpertiyi yok saymaya çalıştım.

Üşüyordum.

Her şey o kadar hızlı ilerliyordu ki şaşkınlığımı üzerimden atabildiğimde, bedenimi saran tek şey ihanet ateşi olmuştu.

Onu üzerimden fırlatırcasına ittim, hemen ardından yüzüne inen tokat tüm koridorda yankılandı.

O kadar bocalamıştık ki, bir an sadece olduğumuz yerde dikilip nefeslerimizi kontrol altına alana kadar bekledik.

Elimin tersiyle dudaklarımın üzerindeki sıcaklığı silmeye çalıştım.

Bedenimin dört bir yanını kara bulutlar sarmıştı, buğulu gözlerimde ise canlanan tek bir kare...

Bana aşkla bakan kahverengi gözler, beni sevgiyle sarmalayan güclü kollar ve kulağımda çınlayan tek bir söz;

"Seni hiçbir zaman bırakmayacağım, Yaren."

Karşımda dikilen adam beni dikkatlice izliyor, bir sonraki hamlemin ne olacağını hesaplamaya çalışıyordu.

Karanlıkta yüzü belli olmasa da gözleri, gökyüzünü aydınlatan yıldızlar kadar parlaktı. Içimdeki tek umut ışığını sömürecek kadar da kudretli.

Benden intikamını almak için buradaydı fakat intikam soğuk yenen bir yemekse; Bir dahaki sefere içine zehir katacaktım.

Kapının ardından gelen müzik sesi kulaklarıma ulaşamıyordu, kalbimin sesini duyar gibiydim hâlen.

Gözlerim bir an merdivenlere kaydığında, yukarıya kaç saniyede ulaşabileceğimi hesaplamaya çalışıyordum.

"Kaçmayı aklından bile geçirme." Nefesini düzene sokamadığından boğuk çıkmıştı sesi.

Lâkin keskin uyarısı beni durdurmaya yetmemişti. Cümlesini bitirir bitirmez bir saniye daha düşünmeden koşmaya başladım.

Arkamdan geldiğini duyduğum an, kalbim bir tık daha hızlandı. Koşarken önümü görmekte zorlanıyordum, buna rağmen koşmaya devam ettim.

Merdivenlere ulaştığımda birkaç basamak cıkmıştım ki, ayak bileğime sarılan güclü bir el diğer basamağımın önünü kesmişti.

Merdivenlerin üzerine mecburi iniş yaptığımda, vakit kaybetmeden üzerime çıktı ve bütün ağırlığını vererek kaçış alanımı kısıtladı.

"Bırak beni!" Deli gibi bağırmaya başladığımda, onu üzerimden atabilmek için debelenmeye başladım.

Bacaklarımı, bacaklarının arasına alıp kıstırdı ve aynı hamleyi bileklerime uygulayamadan yüzüne sert bir yumruk indirdim.

Attığım yumruktan bir gram etkilenmeden bileklerimi yakalayıp, tek eliyle sıkıca tuttu. Bandajlı eliylede ağzımı kapattığında, burnuma dolan kan kokusu midemi havaya kaldırmıştı.

"Yazık, bakıyorum bu sefer kalbime saplayacağın bir çakı yok elinde." Yüzünü, burunlarımız birbirine değene kadar yaklaştırdı ve onu inceleme fırsatı vermeden boynuma gömdü kafasını.

"Altımda kıvranacağın her saniyeyi zevkle izleyeceğim, tıpkı senin o gece beni izlediğin gibi."

Tenime işleyen nefesiyle, göğüs kafesimi zabtetmek imkânsız hale geldi. Bana ne yapıyordu bilmiyorum lâkin bir şekilde, mantıklı düşünen tarafımı etkisiz hale getiriyordu.

Dilimde biriken kelimeler firar etmek istese de, sesim boğuk bir inlemeden ileriye gidemiyordu. Gözlerimi yumdum ve bu işkencesinin bir an önce bitmesi için dua ettim.

"Seni benden başka kimse duyamaz, Asi."

Söylediği gibi, beni kimsenin duymayacağını düşündüğüm o çaresiz dakikalarda, demir kapının ardından gelen bağrış sesleriyle, Kenan'ın birazdan burada olacağını anlamıştım.

Korku dolu gözlerle, üzerimi kara çarşaf gibi saran adamın arkasına bakmadan kaçmasını bekledim.

"Gitme vaktim geliyor." Boynuma gömdüğü burnunu hissedebiliyordum tenimde. Üzerimden kalkmasını beklediğim her saniye, biraz daha kayboluyordu sanki derinlerimde.

Son kez derin bir nefes aldığında, alnımda tüy kadar hafif bir dokunuş hissettim.

Göz kapaklarımı araladım ve kaçındığım o eşsiz gözleriyle karşılaştım. Üzerimden kalkıp karanlıkta kaybolmadan önce, yaklaştı.

"Koca bir seneyi benimle geçirmeye mâhkum kaldın, Asi. Bütün günlerin, saatlerin, hatta dakikaların bundan sonra benim. Ve emin ol, bu sefer elimden kaçman o kadar kolay olmayacak."

Ağırlığı üzerimden kalktığında, karanlıkta şimşek hızıyla kayboldu. Bedenim yaşadığı bu adrenalin yüklü dakikalardan sonra kalkmaya hazır değildi.

Bacaklarımın beni taşıyamayacağına emindim, bu yüzden de Kara'nın beni bulmasını bekleyecektim.

Müzik sesi ve bağrıltılar kesilmişti, muhtemelen bar boşaltılıyordu. Hemen ardından duvara çarpılan kapıyla, koridor gürültüyle yankılandı.

"Yaren!" Kenan, bütün barı ayağa kaldıracak kadar sesli bağırıyordu. Cevap vermeme fırsat kalmadan, devam etti.

"Allah kahretsin! Hayır, alamazlar. Izin vermem!" Kara delirmiş gibi sayıklamaya devam ederken, ağzımı her açışımda boğazıma sarılan bir el hissediyordum sanki. Eski anılarla baş etmek o kadar kolay değildi, kulağımda uğuldayan çığlıklarımın arasında sıkışıp kalmıştım.

"Buradayım," cılız çıkan sesimle karanlıkta beni fark edemeyen Kenan'ın dikkatini çekmiştim hemen. Sesimi takip ederek hızlı adımlarla merdivenlere doğru yöneldi.

Sonunda gözleri aradığını bulduğunda, üzerimdeki şoku atamadan bir yenisi daha eklendi.

Beni o kadar sıkı sarmalamıştı ki, bir an nefes alamadım. Ona karşı koymuyordum fakat karşılık da vermiyordum. Şu an adımı sorsa, cevap veremeyecek haldeydim.

Kollarını belimden çektiğinde, yüzümü elleri arasına alıp, alnını alnıma dayadı ve birkaç saniye öylece durdu.

"Buradasın," Ağzından zar zor dökülen kelimeye sıkıca tutunmuştu.

"Neler oluyor?" diye, sorduğumda benide kendisiyle birlikte ayağa kaldırdı ve hızla karanlık koridordan ilerleyerek beni çıkısa doğru sürükledi.

Gizli geçitin önüne vardığımızda, bütün çete üyelerinin bir köşede toplanmış olduğunu fark ettim. Durum sandığımdan da vahim olmalıydı.

Aralarında Burak'ın da olması beni şaşırtmıştı ve bir anlık göz göze gelsek de bakışlarını hızla kaçırdı. Onunla en kısa sürede konuşmam gerekiyordu ama ondan önce Çisem'in güvende olup olmadığını öğrenmek zorundaydım.

Kara, beni sürüklemeye devam ederken herkes nefesini tutmuş bizi izliyordu. Birazdan burada kopacak kaosun bilincindeydiler ve Kara'nın öfkesinden kimse nasibini almak istemiyordu.

En önemli zamanda ortadan kaybolan iki ızbandut bizi dışarıda karşılarken, yüzlerindeki ifadesizliği nasıl koruyabildikleri merak konusuydu.

"Kenan bey, barda kavga çıkınca aşağa inmek soru-." Kara öyle bir bakış atmıştı ki, Ali bir adım gerileyip özür diledi.

Barda ne olup bitmişti hiçbir fikrim yoktu lâkin parçaları birleştirtikce taşlar yerine oturmaya başlıyordu.

Şimşek, karşı çeteden kimsenin cesaret edemeyeceği şeyi yapıp bara gelmişti. Bu da yetmezmiş gibi dikkatleri dağıtıp, büyük bir kavga çıkartıktan sonra korumalar devreye girmişti.

Akıllıca.

Tabi hesaba katmadığı bir şey vardı, o da Kara'nın da en az onun kadar tecrübeli olmasıydı. Ortada dönen tezgahı anlaması uzun sürmemiş ve asıl hedefin ben olduğunu anlamıştı.

Geriye ise yanıtlarını sadece bir kişinin bildiği iki soru kalıyordu;

Gizli geçiti nereden biliyordu?

Içeri nasıl girmişti?

Bu işi tek başına yapmış olması imkânsızdı fakat bugün bir kez daha ne kadar tehlikeli olabileceğini göstermişti. Ya işinde gerçekten çok iyidi, ya da benim gibi fevri kararlar alarak kafasına eseni yapıyordu.

Kara'nın beni bez bebekmişim gibi arabaya bindirmesine sesimi çıkartmadım. Arabayı elindeki anahtarla kitlerken, birazdan olacakları izlemek istemiyordum.

Kara önce esti gürledi, sonra hırsını alamadı ve korumaların suratına birer yumruk indirdi. Kenan, hafife alınacak bir adam değildi çünkü o, karanlığı çocuğuydu. Öfkesinden aldığı gücle bütün barı yıkacak kadar kudretliydi.

Arabanın içinde beklerken hiçbir şeyin önemi kalmamış gibi hissediyordum.

Yıllardır kaçtığım, korunduğum, duyguların gün yüzüne çıkması beni beklediğimden de savunmasız birine dönüştürmüştü.

Bana dokunulmasına dahi tahammül edemezken, dudaklarım başka bir tat ile mühürlenmişti. Ihanet duygusu o kadar yoğundu ki, bir an boğulmaktan korktum.

Sanki birazdan o tanıdık kahverengi gözleri karşıma dikilip, bana hesap soracaktı.

Keşke sorsaydı, beni kollarının arasına alıp, kafamı sıkıca kalbinin üzerine bastırsaydı. Ne zaman beni herkesden, her şeyden korumak istese bunu yapardı.

Sahiplenirdi.

Lâkin bazı gerçekler düşündükce acı verirdi; Tıpkı onun yokluğu gibi.

Bir elim istemsizce dudaklarıma gitti ve hırsını iki et parçasından çıkartmaya çalışırcasına silmeye başladı.

Gözlerimin önünde canlanan gri gözlerle, bir an duraksadım. Sanki bugün sadece dudaklarımız değil, ne olduğunu çözemediğim bir bağ oluşmuştu aramızda.

Çok derinlerde, kimsenin ulaşamayacağı bir mahzende kilitli kalmıştık. Hissediyordum, onunla olduğum her saniye biraz daha kayboluyordum karanlıkta.

Beni düşüncelerimden sıyıran, Kenan'ın gürültüyle kapıyı açması oldu. Geldiğini fark edememiştim ve bir an irkildim, burnundan soluyordu.

Bir kelime dahi etmeyip, arabayı çalıştırdı ve son sür'at hızla barın önünden ayrıldık. Havada asılı kalan gerginlik, her geçen saniye artıyordu.

Sinirli olduğu zamanlar susmam gerektiğini biliyordum. Kafamda dönüp dolaşan sorulara vermem gereken cevaplar gün ve gün çoğalıyordu.

Ben bu işin içinden nasıl çıkacaktım?

Yollar gözümde uzayıp giderken sesimizi çıkartmadık, ikimizin de sakinleşmeye ihtiyacı vardı. Bir süre sonra aramızdaki sessizlik, tahammül edilemez bir hâle geldi ve yerimde huysuzca kıpırdandım.

Kenan'a kısa bir bakış attığımda, gözlerini yoldan ayırmadığını fark ettim. İlerledikce tenhalaşan yollar ve azalan arabalar beni huzursuz ediyordu.

Ona nereye gittiğimizi sormak istiyordum ama cevap vermeyeceğine adım kadar emindim. Boşa kürek çekmektense, oturup bir süre daha ağacların her kilometrede azalmasını izledim.

"Birazdan oradayım, Çisem." Kulaklarımı dolduran sesiyle kafamı hızla sola doğru çevirdim ve bir an göz göze geldik.

Elinde tuttuğu telefonu cebine attı ve bakışlarımdan kaçınarak, tekrar yola odaklandı. Araba, zenginlerin oturduğu ve aynı zamanda aşikar olduğumuz bir semte saptığında, huzursuzluğum arttı. Tanıdık binaların önünden geçerken, diken üstünde oturuyordum.

Çisem'in burada ne işi vardı? Hem de gecenin bir vaktinde, Kara'yla buluşacağını bilmek beni endişelendiriyordu.

Barda olanlardan sonra Kenan, beni de yanına almaya karar vermişti. Aksi takdirde peşinden sürüklemeyeceğini gayet iyi biliyordum.

Kenan, arabayı sokak lambalarının aydınlatmadığı bir yerde durdurdu. Beni izlediğinin farkında olsam da, gözlerimi karanlıkta varlığımızı saklayan ağaclara dikmeyi tercih ettim.

Boğuk sesi tüm sessizliği darmadağın ederken, yerimde rahatsızca kıpırdandım.

"Yüzünü gördü mü?" Gözlerinde yakaladığım ifade öfkeden uzaktı, sesindeki alçak tını beni kandırmak için mi kullanıyordu bilmiyordum.

Lâkin ikimizin de bildiği bir şey varsa, o da Kara'da şefkatin ve merhametin bulunamayan denklemler olduğuydu.

"Karanlıktı." diyebildim sadece, derin bir nefes aldığını işittim.

"Sana dokundu mu?" Dişlerinin arasından çıkan sesiyle, öfkelendiğini anlamıştım. Elim istemsizce kapı kulpuna gittiğinde, Kenan benden önce davranarak kapıları hızla kilitledi. Bu konunun benim için ne kadar hassas olduğunu biliyordu.

Bir an sonra elinin havaya kalktığını gördüm ama yüzüme ulaşmasına izin vermedim.

"Yapma!" dedim, sesimdeki öfkeyi gizlemeden. Şu anda kendimle bir imtihana girmiştim ve bana dokunmasına izin veremezdim.

Kenan bir bana, bir de kolunu sıkıca tuttuğum elime baktı ve söylediklerimin bir önemi olmadığını bir kez daha gösterdi. Çevik bir hareketle kolunu elimden kurtardı ve beni belimden yakalayarak, göğüsüne yasladı.

"Benden imkânsızı istiyorsun, Asi." diye, fısıldadığında nefesi saçlarıma karıştı. Kollarımla göğüsüne baskı uygulayarak uzaklaşmaya çalıştım ama inatla izin vermedi.

"Bilmeye ihtiyacım var. Söyle, sana istemediğin bir şekilde dokundu mu?" Sesindeki baskı artmıştı ve kömür karası gözleri en derinime, ruhuma kadar işliyordu.

Ona doğruları söylersem neler olacağını hesaplayamıyordum. Tek isteğim, bu arabadan bir an önce inmekti. Çok fazla temas vardı ve dayanma gücümün son demlerini yaşıyordum.

"Hayır." dedim zorla, yalan olduğunu bile bile çünkü daha fazla kaldıramayacaktım. Bir dokunuşu daha ve ben binlerce parçaya ayrılacaktım.

"Bana senden başka kimse bu kadar zarar vermiyor, Kenan. Karşında, yıllar önce bulduğun o savunmasız kızın oturmadığını, ne zaman fark edeceksin?"

Bugüne kadar kendime dahi itiraf edemediğim kelimeler dökülü vermişti ağzımdan. Söylediğim cümleye sıkı sıkı tutunmuştum, eski anılarımın beni ayak bileklerimden tutup dibe çekmesinden korkuyordum.

"Sen de, birçok şeyi görüyorum Asi." Işaret parmağını kaldırıp alnına dokundu.

"Işte tam da burada, o küçük kız çocuğunu yaşatıyorsun. Çığlıklarını susturabilmek için, korkunla besliyorsun onu. Beynine hükmetmesine izin veriyorsun ve sen onu susturmadığın müddetce, savunmasızsın."

Kelimeleri vücudumdaki her noktaya dikenlerini geçirmişti âdeta. Yüzünü yüzüme biraz daha yaklaştırdı ve kaçmama fırsat vermeden, her iki kolumu sıkıca tutarak oturduğum yere sabitledi.

"Şu an, gözlerimin içine bakan bu cesur kızın yenmesi gereken bir korkusu kaldı." dedi ve ellerini üzerimden çekerek kafasını koltuk başlığına yasladı.

"Peki ya sen, Kenan? Senin ölümüne korktuğun bir şey yok mu?" diye sordum, ona kafa tutarak. Hâlbuki vereceği cevabın ne olacağını az çok kestirebiliyordum. Beni kışkırtmıştı ve bu soruyla onu sadece düşündürmek istemiştim.

Ama o hiç tereddüt etmeden derin bir nefes aldı ve gözleri bir kez daha benimkileri buldu. Sanki cevabı gözlerimde gizliymiş gibi, uzunca baktı.

"Kim bilir." dediğinde beklediğim cevap kesinlikle bu değildi. Konuşmanın sonlandığındı göstererek, gözlerini yumdu ve bizi sessizliğe mâhkum etti.

"Bana ne gördüğünü anlat, ufak bir ayrıntı dahi olsa bilmek istiyorum."
Gözlerimi camdan ayırdım ve parmaklarıma oynamaya başladım.

"Karanlıkta seçebildiğim tek şey, uzun bir boyu olmasıydı." dedim ve iliklerime kadar işleyen gözlerinden bahsetmedim.

"Acemi bir hırsıza benziyordu, kilitli kapıyı birkaç zorlamada açtı. Sanırım oda da birisinin olduğunu tahmin edemedi. Beni fark eder etmez, hemen kaçtı zaten. Ben de o an adrenalinle merdivenleri hızlıca inince, ayaklarım birbirine dolandı ve düştüm."

Söylediklerim Kenan'ı tatmin etmese de, fazla üstelemedi ve derin düşüncelere daldı. Basit gibi görünen bu yalanın, bin tane kusuru olmasına rağmen sessiz kalmayı tercih etti. Kafasında ne gibi tilkiler dönüyordu merak ediyordum.

"Acemi hırsızlar daha dikkatli ve temkinli olurlar, Asi. Yakalanma ihtimalini sıfıra düşürmek için sabırla beklerler, bizim gibi hızlı hareket etmezler. Kapının kilitli olduğunu fark ettiği an, başka bir kapıya yönelmesi gerekiyordu. Kaybettiği her saniye onun alehine işler."

Gözlerim şaşkınlıkla büyürken, ne söylemem gerektiğini bilmiyordum.

"Kaldı ki barın gizli bölümüne, kimseye gözükmeden girmesi dahi, ne kadar profesyonel olduğunu gösteriyor."

Tam savunmaya geçecektim ki, arabanın önününde dikilen gölgeyle bir an irkildim. Çisem, bizi dikkatlice izliyordu ve beni gördüğüne hiç memnun olmamıştı.

"Bu konu burada bitmedi." dedi Kenan, gözlerini Çisem'in üzerinden bir an olsun ayırmayarak.

Bu konu hiçbir zaman bitmeyecekti ve sonu nereye gidiyordu göremiyordum artık. Denizin dibi kadar bilinmez bir yol bekliyordu beni, daha da derine indikce boğulacaktım.

Kulağıma dolan o tanıdık ses ile, vakit kaybetmeden arabadan indim. Burnuma dolan temiz hava, arabadaki kasvetli atmosferden sonra iyi gelmişti ve montumun içine sızan soğuğu kucaklayarak karşıladım.

Üşümek iyi geliyordu, düşüncelerimi birkaç saniyeliğine devre dışı bırakıp hislerime odaklanmama yardımcı oluyordu.

Çisem, durgun ve sessiz bakışlar eşliğinde ona doğru attığım her adımı izledi. Şu anda neler hissettiğiyle ilgili, en ufak bir fikrim yoktu ama burada olduğumdan dolayı mutlu değildi.

Bunu ne kadar saklamaya çalışsa da, Çisem'i tanıyordum ve varlığımın onu bu denli rahatsız etmesi benim de kötü hissetmeme neden oluyordu.

Kenan'a kaçamak bir bakış attığımda, her zaman olduğu gibi ifadesizliğini koruyordu. Ne düşündüğüyle ilgili taviz vermeyen maskesini takınmıştı. Çisem'e attığı her bakışda gerilim biraz daha artıyor ve buradan kaçıp gitme hevesi uyandırıyordu ben de.

"Yalnız geleceğini sanıyordum," Ses tonundaki iğnelemeyi saklamadan, Kara'ya yönelttiği sorusuyla bakışlarımız bir kez olsun kesişmedi. Onun da istediği buydu zaten, beni yok sayarak cezalandırmaya çalışıyordu.

"Gördüğün gibi gelmedim." Kara'nın kısa ve net cevabı, Çisem'in yerinde huysuzca kıpırdanmasına neden oldu.

Burada istenmediğimi bu kadar açık ve net göstermesi beni sinirlendiriyordu. Tek taraflı ilgisinin başına ne gibi dertler açacağından habersizdi ve bir kez daha aralarındaki engel olarak beni görüyordu.

Keşke ona bu kadar bağlanmasaydım diyorum bazen, işte o zaman kafamdaki endişeyle baş etmek sorunda kalmazdım.

Ellerini yumruk yapışını izledim ve hemen ardından beni delip geçen bakışlarını üzerime dikti. Gözlerini kin ve öfke bürümüştü ve tam da o an iliklerime kadar hissettim; Benden gerçekten nefret ediyordu.

Bedenime yayılan ürpertiyle, kollarımı etrafıma sardım ve biraz olsun ısınmaya çalıştım. Kara, birkaç adımla yanıma geldi ve elimi kavrayarak benimle birlikte Çisem'e doğru yürümeye başladı.

Dokunşuyla bir an afallasam da, tepki vermem geçikmedi lâkin Çisem'in gözleri kenetli ellerimize mühürlenmişti bile. Aramızda ne geçerse geçsin, ona bunu yapmaya hakkım yoktu.

"Lütfen, bırak." Ikimizin duyabileceği bir ses tonuyla fısıldadım ama buna rağmen beni bırakmayıp çekiştirmeye devam etti.

Sonunda, Çisem'le aramızda bir iki adım kala elimi bıraktı ve refleksle sağlam elimle, sıktığı elimi ovaladım. Üzerimde bu denli kaba kuvvet kullanmasından nefret ediyordum. Kadın olarak doğmak kolay değildi, heleki yanınızda her dakika zorbalık yaparak istediğini alan bir adam varsa.

"Buraya seninle birlikte gelmesinin özel bir nedeni var mı?" dediğinde, gözleri birkaç saniye önce kenetli olan ellerimize kaydı.

Saatlerce kilit altında oturduğum oda da, ona her şeyi güzel bir dil ile nasıl izah edeceğimi düşünmüştüm. Bana kırgın, kızgın ve öfkeliydi, işte tam da bu yüzden beni dinlemeyeceğini biliyordum.

"Benimle gelmesi için özel bir nedene gerek yok, Çisem." Kara, bir adım öne çıktı ve üzerine doğru tehlikeli bir adım attı. Çisem, etkilenmemiş gibi gözükmeye çalışsa da, titrediğini görebiliyordum. Korkuyordu.

Kenan, iri cüssesiyle bir adım daha attı ve hafifçe öne doğru eğildi, Çisem'in nefes alıp verişleri güclenmişti.

"Ben nereye gidersem gideyim yanıma alacağım tek kişi, Asiye." Tehditkâr sesiyle kelimelerin üstüne basa basa konuştu.

Kurduğu cümle her ikimizi şaşkına çevirirken, toparlanmam bir iki saniyemi aldı. Çisem, yumruk yaptığı ellerini savurmamak için zor tutuyordu.

Kenan, bir iki adım geriledi ve uçurumdan aşağa attığı kızı umursamadan, çalan telefonunu yanıtlayarak bizden uzaklaştı. Hiç düşünmeden Çisem'i kollarından tuttum ve onu kendime çekerek Kenan'dan korumak istedim ama izin vermdi.

"Bırak! Beni teselli etmeni gerektirecek bir durum yok." diye terslediğinde, havada asılı kalan kollarımı indirdim ve uzaklaştım. Bana ihtiyacı vardı bunu çok iyi biliyordum ama aramızdaki mesafeninde her geçen gün açıldığının farkındaydım.

Son bir umutla uyarmaya çalıştım onu.

"Ona güvenemezsin, Çisem. Kapılıp gittiğin bu adam fırtına gibi eser, seni oradan oraya savurur ve işi bittiğinde senden geriye hiçbir şey kalmaz. Kenan'a sevmeyi öğretemezsin, o daha sevmenin ne olduğunu bile bilmiyor."

Çisem, söylediklerimi buruk bir gülümsemeyle karşıladı ve bana sırtını dönerek karanlıkta kaybolan adamın arkasından baktı.

"Ona sevmeyi öğretemem, doğru." dedi sesindeki kırgınlığı gizlemeden.

"Bildiği bir şeyi ona nasıl öğretebilirim ki?"

Öyle sessiz fısıldamıştı ki, son cümlesi rüzgarın esintisine karışıp gitmişti. Ne dediğini tam olarak duyamasam da, sesindeki hüzünü hissetmiştim.

"Hadi gidelim buradan," dediğimde, beni aldırmadı ve karanlıkta kaybolup giden Kenan'ın ardından bakmaya devam etti. Yüzünü çevirdiğinde suratında gördüğüm ifade beni dehşete düşürdü.

"Onsuz bir yere gitmeyeceğim, Asi." Kararlı çıkan sesi hiçbir tartışmaya açık olmadığını gösteriyordu ama onu bu saate yalnız başına bırakmak istemiyordum.

"Bir kez olsun inat etmeyi bırak, Kenan ne halt yemeye gitti bilmiyorum ama o gelmeden gidelim, hadi." Onu ikna etmeye çalışıyordum fakat söylediklerimi önemsemediği ortadaydı. Birden kahkaha atmaya başladığında, bu değişken ruh halleri beni endişelendiriyordu.

"Kenan... Acaba ona bir gün ben de böyle hitap edebilecek miyim?" Gülümsemesi soldu ve derin düşüncelere daldı. Aklını kurcalayan şey her ney ise, onu kalmaya zorluyordu. Rüzgâr kendini bir kez daha belli etti, montuma iyice sokuldum.

"Ama ondan önce yarım bıraktığım işi bitirmem gerekiyor." dediğinde, gözü uzak bir noktada takılı kalmıştı ve bu son sözüyle korkunç düşünceleri kafamdan atmaya çalıştım.

"Neden bahsediyorsun sen?" Çisem'in zümrüt yeşili gözleri, odaklandığı yerden bir saniye ayrılmıyordu.

Kafamı çevirerek bu zifiri karanlıkta incelediği şeyi bulmaya çalıştım, gözüme takılan açık bir balkon kapısıyla kafasından neler döndüğünü anlamıştım.

Gözlerim endişeyle büyürken hızla arkamı döndüm ama Çisem'i olduğu yerde bulamadım. Panikle etrafıma bakındığımda, onun çoktan bahçe kapısını aralayıp içeriye daldığını gördüm.

Damarlarımda dolanan adrenalinle peşinden gitmek için hazırlanmıştım ki, beklenmedik bir anda belime sarılan güclü ellerle ağacların arasına çekildim.

"Peşinden gitmeyeceksin." Daha ilk saniyede Kara'nın o tanıdık kokusu burnuma dolmuştu. Belimi saran ellerinden hızlıca kurtuldum ve onu omuzlarından ittirdim.

"Sakın bana dokunayım deme!" Ağzımdan tiksinircesine çıkan kelimelerin onda hiçbir etki bırakmayacağını biliyordum ve bu yüzden hızlı davranarak bahçe kapısına doğru koşturdum.

Içimden bir ses arkama bakmamamı söylese de, dinlemedim. Duraksayıp, kendime lanetler okuyarak arkamı döndüm.

Kenan'ın elinde tuttuğu telefonuna hızla birkaç tuşa bastığını son anda görmüştüm. Kömür karası gözlerini üzerimden ayırmadan telefonu kulağına götürdü. Karşı tarafa aktardığı bilgilerle bedenim kaskatı kesildi ve korku tüm bedenimi ele geçirdi. Kalbim artık göğüs kafesinden fırlayacak kadar hızlı çarpıyordu.

Polisi aramıştı ve gerçek şuydu ki; Çisem, yüzünü gizleyecek ne bir maske takmıştı, ne de bir eldiven. Ve bu koca villanın içinde kaybolup gitmişti.

"Acımasız adamların ya yüreği yaralıdır, ya da sırtlarında taşıyamayacakları bir yük vardır." derdi, annem.

"Peki ya seni acımasız yapan ne, Kenan?" diye sordum sessizce kömür karası gözlerine bakarak.

Geceyle öyle bir uyum içerisindeydi ki, sanki karanlığın tüm tonları saçları ve gözlerinde can buluyordu.

Belkide siyah en çok Kara'ya yakışıyordu. Bizleri karanlığıyla boğup, kör etmediği müddetce.

Multi; eleadorakey ❤️❤️

Selam canlarım, sizleri ne kadar özledim anlatamam ^^ Evet bu bölüm birazcık geçikti bu yüzden kusuruma bakmayın lütfen, karnemi almadan önce son sınavlara çalışmam gerekiyordu ve yeni bölümü bir türlü yazamadım. Hikayeye olan ilginizden dolayı hepinize minnetarım, yorumlarınızı okurken sırıtmamak elde değil, çok ama çok teşekkür ederim ❤️

Bu bölüm de yorumlarınızı bekliyor olacağım, hani bir kelimecik de olsa yorum yapsanız çok mutlu olurum ^^

Evetttt diğer bölümde yaşımı tahmin etmenizi istemiştim aslında bir çoğunuz tutturdu. Tabi kiminiz evli mutlu çocuklu olduğumu düşünse de, yaşımın büyük tahmin edilmezi hoşuma gitmedi değil :P 18 yaşındayım 12 Haziran'da 19'uma basacağım tutturan arkadaşlara ufak bir sürprizim olacak.

Şimdi bir çoğunuz üsteki yazıyı okumadan geçmiş olabilir ama bunu okuyun lütfen :P Hikayeden kesitler, çalışmalar, duyuruların hepsini; KARANLIK 🌑 (WATTPAD HİKAYESİ) grubunda paylaşıyorum. Linki profilimde hakkında kısmında bulabilirsiniz^^

Grup ikiye ayrılmış durumda siz de katılın ve sevdiğiniz karaktere destek verin ^^!

#KenanımYapmaz
#ŞimşekYapardaYapmazda

Continue Reading

You'll Also Like

4.5M 384K 94
1 KIZ, 6 ERKEK, ÖLÜMCÜL BİR EV. Afra'nın diğer tutsaklardan dört farkı vardı: Birincisi, bir kız olmasıydı. İkincisi, tutsak alınan son kişi olmasıyd...
104K 7.6K 60
Sessizlik. Yalnız kalmak istediğimi söylemiştim sadece ona. Sadece sessiz olmasını! Neden dediğimde susmadın? Şimdi yoksun. Bu senin tercihindi!
757K 22.6K 24
Sevgiden nefrete dönüşen imkansız bir aşkın hikayesi. "Onlar cehennemi yaşayacak, Aşk cennetin dilinden onlara kalan tek an olarak kalacak, bu aşkın...
2.8M 212K 38
*14 Kasım 2023 güncellemesi* İlerleyen bölümlerde yorumlarda birçok spoi ile karşılaşabilirsiniz. Her ne kadar uyarı geçsem, o yorumları silsem de ma...