monacrómach

By mercuriety

2.8K 175 88

'kurtarılabilmek için ölümün kıyısına kadar gelmek gerekiyordu.' second raund \end More

prologue
I can plainly see.
the call of the void
sessiz yağmur lambaları
kelimelerin ışıklı yıldızlar
yaralı ve derisi yüzülmüş cümleler
death embryos
the sleep of reason produces monsters
beynimde doğum sancıları
our souls is still hand in hand
heart drowning in fingertips \ r2
ışıklı bir ağız
night 0000cm \ dialogues
kelime hücrelerinde
black nights cold ırises
yumuşak dehşet
giyotin gibi bir inanç \final

sourness\an chéad

155 12 1
By mercuriety

''Yaşam hastaydı artık; daha doğrusu hasta ve dayanılmaz bir şey olmuştu. Ben evrende yaralı bir varlıktım. ''

48 SAAT SONRA
2 gündür hiçbir türlü uyuyamamalarımın  sonucunda nihayet gözlerim pes etmiş ve bütün haklarını uykunun parmaklarına bırakmıştı.Kendimi, doktorun ağır bir ameliyat sonrası yoğun bakımın önünde bekleyen hasta yakınlarına 'bundan sonraki 24 saat çok kritik her şeye hazırlıklı olmalıyız.' cümlesindeki kritik olan 24 saati atlatmış ve dünyaya dönmüş gibi hissediyorum. O gece terasta Baekhyun'la göz göze geldiğimiz de hiçbir şeyin toparlanamayacak kadar dağıldığını ikimizde biliyorduk.Dalgaların hemen yanına inşa ettiğimiz her şey, ikimizinde aynı anda dokunmasıyla yıkılmıştı, suçlu olan o ya da ben değildim;suçlu bizdik.
O gece ona,sadece bir müddet bakmaya devam etmiş ve eve gelmiştim.Veda gibiydi,son ve sonsuz gibi.Jooyoung hiç bir şey söylemeden odama gitmeme izin verdiği için ona kocaman ve içten bir sarılma borçluydum.İçeri girer girmez sadece gözleriyle beni anlamış ve anlatmama bile gerek kalmadan her şeyi öğrenmişti,sonrasında da benimle uyumak istediğini söyleyerek odama gelmiş, dolaptan yatacağı malzemeleri alıp uyumam gerektiğini söylemişti..Yapamayacağımı bile bile yatakta uzanmak, her ne kadar güç ve olasılıksız görünse de Jooyoung'a hiçbir şey çaktırmadan uyumuş numarası yapmıştım.Günün diğer saatlerinde ise zoraki yapıştığım yataktan bir türlü kopamamış,sonsuza kadar kapalı kalmasını istediğim gözlerimi açmak istememiştim.Böyle berbat geçen bir günün sabahında uykunun damarları gözlerimin aydınlanan eteklerinde incelirken,bütün bir gece uyumuş olmanın verdiği rahatlık, vücudumu selamlamıştı adeta..İlk defa uykumu böylesine tam alabilmiştim, ki onlar her zaman sakat ve özürlü doğmak için ellerinden geleni yaparlardı.

Gözlerimi açmadan önce burnuma gelen enfes kokular,karnımın içerisinde isyan başlatacak kadar kuvvetliydi.Jooyoung her zamanki gibi bütün hamaratlığıyla mutfaktaydı anlaşılan..,.

''Autumun içine biraz da köri ekle,mmm...nefis kokuyor..'' Biri Autumn mu dedi? Onun mutfakta olması gerekmiyor mu ?Kafamı aniden yastıktan kalkırıp aşağıda yatan kıvırcık saçlıya baktım.Aşağıda yemek yapan o değilse---ıııım? Bir dakika,,.,annem?
''Jooyung-ah uyan.''

''Autmun içine soya da koyd- ımmm mu?''

''Yemeği yapan ben değilim,young.Annem aşağıda uyan çabuk!

Neye uğradığını şaşıran 185'lik kıvırcık,birden doğrulayım derken kafasıyla sevgili white piyanomun karbugalarının incinmesine neden olmuştu, bebeğimin tuşlarından kaçan inilti odayı doldururken ayağımla kafasına bir tane geçirdim.

''Annen neden burda?'' dedi kafasını piyanomun gölgesinden kurtarmaya çalışırken,hala uyku sersemliği yaşıyordu.

''Bilmem,burası kendi evi olduğu için olabilir mi dersin?Saçmalamayı bırak ve bir an önce ayağa kalk,ben duşa gidiyorum.'' dedikten sonra banyoya yönelmişken son olarak çenesini kapalı tutması için ''Sakın anneme bir şeyler çaktırayım deme kıvırcık, yoksa baterinin davullarını patlatırım!!!'' diye çemkirdim.
Banyoda işim bittiğinde karnımın içerisinde ağlayan açlık, dudaklarını büzmüş kendini acındırmaya devam ediyordu.Yaklaşık 1.5 gündür hiçbir şey yemediğimi hesaba katarsak,dudaklarını büzmekte haklıydı.Tamam tamam seni daha fazla görmezden gelemeyeceğim.Hadi gel karnını doyuralım. Saçlarımı daha sonra kuruturum.,.,,Odama girip son olarak beyaz uzun hırkamı alıp merdivenlerden inerken annem ve Jooyoung ve... VE ... V E ..... Baekhyun!?? O da burda!!! Masada!

Beni gören annem''Oh,Autumn gel kızım şöyle geç.' diyerek kolumdan tuttuğu gibi Baekhyun'un karşısına oturttu.Oturur oturmaz,beynimin içinde çalan alarmların yarattığı gürültü,üstünü sıkıca örttüğüm hislerimi uyandırmıştı.Annem masaya geri döndüğünde Baekhyun'a soğumadan yemesini tembihledi.Ben hala, avuç içlerime gömdüğüm parmaklarımı masanın altında ezmeye devam ediyordum.İkimizden birinin burda olması yanlıştı.Dibine kadar yanlıştı.O an ben bunları düşünürken,Baekhyun yüzüme dönüp kesik bir bakış attı....Saçlarım ıslak(!) O karşımda(!) Biz dostluğumuzun yollarını ayırdık(!)

''Autumun bugünlerde çok zayıflamışsın,şu yüzünün haline bak kızım.Hadi bir şeylerden yemeye çalış.'' diyerek masanın altında birbirine kenetlenmiş olan parmaklarımı yakalayıp masanın üzerine taşırken yemek çubuklarımı elime tutuşturdu annem.O an kendimi, annesi ona zorla yemesi için baskı yaparken,yememek için yüzünü asıp oturan küçük bir kız çocuğu gibi hissetmiştim.Bunu yapmasına gerek yoktu ben 2 yaşında değildim(!)

''Baekhyun,baban hala Amerika da mı ? diye ekledi annem.

''Evet Efendim.''

''Peki seninkiler nasıl Jooyoung-ah? Annen bu günlerde hiç görünmüyor,merak ettim doğrusu.''diyip sırıtırken cümlenin içindeki ''annen''kelimesinin altında yatan derinlikten rahatsız olmuştum.Gözlerim istemsizce Baekhyun'a kayarken, yutkunduğunu fark ettim.Konunun nereye geleceğini kestiremiyordum.Ne garip bir sabah, ne garip bir kahvaltı masası ve karşımda hiçbir şey yaşanmamış gibi davranan ne garip bir Baekhyun'du ?

Jooyoung annemi gayet ve her zamanki gibi nazik bir şekilde cevapladıktan sonra 5-10 dakika hiç kimse konuşmamıştı.Ters giden bir şeyler vardı diye düşünürken annem konuşmaya başlayarak  düşüncelerimin korkup kaçmasına neden oldu.

''Aslında sana söylemem gereken bir şey var Autumn''diyerek bana döndü.Bu beklemediğim bir cümleydi.Gözlerim tedirginlikle önce Jooyung sonra Baekhyun'a kaymıştı.Son olarak anneme dönüp söylemeye devam etmesi için bekledim.''Ben,bunu uzun zamandır sana söylemeliydim biliyorum, biraz geç kaldım.Autumn... biz babanla ayrılmaya karar verdik...Bak,bunu anlayışla
Ayrılmak,,,dağılan bir aile daha...''karşılayacağından hiç şüphem yok,'' Benim ailem.Biten bir sıcaklık daha..Benim ailemin sıcaklığı..''çünkü sen artık bir yetişkinsin.''

O an sanki biri duyma yetimi almış ve çok uzaklara götürmüştü ve ben, hiçbir şey duyamıyordum;kendi düşüncelerimden başka.İnanmak ve kabule itiraz etmemek,benim için her ne kadar zor olmuş olsa da,varlığına dayandığım tek şey olan ailem, kocaman bir hiçlikle idam edilmişti.Yok olmuştum..Her şeyimi kaybetmiş ve sonsuz bir anlamsızlıkta yolumun yörüngelerini kaybetmiştim.

Tanrı,sahip olduklarımı teker teker elimden alarak beni nakavt etmek adına bütün yumruklarını indirmişti ve ben,,,,ben artık mağlup olmak üzereydim.

Hiçbir şey söylemedim,söylesem değişecek bir şey yoktu zaten ortada.Gözlerim sulanmıştı.Hayır ağlıyordum.Artık bir aileye sahip değildim çünkü. Birkaç gün önce yaşadığım müthiş hayal kırıklığı bu sabah sonu imzalamıştı.Önce varlığına sığındığım Baekhyun'a duyduğum güveni düşürmüştüm,şimdi de ailem olduklarını sandığım bu formalite birliktelik ve ilişkiden diskalifiye edilmiştim.Yaşadığım bütün yanılgı ve kırıklıklar göğsümü kusursuz bir öfkeyle doldurmuştu.Annem,duymakta zorlandığım cümlelerine ara vermeden devam ederken,gözlerimin bulduğu irisler Baekhyun'dan başkasına ait değildi.Bakışlarıma,şefkatle ve her an kalkıp sarılacakmış kadar sıcak ve buğulu karşılık verirken,dünkü acımasızlığının nerde olduğunu düşündüm.Hangisi yalan, hangisi halüsinasyondu? Gerçeklerden bahsetmiyorum bile.Gerçeklik burda,bu masada,bu evde ve bu insanlarda aranılacak bir şey değildi.

Bir müddet sadece ona baktım,gurur duyuyor olmalıydı.Evet gurur duyuyor olması lazımdı.Geçen gece sarf ettiği bütün cümlelerin aynılarını yaşıyordum.O an onun istediği de bu değil miydi? İşte,,,karşısında bizzat gözleri önünde olmuştu olanlar.Ona ise, sadece ellerini birbirine yaklaştırarak alkışlamak kalıyordu.
Geçen dakikalar süresince ona karşı olan iç konuşmalarım bitmesi durması güç ve sessiz  bir diyaloğa dönüşmeden burdan bir an önce ayrılmam lazımdı.Hiçbirini görmek ve bu hayata yeniden devam etmek istemiyordum.Ayrıca ona beni böyle düşmüş ve zayıf görmesi için yeterince zaman tanımıştım.Elimdeki yemek çubuğunu yavaşça masaya bıraktıktan sonra, öncelikle sakin ve pürüzsüz devam eden hareketlerim,montumu alıp evden çıktıktan sonra maraton koşusuna dönüşmüştü.Hiç durmadan sokaklarca,caddelerce ve yüzlerce insanı arkamda bırakacak kadar yürüdüm.Hiçbir şeye sahip olamamak böyle hissettiriyordu demek.Böylesine boş ama dolu bir duyguydu. Boşanmalarına diyecek bir şeyim yoktu.Anlaşamıyorlarsa ayrılmalılardı.Ama bir çocuk anne ve babasını, onlar her ne kadar ayrı yollar çizmek isteseler de aynı evin içerisinde görmek isterdi.Beni yıkan şey,bu bağın artık eskisi gibi güçlü ve sağlam olmayacağıydı. Her zaman çevremde duyup,benim ailem öyle olmayacak hiçbir zaman diye düşünüp gururlandığım bir aileye sahip değildim artık .Bitmişti,böyle bir varlık artık yoktu.

Düşünceler, beynimin bir köşesine sığınmış kollarını bacaklarına sarmış bir vaziyette sessizliği dinlerken gittikçe kararan gökyüzüyle bu şehir, kocaman ve ağır bir cesede dönüşmüştü.Han nehrinin kenarına  geldiğim de  yavaşlarken,güneşin gökyüzünden henüz ayrıldığını gördüm.O bile bu tiksinç dünyayı terk etmek için can atarcasına aceleyle gitmek ister gibiydi,.

Bu doğal rutinin yanında benim yok olma dileğim fazla cenin kalırdı.

Hava kararmadan gidecek bir yer bulmam gerektiğini biliyordum ama gidecek bir yerim yoktu.O eve ya da yakınına dönemezdim.Evinin nerde olduğunu bildiğim, herhangi bir arkadaşa da sahip değildim. Ben... ben artık evrende,yaralı bir varlıktım,.,,, her hücresiyle yaralı ve yalnız..

Ne kadar düşünürsem düşüneyim zamanı geriye sarma üstünlüğüne hiçbir zaman sahip olamayacaktım.Gece yıldızlarını doğurmadan kalacak bir yer ayarlamak önceliklerimin arasındaydı.Okulun yaz kursu süresince açık olduğunu duymuştum ama tarihlerinden emin değilim.En iyisi gidip görmek diyerek okula yürümeye başladım.

Yol boyuna sürekli düşünmekten buraya nasıl geldiğimi anlamadan kendimi okulun kapısı önünde bulmuştum.Neyse ki,yaz kursu devam ettiği için okul açıktı.Bugün tek normal giden şey buydu herhalde.-thanx god-

Herhangi bir tanınma durumuyla karşılaşmamak için montumun şapkasını kafama geçirdikten sonra cebimde kalan sigaradan bir dal yakarak boş bir yatağa geçip uzandım.Şu an evsiz keşler gibi göründüğümün farkındaydım.Diğer yatakların üzerinde birbirleriyle gülüşen kızlar,ben içeri girince sessizliğe bürünmüşlerdi.Tek kulanımlık insanları ve yadırgamalarını umursama gibi bir lüksüm yoktu.İstediklerini düşünebilirlerdi.

Gözlerimi cama diktiğimde cama yapışan karanlık bir süre sonra yok oldu.Yarının getirecekleri yalnızca Tanrı'nın bileceği işti,bu durumda bana yatıp zıbarmak kalıyordu.

Sabah kimse uyanmadan okuldan çıkıp Han nehrine döndüm.Güneş henüz daldığı uykusundan uyanmadığı için,ortalık saf ve ince bir karanlıkla dans ediyordu.Bu nehri çok seviyordum,bilmiyorum küçüklüğümden beri adı konulamaz bir bağlılık duyuyorum.Çocuklarla çok sık gelmesekte, uğradığımızda suya yakın bir yerlerde oturur hiç konuşmadan kendimizi ve tenimize çarpan gerçekleri dinlerdik.Çok fazla gözyaşının hunharca döküldüğünü hatırlıyorum bu nehre.,.,Baekhyun'un bir keresinde hıçkırarak ağladığını ve omzuma sığındığını hatırlıyorum mesel-

''Fazla geliyor değil mi?''

''Çok.'' cevabını verdikten kısa bir süre sonra duraksayıp sağa döndüm,kendimle değil hemen yanımda oturan kıvırcık saçlı çocukla konuşuyordum.Gözlerim dış profili üzerinde daha fazla yoğunlaşmak istese de,benim ilgimi çeken başka bir şey vardı;ses tonu...kalın ve ağzından dolu dolu çıkan kelimeleriyle süslediği ton.

Gözleri nehrin üzerinde dinlenirken,ona baktığımı görmüş olmalı ki yüzüme yarım ağız bir gülümsemeyle bakıp '' Eğer çok fazla geliyorsa,kendinle değil''dedi, sol göğsünü göstererek ''burayla dövüş.'' tekrar nehre bakmaya devam etti.Farkında olmadan onun yanına mı oturmuştum, yoksa o mu benim yanıma gelmişti,bilmiyordum.Ayrıca nerden anlamış olabilirdi fazla geldiğini?Beni duymuş-
''Kendi kendine konuştuğunu duydum,aslında biraz da konuşmak istersin diye bekledim.''

''Rahatsız ettiğim için üzgünüm.''dedim.Ona rahatsızlık vermiş olabilirdim, çünkü beni duyduğunu ima ettiğinde mahçup hissetmiştim.Onu etkileyecek ve benimle konuşmasını gerektirecek kadar yüksek sesle düşündüğümü sanmıyordum,aslında sesli düşündüğümün bile farkında değildim.Hepsi beynimin karanlık duvarlarına çarpıp yankılanıyor sanıyordum???
Ona üzgün olduğumu söylemekten başka söyleyecek bir şeyim yoktu.Bu nedenle gözlerimin yüzünde kıvrılıp, parmaklarıyla oynaması normal bir tepki sayılmazdı. Diyeceklerim son bulurken gözlerimi ondan ayırdım.

Nehrin kıyısında sadece adını bilediğim -uzun boylu,hafif dalgalı ve kızıl volümlü saçları olan- çocuk ve ben dışında başka kimse yoktu.Güneşin nerde kaldığını merak ederken,siyah ve griyle kirlenen bulutların dudakları arasından kaçan inilti, ince yağmur orgazmlarıyla üstümüze yağmaya başlamıştı. Yağmurun verdiği hazla,içimdeki her şeyin bütün çıplaklığıyla kayıp gitmesine izin verdim..,.

''Sence bu nehir gerçek mi ?'' dedim cesaret kokan gözlerimi yeniden ona sunarken.

''Peki ya sen gerçek misin?'' sanki onunla konuşmamı istiyormuş gibi cümlem biter bitmez bu soruyu sorması,beni kısa süreli de olsa şaşırtmıştı.Onunla, bu aceleci ve sabırsız soruyu soracak kadar konuşmamı istediğini düşünmemiştim.Soruma soruyla karşılık vermesi,aslında ikimizin de aradığı cevabı saklıyordu. Doğrulara ise, en az Tanrı kadar yakındık.

Bunları düşünürken kirpiklerimin yörüngesinde hala onun gözleri olduğunu unutmuşum.Muhtemelen saçmaladığını ve dediğinden bir şey anlamadığımı ve ya sarktığını düşündüğümü sanmış olmalı ki, kafasını kaşımış gibi yaparken diğer yanındaki alkol şişelerini göstererek ''Ah,özür dilerim saçmaladım sanırım.Beni yanlış anlamanı istemem,sapık ya da onun türevlerinde biri değilim.Ben sadece hala sarhoş olup olmadığımı sorguluyordum.'' dedi.Yüzüne bu kadar uzun bakmamın bunlara yol açacağını önceden kestirmeliydim.Bu konu da düşündüklerimiz elbette farklıydı,ben öyle düşünmemiştim ona bakarken.Bu herhangi bir şeye dalıp gitmek kadar olağan bir şey gibi gelmişti o an için.Ben sık sık bir cisme, bir şekle ve ya bir resme dalıp gidebilecek kadar akıl sarsıntısı yaşayan biriydim.Bu sefer yanlış anlamlara sebebiyet verecek bir şeye denk gelmesi büyük bir talihsizlikti o kadar.

Yağmur ince parmaklarıyla şehrin ve bedenlerimizin üstünde yavaşça oyalanmaya devam ederken,yanlış anlaşılmayı düzeltmek adına konuyu değiştirdim.

''En az bu nehir kadar gerçek ve, gerçeğim.Ama gerçek değil, nehir olmak isterdim.Çünkü adımıza sunulan ölüm,onların ruhundan bir şey eksiltmiyor.Yani onlar kadar yaşamıyoruz.Bir gün gideceğini bilerek yaşamak,ben de nehir olma hissi uyandırıyor.'' deyip güldüm.Neden ağzımı açtığım ve her cümle kurma teşebbüsünde bulunduğum da 'yok olmaktan' bahsettiğim savı, benim için belirsiz bir nedenin nedeni gibiydi,bilerek yapmıyordum.Söyleyeceklerim bittiğinde bir süre beklerken, o da bana bakıp aynı fikirde olduğunu ispat edercesine güldü ya da neden nehir olmak istediğimi sorgulamış cümlelerimde cevabını bulmuştu bilmiyorum.

Sanıyorum saat, sabah olma kısmını çoktan geçmişti, bunu kuşlar ve caddelerde canlanan hayatın kıvranmalarından anlayabiliyordunuz.Artık nehrin etrafında o ve benden başka herkes ve her şey vardı.Yağmur,silik ve sessiz adımlarıyla geçip gitmişti.Geride sadece ıslak sokaklar ve biz kalmıştık.Artık ona veda edip gidecek ya da saatlerce hareketsiz oturacak bir yerler bulacaktım.Eğer aranıyorsam,bulunacağım ilk yerin burası olması kaçınılmazdı.Ellerimi sızdıkları yerden çıkarıp destek alarak ayağa kalktım.O an birkaç mikrosaniye göz göze geldiğimiz de oda bana eşlik edip ayağa kalktı.Gözlerimle kalkışını izlerken,gökyüzüne uzanan boyunun bu kadar uzun olmasını beklemiyordum.Aramızdaki boy farkı, az evvel yan yana oturduğumuzdan daha fazlaydı.Biraz saçma da olsa hayal kırıklığına uğramıştım,,,.

''Rahatsız ettiğim için üzgünüm gerçekten,ayrıca beni dinlediğin için teşekkür ederim.''

''Chanyeol.Park Chanyeol'' dedi sanki bu anın bir veda değil,tanışma olmasını dileyerek.Her ne kadar, daha önce deneyimlememiş olsam da tanışmaların en son değil,ilk önce yaşanması ya da yaşatılması gerekirdi.-bu durumdan hiçbir şey anlamamıştım,neyse-

Sol elini siyah jeanin cebinden çıkarıp bana uzatırken ''Ben kısaca Autumn'' deyip tebessüm ederek aynı şekilde sol elimi uzattım.Çoğunlukla solak olduğum ve her zaman onu öne sürmeye alışkın olduğum için elimi ona uzatırken tokalaşır gibi değil de,elimi ona tutması için uzatıyormuşum gibi görünmesine sebep olmuştu.Başta bunun üzerinde durmamıştım,başta derken saniyenin ilk başlarında üzerinde durmadım, daha sonra acı gerçek bütün dişleriyle ciyaklarcasına sırıttığı anda, parmaklarım avcunun içine çoktan uzanmıştı.Elimde olmadan utanmıştım,tam geri çekecekken parmaklarımı yakalayıp ''Sorun değil,böyle de selamlaşabiliriz.''deyip elimi nazikçe tutmayı sürdürdü.Neden sorun değil derken sırıttığını anlamamıştım ama umarım ondan hoşlandığımı falan düşünmezdi.Erkeklere bu tarz şeyler beslemek benim için, feminizmi öldürmek demekti.Günü bir an önce, 2. bir yanlış anlaşılma olmadan kapatabilirim umarım diye geçirdim.

Kısa süren tanışma faslı sonrası caddeye çıkmak üzere adımlarken,karşıdan gelenin Baekhyun olduğunu fark etmem ancak aramızda birkaç metre kala olmuştu.Etrafına baka baka bize doğru geliyordu.Kahretsin! Kapana kısılmıştım!

Beni burda da bulmuştu! Nasıl olur da beni,hangi ruh halindeyken gittiğim mekanlara kadar iyi tanıyabiliyordu?!!

Her zaman değil ama şu an için sinirlerimi bozmuştu.Tam da kaybolmak istediğim bir an da bulunmak istemiyordum.Onu görmekse isteyeceğim son şey diye düşünerek montumun şapkasını kafama geçirdim,suratımı görmezse muhtemelen beni tanıyamazdı.Hem yalnız olmam gereken bir durumda yalnız değildim,Chanyeol yanımdaydı.Bu durum,bulunma ya da fark edilme ihtimalimi kısıtlayacak kadar güçlü kanıtlar taşıyordu.

Buraya kadar aramızdaki mesafeyi koruyarak yürümüştük.Şimdi ise neredeyse Chanyeol'ün omzuna değecek kadar yakın yürüyordum.Bir anda böyle yakın davranmam onu şaşırtmış gibi yüzüme baktı.Gözlerimle,anlamasını umarak Baekhyun'u işaret ettim.O an hiç beklemediğim bir şekilde elini kaldırıp omzuma attıktan sonra beni kendine biraz daha yaklaştırdı.Durumu kolayca kavraması,zafer kazanmışım gibi hissettirmiş ve heyecanlandırmıştı ama bu defa şok olan taraf bendim,yakın olmak derken 'bu kadarını' kastetmemiştim.Bu fazla gelmişti ama olan olmuştu,geriye bozuntuya vermeden sonlandırmak kalıyordu.Adımlarımı hızlandırmak istercesine işaret ederken,şapkamla suratımı iyice örtmeye çalışıyordum. O sıra da Chanyeol kulağıma eğilip ''Gitti'' diye fısıldamış ve omzumda olan elini indirmeyi unutmamıştı.Kafamı kaldırıp önce ona baktıktan sonra karşımda Baekhyun'nun olup olmadığını kontrol ettim.Haklıydı gitmişti,onu atlatmıştık. O sıra da yağmur yeniden başlamış,bu sefer daha bir şiddetlenerek geri dönmüştü.

Zaten ıslaktık,anlaşılan biraz daha ıslanmamız gerecek diye düşünüp saçlarıma özgürlüklerini geri verdim.Caddeye çıkana kadar yürüdüğümüzde her şey normaldi.Ta ki,Baekhyun'un ''Autumn!''  seslenişi duyana kadar.

Birkaç dakika duymamazlıktan geldikten sonra,yaklaşan ve sık adımlarının arasından tekrar ''Autumn'' diye bağırdı.Yürümeye son verip arkamı dönmeye kalmadan kolumdan tutup karşıma geçti.Koştuğu için göğsü damar gibi atıyordu,nefesleri sıkışık ve kesik kesikti.Beni nasıl bu kadar isabetle tanıyabilmişti,lanet olsun!

Ne yapacağımı bilmeden öylece bekledim.İkisi de bir açıklama bekliyorlar mıydı bilmiyordum ama Baekhyun,kesinlikle bir şeyler söylememi istiyor gibi bakıyordu. Yağmur üçümüzü de ıslak ve kalınlığıyla sarsarken,Baekhyun kolumu tuttuğu elini sıkılaştırıp, gözlerini gözlerime uzanan hisler içinde savunmasızca yakalayıp  bir zamanlar yok olmayı bekleyen Autumn'u bulmak istercesine umutla ve şefkatle bakıyordu.

''Neden burdasın?'' dedim bütün soğukluğumla.

''Biz seni günlerce ararken,sen bunca zamandır bununla mıydın?'' diye karşılık verdi,sorumu duymamazlıktan gelerek,yağmurun ıslattığı ve kirpiklerinin siper ettiği gözleriyle Chanyeol'ü işaret ederken.

''Sence de 'yabancı ve bencilin teki' olarak gördüğün biri için fazla ilgili değil misin Baekhyun?Burda ya da değilim, bu önemsemen gereken bir durum değil.''

''Bununlaydın,.. Senin için- s*çayım!! Tamam,burda değil daha sonra,yürü gidiyoruz'' deyip harekete geçmesiyle kolumu elleri arasından çekecekken,Chanyeol araya girmesini hiç mi hiç istemediğim bir anda bizi bölüp ''Autumn bir sorun mu var?'' dedi.Baekhyun'un sinirlenmemek için kendini zor tuttuğunu görebiliyordum.Ona nasıl şiddetle baktığını da.

Chanyeol'a dönüp hayır anlamında başımı sallayarak,''Bana hissettirdiğin güven için minnettarım,lütfen daha sonra bunu ödememe izin ver olur mu ?'' sesim çok içten ne derin çıkmıştı.O da başını sallayıp sessizce onaylarken, sorun çıkarmadan ikna olduğu için ona bir kez daha minnettar olmuştum.Ordan ayrılırken,Baekhyun'a hiç bakmadan öylesine yürümeye başladım.Birkaç dakika sonra bana yetişip kolumdan tuttuğu gibi arabasının kapısını açıp binmemi bekledi.Her ne kadar yapmamak için inat ve sinirden dudaklarımın derisini dişlesem de uzatmayıp bindim.Yol boyunca tek kelimeden ve mümkünse ona bakmadan geçmesini dileyerek,az önce olanları sindirmeye çalıştım.Baekhyun, hızlanmaya başladığın da net ve hissiz bir tonda ''Erkek arkadaşın mıydı?''dedi.

''...''

Sessizliğim hoşuna gitmiş gibi kahkaha atarken dişlerini sıktığını ve çenesinin kasıldığını fark etmiştim.

''Seni ne kadar aradık biliyor musun Autumn! O halde gidebileceğin her yere bakıp, eli boş dönmenin verdiği çaresizlikle yorulmadan aramaya devam ettik ?! Salaklık biz de tabi,baksana sen çoktan oyalanacak birilerini bulmuş.-''

''Durdur arabayı'' diye bağırdım,yüzüme bakıp devam ederken tekrar üstelercesine. ''Baekhyun.sana.arabayı durdur dedim!'' Ani bir fren yapıp durdurduğunda konsolu çekip arabadan indim.Gözümde gittikçe küçülmemesi adına daha fazla dinlememek en iyisiydi.Başta onunla gelmem zaten büyük bir hataydı.

Arkamdan''Sen busun işte, insanlara acı çektirmeye bayılıyorsun!'' diye bağırdı.Yağmur hala yağdığı için üşümeye başlamıştım.Rüzgar fazla serin esiyordu.Bu cümle içime dokunmuştu.İnsanlara acı çektirmeye değil, insanların bana çektirdiği acıyı inceltmeye bayılıyordum.Gözlerimi aniden istila eden yaşlar,onların acımasına neden olmuştu.Arkamı döndüğüm de onu çok yakınımda bulmuştum.Birden döndüğüm ve bir cümle kadar yakınımda olduğu için ağladığımı fark etmişti. Kolumla yüzümü silip gözlerimi irislerine bırakırken ''İnan bana o konu da, benden daha iyi olan birini tanıyorum''dedim.
Bakışlarını,az önceki siniri geçmiş ve cümlelerimin haklılığını kabullenmiş duygusuyla değiştirdi.Zaten yakın olduğumuz mesafeyi yarım adımla yok ettiğinde kollarıyla bütün savunmasızlığımı kucakladı.

''Asla benden bu kadar uzak kalma Autumn,bir daha asla seni göremeyeceğim kadar uzaklaşma benden.Yanında değil,karşında olduğum her an için bile olsa bana gelmekte tereddüt etme,çünkü sana tutunmakta zorlanabilirim.''
Ona cevap vermek için kollarını açmasını istercesine kıpırdadığım sıra da kollarını daha da sıkılaştırıp buna izin vermedi ve yağmurun arasından sızan fısıltılarıyla devam etti. ''Biliyorum,.,. ve üzgünüm... biliyorum b*k ve p*ç herifin tekiyim...seni bulamamaktan o kadar çok korktum ki.'' dedi başını saçlarımın arasına sıkıştırırken. Daha önce asla ondan duymadığım cümlelerdi bunlar...Baekhyun asla böyle cümleleri becerebilen biri olmamıştı bu güne kadar.İhtiyaçlarını her zaman içine kapanık ve sessiz haliyle halleder,bazen ona bu kadar yakın olan bana bile hiçbir şey çaktırmadan hisseder, üzülür ya da baş etmeye çalışırdı.Söylediklerinin bittiğini sandığım bu an,gerçekten çok uzun zamanın ardından gelen bir andı ve o hala beni bütün özlemiyle kucaklarken,en sevdiğim kadının dizeleriyle devam etti ;

''Bir şey söyle bana

Teninin tüm sevgisini sana bağışlayan insan

Ne istiyor diri kalma duygusundan başka?

Bir şey söyle bana

Kıyısındayım pencerenin

Ve güneşle bağlantıda...''

Continue Reading

You'll Also Like

298K 22.2K 52
WATTYS 2018 KAZANANI! (KAHRAMANLAR KATEGORİSİ) Hreak ayağa aheste bir şekilde kalktıktan sonra kenarda yayılmış geniş postları eğilerek aldı. Geniş...
211K 13K 26
17 yıl sonra doğumda karıştığını öğrenen Peri... Abilerine ve üçüzlerine alışabilecek mi ? Babam gülümseyip "Aksine iyi bir şey oldu. Peri doğumda k...
362K 23.4K 24
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
3.1M 17K 3
'Umudun gece ise, ay'a tutun.' ∞ (15/08/2018; Başlama tarihi.)