VİMALA

By YazanMuallime

209K 10.5K 3K

"Kuzey" diye inledim. Son nefesimmiş gibi çıkan sesimle " Lütfen " diyebildim. Kuzey durmak bilmiyor , harek... More

Tanıtım
∞ 2 ∞
∞ 3 ∞
∞ 4 ∞
~ Duyuru ~
Bölüm 5 : Sen kimsin ?
Bölüm 6 : Güçlü ol
Bölüm 7 : Isyan bayrağı
Bölüm 8 : Hesap
Bölüm 9 : Pamuk Şeker
Bölüm 10 : Harabe ev
Bölüm 11 : Sarıl
Bölüm 12 : Sonono
Bölüm 13 : Arkadaşın değilim
Bölüm 14 : Browni savaşı
Bölüm 15 ( Kesit )
Bölüm 15 : Oyun
Bölüm 16 : Dünya Dönüyor
Bölüm 17 : Bataklık
Bölüm 18 : Kırmızı
Bölüm 19 : Kan
Bölüm 20 ( Kesit )
Bölüm 20 : Korkaklık
Bölüm 21 : Senin Yüzünden
Bölüm 22 : Kızı Duydun !
Bölüm 23 "Kesit"
Duyuru!
Duyuru!

∞ 1 ∞

24.7K 829 705
By YazanMuallime

❄️ Keyifli okumalar kar taneleri... ❄️

1.Bölüm: "Müdür"

#Evgeny Grinko – Jana Maryam

"Ad koyunca büyüsü bozulur diye, isimsiz, izinsiz, içimden seviyorum seni."

"Hifa'm"

Karizmanın en güzel tonu olan sesiyle kıvrımlı dudaklarından ismimin dökülmesi, kalp atış hızımın Nirvana'yı zorlamasına neden olmuştu. Fakat gözlerindeki buğuyu sevdiğim adam bunun farkında değildi.

Ruhumu ebediyete bir an önce kavuşturmak istercesine ellerimi de tutmuştu. Gözlerine baktığım dakikalarda, koyu hareleri gözlerime kenetlenmişti. Ona âşık olmama neden olan zeytin gözleri aklımı başımdan kilometrelerce uzağa götürmüştü.

"Seni seviyorum meleğim."

Dudaklarından dökülen her bir kelimeyle, göğüs kafesim kalbime dar gelmeye başlamıştı. Bana "Seni seviyorum" demiş, yüreğimi ele geçirmişti.

"Allah'ım bu da o gördüğüm rüyalardan olmasın lütfen" demeden edememiştim.

Bakışları dudaklarıma kaydığında yanaklarım ateş topu atılmış gibi yanmaya başlamıştı. Nefesi nefesime çarpmaya başlamış, nefesinin sıcaklığı dudaklarımı yakmıştı.

Dudaklarımız birbirine değdiği saniyelerde bir gürültü kopmuştu. Birisi kulağımın dibinde matkapla duvarı deliyor gibiydi. Dayanılmaz bir sesti.

"Yeter" diye bağırmak üzere ağzımı açmıştım ki, ders masam da olduğumu fark ettim. Tutulan boynumla doğrulmaya çalışırken bütün o romantizmin rüya olması, gürültünün çalan telefonumun sesi olması büyük bir hayal kırıklığı yaşanmıştı.

Oysaki ne de güzel imkânsızlıklar kuruyordum düşlerimde. Telefonumun yoğun ısrarına dayanamayarak elime aldım ve açtım.

Karşıda ki ses tabi ki cırcır böceğine aitti. Kulağımı sağır etmeyi diler gibi "Furkan mesaj attı(!)" diye cırlamıştı. Telefonu kulağımdan istemsizce uzaklaştırırken bunun için aranır mı ya bu saatte diye düşünmüştüm.

Hem de en güzel rüyadayken.

Ama Aybegüm bu arar, bu saatte de arar, en güzel rüyada da arar(!)

"Kızım sana diyorum aylardır beklediğim gün geldi. Furkan diyorum mesaj attı." Demişti, heyecanı sesine nüksederken.

Telefondan yeniden ses gelince yine farklı dünyaya gittiğimi fark ettim.

"Duyuyorum Aybegümcüm kulak zarımı zedelemene gerek yok." Dedim sitem dolu bir ses tonuyla.

"Ya kızım, boş ver şimdi zarını marını(!) Furkan ya, şu okulun en yakışıklısı olan Furkan."

Bu söylediğine yüzümü buruşturmuş, hemen itiraz etmiştim.

"Okulun en yakışıklısı Kuzey bir kere tamam mı?"

Aybegüm de buna itiraz edeceğini hatta Kuzey'e hakaret edeceğini de adım gibi biliyordum.

"He öyle(!) O gıcık şey mi en yakışıklı? Hiç de bile benim kıymetlim bile ondan daha yakışıklı." dedi kıkırdarken.

Benim kör kütük âşık olduğum adamdan neden bu denli nefret ettiğini daha yeni yeni keşfediyordum. Aybegüm beni başka biriyle paylaşma fikrini kabullenemiyordu.

"Ay şuan seninle hiç bu konu hakkın da tartışmayacağım gerçekler ortada, okulun yarısı onun peşinde. Kahretsin! Hepsini yolacağım."

Sinir kat sayım gökdelene rakip olurken, yumruklarımı sıkarak rahatlamaya çalıştım.

"Of(!) Neyse kapat. Sen yine arıza ya geçmişsin"

Tam lafı hazırlamışken telefon suratıma kapandı. "Madem suratıma kapatacaksın niye arayıp benim güzel rüyamda uyandırıyorsun be kızım!"

Bir yandan Aybegüm'e söylenip bir yandan da geceliklerimi giydim. Hızla kendimi yatağa attım. Yeniden aynı rüyayı görme umuduyla.

* * *

Çalan alarm sesini duyunca gözlerimi açmadan elimle telefonu almaya çalıştım. Maalesef her gün ki gibi telefonumu komodinimin üzerinden yere düşürmeyi başarmıştım. Söylene söylene yataktan kalktım. Odamın kapısını açtığımda mutfaktan nefis kokular geliyordu. Nereden bulduğunu anlamadığım enerjisiyle annem yine döktürüyordu maharetlerini.

Yanına gidip yanağından küçük bir buse alarak "Günaydın" dedim. Oda bana "Günaydın prenses" dedi. Bu sahne en sevdiğim bölümdü sabah uyanmakta. Başka türlü çekilmezdi uyanmış olmak...

Banyoya doğru ilerlerken "aman ne prenses" diye hayıflandım. Prenses ama sabah erkenden okula gitmek zorunda, prenses ama daha sevdiği çocukla göz göze gelemiyor(!)

Elimi yüzümü yıkadıktan sonra dişlerimi fırçalama işlemine geçecektim ki diş macununun kapağının açık bırakıldığını ve bu nedenle macunun donduğunu fark ettim. Bunu yapan benim zeki kardeşimden başkası değildi. Sabah sabah yine sinirlerimi tavan yaptırmıştı. Güç bela macunu sıkarak dişlerimi fırçaladım. Bunun hesabını sormayı da aklımın bir köşesine not ettim.

Banyodan isteksiz adımlarla odama geldiğim de uyuşuk uyuşuk kıyafetlerimi giyinmeye başladım. Bir yandan da dün gece gördüğüm rüyayı düşünüyordum. Gerçek olması için neler yapmazdım ki. Ama ben bula bula okulun en öküz çocuğunu bulmuştum.

Özenle seçsem bu kadar olurdu herhâlde.

Öküz falan ama çok yakışıklı be vicdansız. O zeytin gözleri, gülüşü, yürüyüşü her şeyi ayrı ayrı çok iyiydi. Güldüğünü görüp de tutulmamak elde değildi tabi ki. Allah'tan nadir gülümsüyor da katili olacağım kişi sayısı günden güne yukarılara çıkmıyor diye düşünürken saatin hızla ilerlediğini fark ettim.

Odamdan çıkıp kapıya doğru yöneldim. Tam da annem görmeden çıkacağım derken, duyduğum sesle hayal kırıklığı ile olduğum yerde durdum. Oysaki yakalanmamak için parmak uçlarım da yürüyordum.

"Hifa kahvaltı etmeden nereye gidiyorsun?"

Anne kuralları 1:

"kahvaltı yapılmadan evden çıkılmaz "

Anneme dönüp baktığım da kahvaltı yapmadan kapıdan dışarıya adım atamayacağımı anladım. Ellerimi teslim oldum der gibi yukarı kaldırdım. Annem mutfağı işaret edip ayağını ritimli bir şekilde sallayarak beklemeye başladı. Bu hareketi karşısın da gözlerimi devirerek mutfağa doğru ilerlemeye başladım. 18 yıllık kızıyım erken saatte kahvaltı yapmayı sevmediğime hala alışamadı kadın ya.

Anne kuralları 2:

"tabaktakiler bitecek "

Mutfağa girdiğim de masada bir tabakta 5 tane zeytin, 2 dilim peynir, 4 tane salam, bir dilim ballı ekmek, 2 dilim domates, 3 dilim salatalık, annemin meşhur poğaçası vardı. Annem gayet ciddi bir şekilde tabağı işaret ediyordu.

Ne yani bu koca tabağı ben mi bitirecektim? Hem de bu saatte?

Anneme "ben bunları nasıl bitireceğim" bakışı attım. Ama annem istifini hiç bozmadan duruyordu. İşler mi Hilal Sultan'a(!)

Yanaklarımı şişirip oflayarak çaresizce sandalyeye oturdum. Şimdi babamı uyandırmak için gider bende o arada kaçarım diye düşünmüştüm. Annemin karşımda ki sandalyeyi çekip oturduğunu görünce bütün hayallerim suya düşmüştü. Kaçar yolum yok madem bir an önce bitsin bu işkence diye düşünerek tabağımdakileri yemeye başlamıştım.

Bir kaç kez kaçmayı denesem de başaramamış ve tabağımdakilerin hepsini bitirmek zorunda kalmıştım. O kadar çok şişmiştim ki kendimi sumo güreşçisi gibi hissediyordum. Cebimden telefonumu çıkarıp baktığımda saatin 08.15 olduğunu görünce hemen masadan kalktım.

Geç kalmamak için hızla evden ayrıldım.

* * *

Bir yandan kendime "Her gün istikrarlı olarak geç kalmayı nasıl başarıyorsun Hifa(!)" diye söylenip bir yandan da koşar adımlarla okul bahçesinden içeri girdim. Hızla bahçe de ilerlerken arkamdan gelen ayak seslerine dönüp bakma istediğim kabarmıştı. Tam dönüp bakacaktım ki içimden bir ses yükselip "dönme" dedi aniden. Gelen sesi dinlemiştim ama adımlar yaklaştıkça merakım artıyordu.

Koridor da ilerlemeye başladığım da ses hala geliyordu. Okul da elektrik olmadığı için etraf çok karanlıktı. Ders çoktan başladığı için koridor da kimse yoktu.

Tabi peşimden gelen ayak seslerini saymazsak.

Karanlığın verdiği etkiyle ayak seslerinden korkmaya başlamıştım. Daha fazla dayanamayacaktım tam dönecekken birden eliyle ağzımı kapattı.

Boynuma doğru yaklaştığını tenime değen nefesinden hissetmiştim.

"I want to play a game!"

Tövbe bismillah iyice psikopat bağladım sanırım!

Korkudan çoktan titremeye başlamıştım. Sesin sahibi kahkaha atmaya başlamıştı. Korkuyor olmak hiç de komik değildi. Beni kendine doğru döndürmeye başlamıştı. Tamamen döndüğüm de telefonuyla yüzüne ışık tutuyordu.

Bu kötü şakayı yapan Anıl'dan başkası değildi.

Yine eline büyük bir koz vermiştim. Şimdi bütün gün benimle dalga geçecekti.

Kahkaha atmaya başladığın da sadece bugünle kurtulamayacağımı kestirebiliyordum. Arkama dönüp sınıfa doğru ilerlemeye başladığım da zil çalmaya başlamış hoca sınıftan çıkıyordu. Sınıfa girerken hala gülmeye devam etmesi sinirime dokunmuştu.

"Gülme! Zaten hiç de korkmadım. Çocuk muyum ben korkacağım."

"Tabi ya hiç korkmadın." Dedi hala gülmeye devam ederken.

"Korkmadım tabi!"

"O yüzden vücudun da 7.5 şiddetinde deprem oldu."

Korkudan tir tir titrediğim için kolaylıkla anlamıştı korktuğumu. Acilen film izlemeyi bırakmalıydım...

"Ya tamam korktum!" diyerek pes ettim.

"Biliyorum korkak ajan"

Bu sözüne gülümsemeden edememiştim. Ben sırama geçip otururken Anıl çoktan öğretmen masasına oturarak bütün sınıfa korkaklığımı anlatmaya başlamıştı.

Ahh, bu çocuk hiç değişmeyecek!

* * *

Aybegüm ile birlikte kantine girdiğimiz de Anıl da arkadaşlarıyla oturduğu masadan hızla kalktı. Kafamı browninin bulunduğu rafa çevirdiğim, tek bir tane kaldığını görmemle koşmaya başladım. Fakat Anıl'ın kantindeki son browniyi almasına yetişememiştim.

Olamazdı ama o benim olmalıydı. Benim çikolatam.

"Anıl o benimmm brownimm!" diye cırladım kantindeki onca kişiyi umursamadan.

"Ben kazandım ama güzellik." Dedi sanki bugün benimle yeterince uğraşmamış gibi.

Ama bu hiç adil değil ki. Ben uzaktaydım. Suratımı düşürüp, masum bir kedi gibi çikolatamı çalan Gıcık Bey'e baktım.

"Ağlayacaksan oynamayalım ufaklık!" dedi yanağımı sıkarken.

"Ufaklık mı? Sensin ufaklık! Unutma ben senden 8 ay büyüğüm." Dedim gururla.

Malum arkadaşın 1.90 boyu olduğu için eliyle aramızda ki boy farkını gösterdi.

"Ulan devede de boy var!" Diye cırlayarak restimi çekmiştim. Ama o buna sadece gülmüştü. Daha sonra elinde ki browniyi uzatarak "All hadi ağlama bebe!" dedi. Tam da karnına iyi bir yumruk geçirecektim ki koşarak kantinden kaçmıştı.

Ne kadar gıcık etse de browni benim olmuştu. Simdi afiyetle yeme zamanı.

* * *

Sınıfın kapısı çaldığında kafamı kaldırıp baktım. Bakmamla kalbimin göğüs kafesimin için de özgürlüğünü ilan etmesi bir olmuştu. 1.80 boyu siyah saçları koyu kahverengi beni kendisine büyüleyen zeytin gözleriyle ve tabi ki o son derece cool haliyle kapıdan giren kalbimin fatihi Kuzey'di. Kuzey'in o muhteşem yüzün de kaybolmuşken kolumda hissettiğim acıyla kendime geldim.

"Kanka dibin düştü topla istersen!"

Bırak da düşsün dimi!

Şurada iki aşk yaşıyoruz, platonik de olsa benim aşkım o.

"Kolumu felç ettin yaa! Çok acıdı."

Alayla gülümsemekle yetinmişti sadece. "Aman neyse ben Kuzeyciğime döneyim."

Dudaklarının kıvrımlarında boğulmak üzereyken dudakları aralandı.Gizemin en incesini barındıran bir ses tonuyla "Hifa Nur Sipahi'yi Adem Hoca çağırıyor." Dedi.

Hifa mi dedi?

Hifa'm olucak o yakışıklı.

"Kızım kalksana seni çağırıyormuş Müdür."

Ne demek Müdür seni çağırıyor. Deli mi dürttü de ben bulaşılmaması gereken dört beyazdan Adem Beyaz'a bulaştım.

Sıradan kalkıp kapıya doğru ilerliyordum ki Kuzey'in bana baktığını fark ettim. Heyecandan elim ayağıma dolaştı. İki üç adım attıktan sonra ayağım takılınca yerle buluşmamak için büyük çaba sarf ettim. Ama zafer benim oldu.

"Arkadaşın hem boyu kısa hem de gözleri bozuk işte idare edin!"

Arka sıradan gelen Anıl'ın sesiyle sınıf kahkahaya boğulmuştu. Bunun üzerine Anıl'a dönüp öldürücü bir bakış attım.

Her zaman rezil ediyorsun bari Kuzey'in yanın da yapma dimi? (!)

* * *

Adem Hoca'nın odasına girdiğimde Kuzey de arkamdan geldi.

"Sanığı getirdim hocam." Dedi daha önce hiç duymadığım tınıyla.

Hafifçe gülümsemişti ve bu benim aklımı başımdan almaya yetmiş hatta artmıştı bile.

Duyduğu cevap oldukça hoşuna gitmiş olacak ki Yüzünün yaşına rağmen hala kırışmamış olmasını muhtemelen hiç gülmüyor olmasına borçlu olan karizmatik okul müdürümüz Adem Beyaz gülmüştü. Ben şaşkınlıkla hocanın yüzüne bakarken ;

"Şaka bir yana tebrik ederim Hifa Nur bursluluk sınavını kazanmışsın." Deyip beni mutluluğa uçurdu.

Evet işte sonun da başarmıştım kazanmayı, yaşadığım sevinçle birden Kuzey'e dönerek ona hunharca sarılmıştım.

Adem Hoca'nın "ohhomm !" uyarısıyla kendime gelmem ve Kuzey den ayrılmam ışık hızından bile hızlı olmuştu.

Utançla Kuzey'e baktığımda başparmağıyla dudağının kenarını oynadığını gördüm işte bu bayılmama sebep olabilirdi.

Kuzey bulanıklaşırken, vücudum boş bir kağıt parçası gibi yere savrulmak için can atıyordu.

Bölüm sonu...❄️

💦 Bölümü nasıl buldunuz?

💦 Deli dolu kız Hifa'yı sevdiniz mi?

💦 Yavaşça alevlenen aşkı beğenecek misiniz bakalım. Yeni bölümde görüşmek üzere...

Hoş kalın.

Continue Reading

You'll Also Like

278K 9.4K 34
Bora'nın üzerime gelen adımlarıyla birkaç adım daha ondan uzaklaşmak istesem de yatağa çarpan bedenimle durmak zorunda kaldım. Gözlerimin derinine ba...
2.8M 213K 38
*14 Kasım 2023 güncellemesi* İlerleyen bölümlerde yorumlarda birçok spoi ile karşılaşabilirsiniz. Her ne kadar uyarı geçsem, o yorumları silsem de ma...
BÜYÜKADA By nisabzzz6644

Mystery / Thriller

3.6K 315 15
21 Ocak 2024 "Cevap verecek misiniz yoksa bana bakmaya devam mı?" diye sorunca yerimde hafif sıçradım ve bakışlarımı kaçırdım. Kahretsin yüzüne salak...
800K 22.6K 24
Sevgiden nefrete dönüşen imkansız bir aşkın hikayesi. "Onlar cehennemi yaşayacak, Aşk cennetin dilinden onlara kalan tek an olarak kalacak, bu aşkın...