Aşk Yıldızlara Benzer

By niiyaazii

534K 14.7K 1.6K

"Aşk yıldızlara benzer, yıldızlar da sana. Umudunu sevdim ben senin, umutsuzluğunu sevdim. Hiç göremesem bile... More

Giriş
İlk Gün
Yeni Birileri
Yakın Arkadaş?
Herkesin Sırları Vardır
Hala Arkadaş Mıyız?
Benim Olur Musun?
Biz Sonsuzuz
Eğlenceli(mi)?
Oops.!
Beklenen Balo?
Dikkat Et!
Lanet Olsun! Biriniz Yardım Edin!
Siz Kimsiniz?
Lanet Hastane.
Uzak Dur.
Sonsuza Kadar, Unuttun Mu?
Aşk Neye Benzer?
Emin Misin?
Lütfen Özle Beni.
Sadece İyi Olmak İstiyorum.
Seni Düşünüyorum.
Umut Işığı.
Mutluyken.
Biz...
Doğruluk Mu, Cesaret Mi?
Bitches Love Cake.
Belki De...
Akışına Bırak.
Yine. Yeni. Yeniden.
Barlar Tanrıçası
Aşk...
Rüzgarı Hisset.
Ve Etraf Karardı.
Dilekler...
Klip.
Çatal.
O Zamana Kadar...
Bir Yıl.
Geri Dönmemeliydin (Final Part-1)
Giden O Kişi (Final Part 2)
Aşk Yıldızlara Benzer Ailesi'ne...
Lütfen Göz Atın...
Özel Bölüm - Efsanevi Aşıklar
Küçük Bir Haber!

Hazırlıklar

10.6K 363 45
By niiyaazii

Berk duydukları karşısında şok olmuş bir şekilde Burak'a bakıyordu. Şule'yi yine öksürük krizi tutmuştu. Bu kız her şaşırdığında öksürüyor muydu?! Burak'ın yanındaki bu çocuk, Alper, onun erkek arkadaşı?! Tamam biseksüeldi ama bu kadar çabuk mu yani? Dikkatini Burak'ın konuşması dağıttı.

"Onlar da seninle tanıştıklarına memnun oldular Alp. Böyle göründüklerine bakma, hazırlıksız yakalandılar biraz." dedi gülümseyerek. Ardından bakışlarını onlara çevirip gözlerini pörtletti.

Berk hemen Başak'a doğru baktı. Başak da en az onun kadar şaşırmıştı. "Ne yapacağız?" der gibi ona bakıyordu. 

"Eveet Alp. Bu Berk. Şehre henüz yeni taşındı. Geeçn hafta doğum günün kutladık daha hatta. Çok tatlı değil mi sence de?" dedi Burak.

"Evet. Tanıştığıma memnun oldum Berk."

Berk şaşkınlıktan dili tutulmuşçasına, konuşamıyordu. Kekeleyerek "B-ben de." diye cevap verebildi. Ardında Burak elini Başak'a çevirdi.

"Bu da Başak. Sana ondan daha önce de bahsetmiştim. Kendisi en yakın arkadaşım olur. Onu hep güzel bulmuşumdur. Gerçi sen ne dersin bilemem de." dedi son cümlesinde kıkırdayarak. Berk, Burak'ı boğabilirdi.

"Memnun oldum. Gerçekten bileklerini mi kestin?" diye karşılık verince Alper, Burak öksürmeye başladı. "Patavatsızlık yapmayalım değil mi canım?" diye araya girdi.

Berk ikisini de şu an öldürebilirdi. Ne hakla ona bahsedebilirdi?! Başak kendine gelmek istercesine "Memnun oldum ben de." dedi. Gülümsemeye çalışıyordu ama yapamıyordu belliydi.

"Gelelim Şule'ciğime. Kendisi bizim grubumuzun neşe kaynağıdır. Ama bugün gülümseyemiyor. Neden acaba?" dedi Burak. Yine kıkırdıyordu. 

"Memnun oldum. Hepiniz çok güzel insanlarsınız." dedi Alper. Bu çocuk gülümsemeden duramaz mıydı?! Tam bu sırada birinin telefonu çaldı. Alper "Ah affedersiniz. Hemen geliyorum." diyerek masadan biraz uzaklaştı. Demek ki onun telefonuymuş.

"Eee nasıl buldunuz? Sizce nasıl biri? Off çok tatlı değil mi ya?" dedi Burak. Sarhoşmuşçasına.

Berk bu çocuğun ne yaptığını anlamıyordu. Bir anda irkildi. Çünkü Başak elini masaya vurmuştu. Sinirli ama kısık bir sesle "Sen ne yapmaya çalışıyorsun be?!" dedi.

Burak şaşırmıştı. "Nasıl ne yapıyorum?" diye sordu. 

Şule araya girdi. "Ne demek nasıl ne yapıyorum? İyi misin sen?! Bu ERKEK!"

Burak gülmeye başlamıştı. "Size bunu anlatmıştım. Ben biseksüelim. Yani erkeklerle de kızlarla da çıkabilirim. Doğal yani. Şu sıralar nedense erkekler daha çekici geliyor." 

"Bu çocuk bizden büyük Burak! Ne halt ediyorsun?!" dedi sinirle Başak. Berk şimdilik susuyordu.

"Yahu ne halt edeceğim?! Siz delirmişsiniz." Tam bu sırada Alper masaya doğru geldi. 

"Çocuklar kusra bakmayın, gitmem gerek. Özür dilerim. Bir ara tekrar görüşürüz umarım." dedi. 

Burak "Görüşürüz canım." dedi ve yanağına bir öpücük kondurdu. Berk kafasını Başak'a çevirdi yeniden. Başak sinirliydi. 

Alper gidip de yalnız kaldıklarında tekrar tartışmaya başladılar.

"Bu çocuk burada okuyor Burak! Onun yanında mı kalacaksın?!" dedi Şule. Berk onu ilk kez böyle görüyordu. 

"Hani İzmir?!" 

"Hayallerimiz?"

"Biz?"

"Ya bir sakin olun! Sadece birkaç aylık düşünüyorum. Eninde sonunda ayrılacağım. Saçmalıyorsunuz." 

Berk şimdi gerçekten sinirlenmişti.

"Ne yani çocukla resmen gönül mü eğlendiriyorsun?!" dedi sesini yükselterek.

"Ya ne var bunda? Biz, bilirsiniz, bir aşk yaşıyormuşuz gibi." Diyeceklerini yarıda kesip hapşurdu. 

"Çok yaşa." dediler bir ağızdan.

"Ah, hep birlikte. Nerde kalmıştım. Hah, biz sadece aşk gibi bir şey yaşıyoruz. Ayrılacağım zaten. Sadece bir erkekle çıkmak nasıl olur merak ettim. Bunu buldum." dedi pişkin pişkin. Bir de bunu söyleyebiliyordu?!

"Sana inanamıyorum Burak!" dedi Berk sinirle. 

"Ben de." diye destek verdi Şule.

"Ve ben de." dedi Başak.

Bu sırada Burak tekrar hapşurdu.

"Ah, hastalığı da ondan kaptım zaten." 

"Efendim?" dedi Şule gözlerini pörtleterek. 

"Tam öpüşecekken suratıma hapşurdu salak. Sonra ben sorun etmeyip üstüne öpüşünce işte bilirsin. Mikroplar ondan bana geçmiş oldu."

Berk inanamıyordu şu an.

"Öğ Burak. Bunu bize anlatma bari." dedi Şule.

"Ne yapayım? Soruyorsunuz."

"Tamam sormadım farz et."

"Peki. Ah, karnım aç. Pasta yiyelim mi?" dedi Burak.

"Olabilir. Ben de acıktım." diye destek verdi Şule.

Berk de acıkmıştı ve sinirlendiğinde yemek yemek istiyordu. "Tamam bana da uyar. Sen Başak?" diye sordu.

"Tamam yiyelim." diye cevap verdi o da.

Ardından pastalarını sipariş ettiler. Pastalar geldiğinde Şule, Başak'a dönüp "Başak dün neler olduğunu anlatacaktın." dedi.

"Haa evet, siz ikiniz dün neler yaptınız?" dedi Burak. 

"Ah, her şey mükemmeldi. Önce ben siz de varsınız sanmıştım ve o şekilde aşağıya indim....." diye söze başladı Başak. Soluksuz bir şekilde anlatıyordu. Gerçekten çok eğlenmiş olmalıydı. Berk onu seyrediyordu anlatırken. Gözlerinin içine kadar gülüyor, arada Berk'e doğru bakıyordu ve gözgöze geliyorlardı. Onu seviyordu. Ona aşıktı. Onu sonsuza kadar öpebilirdi. Hiç bırakmayabilirdi. Sonsuza dek sarılabilirdi. Kokusunu içine çekebilirdi. Sonsuza dek onun Berk'i olabilirdi. 

Başak'ın Berk'i, Berk'in Başak'ı...

Berk büyük bir keyifle onları dinlerken Başak her şeyi anlatıp bitirdi. Tek bir konu dışında; Cenk. Neden anlatmadığını merak ediyordu aslında. Ama şimdi konuşmak pek uygun olmayabilirdi.

"Vay be. Sen neymişsin Berk." dedi kocaman gülümsemesiyle Burak. 

"Aynen, ben de çok şaşırdım Berk." dedi Şule.

Suratında kocaman bir gülümsemeyle "Teşekkür ederim." diye cevap verdi Berk. Sonra bakışlarını yerden kaldırıp Başak'a baktı. O da ona bakıyordu. Sımsıcak gülümsemesiyle...

Berk'in Başak'ı.

***

Ertesi gün Başak ve Berk sırada oturmuş dün olanların şokunu atlatmaya çalışıyorlardı. Burak kantine, Şule ise bahçeye gitmişti. Sırada oturmuş Burak hakkında konuşuyorlardı. Ama Başak için önemli olan Burak değil, Berk'i şu an. Onun o hafif dolgun dudaklarına yapışmamak için zor tutuyordu kendini. 

Tam bu sırada Şule o cırtlak sesiyle sınıfa girdi. 

"Hey! Mezuniyet balosunun tarihi belli olmuş!"

"Aa. Öyle mi? Ne zaman?" diye sordu Berk. Gerçekten ilgili görünüyordu.

"Haftaya cumartesii." 

Başak şaşırmıştı. Ne giyecekti? Ne yapacaktı? Saçlarını nasıl yapmalıydı? Ayakkabıları nasıl olacaktı? Ve en önemlisi KİMİNLE GİDECEKTİ? Bu tarz işler hep çok stresli oluyordu onun için. Bir haftada alışverişini nasıl tamamlayacaktı? 

"Şule! Alışveriş?!" diye çığırdı. Şule bir an donakaldı. Berk gülerek onları izliyordu.

"A-alışverişi unuttum ben!" diye karşılık verdi Şule.

"Ben de!"

"Ne yapacağız?!" 

"Bilmiyorum!" Şule gerçekten çok şaşırmış görünüyordu. "Bugün okul çıkışı gidiyoruz! İtiraz istemem!" dedi ardından.

"Tamam. Bana uyar."

"Siz kızlar gerçekten çok garipsiniz. Basit bir alışveriş." diyerek araya karıştı Berk. Başak şaşkınlıktan onun burada olduğunu unutmuştu.

"Basit mi?! Basit öyle mi? Sizin için her şey basittir." diye karşılık verdi Şule.

"Evet basit. Çünkü çok detaycı olmuyoruz. Hemen beğendiğimizi alıp çıkıyoruz." 

"Ama biz öyle yapamıyoruz işte. Çabuk beğenemiyoruz."

"Siz kızların işline akıl sır ermez. Ben gidiyorum." diyerek ayağa kalktı Berk.

İkisi de karşılık vermediler. Şule hemen Berk'in kalktığı yere oturdu. "Başak ne yapacağız? Nasıl bir şey istiyorsun?"

"Bilemiyorum. Pek abartılı olsun istemiyorum. Şık ve güzel bir şey olmalı. Renk önemli değil. Of çok heyecanlıyım."

"Aynen ben de. Ya istediğim gibi bir şey bulamazsam?"

"Bulursuun. Saçmalama. Çok güzel olacaksın." 

"Umarım. Bir an önce akşam olsun da gidip bakalım kıyafetlere. Heyecandan ölebilirim." dedi Şule. Bu sırada Burak sınıfa girmişti. Yanlarına doğru geldi. "Anlaşılan mezuniyet balosunun belli olduğunu duydunuz." dedi gülerek. 

"Evet duyduk ve ne yapacağımızı bilemiyoruz. Of bu çok zor olacak." diye karşılık verdi Başak. 

"Her neyse. Benim şimdi bir şey sormam gerekecek. Şule," dedi gözlerini kısıp çarpık gülümsemesini yüzüne yayarak "Benimle baloya gelir misin?" 

"Ah, bilemiyorum. Çok fazla talibim var."

"Hmm ben de Başak'a sorarım o zaman."

"Hey! Hayır. Tamam. Memnuniyetle kabul ediyorum." diye karşılık verdi Şule ve Burak'ın boynuna atladı. "Teşekkür ederim. İyi ki varsın." dedi büyük bir mutlulukla. Başak onları görünce gülümsemekten kendini alamıyordu. Sanki sevgili gibilerdi. Ama değillerdi. Aralarında çok güzel bir bağ vardı. 

Aslında Başak bir sebepten daha mutluydu. Çünkü Burak eğer Şule'yle giderse o da Berk'le gidebilirdi. Bu mutlulukla bakışlarını Berk'in sırasına çevirdi. Fakat şu an sinirden çatlayabilirdi. Berk'in yanında bir kız! Onunla konuşuyor! Canan! 

Başak şu an gidip Canan'ın ağzını yüzünü dağıtabilirdi. Bunu gerçekten yapabilirdi. Ya balo hakkında konuşuyorlarsa? Of olamaz. Başak bu sinirle bahçeye çıkmaya karar verdi. Sinirli bir şekilde yürürken Berk'in omzuna vurdu. Fakat fark etmemiş gibi yapıp geri dönmedi. Çünkü eğer geri dönse Berk'i de Canan'ı da dövebilirdi.

Bahçedeki banklardan birine oturmuş, etrafı izliyordu. Nedense her kızın yanında bir erkek vardı. Tabi, malum balo! O baloya asla gitmemeliydi. Başak tam bu şekilde düşünürken Tunç'un ona doğru geldiğini gördü. Ah, şimdi olamazdı. 

"Selam. Oturabilir miyim?" dedi Tunç gülümseyerek.

"Tabi ki." diye karşılık verdi Başak da. 

"Ne o? Sinirli görünüyorsun?"

"Ah, boşver. Konuşmaya değmez."

"Balo yüzünden mi?"

"Hayır. Nereden çıktı?"

"Ah Başak, seni tanıyorum. Aslında sana bir şey soracaktım."

"Evet, dinliyorum."

"Baloya benimle gelir misin?"

***

Berk her seferinde bu kızı yalnız bıraktığında başına akbabalar mı üşüşmeliydi ki?! Yine Tunç. Yine Tunç. Aaa bak burda da Tunç!

"Kesin balo hakkında konuşuyorlardı." diye düşünüyordu sınıfa doğru giderken. Ne bok vardı da Canan onunla gitmek isterken geri çevirmişti ki?! Başak'ın onunla geleceğini falan mı düşünmüştü?! "Mal Berk. O kız sana bakmaz! Anla artık." diye söylenip duruyordu. Kendine birkaç küfür daha savurdu. 

Hışımla sınıfa girdi ve sinirle sırasına oturdu. Burak "Hey dostum! Ne bu şiddet?!" diye sordu onun yanına gelirken. 

"Bir şey yok Burak." dedi.

"Ah, yapma. Bir şeyler var. Bana anlatabilirsin. Biliyorsun. Gel gidelim. Ne bileyim dışarıya çıkalım kantine çıkalım?"

"Kantine gidelim, dışarı çıkmak istemiyorum."

Berk, Burak'a her şeyi anlatacaktı. Kararlıydı.

Yaklaşık beş dakikadır kantindeki masada oturuyorlardı ve Berk hala Burak'a anlatamamıştı. Bunu yapmalı mıydı bilemiyordu. Sonuçta karşısındaki Başak'ın en yakın arkadaşıydı.

"Hala bekliyorum Berk." dedi Burak bıkkın bir şekilde.

"Tamam ama bak bunlar bizim aramızda kalacak. Tamam mı? Söz ver bana."

"Tamam söz. Hadi artık."

"Ben, Başak'tan hoşlanıyorum." Berk sonunda söyleyebilmişti. Burak'ın vereceği tepkideydi sıra.

"Biliyorum."

"Ne?!"

"Of Berk hadi ama. Onun içine düşeceksin yakında. Bunu anlamayacak kadar kör olmadığımı bilmen gerekirdi."

"O kadar belli mi oluyor gerçekten?"

"Evet. Ama Başak anlamıyor. Gerçi bence o da sana karşı boş değil." dedi kıkırdayarak.

"Hadi canım! Şaka yapıyorsun. Ama ben. Az önce. Tunç ve Başak. Nasıl yani?"

"Ah, büyük ihtimalle Tunç, Başak'ı baloya çağıracaktır. Ama Başak kabul etmez. Sınıftan nasıl çıktığını görmüşsündür. Bence Canan'ı senin yanında gördüğü için."

"İyi de neden böyle bir şey yapsın ki?"

"Seni seviyor?!" Burak kafasını iki yana sallıyordu. "Siz ikiniz de salaksınız bence."

"O zaman hala balo için şansım var demek oluyor bu."

"Yalnız dikkat et. Ben Tunç'u kesin geri çevirmiştir demedim. Senin Canan'la gideceğini düşünüp kabul etmiş olabilir. İntikam meselesi yani."

"Olsun, şansımı deneyeceğim."

"Kolay gelsin adamım. Arkandayım senin."

"Teşekkürler Burak. Şans dile." deyip hızla yerinden kalktı Berk.

Tam sınıfa doğru giderken Başak'ın da sınıfa gireceğini gördü. Hemen arkasından gidip bileğinden tutup geri çevirdi. Saçları uçuştuğu için o muhteşem kokusu etrafa yayılıyordu. Berk'in başı dönmüştü kokusu karşısında. Ama kafasını toplamaya çalıştı. 

"Başak konuşabilir miyiz?"

"Hayır." dedi kolunu sertçe çekip. Berk şaşırmıştı. "Seninle konuşmak istemiyorum."

"Başak hadi ama." derken tekrar bileğini tuttu. "Sadece biraz konuşmak istiyorum."

"Hayır, ben istemiyorum."

Berk gerçekten sinirlenmişti. Bir anda Başak'ı kendisine doğru çekti. Başı tam çenesinin altına geliyordu. Ardından bir iki adım ilerleyip Başak'ı duvarla kendisinin arasına sıkıştırdı. Şu an koridordaki herkes onlara bakıyordu ama onun umrunda bile değildi. Onun umrunda olan tek şey Başak'tı.

"Napıyorsun sen?!" diye tısladı Başak.

"Emin ol iyi bir şey yapıyorum." diye cevap verdi. Ardından tam gözlerinin içine baktı. Yeşil.. yemyeşil gözler. Orada kaybolmak istiyordu. Cesaretini toplayıp tok bir sesle konuşmaya başladı.

"Benimle, baloya gelir misin?"

Continue Reading

You'll Also Like

272 52 18
Pendra mahallesinin yakınlarında bulunan,adsız ve sahipsiz bir ormanın içindeki terk edilmiş köyün hem bulunduğu konum hemde dış görüş açısının insan...
Serzeniş By izalxy

Teen Fiction

1.6K 391 25
Çocukluktan beri adama aşık olan kızın büyüdüğünde adam düşmanları tarafından hapse atıldığında onu kurtarmaya çalışırsa ne olur? Kız sevdiği adamı k...
107K 7.7K 55
Wattys 2019 Genç Yetişkin kategorisi kazananı! "Bazı hikayeler, başladığını sandığınız zamandan çok evvel başlar." Bu hikaye Sanat Lisesi'nde okuyan...
289K 8.2K 3
Müdürün onu uyarması ile sınıftaki öğrencisinin velisini motorunu bahçeye park etmemesi için uyarı mesajı atar. Mesaj attığı kişi Solotürk pilotu olu...