behind the screen (türkçe çev...

Por fairyboinamu

7.7K 711 196

Tessa'nın hayatı tam anlamıyla bir kâbus.Babası içiyor ve onu dövüyor ve üvey annesi ona kötü davranıyor.Buna... Más

chapter 1
chapter 2
chapter 3
chapter 4
chapter 5
chapter 6
chapter 7
chapter 8
chapter 9
chapter 10
chapter 11
chapter 12
chapter 13
chapter 14
chapter 15
chapter 16
chapter 17
chapter 18
chapter 19
chapter 20
chapter 21
chapter 22
chapter 23
chapter 24
chapter 25
chapter 26
chapter 27
chapter 28
chapter 29
chapter 30
chapter 31
türkçesi kıt çevirmen
chapter 32
chapter 33
chapter 34
chapter 35
chapter 36
chapter 37
chapter 38
chapter 39
chapter 40
chapter 42
chapter 43
chapter 44
chapter 45
chapter 46
chapter 47
chapter 48
chapter 49
chapter 50
chapter 51
chapter 52
chapter 53
chapter 54
chapter 55
chapter 56
chapter 57
chapter 58
chapter 59
chapter 60
hi ?

chapter 41

96 11 2
Por fairyboinamu


Sırılsıklam kotumu çıkarırken vazgeçmek üzereydim. Tanrım! Sanki derimi yüzüyormuşum gibi hissediyordum. Şu an ağzımda az önceki bez olsaydı eminim daha rahat ederdim yoksa dişlerimi , pantolonu çıkarmadan , sıkmaktan kırabilirdim.Pantolon sonunda bileklerimle buluştuğunda ağır nefesler alarak kendimi tuvalet kapağının üzerine bıraktım. Birkaç saniye nefeslendikten sonra büyük bir parça tuvalet kağıdı koparıp musluğa doğru adımladım. Kağıdı ıslattıktan sonra birkaç derin nefes alıp gözlerimi kısıp dişlerimi sıkıp yanan yerlere sürdüm.

Daha fazla dayanamayınca olduğum gibi yere oturdum. Aslında hiç kıpırdamadan olduğum yerde uyumak çok parlak bir fikir gibi görünüyordu. Ama öncesinde pantolonumu tamamen çıkarıp eşofmanı giyinmeliydim. Eğer dyan...

Dyan beni banyoda pantolonum bileklerimde yerde uyurken bulması düşüncesi bile kıp kırmızı kesilmeme sebep oluyordu. Eşofmanın yumuşak kumaşını bacaklarımdan geçirdikten sonra durdum. Yanık yerleri bandajlamak eminim daha akıllıca olurdu ancak burada bir ilk yardım kutusu nerede bulabilirdim bilmiyordum ve eğer ciara gidip sorarsam yine doktora gitmeyi teklif edecekti. Bandaj konusunda oldukça iyi olduğumu nereden bilecekti zaten.

Pantolonu tam çekip yanan yerlere değerken hissettiğim acıya alışmaya çalıştım. Birkaç saniye sonra pantolonumu yerden kaldırıp kapıya adımladım. Sanırım yeteri kadar oyalanmıştım. Ancak birden bir şeye çarpıp öne doğru yalpaladım. Şansım sayesinde çarptığım duşa kabine sövdükten sonra camlarına tutunarak doğrulmaya çalışırken neredeyse tekrar düşüyordum. Şaşkınca kendimden aşağıya baktığımda eşofmanın paçasının oldukça uzun olduğunu fark ettim. Tuhaf... ciara ne zamandan beri benden uzundu?!

Sonra aklıma dyan'ın elinde tuttuğu pembe eşofman geldi. O sanki ciara'ya daha uygundu... sonuca ulaştığımda yanaklarım yanmaya başladı. Bu dyan'ın eşofmanı olmalıydı. Ellerim eşofmanı çıkarmak için belime gittiğinde duraksadım. Dyan'ın onun kıyafetlerimi giyindiğimi hoş bulduğunu zannetmiyordum nedense ancak eşofmanı bana kendisi vermişti. Kesinlikle o pembe şeyi ya da ıslak dar kotumu tekrar giyinmeyecektim! Tereddütle siyah kumaşa dokundum. Paçalarındaki lastikleri biraz sıksam bana tam olacaktı. Büyüklüğü ve belinin düşüklüğü üst bacaklarımı koruyordu. Yani... neden olmasın?

Ayrıca ben tessa'yım. İnsanlar ne düşünür diye umursamam. Özellikle de kendini beğenmiş , yumuşak kalpli , derin çikolata kahvesi gözleri olan kötü çocukların... tanrım ! kesinlikle bir tedavi olmam gerekiyor.

Aynı fikirde olmamız güzel.

Tanrım. Az önce dyan'ın gözlerini çikolata ile mi karşılaştırmıştım? Ve şu an aklıma neden daha uygun bir benzetme gelmiyordu?! Ehhmm ... gözleri şey gibi...ağaç ! evet ! ormanda bize oksijen sağlayan kocaman bir ağaç! Lanet olsun! Ağaçlar olumlu bir şey. Onu olumlu şeylere benzetmemeliyim. Gözleri şey gibiii... Hindistan cevizi ! ama ben Hindistan cevizini severim...

Tanrım dyan'a gidip ' gözlerin pantolonuma dökülen kahve kadar kahverengi' demeden önce buradan çıkmalıyım. İtiraf etmek gerekirse bunun üzerine yüzünün alacağı hal oldukça komik olurdu. Yok hayır ben en iyisi eve gideyim. Eşyalarımı toparlayıp oturma odasına adımladım. Ciara'nın sinirli sesini on metre öteden bile duyabiliyordum. Sırıtmadan edemedim. Sinir bozucu ve meraklı bir adet dyan. Bende sabrımı kaybederdim. Gerçi ben verdiğim yemek siparişini beklerken bile sabrımı yitiriyordum. Dyan'ın bir soru daha sormak üzere olduğunu fark ettiğimde ciara'nın iyiliği için lafını kestim.

''eşofman için teşekkür ederim dyan.''

İki kardeş bana dönerken nazikçe gülümsedim.

''evet.sorun değil. Sana yakıştı.'' Diye cevapladı ve göz kırptı. Artık kendime acaba kafasını bir yer mi çarptı diye sormaya başlamıştım. Bize az önce de göz kırpmıştı. Belki flört ediyordur.

Haha evet kesin! Bunun mantıklı açıklaması gözünde bir şey vardır bence. ''eveeet.'' Dedim eşofmanın belindeki ipleri parmağıma dolarken. '' artık eve gitmeliyim. Eşofmanı bir ara geri getiririm.'' Cevap vermelerini beklemeden geri geri kaçmaya başladım. Ciara daha hızlı davranıp peşime geldi. '' heyy, bekle ne ? burada kalıyorsun!'

''hayır! Kalamam, babam gelecek ve yemeğe çıkacağız. Yani artık gerçekten gitmeliyim!'' bu yalanın birden aklıma gelmesiyle gurur duyamadan dyan yanıma varmış beni kolumdan yakalamıştı. ''bunu yemem ! sadece mümkün mertebe hızlı gitmek istiyorsun !'' diye fısıldadı kulağıma.sıcak nefesi tüylerimi ayağa dikti. O kadar yakınımda duruyordu ki vücut sıcaklığını hissedebiliyordum. Heyecanlanırken aklıma daha inandırıcı bir yalan geldi.

''ailelerimiz söz konusu olduğunda böyle şeylerin ne kadar nadir olduğunu sende biliyorsun.'' Dedim çenemi havaya dikerek. Ağrılığını diğer bacağını verişini hissettim. '' pekala o zaman seni biz bırakıyoruz.''

''hayır! Bunu kendim de yapabilirim!''

Siktir! Bana gelmemeleri gerekiyordu. Ya babam gerçekten evdeyse?! Ya da kathrin yine birilerini azarlamak için bekliyorsa?! ''ya seni biz götürüyoruz ya da eşofmanı geri veriyorsun.''

Şaşknlıktan çenem düştü. Hınzırca sırıttı ve gözlerinde haylaz parıltılar belirdi. Tanrım çok tatlı görünüyordu ! annesinden abur cubur çalan küçük bir oğlan çocuğu gibi! Ama söz konusu benim sırrımdı. O yüzden kendine gel! Dudaklarımı birbirine bastırdım. '' unut bunu!''

''pekala o zaman tatlım '' diye mırıldandı ve benimle aynı göz seviyesine gelene kadar eğildi. '' eşofmanı tam burada hol de çıkarıyorsun. Onu geri istiyorum.'' Sertçe yutkundum. O bana bakarken bunu yapamazdım ki ! hem kotumu o zaman geri giyinmem gerekirdi. Hangisi daha kötü diye düşünmeye başladım: dyan ve ciara'nın babamı görme ihtimali mi yoksa gözlerinin önünde eşofmanı çıkarmam mı. Kararsızca dişlerimi gıcırdadırken dyan'dan bakışlarımı çekmedim.

''gururunu yeteri kadar tanıdığımı var sayarsak bana araba anahtarlarını öylece vermezsin.'' Diye homurdandı sessizce ancak sesi yine de bütün oda da yankılanıyor gibiydi. Derin bir nefes aldım.

''tessa onu vermesine gerek yok ki! Anahtarlar hala bende!'' diye ciara bizi böldü. Şaşkınlıkla yerimden sıçradım. Onun burada olduğunu tamamen unutmuştum. Ciara bize şu aşk filmlerindeki bilmiş bakışları ve yüzündeki gülümseme ile süzerken ürpermeden edemedim. Bu hiçbir zaman iyi bir anlama gelmiyordu.

''birbirinize bakmanız bittiyse gidebiliriz. Sanırım dyan kullancak. Ah ! arabam hala cafenin otoparkında duruyor. Beni yolda indirirseniz bende peşinizden sana , tessa, gelirim ve dyan daha sonra benimle döner.''

Uzun konuşmasına şaşırırken birkaç kez gözlerimi kırpıştırdım ve kapıya adımlayp onu açık tutan ciara'yı gözlerimle takip ettim. İkimizde olduğumuz yerden hareket etmeyince asabice inledi ve hareket etmemizi belirten bir el hareket yaptı '' geliyor musunuz!''

Neden bilmiyorum ama hareket etmeden evvel dyan'ın gözlerine baktım ve arabamın yolcu koltuğuna oturdum. Dyan artık yanımda dikilmediği için durumdan utanmaya başlamıştım. Gerçekten bugün bende bir sorun vardı. Neredeyse stefanie gibi davranıyordum! Arabamın şoför kapısı açılırken göz kenarımdan dyan'ın arabaya nazikçe bindiğini gördüm. Nazikçe derken gerçekten nazik hareketlerden bahsediyordum. Bu herif bu kadar nazik olmaktan vaz geçebilir miydi onun yanında kendimi sakar bir fil gibi hissediyordum!

O sırada dyan'a gözlerimi resmen diktiğimi fark ettim. O bana yandan bir bakış atınca bakışlarımı hemen başka yöne çevirdim. Utançla eşofmanımın belindeki iplerle oynarken ciara'nın kapıyı kilitleyip arabaya binmesini bekledik. O süre zarfında dyan ile armada tuhaf bir sessizlik hakimdi. Dyan'ın dyan olduğunu bilmesem durum onu rahatsız ediyor derdim. Beklide saçma bir yorumda bulunup gergin havayı dağıtmalıydım. Aslında fena fikir değil. Hazır saçma bir şeyler söyleyeceksem eski ilişkimizi yerine getirmek adına bu saçma yorumu onun hakkında yapabilirdim. Onun kendini beğenmiş kızlarla oynamayı seven bir pislik olduğunu düşündüğüm zaman her şey benim için daha kolaydı. Ancak onun hakkında öğrendiklerimi de görmezden gelemiyordum. Ve bir yerde de aramızdaki nefretin azalmış olması hoşuma gidiyordu.

Araba kapısını çarpması ile yerimden sıçrarken ciara'nın bindiğine emin olmak için arkamı döndüm. Emniyet kemerinin sesiyle birlikte dyan motoru çalıştırdı ve yavaşça hareket etmeye başladı. '' radyoyu açsana dyan.'' Dedi ciara caddeye çıkalı iki dakika geçmeden. Dyan derin bir nefes verdi.'' Bunu direk unut ciara. Kesinlikle şu cırtlak sesli müziklerinden açıp kulak zarımızı patlatarak eşlik etmene müsaade etmeyeceğim.''

'' beş senedir koroya gidiyorum ! beni şarkı söylerken dinliyor olmaktan gurur duymalısın!'' şaşkınca ciara dan bakışlarımı göz deviren dyan'a çevirdim. ''evet evet biri beni uçurumdan atsa ancak bu kadar gururlanabilirim.''

Hadi be. Kardeş kavgası mı dinleyeceğim ?



Seguir leyendo

También te gustarán

158K 11.2K 34
Agra bebeğiyle çaresizce sokakta yaşarken bir gece karşısına çıkan adamla hayatı tamamiyle değişir. Ferişte - Masum, melek ve günahsız demek. Not: +...
652K 82K 28
"Leyla!" Günlerin yer değiştirdiği o saatlerde, gecenin en karasında, bir ruhun kilitli kalmış sokaklarındaydık. "Burada ne arıyorsun?" Başkası içi...
102K 5.8K 33
TAHASSÜR Cihan ve Kamerin hikayesi... Yıllar önce birbirine verilmiş sözler... Yıllarca birbiriyle kavuşmayı bekleyen iki insan yıllar sonra tekrarda...
65.8K 4.8K 13
❝Yaraları önce kanatırlar sonra öpücükler iyileştirir. ❞ Otuz üç yaşında basit bir terzi olan ama zorunluluktan bir fabrikada çalışan Gülendam, yaşad...