Bad Luck [EXO Fanfic]

skydarknblue tarafından

26.2K 1.6K 2.2K

Hikayem için yaptığı kapaklardan ötürü @darknesshcr 'e teşekkür ederim. Daha Fazla

Tanıtım
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Özür
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24

Bölüm 17

334 22 73
skydarknblue tarafından


Yorgunluktan gözlerini açmakta zorluk çekiyordu. Oysa bunun tatil olması gerekiyordu, bir işkence değil. Dudakları fazlasıyla kurumuştu. Susadığını fark etti. İçi yanıyor, su içme ihtiyacı hissediyordu ama yataktan kalkmayı istemiyordu. Daha fazla susuzluğa dayanamayıp yatağından kalktı. Mutfağa doğru giderken saate baktı. 05.49


 Her sabah 6.30'da uyanıyordu. Kalkma saatine yarım saatten fazla vardı. Mutfaktaki masanın üzerindeki sürahiden bardağa su doldurdu ve suyu, nefes almaksızın, bir dikişte içti. İçindeki yanma hissi kaybolmamıştı. Bardağa tekrar su doldurdu. Bu sefer az öncekine göre daha yavaş içmeye başladı. Dün geceyi düşünüyordu. Ne olacağını bilmediği halde olmasını bekliyordu. Ama hiçbir şey olmamıştı. Dün orada bitirilecek olan iş ne ise, bitirilmemişti ya da bitirilmişti ama onun haberi yoktu. 

 İçinin yanma hissi geçmişti. Aç karnına iki bardak su içmesi midesini şişirmişti. Tuvalete gidip içini boşaltmayı düşündü. Böylelikle birazdan yiyeceği kahvaltıya  yer açabilirdi.

*   *   *   * 

Jongin, kafeye geldiğinde kafe daha açılmamıştı. Kafenin sahibi Leeteuk hep böyle yapıyor, geç kalıyordu. Çalışanlar asla geç kalamaz ama sahipler geç kalınca küçük bir 'kusura bakmayın' ile her şey hallolurdu. Jongin, Leeteuk'ın iyi birisi olduğunu biliyordu ama onun bu geç kalma olayları canını sıkıyordu. Onun asıl sinir olduğu şey beklemekti. Hele de az önce motoruyla gelen Joon ile beklemek...


Joon sırıtarak Jongin'in yanına geldi. "Günaydın, suratsız."

Jongin, iç geçirip Joon'u ve onun söylediklerini görmezden gelmeye çalıştı. Kardeşine söz vermişti onunla kavga etmeyecekti. Kardeşi de artık Haneul gibi, Joon'un iyi biri olduğunu düşünmeye başlamıştı. Fakat Jongin, ne olursa olsun onun iyi biri olduğunu kabullenmeyecekti.

"Beni görmezden geliyorsun demek." Jongin, Joon'un sesiyle düşünmeyi kesti. Bu çocuk hep böyle her şeyi b*k mu ederdi. Jongin'in düşüncelerinin içine s*çmıştı, yine. Jongin onu tekrar görmezden geldi. Joon ona tekrar sataşmak istemişti fakat Leeteuk gelince sustu. Leeteuk arabasından indi ve kapıyı açmak için yürürken "Günaydın çocuklar, kusura bakmayın geciktim. Çok beklemediniz umarım." dedi. Jongin içinden 'Yine aynı palavralar.' diye geçirdi. 

Leeteuk kafenin kapısını açınca arkasından Joon ve Jongin içeri girip işe koyuldular. 

  * * * *   

 Saat ikindine geliyordu. Jongin acıktığını hissetti. Joon bildiğin onun hislerini dile getirmişti. "Acıktım."

Jongin içinden 'bende' diye geçirdi. Leeteuk, Joon'un yakınmasına karşılık verdi. "Peki o zaman, sırayla arkaya geçip yemeklerinizi yeyin."

 Jongin hislerini dile getirmediği için kendini pişman hissetti. Joon çoktan yerinden kalkmış, mutfağa doğru gitmişti. 

Bu sırada Jongin, kafeden içeriye giren iki genç kızı görünce yerinden kalktı, üzerine çeki düzen verdi. Kızlar boş bir masaya oturdular. Jongin, yanlarına gülümseyerek yürüdü. Kızların yanına gelince durdu ve "Merhaba, hoşgeldiniz." dedi. Kızlarda ona karşılık selam verdiler.

Jongin, kızlara "Ne alırdınız?" diye sordu.

Kızlar siparişlerini verince Jongin, arka tarafa doğru yürüdü. Siparişleri yazdığı kağıdı diğer çalışan arkadaşa okudu.

 Kardeşinin ve Haneul'ın da kafeye geldiklerini görünce "Siz ne zaman geldiniz?" dedi.

Kardeşi sorusunu cevapladı. "Yeni geldik, bu arada şu iki kız sürekli sana bakıp duruyor."

Jongin, kardeşinin gözleriyle işaret ettiği yere baktı. Biraz önce siparişlerini aldığı kızlardı. Bakıp bakıp kıkırdıyorlardı. Kendini kastederek konuştu. "Zevkleri iyiymiş."

Min Ah ve Haneul aynı anda küçümser gibi hıhladılar. Jongin "Siz zevksizseniz kızlar ne yapsın?" dedi.

Haneul, küçümser bir ifade ile konuştu. "Çünkü onlar seni tanımıyorlar da ondan hoş buluyorlar."


"Sende beni tanımıyorsun."

Haneul tekrar konuştu. "En azından kötü tarafını tanıyorum."


"Sanmıyorum, kötü tarafımı görsen korkardın." 

Min Ah araya girdi. "Yine başlamayın. Ayrıca abi iyi tarafını göster, Haneul'da hoşlansın senden."


Jongin kardeşinin lafı nereye getireceğini biliyordu, yine. "Onun benden hoşlanmasını isteyen kim?"

Haneul vurgulayarak konuştu, Jongin'in kendisine daha önceden söylediği şeyi vurgulayarak. "Evet, o sadece benim ondan uzak durmamı istiyor."


Jongin, bu lafı ne zaman ve nerede dediğini çok iyi hatırlıyordu. Neden dediğini de çok iyi anımsıyordu. Ama kendi beceremiyordu. Ondan uzak durabileceğini sanmıyordu. Jongin bir şeyler söylemek için ağzını açtı fakat çalışan arkadaşlarından biri ona seslenince sustu. "Jongin, 7 numaralı masanın siparişleri hazır." 


Oğlanın uzattığı dolu tepsiyi alıp kızların bulunduğu 7 numaralı masaya doğru yürümeye başladı. Masanın üzerine tepsidekileri yerleştirirken "Buyurun siparişiniz." dedi.


Kızların yüzünde güller açıyordu. İkisi de teşekkür etti ve aralarından birisi konuştu. "Çok yakışıklısınız." 


Jongin, gülümsedi. Bunu bir kızın direkt bir erkeğin yüzüne kolayca söylemesine şaşırdı. Zamane kızları ne kadar cüretkar olmuştu böyle. Sadece teşekkür etmeyi düşündü fakat gözünü kasanın orada duran ikiliye iliştirince sadece teşekkür etmekle kalmamayı tercih etti. "Teşekkürler, sizin güzelliğiniz." 

Kız elini saçına götürdü, yanakları kızardı. "Teşekkür ederim." 

Jongin, tepsidekileri masaya yerleştirince masadan uzaklaştı. Kızların yanına gelince "Sizin aksinize başkaları gerçekten zevkliymiş." dedi. 


Haneul sinirle konuştu. "Senin zevkinse yerlerde geziyor." 

"Ne o kıskandın mı?"


Haneul öfkesini yatıştırarak gülümsedi. "Hayır, sadece tipinin aksine zevkin iyi değilmiş. Yüzüne vurmak istedim."

Jongin, Haneul'ın sözlerinde bir aralık bulmuştu. "Yani tipimin iyi olduğunu düşünüyorsun, az önceki sözlerine göre çok çelişkili davranıyorsun."

Haneul, diyecek söz bulamamıştı onun yerine kaçmayı tercih etti. "Kahvelerimizi aldığımıza göre gidelim, Min Ah."


Jongin kıkırdadı. "Tabi kaç hemen." Övülmek hoşuna gitmişti, Haneul tarafından kıskanıldığını hissetmişti, bu da övgü kadar hoşuna gitmişti. Tabi gerçekten kıskanıyorsaydı. Arkadan tanıdık bir ses yüzünden Jongin'inde Haneul'ı kıskanmasına sebep olmuştu. "Haneul mı buradaydı?" 

Joon, yemeğini on beş dakikada yemişti ama bu kısa sürede bir sürü olay gelişmişti. 

Masadaki kızlar hala Jongin'e bakıyordu. Jongin ise hiç oralı bile olmuyordu. Jongin çöpü atmak için dışarı çıktığında Haneul ve Min Ah'ın karşı tarafta yol üzerinde durduğunu gördü. Hala içeri girmemişlerdi. Yanlarında da Mark vardı. Kahveyi kime götürdükleri belli olmuştu. Jongin, Mark'ı gördüğünde o gece gördüğü ve duyduğu şeyler aklına geldi. 

*Flash Back*

"Çok değiştin, bunu yapmak için sebebin ne?"

"Arkadaşımmış gibi davranmayı kes. Bu işi burada halledeceğim."

"Lee Joon kendine gel. Kimden emir alıyorsun da böyle saçma işlere bulaşıyorsun?"

*Flash Back End*


Jongin, o anı hatırlamıştı. Mark'ın dediği şeye aklı takılmıştı. 'Kimden emir alıyorsun?'

Joon acaba birinden emir mi alıyordu?

 Jongin adının seslenilmesiyle kendine geldi. "Jongin-shi"

Yabancı bir bayan sesiydi. Jongin dönüp arkasına baktığında, az önce kendisine 'asılan' bayanların olduğunu gördü. Birisi birkaç adım geride duruyordu. Diğeri ise birkaç adım öne atıp Jongin'e yaklaştı. Aralarında hala mesafe vardı. "Şaşırttım mı sizi?"

"Evet, biraz." Jongin içinden 'Fazlasıyla evet' diye düşündü.

"Ben telefon numaranızı isteyecektim. Sakın yanlış anlamayın. Buradan sipariş almak için."


"Sipariş için cafenin numarası-" Jongin yanlarına doğru gelen Haneul'ı görünce lafını yarıda kesti. Biraz sesini yükselterek "Tabi hemen vereyim numaramı." dedi.
 Haneul karşıdan karşıya geçip, Jongin'in ne zaman geldiğini bile bilmediği biricik arkadaşı Sehun'un yanında durdu.

Jongin sesini yüksek tonda tutarak devam etti. "Söylüyorum yazın, 05XX 5XX XX XX" (Yazın kızlaaaarrrrr asdfghj)


"Teşekkürler."


"Ne demek, iyi günler."

Kızlar gidince Jongin arkadaşının yanına gitti. "Ne zaman geldin ve neden 'onun' yanındasın?" Onun kelimesini vurgulayarak söylemişti. Hemde işaret parmaklarıyla Haneul'ı işaret ederek.

Sehun elindekini gösterirken konuştu. "Tatil evinde şarj aletini unutmuş bende-"


Jongin, Sehun'un sözünü kesti. "Sende onun için tatil evine gidip şarj aletini alıp getirdin?"

Sehun düz ifade ile konuştu. "Hayır." Biraz duraksadıktan sonra sözüne devam etti. "Ben şarj aletini kimin olduğunu bilmeden almıştım. Sahibi ortaya çıktı. Ayrıca kıskanıyor musun sen?"

Jongin hemen çıkıştı. "Kimi? Haneul'ı? Saçmalama."


"Haneul'dan bahsetmemiştim. Beni diyorum, beni. Haneul'dan biricik arkadaşını mı kıskandın demek istemiştim. Ama senin kimi kıskandığın belli-"

Jongin, Sehun'un sözünü tekrar kesti. "Neyse tamam, yanlış anlamışım." Biraz duraksadı, bahane üretmeye çalışıyordu. Bir bahane bulamamıştı. Onun yerine Haneul güldü ve "Sen bir bahane bulmadan ben gideyim." dedi. Sehun'a döndü. "Teşekkür ederim, Sehun."


"Rica ederim."

Haneul karşıdan karşıya geçti. Mark ve Min Ah çoktan içeri girmişti, peşlerinden de Haneul içeri girdi. 


Sehun kolunu Jongin'in omzuna atıp konuştu. "Bro. beni azcık bile kıskanmadın mı?"


Jongin, Sehun'un dalga geçmeye çalıştığını anlayarak, Sehun'un kolunu omzundan attı. "Saçmalama Sehun, sevgilim misin?"

"O değil de sen Haneul'dan mı yoksa numaranı verdiğin kızdan mı hoşlanıyorsun?" Sehun, Jongin'in ağzından laf almaya çalışıyordu.

"Telefon numaramı kıskandırmak için vermiştim, pişmanım-" Lafını yarıda kesti. Derdini arkadaşına anlattığını bile fark etmemişti. 


Sehun konuştu. "Yani Haneul'dan hoşlanıyorsun."

Jongin sadece sustu. Ne itiraz etmişti ne de kabul etmişti. Sehun tekrar konuştu. "Telefon numaranı yanlış verseydin bari. Kıskandırmak için bir başkasıyla olursan onu tamamen kaybedersin."

"Nereden biliyorsun, yaşadın mı?"

Sehun hüzünle konuştu. "Evet, yaşadım."

*Flash Back*

"Sehun, seni seviyorum."

Sehun karşısında duran genç kızın üzgün halini görünce içi acıdı. Onu sevmiyordu, o Min Ah'ı seviyordu. Onun ilk aşkı, son aşkı onun tek aşkı Min Ah'tı. O sadece onu sevebilirdi. Fakat sevgisi karşılıksızdı. Min Ah onu abisi olarak görüyordu. Min Ah'ın onları izlediğini biliyordu. Abisi olarak gördüğü Sehun'un adına seviniyordu. Sehun bunu biliyordu. Min Ah'ın kıskanmayacağını bile bile onu kıskandırmak için kıza karşılık "Bende." demişti. Bende... Devamı yok. Sadece, bende...


*Flash Back End*


Sehun geçmişi hatırladığında içini hüzün kaplamıştı. O gün orada belki Min Ah'ı sevdiğini söylese ne olurdu, şu anda ne değişirdi diye düşündü. Belki Min Ah da ona karşı bir şeyler hissederdi belki de abisi karşı çıkar, Min Ah ise ondan uzaklaşırdı. Min Ah'ın kendisinden uzaklaşması en büyük korkusuydu Sehun'un. Asla böyle bir şey olmasını istemezdi. 















Okumaya devam et

Bunları da Beğeneceksin

41.4K 3.5K 12
Kim Taehyung öğrencisine fazla mı ayrıcalık tanıyordu? Daha ona sınav cevaplarını verdiği kısma gelmedik. Yaş farkı !
115K 9.1K 38
sadece erkeklerin olduğu bir üniversitede gay yönelimin odağı ve tüm dikkati üzerine çeken Jungkook, bu durumdan sıkılan ve onu bu rahatsızlıktan ko...
12.2M 590K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
22.2K 1.4K 35
Jungkook; Dolabımın şifresini değiştirip üstüne bir de içini prezervatiflerle dolduran orospu çocuğu sendin değil mi? Jungkook hoşlandığı kıza çok ya...