monacrómach

By mercuriety

2.8K 175 88

'kurtarılabilmek için ölümün kıyısına kadar gelmek gerekiyordu.' second raund \end More

prologue
I can plainly see.
sessiz yağmur lambaları
sourness\an chéad
kelimelerin ışıklı yıldızlar
yaralı ve derisi yüzülmüş cümleler
death embryos
the sleep of reason produces monsters
beynimde doğum sancıları
our souls is still hand in hand
heart drowning in fingertips \ r2
ışıklı bir ağız
night 0000cm \ dialogues
kelime hücrelerinde
black nights cold ırises
yumuşak dehşet
giyotin gibi bir inanç \final

the call of the void

200 13 2
By mercuriety

l'appel du vide

İnsan hata yaptığı süre boyunca cezalandırılmalıydı.Bir daha buna yol açmasına izin vermeyecek kadar çok cezalandırılmalıydı ama bu, acımasız bir infazdan dahası değildi.

Onu böyle, sebebi olmaktan milyonlarca kez nefret ettiğim bir olay yüzünden yitirmiş olmak,kalbimi boğacak kadar üzüyordu.Eve dönerken 'onu da kaybettin Autumn,yine her zaman olduğu gibi sahip olduğun her şeyi kaybettin' düşüncesi kendini tekrarladıkça ağlamaya devam ettim.Bu kaldıramayacak kadar ağır bir ithamdı..Ne kadar doğruluk payı olmasa da benim yüzümden olmuştu yaşananlar.

Her şeyin suçlusu bendim,tüm hayatım boyunca olduğum gibi bu kez de yanıltmamıştım kendimi.Kendimden nefret edecek kadar nedeniydim her şeyin.Bu durumda yaptığım tek bir şey vardı;faturayı kendime ödeteterek karışılığını verirken diğer yandan ödediğime emin olana dek devam etmek.,.,,

Düşünceler zihnimin duvarlarına çarpıp dağılırken çoktan evime giden sokağa girdiğimi fark ettim.Kapüşonumun altında dağılan saçlarım ve ıslak yanaklarım kimsenin görmesini istemeyeceğim kadar rezalet durumdaydı. Dağılmıştım.Ev yerine eczaneye gitmeyi düşünemeyecek kadar dağılmış.

Şu an kimseyi görmek istemiyordum;kendimi bile.Bu yüzden umarım,Jooyoung nasıl olduğumu merak etmek için beni görmeye gelmemiştir.Bu halde etrafımda hiçbir kıpırtıya dahi tahammül edemeyecek haldeydim.Biraz daha yürüdükten sonra evin önüne gelmiştim.Neyse ki, kimse yoktu beni bekleyen,arayan veya merak eden.Bu biraz olsun içimi rahatlatmıştı.Birilerinin merak edip aramasını beklemek,şu an arzu edeceğim son şeydi.Kapının şifresini girerken,ağrısını saatler sonra fark ettiğim bileğimden sızan kırmızı lekeleri gördüm.Hala kanayacak kadar derin olmadıklarını düşünmüştüm.Görünüşe bakılırsa onlar benimle aynı fikirde değillerdi, tüm dünya ile olduğu gibi.

Ayakkabılarımı çıkarırken evin karanlık olması dikkatimi çekmişti,annem geldiğimi fark etse hemen yanıma gelirdi,gelmediğine göre bu sessizlik ve karanlığın başka bir açıklaması yoktu,evde değildi.Omzumdaki çantamı yere bırakacağım sıra da, gözüm mutfak masasının üstündeki nota çarptı. Anneannem rahatsızlandığı için bir müddet onun yanına gittiğini,öğünlerimi atlamadan yememi sıkı sıkıya tembihlediğini içeren bir nottu bu.Olduğu gibi bırakıp odama çıktım.Şu an yerine getireceğim tek şey bu notta yazılanlardı.Üst kata çıkarken annemin ziyaretinin aylarca sürmesini diledim.Şu an benim için en iyi karar bu olurdu; 'yalnızlığın karanlık fanusunda yıllarca cenin olmak.'

Banyoya gitmeden önce cebimdeki telefonu çıkarıp kapattıktan sonra yatağımın üstüne fırlattım. Her ne kadar içimden duvara çarpıp odamı darmadağın etmek gelse de,odamın dağınıklığını sorgulayacak olan anneme açıklama yapmak zorunda kalmamak için bu teoriyi şu anlık boşverip banyoya yürüdüm.Kolumu sıvayıp yan çevirirken yüzülen yerlerin kenarlarında kuruyan kan lekeleri, hatırlamamak istediğim o ana gitmemi ve Baekhyun'un söylediklerini yeniden düşünmemi sağlamıştı.Bir yandan düşünmeye devam ederken diğer yandan kurumuş kan lekelerini soymaya çalışıyordum.Tırnaklarımın bu konuda yeterince başarılı olmadığını fark edince karşımdaki musluğa uzanıp, kolumdaki yaraya temas eden suyun kanla birleşip beyaz lavaboya akışını izledim.Acıyordu,belki biraz da sızlıyordu ama yabancı bir şey değildi bu,acı benim için her yerdeydi ve her yerde olmaya devam ediyordu. Küçüklüğümden bu yana bütün hücrelerime girip infilak etmiş,onarmadan yerine yenilerini eklemişti.Cesetleri çürüyor ama yenileniyordu.Ölmeden doğuyorlardı.Artık yadırgamayacak kadar bütünleşmiştim onlarla.Karşımda ya da çok yakınımda belirdiğini hissettiğim her anda ona hayır diyemeyecek kadar benim olmuşlardı..Bir yerden sonra da mutluluk ve huzur denen şeyin birer formaliteden ibaret olduğunu anlamıştım.

Bazen bu durumdan çıkmak istediğim,varlığını yırtıp yok etmek istediğim zamanlar olmuştu.O zamanları genelde Baekhyun ya da Jooyoung'la geçiriyordum.Gülüyor,eğleniyorduk.Ya da gülüp eğlendiğimizi sanıyordum.Çünkü eve gelip yatağıma dokunduğumda her şey geçiyor ve tekrar eski Autumn'a dönüşüyordum.Bu karmaşa bir yerden sonra,onlarla birlikteyken ya da yaşantımın her yerindeyken gerçekçi davranmayıp rol yaptığımı sanmamı sağladı.Artık gerçekliği kaybettiğimi düşündüm.Kafayı yiyordum.
Annemi ve sevgisini gerçek bulamayacak kadar ileri gittim bir zamanlar.Yalnızca onları ve dostluklarını 'gerçek'sandım.Tam da bu sanrı,onların varlığını inkar edemeyecek kadar zayıftı diye düşünürken,bir kez daha düştüm.Onlar da gerçek değildi.Her şeyden daha yalan ve daha silik..,,
Göz yaşlarım dudaklarımı ıslatırken gerçekliğine inanamadığım hayata geri dönmüştüm.Musluğun suyu düşüncelerimi inceltmiş ve kısa süreliğine yok etmişti.Kolumun yeteri kadar temizlendiğine kanaat getirdikten sonra suyu kapatıp duşa girdim.

2 AY SONRA
2 ay boyunca yatağımdan neredeyse hiç ayrılmamış,öğünlerimi dönemin başında keşfettiğim kretekle geçirmiştim.İştahım yoktu ve canım hiçbir şey istemiyordu,ben de hiçbir şey istemiyorum.7 günün sonunda burda olmak ne kadar boğmaya başlasa da zamanın çok çabuk geçtiğini düşündüm.1 ay sonra görmezden geldiğim eklemlerimde üreyen acılar kendini belli etmeye başlamasaydı,onları hala yok saymaya devam edecektim.Bir yerden sonra buna daha fazla dayanamayıp hastahaneye gidip tedaviyi kabul etmiştim.Bir sürü ağrı kesici ve yüzülmeler için krem almıştım.Doktorun bu ağırlarla nasıl yaşadığımı sorgulaması ve oradan çıkıp psikiyatri bölümüne gitmeme dair olan önerisini duymamazlıktan gelsem de bunu üstüne basa basa vurgulaması bana başka çare bırakmamıştı.Gerek olmadığını düşünüyordum ama belki bir yararı olabilirdi. Artık anneme iyi olduğumu ispat edemiyordum,umarım gittiğime değerdi.Hoş,son zamanlarda eve pek uğradığı yoktu annemin.Birkaç gün kalıp tekrar gidiyordu.Açıkçası onu evde istememe kararım hala devam ediyordu ve olmaması herkes için daha iyiydi.
Tüm bunların dışında bir ara aşağı inip dış kapının şifresini değiştirmiştim,kıvırcık ve Baekhyun'un gelme ihtimaline karşı yapmıştım bunu.Ayrıca annem içinde aynı şey geçerliydi.


Bir müddet duvarı izlemeye devam ettim,izledim,izledim ve izledim.Bu işlem saatlerimi aldığın da nerede olduğunu dahi hatırlamadığım telefonum geldi aklıma.Acaba aranmış ya da ulaşılmaya çalışılmış mıydım?Belki biraz avunmaya ihtiyacım vardı.
Merakım git gide büyümeye başladığın da yataktan kalkıp telefonumu aramaya başladım.En son yatağın üstüne fırlattığımı hatırlıyordum,gerisi yoktu.Giysi dolabımda bile olabilirdi diye düşünürken odamdan küçük terasa açılan kapının diğer tarafında ahşap masanın üstünde buldum onu.Kapıyı açıp terasa çıkarken,laciverte boyanmak üzere olan gökyüzünün özlemini duyumsadım.Çok zaman olmuştu,özlenecek kadar uzun zamanlar...
Yaşadığıma olan inancım gelene kadar kaldım orada,gerçekten 'gerçekti'.
Masanın yanından ayrılıp parmaklıklara yaklaşırken gözlerimi gökyüzünden ayırıp elimdeki telefonuma çevirdim.Aylardır görmediğim ekranın ışığı yüzüme yansımış,gözümün kamaşmasına neden olmuştu.Işığın daha fazla gözlerimle sevişmesini istemediğim için gözlerimden biraz uzağa tutmuş ve ancak bu sayede kilit şifresini girebilmiştim.Telefonuma bakarken aynı zamanda aşağıyı da görebiliyordum.O an aşağıdaki hareketlilik dikkatimi çekti.Aşağıda birileri vardı.Parmak ucumdan destek alarak biraz daha aşağıya eğildiğim de onları gördüm, 8 hafta boyunca bir kere bile rastlamadığım kıvırcık ve Baekhyun'u.
Merak etmişlerdi sonunda ya da eve girebilmek için değiştirdiğim şifreyi bulmaya çalışıyorlardı.Onlar şifreyi bulmakta çalışırlarken içeri girip telefonuma gömüldüm.
134 çağrı 56 mesaj vardı.Kısaca göz atıp aşağıya indim.Hala bıraktığım gibiydiler ve ısrarla şifreyi bulmaya çalışıyorlardı.
Kapıya iyice yaklaşıp "Boşuna uğraşmayın şifreyi bloke edeceksiniz!" diye bağırdım.

"Sen yaşıyor muydun? "diye bir yanıt geldi.

"Bloke edeceksiniz dedim!Gidin burdan!"

"Dua et çilingirle gelmedik Autumn,güzelce söylüyorken hemen kapıyı aç!"

"Dua et kıvırcık,şu an polisi aramak için fazla meşgulüm."diye karşılık verdim.

"Saçmalama Autumn telefonun aylardır kapalı.Polisi notebook'tan mı arayacaksın.? Kaç deneme kaldı Baekhyun?"

Şu çocuğun sivri zekasına benzin döküp yakmak istiyorum(!) ayrıca son sorusu büyük kaosa neden olmuştu,buraya onunla mı gelmişti?!?!?Arkamı dönüp kapıya yaslandım.İçeri girmezlerdi! Tanrım berbat haldeyim! Onlar denemeye devam ederlerken içeri koşup aynaya baktım,göz altlarım morarmıştı.Elmacık kemiklerim belirmiş ve gamzelerimdeki çukurların derinliği artmıştı.Hemen yüzümü yıkayıp üstümü değiştirdim.İlaçlarımı aşırı üşengeçlikten ceplerimde saklıyordum.Bu sayede unutmadan kullanabiliyordum.Şu an içinde aynısı geçerliydi.Kırmızı bir bluz ve gri eşofman giydikten sonra ilaçlarımı ceplerime sıkıştırdıktan sonra geri döndüm.Jooyoung arkasında ben olduğumu sanıp konuşmasına devam ediyordu.

"Umarım aylardır evden çıkmaman ve en ufak bir yaşama belirtisi göstermediğinle alakalı güçlü bir nedeniniz vardır küçük hanım."Cümleleri devam ederken,kendimi kapıya dalıp gitmiş bir halde buldum.
Belki biraz sonra onunla karşılaşacak ya da yaptıklarıyla gurur duymasını sağlayacaktım.Umarım kapı açılmak yerine güvenlik için kilitli kalma durumuna devam ederdi ve bu karşılaşma gerçekleş(e)meden ölmüş olurdu.
Kalp atışlarım hızlanmayı sürdürürken Jooyoung'un son kez tuşlara bastığını hissettim.Onunla karşılaşacak gücü bulabilmek için derin bir nefes alıp aniden içeri geçip koltuğa oturdum.Adrenalin her ne kadar beni çevrelese de sakin kalmak zorundaydım.İlaçlarımın arasına sıkıştırdığım djarumu paketinden ayırdıktan sonra ucunu yakarak ağzıma dolan dumanı karşılamaya başladım.
2 dakika sonra umut ettiğim gibi olmamış,kapı açılmıştı.Ve ben artık sakindim.Ayak sesleri yaklaşıncaya kadar koridora bakmaya devam ettim.Jooyoung kafasını çevirdiği anda beni görmüş ve yanıma gelip sağımdaki tekli koltuğa oturmuştu.Yüzünde de beni ilk defa görüyormuş gibi bir şaşırma vardı.Ardından Baekhyun da yanımıza geldi.Onun yüzünde de aynı dehşet vardı.O da hiçbir şey söylemeden sadece suratıma bakmakla yetinip karşımdaki koltuğun üzerine kuruldu.

Karşımdaydı... karşısındaydım.

Değişmişti... değişmiştim.

Oda yanmış karanfil kokusuyla sevişirken neden hiç kimsenin konuşmadığını düşünüyordum.Yaklaşık 10 dakikadır odada sadece sessizlik ürüyordu.Buraya onlar gelmişti,.bu geliş sebepsiz olamazdı söyleyecek  bir şeyleri olmalıydı.Parmaklarımın arasında uzanan sigaradan bir nefes daha çekip ''çok mu korkunç görünüyorum?" diye dalga geçtim.Onların konuşacağı yoktu,ikisi de gözlerini ayırmadan sigarayla yüzüm arasında gidip geliyorlardı.İlk adımı atarak konuşmaya başlayan taraf olmuştum,cümlemi direk Jooyoung'a yöneltmiştim,cevabını da ondan bekliyordum.Bir süre ona bakmayı sürdürdüm,cevap verene kadar yani.

"Autmun...anlamıyorum.Neden?" dedi üzgün ve hayalkırıklığıyla.

"Maskesizim ondandır." diye kestirip attım.

"Nasıl bu kadar değişebilirsin? Tanrı aşkına Autumn o elindeki de ne?" elimdeki bir sigaraydı,bir de ne olduğunu mu soruyordu?Sorusunu görmezden gelip,"Lütfen buraya bir daha onunla gelme ." dedim gözümü ovaladığım sırada.Cümlemi bitirmeye yakın Baekhyun'u işaret etmiştim. Burda olduğu süre boyunca sadece bizi dinliyor ve gözünü kırpmadan bana bakıyordu,ona karşılık vermeyeceğimden adı kadar emin olduğu halde.Arada rahatsız bir nefes alıyor ya da parmaklarıyla saçlarını geriye tarıyordu.
Jooyoung beni inceleyen bakışlarını elimdeki sargı bezine yönelttikten sonra gözlerime döndü,duygularını çok iyi sakladığından hiçbir şey anlamasam da merak edip endişelendiği her halinden belliydi.

"Nasıl oldu bu?" dedi gözleriyle kolumu gösterirken.Elimdeki sargıyı soruyordu.Ona karşılık vermeye yeltenecekken, Baekhyun sesli bir nefes alıp  "İyi değilsin sen.!"diye soludu,çattığı kaşlarıyla gözlerimi parçalamak istercesine.Parmaklarını birbirine geçirdiği ellerini eğilip dizlerine dayadıktan sonra sırıtmam onu daha fazla sinirlendirmiş olacak ki "Hastasın.!" diyerek sesini yükselti.
Sinirden gülüyordum.Gülüyorum evet hem de sinirden.,.,Bu sefer okların bize dönüşü kıvırcığı elememize ve yok saymamıza neden olmuştu.O an orda yalnızca ikimiz vardık.Bitmek üzere olan djaruma istediğini verip söndürdükten sonra ellerimi ceplerime götürerek bütün ilaçlarımı aramızda uzanan büyük cam sehpanın üstüne fırlattım.Ağrı kesici ve anti depresanlardı bunlar.İyi olmadığımı göstermek istedim.Her ikisine de...Bu ilaçlar aslında kocaman bir formaliteydi, onlar olmasa da ben yıllardır iyi değildim.Son olarak Young'un kolumun nasıl olduğunu sorması üzerine bandajı açmış,hala ilk günkü kadar taze olan yaralarımı açığa çıkarmıştım.Tekrar Baekhyun'a dönüp "Belki de zoru oynuyorumdur ha?" deyip ayağa kalktım.

Biraz alayla ama bütünüyle sinirli bir cümle tükürmüştüm suratına.Onu onun cümleleriyle vurmuş ve üstelik bunu tam yerinde yapmıştım.Gözleri hala masanın üzerindeki ilaçlardaydı.Jooyoung'un yanından geçmek üzereyken durup,son kez bir daha onu buraya getirmemesini söyleyip yukarı odama çıktım. İçeri girer girmez kapıyı kapatmamla dakikalardır almayı unuttuğum nefesimi bırakmam bir olmuştu.Az önce gayet sakin bir şekilde uyuyan kalbim,şu an çıldırmış gibi atıyordu.Gözlerimin önünden aşağıya döken saçlarımı geriye tarayıp yutkundum.Boğazım kurumuştu ve odamda su yoktu.Kalbimin nefes almasıyla hücrelerimde ki bütün güç adeta sıvılaşıp yok olmuş gibiydi.Kılımı kıpırdatacak halim kalmamıştı.Uyku.... uyumaya ihtiyacım vardı.Yatağıma güç bela ulaştıktan sonra bacaklarımı kucağıma çekip gözlerimi kapattım.

Gözümü kapatır kapatmaz uykuya dalmak,benim için ender bir durumdu.Kendimi bir anda garip bir şekilde morgta bulmuştum.Önümde bir kadın cesedi vardı,ellerimde de steril eldivenler.Gözümü kırpmadan cesede bakıyordum.Bunu soğukkanlılıkla nasıl yapabildiğimi anlamam güçtü ama halime bakılırsa hiç yadırgamıyordum.Ortalama 22-24 yaşlarında olan kadının diz kapakları ve göğsünü saran beyaz örtü dışında her yeri açıktaydı.Bacakları morarmış ve derin sıyrıklar oluşturulmuştu.Açık olan gözlerindeki korku,kanımı donduracak kadar ihtişam ve gerçeklikle bakıyordu.Göz bebeklerinin bütünündeki beyazlık, biriken kan tortuları yüzünden rengini yitirmişti.Kırmızı siyah gözlerinine eşlik eden kirpikleri uzun ve biçimliydi.Saçlarıysa uzun katlı ve açık kahverengiydi.Bir an ne kadar bana benzediğini düşündüm.Bana benziyordu...benziyor..

O an masanın diğer tarafındaki siyah gölge dikkatimi çekti.Gözlerimi kadavradan ayırıp gölgeye çevirdiğim de, ölmenin bile bu andan daha kolay olduğunu düşündüm.Bu... Baekhyundu! Baştan aşağı siyah giyinmişti,yüzü ve elleri dışında her şey simsiyahtı,varlığı bile simsiyahtı.Gözlerinin kenarlarına koyu siyah kalem çekmişti.Boynunda ve bluzunun hafifçe araladığı köprücük kemiğinin üstünde dövmeleri vardı.Dişleriyle dudağındaki pirsingle oynarken bakışlarıma karşılık verdi.Tanrım, her şey nasıl bu kadar gerçek  olabilirdi?! Onu böyle görmek bir kaç adım geriye sendelememe neden olmuştu.Korktuğumu anlamış olacak ki,küçük bir tebessüm verdi.Yüzü mat ve sertti.Yaptığım hareketlere sadece küçük bir tebessümle karşılık veriyor,onun dışında hiçbir tepki göstermiyordu. Tavırlarından taviz vermeyecek kadar gizlenmiş gibiydi mimikleri.Sol eli kadavranın açıkta kalan ve ölümün her rengine boyanan kolunun üzerinde gidip geliyordu.

''Merhaba Piyano,uzun zaman oldu.'' dedi,sesindeki kalınlık kulaklarımı tırmalarken.Nefesimi tuttum.Bir filmde görmüştüm;rüyadan ancak rüya içerisinde ölürsen uyanabilirdin.Ölmeliydim. Hemen!
Bu iğrenç şeyi daha fazla sürdürmek istemiyordum.En yakın seçenek  nefesimi tutmaktı.

Uyanmak istiyordum!! Lanet olsun! Uyanmak!! Arkamı dönüp kaçacakken cümleleri beni durdu.

''22.yaşın kutlu olsun Autumn.'' dedi neşeyle,bense o an yaşananların hayal olduğu gerçeğiyle beynim arasında savaş veriyordum.Ellerimdeki titreme vücudumda depreme neden olacak kadar büyürken arkamı dönüp bununla yüzleşmeye karar verdim.Yüzündeki haklılık yerini, 'arkanı döneceğini biliyordum'gururuna bırakırken,sol elini cebine atıp küçük bir kart çıkardıktan sonra cesedin üstüne bıraktı.
Gözlerim korkuyla açılırken,karanlıkta kalan odamı görmemle rahatlamam mikrosaniyeler almıştı.Uyanmıştım,sonunda uyanabilmiştim! Göğsüm tenimden kopup özgürlüğünü ilan etmek istercesine atarken, nefes alışlarım odayı gürültüyle süslüyordu. Fakat odada yalnız değildim,Baekhyun karanlıkta kapının eşiğinde durmuş beni seyrediyordu.

''Kabul etmeyeceğini biliyordum.''

Continue Reading

You'll Also Like

3M 210K 53
Kayra: Kuryeniz çok yakışıklıydı vallahi! Çiçek Pastane: Lütfen, kuryemizin aklını çelip iş performansını düşürmeyiniz Çiçek Pastane: Hem kuryelerin...
MODEL-1 By reredrumm

Mystery / Thriller

487K 23.9K 67
Gizem/Gerilim #1 Bazen bir bütünü görebilmek için parçaları birleştirmek gerekir. Ve şimdi ben; elime aldığım her parça beni derinden kessede, bütüne...
6K 217 4
"Tik." gözlerimi anında açtım ve önümdeki boş sokağa baktım. Bu sesi çıkarabilecek hiç bir şey yoktu sokakta. "Tak." gözlerimi kocaman açarak sesin...
227K 9.8K 29
Arca kişisi sizi engelledi Bilinmeyen:Nasıl?engelledin mi beni? İletilmedi Bilinmeyen:Beni nasıl engellersin?! İletilmedi Bilinmeyen: İletilmedine so...