killer melody » ji min ✅

By alliekookie

250K 24.2K 18K

"Güneşin doğuşunun güzelliğinden bahsediyordu hayranlıkla,ayın batışını farketmeden." dollyjim'e ithaflarımla... More

first »1
no,i'm insane» 2
my little girl» 3
you are my dead captive» 4
lion house» 5
in my trouble» 6
smoke» 7
surprise dinner» 9
sorry,i was late» 10
cold moon» 11
orange» 12
he lied to us» 13
the truth,the sun» 14
october 12» 15
the day» 16
fifteen singers.
hoeryong» 17
love is pain» 18
u are my once in a lifetime» 19
letter from 2021 Oct 13» 20
dream» 21
shameless» 22
breath» 23
serenity» 24
snowdrop» 25
despair» 26
darkness bye» 27
don't cry,i'm sorry» 28
assembly» 29
final» december 31,2021
thanks for everything.

steal my soul» 8

7.3K 780 343
By alliekookie

"Yun Hwa,eğer benim öğretmenim olacaksan giyimine dikkat etmelisin."

Ae Mi elindeki, kumaşından bile bariz belli olan pahalı elbiseyi üzerime tuttuğunda sitemle yanaklarımı şişirmeme engel olamadan geriye doğru çekildim.

"Buraya süslenmek için gelmiyorum Ae Mi."

Yaklaşık üç gündür,iki saatliğine Ae Mi'ye piyano eğitimine geliyordum ve bu kısacık zaman diliminde bile beni bıktırmayı başarmıştı.Bir şekilde Ji Min'in konusunu açıp bana ima dolu iğnelemeler yapıyor, daha sonra da hiçbir şey olmamış gibi onu etkilemek için benden tüyo istiyordu.

"Sence saçımı sarı renge boyatsam Ji Min benden hoşlanır mı?"

Gözlerimi hafifçe devirip tuttuğu elbiseyi bir alışveriş butiğini aratmayan dolabına geri astım ve yatağının üzerine fırlattığı nota kâğıtlarını eline sıkıştırdım.

"Çalışmamız gerekiyor Ae Mi."

Ae Mi hafifçe omuz silkip masasının üzerinde duran tırnak törpüsüne uzandı ve bacaklarını dönen sandalyeye uzattı.

"Piyano eğitimi almak istemiyorum unni,acaba neden Ji Min babamdan böyle bir şey istedi?"

Pekalâ Ae Mi'nin bana unni demesi kesinlikle bir kıyamet alarmı falan olmalıydı fakat Ji Min gerçekten Cumhurbaşkanı'ndan nasıl böyle bir şey isteyebilmişti?

Ve cumhurbaşkanı Ji Min'i nereden tanıyordu?

"Baban ve Ji Min tanışıyorlar mı?"

Ae Mi bir süre hayretle bana baktıktan sonra yatağının kenarına oturmam için eliyle örtüyü patpatladı.Kaşlarımı çatıp gösterdiği yere oturdum ve yüzüne odaklandım.Bir şeyler söylemek arasında gidip gelirken derin bir nefes aldı ve bacaklarını kendine doğru çekip törpüyü yerine koydu.

"İki sene önce bana suikast düzenlendi."

Ae Mi'nin dudaklarından dökülenler buz kesilmeme neden olurken gelen ürperme hissiyle hafifçe titredim.

"13 Ekim cinayetlerini biliyorsun değil mi? Okul kütüphanesindeyken kapım kilitlendi ve nereden geldiğini bilmediğim bir sis bombası odaya atıldı."

Hafifçe aralanan dudaklarımdan herhangi bir şaşkınlık nidası çıkmaması için gayret ediyordum.Pekala, bu cinayetlere kimin sebep olduğunu ya da neden meydana geldiklerini gayet iyi biliyordum fakat bir anda başka birinin ağzından duymak bütün olaylarla burun buruna olduğumu , ve belki de olayın kilit noktasıyla işbirliği içinde olduğumu yüzüme sertçe vurmuştu.

"O günün akşamı Min Yeon Ah öldürüldü.Biraz aptal ve sinir bozucu bir kızdı fakat ölmesini emin ol istemezdim.Her neyse, beni kütüphaneden kurtaran o zamanlar aynı okulda olduğum Park Ji Min'di."

Konuştuğumuzdan bu yana tutmaya çalıştığım şaşkınlık nidası ağzımdan kaçtığında Ae Mi hafifçe gülümsedi. Park Ji Min günler sonra öldüreceği kızı kurtararak çok iyi rol kesmişti fakat bu anlatılanlar kesinlikle ondan daha fazla korkmama neden olmuştu.

Park Ji Min...gerçekten tuhaf ve tehlikeliydi.

"Siz Ji Min'le nasıl tanıştınız?"

Ae Mi'nin gözleri belirsiz parıltılarla yanıp sönerken hemen basitçe bir şeyler uydurmaya çalıştım.Dikkat çekici ve abartı bir şey söylersem, Ae Mi'nin dikkatini çekeceğine ve beni araştıracağına emindim.

"Arkadaşı Jeon Jung Kook benim kuzenim,senin piyano öğretmenin olma konusunda bayağı ısrarda bulundu."

Ae Mi saçlarını sol tarafina sabitleyip kenarda duran mor yastığı kucağına aldı ve sıkıntıyla üfledi.

"Ji Min'in bana piyano dersi vermesini daha çok isterdim fakat seni de sevdim sayılır."

Göz ucuyla bana baktıktan sonra gözlerini kapattı ve kafasını diğer tarafa çevirdi.

"Uyumak istiyorum, artık gider misin? "

Ae Mi'nin gereğinden fazla sinir bozucu ve ukala olduğunu kabul ediyordum ama onun kötü biri olmadığına da emindim.

"Yarın dersten kaçışın yok biliyorsun değil mi? O halde,görüşürüz."

Ae Mi'nin cevap vermemesiyle gözlerimi devirip askılıkta duran paltomu aldım ve odadan çıktım.
Erken çıktığım ve Ae Mi'nin zırvalarına daha fazla katlanmadığım için kesinlikle minnettardım.

Çelik kapıdan çıkıp geniş avluya doğru yürürken kapı önünde duran motosikletle kendime engel olamadan yutkundum.

En son, salonda yaşadığımız diyalogdan sonra onu bir daha görememiştim. Derse geldiğimden beri beni evden alan ya da bırakan Jung Kook'tu ve şuan onun yerine Park Ji Min'i görmek damarlarımda mayhoş bir hissin kaynamasına neden olmuştu.

Hafifçe boğazımı temizleyip bahçe kapısını araladım ve siyah motosiklete doğru yürüdüm.Bir yandan da göğsümde hissettiğim çarpıntıya bir anlam vermeye çalışıyordum.

"Jung Kook yok mu?"

Cansız sesim sonunda ona ulaştığında beyaz kaskı bana uzattı ve binmem için bekledi.

"Ne o, ben geldim diye üzgün müsün yoksa?"

Esintili hava yüzüme çarparken kafamı hafifçe sağa sola salladım ve verdiği kaskı kafama taktım. Bir dejavu yaşayıp belinden ürkekçe tutunduğumda motosikletin deparına bastı ve hızla sürmeye başladı.
Hafifçe atıştıran yağmur damlaları siyah deri ceketinden hafifçe süzülürken gözlerimi kapattım ve anın tadını çıkarmak istermişçesine bir kolumu yukarı kaldırdım.

Park Ji Min'le gözlerimiz küçük dikiz aynasında buluştuğunda bir tepki vermeyip kafasını tekrar yola çevirdi ve hiç beklemediğim bir şey yaptı.

Park Ji Min bir kolunu kaldırıp rüzgarı hissetmeye çalışırcasına bana eşlik ediyordu.

Ve ben hala içimdeki bu yabancı hisse anlam vermeye çalışıyordum.

*
*
*

"Neden burada indik?"

Kaskımı beceriksizce çıkarmaya çalışırken bir yanda da neden markete geldiğimizi merak ediyordum.Pekala bu tabiki olağan bir şeydi fakat Park Ji Min'in market alışverişi yapacak olması en az Park Ji Min'in siyah giymemesi kadar imkansız bir olaydı.

"Beni takip et."

Hafifçe göz ucuyla bana baktıktan sonra sürgülü kapıyı ittirdi ve geçmemi umursamadan kapıyı bıraktı.Neredeyse ağzıma çarpacak olan kapı kulpundan hızla tutundum ve gözlerimi devirdim.

Abur cubur reyonuna geldiğimizde Ji Min kenarda duran alışveriş sepetini elime sıkıştırdı ve ne gördüyse mavi sepete atmaya başladı.

"Bunların hepsini yiyecek misin?"

Hayret dolu bakışlarım sepetin içindeki çikolata paketlerine giderken Ji Min omuz silkip kasaya doğru ilerledi. Sıkıntılı bir nefes verip epey ağır olan sepeti boşaltıp banknottan geçmesini beklerken Ji Min, aldıklarını hızla poşete koydu.

Kasiyer kızın parıltılarla dolu bakışları Ji Min'in yüzünde dolanırken rahatsız bir şekilde öksürdüm.

Kasiyer kız, bu hareketime umarsızca omuz silkti ve nahoş sesiyle mırıldandı.

"120000 Won."

Ji Min bütün paketleri poşete doldurduğundan emin olduktan sonra kıza döndü ve gülümsedi.

"Parayı ödeyeceğimi mi düşünüyorsun?"

Şaşkınlıkla aralanan dudaklarım soğuk havayı içime çekmeme neden olurken elimde hissettiğim temasla irkildim.

Park Ji Min'in soğuk eli elimi sıkıca kavramış, hızla çıkışa doğru çekiştiriyordu.

"O bacak kaslarını çalıştır ve koş."

Park Ji Min'in kulağıma dolan sesiyle titrek bir nefes aldım ve hızımı artırdım.Neden böyle bir şeye kalkıştığımıza dair hiçbir fikrim yoktu fakat arkamızdan koşan güvenliğin bağırışlarından hiç de şakası olmadığı belliydi.

Sonunda önümüze çıkan motosiklet rahat bir nefes almama neden olurken Ji Min hızla anahtarı kilide soktu elindeki poşeti bana fırlatıp motosikleti çalıştırdı.

Güvenliğin öfkeli bağırmaları karşısında samimi bir kahkaha attığında, hipnoz olurcasına kahkahasına karşılık verdim.

Park Ji Min..Jung Kook'tan bile güzel gülüyordu.

Yağmur etkisini daha da artırırken kafasını bana çevirip bağırdı.

"Hoşuna gittiğini inkâr edemezsin, Yun."

Pekâlâ, dakikalar önce hala neden kalkıştığımızı anlamadığım bir şekilde hırsızlık yapmıştık fakat buna karşı bir pişmanlık hissetmiyordum.

Birbirine dolanmış ip yumağını aratmayan hisleri bir arada yaşamış ve hafif rüzgar eşliğinde salıncakta sallanan çocuğun özgürlüğünü hissetmiştim.

Fakat aslında hepimiz, salıncakta gökyüzüne dokunmak adına ellerimi serbest bıraktığımız kadar özgürdük.

"Bu..bu eğlenceliydi."

Ji Min kaygan yolda hızını biraz yavaşlatıp görebileceğim bir şekilde gülümsedi.

"Neden bunu yaptığımı merak ediyorsun değil mi?"

Yağmur damlaları kısa saç tutamlarımdan aşağı doğrusal bir yol izlerken kafamı hafifçe salladım.

Ji Min aniden fren yapıp motosikleti sahil kenarında durdurdu ve kafasını bana çevirdi.

"Sadece heyecan hissini tatmanı istedim."

Biraz duraksadıktan sonra elini nemli saçları arasından geçirdi ve belli belirsiz gülümsedi. Gözlerinde tehlikeli parıltılar yanıp sönmekteydi.

"Çünkü ben birini öldürürken bu kadar haz ve heyecan duyuyorum Choi Yun Hwa."

Continue Reading

You'll Also Like

181K 13.9K 36
Aşık olmak sorun değildi; asıl sorun, abimin en yakın arkadaşına aşık olmamdı. @bendis_urania için yazılmıştır. Not: Yaşanmış bir hikayeden esinlene...
17.9K 959 12
Sen benim için sadece öğretmendin... Ben senin için sadece basit bir öğrenciydim... Neden şimdi hayatımın başrolünde yer alıyorsun? Kısa hikaye de re...
62.7K 3.9K 39
" Doktor bozuntusu." " Acemi asistan! " " Bir kere ben asistan değilim acemi hiç değilim." " Benim gözümde entübe edemeyen acemisin ama. " " Bana...
116K 6K 34
Meleğim olduğunu sandığım kişilerin, siyah kanatlarını saklayan birer şeytan olduğunu öğrendiğimde güvenim milyonlarca parçalara ayrıldı. Peki onları...