-Noel Baba-#WattyTR2016

Galing kay Zynp_dlgz

337 76 46

Uğursuz bir sessizlik dolaşıyordu etrafımızda. Higit pa

2-Noel Baba

1-Kar tanesi❄

198 46 36
Galing kay Zynp_dlgz

Kar taneleri puslu, ucu bucağı görünmeyen gökyüzünden eşsiz güzellikte ki büyük şaşalı bahçeye bir kuş misali konuyorlardı. Yavaş yavaş aşağıya süzülüyor, pencere kenarında bekleyen çocuğun mavi gözlerine yansıyıp karışarak yerde birikmiş karların üzerine düşüyorlardı.

"Anne, Noel Baba gelmeyecek mi?"

Meşe kaplama yemek masasına porselen tabakları yerleştiren genç kadın, oğlunun sorusunu geçiştirmeyi tercih etti:

"Saat daha erken oğlum."

Bu yeni yılda oğlunun aklına Noel baba kavramını düşüren kişi sevgili eşiydi. Oturup konuştukları bir günde laf Noel babadan açılmış, küçük oğlan soru üstüne sorular sorarak yılbaşında hediye dağıtan tombik suratlı dedenin Noel baba olduğunu öğrenmişti. Öğrenmişti öğrenmesine ama iyi mi olmuştu yoksa dertsiz başlarına dert mi açmışlardı, henüz bilmiyordu kadın.
Aslında aklı kocasındaydı. Saat 10 olmuştu ama hâla gelmemişti eşi. Hiç bu kadar geç kalmazdı halbuki.

"Ne zaman gelecek Noel Baba, hemen gelsin hediyemi çok merak ediyorum."

İnce Dudaklarını büzmüştü çocuk. Pencerenin camına yansıyan mavi gözlerinde bekleyiş hakimdi.

Kadın kocasını bekliyordu, çocuk Noel babayı.

Kadın cevap vermedi. Pencere kenarına tünemiş Noel babayı bekleyen oğlu, bugünü iple çekmişti. Kocası ile kendisinin oldukça iyi planları vardı.
Kapı zili evin dört bir yanına ulaştığında kadın masanın başından koşturarak kapıyı açmaya gitti. Nihayet geldi diye düşündü kadın.
Üzerinde zümrüt yeşili gözlerini ortaya çıkartan simsiyah bir elbise; ayaklarında her attığı adımında evin ahşap zeminini titreten cinsten topuklu ayakkabılar, en önemlisi kocasını özlemiş o muzip gülümsemesiyle kapıyı açtı.
Karşı tarafı görünce kapıyı açan eli kapı kulpunda hareketsiz kalakaldı.
Bir an nefesini tutan gizli sarmaşıkların olağanca güç sarf ederek boğazını sarıp, onu öldürmek istediklerini düşündü. Bedeni bir yaprak gibi titriyor, gözlerinden ölümün o soğukluğu yayılıyordu.
"Emre Ser'in evi burası mı?" diye bir ses işittigini sandı kadın.
Hayır, hayal değildi şuan gördüğü, duyduğu ses bir hayaletin seside değildi.
Hepsi gerçekti. Hepsi elle tutulacak somutluktaydı.
"Evet," diyebildi ancak.
Kapının diğer tarafındaki iki polis huzursuzca birbirlerine baktılar. En zor kısım buydu işte. Aileye acı haberi vermek.
Yaşlı olan polis kabaca öksürdü, lafı onun söyleyeceğini anlayan diğer polis derince bir nefes aldı. Yaşlı polisin söylemesi iyi olurdu çünkü: O daha soğukkanlıydı.

"Kasabanın girişinde bir kaza meydana geldi, Emre Ser karşı taraftan gelen arabaya çarpması sonucunda hayatını kaybetti. Başınız sağolsun."

Bahçeye park edilmiş polis arabasının yanıp sönen mavi kırmızı sireni kadının gözünü acıtmaya başlamıştı, son duyduklarını idrak edemiyor, polislerin neden garipçe ona baktıklarını anlamlandıramıyordu.

"Hanımefendi iyi misiniz?"

"Kocam nerede?" Kurumuş dudaklarından zor duyulan fısıltısıyla soruyu yaşlı polise, yüreğine darbeyi indiren o adama yöneltti.

"Hastahanede, teşhis için bekletiyoruz."dedi adam, şimdi hafif kafası öne eğilmişti.

Teşhis.

Yüzü ne hala gelmişti ki teşhis gerekiyordu?
Az önceki sarmaşıklar geri dönmüştü, bu defa nefes alamadığını haykırıyordu nefesi.

"Anne, Noel baba mı geldi?"

Çocuk heyecanla annesinin hareketsiz vücudundan ileriyi görmeye çalışarak bakışlarını ileri uzattı.
İki polis annesinin yanında ki küçük meraklı çocuğa sıkıntıyla baktı. Bu gece zor geçeceğe benziyor diye düşünmeden edemediler.
"Gitmemiz gerekiyor, buyrun."
Kadın belli belirsiz kafasını salladı. Hareketlerinde tam olarak olayı kavrayamadığı belliydi. Daha çok bir robot gibi yönlendiriliyordu.
"Hava soğuk montunuzu alın isterseniz," polis çocuğa bakarak:"Çoçukta mı bizimle gelecek?" diye sorma gereği duydu.
Yaşı altı ilâ yedi arasında görünüyordu, babasının başına gelenlerini hafızasına yazacak olsa ömür boyu etkisinden kurtulamazdı.
"Koyacak başka bir yerim yok ki."
Gereken cevabı almıştı.
Polis nasırlaşmış elini çoçuğa uzattı. Bakışları kadının vereceği tepkideydi. Umarım zorluk çıkarmazdı.
"Nereye gidiyoruz?" diye sordu çocuk, küçük elini polisin iri eline yerleştirken.
Memur arkadaşlarından birisine emanet edecekti çocuğu, sonra aklına bir fikir geldi.

"Bizimle gelmek ister misin, seninle kardan adam yaparız. Hem annenin de yapacak işleri var."

Kadın irkildi. Yapacağı iş kocasının parçalanmış yada yanmış yüzünü teşhis etmekti. Nasıl dayanacaktı bakmaya, bir yandanda kocasını görmek için deli gibi yanan kalbi tekliyordu.
Omuzlarına örtülen montun sıcaklığını çıplak omuzlarında hissedene kadar, soğuktan buz kestiğini fark edememişti.
Şimdi gözüne ıssız görünen evinin kapısını kapattı. Oğlu polis arabasına ilerliyorken heyecanlı heyecanlı Noel babayla ilgili bir şeyler anlatıyordu polislere.
Masumca anlatıyor, başlarına çöken kara bulutlardan habersizce gülümsüyordu.
Kumaşları yontulmuş eski, yoğun toz kokulu arabanın arka koltuğunu çöktü. Oğlu da bir şeyler olduğunu sezmiş annesine bakıyordu. Polis arabası karla kaplı yollarda sessizce ilerliyor, kasabanın noel süsleriyle kaplı gösterişli dükkânlarının önünden geçiyordu. Karlar arabanın camına uçuşup, eriyerek gözden kayboluyordu. Pencere ıslanmıştı artık arka tarafında olup bitenleri göremiyorlardı. Arada bir ön camları silmek için silecek açılıp kapanıyor, sessiz ortama doğaüstü bir ses etkisi yaratıyordu.

"Babam nerede anne?"

Kadın kulaklarına ulaşan o soruyu duyunca, sanki beynine milyonlarca kırık cam saplandı. Sanki beyni parçalandı.
Titreyen ellerini elbisesinin arasına gizleyiverdi. Çoçuk ısrarla bakıyor, bir cevap arıyordu. Kadınsa uzaklara dalmıştı. Buğulanmış penceredeydi bakışları ama aklı, aklının hangi anı da gezindiği bilinmiyordu.
Araba, kadın her ne kadar istemese de hastahanenin önünde durmuştu. İçini bir sıkıntı kapladı, hali kalmamıştı ne yürümeye ne arabadan inmeye. Kapısı açıldı kadının, mecburen ayaklarını hareket ettirerek indi.
"Sen gel bakalım yakışıklı, kardan adam yapmama yardım et."
Polis memurunun dediklerini duyan çocuk, az önce annesine sorduğu soruyuda unutmuştu, hastahaneye niye geldikleri sorusunu sormayı da.
"Havuç bulabilir miyiz burada, aa bi de kömür olması gerekiyor. Biz babamla kardan adam yaparken hep havuç burunlu, kömür gözlü yapardık."
Polis bakışlarını kaçırdı:
"Elbette buluruz, sen hiç merak etme."
"Anne izin veriyor musun kardan adam yapmamıza?"
Kısaca bir baş sallama hareketi yaptı. Bu hareket çocuk için yeterliydi. Mutlulukla kar yığınlarının içine koşturdu.

Konuşmayı da unutmuştu kadın.

O çok iyi kullandığı, herkesi konuşmasıyla büyülemesini sağlayan can dostu kelimeleri bugün onu terk etmişti.
"Bu taraftan,"

Yaşlı polisle birlikte hastahane girişine yürümeye başladılar. Adımları zoraki ilerliyordu, antibiyotik ve hasta kokusu daha içeriye girmeden burnuna doluştu. Oldum olası sevmezdi hastahaneleri. Çünkü hastahane demek onun için ölümle eş değerdi. Zaten insanın en korktuğu şey başına geçmez miydi, asla olmaz dediği şeyler birer birer hayatına girmeye başlamıştı bile. Yılbaşı gecesi hastahanenin birinci katında bir kaç suratsız hemşire dışında kimse yoktu.
Merdivenlerden bodrum katına inmeye başladıklarını geç fark edebildi kadın.
Her attığı adımda kocasına yaklaşıyordu. Onun yakışıklı yüzünü, uğruna dünyayı karşısına alabileceği buz mavisi gözlerini özlemişti.
Doktorlar bir yanlışlık olduğunu söyleyecek, kocası bir yerden karşısına çıkıp sımsıkı sarıcaktı kendisini. Kokusunu içine çekip güvenli kollarında ailecek evlerine gidecek yılbaşı gecesini huzurla bitireceklerdi.
Kocası ölmemişti, ölemezdiki daha yaşı da gençti. Beraber yazdıkları ileride yapılacaklar listesi deste desteydi. Hepsini, uçuk kaçık olanlarını bile kahkahalar eşliğinde yazmışlardı. O yazdıkları gözünün önünde canlandı, gülümsedi kadın. Tartışmasız en sıra dışı olanı:

- Evin her odasını maviye boyayıp, mavi boyanın üstüne küçük şekilli beyaz kar taneleri yerleştirmekti.

Kocasının fikriydi. O kış ayını severdi özellikle kışın simgesi olan kar tanelerini.
Beyaz kapının önünde durdular, kapının sağ köşesinde büyük harflerle, morg yazılıydı. Yazıyı gören kadının içi ürperdi.
Nasıl dayanacaktı?

Ipagpatuloy ang Pagbabasa

Magugustuhan mo rin

5.7K 692 28
"Tik." gözlerimi anında açtım ve önümdeki boş sokağa baktım. Bu sesi çıkarabilecek hiç bir şey yoktu sokakta. "Tak." gözlerimi kocaman açarak sesin...
937K 55.8K 72
"Hiç bir aile karesinde yerim yokmuş ki benim" Ben Buse. Buse Yalın olarak doğmuştum ve şimdi Buse Gamzeli olarak ölecektim. Bu ruhu ölmüş, bedeni ya...
4.1M 253K 81
* Siz: Ay acaba lamalar uçsa nasıl olurdu? Siz: Düşünsene, kafana tıpkı martının sıçması gibi tükürüyorlar. Siz: Çok komik olmaz mıydı? ÜSĞĞDDĞSPDĞPF...
8.5K 802 16
Hayatta kalmak için dövüşmeleri gerek ve bu dövüşün sadece tek bir kazananı olabilir. BrightWin