İLHAM PERİSİ (Kitap Olmuştur...

By corleonis

919K 51.5K 11.8K

Pekâlâ bir kitap yazıyorsunuz.Günümüzden on beş yıl sonrasını.Peki siz paspal,gözlüklü, beceriksiz bir kız ol... More

*1*
*2*
*3*
*4*
*5*
*6*
*7*
*8*
*9*
*10*
*11*
*12*
*13*
*14*
*15*
*16*
*17*
*18*
*19*
*20*
*21* ( part 1)
*21* (Sözverilen Part 2) :)
*22*
*23*
*24*
*25*
*27*
YENİ HİKÂYE ;) VALGUS & ERE (Karanlığın İnsanları)

*26*

22K 1.6K 335
By corleonis

Arkadaşlar bu bölüm için çok beklettim biliyorum :( İnanın istemeyerek oldu. Dün yayımlayacaktım ama elektriklerim kesilince yazdığım bölümün yarısı silindi malesef ve yeniden yazmak zorunda kaldım.

Ayrıca çok yoğun iki hafta geçirince haftada bir bölüm oldu ama bu haftadan sonra haftada iki bölüm yayımlamaya çalışacağım söz :)

Öpüyorum sizleri :)
Beğenmeniz dileğiyle...

***********

Güzel mi kokuyordum?

Onun duş jelini kullandığımı anlamamış olmalıydı.Aksi halde bana "benim altın tozlarından yapılma duş jelimi kullanmaya nasıl cürret edersin" derdi.

Bu arada güvenliğin ayak sesleri gittikçe yaklaşıyordu ve yakalandığımız takdirde şimdiden hapishanedeki günlerimin kabusları gözümün önünde belirmeye başlamıştı!

Ayak sesleri yaklaşınca, şeytan da tedirgin bir şekilde bana bakmayı kesip, geniş müze salonuna baktı.Gözlerimi kapadım.Güvenlik, şeytanın koca kafasını görebilir ve yakalanabilirdik!

"Gidiyor..." diye söyleyince, gözlerimi açtığımda çapkın bir şekilde gülümseyerek bedenini bedenimden çekti.

Böyle daha iyiydi...Ama keşke gülümsemeseydi...

Kendimi toparladım ve yakalanma korkusuyla endişe içinde,

"Buradan çıkmalıyız! Tanrım neden sana uyuyorum ki!?" deyip etrafıma baka baka hızla geldiğimiz yöne doğru yürümeye başladım.

Niye gülüyordu pislik?

RAMON

Lanet olasıca güvenliğe susmasını ve gitmesini işaret etmeseydim, tüm planım alt üst olacaktı! Ama kabul etmeliydim, işini iyi yapıyordu dev piç.Zaten bir ara müzeme gelip denetleme yapacaktım.İyi olmuştu bu gizli giriş...

Rahat durmuyor olabilirdim.Aslında istediğim şey; bugünün stresini atıp, eğlenmekti.Ve pijama beni eğlendirmek için biçilmiş kaftandı.

Aslında onu lanet olası Lut'a karşı uyarmama rağmen yine de inatçı davranışını cezalandırıyor olabilirdim de.

Lut götünün kazanmasına izin vermeyecektim!

Sonunda isyan edip, çıkışın nerede olduğunu dahi bilmeden yürümeye başlayan pijamaya yetişerek kolundan tuttum.

Sessizce,

"Nereye gidiyorsun?" diye sorduğumda, gözlerini kocaman açarak,

"Güvenliğe gidip buraya gizlice girdiğimizi ama aslında hırsız olmadığımızı anlatmaya!" deyip gözlerini devirdi ve,

"Tanrım! Nereye gideceğim tabii ki çıkışa gidiyorum lanet herif!" diyerek yine yürümeye başladı.

Bense olduğum yerde özellikle bağırıp,

"Ama çıkış bu tarafta," diyerek farklı bir yönü gösterince, panikle bana dönüp,

"Lanet olsun! Sessiz ol! Yakalanacağız!" diye sessizce kızarak, ben tam yine bir şey söyleyecekken yanıma koşup ağzımı kapadı.

"Bura-"

Yüzündeki endişe bende gülme isteği uyandırsa da gülmemi bastırdım ve elini ağzımdan çektim.Yeterince korktuğunu anladığım için burasının bana ait olduğunu söyleyecektim; ama şansını kaybetmişti.

"Sakin ol.Son bir şeye bakıp gideceğiz."

Belki bakmak istediğim şeyi gördüğünde bana ağzına geleni sayacak ya da önüne geleni fırlatıp, arkasına bakmadan kaçacaktı; ama yine de onun o halini görmek istiyordum.

"Başka bir şeye bakmak istemiyorum.Eve gitmek ve koca götümü yatağa yaymak istiyorum!"

Neyse ki koca bir götü olduğunun farkındaydı.

"Kendini bilmen çok güzel ama oraya bakmadan buradan ayrılmayacağız koca götlü pijama."

Bacağını kaşımaya başlayarak bıkkın bir sesle taktik değiştirip,

"Ben gidiyim sen bak olmaz mı hı?" dedi kendini acındıran bakışlarla.

Kabul etmedim tabii ki ve bu kez elini yakalayıp, beraberimde sürükledim.Kaçışı yoktu.Benimle gelecekti.

Ancak bir sorunum vardı.Elinin verdiği his...Bu sıcaklık, şu anki durumumuzdan kaynaklananan adrenalin yüzünden olmalıydı...Evet.Ama yine de elini bırakmadım.

HELEN

Kaçışım olmadığını anlamıştım.Üstelik elimden tutuşu da dikkatimi dağıtmıştı.Benim elim mi sıcaktı, onunki mi çözemiyordum; ancak tek hissettiğim elimden koluma doğru yükselen karıncalanmaydı...

Pekâlâ kalbim de biraz hızlanmış olabilirdi.Yine de elimi çekmedim...

Merdivenleri sessizce çıkıp, sağa döndük.Her dönüşümüzden önce güvenlik olup olmadığını kontrol ediyorduk.Şeytanın aksine özellikle benim başım ve gözlerim dört dönüyordu.Her an bir yerlerden nöbetçi ya da güvenlik görevlisi çıkabilecek düşüncesiyle paronaya olmuştum! Bu işin sonunda hapishane vardı.Nasıl olmayacaktım ki?

Şeytan piçin parası vardı tabii ki.Parayı basar, elini kolunu sallayarak çıkardı hapisten...Ama ben öyle miydim? Fakirin tekiydim ve bu acımasız şeytanın beni orada bırakma ihtimali ise oldukça yüksekti! Cimri fındık!

Bir kapının önünde durduğumuzda, kapının üzerindeki yazıyı okudum:

Güvenlik Odası

Tanrım!

Hızla elimi elinden çekerek,

"Buraya gireceğimizi söyleme!" diye kızdım telaşla.

Lanet herif bizi canavar yuvasına sokuyordu!

Şeytan gibi sırıtarak, yeniden ama güçlü bir şekilde elimi tutup kapıyı açtı ve beni de alarak güvenlik odasına soktu!

Bitmiştik! Hayır! O bitmemişti ben bitmiştim! Fakir ben!

"İçerdeyiz."

Kendi kendine mırıldandığında,

"Ne saçmalıyorsun? Çıkalım buradan! Burada olmamalıyız tanrım!" diye söyleniyordum.O ise başka bir alemdeydi.

Tüm müzeyi gösteren ekranlara bakıp,

"Hep bunu yapmak istemişimdir.Gizlice bir yere girmek..." diyerek konuşmasına devam ederken sözünü kestim.

"Tamam! Pekâlâ! Casusluk oyunun ve görevimiz tehliken bittiyse gidebilir miyiz artık!? Lanet olsun Ramon yakalanacağız! Bu çok ciddi bir suç!"

Sanki beni hiç duymamışçasına ekranlardan birkaçını gösterdi ve,

"Bak nöbetçilerden biri burada," deyip ön çıkışta masada oturan bir adamı gösterdi.Ardından başka bir ekranı gösterip,

"Diğer güvenlik de alt katta," dedi gülümseyerek.

Aptal herifin neden güldüğüyle ilgili hiçbir fikrim yoktu; ama bu şeytanın normal bir adam olmadığını bugün, tam burada anlamıştım artık!

Psikopat götün tekiydi!

En sonunda dayanamayıp kolundan tutarak,

"Gördün, sevindin, hayalini gerçekleştirip boktan bir casus oldun ve şimdi de kaçacaksın, tamam mı Bay Casus?!" deyip sessizce kapıyı araladım.

Neyse ki bana karşı çıkmadan uslu uslu peşimden geliyordu.Koridorda kimseyi görmeyince kapıdan çıktım ve şeytanı da gömleğinden çekiştirip ardımdan sürükledim.

Merdivenlerin başında bir de huysuz huysuz,

"Geliyorum gömleğimi kırıştırıyorsun," der demez, arkamı dönüp ona baktım.

Bir adım yaklaşarak,

"Gömleğini parçalamadığıma dua et lanet herif! Eğer yakalanırsak, o zaman sana, kıyafetlerine ve o müzelik evine neler yapacağımı tahmin bile edemezsin!" dediğimde, hâlâ pis pis sırıtıyordu.

Sinirden kuduruyordum ve sakinleşmek için arkamı dönüp onu beklemeden sessiz adımlarla merdivenlerden inmeye başladım.Aynı zamanda arada bir merdivenlerden çıkan olup olmadığına bakıyordum.

"Benimle ve gömleğimle ilgili fantezilerin mi var?"

Aniden kulağımın dibinde duyduğum sesle yerimde zıpladım ve zıplarken ayakkabımın tekini elimden düşürdüm! Ayakkabı takır ve tukurlar eşliğinde merdivenlerden aşağıya doğru ilerlerken, bileğime takılacak kelepçeler başımın üzerinde dönmeye başlamıştı bile!

Bitmiştim!

Merdivenlerden aşağı sessiz ama koşar adımlarla, tüm müzeyi ayağa kaldıran bir sesle uzaklaşmaya devam eden ayakkabımın peşinden gittim.Eğilip tam yakalayacakken yine yakalayamadım! Ve yine...Yine...Taa ki ayakkabımı basamakların sonunda topuğundan yakalayıp zafer gülüşümü atana kadar.

Ancak sorun şuydu ki; ayakkabımın hemen yanında bir çift kırk dört numara olduğunu tahmin ettiğim siyah ayakkabılar da vardı.Şeytan arkamda olduğuna göre...Bu ayakkabıların sahibi!

Devekuşu gibi başımı saklasam görünür müydüm!?

Tanrım! Başımı kaldıramıyordum!

"Bay Devil.Siz miydiniz?"

Yabancı bir erkeğin sesiyle duyduğum bu kelimelerle, başımı hızla önce kırk dört numara ayakkabıların sahibine kaldırdım ve sonra ise arkama, elleri ceplerinde dikilen şeytana baktım.

Ne demekti yani Bay Devil siz miydiniz?

"Evet.Kontrole geldim."

Ayakkabım topuğundan tutulmuş bir şekilde elimde dururken, kendimi salıverip yere oturarak ikisinin konuşmasını dinlemeye başladım.

"Efendim biliyorsunuz, burayı her zaman en iyi şekilde koruyoruz."

"Yarım saattir içerideyiz Max.Hatta güvenlik odasından geliyoruz.Birileri girse tüm müzeyi götürür ve sizin ruhunuz bile duymaz."

Ayak parmaklarımdan başlayan sinir dalgası yavaş yavaş yukarı çıkıyordu.Ben de o sinir dalgasıyla birlikte yavaş yavaş ayağa kalkıyordum.Sanki tüm vücudumdaki kan bir anda beynime hücum etmişti!

Ayağa kalkıp elimdeki ayakkabıyı topuğundan sallayarak etrafı gösterdim.

"Yani...Burası senin mi?"

Göt şeytan hafifçe yerinde kıpırdandı.Yüz ifadesinin mallığından vereceği cevabı tam olarak anlamıştım.

Çığrımdan çıktığım andı!

"Sen ne yaptığını sanıyorsun!? Ödüm mü patlasın!? Ölüyim mi!? Kafamda neler kurdum biliyor musun sen!? Ya korkudan kalp krizi geçirseydim!? Ya altıma kaçırsaydım ha!?"

Sonuncu iyi olmamıştı sanki...Kime neydi benim çişimden? Ama yine de hızımı alamayıp, her konuştuğumda salladığım elimdeki topuklu ayakkabıyı kafasına geçirdim!

İşte bunu yaptığıma pişman olmayacaktım! Hak etmişti ibne!

Şeytanların efendisi kafasına yediği ayakkabıyla başını tutarken, güvenlik yalakası yanına gidip,

"İyi misiniz efendim? Ne yapıyorsunuz bayan?!" diyerek şeytanın kafasını yokladı.

"Merak etme pahalı bir ayakkabı bu!"

Son lafımı da ekledikten sonra hızla çıkışa yöneldim! Lanet herif! Varyemez zengin piç!

Çıkış kapısına geldiğimde beni gören ama hiç şaşırmayan nöbetçiye aldırmadan kapıyı açmaya çalıştım; ama kapı kilitliydi!

"Aç kapıyı!" diye bağırdığımda,

"Az önce Bay Devil tüm çıkışların kapatılmasını istedi bayan, üzgünüm," der demez etrafıma baktım.

Kapı camdandı ve umarım kırılanlardandı!

Topuklu ayakkabılarımı giyip, müze lobisindeki sandalyelerden birini aldım.Kıracaktım müzesini! Başına yıkacaktım pisliğin!

Geri çekilip sandalyeyi kapıya fırlatırken, nöbetçi,

"Hayır durun Bayan! Ne yapıyorsunuz!?" diye bağırıyordu.

Umurumda değildi! Bu sinirle bir polis merkezini bile basabilir, en azılı mafyaların içine girip hepsini tarayabilir, suç yuvalarını başlarına yıkabilirdim!

Ama cam kırılmadı.

Ve arkamdan gelen ses...

"Camlar kırılmaz Hell.Ayrıca kurşun geçirmez..."

Arkamı dönüp ona bakarak,

"Ah tabi...Neden düşünemedim ki elbette öyledir! Burası Bay Ramon Devil'in müzesi! Elbette son teknolojiyle yapılmıştır değil mi!?" deyip yerlere baktım ve devam ettim.

"Yerlerde de altın tozu var mı!?"

Gözlerini devirip bana doğru yaklaştı.Aynı zamanda da başını tutuyordu.Kırılmamıştı yine koca kafası!

"Aç kapıyı Hosé."

Kapının açılma sesini duyar duymaz arkamı dönüp topuklarımı yere vura vura müzeden çıktım!

Kapıyı açtırdığına göre onunla çıkacağımı sanıyor olmalıydı! Kıçımı yerdi! Onunla cennete bile gitmeyecektim artık!

Yine yağmur yağıyordu! Tanrım neden her zaman yağmur yağıyordu burada!?

Yağmura aldırmadan anayola yürüdüm.Taksi gördüğüm anda atlayıp bir otele gidecektim.Her ne kadar reklam projesinden kalma paramı bir otele harcamak istemesem de şeytanın yüzünü görmemek buna değerdi!

İlk kez şans yüzüme gülerek - ki muhtemelen yolunu şaşırmış bir taksiciydi- yoldan geçen taksiyi durdurdum ve hızla binip,

"En yakın otele lütfen," diyerek arabanın camından arkama baktım.

Şeytan piç arkamdan birkaç adım attıktan sonra onunla dışarı çıkan güvenlikteki adama dönüp, acele etmesini gösteren el hareketleriyle bir şeyler söyledi.

Önüme döndüm ve en yakın otele gittim...

RAMON

Lanet olsun! Boşuna taksiye binmişti inatçı göt!

Max'e arka sokaktan arabamı getirmesini emrederken, aklımdaki şey; bir an önce eve gidip pijamaya, onu korkuttuğum için üzgün olduğumu söylemekti.

Korkutma ve heyecan işini biraz abartmıştım sanırım...

Ve arabam gelir gelmez eve sürdüm.Ancak eve gittiğimde evde olmadığını görünce endişelenmiştim.

Nereye gitmişti? Nereye gitmiş olabilirdi ki? Tanıdığı kimse yoktu? Taksici onu kaçırmış olabilir miydi?

Başımı iki yana salladım.Onun gibi bir baş belasını kimse kaçırmazdı.Tek bildiği yer şirketti.O seksi kıyafetle dışarıda olması hiç iyi değildi!

Rafael'i aradım.

"Helen'i bul.Evde değil, onu en son müzenin orada kaybettim.Her yere bak.Şiirkette de olabilir."

Otele gitmiş olamazdı; çünkü kimliği yoktu.

**********

Bir saat sonra viskimi doldurmuş Rafael'den haber bekliyordum.Ve sonunda telefon çalar çalmaz,

"Buldun mu!?" diye açtım endişeyle.

"Üzgünüm efendim.Parklar ve ara sokaklar da dahil olmak üzere her yeri aradım.Hatta her ihtimale karşı müzenin yakınındaki otelleri de soruşturdum; ama hiçbir yerde yok."

"Lanet olsun!"

"Polis merkezlerine sormamı ister misiniz efendim?"

"Evet ve hastaneleri de ara.Şirketi kontrol ettin mi?"

Tanrım çıldıracaktım! Nereye gitmişti bu cadı!?

HELEN

"Eviniz çok güzelmiş Bay Devil."

"Teşekkür ederim.Her köşesi Ramon'ın annesi tarafından dekore edildi."

Elimi beyaz işlemeli duvar motiflerinin üzerinde gezdirdim.

"Çok güzel..."

Şeytan'ın annesi hakkında sorular sormadım.Eğer hayatta olsaydı, mutlaka tanışırdım sonuçta.Bay Devil, çok iyi ve anlayışlı bir adamdı ve merakımla onu üzmek istemiyordum.Zaten şirkette karşılaştığımızdan itibaren bana çok kibar davranmıştı.Pis şeytanla alakası yoktu.Belki de onu evlat edinmişlerdi.Mümkündü yani...

Evet, şeytanın babasının evindeydim.Otelin kapısından içeri girerken, bir kimliğim olmadığını hatırlayıp tek çare olarak şirkete gitmiştim.Çalışmam gerektiğini söyleyip içeri girecek ve sabahlayarak ertesi gün ne yapacağımı düşünecektim.

Ancak şirketin önüne gelip taksiden indiğimde, Bay Devil'la karşılaşmıştık.Evde çalışması gerektiği ve bir dosyayı şirkette unuttuğu için eve gitmeden almaya geldiğini söylemişti.Tabi benim burada ne işim olduğunu sormayı da ihmal etmemişti.

"Sen neden buradasın Helen?"

"Şey...Şeyta-...Ramon'la biraz..."

Cevabım net olmayınca daha fazla sormayıp gözardı etmiş ve gidecek bir yerim olmadığını anlayarak, beni evine davet etmişti.Başka bir soru sormamasına sevinmiş ve teklifini hemen kabul etmiştim.

Şimdi ise hizmetlilerin verdiği rahat tayt ve tişörtle görgüsüz bir şekilde salonu inceliyordum.

"Ramon'ın çocukluğu burada geçti değil mi Bay Devil?"

Bay Devil, oturduğu koktukta bir an derinlere dalarak,

"Gençliği de...On altı yaşına kadar burada yaşadı.Evimizden ayrılalı uzun süre oldu," diye cevap verdi.

Yüzünü inceledim.Şeytan, tüm karizmasını babasından almış olmalıydı.Kesinlikle babasının oğluydu...

Dayanamayıp,

"Benziyorsunuz," deyince gülümsedi.

"Evet tıpkı benim gençliğimdeki gibi serserinin teki."

Ben de gülümsedim.

Birden ayağa kalkarak,

"Çalışmam gerek Helen.Sohbetin çok hoştu.Rahatına bak.İhtiyacın olduğunda hizmetlilere seslenmen yeterli," deyip odaların ardında kayboldu.

Evin üst katında misafir odası benim için hazırlanmıştı; ama hiç uykum yoktu.Zaten hâlâ o göt herife sinirliydim! Yine de ayak altında dolaşmamak adına üst kata çıktım.Benim için hazırlanan odada takılabilirdim.

Üst kat da alt kat kadar büyüktü.Hizmetçi beni, üzerimi değiştirmem ve uyumam için bir odaya götürmüştü; ama hangisi olduğuna dikkat etmemiştim.Sağ tarafa doğru yürümüştük.Sağa yürüdüm.Önümde iki kapı vardı ve hatırlamaya çalışıp, hangisine gireceğime karar vermeliydim.

Sağdaki oda mıydı yoksa soldaki mi?

Ani bir kararla, etrafta kimsenin olmamamasının verdiği rahatlıkla soldaki odaya dalıp ışığı yaktım.Duvarları gri mavi bir odaya girmiştim.Yanlış odaydı; ama genç bir erkeğin odası olduğunu anladığımda, dışarı çıkmayıp kapıyı kapatarak odayı incelemeye başladım.

Şeytanın odası!

Meraklı biriydim ne yapabilirdim ki?

Küçük bir kütüphane, köşede duran basketbol topu, onun hemen yanında elektronik bir gitar...Seksenli ve doksanlı yılların müzik gruplarına ait posterler,...Aerosmith, New Kids On The Block, Take That, Spice Girls,...

Spice Girls!?

Tanrım! Şeytan bir Spice Girls hayranı mıydı!?

Kahkaha atmaya başladım.Diğer yandan elimi ağzıma götürerek ses çıkarmamaya da çalışıyordum.Kim derdi ki ünlü reklam şirketi sahibi Ramon Devil bir Spice Girls hayranı olsundu!Onları izlerken onlar gibi renkli renkli giyinip striptizci kadınlar gibi dans mı ediyordu!?

Ah tanrım!

Şeytanı şu dakikadan itibaren bitirmiştim! Bir süre de bu şekilde tehdit edebilirdim onu!

Ve arkama baktığımda ise kapının arkasına kocaman Jennifer Lopez posteri yapıştırılmıştı.Manken kızları beğenen biri olarak Jeniffer hayranı olmasına da şaşırmıştım.Görünüşe bakılırsa küçüklüğünden beri tuhaf, dengesiz bir adamdı işte...

İki kişilik kocaman yatağın önünden geçerek küçük kütüphanesine doğru ilerledim.Araştırma kitaplarının yanında romanlar ve klasikler de vardı.O sırada aklıma gelen Ramon'ın gençken yazdığı hikâyeyle etrafıma bakındım.

Ne yazdığını deli gibi merak ediyordum! Birazcık karıştırırsam sorun olmazdı değil mi? Her şeyi bulduğum gibi bırakır ve işim bitince odama giderdim.Hem uykum da yoktu zaten.Üstelik okumam da ayıp olmazdı.Luther herkese okumuştu hikâyesini nasılsa.

Bir iki dakika odanın ortasında durup bacağımı kaşıyarak kendimi engellemeye çalıştım.

Ve beş dakikanın sonunda odanın en gizli köşelerini ararken kendimi bulmuştum! Hangi cehenneme soktuysa hiçbir yerde bulamıyordum hikâyeyi!

Yeniden odanın ortasında durdum ve on dört yaşlarında bir erkeğin en gizli şeylerini sakladığı yeri düşünmeye başladım.

Dolabına bakmıştım.Kütüphanesindeki kitapların arasına ve hatta halının altı da dahil olmak üzere bir çok yere...

Tek bakmadığım yer...Yatak süngerinin altıydı!

Hızla yatağının yanına gidip, yatağı kaldırmaya çalıştım.İki kişilik olduğu için-ki neden iki kişilik olduğuna da anlam verememiştim- oldukça zorlansam da sonunda kaldırabilmeyi başarmıştım!

Ve karşıma çıkan çeşit çeşit dergileri alıp yatağı bıraktım.Aksi halde yatağı tutmaktan bel fıtığı olacaktım!

Yatağa oturarak dergileri incelemeye koyuldum.Koyulmaz olsaydım lanet olsun!

Çeşit çeşit porno dergiler ve cdlere hayretle baktığımda, şeytan pisliğin hazinesine neden bu kadar değer verdiğini anlamıştım!

Sapık herif!

Üzerinde çıplak kadın olan cdlerden birini elime alıp, evirip çevirdim.Şimdi belli oluyordu neden her gece başka kadınlarla...

İşte tam o anda kapı açıldı!

"Porno mu izlemek istiyorsun?"

Continue Reading

You'll Also Like

1.1M 44.3K 64
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...
504K 30.2K 32
ablasına yazacakken yanlışlıkla dünyaca ünlü boksöre yazan Ahu 💋💋 Herşey kurgu gerçek hayatla bağlantısı yoktur.
572K 24.2K 22
Kardeşi Mert için gittiği bir barda seçtiği bir adamdan hamile kalmayı planlayan Duru'nun tek amacı doğacak olan bebeğinin kardeşine nefes olmasıdır...
41K 916 18
Bakışları geceliğin açıkta bıraktığı tenimde dolanırken ona yaklaştım boynuna doladığım kollarımla ona daha çok çekilip "Özledin mi beni?" diye fısıl...