Channie Says Special

De mello-mello

222K 19.6K 9.7K

Tuhaf. Galiba beni ve onca yıllık yaşantımı tanımlamaya yeterli bir kelime. Başka kelimeler de biliyorum ama... Mais

Özel
1. Bölüm "Eve Hoşgeldin"
2. Bölüm "Başlangıç"
3. Bölüm "Afrodit"
4. Bölüm "Ücret Meselesi"
5. Bölüm "Anlaşma ?"
6. Bölüm - Part 1 "Hazırlık"
6. Bölüm - Part 2 "Dejavu"
7. Bölüm - Part 1 "Birinci Derece Temas"
7. Bölüm - Part 2 "Sorun Çıkarma!"
8. Bölüm "Yalnız Kutlama"
9. Bölüm "Bi Sorun Var, Ama Ne?"
10 .Bölüm "Bilmesen Daha İyi"
11. Bölüm "Geçmiş Olsun"
13. Bölüm "Kaybedilen Günün Telafisi"
14. Bölüm "Sana Arkadaş Getirdim!"
15. Bölüm "Fare Kai"
16. Bölüm - Part 1 "Doğaüstü Bir Şeyden Bahsediyoruz."
16. Bölüm - Part 2 "Uyku Hapsi"
17. Bölüm "İsimsiz Not"
Orpheus I
Pororo ve Ben
Orpheus II
18. Bölüm "Yüzleş Onunla"
19. Bölüm "Sorular"
20. Bölüm "Hazırla Kendini"
21. Bölüm "Bence Çıkarmayalım..."
22. Bölüm "Kendime İlk Kez İtiraf Ediyordum."
23. Bölüm "Yeni Renkler"
24. Bölüm "Tanıdık Yüz"
25. Bölüm "Bu Sözümü Yedir Bana."
26. Bölüm "Artık Benim Sorunum"
27. Bölüm "Yardım Eli"
28. Bölüm "Çaresiz Kalmak"
29. Bölüm - Part 1 "Beraber Susmak"
29. Bölüm - Part 2 "En Yıldızlı Gecelerimize"
30. Bölüm "Ters Düz"
🌌⭐
31. Bölüm "Karmaşa"
32. Bölüm - Part 1 "Yeniden Düşme"
32. Bölüm - Part 2 "Limonata Etkisi"
33. Bölüm "Çekirdek"
34. Bölüm "Toksik"
35. Bölüm "Ballad"
36. Bölüm "Yeni Düzen"
37. Bölüm "Myulchi"
38. Bölüm "Editör Buluşması"
39. Bölüm "Oyuncu"
Orphdogus
40. Bölüm "İğrenç"
41. Bölüm "Baskın"
42. Bölüm "Karma"

12. Bölüm "İyi Bak Yeter"

4.2K 460 105
De mello-mello



"Bakar mısınız?"


Bacaklarımı koltuğa çekip kirpi gibi kapanmış uyurken omzuma değen elle irkilip başımı kaldırdım. Uyuşuk yüzüme bakıp gülümseyen kişi hemşirelerden biriydi.

"Hastanın çıkış işlemleri için gelmelisiniz." Yanımdaki yatakta uyumakta olan çocuğu işaret etti bakışlarıyla. "Doktorun dediği gibi, bir gün daha kalmasına gerek kalmadı. Çabuk toparlıyor. Bundan sonra bir süre evde ilaçlarını alıp dinlenmeli sadece. Ve iyi bakılmalı."

Yorgun gözlerimi açabildiğim kadar açıp bacaklarımı yere indirdim. Ayağa kalktığımda tutulan vücudumun acısını hissedip dişlerimi sıkmıştım.


"Geliyorum."




Acile geldiğimiz gün, yani dün, doktor özel bir odada bakılması gerektiğini söyleyip üst kata aldı bizi. Yediği serum ve antibiyotikler onu kendine getirmişti. Hatta uyanmıştı. Tabii şimdi yine uyuyordu.


Hem derse gitmediğim, hem bir telefonum olmadığı, hem de evde olmadığım için Baekhyun'u hastaneden birinden arayıp bir şeyler uydurmuştum önce. Sonra da burda sabahlamıştım. Hatta tam sabahlayamamıştım çünkü gidip eczaneden alınacak ilaçları, uyandığındaki ne oldu soruları, para çekme işi, bana ulaşamayan insanlara verdiğim hesaplar derken sadece 4 saat uyuyabilmiştim. Üstelik bu rahatsız tek kişilik koltukta.

Hızlıca odadan çıkıp asansörle alt kata indim. Cebimde cüzdanım ve içimde korkuyla. Ne kadar para alacaklar acaba derken bir yandan beş kuruşum kalmazsa üstünü nerden tamamlayacağım diye düşünüyordum.

Asansör alt katta durunca kapısı açılmış ve çıkmıştım dışarı. Kısa bir yürüyüşün ardından hemşirenin söylediği yeri bulup danışmadaki kadına selam verdim.

"Kim Jongin. Çıkışı için-"

"A, evet." İsmi tuşlayıp ekrana baktı.


O seksi hatunun ağzına hiç yakışmayan o korkunç miktarı duyduğum an gülümsedim morarma ifadem fark edilmesin diye. Bademcik ameliyatı olmadı, dikkatli bakın lütfen diyecekken kendimi tutup gülümsemeye devam ettim.


"Biraz bekler misiniz?" Kadına çapkın bir gülümseme gönderip elimi cebime götürdüm. Ve telefonumun olmadığını milyonuncu kez hatırlayıp tekrar kadına yaklaştım.


"Telefonu kullanabilir miyim?"


Kadın masasındaki telsiz telefonu bana uzatıp gülümsedi. "Buyrun."


Sevecen gülümsememle ordan biraz uzaklaşıp hızlıca tuşlara basmaya başladım. Numarasını ezbere bildiğim bir kaç kişiden biriydi elbette. Telefonu kulağıma götürüp kısa süre sonra duyduğum sesle donuk suratımı yapmacık bir gülümseme kaplamıştı.


"Babacım! Benim yakışıklı oğlun Sehun."


Telefondaki ses açtığına pişman olmuş gibi kısa süre duraksayıp düşünmüştü.

"Yanlış numara."


"Hadi ama!" Mızmızlanır gibi tiz bir ses çıkardım. "Daha ne söyleyeceğimi bilmiyorsun."


"Sehun daha iki hafta olmadı sana para göndereli."


Masum bir ifadeyle cevap verdim o ifadenin sesime de yansıdığını umarak.

"Baba bu kez çok önemli. Bir arkadaşım-"


"Kime borçlandıysan ay sonunu bekle. İşim var kapatıyorum."


"Baba hayır! Bu kez gerçekten-"


Telefon ağızla yapılmış dıt dıt seslerinin arkasından kapanmış ve dikildiğim yerde çaresiz kalmıştım. Aklıma kimse gelmiyordu. Amcamla iyi anlaşırdık ama o da evime bir şeyler almıştı yakın zamanda. Ondan isteyemezdim. Bölümden kimseden de o kadar para alamazdım. Baekhyun'dan istesem bir şekilde bulur verir ama sebebini öğrenmeden ölmezdi. O taraflara gittikçe aklıma gelen isimle gülümsemeye başladım. Uzun, zengin, yakışıklı ve cömert tek bir kişi tanıyordum.


Arkamı dönüp danışmadaki kadına gittim ve kağıt kalem istedim. Az önceki yerime gidip koltuğa oturdum ve Baekhyun'u aradım. Biraz çaldıktan sonra açılmıştı.


"Baek bana Chanyeol'ün numarasını ver."


"Neden?"


"Soru sorma da ver hemen acelem var."


"Konuşacaksan, yanımda zaten."


Bunu duyduğumda parlayan gözlerimle sesimi yükselttim. "Ver hemen, ver!"


Telefon el değiştirip karşıdan Chanyeol'ün sevecen sesini duyduğum an telaşla konuşmaya başladım.

"Chanyeol dostum. Baekhyun'dan uzaklaşır mısın ilk olarak?"


"Ne?- Peki, bekle."


Beş altı saniye sonra cevap verdi tekrar.

"Uzaklaştım, n'oldu?"


"Bak senden hiç böyle bir şey istemedim daha önce."


"Ne istemedin?"


"Bekle toparlayayım. Kesinlikle Baekhyun'dan istememe sebebim, nedenini araştıracak olması. Babam da daha yeni gönderdim diyor ve başka kimsem yok şu an. Cidden önemli olmasa-"


"Paraya mı ihtiyacın var?"

Boşuna zeki demiyordum bu çocuğa.

"Evet ama söz, bu ay geri ödeyeceğim-"


"Nerdesin şimdi? Acil mi? Hesabından çekebilir misin?"


"Evet hatta tam olarak ihtiyacım olan şey bu!" Heyecanıma engel olamadan sesimi yükseltmiştim.


"Ne kadar gerekiyor? Baekhyun'un yanına dönünce hallederim fark ettirmeden."


Sırıtıp cüzdanımı çıkardım hesap numaramı vermek için. Kendimi Chanyeol'e ihanet ediyor gibi hissetmiştim aslında. Ama sanırım yine de öyle değildi. Çünkü Jongin'in keyfi için değildi bu, yardıma kimin ihtiyacı olsa aynı davranırdı Chanyeol. Yani umarım öyle yapardı.


Lazım olan miktarı söylerken ben terliyordum ama Chanyeol gülümser gibi bir ses tonuyla, "10 dakikaya gönderiyorum." demişti ben hesap numaramı verdikten sonra.


"Dostum bu iyiliğini asla unutmayacağım. Söz en kısa sürede-"


"Kes şunu, sıkıştığında Baekhyun neyse ben de oyum." Biraz duraksayıp devam etti gülerek. "Şimdi döneyim ki şüphelenmesin."


Telefonu kapattıktan sonra içimden Chanyeol'e sevgiyle sarılıp görevli kadının yanına döndüm hızlıca.


"Para çekip geleceğim hemen! Telefon için teşekkürler."


Hızlı adımlarla nakit parama kavuşmak için diğer uçtaki atm'lere yöneldim. Gidip hesabıma baktığımda gördüğüm miktar içimi ısıtmıştı. Sabahki sıfırların başında 12 sayısını gördüğümde sevinçle elimi para çıkışına götürdüm. Chanyeol'e karşı feci bir minnet duygusu oluşmuştu içimde.


--


Çıkış işlemlerini hallettiğimde cebimde sadece karnımızı doyurmaya yetecek miktarda bir parayla kalmıştım. O da kaç gün yeter emin değildim. Özellikle Jongin'in karnını doyurmaya kaç gün yeter, o kısım en karmaşık olanıydı.




Üst kata çıktığımda serumundan kurtulmuş, hastane giysilerini değiştiren bir Jongin'le karşılaşmıştım.


"Hazır mısın?"


Pantolonunun düğmesini kapatıp yatakta oturduğu yerde başını bana çevirdi. "Evet-" Öksürüğü sözünü kesmişti. "Dünden daha iyiyim ve giyindim."


Yanına gidip yatağın üstünde duran hırkayı sırtına örttüm. "Şunu da giy."


Benim yardımımla kollarını geçirip yüzünü bana çevirdi. "Sen tişört ve kapriyle mi döneceksin?"


"Ben hasta değilim."


Gülümsedi. Yüzü çökmüş görünüyordu. Dün daha kötüydü ama bir gün geçmesine rağmen aldığı ilaçların faydasını yüzünde görebiliyordum. Ve dünkü halini hatırlamak bile istemiyordum.Tabii şu an da harika görünmüyordu. Dudakları ve yüzünün rengi solmuş, göz altları çökmüştü. Buna rağmen bana bakarken gülümseyip yorgunlukla ayağa kalktı.


"Yürüyebilecek gibi hissetmiyorsan başka bir yolunu bulalım." Kolundan tutarken yüzüne baktım sorar gibi.


"Sırtına mı alacaksın?" Gülümsemeye devam ederken gerek yok der gibi yürümeye başlamıştı bile.


Beklemediğim bu cümle karşısında utançtan kırmızıya dönerken kolunu bırakmadan şok içinde arkasından ilerliyordum. "Nerden biliyorsun?"


"Hemşire söyledi. Ve sırılsıklam olmuşsun."


"Şey yüzünden. Ahjumma yoktu. Benim telefonum da açılmadı, suya dayanıklı olmalıydı ama neden bilmiyorum. Seninkini de bulamadım-"


Önüne geçip kolundan sürüklemeye başladım kapıya doğru. Bir yandan çaresizlikle açıklama yapıyordum.


"Tamam, tamam." Gülümsedi. "İkinci kez bir şekilde beni hastaneye taşıdığın için teşekkürler. Sorun çıkarmadığım tek bir gün geçmiyor." Yine elini ağzına götürüp duraksadı öksürürken. "Hepsini ödeyeceğim bir şekilde, söz."


"Sen de aynısını yapardın." Kısa kestim konuyu. Kapıdan çıkmış, bir elimde ilaçları tutup diğer elimle Jongin'e kolundan destek olurken karşıdaki asansörlere ilerliyordum. O da daha fazla bir şey söylememişti.


Taksiyle eve dönme işi paramın bir kısmına daha malolmuş ve alışveriş için çok az bir miktar bırakmıştı cebimde. Jongin'e çaktırmıyor olsam da içime karamsarlık çökmüştü. Okulla ilgili harcamaları önceden yaptığım için seviniyordum. Kimseye borcum da yoktu önceden. Bir süre dışarıda yiyip hesabı Baekhyun'a ödetirsem, evde de ahjummanın yemekleriyle öğünleri atlatırsak babam para gönderene kadar idare edebilirdim. Tabii Jongin'in de biraz parası olmalıydı. Evet, kulağa mantıklı geliyordu.


"SİKTİR!"


Takside giderken düşüncelerimin ortasında sesimi yükselttiğimde Jongin irkilip, merakla yüzüme bakmıştı.


"N-ne? Ne var?"


"Yok bi şey." Toparlanıp ensemi kaşıdım ve camdan dışarı çevirdim başımı.


Kirayı ödememiştim. Bu ay içinde yapmam gerekip önceden yapmadığım şeyleri düşünürken aklıma gelip tüm planlarımı alt üst etmişti. Bankadaki paramı düşünmeden çekerken onun bir kısmının kira için olduğu kısmını atlamıştım. Keşke Chanyeol'den hastane parasının tamamını isteseydim diye düşündüm. O zaman şu anki sıçmışlığı yaşamazdım en azından.


Eve gidince zaman kaybetmeden Jongin'i kanepesine yatıracakken aklıma kıçını oraya sabaha kadar sabitleyemediği gelmişti.


"Benim odamda yatmak ister misin iyileşene kadar?"


Ayakkabılarını ve üstündeki hırkayı çıkarıp ağır aksak kanepeye ilerledi bir yandan öksürüğünü kesmeye çalışırken. "Bir de yatağına mı sahip çıkacağım? Kanepemde mutluyum. Hem televizyon var burda."


"Düşüyorsun ama. İçerde rahatça yatıp dinlen diye söylüyorum."


"Rahatım ben!" Kısık sesiyle uzatarak söyledi. Sonra dalga geçer gibi bir ses tonuyla devam etmişti kanepeye yerleşirken. "Bana iyi bakarsın olur biter."


"Bakacağım zaten! Sadec-"


Karşı çıkar gibi düşünmeden sertçe söylediğim şeyin sonrasında donakalmıştım olduğum yerde, ağzımdan yanlış bir şey çıkmış gibi. Jongin de ordan yüzüme şaşkınlıkla bakıyordu.

"Bakacağım elbette, bana o kadar yardım ettin."


Arkamı dönüp bakmadan toparlamaya çalıştım kaçar gibi. Ceplerimi yokladım. Cüzdanım bendeydi hala. Kapının yanındaki çekmeceli dolabın üstünden anahtarlarımı da geri alıp dışarı çıkmak üzere bir hamle yaptım.


"Ben hemen geliyorum. Yemek istediğin özel bir şey var mı?"


İçimdeki fakir Sehun, ağzından kaçan sorudan sonra hıçkırarak ağlarken, dışarıdan bozuntuya vermemeye çalışıp gülümsemeye devam ediyordum.


Kanepeye uzanıp yorgun ifadesiyle "Şimdi pek iştahım yok." dediği an sevinçten sırıtmaya başlamıştım istemsiz olarak. "Ama akşam tavuk sipariş edelim."


Sırıtmam yüzüme yapışıp kalmıştı. "Söyleriz." Kararsızlıkla başımı salladım.


Jongin'in, uğrunda kendini hasta ettiği markete gittim. Aslında yürüyüş fena olmamıştı. Kafamı toplayıp düşünmek için özellikle. Düşünürken aklım yanlış yerlere de gitmişti. Dün hastanede hatırladığım şeye mesela. Ama ilk hatırladığım an kapatmıştım o konuyu kendi içimde. Daha fazla düşünmek istemiyordum. Düşündükçe mideme ağrılar giriyordu.


Giriş kapısı açılır açılmaz sepetlerden birini alıp içeri girdim. Bir yandan etrafa bakınıyordum.


"Sadece içkidendi. Uzun zamandır bi kızla birlikte olmadığım için vücudum garip tepkiler gösteriyor. Bir hafta uzun bir süre. Hele de benim için."


Kendi kendime mırıldandığımı cümlemin sonunda fark etmiştim. Meyvelerin olduğu kısma gidip sıkmak için portakal aramaya başladım.


Ama fiyatını gördüğümde sıkmaktan vazgeçmiştim.


"Neyse, yese de olur."


Bir kaç tane alıp, mütevazi alışverişime devam ettim. Geçtiğim her reyona acaba bunlar lazım olur mu diye bakıyordum. Temizlik bölümünün orda raftan bir kutu peçete alıp attım sepete.


"Burnunu siler."




Markette dolaşırken soğuk almış birine ne alınır diye düşünüyordum hala.

"Çikolata?" Hayır anlamında başımı sallayıp devam ettim.


İlerleyip sırada ne olduğuna baktım.

"Bitki çayı? Olabilir bu." Elimi uzatıp bir kutu sepete attım hızlıca.


En son donmuş gıdaların yanına uğrayıp alternatif bir şeyler baktım. Doyurucu ve ucuz olmalıydı. Kısacası sepetimde bir kaç parça şeyle kasaya gidip ödedim oyalanmadan.


Hepsi Jongin içindi. Bir an önce iyileşmesi için. Tabii yemek yemesi de lazımdı ama nasıl para yetiştireceğimi bilmiyordum. Jongin'di bu, normal birini doyurmak gibi de değil.






Eve gidip kendi katıma çıktım asansörle. Ve ilk kez karşı komşumun beni karşılamasına bu kadar seviniyordum. Bayan Jung'u ansızın kapı eşiğinde gördüğümde gözlerim parlamıştı.


"Ahjumma nasılsın?" Gülümsedim yüzüne sevencenlikle. "Papağanın nasıl?"


Benim ilgim karşısında mutlulukla ellerini birleştirdi. Sonra gözleri elimdeki poşete kaymıştı. Ve elbette ben de bunu bekliyordum.


"İyiyim, Sisi de iyi. Ya sen? Nerden geliyorsun böyle?"


"Jongin hastalandı..." Yüzüme duygusal bir somurtma yerleştirdim. "Onun için bir şeyler aldım. Ne kadar ev yemeğinin yerini tutmasa da..."


Kadın şaşkınlıkla gözlerini açtı.

"Jongin mi? Seninle kalan o sevimli çocuk mu?"


Ellerini ağzına götürüp düşündü bir süre.

"Onu nasıl iyileştireceğimi biliyorum. Benim yemeklerimi çok seviyor." Kıkırdayıp kapıdan içeri girdi. "Sen arkadaşınla ilgilen ben de bir şeyler yapayım."


İşlem tamamdı. Anahtarlarla kapıyı açıp içeri daldım. Direk televizyonun sesi geliyordu. Ve girişten, üstüne polar battaniyemin örtülü olduğu ayaklar görüyordum sadece.


"Jongin sana portakal aldım."


Poşetten bir tanesini çıkarıp ona fırlatmak üzere havaya kaldırdığımda gözlerinin kapalı olduğunu görüp yere indirmiştim hemen. Yavaş yavaş yanına yürümeye başladım. Kanepenin baş ucuna geldiğimdeyse diz çökmüştüm nasıl olduğuna bakmak için.


"Hey?" Fısıldadım uyuyor mu diye. Ama ses gelmemişti. Sadece bakarak bile yandığını anladığım yüzü bana dönük öylece duruyordu.

Elimi alnına götürdüm ateşine bakmak için. Sonra moralsizce tekrar fısıldadım.

"Hala geçmemiş."


Bağdaş kurup oturdum oraya. Uyanmasın diye de televizyonu kapattım. Nefesini net duyuyordum hasta olduğu için. Pürüzlü geliyordu kulağa. Ama dinlemek bir süre için hoşuma gitmişti.


Tam gülümseyecekken hafızamdaki bazı korkunç sahneler yeniden belirdiği için hızla geri çekildim. Ve o anda aklıma bir şey daha gelmişti. O hatırlıyor muydu olanları?

Boşver. Bilse bile ne değişecekti ki? Aptalca bir şeyi benim şimdi yaptığım kadar kafaya takacak biri değildi Jongin.

Yavaşça elimi yanağına götürdüm. Alnından çok daha sıcaktı.


"Ateş düşürücünü ne zaman alacaktın?"


Ağzımdan çıkan soru buyken aklımdakinin daha farklı olduğunun sonradan farkına varmıştım. 'Yüzün ne zamandır böyle yumuşak?' gibi.




Elim yanağında dururken dudaklarının hafifçe kıvrıldığını gördüğüm an göz bebeklerim genişlemiş ve yüzündeki avcum soğumaya başlamıştı. Tedirginlikle bir şeyler söylemeye çalıştım.


"Beni duyuyor musun?"

Elimi yanağından çekmeden sordum. En azından dört parmağım hala yüzüne değiyordu.


"Hayır."

Hasta, kısık sesi ve dudaklarındaki çok hafif gülümsemeyle mırıldandı gözlerini açmadan. "Hissediyorum."


Continue lendo

Você também vai gostar

2.5M 214K 33
okumayın for vanilla baby
121K 21.1K 17
oğlum sadece en sevdiği oyuncakları kırıyor. ben onun yok ettiği kumdan kalelerin kralıyım omegaverse, etl texting
414K 41.9K 61
Taehyung iki yıllık ilişkisini ayakta tutmaya o kadar odaklanmıştı ki yanı başındaki gerçek aşkını fark edememişti bile. |omegaverse| |omegatae&alfak...
25.9K 5.5K 33
+82 10 1311 5960: Hamileyim. JJK: Kimsin?