Channie Says Special

By mello-mello

222K 19.7K 9.7K

Tuhaf. Galiba beni ve onca yıllık yaşantımı tanımlamaya yeterli bir kelime. Başka kelimeler de biliyorum ama... More

Özel
1. Bölüm "Eve Hoşgeldin"
2. Bölüm "Başlangıç"
4. Bölüm "Ücret Meselesi"
5. Bölüm "Anlaşma ?"
6. Bölüm - Part 1 "Hazırlık"
6. Bölüm - Part 2 "Dejavu"
7. Bölüm - Part 1 "Birinci Derece Temas"
7. Bölüm - Part 2 "Sorun Çıkarma!"
8. Bölüm "Yalnız Kutlama"
9. Bölüm "Bi Sorun Var, Ama Ne?"
10 .Bölüm "Bilmesen Daha İyi"
11. Bölüm "Geçmiş Olsun"
12. Bölüm "İyi Bak Yeter"
13. Bölüm "Kaybedilen Günün Telafisi"
14. Bölüm "Sana Arkadaş Getirdim!"
15. Bölüm "Fare Kai"
16. Bölüm - Part 1 "Doğaüstü Bir Şeyden Bahsediyoruz."
16. Bölüm - Part 2 "Uyku Hapsi"
17. Bölüm "İsimsiz Not"
Orpheus I
Pororo ve Ben
Orpheus II
18. Bölüm "Yüzleş Onunla"
19. Bölüm "Sorular"
20. Bölüm "Hazırla Kendini"
21. Bölüm "Bence Çıkarmayalım..."
22. Bölüm "Kendime İlk Kez İtiraf Ediyordum."
23. Bölüm "Yeni Renkler"
24. Bölüm "Tanıdık Yüz"
25. Bölüm "Bu Sözümü Yedir Bana."
26. Bölüm "Artık Benim Sorunum"
27. Bölüm "Yardım Eli"
28. Bölüm "Çaresiz Kalmak"
29. Bölüm - Part 1 "Beraber Susmak"
29. Bölüm - Part 2 "En Yıldızlı Gecelerimize"
30. Bölüm "Ters Düz"
🌌⭐
31. Bölüm "Karmaşa"
32. Bölüm - Part 1 "Yeniden Düşme"
32. Bölüm - Part 2 "Limonata Etkisi"
33. Bölüm "Çekirdek"
34. Bölüm "Toksik"
35. Bölüm "Ballad"
36. Bölüm "Yeni Düzen"
37. Bölüm "Myulchi"
38. Bölüm "Editör Buluşması"
39. Bölüm "Oyuncu"
Orphdogus
40. Bölüm "İğrenç"
41. Bölüm "Baskın"
42. Bölüm "Karma"

3. Bölüm "Afrodit"

5.3K 471 137
By mello-mello

Sabah sabah evime gelip rahatlamanın keyfinin daha yaşayamadan bu garip çocuk yüzünden evimde cinayet yaşanmışcasına panik olmuştum. Her gün görmüyordum çünkü yerde kıpırdamadan yatan birini.



Yaklaşıp yanında diz çöktüm hemen. Bir yandan ellerimle iki omzunu kavramıştım ve ifadesiz yüzüne, kapalı gözlerine bakıyordum ölmüş mü anlamaya çalışır gibi.



"J-jongin?"



Kekeleyerek ismini söylediğimde işe yaramayınca öfkeyle bağırmıştım yüzüne.

"JONGİN?!"



Ve az önce üstünde bulunduğum bedenin gözlerini aniden açıp beni gırtlağına bıçak dayamış bi katilmişim gibi hızla kalkarak arkaya düşünmesi de aynı anda olmuştu. Ve o hızda kafamı parkeye çarptığımda derin bir ah çekmem.





"Siktir!" Kafamdaki bir kaç kemiğin kırıldığından emindim. "Neyin var senin?!"





"Sen misin?! Üzgünüm!" Bu kez de Jongin, acaba öldü mü der gibi telaşla üstümde yerini almıştı. "Ben aniden sen- uyandırınca korktum sadece!"



"Esir kampında mı büyüdün sen?" Hala sıkıca kapalı gözlerim ve sıktığım dişlerimle yattığım yerde başımı ovuşturuyordum. "Aniden uyanıyorsan ya alarmındır ya da yerde ceset gibi yattığını görüp endişelenen bi kazma."





"Ne?" Uykulu gözleri merakla açılmıştı. "Yerde ne gibi yatan?"



Tek dirseğimden destek alıp doğrulmuştum Jongin'i geri iterek. Bir yandan başımı tutmaya devam ediyordum.

"Kanepede yatman gerekirken yerde görünce bir şey oldu sandım işte."



"Ha- ben böyle yatarım." Birden takındığı masum ifadesiyle açıklamaya girişmişti. Bakışlarımdaki anlamamışlığı fark edince de toparlamaya çalıştı.



"Yani çok hareketli yatarım. Çift kişilik yatakta bile yerde uyandığım olur bazen."





"Her neyse." Sinirle, zonklayan kafamı tutarak kalktım yerden. "Ben duşa giriyorum."



Tam yürüyecekken kafamın arkasına değen ellerle duraksamıştım.

"İyi misin? Yani kafana bi şey olmamıştır umarım." Sesi ciddi de olsa aynı zamanda az önceki trajıkomik olayın etkisiyle gülmemeye çalışıyor gibiydi.



"Hayır, hayır. Önemli bi şey yok." Arkamı dönmeden yürümeye devam ettim hole doğru. Jongin suçluluk duygusuyla baş başa arkada kalmıştı.



"Ha bu arada..." Elimi başımdan çekip holün girişinde arkamı döndüm. Jongin de üstünde mavi pijamalarıyla merak içinde beni izliyordu.



"Ahjumma yemek götürün dedi."



"Sahi mi?"



Gözlerindeki şey de neyin nesiydi? Işıltı ya da parlamadan çok gözünde yıldız kaymış gibi dehşet verici bir mutluluk ifadesine ilk kez rastlıyordum. Ellerini birleştirmiş, heyecanla yüzüme bakarkenki haline gülmemek için kendimi tutmak zorunda kalmıştım.

"Sahi."



Tekrar arkamı dönüp yürüyeceğim sırada sadece iki saniye içinde kapı açılmış ve biri çıkmıştı dışarı.

"Tanrım bu ne böyle?"

Hayretle güldüm arkamı dönüp açık kapı ve boş salona bakarken. Kaç gündür beslemiyorlardı bunu?



Yaklaşık 15 dakika sonra banyodan belimde havlumla çıkıp odama ulaşmak için salona girdiğimde kanepede bağdaş kurmuş, kucağındaki yemeğe eğilmiş yerken bir yandan televizyon izleyen bir Jongin görmüştüm.



"Bayan Jung seni bugün erken bırakmış." Oraya doğru bir kaç adım attım sırıtarak.



Ve banyodan çıktığımı fark etmemiş olacaktı ki muhtemelen korkudan, beni gördüğünde yemeye çalıştığı son lokmayı öksürmeye başlamıştı.



"Yine mi korkuttum?" Tedirginlikle geri çekildim gülerken. Yoksa ikimizden birinin ölümü diğerinin elinden olacaktı.



"Ha- hayır." Kucağındaki kaseyi kenara bırakıp elini ağzına götürmüş ve son kez öksürmüştü. "Korkmadım."



"Pekala... Ben giyinip çıkarım birazdan."



Ben dönüp odama girerken homurtuyla "Tamam..." demişti arkamdan sadece.





-





"Sehun sence sabah evlilikten bahseden birinin akşam romantik bi konuşma eşliğinde birinin parmağına yüzük takması hangi anlamlara gelir?"

9.39

Gönderen: Pororo





Odamda kıçıma pantolon giyerken aldığım bu mesaj hem şok hem de bir kahkaha dalgası yaymıştı vücuduma. Zaten birazdan okulda görüşecek olmamıza rağmen, mesajıyla içime dolan duyguyu ifade etmek için bir şeyler yazmaya karar verdim.





"Sabah sabah seni arkanda gelinliğinin kuyruğunu tutan küçük kızlarla hayal ettirdin beni."

9.40



Bu mesajımdan sonra cevap gelmemesiyle yatağa uzanıp daha büyük bir kahkaha atmış ve uzun süre sakinleşememiştim. Baekhyun'un mesajımı okuduktan sonra ettiği küfürler kulaklarımda yankılanıyordu sanki. Ve tanrım cidden Chanyeol inanılmaz biriydi. Yüzük ha?



Anahtarımı yeniden Jongin'e verip okula gitmiştim bir saat içinde. Ve kapıdan girişte anfide oturan Baekhyun'u gördüğüm an tüm salonun duyabileceği seste kahkaha atmaya başlamıştım yeniden. Ve Baek'in öldürücü bakışlarına maruz kalmıştım.



Sonra gülmekten yalpalayarak yanına gidip büyük bir gürültüyle oturdum.

"Sehun siktir git."

Asabi tavrı içimdeki gülme isteğinin daha da büyümesine neden oluyordu.

"Niye kızıyorsun ki kötü bir şey demedim." Ben gülmeye devam ederken ellerini önündeki sıraya koyup göz devirdiği anda fark ettiğim şeyle kocaman açılmıştı gözlerim.

"Tanrım bu şey..." Sağ elini yakalayıp havaya kaldırdım ve parmağında duran servete bakmaya başladım ışıl ışıl gözlerle. "Yüzük bu mu?"



"Evet." Öfkesini kısa süreliğine askıya alıp gülümseyerek başını salladı. "Harika görünmüyor mu?"



"Yeol benim adamım. Elbette zevkli seçimler yapacak." Gururla gülümseyip yeni dank etmiş gibi yalandan bir ciddiyetle Baekhyun'a bakmıştım aniden.

"Bu yüzdendi neden seni seçtiğini anlamayışım."



"Mankafa." Omzuma sağlam bir yumruk geçirdikten sonra normale dönüp gülmeye başladı. Otuz iki diş sırıtırken neşeli ses tonlarından biriyle yüzüme iyice yaklaşıp devam etti heyecanla konuşmaya.



"Uyumadan önce ölene kadar çıkarmayacağım dedi."



"Vaaay!" Gözlerimi büyütüp şaşırmış gibi yaptım. "Bunun beni etkilemesi mi gerekiyor Baekkie?"



"Birinin sana ölene kadar bağlı kalması filan?" Arkasına yaslanıp acır gibi baktı yüzüme. "Bunlar sana bir şey ifade etmiyor mu?"



Suratına sahte bir sırıtmayla baktığımda mesajı almış ve "Peki peki." der gibi başını sallamıştı.



"Ama öneririm." Elini kaldırıp gülümseyerek baktı kıymetli yüzüğüne. "Aşık olmak güzel şey. Hatta sanırım en güzel şey."



"Ben almayayım." Çantamdan ders notlarımı kapıp umursamazca önüme koydum ve başımı kaşımaya başladım. "Tek eşlilik için fazla gencim."

Sözlerim karşısında Baekhyun'un gözlerine yerleştirdiği yan bakışlardan sonra gülerek devam ettim.

"Öyle bakma! Beni düşünebiliyor musun tanrı aşkına? Böyle kalkmış elimdeki yüzüğe kalp fışkıran gözlerle bakarken. Ya da aşk acısından içerken?"



"Seninle uğraşmayacağım." Lafı uzatmayıp telefonunu çıkardı ve bir yerlere girdi ben bakarken.

"N'apıyorsun?"

"Sana birini göstereceğim..." Ekranı bana çevirip merakla yüzüme baktı. "Bu kız senin afrodit değil mi?"

Afrodit kelimesini duymamla bütün duyularım aynı anda açılmış, telefonu saldırır gibi almıştım Baek'in elinden. Evet bu kullanıcı adı ona aitti!

"N-ne? N'olmuş? Ne işin var afroditin instagram'ında?"



"Dün Chanyeol'ün takipçilerinde gördüm." Kolunu sıraya yaslayıp ekranı işaret etti ve sırıtmaya başladı. "Seni hala takip etmiyor değil mi?"

Dişlerimi sıkıp telefonu Baekhyun'un eline tutuşturdum. "Chanyeol, şanslı piç. Birinin şu kızlara artık verimsiz topraklarda dolaşmamaları gerektiğini söylemesi gerekiyor."

"Bak işte bunu diyorum." Baekhyun kıskanç halimden zevk alır gibi arkasına yaslanıp hayat dersine devam etti. "Eğer uslu bi çocuk olsaydın belki afroditi bile görebilirdin."

Ciddi bir şey söylemiş gibi kısa süre anlayışla baktıktan sonra o zevkten dört köşe ifadesini geri yerleştirmişti yüzüne.

"Pekala, afrodit konusunu kapatman için üç saniyen var." Göz devirip ayaklarımı sıraya uzattım.



"Neyse." Elini omzuma atıp o da uzatmıştı ayaklarını benim gibi. "Bu akşam Chanyeol'le sendeyiz. Belki Chanyeol'e afroditin saygısını nasıl kazandığını sorarsın."

"Ha ha!" O küçük ağzını ve konuşmasını taklit ettiğimde yine gülmüştü.



"Neyse gelin gelecekseniz. Akşam kimseyi çağırmadım zaten. Boşum!"



Başımı sandalyemin arkasına yaslayıp anfiyi dolduran diğer öğrencileri izlemeye başladım. Ama sanki unuttuğum bir şeyler vardı. Gözlerimi kısıp aklımdaki o şeyi bulmaya çalıştım. Bir şey vardı ama... Esmer bir şey?



"OLMAZ!" Kafamı yasladığım yerden, ayaklarımı da sıradan aynı anda çekip elektrik çarpmış gibi yerimde zıpladığımda Baekhyun korkuyla sandalyeden yere düşecek gibi olmuştu.



"Olmaz! Bu akşam olmaz!" Ayağa kalkıp dehşetle Baekhyun'a bakmaya başladım. "Bugün müsait değilim."





"Sakin ol tamam." Baekhyun öfkeyle yüzüme bakıp az önceki şok yüzünden bir süre elini göğsünde tutmuştu. "Her ne boktan işini hatırladıysan altıma yapıyordum!"



"Şey, şey sadece." Sırıtıp yeniden oturdum ve kulağına fısıldadım telaşla. "Bi kız gelecek az daha unutuyordum."

"Sapık herif." Başını geri çekip o ayıplayıcı bakışları yerleştirdi yüzüne. "Yarın geliriz o zaman. Neyse ki senin 'çok önemli' buluşmaların kadar acelesi yok."



"OLMAZ!!" Yine istemeden bağırdığımda Baekhyun sandalyesine bu kez hakim olamayıp yerde kıçının üstünde bulmuştu kendini.



"Sikiyim Sehun insan gibi cevap veremiyor musun bağırmadan?!" Yerde kalçasını ovuştururken kalkmaya çalıştığında etrafta bize gülen bir kaç kişiye rağmen yaklaşıp kolundan tutmuş ve kaldırmıştım hızlıca.



"Üzgünüm dostum heyecanlandım sadece. Kızları bilirsin, bir gece gelirler ama belli olmaz. Kesin yarın gece de gelecek."

"Ya, bilirim evet." O sırada o, dişlerini sıkmış arkasını ovuşturmaya devam ediyordu.

"Ben bir kaç hafta içinde bi gün ayarlayıp ararım sizi." dedim yatıştırmaya çalışır gibi.

Sonra durumu bok etmenin kıyısından dönmüş olmanın telaşıyla etrafa bakınmaya başladım ve derin bir nefes aldım düşünürken.



Bir gün ya da bir hafta... Tehlike geçtiğinde, ya da bir diğer deyişle Jongin ne zaman giderse işte.



Continue Reading

You'll Also Like

24.9K 2.7K 14
ve zamanı gelince herkes çabasından vazgeçer.
14.3K 2K 48
arda, hoşlandığı çocuğa açılmak için abisinin arkadaşı ferdi'den yardım istiyor. [slowburn] [yarı texting]
53.8K 5.9K 21
Taehyung bir katildir ve hapishaneden kurtulmak için taklit yaparak akıl hastanesine girer. O sırada orada hasta yatan Jungkook ile karşılaşır ve Jun...
18.1K 2.2K 17
Bu kurgu Beyaz Skandalım kitabı ile bağlantılıdır. Ve spoi vardır. Spoi yemek istemiyorsanız ilk önce Beyaz Skandalım kurgusunu okumanız gerekmektedi...