Annemin Gelini Olur Musun? (R...

Oleh gizlibiozne

12.4M 252K 74.6K

"Sen annemin istediği gelinin tam zıttısın. Boyama tahtası bir yüzün, sarı olan boyalı saçların, beyaz bir te... Lebih Banyak

Annemin Gelini Olur Musun?
AGOM? -1
AGOM? -2
AGOM? -3
AGOM? -4
AGOM? -5
AGOM? -6
AGOM? -7
AGOM? -8
AGOM? -9
AGOM? -10
AGOM? -11
AGOM? -12
AGOM? -13
AGOM? -14
AGOM? -15
AGOM? -16
AGOM? -17
AGOM? -18
AGOM? -19
AGOM? -20
AGOM? -21
AGOM? -22
AGOM? -23
AGOM? -24
AGOM? -25
AGOM? -26
AGOM? -27
AGOM? -28 (Part 1)
AGOM? -28 (PART 2)
AGOM? -29
AGOM? -30
AGOM? -31
AGOM? -32
AGOM? -33
AGOM? -34
AGOM? -35
AGOM? -36
AGOM? -37
AGOM? -38
AGOM? -39
AGOM? -40
AGOM? -41
AGOM? -42
AGOM? -43
AGOM? -44
AGOM? -45
AGOM? -46
AGOM? KİTAP OLUYOR!
Yekta'nın Rüyası
Aksen'in Rüyası

AGOM? Bayram Özel Bölümü

34.8K 1.6K 1.2K
Oleh gizlibiozne

KURGU DIŞI / BAYRAM ÖZEL BÖLÜM

Bölüm şarkısı: Berkay-İzmirli

Multimediad: Ef'ler.

AKSEN

"Civciv..."

Boynumda hissettiğim dudaklarla gözlerimi açmadan kendimi yana, yatağın kenarına doğru kaydırırken Yekta beni kolumdan tuttuğu gibi yatağın ortasına çekti. Sabah sabah bu enerjiyi bulmasına karşı içten içe şaşırırken, "Hadi ya," diyen fısıldayan dudaklarının köprücük kemiklerime doğru indiğini hissedince asıl amacının ne olduğunu daha yeni kavrayabildim. Ve bu enerjiyi bulmasına karşı şaşırmam anında son buldu.

"Yekta bayram bayram saçmalama ya!" diye bağırıp gözlerimi açmadan onu itekleyip yatakta ters dönüp yüz üstü yatmaya başlarken bu sefer isyankar bir şekilde konuştu. "Ya yok başım ağrıyor, yok bugün özel günümdeyim, yok bugün bayram! Özledim diyorum kadın!"

Kendimi birden yatakta sırt üstü yatar bir pozisyonda bulunca, "Ya Yekta," dedim ağlarcasına bir sesle. "Günaha gireceğiz bayram sabahında!"

"Girelim!" dedi birden heyecanla. "Ben seninle günaha girmeye de varım, ateşe yürümeye de!"

Kendimi tutamayıp gülmeye başlarken birden parmaklarını üstümdeki tişörtün eteklerinde hissettim. "Hadi hadi. Sende istiyorsun."

Ses tonundan eğlendiği belli olurken tam tişörtü göbeğime kadar açmıştı ki zaten uykumu kaçırmış olduğundan gözlerimi açtım ve ona baktığımda sanki benim gözlerimin açılmasını bekliyormuş gibi gözlerinin ışıldamaya başladığını gördüm.

Haline güleceğim gelirken, "Kuduruk koca," dediğim gibi zaten üstte olan suratını rahatlıkla ensesinden tuttuğum gibi kendime doğru çekerken, "Bana diyene bak," dedi boğuk bir şekilde.

Duyduğum cümleyle sinirlenmeye başlarken öpüşümü durdurdum ve birden onu omuzlarından itmeye çalıştım. Ancak anlamış gibi belime daha da sıkı sarılıp, "Tamam tamam ben kuduruğum," dedi dudaklarımdan ayrılmadan.

Sakinleşmem biraz, yani birkaç saniye, sürerken tam ellerimi yanaklarına yerleştirmiştim ki kapının hışımla açılma sesini duydum.

"Çivçiiv!"

"Atseen!"

Duyduğum bağırışlarla gözlerim kocaman oldu. Hışımla Yekta'yı kendimden uzaklaştırıp yatağın yanına atayım derken artık ne kadar hızlı attıysam, onunda kendini her ne kadar kaybettiyse ne kadar boşluğuna geldiyse, yeri boyladı.

"Ah sırtım!"

Yekta'nın sesiyle yüzümü buruşturup yattığım yatakta oturur konuma gelirken panikle kapıya baktım ve Eflin'in Efkan'ın kulağını, Efkan'ın Eflin'in kulağını tutmuş bir şekilde gözlerini açmış bir yerdeki babalarına bir bana bakıyor olduklarını gördüm.

Yataktan hızla kalkıp, "A-anneciğimler?" dedim korkudan ağzımdan nasıl bir kelimenin çıktığına bende anlam veremezken. Onlara doğru attığım birkaç adım belimde hissettiğim üşümeyle yavaşlarken başımı önce açık olan cama sonra belime çevirirken tişörtün katlı ve belimi biraz gösterecek şekilde açık olduğunu görünce hızla neredeyse dizlerime kadar indirmeye çalıştım.

"Günaydın babacığımlar."

Yekta'nın dalga geçer bir tonlamayla söylemiş olduğu kelime üzerine dişlerimi sıkarak yatağa tutunarak oturduğu yerden sanki Efkan ve Eflin bizi görmemiş gibi umarsızca kalkan kocama baktım.

"Eftan, Atsen Yetta'yı niye yeğe fığlattı?"

Eflin'in sorduğu soruya verebileceğim cevapları düşünmeye başlarken o şaşkınlıktan kocaman olmuş gözleri sayesinde, acaba anladılar mı, diye içimden geçirdim.

"Çünkü Yekta Çivçivin üzerine çıkmıştı. Çivçiv patlayabilirdi."

Efkan'ın dediğiyle hızla, "Hayır!" diye karşı geldim. Yekta her zamanki rahatlığıyla kenardaki tekli koltuğa oturmuş bizi izlerken, "Sende bir şey desene babaları!" diye çemkirdim ona doğru.

Sırıtık bakışları benim üzerimde gezindikten sonra, "Diyeyim," dedi onlara dönerek. "Çünkü ben annenin üzerine çıkmıştım."

"YEKTA!"

Sesim Yekta'nın arkasındaki cam duvarı parçalara ayıracak bir yükseklikte ve tizlikte çıkarken aklıma gelen ilk şeyi söylemek için çocuklarıma doğru bir adım atarak yüzüme bir gülümseme yerleştirdim. "Babanızın gözüne bir şey girmişti ben onu çıkartmaya çalışıyordum!"

Yekta'nın boğazından dalga geçer bir ufak kahkaha çıkınca dişlerimi sıkarak ona baktım. Bana yardımcı olmaktansa köstek oluyordu ve bu beni deli ediyordu!

"Öyle değil mi Yekta?!"

Tıslayarak ondan bir onay bekliyor olduğumu belirtmem üzerine Efkan'ın da Eflin'in de bakışları bir cevap beklercesine babalarına çevrilmişti.

"Bence bana sorma anneleri. Ben şimdi demek istediğim şeyi dersem sen yerin dibine girer, bayram bitene kadar da çıkamazsın."

Birde pişkin pişkin bunları söylüyor olması karşısında daha da zıvanadan çıktım ve ondan gözlerimi ayırmadan ağır ağır kafamı salladım, sen görürsün, dercesine. Ancak çocukları, en azından bu olayın etkisi azalana kadar, Yekta'nın yanından uzak tutmam gerektiğini düşünüp daha fazla sinir kocamla uğraşmayarak onlara döndüm. "Siz neden gelmiştiniz anneciğim?"

Sorduğum soru karşısında odaya ilk girmiş oldukları hallerine bürünüp birbirlerinin kulaklarına ellerini yerleştirdiler ve aynı anda bağırdılar.

"Eflin benim tepemin tasını attırıyor!"

"Eftan benim tıyafetleğimi satlıyoğ!"

"Sen kime Eftan diyorsun!? Abinim ben senin!"

"Senden olsa olsa hamuğ abi oluğ! Aaa Atsen tulağıım!"

Eflin'in çığlığından hemen sonra Efkan'ın yüzüne elini geçirmesiyle hızla, "Çekin birbirinizin üzerinden ellerini!" diyerek onlara doğru atıldım ve ikisini de birbirinden uzak iki yana ayırdım. "Önce bir sakin olun," dedim bir kızıma bir oğluma bakarak. "Ve tek tek konuşun. Dediklerinizden hiçbir şey anlamadım."

Eflin dediklerim üzerine nazlı bir şekilde gözlerini devirip, "Eftan benim bayğam için aldığımız tıyafetimi satlamış!" dedi sözlerinin sonuna doğru sesi ağlamaklı bir şekilde çıkarken.

Tam ağzımı aralamıştım ki arkamdaki kocam olacak hayırsız, "Efkan niye böyle bir şey yaptın babacığım?" diye sorunca hışımla ona dönüp, "Bu çocukların babası olduğun sonunda aklına geldi çok şükür!" dedim hırsla.

Çarpık bir şekilde sırıttı. "Yapılma aşamasını unuttuğumdan hep bunlar. Bir geçelim yine o aşamaya ben hatırlarım babalığımı."

Çocukların yanında söylememem gereken bir kelimeyi ağzımdan kaçırarak, "Öküz," deyip Efkan ve Eflin'e dönerken Efkan hemen beni koruma gardını alıp babasına diklendi. "Çivçivimi üzersen seni dedeme söylerim Yekta!"

"Şşt!"

Eflin'in Efkan'a karşı seslenmesiyle hepimiz ona baktık. "Dedeme tıyafetleğimin yeğini de söyletene."

Duyduğum cümleyle gülmeye başlarken Efkan'ın boyuna gelebilmek için dizlerimin üzerine çöküp suratımı onun suratına doğru iyice yaklaştırdım ve, "Söyle bakalım kardeşinin kıyafetlerini nereye koydun?" diye sordum.

Efkan bir Eflin'e bir bana baktıktan sonra tam tahmin ettiğim gibi o minik dudaklarını kulağıma dayayıp vurgulu vurgulu konuştu. "Temizlik odasında, elektrik süpürgesinin yanında."

Koyduğu yere karşı gülmeye başlarken başımı çevirip yanağını seslice öptüm. "Hadi kardeşine kıyafetlerini ver."

Her ne kadar bunu yapmak istemese de sırf ben rica ettim diye isteğimi her zamanki gibi kırmayarak kafasını ağır ağır salladı ve, "İyi," dedi Eflin'e göz ucuyla bakıp odadan çıkarken.

Eflin ise Efkan'ın dediğiyle gözlerini neşeli bir şekilde kocaman açtı ve arkasından gitmeden önce yanağımdan makas alır gibi, ancak pek de alamaz gibi, beni güldürecek bir hareket yapıp, "Sağ ol Atsen," dedi ve ikizinin peşinden gitti.

Hem odada Yekta'yla kalmış olduğum ve suratını görür görmez sinirden delireceğimden hem de Efkan'ın Eflin'i korkutacak olduğunu adım gibi bildiğimden olası çığlıkları önlemek için peşlerinden gitmeye başladım.

Efkan'ın çoktan merdivenlerden inmiş Eflin'inse düşeceğim korkusuna tutuna tutuna indiğini bir yandan da, "Betlesene beni Eftan!" diye bağırdığını görünce kendimi tutamayıp gülmeye başladım ve adımlarımı yavaşlatarak merdivenlere yöneldim.

Efkan, merdivenlerin sonundaki temizlik odasının kapı kolunu rahatlıkla indirirken Eflin onun o odaya girdiğini görünce birkaç basamak kala duraksadı.

Artık korkusunu yenmesi gerektiğinden bende olduğum basamakta kalıp dikkatlice ona izlemeye başladım. Ancak o çoktan benim arkasında olduğumu fark etmiş olacak ki büzüştürdüğü dudaklarıyla bana doğru baktı. Bakışlarından ona yardım etmemi istediği okunurken Efkan, "Buraya gelmezsen kıyafetleri alamazsııın!" diye bağırdı neşeyle temizlik odasının içinden.

Eflin'in korkak suratı duyduklarıyla biraz sinirli, biraz hırslı bir hal alırken o minik ellerini iki yanında yumruk yapıp çıplak ayaklarıyla kalan basamakları tırabzanlara tutunmadan indiği gibi odaya daldı. Ancak dalmasıyla kulaklarıma dolan elektrik süpürgesinin sesi ve Eflin'in yüksek sesli çığlığıyla, "Efkan!" diye kendi kendime mırıldanarak hızla merdivenlerden aşağı indim.

Temizlik odasına girer girmez gördüğüm manzara karşısında ise gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Efkan yerdeki elektrik süpürgesini açmış, Eflin'in kıyafetlerini sopayla çekmeye çalışıyor bir yandan da gücünün yettiğince kaldırmaya çalışıp Eflin'e doğru tutarak, "Çekeyim mi ha? Seni de çekeyim mi içinee?" diye bağırıyordu.

Eflin kıyafetlerini alamayacağını anlayınca elektrik süpürgesi çalıştığı için korkudan etkisiz bir hale gelmiş yalnızca kulaklarını tıkayarak çığlık atıyordu.

Daha fazla bu görüntüye dayanamayıp, "Efkan şunu kapatır mısın?" diye bağırdım elektrik süpürgesinin sesini bastıracak şekilde.

Efkan önce bir, "Ya Çivçiv-" diye lafa girse de tek kaşımı kaldırmış itiraz kabul etmiyor olduğumu görünce dudağını bükerek o küçük bedenini aşağıya eğdi ve eliyle kapama düğmesine bir tane yapıştırdı. Ancak hala daha kapanmayınca süpürgenin üzerine doğru yatarak arka arkaya vurma-kapama karışımı bir çaba sergiledi. Sonunda kapanınca ise Eflin anında çığlığını kesip gece deli gibi yattığı için bir aşağıda bir yukarıda olan kukulilerini güya kendince düzelterek bir, "Hıh," sesiyle kıyafetlerini almak için öne atıldı.

Elimi belime koymuş finali sabırla beklerken, elektrik süpürgesinde oturan Efkan yine yapacağını yapıp tam Eflin kıyafetlerini alırken süpürgeyi açınca Eflin, "Süpüğgeee!" diye bağırarak bana doğru koştuğu gibi tam önüme gelir gelmez ellerini onu kucağıma almamı istediğini gösterircesine zıplaya zıplaya bana doğru uzattı.

Hızla onu kucağıma alırken, "Korkma anneciğim bir şey değil o. Altı üstü elektrik süpürgesi," dedim.

O ise, "O bana tızıyoğ, dövcet beni!" diye bağırdı minik parmağıyla süpürgeyi göstererek. Haline gülmeye başlarken Efkan'a dönüp işaret parmağımı salladım o ise ona kızdığımı anladığı için hemen cilveli bir şekilde kafasını üzerinde yarı yatar bir şekilde olduğu elektrik süpürgesine yasladı ve, "Ama Çivçiv," dedi o da üzülüyormuş gibi.

"Hadi kapat o süpürgeyi ve Eflin'in kıyafetlerini getirip ona ver. Sonra da kardeşini öp."

"Ay ben utanığıım!"

Eflin'in dediğiyle şaşkın bir gülüş yüzüme yayılırken, "Neyden utanıyorsun sen?" diye sordum şişkin yanaklarına bakarak.

"Eftan beni öpcet," deyip ellerini ağzına dayayarak kıkırdamaya başlayınca ağzım şaşkınlıkla aralandı. Bu sırada Efkan, "Senin için getiriyorum Çivçivim," deyip ikizinin kıyafetlerini kucakladığı gibi yanımıza geldi. Bende Eflin'i hemen yere bırakıp boyları eşit olan minyatür Yekta ve Aksen'e baktım.

"Al Eflin. Ama sen bunları giyme bence üstün batar elektrik süpürgesi batırmıştır şimdi onları."

"Ya Atsen yaaa!"

Sabah sabah bu gürültüye daha fazla dayanamayacağımı ağarmaya başlayan başım belli edince, "Yeter artık Efkan ve Eflin. Biraz daha birbirinizle uğraşırsanız geliyor gıdık!" dedim ellerimi kaldırıp parmaklarımı havada gıdıklar gibi sallarken.

"Dıdıtlama istemiyoğuuuz!"

"Ben istiyorum. Gıdıkla beni Çivçivim."

Efkan'ın bacaklarıma sarılmasıyla kahkaha atarak onu kucaklayıp o bebeksi kokusunun kaynağı olan boynundan sesli bir soluk çekip içime derince öptüm onu. Bu sırada Eflin elindeki kıyafetlerini asker yolu gözleyip de sonunda kavuşmuş olan aşıklar gibi kendine bastırıp olduğu yerde bir sağa bir sola sallandı ve, "Siz beni özlediniz mi? Toğttunuz mu kötü Eftan sizi ele geçiğince? Toğtmayın batın ben sizi geği aldım," dedi kendi kendine.

"Deli."

Efkan'ın Eflin'e söylediği şeyle Eflin birden başını kaldırıp, "Sensin delii!" diye çığırdı.

Efkan kulaklarını eliyle kapatıp, "Sensin, sensin, sensin!" diye bağırınca gözlerimi yumdum. Bu esnada omzumda bir el hissedince gözlerimi açarak arkama döndüm ve Yekta'nın çoktan hazırlanmış olduğunu gördüm. Onu görünce otomatikman sinirlerim gerilirken, "Ben burada çocuklarla uğraşayım sen banyonu yap, rahat rahat hazırlan! Oh ne güzel!" diye onu tersledim.

"Aşkım ne yaptım-"

"Şşş!"

Kucağımdaki Efkan anlayamadığım bir anda babasına doğru uzanıp elini onun dudağına koydu. "Çivçivime aşkım dersen karşında beni bulursun."

Yekta birden, "Sus len zibidi!" dediği gibi Efkan'ı kucağımdan hızla alıp ayaklarından tuttuğu gibi baş aşağı bir şekle getirirken Efkan, "Çivçiv! Çivçiv kurtar benii!" diye bağırdı kollarını bana doğru uzatıp.

Ters bir bakışla Yekta'nın sırıtan suratına bakıp Efkan'ı kollarından tutarak yere bıraktım ve Yekta'ya dönüp, "Sen bugün benim yanıma yaklaşma!" dedim işaret parmağımı ona doğru uzatıp.

Ancak o her zamanki gibi dalgaya alarak yüzüme gelen saçlarımı eliyle kulağımın arkasına itti ve, "Sen yaklaş o zaman," dedi sırıta sırıta.

Dişlerimi ona göstererek sıkarken Efkan'la Eflin'in yeni bir kavgaya tutuşmuş olduğunu yeni fark ettim. Ancak topu Yekta'ya atmaya karar verip, "Ben yukarı çıkıyorum," dediğim gibi kulaklarıma hayali tıpalar tıkayarak merdivenlerden hızlıca yukarı çıktım.

Kendime son kez aynada bakınca hazır olduğumu görüp tam rahat bir nefes verecektim ki daha hazırlamam gereken iki tatlı canavarın olduğu aklıma gelince gözlerimi yumdum. Efkan tek olduğu zaman yine neyseydi de Eflin tekken bile çok yoruyordu insanı. Bir kız hiçbir kıyafeti mi beğenmez anlayamıyordum. Hangi kıyafeti göstersem, "O benim tenimi toyu dösteğiğ, o benim dözleğimin ğengini kapatığ, ama bu etet çot uzun," tarzında birçok kulp takıyordu her şeye.

Annemde ne zaman bizim kıyafet konusunda çekiştiğimizi görse, "Sen bana bu konuda çok çektirdin bak sende böyle çekiyorsun oh olsun sana," diye benimle dalga geçiyordu.

"Şimdi işin yoksa süslü bir Eflin'i bayram ziyareti için hazırla hazırlayabilirsen," diye mırıldanarak odadan çıkarken daha ilk adımımda ikisinin de bağırış sesleri kulağıma doldu.

Yekta ve Caner'in bir gün Hazellerde otururken anlayamadığım bir anda 'ikiz çocuğu ben yapacağım!' iddiasına girmiş olmaları Hazel'in de kocasıyla birlikte gaza gelip bizi de bu iddiaya sokmuş olmaları gereği ikiz çocuğu kucağıma alan ben olmuştum. Yekta Bey ise iddiayı kazanıp bir kenara geçmişti.

İkizi olacağını kesinlikle ve kesinlikle beklediğimiz Caner ise doktorun baba tarafından gelen ikizliğin hiçbir şeyi etkilemediğini söylemesiyle birtakım kahrolmuştu. Ama sonra bebeği kucağına aldığında her şeyi unutuvermişti tabii.

Merdivenlerden paldır küldür inmeye başladıktan kısa bir müddet sonra Efkan ve Eflin'in sesi kesilince, "Dillerini mi yuttular acaba?" dedim kendi kendime gülerek. Anca bu şekilde susarlardı çünkü, iyi biliyordum.

"Efliin! Hadi gel seni hazırlayayım önce," diyerek merdivenin son basamağından indiğim gibi bakışlarımı salona çevirdim ve gördüğüm görüntüyle şaşkına döndüm.

Efkan ve Eflin çoktan birbirleriyle takım olan bayramlıklarını giymiş, babalarının iki yanında oturmuş ellerindeki biberonlardan sütlerini içiyorlardı. Kendileri biberon içerken bile birbirlerine laf atacak kapasite de olduklarından bu görüntüye gerçekten şaşırmadan edememiştim. Ancak Yekta herhalde bir şeyle tehdit etti diye bir fikir öne sürerek hiçbir şey söylemeyip sessizlikten hoşnut olmuş bir şekilde tam karşılarındaki tekli koltuğa geçerken Eflin birden biberonu ağzından çekti.

Hah. Başladılar işte, diye içimden geçirmiştim ki beni yanıltarak babasının kulağına doğru uzandı. Yekta hemen başını eğip ona yardımcı olurken duyamadığım bir şeyler fısıldayıp geri çekildi. Yekta da kafasını sallayıp kızının kulağında bir şeyler söylerken, "Ne konuşuyorsunuz?" diye sordum dayanamayıp.

"Yetta'yla ağamıza diğme Atsen!"

Eflin'den aldığım cevapla tek kaşım havaya kalktı. "Öyle mi küçük hanım? Ben size toplum arasında kulaktan kulağa konuşulmayacağını söylemedim mi?"

O köfte dudaklarını büzüştürüp hıhlayarak omuz silkti ve verecek bir cevap bulamadığını ağzına tıkadığı biberonla belli etti. Üç yaşında olan bıdıklarımı hala biberondan kurtaramadığım bu gidişle de kurtaramayacağım korkusu içimde baş gösterirken Efkan birden koltuktan inip biberonu tek elinde tutarak bana doğru geldi. Hemen kollarımı açıp onu kucaklarken o başını omzuma yaslayıp biberonunu orada içmeye koyuldu. Gelen cuk cuk sesi üzerine gülümseyerek aynı babasının saçları gibi yumuşak ve güzel olan saçlarını okşamaya başlarken Yekta'nın tebessümle beni izlediğini görünce dayanamayıp, "Kahvaltı hazırlayayım mı?" diye sordum.

Hemen kafasını iki yana sallayıp, "Yorulma sen. Dışarıda yiyelim," deyince, "Niye dışarıda yiyoruz yaparım işte," diye karşı geldim.

"Bir kere de karşı gelme Civcivim."

Dediği şeyle susup önüme dönerken omzumda yatan Efkan birden biberonu ağzından çıkardığı gibi başını kaldırıp dikleşti. "Deme Çivçiv!"

Yekta her zamanki gibi Efkan'a karşı gelerek oturduğu koltukta öne doğru geldi. "Önce ben dedim ona Civciv oğlum!"

"Artık ben diyorum oğlum!"

Hallerine gülmeye başlarken Eflin birden biberonunu ağzından çekip, "O zaman Atse-" diyordu ki Yekta boğazını temizledi yüksek bir sesle. Bunun üzerine Eflin, "Anlaşıldı Yetta tamam," diyerek biberonu tekrardan ağzına sokunca kaşlarımı çattım. Burada bir şeyler dönüyordu.

"Çivçiv, Çivçiv."

Efkan'ın birden bana dönüp kolumu eliyle sallamaya başlaması ve aynı zamanda dilinin döndüğünce Civciv demesiyle, "Efendim aşkım?" dedim ona dönerek.

Bunu direk değerlendirip çarpık bir gülüşle babasına döndü ve, "Bana aşkım dedi Yekta," dediği gibi tekrardan bana baktı. "O zaman sen söyle sana kim Çivçiv desin?"

Göz ucuyla Yekta'ya baktığımda kısık ama neşeli bakışlarla ne cevap vereceğimi beklediğini gördüm. "Tabii ki sen de prensim," dediğim gibi Efkan'ın yanağından bir öpücük çaldım.

Bu cevabı verdiğimi gören Yekta ağır ağır kafasını sallayıp dudaklarını kıpırdatarak, "Sen görürsün," derken Efkan tam babasına dönmüş, "Duydun mu-" diye ona hava atacaktı ki dediğini anlayıp hızla, "Etme Çivçivimi tehdit!" diye bağırdı.

Tek kaşımı kaldırarak Yekta'ya bende meydan okurken biberonunu bitiren Eflin, "Yetta del biz seninle ağabaya didelim bunlağ talsınlağ buğada," deyince salmış olduğu uzun sarı saçlarına bakıp, "Saçlarını yapmayacak mıyız?" diye sordum.

Ancak duyduğum çığırtkan sesle sorduğuma soracağıma pişman oldum. "Benim saçlağım zaten yapılııı!"

"Bağırmasana cırtlak!"

"Sensin cığtlak!"

Gözlerimi devirerek, "Yine başladılar," diyordum ki Yekta birden, "Yolcudur Abbas bağlasan durmaz!" dediği gibi Eflin'i kucağına aldı. Eflin kısa, ince kaşlarını çatarak, "Appas tim Yetta?" diye sorunca Efkan hemen, "Senin gerçek baban," diye atıldı.

"Şşş," diyerek Efkan'ın ağzını elimle kaparken Eflin hemen inanıp gözlerini kocaman açarak bir bana bir Yekta'ya baktı. "Benim geğçek babam Appas mı?"

Bu şaşkın haline güleceğim gelirken Yekta hemen Eflin'i öpüp, "Hayır prensesim abi sana şaka yapıyor," dedi ve devam etti. "Hadi biz seninle garaja gidelim."

Eflin hızla kafasını sallayıp birden babasının kucağından indi ve kapıya doğru koşturmaya başladı. Ancak tam Efkan ve benim yanımdan geçerken kanepenin kenarına yaslamış olduğum koluma bakıp kaşlarını çatarak dudaklarını büzdü. "Atsen,"

Minik birkaç adım atıp koltuğun yanında durarak dikkatle koluma bakmasıyla, "Ne oldu bir tanem?" diye sordum bende bakışlarımı kolumun üzerinde gezdirerek.

Birden parmağını kolumun üzerindeki ufak bene bastırıp, "Bu ne?" diye sordu merakla.

"Ben."

Kaşlarını çatarken, "Hmm," diye bir ses çıkardı pek anlamış gibi bakmayarak. Bir müddet salonun içindeki bütün bakışlar onun üzerinde gezinirken tekrardan parmağını oraya bastırıp, "Bu ne?" diye sordu.

"Ben," diye cevap verdim tekrardan.

Yine bir an duraksayıp tekrardan aynı hareketi ve soruyu tekrarlayınca, "Ben," dedim bu sefer gülmeye başlarken.

Ancak bu sefer gelen sorusuyla Yekta'yla birlikte kahkahalara boğuldu.

"Bu şey sen misiin?"

Kahkahalarımın arasından ona bunu nasıl anlatacağımı düşünürken, Efkan benim devamlı aynı şeyleri tekrar etmeme dayanamamış olacak ki, "Yok ben," diye araya girdi ve Eflin'den bir dil çıkarma yedi.

"Edepsiz kız!"

Efkan'ın dediğiyle Eflin'in bakışları anında sinirden kıpkırmızı bir hal alırken, "Sensin edepsiz tııız!" diye çığırdı. Yekta da daha fazla dayanamamış olacak ki, "Hadi bakalım Eflin garaja gidiyoruz," dediği gibi Eflin'i kucakladı.

Efkan'la birlikte ikisinin kapıya doğru gitmesini izlerken Eflin babasının omzundan Efkan'a doğru bakıp elini burnuna koyarak ona nanik yaptı.

"Efkan konuşmak yok. Ceza!"

Açılmış olan ağzı benim dediklerimle anında kapanırken, "Tamam Çivçivim," dedi bana sarılıp. Her ne kadar yoruyor olsalar da bana şöyle sarıldıklarında, o tatlı yanaklarından bir öpücük aldığımda ya da onları kokladığımda bu yorgunluk aniden yok oluveriyordu. Şimdi de olduğu gibi.

Çantamı yatak odasından alıp merdivenlere yönelirken Efkan'ın merdivenlerinden aşağısında cebine renkli şekerlerden koyuyor olduğunu görünce sırıttım. "Benim prensimin canı şeker mi çekmiş?" diyerek hızlıca soluğu onun yanında alırken gülerek bana baktı ve, "Seni çekti benim canım Çivçivim," diyerek yüzüme ulaşamayacağı için elimi tutarak dudaklarına götürdü.

Hemen eğilip onun yanağını hafifçe ısırırken, "Hadi gidelim artık babayla Eflin çok bekledi," dedim.

"Dur gözlüğümü alıp geleyim Çivçivim," dediği gibi arkasını dönerek salona doğru koşturdu. Şaşkınca arkasından bakarken birkaç saniye sonra birden görüş alanıma Yekta'nın gözlüğünün kendine göre olanını takmış bir şekilde çıkmasıyla gülmeye başladım.

"İşte şimdi gidebiliriz Çivçivim," dediği gibi elimi tutarken bir ona bir önüme bakarak kapıyı açtım ve, "Önce siz geçin prensim," diyerek yol verdim.

Ancak her zamanki kibarlığıyla, "Eğer önden ben geçersem nasıl prens olurum? Lütfen bayanlar önden," demesiyle ona ufak bir reverans yapıp dışarı çıktım. O da arkamdan kapıyı kapatıp tekrardan elimi tuttu.

Onun küçük adımlarına ayak uydurarak ilerideki arabaya doğru ilerlerken bizim geldiğimizi gören, şimdilik, ön koltukta oturan Eflin tam yanında, arabanın dışında oturan babasına, "Geldileğ!" diyerek kendini aşağı attı.

Koşturarak yanımıza gelirken Yekta arkasından, "Eflin düşeceksin!" diye bağırdıysa da pek umursamadı. Efkan'ın takıldığı nokta ise bambaşkaydı. "Eflin sen o eteği katladın mı?"

"Etek katlamasını da nereden biliyorsun sen?" diyerek ona dönerken Eflin, "Tatlamadım yaa!" dedi kafasını geriye atıp sesini ağlamaklı çıkartırken.

Efkan ise bana dönüp sorduğum soruya, "Şebnem katlıyor," diye cevap verince ellerimi göğsümde birleştirip merakla bunu nereden biliyor olduğunu anlamaya çalıştım.

"Iyy Şebnem deme bana! Pis tız ne olacat? Dıcıt oluyoğum ona."

Eflin'in dediğiyle gözlerimi açarken Efkan bu sefer ona cevap verme gereği duymayıp gözündeki gözlüğü düzeltti. Bu sırada Eflin, "Eftan duğ papyonun yamut olmuş!" diyerek önüne gelip papyonunu düzeltmeye çalıştı o küçücük elleriyle.

Tüm siniri anında geçip giden kızıma gülerek baktım. Efkan ise kardeşinin onun papyonunu düzelttiği sırada bana dönüp, "Sen bir şey demedin hiç, gözlüğüm nasıl olmuş Çivçivim?" diye sorunca anında sırıttım. "Çok karizmatik olmuşsun bebeğim! Birileri çatlasın."

Kastettiğim kişinin kendi olduğunu anlayan Yekta biraz uzağımızda alt dudağını dişleri arasına alarak gülmüyormuş gibi yaptı.

"Sağizmatis ne Atsen?"

Tam Eflin'in sorusunu cevaplamak için ağzımı aralamıştım ki Yekta her zamanki gibi diyeceğinden geri kalmadı. "Karizmatik ben oluyorum babacığım. Benim gibilere karizmatik deniyor."

Ancak beni yine de susturamadı. "Hayır anneciğim," dedim onlara dönerek. "Baban gibilere öküzden başka bir şey denmiyor."

"Yetta... Ötüz mü?"

Eflin'in şaşkınca bir babasına bir bana bakması karşısında Yekta, "Akseen," dedi uyarı dolu bir tonlamayla.

"Aman iyi tamam," dedim dayanamayarak. "Öküz değil anneciğim... Öküzün önde gideni!"

Lafı anında çevirmiş olmamla Yekta'nın suratı direk düşüşe geçerken, Eflin birden asıl konuyu unutup, "Yetta önde ditme! Çağpağsın!" diye bağırdı neden bunu söylediğini anlayamadığımız bir şekilde.

Tam bu sırada bahçeye giren Caner'lerin arabasıyla, "Caner amcanız geldi," dedim şaşkınca.

Yekta öcü görmüş gibi bana bakıp birden kafasını geriye çevirirken, "Bunun ne işi var lan burada?" diye sordu.

"Lan deme çocukların yanında!"

Anında bana baktı. "Sen öküz derken iyi ama."

"Öküz olana, öküz demeyeyim de ne diyeyim?"

"Akşam göreceksin sen o öküz nasıl mö'lüyor..."

Dişlerimi sıkarak ona bakarken birden görüş alanıma giren Caner'le susmayı tercih ettim şimdilik. Caner hemen Yekta'nın elini tutup, "Öpeyim Yelda," diyerek ağzına götürmeye çalışırken Yekta, "Lan salak sen benden ay farkıyla büyüksün!" deyip elini çekti hızla.

"Aramızda ayın, yıldızın lafı mı olur Yelda?"

Caner'in pişkince sorduğu soru ve yaptığı iğrenç espri karşısında ben yüzümü buruştururken Yekta, "O zaman niye dün biz babamlardayken senin elini öpmeye gelmedik diye triplere girdin? Ha? Niye?" diye karşılan verdi. Kızgın olduğum kocama dedikleri doğru olduğundan mecburen hak verirken bir an Efkan'la Eflin'in burada olmadığını fark ettim.

Bakışlarım hızla Caner'in arabasına çevrilirken ikisinin de onun arabasının yanında Hazel'in yanaklarını öpüyor olduklarını görünce bu iki koca adamı kendi haline bırakmaya karar vererek o tarafa doğru yürüdüm.

Hazel'in gülen suratı beni görünce daha da eğlenceli bir hal alırken, "Seninki nerede?" diye sordum etrafa bakınarak.

Hazel, Efkan'la Eflin'in yanağını sıkıp çömeldiği yerden doğrulurken, "Arkada oturuyor-" diyordu ki birden arabanın arka camı açıldı ve bahsi geçen minnoş, "Buydayıım!" diye bağırdı tüm neşesiyle.

Gülerek bakışlarımı oğluma çevirirken onun cebindeki şekerleri çıkarmakta olduğunu gördüm. Sessizce ne yaptığına bakarken birden o minik eline şekerleri alıp cama doğru uzattı, "Al," dedi o her zamanki babasına benzeyen çapkınlığıyla. Fakat Eflin'de aynı annesine benzeyen kıskançlığıyla ikizinin elinden alınan şekerleri gözleri kocaman açılmış bir şekilde izledikten hemen sonra çığlık çığlığa bağırdı. "Kısığpağe'ye şeter veğme Eftan! Şeterleğ boğazında talsın Tısığpağe!"

Evet. Tanıştırayım. Caner'in kızı. Kısırpare.

***

Herkese merhabalaar! Did you miss me aşiret? Gördüğünüz gibi bayram bayram bir neşem üzerimdeki sormayın gitsin! :D Birde sizinle uzun zaman sonra buluşmuş olmanın sevinci de var üzerimde.

Size çok süper haberler vermeye geldim. Öncelikle AGOM? 2'nin hangi ayda çıkacağı belli oldu! Kasım ayında AGOM? 2 bir aksilik olmazsa inşallah sizlerle! *-* Ancak net bir tarih, kasımın kaçı olduğu daha belli değil o yüzden şimdilik bir şey diyemiyorum.

Kapakla ilgili de çok soru geliyor. Daha belli olmadı, olur olmaz ilk olarak AGOM?'un ve kişisel Facebook sayfamda paylaşacağıma emin olabilirsiniz. Burada da paylaşacağım ancak burada pek aktif olamıyorum. Olsam da Bayan Sakar'la ilgilenmeye çalışıyorum AGOM?'la ilgili aktifliğim daha çok Facebook çatısı altında. Özellikle Facebook grubunda. Gelebilirseniz eğer ilk olarak oraya gelmenizi rica edeceğim. 'Özlem'in Aşireti' adlı gruba.

Peki kapak ne zaman belli olur tahmini diye sorarsanız da ekimin sonuna doğru belli olur diye düşünüyorum.

Onun dışında Twitter'da söyleşi yaparken ben bir AGOM?'a dizi film teklifi geldiğini çıtlatmıştım size. Sonra çok net bir açıklama yapmamıştım ama. Hala daha da soruları gelmeye devam ediyor ve bende minikte olsa bir açıklama yapacağım şimdi. AGOM?'a dizi film teklifi yayınevleriyle hiçbir irtibatım olmadan önce gelmişti zaten. Daha sonra ise kitap teklifleri gelince işte kitap olarak çıksın sonra da seri bitsin öyle yapalım diye konuştuk. Eğer bir aksilik olmazsa film olma ihtimali var. Ancak hiçbir zaman kesin konuşmayı sevmeyen bir insan olarak net bir şey söylemiyorum. Kader de varsa olur diyelim, kısmet deyip bekleyip görelim.

Bunun dışında diyeceğim şeyler normalde ben böyle bir şeyi başka hikaye çatısı altında söylemeyi hiç sevmiyorum ama AGOM?'u okuyan bir kitlenin Bayan Sakar adlı hikayeyi sevdiğini, AGOM? yayınlanırken yorumlarda bunu sorduğunu çok iyi biliyorum. O yüzden bilmeyen varsa eğer, ki olduğunu biliyorum, Bayan Sakar adlı sildiğim hikayeye yeniden başladım. Önceden takip edenler tekrardan okuyabilirler. Ya da daha yeni duyanlar okumak isterlerse eğer tabii ki okuyabilirler, çok mutlu olurum. Zaten türü AGOM?'la aynı bir tür. Romantik-komedi ben çok eğlenerek yazıyorum, olan okur kitlesiyle de çok eğleniyoruz sizde gelirseniz eğer kapımız sonuna kadar açııık! *-* ♥

Bu arada özel bölümler gelmeye devam edecek bir aksilik olmazsa. Çünkü daha kafamda özel bölümler var. Aynı zamanda karakterleri özlediğinizi de biliyorum onun için özleminizi az da olsa kitap çıkana kadar giderebilmek için elimden geleni yapıyorum, yapacağım. Özel olarak istediğiniz sahneler varsa söyleyebilirsinizde. Vote ve yorumlarınızı heyecanla bekliyor olacağım. Hatta okullar açılmadan her mesajınıza, yorumunuza cevap vereceğimden emin olabilirsiniz. Kişisel hesaplarımda dahil olmak üzere.

Kişisel hesaplarım;

Instagram: ozzlemturk ve ozzlemturkhikayeleri

Facebook: Özlem Türk ve Annemin Gelini Olur Musun?

Twitter: ozzlemturk

Son olarak da hepinize sevgilerimi iletiyor yorumlarda görüşelim diyorum! ♥


Lanjutkan Membaca

Kamu Akan Menyukai Ini

1.9M 31.4K 52
- Ahh...abim gelicek yapamayız.. Üstümdekileri delice yırtarak çıkardı. - Abini boş ver gece. Bugün gelmeyecek güzelim Erkekliğini boxer'ından çıkar...
1.6K 257 30
Çocukluğun da babasından şiddet görmüş , çocukluğu elinden alınmıştı. Bir çocuğun hayatını ellerinden alırsanız ne olur ? Çocukluğun da yaşadığı trav...
1.8M 96.6K 34
Sahi, sevdiğin imtihanın olur muydu? Ve bir gün, o imtihanın ellerinden kayar mıydı? Yüzünde bir gülümsemeyle veda edebilir miydin sevdana? Hiç sev...
3.3M 119K 65
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum. İkiz erkek kardeşim yerine ben hayatta kalmıştım, ben yaşamıştım...