with the moon i run

By larrys_cookie

102K 5.8K 2.9K

Louis huysuz bir vampir. Harry ise ondan korkmayacak kadar aptal. au, harry/louis, wip orijinal kapak editi:... More

1. Blood Bank
2. Dracula and Juliet
3. Chitty Chitty Fang Fang
4. Breathe
5. Love at First Bite
6. Paradise Lost
7. Bliss or Woe
8. Promise
9. Euphoria
10. Breaking Point
bölüm değil :(
11. Let It Kill You
13. We Are One

12. Forever

3.6K 261 168
By larrys_cookie


Y/n: bir geçiş bölümü dahaaaa. dramaya geçmeden önce elimden geldiğince light hearted bir bölüm olması için uğraştım, benim beklentimi karşılamadı ama enerjimi diğer kilit bölümlere sakladığım için fazla umursadığımı da söyleyemem jdjhsfhs neyse, çerez bu. afiyet olsun :*


-

Rüya görüyordu.

Alışılmadık bir mekan sayılmazdı. Biraz dikkatini verdiğinde daha önce bulunduğu bu yerin adresini bile çıkarabilirdi. Lakin yapmadı, dikkatini çeken şey nerede olduğu değil ona yakın olan şeylerdi.

Güneş ışığı, lavanta kokusu, ıslak çimler.

Huzur doluydu. Hatta öyle doluydu ki huzur onun için beşinci bir element halini almıştı. Onu tıpkı cildinde gezinen güneş ışığı gibi hissedebiliyordu.

Hemen yanında yatan bedeni fark etti. Güzel, beyaz suratıyla Louis güneş ışığını bir tanrı gibi üzerinde topluyor, Harry'nin gözlerini ve dikkatini geri kalan her şeyden alıkoyuyordu. Gülümseyerek ıslak çimlerin üzerine, vampirîn yanına uzandı.

Gözlerini yumup lavanta kokusunu ciğerlerine çekerken ellerini ıslak çimlerde gezdirdi. Her şey olabildiğince yumuşak ve harikaydı. Tek bir kusur bile bulamıyordu.

Louis okuduğu Paradise Lost'un sayfasını yırtıp ona uzatınca Harry merakla ona döndü. Sayfa eski kitabın diğer sayfalarına göre çok boş görünüyordu. Koca sayfada sadece iki satır vardı.

"İkimiz biriz, aynı et ve aynı kemikten.

Seni kaybetmek, kendimi kaybetmektir."

Boynunda aniden başlayan sancı onu ayaklandırdı. Aceleyle doğrularak elini acıyan boynuna götürdü. Neler olduğunu anlayamadı, tüm cildi güneş ışığını geri tepiyor yerine ateşten oklar bırakarak yanmasına neden oluyordu.

Boynunda yayılan sancı yüzünden inledi, gözleri çılgınca etrafında gezinirken rüzgarın ahengiyle sallanan lavantaların teker teker ölüşünü izledi.

Huzur son bir nefes gibi vücudunu terk ederek yerine müthiş bir korku bıraktı.

Elini boynundan çekip görüş alanına soktuğunda, ten renginin mora dönüştüğünü gördü.

Fakat tek sorun bu değildi.

Eli kan içindeydi.

-

Kabusundan uyanışı, uzunca bir süre su altında kalıp birden yüzeye fırlamaya benziyordu. Aldığı nefesler öyle derindi ki boğazının ve ciğerlerinin acıdığını hissetti. Fakat çılgınca atan kalbi ve ıslak gözleri yüzünden bunu fark edemedi bile.

"Harry. Haz." Soğuk eller alnına uzandı. "Bebeğim, buradayım."

Louis, diye düşündü rahatlayarak. Louis oradaydı. Güvendeydi.

"Nefes al. Derin nefes al."

Titreyerek kendini olabildiğince ona ittirdi. Orada olduğunu hissetmeye ihtiyacı vardı. Onun soğuk cildine dokunup kendinin ne kadar sıcak olduğunu hatırlaması gerekiyordu.

"Her şey yolunda. Güvendesin." Louis kollarını ona sarıp dudaklarını başına ve alnına bastırdı. Onu yavaşça sallayarak sakinleştirmeye çalıştı. Harry ise sadece burnunu Louis'nin boynuna gömüp korkunun vücudunu terk etmesini bekledi.

"İ-iyiyim." dedi hıçkırığını gizleyerek. "Sadece kötü bir rüyaydı."

Etrafındaki kollar daha da sıkılaştı. "Önemi yok, meleğim. Nefes almaya devam et."

Dediğini yaptı. Bacaklarını onunkilere dolayarak Louis'nin soğuk parmak uçlarının yüzünde bıraktığı rahatlatıcıyı etkiye odaklandı. Kalp atışları tekrar düzene giriyordu.

Uzunca bir süre sesini çıkartmadan öylece durdu. Şoku hemen hemen atlatmıştı. Çılgın bir rüyaydı sadece, hepsi bu.

"Konuşmak ister misin?"

Louis'nin yumuşak sesinin titreşimlerini yaslandığı göğsünden hissedebilmişti. Onun tişörtüne sıkıca doladığı parmaklarını yavaşça serbest bıraktı. Başını kaldırarak dudaklarını Louis'nin adem elmasının bulunduğu yerin hemen yanına değdirdi.

"Anlamsız bir kabustu sadece."

Louis onun bukleleriyle oynamaya devam etti. "Çok yakında seni kabuslardan koruyacağım." diye fısıldadı yavaşça.

Harry'nin yüzünde hızlı bir gülümseme belirdi. İlk işareti için heyecanlıydı. Kontrolü Louis'ye devretmeye alışıktı fakat konu rüyalara gelince...Orası yepyeni bir dünyaydı. (plot twist ksdjfjgh şimdi dream catcher'ı tamamen unutup burayı bir daha okuyun)

"Evet." diye fısıldadı. "Öyle yapacaksın."

Louis bir süre sessizce Harry'nin bukleleriyle oynamaya devam etti. Harry neredeyse tekrar uykuya dalabilecek kadar mayışmıştı.

"Korkuyor musun, Haz?"

Yarı kapalı gözlerini hemen açtı.

"Biliyorsun, en ufak bir tereddütün bile varsa bunu bana söylemelisin."

Harry başını onun göğsünden kaldırmadan ne diyeceğini düşündü. Hiçbir korkusunun nedeni Louis değildi. Onunlayken her zaman güvende olacağını biliyordu. Sadece nasıl hissettireceğini bilmemek, son bir haftada üzerine fazla kafa yormasıyla karışınca özgüvenine bir şey yapmıştı.

Bu da saçma kabuslarını açıklıyordu bir bakıma.

"Yok." dedi elinden geldiğince kendinden emin duyularak. "Sana güveniyorum."

Louis'nin elleri ensesindeki buklelere doğru gitti. Hemen sonra başının üstüne bir öpücük daha kondurduğunu hissetti. "Aptalca bir cesaretin olduğunu sana hep söylüyorum."

Gülümsedi.

Fakat yine de gecenin geri kalanı boyunca Louis'nin onunkine yaslı, tedirgin vücudunu görmezden gelemedi.

-

Harry'nin gözleri eski saç bantlarından biriyle kapatılınca yaptığı ilk şey mızmızlanmak oldu.

"Bu çok saçma." dedi var gücüyle Louis'nin koluna tutunurken. "Önümü göremiyorum, düşeceğim şimdi."

Arkasından Louis'nin kıkırtısını duyduğunda kaşlarını daha fazla çattı. "Düşmeyeceksin, seni tutuyorum."

"Nazikçe isteseydin gözlerimi kapatırdım." diye mırıldandı ayağı basamaklardan birine takılınca. "Böylesine bir barbarlığa hiç gerek yoktu."

Louis başının arkasını öpüp tutuşunu sıkılaştırdı. "İkimizde yarı yolda gözlerini açacağını biliyoruz, Haz." dedi. "Üstelik bunun bir sürpriz olması gerekiyor."

"Üst kata çıkıyoruz, Louis. Yatak odan bana sürpriz sayılmaz."

"Mızmızlanmayı kes yoksa seni merdivenin ortasında gözlerin bağlı bırakıp gideceğim."

"Sen bir canavarsın."

Louis güldü. "Beni seviyorsun."

"Sevmiyorum."

Harry Louis'nin başının arkasındaki bandın düğümüne uzandığını hissetti. Çok geçmeden Louis'nin dudakları kulağını buldu ve bant gözlerinden tamamen çekildi. "O zaman şimdi seveceksin."

Gözlerini açmadan önce ilk duyduğu lavanta esanslı oda kokusu oldu. Kokuyu anında tanımıştı çünkü kendi odasında kullandığının aynısıydı.

Göz kapakları yavaşça açılınca gördüğü manzara karşısında derin bir nefes aldı. Louis'nin yatak odasındaydı fakat içeride görmeye alışık olduğu şeyler yoktu. Louis'nin bir tek kişiliğe göre oldukça geniş olan yatağı bu sefer de iki kişiliğe göre oldukça geniş olan biriyle yer değiştirmişti. Üzerinde Harry'nin çocukluktan beri sakladığı renkli yastıkları ve yatak başlığına doladığı rüya kapanları duruyordu.

Hemen önünde, eskiden Louis'nin hiç kullanmadığı çalışma masasının bulunduğu yerde, oldukça otantik görünen ve yatağın dizaynına uyum gösteren bir kitaplık vardı. Harry kapı eşiğini geçip kitaplığa doğru yürüdü. Raflar Harry'nin favori kitapları ve daha fazlasıyla doluydu, parmaklarını tozsuz rafların üzerlerinde gezdirdi. Yüzünü nasıl göründüğünü kendi bile bilmediği bir gülümseme kaplamıştı.

Haftalar önce Louis'ye iki evde birden yaşamaya çalışmanın onu ne kadar zorladığından bahsettiğini hatırlıyordu. Louis o zaman kesin bir çözüm yolu sunmamıştı bu yüzden Harry de taşınma konusunu açmaya çekinmişti.

Odanın ortasında dikilerek etrafında döndü. Duvarların soluk rengi açık bir şeftali ile değişmişti ve bu renk geniş pencere pervazlarından yere kadar dökülen ince perdelerin üzerindeki çiçek desenleriyle uyum sağlamıştı.

Oda tamamiyle değişmişti, şimdi eskisinden daha ferah, daha düzenli görünüyordu.

Gülümseyerek yatağın etrafını dolaşırken, "Tüm bunları ne zaman yaptın?" diye sordu.

"Uyuyordun."

"Sadece üç saat kestirdim."

Louis yavaş adımlarla ona yaklaştı. "Zayn yardım etti."

Harry gülümsemesini bastırmak için alt dudağını ısırırken gözlerini odada dolaştırdı. Yavaşça yeni dolaba doğru gitti. Kapıların kollarına uzandığında Louis'nin arkasında olduğunu biliyordu. Dudağını serbest bırakıp kapıları açtı. Dolabın bir tarafı Louis'nin kıyafetleriyle, diğeri ise Harry'ninkilerle doluydu.

Bu sefer gülümsemesini bastıramadı.

"Yeni stilini beğendim." diye takıldı elini kendi kıyafetlerinde gezdirirken.

Louis ona yaklaşarak varlığını belli etti. Parmak uçları belini buldu ve dudaklarını hafifçe boynuna bastırdı. Harry daha önce hiç böyle bir şey hissettiğini hatırlamıyordu. Louis'nin onun için yapabileceği belki de en küçük şeydi fakat bir şekilde Harry için dünyalara bedeldi. Louis eski hayatını bir köşeye atmış, onunla yeni bir sayfa açacağını gösteriyordu. Onu hayatına sonsuza kadar kabul edeceğini, burayı onun yeni evi yapacağını söylüyordu kendince.

Gülümsemesini silmeden onun kolları arasında döndü ve uzanıp yanağını öptü. "Teşekkür ederim." diye fısıldadı. "Oda harika görünüyor."

Louis onun gülümsemesini yansıtarak buklesini kulağının arkasına taktı. "Odamız." diyerek onu düzeltti.

"Odamız." diye tekrar etti Harry kıkırdayarak. "Bu ne demek biliyor musun?"

"Ne?"

Burnunu onunkine sürttü. "Test edecek yeni bir yatağımız var demek."

Louis gözlerini devirirken onun eline uzandı. "Oda turu henüz bitmedi." dedi onu kitaplığın yanına sürüklerken.

Harry onu takip ederken dikkatle Louis'nin banyonun kapısına uzanışını izledi. "Orası ikinci dünya savaşından beri tıkalı sanıyordum."

"Liam'ın uydurması o." dedi Louis kapıyı açarken. "Ben tuvalet bile kullanmıyorum."

Harry daha önce sadece bir kere oraya girmişti fakat girişiyle çıkışı bir olmuştu. İçeriye o kadar uzun zamandır girilmemişti ki devasa bir örümcek ağına takılıp çığlık atarak kaçmıştı. Tuvalet ihtiyacını o günden beri koridor tuvaletinde gideriyordu.

Louis onu içeriye davet edince tereddütle ışığa uzandı. Fakat gördüğü şey örümcek ağları ve küften hayli uzaktı. İçerisi fayanslarından penceresine kadar değişmişti. Işıklandırma duvara monteli devasa mumlardan ve büyük aynanın etrafına çivilenmiş sarı ışıklı ampullerden ibaretti. Çeşmenin etrafındaki krem rengi raflar Harry'nin şampuanları ve kremleriyle doluydu. Hatta Louis'nin tadını çok sevdiği çilekli dudak parlatıcısı bile oradaydı.

Ağzı bir karış açık içeriye yürüdü. Tuvalet odanın en gerisinde, içi pastel renkli havlularla dolu olan dolap ise hemen yanındaydı. Geri kalan boşluğu ise parlak başlıklı, devasa bir küvet dolduruyordu.

"Lou..."

"Beğendin mi?"

Harry çabucak topukları üzerinde dönüp onu meraklı bakışlarıyla karşılaştı. "Şaka mı yapıyorsun?" diye sordu inanamaz gibi. "Bayıldım."

Louis'nin yüzü anında geniş bir gülümseme ile kaplandı. "Bunu duyduğuma sevindim." Sırıtışı büyüdü. "Çünkü sonsuza kadar burada sıkışıksın."

Harry gülümsemesini bastırmaya çalıştı fakat başarılı olamadı. Tıpkı tüm gün olamadığı gibi. "Öyle mi? Sonsuza kadar mı?"

Louis başını salladı ve rahat bir şekilde duvara yaslandı. Harry gözlerini onun vücudunda gezdirerek ona yaklaştı. "Lou."

"Haz."

Gülümsedi. "Lewis."

Louis uzanıp onu elinden yakaladı. "Harold."

Harry kendini ona ittirdi. Louis'nin ellerini belinde hissedince burnunu onunkine sürttü. "Seni seviyorum." diye fısıldadı yavaşça.

Louis dudağının kenarını öptü. "Elbette seviyorsun."

Harry gözlerini devirip homurdandıysa da ona doğru eğilmeyi kesmedi. Dudaklarını onunkilere bastırıp, diliyle bir süre onun dudaklarının soğuk ve kuru dokusunda oyalandı. Louis'yi öpmek her zaman sevdiği bir şeydi, cildinden yansıyan soğuk tüylerini diken diken eder, nazik parmak uçları tam istediği yerlerde, belinin açık kısmında, buklelerinin arasında ya da çenesiyle ensesinin buluştuğu noktalarda dolanırdı.

Louis'nin sivri dişlerini alt dudağında hisseder hissetmez öpücüğe doğru inledi. Sıcak vücudunu onunkine bastırarak parmaklarını yumuşak saçlarının ensesindeki kıvrımlarına doladı.

"Bir şeyi unuttum." dedi Louis sonunda Harry'ye nefes alması için biraz alan verirken. Harry odaklanamayan gözlerini ona dikti. Odanın başka görmediği hiçbir yeri yoktu, neden bahsediyor olabilirdi?

Louis onun suratındaki ifadeyi görünce gülümseyerek burnunun ucunu öptü. "Bu kadar üzgün görünme, eminim seveceksin."

Başka bir şey demeden Harry'nin elini tutup onu banyodan dışarı çıkarttı. Yatağın arkasındaki balkona doğru onu çekince Harry bu sefer ne göreceği hakkında hiçbir fikri yoktu. Orada eski bir balkon vardı, manzarası fena değildi fakat... Sadece eski bir balkondu işte.

Louis balkonu kapattığı odanın rengine uyumlu, kalın perdeleri çekerken muzurla gülümsüyordu. Harry balkon kapısına doğru yaklaşınca, vampir onun kapıyı açabilmesi için geri çekildi.

"Önden buyur."

Harry sapkınca gülümserken başını salladı. Parmaklarını kapı koluna doladı ve elinden geldiğince çabuk açtı.

"Daha neler."

Önünde orta boyutlarda, üzeri mumlar ve koyu renk lavantalarla dolu bir masa vardı. Balkondan içeriye adım atarken gümüş rengi tabakları dolduran yemeği inceledi. "Benim için yemek mi pişirdin?" diye sordu inanamaz gibi. Gerçekten çılgın bir gün geçiriyordu, hayatında hiç böyle kısa bir süre boyunca bu kadar çok şaşırdığı olmamıştı. V o bir vampirle çıkıyordu.

Louis gergince ısırdığı alt dudağını serbest bırakıp oturması için Harry'nin sandalyesini çekti. "En son elimi bir tavaya sürdüğümde Zayn henüz Liam'ı bulamamıştı bu yüzden..." İçini çekti. "...kötü olduğunu düşünürsen yanında tükürebilmen için bir saksı var."

Harry kıkırdayarak hala şaşkınlıkla kaplı gözlerini masada dolaştırdı. Uzanıp lavantalardan birini burnuna götürüp keskin kokusunu ciğerlerine çekti. Bu evde daha önce de yemek yemişti fakat o zamanlar ya Liam ona bir iyilik ediyordu ya da dışarıdan söylüyorlardı. Önündeki parlak yemek takımlarına ve çatallara dokundu yavaşça. Biraz sonra kaşlarını çatarak, "Bunlar gümüş mü?"

Louis onun kadehine büyük ihtimalle bir servet değerindeki eski şarabı doldururken yarım ağız gülümsedi. "Beyaz altın."

Harry'nin ağzının şaşkınlıkla açıldığını fark edince, "Biz vampiriz, Haz. Gümüş tabaklarımız olmasını mı bekliyordun gerçekten?"

"Neden tabaklarınız olmasını bekleyeyim ki? Yemek yemiyorsunuz."

Louis kadehini onun önüne yerleştirirken sırıttı. "Evet ama gösterişi seviyoruz."

Harry kadehine uzandı ve bir yudum aldı. Kesinlikle şimdiye kadar tattığı en kaliteli şeydi. "Bunu görebiliyorum." dedi dilinde kalan tadı kovalarken.

"Bu seni etkilemiyor mu?"

Sorusu üzerine kirpiklerini kırpıştırarak ona baktı. Mum ışıkları Louis'nin yüzünde gölgeler bırakıyor, suratının kemikli yapısını ve solgunluğunu daha da ortaya çıkarıyorlardı. "Bu soruyu en son sen benim için striptiz yaptığında cevapladık sanıyordum."

Louis çatalını eline aldı, Harry onun gerçekten yiyip yemeyeceğini merak etti. Louis'nin yemeklerden tat almadığını biliyordu. "Ne o? Artık seni her yemek ve şarapla şımarttığımda kıyafetlerimi çıkartmamı mı bekleyeceksin?"

Genişçe gülümsedi. "Ben her zaman senin kıyafetlerini çıkartmanı bekliyorum."

"Evet," Louis ağzına bir lokma attı ve dikkatle çiğnedi. "Bunun hemen hemen tanıştığımız ilk andan beri farkındayım." Dedikten sonra başıyla Harry'nin tabağını işaret etti. "Yemiyor musun?"

Harry bir süre onun kendi yemeğini çiğneyişini izledi ve kendi moralinin ondaki bu tuhaf neşeden beslenerek arttığını hissetti. O gerçekten de mutluydu.

Önce çatalına sonra karar değiştirip bıçağına uzandı. Tavuğunu keserken, "Nedir bu?" diye sordu.

Louis lokmasını yutup şarabından bir yudum aldı. "Tavuk." Durakladı. Kararsızca tabağını inceledikten sonra, "Pastırma..."

Harry sessizlik içinde onu izlerken gözlerini kısıyordu.

"Peynir."

Söylediklerini doğrulamak ister gibi tabağına baktı. Tavuğun etrafı pastırma ile kaplanmıştı ve çatalıyla biraz ittirdiğinde altındaki erimiş peynirle karışık haşlanmış patatesi görebiliyordu.

"Başka?" diye sordu sırf onun panikle çırpışını görebilmek için.

Louis tabağına uzanmak için hamle yapınca, "A, ah. Hayır. Kurcalamak yok." diyerek onu durdurdu.

Louis derin bir nefes bırakırken ellerini serbest bir şekilde masaya koydu. Bir süre düşündükten sonra, "Bu hileli bir soru. İçinde başka bir şey yok." dedi kendine güvenen ifadesiyle.

Harry bıçağını tabağına bırakıp tiz bir sesin çıkmasına neden oldu. "Yemeği sen yapmadın, değil mi?"

"Ben yaptım!" Louis heyecanla atıldı.

Harry gülümsemesini bastırmaya çalıştı. "İkimiz de Liam'ın yaptığını biliyoruz." dedi kaşlarını kaldırarak.

Louis pes eder gibi arkasına yaslandı. "O sadece pişirdi." dedi inatla. "Tarifi ben buldum."

Harry küçük bir kıkırtının kaçmasına engel olmayınca Louis ters ters ona baktı. "Patatesi de ben soydum."

"Ama içinde olduğunu bilemedin."

Louis bir süre mavi gözlerini boşluğa dikti ve sonra yıldızlar çakıştı. "Kahretsin."

Harry gülerek onun eline uzandı. Parmaklarını onunkilere geçirirken içinde patlamakta olan duyguları masanın ortasına kusmamaya çalışıyordu. "Önemi yok." dedi parmak uçlarını onun soğuk eklemlerine bastırırken. "Tüm bunları benim için yaptın zaten. Seni yemek konusundaki beceriksizliğine rağmen seviyorum."

Louis bir içgüdü gibi ona eğildi. "Bunu duyduğuma sevindim çünkü Liam artık burada yaşayacağını duyduğundan beri seni mutfakta tutmanın yollarını arıyor."

Harry güldü. "Evin duvarları oldukça ince, Liam odamızdan çıkacak sesleri kaldırabileceğine dair söz verirse eminim beni mutfakta tutma konusunda fazla zorlanmaz." Durakladı. "En azından sabahları."

Louis güldü. "Seninle ne yapacağım ben."

Harry onun elini sıktı. "Tavsiye edebileceğim birkaç harika fikrim var."

"Arsız."

"Beceriksiz."

"Hey!"

c

Continue Reading

You'll Also Like

6.1K 376 2
doğduğundan beri yüzünde leke olan jungkook ve onu kusurlarıyla seven okulun zorbası kim taehyung.
43.6K 4.5K 28
"Hyunjin...ben özür dilerim.." "Niçin Felix? Özür dilenecek bir şey yapmadın ki." "Her şeyi mahvettim..." ∆∆∆∆∆ ~Texting + İnstagram + Düz yazı ~FemL...
87.1K 5.5K 34
Malfoy ve Black iki ezeli rakip ve birbirlerinden nefret eden iki küçük çocuktur. Black'in 4. Sınıfta Harry'nin yerine arayıcı olmasından sonra Malfo...
140K 14.5K 29
taehyung kırmızı defterini kaybeder 290423, tk ☁️