NAİRA‧✕‧Örümceğin Laneti |3K...

By FulyaAlagz

361K 24.7K 1.2K

"Geceleri Karaltı avcısı sabahları örnek bir öğrenci. O bir Milkshake canavarı. O Muna Doherty!" Φ 18 yaşına... More

3K Serisinin okuyucularından:
3K
Tanıtım | Örümceğin Laneti (3K Serisi Birinci Kitabı)
3K - NAİRA
1 - Milkshake Canavarı
2 - Karaltılar
3 - Ateş Işığı
4 - Örümceğin Laneti
5 - Yeni Sevgili
6 - Dustin! Tek kurtarıcım!
7 - Dövüş Zamanı
8 - Kolye
9 - Kötü Rol
10 - Hastane Macerası
11 - Kavga
12 - Gerçekler
13 - Küçük kız
14 - Kainatlılar
15 - Asla
16 - Sevgiliyiz
18 - İlk
19 - Tanışma
20 - Oyuncak
21 - Seçmeler
22 - Seçmeler 2
23 - En Büyük Korku
24 - Elbise
25 - Oyun
26 - Yemek
27 - FİNAL
3K - Naira | Örümceğin Doğuşu (Tanıtım) - 3K Serisi #2
Devam...
Karakterler | Sürpriz İsimler
*
Fantastikte 3!!!!
+100.000!!!!
3.Kitap!
3.Kitap geldi!
DÜZENLENDİ!
ÇOK GÜZEL HABERLERİM VAR!

17 - Aşk

8.3K 619 57
By FulyaAlagz

"Yani bu şekilde onlarla takılıp Mandy'i koruyabiliriz. Öyle mi?" Kafasını salladı. İkimiz de beraber koridorda yürüyorduk. Dersin sonuydu. En sevdiğim teneffüstü bu. Dustin bu şekilde onlarla takılıp Mandy'i koruyabileceğimizi söylemişti. Ona inanmak istedim. Ama bir yandan bu rolü nasıl yapacağımızı düşündüm. Biz abi kardeş gibiydik. Evet, öpüşmüş ve ben ona her dakika yazarken abi-kardeş gibiydik. Daha doğrusu o abi gibiydi bana ben kardeş gibi değil işte. Halime gülünür mü ağlanır mı bilemedim.

O cümleyi kurduğunda o kadar gerçek hissettim ki bir an 'Sevgilim!' diye bağırarak boynuna atlamak istedim. Ama gerçek değildi. O da gerçek söylememişti. Beni hep küçük kardeşi olarak görecekti. Bugün için bir plan ayarladık, sinema akşam saat sekizde. İki saat sonra da avlanmaya çıkabilirdik. Arabaya bindik. Kemerimi bağladım. Tanrım... Ne yapıyordum? O kadar dalgındım yani. Ben ölümden korkmuyordum ki bunlara ihtiyacım yoktu. Genelde hiç bağlamazdım. Ama şu an kafam darmaduman olduğu için gayet normaldi. Kemeri çıkardım. "Bir değişiklik hissettin mi?" Ona döndüm. "Nasıl?" "Güçlerini hissettin mi? Az bir süre kaldı." Tanrım... Heyecanla beklediğim güne artık heyecanlanamıyordum. Son olanlar kafamı darmaduman etmişti çünkü. "Hayır. Bir tek anlattığım var o kadar." Gülümsedi. "Bazen beklemek yerine sen seçebilirsin." Gözlerimi kıstım. Ne demek istemişti?

Son gaz gaza bastı ve eve doğru yol aldık. Eve geldiğimizde çantamı hızlıca yatağıma attım ve duşa girdim. Ilık bir duş iyi gelecekti. Hava yine yağmurluydu. Ve olabildiğince kapalı.

Kasvetli. Bu havayı seviyordum.

Üzerime bir havlu geçirdim. Bornozumu aramaya üşendim. Havlu ise oldukça kısaydı ve içime hava rahatça girebiliyordu. Saçlarım ıslak belime kadar uzanıyordu. Önüme gelen perçemlerde vardı. Sıcaktan yanaklarım pembeleşmişti. Dudağımı ısırdım. Karnım zil çalıyordu. Havluyu sımsıkı tutarak odama girdim. Tanrıya şükür banyo odamdaydı. Yoksa Dustin ile karşılaşsam çok fena olurdu. Odama girdiğim gibi soğuk hava dalgası yüzümü yaladı sonra vücudumu. Ben pencereyi kapatmamış mıydım? Pencereye bakmamla küçük dilimi yutmam bir oldu. Tanrım... Sky karşımda yarı çıplak bir şekilde kanatlarını açmış duruyordu. Simsiyah kanatları devasa boyuttaydı. Tüyleri ise yumuşacık gözüküyordu. Havlumun ucunu daha da sıktım.

Yutkundum. Tanrım! Ben de yarı çıplak sayılırdım! Bana döndü, beğenircesine vücudumu süzdü ve dudağını yaladı. "Hey! O pis düşüncelerini odamdan çıkar!" Kıkırdadı. Gülüşü muhteşemdi.

Siyah dalgalı saçları önüne geldi. Hemen kulağının arkasına sakladı. Ne zamandan beri yıkanmamıştı acaba? Saçında bir yağ tabakası mevcuttu çünkü. Ama bu ona farklı bir hava katıyordu. Eğer biraz daha aşağılara inersem kaslarından başlamak zorunda olacağım için oraya bakmamaya çalıştım. İnersem derken bahsetmekten kastım. Sapıklaşmayalım. Devasa kanatlarını kapattı zaten zor sığıyorlardı odaya.

"Pis düşüncelerim olduğunu nerden çıkardın? Belki seninle saklambaç oynamak isteyecektim."
"Tabii tabii. O bakışlarda onu gösteriyordu zaten." Kıkırdadı tekrar.

"Hem sen ne zaman peşimi bırakmayı düşünüyorsun?" Yakınlaştı. Nefesim kesildi. Çünkü orasına bakmak zorunda kaldım. Kaslarına! "Bir anlaşma yapmıştık unuttun mu?" Yutkundum. Doğru ya! "Ohoo! Biz o aşamayı geçelii!" Anında kaşları çatıldı. "Ne?!" Sesini kontrol edemedi. Bunda şaşılacak ne vardı ki?

"Ah! Kulağım!" diyerek kulağımı tuttum. "Başlatma şimdi kulağına!" diyerek kolumu çekti. "Doğru düzgün anlat! Neler oldu?" Güldüm. "Sen sanırım ayı olarak kış uykusuna yatmıştın o ara. Fakat biz çıkmaya başladık. Yani peşimi bırakabilirsin! Ben kazandım!" dedim büyük bir nidayla. Resmen kasıldı! Sinirlendi! Hepsi boynundaki damarlardan ve bakışlarından anlaşılıyordu. "Ne oldu ayıcık? Yoksa kıskandın mı?" diyerek parmak ucumda yükseldim ve burnundan makas aldım. Kafasını geri çekti. "Bence fazla uğraşma benimle. Yoksa havlunu indiririm." Ağzım kocaman açıldı. Havlumu sımsıkı tuttum. "Pis! Terbiyesiz!" diyerek gözlerimi kıstım.

O da sinirli bakıyordu. Gözleri kısıktı. "Neyse ne! Ben görmeden olmaz! Anlaşma bitmez!" Ahh! Tanrım yine kurtulamadım! Kaşlarımı çattım. "Tam bir baş belasısın!" diyerek topuklarıma vurdum ve dolabıma yöneldim. Arkamı döndüm. "Gitmeyi düşünmüyorsun herhalde." Yatağıma oturdu ve kollarını önünde birleştirdi. Geriye yaslandı. "Ben gayet iyiyim." Kaşlarımı çattım. Şimdi görürsün sen!

Terliğimi aradım bir süre ve bulduğumda üzerine fırlattım. Gülerek balkondan atladı. "Tanrım!" Dustin resmen haklıydı. Kapalı olsa bile adam penceremden giriyordu. Hemen üzerime bir şeyler giydim ve aşağıya indim. Her zamanki siyah dar pantolonum, siyah-beyaz bir salaş tişört, rahat siyah-beyaz bir spor ayakkabı. Üzerime de her zamanki siyah ceketimi aldım. Saçlarımı ise salarak serbest bıraktım. En çok bu halini seviyordum. Rahat. Babam hala gelmemişti. Hemen ona bir mesaj attım haberi olsun diye. "Dustin! Hadi!" Dustin de hızlı adımlarıyla önümde bitti. Her zamanki gibi giyinmişti. Ama farklı bir şeyler vardı. Sanki daha bir özenmişti. Altında koyu renk bir kot, üzerinde ise açık renk ince bir kazak. Onun üzerine de en sevdiği lacivert yeleğini geçirmişti. Sevdiği çoğu şeyi biliyordum. Çünkü uzun zamandır onu tanıyordum. Saçlarını taramış belirli bir şekle sokmuştu. Gerçekten beni şaşırtmaya başlıyordu. O da benim kadar olmasa bile rahat birisiydi. Saçlarını ara sıra tarardı. Kokusu burnumu doldurunca yakınlaştım ona. Kokladım. Gözlerimi kısarak geri çekildim.

"Parfüm mü sıktın sen?" Cidden?
"Evet, neden şaşırıyorsun ki?" Gözlerimi devirdim. "Şaşırmayayım mı?" Omuz silkti. "Eğer özenli olmasaydım sevgili olmadığımızı anlarlardı," dedikten sonra burnumdan makas aldı ve dışarı çıktı. Omuzlarım düştü. "Tabii ya. Numara yapıyoruz sonuçta. Haklı." Oflayarak ben de onun peşinden dışarı çıktım.

"Tanrım!" Ağzım açık kalmış bir şekilde bakakalmıştım. "Tanrım! Arabamı kiraladın?!" Heyecandan yerimde zıplıyordum. Kafasını salladı. Sadece özel günlerde kiralardı böyle güzel arabaları. Onun haricinde hep kiraladığımız külüstür birkaç araba vardı. Tanıdığımız birinden tedarik ediyorduk ihtiyacımız olduğunda. Günlük iyi paraya denk geliyordu.

"Neden?" dedim arabaya bakarak. Gülümsedi. "Özel bir şey yapmak istedim. Sonuçta sevgili olacağız." Bir anda dilim tutuldu. "Ss..sev..sevgili ol..olacağız derken?" Kıkırdadı. "Birazdan olacağız ya." Hemen kafamı salladım. "Tabii ya!" Kafama vurdum. Çok sert bir şekilde. Resmen kendimi cezalandırdım. "Ah!" Tabii canım acımıştı. "Ne oldu?" dedi meraklı bir şekilde. Dolan gözlerimi kaçırmaya çalıştım. Gülümsedim. Beni hiçbir zaman fark etmeyecekti. "Hiiç, biraz hızlı vurmuşum sanırım," dedim kafamı göstererek. "Hadi atla." O bindikten sonra hemen yanağımı sildim ve ön taraftaki yolcu koltuğuna yerleştim. Gülümsedim. "İyi rol yapmalıyız."

"Aynen. Ama benim bir şüphem yok. Senin sayende atlatırız bugünü." Alnımı kırıştırdım. Nasıl? Sonra aklıma o gün geldi. Arabanın içinde... Sevgili oluşumuz... Tanrım... Hemen kafamı çevirdim ve dışarı bakmaya başladım. Sanırım yanaklarım alev topu olmaya başlamıştı. Ahh... Tanrım... Rezillik.

Kısa bir araba yolculuğundan sonra park yerine geldik. İndik ve sinema salonuna girdik. Akşam karanlığı çökmüştü. Cebimden titreyen telefonumu çıkardım. Ekrana baktım. "Babam." Son bir nefes verdim ve kulağıma götürdüm. Şu sıralar babama yabancı gibiydim. Çünkü sakladığı bir şeyler vardı ve benden saklıyordu. En önemlisi de buydu. Benden saklıyordu.

"Efendim baba?"
"Mesajını aldım. İyi misin diye sormak istedim."
"İyi olmamamı gerektiren bir durum yok. İyiyim yani. Merak etme." Kafa sallayışını görür gibiydim. O da benim gibi çok konuşmayı sevmezdi. Nefes verişi kulağımı doldurdu. "Her neyse, çıkınca bana mesaj at. Kendine iyi bak."
"Tamam," dedim tereddüt ederek. Sonra da telefon kapandı. Dustin'e döndüm. Telefonla konuşuyordu o da. Sanırım ben meşgul olduğum için Mandy Dustin'i aramıştı. Telefon konuşması bittikten sonra yanıma geldi. "Tahmin et."
"Aşk filmi." Kafasını salladı. Yürümeye başladık. "E bu Mandy," dedim tatmin bir konuşmayla. Gülümsedi. Gülümsedim. Ama hala içimde bir yerlerde buruk bir şeyler vardı.

Kısa bir süre sonra gireceğimiz salonun kapısında buluştuk. Mandy anında boynuma atıldı. "Nasılsın birtanem?" "İyiyim Mandy. Senden n'aber?" Otuz iki diş gülümsedi ve Adriana belinden sarıldı. "Muhteşem," dedikten sonra dudaklarını birleştirdiler. "Iğğ," dedim fısıldayarak. Dustin'e döndüm. Anında yüzüm kızardı. Aklıma o gün, o günkü dudakları geldi. Aynı deneyimi bir daha yaşamak isterdim. Dustin dibimde bitti. Kulağıma yakınlaştı. "Gülümse. Biz de sevgiliyiz unutma." "Ne yani seni öpmemi mi istiyorsun?" dedim dalga geçerek. Yutkundu. "Yoo, daha samimi olsak yeter." Boğazımı temizleyerek Mandy'lere döndüm. Ateşli öpüşmelerinden vazgeçtiler ve bize döndüler. Mandy'nin yüzü kızarmıştı. Her zamanki gibi. Ortalıkta öpüşmekten utanmazdı. Fakat her zamanki gibi içindeki sıcaklık sayesinde kızarırdı.

Gülümsedim. O sırada arkamda belimde bir el hissettim. Kafamı kaldırdım. Dustin gülümsüyordu. Hem de gözlerimin içine bakarak. Ben bir an öyle kaldım ama sonra toparladım ve gülümsedim. Sonunda salona girdik. Yerlerimizi bulduk ve oturduk. Resmen sevgili koltuklarında oturuyorduk. Et eteydik yani. Dustin'in kolu hemen koluma yapışıktı. Yutkundum.

Gözlerine bakmaya çekiniyordum resmen. Ben gerçekten ona aşık mıydım? Tamam, hoşlanıyordum fakat bunu hiç beklemiyordum. Bu kadar fazla, yoğun duyguyu. Bu... Aşk mıydı?

Sıcaktan yerimde duramıyordum. Dimdik oturuyordum. Mandy hemen benim yanımdaki koltuktaydı. Tabi, onlarda sevgili koltuklarındaydılar. Onlar sarmaş dolaştılar. Tanrım... Şu iğrenç yaratığın kokusunu sadece ben mi alıyordum? Mandy bize döndü. "Siz sevgilisiniz bu hal ne? Sarılsanıza." Adrian'a döndü. "Muna hep böyledir. Soğukkanlıdır. Bildiğim kadarıyla Dustin de öyle. Ee öyle olunca." Mandy'e dirseğimi geçirdim. İnledi. Sonra tekrar birbirlerini öpmeye başladılar. Acaba onu dişliyor muydu? Dişlese bağırırdı herhalde. Dustin'e döndüm. Gülümsedi. Kolunu omzuma attı. Tanrı aşkına! Biz asker arkadaşı mıydık? Kaşlarımı çattım. Ama pot kırmadım. Kafamı yavaşça göğsüne yasladım. Kalbi hızlı atıyordu. Sanırım. Yoo, hayır. Yavaşmış.

Yarım saat sonra ayaklandı. Sanırım hep aynı pozisyondan bir taraflarına ağrı girmişti. "Ben tuvalete gidip geliyorum," dedi fısıldayarak. Kafamı salladım ve geri yaslandım. Sonra gitti. Filmi izlemeye devam ettim Aşk filmlerinden nefret ederdim! Bana aksiyon, macera! Hayatımdan eksik olmayan şeyler! Resmen yine de o tür filmleri seviyordum. Filmde kadın adamdan kaçıyordu. Nedeni ise onu sevmesiydi. Ne kadar saçma! Seven insan kaçar mı? En azından insan... Yanımda bir siluet belirince Dustin olduğunu düşündüm. O kadar filmi eleştirmeye dalmış olmalıydım. "Geldin mi?" "Geldim hayatım." Yanma oturdu. Bu ses... Kaşlarımı çatarak sağıma döndüm. "Senin ne işin var burada." Gülümsedi. "Buradan geçiyordum. Bir merhaba diyeyim dedim. Kötü mü etmişim?" Ofladım.

"Berbat etmişsin." Birbirimize fazlasıyla yakındık. Kulağına fısıldadım. "Her şeyi mahvetmeden git buradan." Alaycı bir şekilde kaşlarını çattı. "Hadi ama küçük Naira. Sadece merhaba diyecektim." "Eğer gitmezsen sevgilim seni fena benzetir de," dedim tek kaşımı kaldırarak. Kaşlarını çattı. Havalı ve rahat tarzı bir anda kayboldu. Kasıldı. "Çok korktum." Anında ayaklandı ve kolumdan tuttu. Beni de peşinden sürüklemeye başladı. "Sky! Ne yapıyorsun? Kolum!" diyerek inledim. Hiç cevap vermeden çekiştirmeye devam etti. Mandy'e döndüm. Ayağı kalkmış bize bakıyordu. "Neler oluyor?" Elimle telefon işareti yaptım. "Ben seni ararım." Kafasını salladı. En son gördüğüm görüntü Adrian'ın sırıtmasıydı. Yüzüne yumruğumu geçirmek istiyordum.

Ya Mandy'e bir şey yaparsa sorusu yine kafamda bir oraya bir buraya dolaşmaya başladı. Soğuk ve hafif yağmurlu sokağa çıktığımızda hızla kolumu çektim. "Ne yaptığını sanıyorsun?" Kaşlarını çatarak bana döndü. "Seni kaçırıyorum." Kaşlarımı daha fazla çattım. "Ben hiçbir yere gitmiyorum," diyerek kollarımı önümde birleştirdim.

Güldü. Yüzünü ovdu. Sanırım bu bir sinir ovmasıydı. O nasıl bir şeyse?

Sonra hızla bana döndü. Kolumdan tuttu ve kendine çekti. "Ah!" Duvar misali göğsüne çarptım. Hayvan gibiydi öküz. Hemen kollarıyla belimi sardı. Saniyeler sonra gökyüzündeydik. Tanrım... Hiçbir korkusu yoktu. Sokak ortasında kanatlarını açmıştı! "Hey!!" Çırpınmaya başladım. Daha sıkı sarıldı. "Çırpınma ikimizi de düşüreceksin!" Sabır! Sabır!

Kısa bir süre sonra beni önceden götürdüğü tepeye geldik. Ayaklarım yere dediği gibi ondan uzaklaştım. Hatta ittim onu. Kaşlarımı çattım. "Gelmeyeceğimi söylemiştim." "Umurumda değil." Ayağımla tepindim. "Ahh! Beni sinir ediyorsun!" Gülmeye başladı. "İstediğim şeye erişiyorum yani." Dağılan saçlarımı düzelttim. Ellerimle yavaşça alkışlamaya başladım. "Tebrikler." Gayet sakindim daha deminki halimin tersine.

"Tebrik ederim Skylar." Gözlerini devirdi. "Ne yani her kızdığında bunu mu kullanacaksın?"

"Bu dediğin şey senin ismin Skylar," dedim dalga geçerek. "Benden ne istiyorsun?" Ellerini havaya salladı. "Hiçbir şey. Sadece eğlenmek." "Ben senin oyuncağın değilim." Ellerimi belime koydum. "Her neyse." Tepenin ucuna oturdu her zamanki yerimize. Arkama baktım. Buradan gidebilirdim. Ama o dağda beni ayılar ya da kurtlar yiyebilirdi. Keşke kanatlarım olsaydı. Sonra aklıma kolyem geldi. Sky ne kadar gıcık olsa da ona sormam gereken bazı şeyler vardı hala. Sakinleşmeye çalışarak yanına oturdum. Ellerimi birbirine sürttüm. "Sana sormak istediğim bir şeyler var ama önce." Telefonumu cebimden çıkardım Dustin ve Mandy'e mesaj attım ve geri yerine koydum.

Kolyemi tuttum. Sky bana bakıyordu. Gözleri kolyeme kaydı. "Onunla tanışmak istiyorum."

Continue Reading

You'll Also Like

144K 14.9K 54
"Coldor ırkı, beyin güçlerini kullanarak karşısındakinin algısını kısa veya uzun süreliğine değiştirebilir Maya. İstediğimiz canlıya -tabi normal sev...
304K 26.4K 47
Astsubay Kıdemli Başcavuş Tuğra Duman, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin seçkin bir birimi olan Pençe timinin yardımcı komutanıdır. Görev, sınır ötesindeki...
196K 13.3K 22
Tüm diyar, doğudaki savaş yüzünden kaosa sürüklenmiştir. İmparatorluğu ayakta tutmanın ve Wisteria'yı kurtarmanın tek yolu ise Saige Nerth ve Zaiden...
10K 6.4K 65
Şu kısacık ömürde, bir ölümzlük sevdasının adıdır Karanfil