Ölümcül Saplantı (+18)

By KIZILWings

316K 6.6K 2.5K

Günahlar ateşe dönüştü diye aşk özgürlükten vazgeçer miydi? O halde hangi bedende olduğunun ne önemi vardı... More

UYANIŞ/kökenin Dönüşü - 1
İçerik (ÖNEMLİ)
Karşılaşma Bölüm 1
Merak Bölüm 2
Ruhsuz Bölüm 3
Gösteriş Bölüm 4
EREN
oyun Bölüm 5
saklı kalan Bölüm 6
shakespeare Bölüm 7
TİMUÇİN
karmaşa Bölüm 8
tehlikeli çağrış Bölüm 9
AYAZ
Tutku tohumu Bölüm 10
Günah Tohumu Bölüm 11
ARSIZ Bölüm 12
ALPER
DönüşüM Bölüm 13
Arzu Bölüm 14
KAAN
Düş Bölüm 15
"Yasak Anılar" Bölüm 16
Şeytan ve Ayrıntı Bölüm 17
Öfke Bölüm 18
Saklı Hisler Bölüm 19
Büyülenmiş Bölüm 20
Bekleyiş Bölüm 21
Tehlikeli sezgiler Bölüm 22
Heves ve İhtiras Bölüm 23
Sarıl Bana Bölüm 24
Kader Çıkmazı Bölüm 25
Geçmişin İzleri Bölüm 26
FeveraN Bölüm 28
Değişim Bölüm 29
Oyna benimle Bölüm 30
Ateşler içinde Bölüm 31
Çelişki Bölüm 32
Aşk kalır Bölüm 33
Korku Bölüm 34
Trajedi Bölüm 35
Kayıp Bölüm 36
Gitme Bölüm 37
Kaçış Bölüm 38
Arayış Bölüm 39
Aşk-ı Hüsran Bölüm 40
Serzeniş ve aşk Bölüm 41
Saplantı Bölüm 42
Günahkar Bölüm 43
Esaretin Sonu Bölüm 44
Sözler Bölüm 45
Çırpınış Bölüm 46
Rüyalar ve Gerçekler Bölüm 47
İkinci Hal Bölüm 48
Susma Bölüm 49
Kalbin sesi Bölüm 50
Rüya Bölüm 51
Zaman Bölüm 52
Galibi sen Bölüm 53
DUYURU...:P
KARANLIK SEVGİLİ(Tanıtım)
"SOLUKSUZ"
Çıkarsız Bölüm 65
imza günü
davetsiz Bölüm 66
Hisler ve Gerçekler Bölüm 67
Yeni kız Bölüm 68
Gerçeğin yüzü Bölüm 69
Yüzleşme Bölüm 70
Yeni Dünya Düzeni
Final Bölüm 71

Sevgisiz Bölüm 27

2.9K 101 33
By KIZILWings

Biraz gecikti ama yeni bölümle daha karşınızdayım ...:D bu arada medyadakiler Kaan ve Alper.. Lafı uzatmadan Sizi temptation müziği ve bölümle  baş başa bırakıyorum efenim..:)  keyifli okumalar

Gün doğumu gecenin anılarını bir bir yutarken günün ilk ışıklarıyla açtı gözlerini Eren. Bütün gece bu halde mi oturmuştu? Yavaş adımlarla yataktan destek alıp kalkarken dengesini kaybetti ve biranda yatağa düştü.

"Lanet olsun." Diye mırıldanırken sıkıca gözlerini yumdu ve bir ara öylece kaldı. Yavaşça nefes alıp verirken kendine gelmeye çalıştı.

***********


Pencereden içeriyi aydınlatan ışıklar gibi, günahlarını bir bir yüzüne vurduğunda Eren, içindeki fırtınanın seline yeniden kapılmıştı Ayaz. Sabaha kadar ne uyuyabilmiş nede kendine huzur vermişti. Bu böyle nereye kadar devam ederdi? İki elini masaya dayarken aynada kendini izledi. Haklıydı Eren, aşağlık herifin tekiydi kendisi. Ne dese haklıydı. Çünkü sevgili, kendi yüzünü onun gözleriyle göremiyordu. Mühürlemişti Eren hem kalbini, hem gözlerini. İçinde ruh olmayan boş bir bedene hayrandı Ayaz. Tıpkı kendisi gibi.

Onunda ruhu çürümüştü. Kendi gibi Eren'i de çürütmüştü. Ama kolay mıydı? Kolay mı sanıyorlardı başlamanın yükü? Henüz çocukken omuzlarına yükledikleri bu ağır sorumluluğu kaldırmak kolay mıydı? Gülme Ayaz, tetikte ol Ayaz, kimseye yaklaşma Ayaz, bunu yapma, şuraya gitme. Sen veliahtsın. Öyle davran. Öyle davran he. Öyle davran. Elbette. Umurunda değildi. Ama yine olsa yine göğüslerdi. Yalnızca sevdiği kişinin kendisi için o içten tebessümünü bir kez daha görebilseydi. Bunca kan, göz yaşı içinde tutunduğu tek şeydi ona olan sevgisi. Ama o da lanetliydi işte. Öylesine yasak.

Fakat kendi suçu muydu her şey? O mu istemişti böyle olmasını? Öyle yetiştirilmişti işte. Sert, katı, merhametsiz. Tıpkı bir canavar gibi. Şimdi tutup ta kendisinden melek olmasını mı bekliyorlardı yani? Doğru. Eğer bu unvan verilecek olsaydı, kendisi bir ölüm Meleği olurdu.

Bir kez daha baktı aynada kendisine. Bir kez daha nefret etti kendisinden. Ne yapmalıydı o vakit. Yemin etmişti Eren'i bırakmamak için. Ne yapmalıydı o vakit? Böyle mutlu olur muydu sevgili? O gece hayatında ilk kez Eren, böylesine kan kusmuştu yüzüne. Bu kadar acı içerisinde miydi yani? Nefret ettiğini söylerdi ama böyle haykırmazdı hiç.

Lakin bu karanlık dünyayı bırakamazdı Ayaz. Burası için seçilmiş, daha doğmadan evvel yazgısına karar verilmişti. Ama Eren, o ne olacaktı? Serbest mi bırakmalıydı? Dışarıda tehlikenin kucağında yaralanabilirdi. Şimdiye dek aldığı yaraların fazlasıyla karşılaşabilirdi. Timuçin den de bir darbe yiyebilirdi. Kaldırabilir miydi o vakit? Mutlu olsa bile buna nasıl dayanırdı Ayaz?

Sabaha kadar bu tehlikeli düşünceler arasında adeta bir şizofren hastasına döndüğünü fark etti. Belinden çıkartıp yere koyduğu silahına oturmuş dik dik bakıyordu. Yaralansa da Eren, nihayetinde kendisine koşmaz mıydı? Kötü anıları olsa da onun yaralarını hep kendi sarmıştı. Her daim yanına gelmişti. Bir kez daha gelir miydi Eren? İki ateş arasında kalmış bir sevgili. 

  Yazık.

Başını kaldırıp saate baktı. Gitme vakti gelmişti nihayet. Ayağa kalktı ve odadan çıkacağı sırada kapının önünde gördü onu. Biranda irkilip ona baktı.

"Ne işin var burada?"

Yüzüne bakmıyordu Eren ama kaşları da çatık değildi. Başını sağa çevirmiş onu bekliyordu.

"Gitmek için seni bekliyordum."

"Kendin de gide bilirdin."

"Bu benim için bir lüks olurdu." Sustu. Derin bir nefes alıp Ayaz'ın yüzüne baktı. "Param yok. Acıktım."

Biran için Ayaz da yüzüne baktı ve gözlerini kıstı.

"Oda servisi bugünler için var."

"Aklıma gelmedi." Diyerek kollarını birbiri içine atıp, tek kaşını kaldırarak beklemeye başladı Eren.

Başını aşağı yukarı sallayıp, gözlerini kaçırarak kapıyı örterken yüzünü şapkasının altına gizledi Ayaz. Eren bakışlarını ondan hiç kaçırmadan sordu.

"Üstünü neden çıkarmadın?"

"Üstüne vazife mi?" Diye şapkasının altından sordu.

"Hasta olursan vazifeye gerek kalmaz." Derken gözlerini kısıp devirdi  ve başını çevirip gidecekken kolundan tuttu Ayaz. İkisi de bekledi. Ama ikisi de birbirine bakmadı.

"Kes şunu."

Dedi fısıldayarak ama konuşmadı Eren. Yavaşça başını çevirip Ayaz'a baktı. O hala kendisine bakmıyordu. Bir adım geri attı ve elini kaldırıp kaldırmamak için dirense de dayanamayıp elini onun göğsüne koydu.

"Buz kesmişsin."

Hızla nefes alıp verirken Ayaz, gözlerine bir keskinlik yerleştirdi. Gelmişti işte beklediği Eren, dün geceden yüzünde eser yoktu. Peki hangisiydi gerçek Eren? Bir anda kolunu kendine çekip onu yüzüne yaklaştırdı Ayaz.

"O halde ısıt beni." Dedi. Eren gözlerini kısarken ona doğru bir adım attı.

"Acıktım." Derken yüzünde hiçbir ifade yoktu. Bu çocuk resmen Ayaz'ı parmağında oynatıyordu. Gözlerini kaçırıp bezgin bir ifadeyle bir adım geri attığında Eren'in yüzünde hiçbir anlam görünmedi. Önüne geçip sert bakışlarla ve uzun adımlarla yürümeye başladığında Eren'i de kolundan çekmeye başladı.

Yarım saat içinde yemek yemişlerdi ama Ayaz, yalnızca onu izlemişti. Ne yapması gerekiyordu? Ona git dese, artık seni görmek istemiyorum. Yada beni görmek zorunda değilsin. Ne yapardı? Sevinçten çılgına döneceğine emindi. Derin bir nefes alırken Ayaz, kırmızı ışık yandı. Arabayı durdurduğunda esen rüzgar saçlarını arkaya savurdu.

"Bugün sessizsin." Dedi Eren sessizliği bozarken bir elini başının altına, dirseğini de camın kenarına yasladı.

"Öyle miyim?"

Gözlerini yavaşça kırparak başını Ayaz'a çevirdi. Yaklaşık bir dakika kadar onu izledi ama o dönüp kendisine bakmadı.

"S,seni... Seni ısıtmamı ister misin?" Diye sorduğunda Eren, gaza bastı Ayaz.

"Hayır." Şimdi, sesi de tıpkı adı gibi keskin ve soğuk çıkmıştı. Bakışları donuktu ve aynı adı gibi dondurucuydu. Derin bir nefes alırken dudaklarını ısırıp başını çevirdi Eren. Kaşlarını çatmıştı.

Kendisine tavır mı yapıyordu? İyi öyle olsundu. Onu düşüneceğini sanıyorsa yanılıyordu. Onu düşünmeyi bile düşünmek istemiyordu. Ne sanıyordu ki kendini, hint kumaşı mı? Lanet olası buz adam, seni düşünmekten başka yapacak daha iyi işlerim var. Onun kendisine bakmayan buz mavisi keskin gözlerine bir kez daha baktı Eren. Ve bir kez daha kaşlarını çatıp önüne döndü.

********

Bugün nasıl bakacaktı Eren'in yüzüne Alper? İşleri yoluna koymalıydı ama hiç bir şey olmamış gibi de davranamazdı. Iııhhh Lanet olsun. Düşünmekten kafayı yiyecekti. Hep o Kaan denen aptal serseri yüzünden olmuştu. Sürekli kendisine gaz vermiş, tehtit etmiş o da sonunda kafayı yemişti işte. Tüm dengelerini alt üst etmişti lanet olası. Ama duygularının gerçek olduğuna emindi. Yoksa neden öyle saçma bir harekette bulunacaktı ki.

Durdu, bekledi ve saçlarını yoldu Alper. "Ihhh Kafayı yiycem." Öpmüştü ya, bir erkeği öpmüştü. Önce o aptal serseri kendisini öpmüş, sonrada kendi gidip en iyi arkadaşını öpmüştü. Ne oluyordu lan kendisine böyle? Belki de hormonları tavan yapmıştı. Belki de her şeyi o kaan denen herif başlatmıştı. Elbette, ta bi ya. Belkide her şey onun tezgahıydı. Kafasını arabanın kapısına sıkıştırıp onu bir kayalıktan aşağı itmek istiyordu. Öyle kafayı yemişti sonunda.

"Alp, amma mıymıntı oldun heee, Tarık abi bekliyor insene aşağı."

Ablasının o muhteşem ötesi bed sesini de duyduğuna göre, günün geri kalanını aklı başında ve öfke krizlerine girmeden geçirme umudu da onunla beraber suya düştü.

"Öff, git bekle arabada geliyorum ya."

Gün tekrar başlıyordu işte, tek isteği her şeyin bir gün öncesine dönmesiydi. Olaylar böyle ilerlerse kendi  geleceği tehlikede demekti.  O heriften kurtulmanın bir yolunu bulmalıydı hemde en acilinden...

Araba durduğunda derin bir iç çekti Alper. Hızla çantasını alıp kapıdan çıktı. İleriye baktığında görmüştü işte onu. Etrafını kızlar çevirmiş, birlikte konuşarak gülüşüyorlardı. Neye güldüklerini anlamamıştı Alper ama kaşlarını çatıp hızla yanından geçti.

Eğer kendisini görmediyse bugün kurban kesecekti. Bir iki adım sonra arkasına baktı. Evet. Nihayet kimse yoktu. Sınıfına girdiğinde her şey tamam olacaktı. Akşam ders bitimine kadar koltuğuna yapışmayı planlıyordu. Gülümseyerek sınıftan içeri geçecekken:

"Günaydın sarışın." Dedi biri. Suratında ki gülümsemeyle dondu kaldı Alper.

"Ne var arkadaş gene. Ne var? Belki ben günümün aydınlık olmasını istemiyorum. Belki günümün karanlık olmasını istiyorum. Ben sana diyor muyum günaydın diye?"

"Hop, hop sakin ol sarışın iyi ki nasılsın diye sormadım." Diyerek yanına geldiğinde Kaan, Alper bezgin bir surat ifadesiyle ona baktı.

"Yine neyin peşindesin?"

"Senin."

"Düş yakamdan be."

"Düşemem gurur yaptım. Ayrıca senle yaptığımız yarım bir sohbet vardı. Onuda tamamlamak istiyorum." Dediğinde gözlerini kısıp yavaşça sırıttı Kaan. Alper'in yüzü kızarırken, öldürücü bakışlarla adeta tısladı.

"Senle konuşacak hiç bir şeyim yok benim." Diyerek duraksadı. Tek kaşını kaldırırken kibirli gözlerini ona çevirdi.

"Ayrıca beni tehtit edeceğin hiçbir vasfa da sahip değilsin artık. Yani beni görmeni gerektirecek yada abuk subuk kelimelerinle veya ellerinle taciz edeceğin biri yok karşında. Bundan sonra karşıma çıkman demek, seni açık hedef haline getirir. Seni buna pişman ederim. Şimdi artık hayatımdan def olur musun?" Deyip sahte bir sırıtış sergileyecekken gözlerini kısıp kaşlarını çattı Kaan.

"Demek bana hakaret edebilecek kadar yüreklisin Sarışın. Ama belkide bunu görmek istersin?" Dediğinde durdu Alper. Lanet serseri neyi gösterecekti ki? Elbette blörf yapıyordu. Başını çevirip bezgin gözlerle ona baktığında elindeki fotoğrafı gördü Alper. Gözlerini kocaman açtı. Bir an kalbi tekledi. Lanet olsun bu nasıl mümkündü? "Bunu tanıdın mı sarışın?"

Hızla önüne geldiğinde Alper,  fotoğrafı yukarı kaldırdı Kaan. "Bu nasıl, bunu nasıl yaptın?"

Gülümsedi:

"Bunu bir bilboard yapıp bütün duvarlara asmayı düşünüyorum."

"Lanet olası ver onu bana." Diye zıplarken neredeyse gözleri dolmuştu Alper'in. Karşıdan Timuçin'in tayfası göründü ve yaklaşıyorlardı. "Ver şunu lanet herif. Yak onu."

"Ne haber Kaan? Neler oluyor? O elindeki de ne?" Dediğinde tek kaşını kaldırırken Timuçin. Yanına diğerleri de geldi. Alper adeta yalvarırcasına yüzüne bakıyordu. Biran için gülümsedi Kaan.

"Hiç,, önemli bir şey değil. Hem zaten, sınıfıma gidiyordum." Dedi fotoğrafı iç cebine koyarken. Alper'e göz kırptı ve: "Belkide yeniden bir görüşme ayarlamalıyız." Diyerek diğerlerine başıyla selam verip ellerini cebine koyarak yürümeye başladı. Timuçin ne olduğunu anlamadı ama Alper boş boş bakarken öfke ve korkudan titremeye başladı. Tek kaşını kaldırıp içeri girerken Timuçin, nefes almaya çalışıyordu Alper. Bu nasıl mümkündü? Bunu nasıl çekmişti?

Ne yapıp edip o fotoğrafı almalıydı. Yoksa her şey için çok geç olacaktı.

Lütfen beni Yorum ve Oylarınızdan mahrum etmeyin, beni özleyin anacım sizi seviyoreeeeeeee

Continue Reading

You'll Also Like

1M 61K 41
Ayağa kalkıp göz yaşlarımı sildim. Gözlerim son kez baktı ardından. Son kez seslendim adını. Bana öyle bir yara bırakmıştı ki, asla affetmeyecektim o...
757K 51.6K 33
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
567K 25.1K 16
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...
849K 55.5K 47
Çilek Alança Yıldırım mı yoksa Çilek Alança Saruhan mı demeliyiz? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek, ailesinin gerçek olmadığını ve küçük...