Kehanet; Melez Prenses (Tamam...

By mavi7654

301K 13.5K 1.4K

Alexandra ailesi tarafından bile önemsenmeyecek kadar önemsiz birisi olduğunu düşünüyordu. Oysa o, insanların... More

*Duyuru (17.03.2018)*
&1&
&2&
&3&
&5&
&6&
&7&
&8&
&9&
&10&
&11&
&12&
&13&
&14&
&15&
&16&
&17&
&18&
&19&
&20&
&21&
&22&
&23&
&24&
&25&
&26&
&27&
&28&
&29&
&30& 1\2
&30& 2\2

&4&

14K 707 80
By mavi7654

*Düzenlendi*

Alexandra Hathaway

Sabah gözüme vuran güneş ışıklarıyla uyandım. Telefonumu elime aldım ve saate baktım. Bir dakika yanlış görmüyorum değil mi? Sabahın altı buçuğunda kalkan benden başka insan var mıdır acaba bu dünyada? Gerçi ben bir insan değilim ama konumuz bu değil. Yatağımdan yorganı tepikleyerek kalktım. Banyoya gidip günlük ihtiyaçlarımı hallettim. Banyodan çıkıp dolabımın karşısına geçtim. Siyah bir tayt ve beyaz bir kazak giydim ayakkabı olarak buz mavisi spor ayakkabı giydim. Aşağıya indim. Koltukta oturanları gördüğümde kalktığım saatin onlar için bir hiç olduğunu fark ettim. Herkes uyanık. Bütün hepsi tek bir ağızdan 'Günaydın' dediler. Açıkçası koro halinde konuşmaları beni şaşırtmıştı ama umursamayarak,

"Size de günaydın" dedim. Kahvaltı masası kurulu olduğu için o tarafa yöneldim ve babama,

"Hadi kurt gibi açım" dedim ve masaya doğru gittim. Oturduğum sırada onlar da arkamdan geldiler. Annem mutfak kapısından kafasını uzattı ve

"Kim krep ister" dedi. Tyler o daha sözünü bitirmeden 'Ben isterim!' demişti. Ben ve Matt aynı anda istediğimizi söyledik sonra da aynı anda birbirimize gülümsedik. Herkes kahvaltısını bitirdikten sonra salona geçip oturduk. Luke söze girdi.

"Alex, biliyorsun ki sen normal bir insan değilsin. Bu güne kadar normal insanların gittiği okula gittin. Ama artık vampir, kurt ve cadı güçlerini öğrenmek için akademiye gitmen gerek. Akademide cadılar, kurtlar ve vampirler birlikte eğitim alırlar. Şimdi senden istediğimiz gidip eşyalarını toplaman. Bu gün akademiye gideceğiz akademinin tek kötü yanı yatılı olması." dedi. Ne yani şimdi akademiye mi gideceğim? Bunların hepsinin bana bu kadar ağır gelmesine rağmen evde kalacağımı düşünmüştüm. Şimdi de başıma yatılı bir okul çıkmıştı. Evden ayrılmak kesinlikle en sevmediğim şeydi. Yıllarca sevgi görmemiş olsam da bu ev benim yuva diyebileceğim tek yerdi. Ama şimdi ondan kopmak zorundayım. Derin bir nefes aldım ve zor da olsa,

" Peki gidelim o zaman" dedim. Yapacak başka bir şey yoktu. İyi tarafından bakmalıyım, zaten güçlerimi öğrenecektim ve bu bir okulda olursa benim için çok daha iyi olurdu. Odama çıktım. Yatağımın altından büyük bavulumu çıkardım. İçine dolabımda kıyafet olarak ne varsa doldurdum. Sonra kapağını kapattım. Aslında kapatamadım. Her şeyimi koyduğum için bavul çok fazla şişti ve kapanmıyor. Aklıma gelen fikirle bavulun üzerine oturdum ve biraz da zıplayarak onu kapatmaya çalıştım. En sonunda yapamayacağımı anlayıp bavulun üstünde debelenmeyi bıraktım.Üzerinden indim ve açık olan bavula karşı sinirle mırıldandım.

"Ne olur yani insan gibi kapansan?" Sonra benim bir saattir kapatmaya uğraştığım bavul kendiliğinden ve kolayca kapandı. Cidden bu kadar kolay mıydı yani? Ne diye uğraştım o zaman o kadar? Sanırım fark etmeden güçlerimi kullandım. Demek işlerimi yapmak için güçlerimi kullanabiliyorum. Tamam bende kullanırım o zaman, açıkçası işime gelir.

"Bavul yatağın altından çık, ayakkabı dolabı açıl, bavul açıl, ayakkabılar bavula yerleş, bavul kapan." Diyerek bütün isteklerimi sıraladım. Her söylediğim olmuştu. Bu yeni güçleri kesinlikle çok sevmeye başlamıştım.

"Güçlerini öğrenmeye başlamışsın." arkamdan gelen tanıdık sesle irkildim. Arkamı dönüp baktığım zaman bu sesin sahibinin Matt olduğunu gördüm. Ona gülümsedim ve

"Böylesi daha kolay ve çabuk." dedim. O da bana gülümsedi ve başını onaylar anlamda salladı. Sonra konuşmaya başladı

"Hadi gitme vakti " dedi.

"Tamam. Kapının önünden çekilir misin?" dedim çekildi ama bana anlamamış gözlerle bakıyordu.

"Bavullar aşağı" dedim. Matt onu neden kenara çektiğimi anlamıştı. Birlikte merdivenden indik. Herkes aşağıda bizi bekliyordu. Ryan konuşmaya başladı.

"Bunu nasıl yaptın. Kimse büyülü sözler olmadan eşyaları hareket ettiremez ama bu senin bir sözüne bakıyor. Çok fazla güçlüsün. Böyle biri arkadaşımız olduğu için çok şanslıyız" dedi. Ona gülümsedim. Hep birlikte arabaya bindik. Matt beni şaşırtarak kapımı açtı. Ona teşekkür edip arabaya bindim yaklaşık iki saatin sonunda şehrin daha önce hiç görmediğim bir sokağına girdik.

"Nasıl burayı daha önceden görmem. Burası çok güzel" dedim. Ryan,

"İnsanlar bu sokağın içine giremezler. Üvey ailen insan olduğu için girememişsindir." dedi. Başımı anladığımı gösteren bir şekilde salladım. sokakta çok güzel ve çeşitli mağazalar vardı. Hatta bir asa mağazası bile görmüştüm derken Luke arabayı durdurdu. Arkaya döndü ve bana

"Her cadının bir asası olmalıdır. İhtiyacı olmasa bile" dedi. İhtiyacı olmasa bile derken beni kastetmişti. Asaya sahip olmadan güçlü büyüleri yapabiliyordum. Arabadan indik ve asa dükkanına girdik. Etrafta kimseyi göremeyince Jacop,

" Kimse var mı?" diye sordu biraz bağırarak . Tam kimsenin olmadığını düşünecektim ki önümüzde dumanlarla birlikte bir teyze belirdi. Bize baktı ve

"Asa mı alacaksınız hanginiz için?" diye sordu. Matt beni göstererek

" Prenses için" dedi. Kadın bana baktı ve gözleri büyüdü. Şaşırmış olsa gerek bir süre hiçbir şey yapmadan durdu. Sonra eğilip,

" Özür dilerim. Siz olduğunu bilmiyordum. Bağışlayın majesteleri" dedi. Ben şaşırmıştım. Bu ortama alışmam uzun sürecekti ama bana bu şekilde davranmasına gerek yoktu.

"Önemli değil. Böyle davranmanıza gerek yok. Lütfen bana da diğerlerine davrandığınız gibi davranın" dedim. Kadın eğilmeyi bıraktı ve asa dolu raflardan birinden bir asa alıp yanıma geldi. Asayı bana uzattı. Elime aldığım sırada asadan yayılan güçlü bir enerji hissettim. Garip bir histi. Güçlü hissettirmişti ve bir de sanki sadece benimmiş gibi. Aklımda birkaç kelime belirdi.

"Seni seçtim Prenses" Odada esen hafif rüzgarın etkisiyle raflardaki bazı asa kutuları düşmüştü. Rüzgar durduğunda önce dağılan saçlarımı düzelttim. Kadına baktığımda asaları topluyordu. Sanırım bunu büyüyle düzeltebilirim. Kadına bakıp

"Lütfen bırakın ben hallederim" dedim. Asa kutularını bıraktı tam itiraz edecekken asayı kaldırıp kutulara doğrulttum ve

"Raflarınıza kalkın" dedim benim emrimle kadın çok şaşırdı ama bir şey demedi. Bütün asalar raflarına yerleştiklerinde kadına iyi günler dileyip oradan çıktık ve yeni okuluma kayıt yaptırmak için yola koyulduk. Araba durduğunda kafamı kaldırıp yeni okuluma baktım. Çok güzel bir yerdi ve bir saraya benziyordu. İçeri girdiğimizde büyük bir ses geldi o tarafa doğru yürüdüm. Arkamdan çocukla benimle birlikte geliyorlardı. Gürültünün sebebini anlamam uzun sürmedi. Bir kız yere düşmüştü ve diğeri ona su büyüsü yapmak üzereydi. Neden bilmiyorum ama içim yerdeki kıza yardım etme isteği ile doldu. Aklımda bir büyülü söz belirdi. Asamı çıkardım ve Kızın asasından çıkan suya tuttum ve 'Coldia' dedim. O anda kızın asasındaki su benim asamdan çıkan dondurucu soğuğun etkisiyle dondu. Ben gülümserken tüm okul bana bakıyordu. Yerdeki kız kalktı ve üstünü silkeledi. O sırada su büyüsü yapan kız bana doğru sinirle yürüyordu. Gelirken ağzından çıkan,

"Seni öldüreceğim" sözünü duydum. Gülümsemem yüzümü daha fazla kapladı. Onun bana gelirken bu sözleri söylediğini duyan Jacop ve Matt benim önüme geçtiler. Bu sırada kız gelip tam önümüzde durmuştu. Bakalım derdi neymiş bunun. Ellerimi Jacop ve Matt'in elinin üstüne koydum ve

" Çekilin bakalım derdi neymiş" dedim. Kafamı kıza çevirdim. Onların önüme geçmesinden önemli birisi olduğumu anlayıp korkmuştu ama belli etmemeye çalışıyordu.

" Bir sorun mu var?" dedim. Bana baktı ve sinirle konuşmaya başladı.

"Sen kime bulaştığının farkında mısın? Benim büyüme 'Coldia' büyüsü yapmanın bedelini ödeyeceksin" dedi tek nefeste. O bunu söyleyince çocuklar ve ben kıkırdamaya başladık. Bana kızan kişiye gülmek her zaman favori silahım olmuştu. Tam da beklediğim gibi bu onu daha fazla sinirlendirmişti.

"Sen kendini ne sanıyorsun ki? Hiçbir şey sana birisine bu şekilde davranma hakkını vermez. Sana yapabileceklerimi tahmin bile edemezsin. Bana bulaşmamaya dikkat et aksi taktirde başına büyük bela alırsın. Bir daha seni buradaki insanlarla özellikle..." dedim ve elimi az önce yere düşen kıza çevirdim ve devam ettim "...bu kızla kavga ederken görmeyeyim. Yoksa seni temin ederim sonun kötü olur" dedim. Ben tam konuşmamı bitirdiğim sırada akademinin müdürü olduğunu sandığım adam aramıza girdi. Bana döndü ve

" Bir sorun mu var efendim?" diye sordu. Herkes -çocuklar hariç- şaşırmıştı. Müdüre döndüm kısa bir süre yüzüne baktım sonra gözlerimi kıza çevirdim.

"Biz hallettik..."dedim, kıza dönerek devam ettim. "Öyle değil mi?" Kafasını olumlu anlamda salladı. Onları orada bırakıp müdürün odasına gittik. Bana her vampirin bir ya da daha fazla elementi olduğunu ve benimkini öğrenmemiz gerektiğini söyledi. Beni bir odaya götürdü. Odanın ortasında bir yuvarlak vardı. Yuvarlağın etrafında ise dört elementi simgeleyen nesneler. Müdür beni yuvarlağın ortasına götürdü ve beklemem gerektiğini söyledi. Şu an yuvarlağın ortasında duruyorum. Bir anda toprağı simgeleyen nesne bana doğru geldi ve içime girdi. Evet, göğüs kafesime yöneldi ve içime girdi o anda çok güçlendiğimi hissettim. Birkaç saniye sonra sırasıyla su, ateş ve hava elementleriyle aynı olayın tekrarını yaşadım. İşte olan o an oldu. Bir anda daha önce görmediğim bir element belirdi ve diğerlerinin yaptığı gibi o da göğüs kafesimin içine girdi. Bu diğerlerinden daha çok güçlenmemi sağlamıştı.

Çocuklar kapıda beni izliyorlardı. Hepsi şaşırmış görünüyordu. Yanlarına gittim. Bana sonradan beliren elementin ruh elementi olduğunu ve son 1000 yıldır sadece bana kendini gösterdiğini söylediler. Beni şaşırtmıştı ama onca yaşadığım şeyden sonra bunlar bir noktada normal geliyordu. Ders programı gibi gerekli olan şeyleri aldıktan sonra müdürün odasından çıktık. Ama hiç birimiz karşımızda o düşen kızı görmeyi beklemiyorduk. Kız bize doğru geldi. Konuşmaya başladı.

"Çok teşekkür ederim efendim. Size bir hayat borçluyum. Benim adım Ashley Pierce."dedikten sonra elini bize uzattı. Ben elini sıktım ve konuşmaya başladım.

"Yaptığım önemli bir şey değildi sadece birilerinin dersini alması gerekti ben de ona dersini verdim. Benim adım Alexandra Cassandra Hathaway –Kral ve Kraliçe'nin soy adı- bunlar Jacop, Matt, Luke, Ryan ve Tyler.Bana kısaca Alex ya da Cass diyebilirsin" dedim.

" Tanıştığımıza çok sevindim, bana Ash diyebilirsin. Seni odana götürmemi ister misin? Kağıdın nerede?" diye sordu. Çocuklar geçen sene mezun oldukları için benimle birlikte okuyamayacaklardı. Kağıdımı Ash'e verdim ve birlikte odaların olduğu tarafa doğru yol aldık. Kapının önüne geldiğimizde durdu. Odamız aynıymış ve bu odada bizden başka kalan yok. Sanırım buranın en iyi yanı bu ve bir de Ash. Çocuklar bize iyi geceler dilediler ve haftada 4 kez geleceklerini söyleyip gittiler. Onlar gittikten sonra Ash uyudu bende kıyafetlerimi bana ait olan dolaba yerleştirip onun gibi uyudum.

Continue Reading

You'll Also Like

3.7K 537 15
"Ağlamak istersen yanıma gel, mezarımı sulamayı da unutma."
12.8K 526 18
Ben hep seven taraf olmuştum ... ve hep kaybeden aslında güzelliğin bir yardımı yok sevdiğin seni sevmedikten sonra...
50.4K 8.4K 27
Akademi #1 Element #1 Doğaüstü #1 Sihir #1 Cadı #1 Her şeyden habersiz, sıkıcı hayatında tek eğlencesi Eylem Melanie'yi sinirlendirmek olan Diane; ço...
337 137 9
Hayatın nasırlı ellerinde tuttuğu kalemin mürekkebi bir kadının parçalanmış kalbinden akan kandı. O kadın gözyaşları içinde her satırı acı kokan hikâ...