Melez Vampir (Teen Wolf fanfi...

Par SuperWhoLock-2563

212K 10.6K 960

Parmağını şıklattığı anda istediği her şeye sahip olabilicek bir kız liseye gitmeye karar verirse ne olur. Al... Plus

Taşınma-1
İlk Gün-2
Açıklama-3
İŞ-4
Depresyon-5
Oda-6
Plan-7
Lacross-8
Yeni yıl-9
Kaza-10
Kabus-11
Geçmiş-12
İstanbul'u getirseydiniz amk...-13
Üç Taş-14
Karakter Tanıtımı
Yeni Bir Lacross Vakası-16
Yeni İş-17
Kesit- 17,5
Ama Ben Sensiz Yapamam Ki-18
Balo-19
Uyansana Artık!-21
Yüzleşme- 22

Vurulma-20

5.3K 267 31
Par SuperWhoLock-2563

Melez Vampir'de geçen ay:

Stiles, Ege ve Justin'in beni  davet ettiği ama hiçbirinin benimle giremediği, abimle girerek görünüşümüz sayesinde kral-kraliçe (prens-prenses) olduğumuz baloda sıkılmış ve havuz kenarına inmiştim. Stiles ve Ege de arkamdan gelmiş ve aralarında seçim yapmamı istemişlerdi. Ben seçim yapmayı reddedince Ege sinirlenerek ormana dalmış ve kurt haline dönüşerek gitmişti. Tabi gitmeden önce yapacağını yapmış, beni çekerken birden bırakınca havuza düşmüş ve Stiles'ı da benimle birlikte düşürmüştüm. Ege'yle bozuşmamızın üstüne onu görmek istemediğimden ıslak halimizle Stiles'ın evine gitmiştik. Olanların üstüne soğuk bir duş alıp -Stiles'ların evinde kıyafetim olmadığı için- Stiles'ın kıyafetlerini ödünç alıp film izledik. Film sonuna doğru uykum gelmeye başladığı için kafamı Stiles'ın omzuna yaslamış, filmin devamını izliyodum. Filmin, siyah üzerine beyaz, filimde katkısı geçen insanların yazdığı kısma gelmiştik. Film bittiği için kafamı kaldırcaktım ki Stiles'ın birkaç dakikadır bana bakmakta olduğunu farkettim. Ben de yüzümü ona döndüm,  aramızda santimler kala, tam beni öpmek üzereyken kapı çalmaya başladı. Ama öyle böyle değil. Tam o anda koku geldi, kan.

Kapının çalınma şeklinden Stiles da ürkmüş olmalı ki birden yerinden fırlayarak kapıya koştu. En son Ege  yanımızdan kurt şeklinde ayrıldığı için kapıda kanlar içinde yatan bir Ege hayal etmeyi durduramadım. Kapıya adım adım yaklaşıyor, Ege'nin dağılmış, kanlar içindeki yüzünü aklımdan çıkarmaya çalışıyordum. Kapıya yeterince yaklaştığımda bunun kurt-vampir kokusu olmadığını farkettim. Bu bildiğimiz B+ (be heraş pozitif) insan kanıydı. Sanırım kapıda kanlar içindeki kişi Şerif Stilinski'ydi. 

 Stiles'dan önce davranarak kapıyı açtım ve Şerif'in koluna girerek az önce Stiles'la kalktığımız koltuğa oturttum. Tahminimce orta boyutlarda, kalın, kısa bir kurşunla karnından vurulmuştu. Babasını bu halde görmenin şokunu yaşayan Stiles salonun ortasında dikiliyordu. Daha önce tıp fakültesini bitirmiş olduğumdan neler gerektiğini, neler yapılmalı her şeyi biliyordum. Hemen ayağa fırladım ve Stiles'ı biraz sarstım.

- Stiles, durumunu biliyorum ama kendine gelmelisin. Şimdi git içeri ve bana makas, steril ıslak bir bez ve bir kap içinde ılık su getir. Makasın uçlarını ateşe tut ki mikrobu kırılsın. Ben hemen geliyorum.

- Bir dakika onu burada sen mi ameliyat edeceksin?

- Çok kan kaybetti. Hastaneye kadar dayanamayabilir. Ben gelene kadar bilincini yerinde tutmaya çalış. Nasıl vurulduğunu öğren.

Dememle evden fırlayıp bizim eve gitmem bir oldu. Kapıdan giremezdim, abimler milyon soru sorar, beni  geciktirirlerdi. Penceremin altında durdum ve var gücümle zıpladım. Pencerenin kirişine tek elimle tutunurken diğeriyle de camı açtım. İçeri girer girmez odamın kapısını kapattım ve tıbbi malzemeleri tuttuğum dolaba yöneldim. 

Morfin, steril bir iğne, milkat, bisturi, kurşunu koymak için filmlerdeki metal kaplardan, gazlı bezler, serum iğnesi, şırınga, pantolon, eldiven(iki çift) ve iki torba B+ kan. Sanırım hepsi bu, tek bir sorunumuz var. Kan torbaları buz dolabında. 

Kapımı yavaşça açarak içeriyi dinledim. Balo tahminimce sabaha kadar sürerdi, abimler istese sabaha kadar kalırdı ama tahminimce saat dört gibi gelirlerdi. Hiç bir ses gelmiyordu aşağıdan. Boşu boşuna camdan girmişim eve.  Sessiz ortam psikolojisiyle sessiz adımlarla i

aşağı inip kanları da alıp evden çıktım. Malzemelerin hepsi büyük, ceset torbasının daha küçüğü gibi görünen bir çantadaydı. Paspasın altındaki gizli bölmeden yedek anahtarı alıp kapıyı kilitledim ve yine paspasın altına koydum. Şimdi bir elimde siyah ceset torbası, bir elimde evden giyinmek için aldığım pantolon vardı. Tam arkamı dönüp Stiles'ların evine yönelecekken birisi belime sarılıp beni duvarla arasına aldı. Kim olduğunu bilmem için suratına bakmama gerek yoktu. Bana bir zamanlar yabancı gelen ama artık her yerden zırt pırt çıkan Justin'di. İlk başta normal bir görünüm almak için -komşular görür diye- normal bir kız gücüyle itmeye çalıştım ama kımıldamadı. Bir anda dudaklarını benim dudaklarıma kapattı. Dudaklarını çekmeye hiç niyetli durmuyodu. Artık dayanamayıp vampir, kurtadam...  Allah ne verdiyse yüklendim, ittim ama nafile. Çocuk kımıldamıyor. Süper güç kullanıyorum ve kımıldamıyo, sonunda nefessiz kalınca bıraktı dudaklarımı.

-Dudaklarının tadı çok güzel.

-Naapıyosun? Acelem var sen gelmiş beni oyalıyosun. Hem niye öpüyosun? İçtin mi sen? İğrenç, bira kokuyosun. Niye evime gelip beni köşeye sı...

Ve dudakları yeniden dudaklarıma kapandı. Nefret ediyorum!!! Dizimle karnına vurdum ve ittirdim. Ama sağolsun karın kasları yüzünden dizim acıdı. 

-Kızım niye vuruyosun? Hem vıdı vıdı vıdı konuşuyosun.

-Ne yapmaya çalışıyosun?

-Seni kandırmaya çalışıyorum, hem görevimi yapıp hem de seni korumaya çalışyorum. Lanet olsun! sana değer vermeye başlıyorum.

Dediklerinden sonra koşarak Stiles'ların evine yöneldim. Stiles babasının önüne çökmüş, beni bekliyordu. İçeri girince Stiles'ın soğuk bakışlarına mağdur kaldım. Off kesin Justin'le gördü beni yanlış anladı.

-Lu-Luce?

-Buyrun bay Stilinski?

diyerek Sties'ın yanına, Şerif'in önüne çöktüm. Ceset torbasını Stiles'ın kucağına koydum ve Şerife döndüm.

-Bu işi yapabileceğine inanıyor musun? 

-Evet, eğitimim var.

Stiles anında ban döndü.

-Nasıl bir eğitimin olabilir?! Yanlızca 17 yaşındasın! Hem bu ceset torbası da neyin nesi? 

-Her yaz kampa giderim. Yeterince biliyorum. Deaton'un yanında bu tür işleri çok yaptım. Hem şu an en büyük şansın benim. Hastaneye dayanamaz. Ve o ceset torbası da değil, onun içinde ihtiyacımız olan her şey var. Söylediklerimi hazırladın mı?

Aniden aşırı ciddi ve soğuk bir kişiliğe bürünerek cevapladı.

-Evet. Adamın teki -babamın eskiden tutuklattıklarından biri- susturuculu silahla ateş etmiş. Bir kez, adam kaçmış ama kim olduğu belli.

-Tamam. Üzerindekileri dikkatlice çıkar, tişörtü kes ve şu eldivenleri geçir. Bay Stilinski, bizimle konuşmada kalın. Herhangi bir şey anlatın, sorun. Bilinciniz açık kalsın.

- Siz çocuklar beraber misiniz? 

Stiles'la birbirimize baktık ve yeniden Şerife anlamayan ve itiraz eden gözlerle bakmaya başladık.

-Luce. Üzerindekilerin farkında mısın? 

Stiles başımızdan geçenleri anlatarak Şerifin bilincini yerinde tutmaya çalışır ve tişörtünü keserken (yanlış anlaşılmasın, Şerif in tişörtü)  ben de malzemeleri steril örtünün üzerine diziyor ve pantolonumu giyiyordum. İkimizin de işi bitmişti ve Stiles şimdi de babasının ısrarları üzerine gıcık olduğunu belli ettiği Ege hakkında konuşuyordu. Ben de bu sürede şırıngaya morfin doldurarak yaraya yakın bir bölgeye enjekte ettim. Birkaç farklı yere enjekte ettikten sonra morfin etkisini gösterdi ve Şerif gözlerini kapadı. Stiles' ı bilgilendirmek amacıyla konuştum.

- Adam sekiz metre uzaktan vurmuş, orta boy kısa kalın bir kurşun. Dikey bir şekilde girmiş, neyse ki silah güçlü değilmiş. Bazen cerrahlar kurşun ilerlemez diye kurşunu içeride bırakıyorlar, yarayı genişletmemek için. Ama babanın durumu bundan daha öte. Kurşun sivri uçlu, her hareketinde daha da ileri gider. Kurşunu çıkarmak zorundayım. Şimdi bisturiyi ver.

-Doğruyu söyle, babamı sen mi vurdun? Bu kadar şeyi bilmenin başka bir açıklaması yok.

-Saçmalama. Şimdi bisturiyi ver. Hemen bitirelim ki kan verebilelim babana. Çok kan kaybetmiş.

-Kan nerden bulucaz? Benim kanım olmuyo senin oluyo mu? 

-Soru sormayı kes de bisturiyi ver. 

Yarayı biraz genişlettim ve kurşunu görüş açıma aldım. Çok az, ucu görünüyordu ama görüyordum. Hastane yerine benim yapmam büyük ihtimalle daha iyi olmuştu. Doktor kurşunu normal sanarak vücutta bırakabilir veya daha iyi görebilmek için yarayı daha çok açabilirdi. Bisturiyle işim bitince Stiles'a dönerek konuştum. 

-Milkatı ver.

-O ne ki?

-Off nasıl anlatılır ki... Uzun, cımbıza benzer alet.

-Bu mu diyerek doğru aleti gözterince ona sarılasım geldi. Birine bir şeyi anlatsam ve yarım saat anlamasa sinir olurdum. Başımla onaylayarak elinden aldım ve dikkatlice kurşunu delikten aldım ve filmlerden de çok iyi bildiğimiz o sahneyi yaptım. kurşunu Stiles'a gösterdim ve metal kutuya ses çıkararak koydum. Stiles'tan iğne ve ipliği alarak kolay ve hızlı bir şekilde diktim. Yaranın üzerine gazlı bezli bantla yapıştırdım. Üzerini gazlı bezle sararak sağlamlaştırdım ve işimi bitirmiş oldum. Ve başka bir Luce harikası. 

Stiles'ın babasını koltuğa tam olarak uzandırarak rahat bir pozisyona getirdim. Kolunda damarı aramadan serum iğnesini batırdım ve kan torbalarını asabileceğim bir şey buldum. B+ kanı Şerifin koluna bağlayıp kan akışını sağladım. Tüm olanlar boyunca Stiles karşıdaki tekli koltuğa oturup beni ve yaptıklarımı izledi. İşim bitince arkama döndüm ve Stiles'a baktım. O da kafasıyla üst katı gösterdi. Stiles önde ben arkada merdivenlerden çıktık. Koridordan aynen benim odama giden yoldan geçerek onun odasına ulaştık. Meğersem onun odasının penceresi benim odamın penceresini görüyormuş. Yani büyük ihtimalle Ege'yle yaptığımız şeyleri görmüştü. Yatağını işaret etti ve işaret ettiği yerin önüne bir sandalye çekip tersten oturdu. Söylediği yere oturup parmaklarımla oynamaya başladım. Verdiğim onca fireden sonra yüzüne bakamıyordum. Kurşunun yerini bilmem, profosyonel cerrahlara taş çıkartacak şekilde babasına salonda ameliyat yapmam, onca malzeme, kan torbalarına mı üzülsem yoksa Ege ve muhtemelen görmüş olduğu Justin yüzünden mi üzülsem bilemedim.

-Öncelikle neden babamın koluna serum iğnesini, damarını bulmadan batırmana ses çıkarmadım biliyor musun? Çünkü daha önce bu ameliyatları izledim. Sen olman gerekenden çok daha iyisin. Orda gördüğüm cerrahlardan dahi daha iyisin Luce.  Bir lise öğrencisi sadece yazın gittiği kurslardan ve hayvan kliniğinden bu kadar iyi bir halde çıkamaz. Damarı aramak zorundasın. Herkes, ne kadar profosyonel olursa olsun damarı arar. Ama sen aramadan yerini buldun. Yani yüzde yüz bulmuşsundur. 

Kafamı kaldırarak gözleri dışında yüzünün her hatında gözlerimi gezdirdim ve tekrar parmaklarıma yöneldim.

-Tamam, ilk sorum. Kurşunun boyutunu, şeklini, adamla babamın arasındaki mesafeyi nasıl bildin?

Cevap vermedim, veremedim. Cevabını alamayacağını anlayınca başka bir soruya geçti.

-Tamam, soru iki. Onca alet edevat, morfin ve özellikle de, babamın kan gurubu olan iki kan torbası sende nasıl olabiliyor? 

Yine cevap veremedim.

-Soru üç. Babamın kan gurubunu nereden biliyorsun?

-Peki ya Justin?

Justin ismini duyunca kafamı kaldırdım ve gözlerinin içine bakmaya başladım.

-Yemin ederim buraya neden geldi, nasıl buldu, niye beni öptü hiç bir şey bilmiyorum. Zaten ittim onu ben, bişey yapmadım, yemin ederim.

-Biliyorum.

-Hayır, gerçekten bilmi... Biliyorum mu?

-Sana güveniyorum ve bana gerçeği söyleyeceğine inanıyorum. Bana gerçeği söyler misin?

-Sarhoştu. Beni korumak ve görevi olması hakkında saçma şeyler zırvaladı, ben onu soru yağmuruna tutunca da yine dudaklarıma yapıştı.  İtmeye çalıştım ama çok güçlüydü, karnına dizimi geçirmek zorunda kaldım. 

-Peki ya diğer sorularımın cevapları?

Yüzüne, söyleyemeyeceğim, der gibi baktım ve sanırım anladı. Oturduğu sandalyeden kalkarak yanıma oturdu ve saatlerdir bakmakta olduğum ellerimi kendi avuçları içine aldı. Gözlerim refleksif olarak gözlerini buldu.

-Bugün harikaydın. Babamı kurtardın, sanırım hastaneye gitmemekle doğru olanı yapmışız.

-Gidememekle.

Gülümsedi  -Evet, gidememekle.

Yaklaşık iki dakikadır sadece birbirimizin gözlerine bakıyorduk ve sanırım Stiles bundan sıkılmıştı. Yüzü bana git gide yaklaşıyordu. Nerdeyse aynı havayı soluyorduk, dudaklarımız birbirine çok hafif deyiyordu. Tam dudaklarımız birleşecekken telefonum çalmaya başladı. Ben kafamı çevirip içimden küfretmekle yetinirken Stiles daha değişik bir tepki verdi.

-Hay sikeyim. Hep bu zamanda çalıyor ziller!

Verdiği tepkiye gülümseyip masanın üzerinde duran telefonuma ilerledim ve açtım. Tabiki de Yiğit arıyordu.

-Luce, neredesin? Mesajın geç geldi. Merak ettik. Ege de eve gelmedi. Neredesin? Hem benim B+'larımdan ikisi neden kayıp? Ben senin 0-'lerine dokunuyor muyum? En önemlisi de niye ormanda kurt ulumaları, Ege'nin ulumalarını duyuyorum?

-Tamam, cevaplıyorum. Neredeyim?

nedenini bilmeden arkama dönerek Stiles'ın yüzüne özür diler gibi baktım ve konuşmaya devam ettim.

-Bir arkadaşımın evindeyim. İkincisi, çok gerekli bir şey için aldım. Hayat memat meselesiydi. Ege... Ege'nin nerede olduğunu veya ne zaman eve döneceğini bilmiyorum. Kavga ettik.  

O sırada telefonda, arkadan bir ses geldi

-Lağğnett olsuğnn... Beğnim hağyatımda niye diğer insanjıklar gibiğ norrmağl değill?  Lağğn beğn ağşık olmağk, sevdiğim kığz için kepağze oğlmak isstiyoruğm. Hağdi geğl beni buğlllll... Biricik sevdijeğimmm...

-Yiğit, lütfen abimin fazla içmesine izin vermediğini ve bunu abim olmadığını söyle.

-Malesef, ben Lydia'yla dans ederken iki-üç belki de beş şişe götürmüş. Altı da olabilir. Yaklaşık bir saat boyunca dans ettik de, özür dilerim.

-Bana değil, yarın o baş ağrısına izin verdiğin için abimden özür dile. Ve, Allah aşkına, git, uyu. Uykusuz olunca aksi ve hortlak gibi oluyosun.

Son sözlerimi de söyleyip telefonu kapattım ve bana tatlı tatlı bakan Stiles'a döndüm. Ona baktığımı görünce konuştu.

-Evet, nerede kalmıştık?

-Torbayı değiştirmemiz lazım.

-Ne?

-Babanın koluna bağlı olan artık içi kanla dolu olmayan torbayı diyorum. Yenisini takmamız lazım.

~~~~~~~

Aşağı inip bitmesine çok az kalan kan torbasını çıkarıp yenisini taktım, Stiles ise bana yardım etmeye çalışıyordu. Sonunda kanlı aletleri toplayacağımı, gidip elini yüzünü yıkamasının gerektiğini, berbat göründüğünü söyleyerek onu yukarı gönderdim. Bay Stilinski Şerif'ti. Çabuk iyileşmesi gerekiyordu. Büyük ihtimalle onu vuran adamı yakalamak için yarın işe gidecekti ama bu halde kafasını bile bir haftaya kaldırmamalıydı. Yanına gidip koltuğun önüne çöktüm. Elini ellerimin içine alıp sözleri söyledim. "Hunc oportet invenire velox sanitas. Ut ite ergo et operamini. Vicecomes sanem. İeiunium sed tardus."  Çöktüğüm yerden doğrularak iki adım geriye gittim. Balo ve Ege yüzünden bu gün kan içememiştim. Şerifin kolundan çıkardığım kan torbasında biraz kalmıştı. onu alarak hortumunu çıkardım ve içinde kalan kanı içtim. Bugün olanlardan sonra iyi gelmişti. Şerife ameliyat yaparken kendimi zor tutmuştum. Açık bir yara vardı, kan akıyordu ve ben onu düzelttim. Kendimi iyi biri gibi hissediyordum. Kendi içimde savaş verirken tüm aletleri kandan arındırmış ve ceset torbası kılıklı siyah çantaya geri koymuştum. Çantayı Stiles'ın odasına, kapının yanına koydum ve kendimi banyoya attım. 

Vampirler diş bakımlarına aşırı derecede önem verirlerdi. Ve şu an yanımda diş fırçam yoktu, hem de ağzım kan kokuyordu. Ben de diş macununu alarak bir parça parmağıma sıktım. Bu parçayı ağzıma atıp suyla karıştırıp gargara yaptım. En son dişlerimi fırçalamamın üzerine sıvı dışında hiç bir şey tüketmediğim için sorun çıkmamıştı. Banyodan kendimi atıp Stiles'ın yanına gittim. Arkası dönük, defterin birine bir şeyler karalıyordu. Geldiğimi belli etmek için boğazını temizledim. Aniden yerimden sıçrayarak ban döndü. Birden rahatlayarak defteri kenara koydu ve yatağa atladı ve beni de kolumdan çekerek kuçağına düşürdü.

-Artık uykun geldi mi?

Sevimli görünmeye çalışarak kafamı salladım. Alnımı öperek kollarını belime sardı.

-Hayrola? Birdenbire gelen bu sevgi patlaması niye? Yoksa öleceğim de haberim mi yok?

-Zaten kısmen ölü olan biri nasıl ölebilir Luce?

Söylediği şey üzerine uzun süre gözlerine baktım. İtiraz etmek içi ağzımı açacağım her an sanki savunmaya geçeceğimi biliyormuş gibi tek kaşını kaldırıp bana şüpeci bakışlar atıyordu. En sonunda pes ederek kafamı aşağı eğdim.

-Luce, ahh... anlamıyorsun. Yap, her şeyi yap ama kafanı eğme. Utanma, sıkılma, anlat, ne olduğunu anlat. Lütfen.

Beni öğrenirse benden nefret edecek. Sevmeyecek, beni öpmeye çalışmayacak, başaramayınca küfretmeyecek, benimle şakalaşmayacak, lakros antrenmanlarına "kız arkadaşım" diyerek çağırmayacak. Gözlerimin dolmaya başladığını hissediyordum ama engelleyemiyordum. Stiles bir şey sezmiş gibi çenemden tutarak yüzümü kaldırdı ve gözlerimin içine baktı. Sanki benim söylemediklerimi gözlerimden okuyabilirmiş gibi baktı gözlerime. Ona her şeyi anlatmasınlar diye kapatacaktım gözlerimi ki... o anda Stiles beni kendine çekerek dudaklarımızı buluşturdu. İlk önce şoka uğradığım için hiç bir tepki veremedim, sonra ona hikayemi anlatmasınlar diye kapama ve kapamama arasında gidip gelen gözlerim kapanıverdi. Dudaklarımı hafifçe kıpırdatmamla beni kendine daha çok bastırdı. Belimdeki elleriyle bana destek olurken benim ellerim hâlâ kucağımda kenetliydi. Ellerimi çözüp saçlarına götürdüm ve gözümden düşen bir damla yaşın tuzlu tadını almamızla öpüşmemiz yarıda kesildi. Yüzümü görebilecek şekilde geri çekti beni.

-Özür dilerim bir an kendimi kontrol edemedim, böyle yapmak istemezdim.

Ve o söz beni bitirdi. Böyle yapmak istemezdim. Gözümden tuzlu su, insan göz yaşı halinde akan göz yaşları daha da çoğaldı. Onlar sessiz sessiz yanağımdan süzülürken birkaç damla kanın da gözlerimden süzüldüğüne emindim. Stiles her zaman yaptığım şeyi yapmış, kafasın eğmiş, elleriyle oynuyordu.

-Aslına bakarsan, tam olarak böyle yapmak istedim. Seni öpmek istedim. 

kafasını kaldırdı ve devam etti

-Niye ağlıyor... niye gözünden kan geliyor açıklar mısın?!

aceleyle yüzümdeki kandan kurtulmaya çalıştım ama nafile,görmüştü zaten.

-Şeyy... ben, Stiles,açıklayamam. Lütfen, sonra her şeyi açıklayacağım.

-Söz mü?

-Söz.

~~~~~~~~~~

Yüzümdeki kandan kurtulmak için banyoya gittim ve yüzümü soğuk suyla iyice yıkadım. Artık uyumalıydık. Altımdaki dar, kot pantolonsa hiç yardımcı olmuyordu. Pantolonu çıkararak Stiles'ın yanına geldim.Pantolonu sandalyenin üzerine bıraktım ve yatakta emekleyerek Stiles'ın yanına gittim. Hâlâ kendini sorguluyordu.

-Niye şimdi söylemeyecesin?

-Eğer şimdi söylersem uyuyamazsın, ne benle ne bensiz. Korkarsın, olduğum şeyden.

-Korkmam.

-Herkes korkar.

-Aşık olan korkmaz.

gözlerimi gözlerine diktim. O derin kahveye dakikalarca baktım.

-Herkesin bir kabusu vardır, kabusların bile. Ve o benim.

2462 kelime

8 Ağustos Cumartesi

03.52

Continuer la Lecture

Vous Aimerez Aussi

157K 14.1K 22
taehyung ve jungkook birbirlerinin yan komşularıydı. there is no other universe then, stay with me texting + instagram 03.02.24 This fiction is dedic...
12.1M 588K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
151K 16K 53
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...
389K 35.8K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...