Ve işte yeni bölümle daha karşınızdayım.. medyada ki Eren ve Ayaz...Umarım hoşunuza gider paylaştığım müzikle dinlerseniz sevebilirsiniz,, kocaman öptüm sizi seviyoreee...:)))
Sevmek,
Sahi, sevmek güzel şey. Tıpkı dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi. Ama sevmek yetmiyordu artık bana, bu neydi emin değildim. Öyle ki ben,, artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyordum.
Bir adım geri attı Ayaz ve başını çevirip duvara yaslandı. Bu sevgi olmaktan çıkmıştı artık. Belkide anlayamadığı yada anlayıp kabullenmediği bir tutkunun avuçlarındaydı. Bu çarpık bağın esiriydi uzun zamandır. Onu başkasının kollarında gördüğünde dahi ondan iğrenmediğini anladığı lanet bir saplantıydı. Bir elini yüzüne tutup gözlerini kapadı. Açtığında ise görünen tek şey ölümcül bir ifadeydi.
"Timuçin..." Dedi Eren, nefes nefese bir eliyle ensesinde ki saçlarını tutarken yüzüne baktı. "Bekle."
Anlamsız bir ifadeyle onu izlemeye başladığında Timuçin sözlerine bir anlam veremedi. Beklemek mi sebep? Tekrar yaklaştığında geri çekildi Eren.
"Dur. Anlamıyor musun? Burası ne benim, nede senin. Ben buranın sahibine aidim. Eğer. Eğer bana burada sahip olursan bunu yanına bırakmaz Ayaz."
Diyerek ona baktığında, o da yüzüne boş bir gülümseme attı:
"Bu kadar korkuttu mu seni? Benden böyle korkmuyorsun oysa. Sana ne yaptığını belkide gidip sormam gerek." Dedi.
Gözlerini kıstı Eren.
"Tam bir pisliksin biliyorsun değil mi?" Diyerek gideceği sırada ona eğildi Timuçin ve tam dudaklarının yanında durdu. Gözlerini kocaman açıp ona bakmaya başladığında Eren, gülümseyerek parmağını değdirmeden yüzünden çenesine dek indirdi. Biran için nefesini tutup, gözlerini kapayarak dudaklarını ısırdı.
"Ama sen bu pisliğin alışkanlıklarını değiştiriyorsun." Derken gülümsediğinde kuzgun, gözlerini açarak fısıldadı Eren. "Peki bana neden doğru gelmiyor?"
Gelen sesleri duyduklarında toparlandılar. Bir adım geri attığında Timuçin, gülümseyerek oradan ayrıldı Eren. İçeri girdiğinde gözleri kalabalığın içinde Ayaz'ı aradı ama hiç bir yerde göremedi. Sahi ya, o neredeydi? Başını kaldırıp merdivenlere baktığında nihayet gördü onu. Parmaklıklara arkasını yaslamış öylece dikiliyordu. Bir anda tuhaf bir huzursuzluk kapladı Eren'in bedenini ve yavaş adımlarla merdivenleri çıkmaya başladığında onun etrafında oluşan tuhaf bir auro hissetti.
"Ne yapıyorsun burada?" Diye sordu Eren ama Ayaz kollarını birbirine dolayıp başını eğerek gözlerini kapatmış, sorularına yanıt vermiyordu. Biran sonra başını kaldırıp arkasını döndü ve aşağıdaki misafirlere baktı. Aralarına karışıp içkisiyle bekleyen Timuçin'i gördüğünde gözlerini kıstı.
"İşiniz bitti mi?" Dedi tükürür gibi. Hiç bir şey söylemedi Eren. Ama başını yavaşça kendisine çevirdiğinde gözlerinde bir keskinlik gördü. Fakat bu bakış daha çok ne yapmak istediğine karar vermek ister gibiydi. Biranda Eren'in kolundan sıkıca tutup aşağı indirmeye başladığında hızla nefes alıp vermeye başladı Eren. Biran için durdu Ayaz. Ve uşaklardan biri yanına geldiğinde kulağına fısıldadı.
"Misafirlere eşlik edin." Deyince, başını eğdi Uşak. O anda onları fark etti Timuçin. Yavaşça gözlerini kısıp baktığında ölümcül bakışlarını gönderip boş bir gülümseme sergiledi. Hızla kapıya doğru giderken bir an kadar Timuçin'e baktı Eren ardından başını çevirdi. Ayaz,, Eren'i adeta sürükleyerek dışarı çıkardığında o hala durumu anlamak ister gibi soru soruyordu.
"Ayaz ne oldu? Nereye gidiyoruz? Bir şey söyle." Ama o oldukça sessizdi. Arabayı açıp Eren'i arka koltuğa attı ve kendisi de şoför koltuğuna oturup gaza bastı. Yaklaşık yarım saat içinde bir mezarlığa geldiler. Burayı biliyordu Eren, önce gerildi, sonrada korkuyla titremeye başladı. Hızla arabadan inerek Eren'i de kolundan tutup dışarı çıkardı Ayaz ve hiddetle içeri doğru sürüklemeye başladı. Aklı çıkmak üzereydi Eren'in. Babası öldüğünden bu yanadır değil girmek, mezarlıkların önünden bile geçmemişti. Ama şimdi içeri sürükleniyordu. Üstelik hava kararmıştı ve önünde yürüyen ölüm meleği hiçte hoş bir zamanda değildi. "Dur, dur Ayaz nereye götürüyorsun beni. Yapma. Yapma nereye gidiyoruz. Yalvarırım, bırak beni dönelim. Bırak bırak lanet olası bırak. Ne istiyorsun benden bırak." Diye bağırırken aniden öne savurdu Eren'i ve hışımla adeta kükredi.
"Görüyor musun? İzle. İzle bak. En çok korktuğun yerdeyim. Dikkatli izle. İşte burası gibi, tam burası gibi yüreğim. Böylesine ölü, böylesine korkunç." Derken kaşlarını çatarak hızla önüne yürüdü. Onun korkmuş yüzüne bakarken öfkeden deliye dönmek üzereydi. "Görüyor musun ne haldeyim? Biliyor musun ne haldeyim? Bir kez baktın mı bana? Yalnızca bir kez. Tüm bunları yaparken,, yaşarken. Seni cezalandırırken ben kaç kere öldüm. Beni gördün mü?"
"Aklını kaçırmışsın sen?" Deyip ağlayarak eğildi Eren.
"Doğru... Doğru bak, bu gece kurduğun en mantıklı cümle bu." Diyerek bir elini alnına koyup başını çevirdi. "Korkuyor musun Eren? Ya ben ne yapıyım. Ben ne yapıyım, bana bir şey söyle." Derken tekrar kolundan tutup biraz daha ileriye sürüklemeye başladığında boş bir mezarın yanına getirdi.
"Ne yapıyorsun? Ayaz..."
"Bak. Belkide bu bir işarettir. Nedersin birlikte ölelim mi? Ne sen, nede ben huzur bulabileceğiz yaşarken. Yoksa ben, yoksa bu kez gerçekten aklımı kaçırıcam. NE YAPTIN, NE YAPTIN BANA?" Diye bağırırken biranda durdu ve Eren'in korkudan titreyen bedeninin yanına eğildi. Dudaklarını ısırırken onun hıçkırıklarını dinledi. Gözlerini kapayıp açarak konuşmaya çalıştı. "Düşerken duramazsın. Duramazsın Eren. Düşüyorum. Her gün, her gün bir boşluğa düşüyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum, nereye gideceğimi bilmiyorum elimde değil. Yapamıyorum işte yapamıyorum bilmiyormuş gibi yapamıyorum artık canım çok yanıyor ölücem. Öyle yanıyor ki dayanamıyorum artık. Görmüyorsun ölüyorum..İçimi öyle yakıyorsun ki söndüremiyorum. Baş edemiyorum artık. Yanımdasın ama yoksun. Yanındayım ama yoksun. Söyle, bana bundan kurtulmanın bir yolunu söyle."
Mezarlığın köşesinde hıçkırarak otururlarken gökyüzünde bir şimşek çaktı. O anda sıçrayarak Ayaz'ın koluna sarılmak istedi ama parmaklarını sıkıp başını eğdi Eren. İstemiyordu. Ona muhtaç olduğunu görmesini yada hissetmesini istemiyordu. Bir kez daha çaktı şimşek. Gözlerini sıkıca yummuş, toprağı sıkarken ne yaşayacaksa çabuk bitmesini umuyordu. Yağmur başladığında ayağa kalktı Ayaz. Biran için öfkeyle baktı. O ise başını eğmiş titriyordu. Ama o kaşlarını çatıp başını çevirdi. Gitmek için bir iki adım atacağı sırada onun hıçkırdığını duydu. Durdu. Bekledi ve biran sonra yanına gelerek tekrar tepesinde dikildi. Sonra da kollarından tutup kaldırdı onu.
"Hadi durma, durma Devam et. Ne duruyorsun öldürsene beni. Ne istiyorsun benden daha? Ne verebilirim sana ne istiyorsun? Kanımı mı? Canımı mı? Al o zaman. Bana bunları yaşatmaya hakkın yok." Derken, başını eğmiş ona bakmıyordu Eren. Ama birkaç saniyenin ardından parmaklarıyla kollarını sıkıca tuttuğunda kendine sardı onu Ayaz.
"Beni çıldırtma Eren. Beni kışkırtma. Yoksa şafak sökmeden ikimizinde sonu olurum."
Ceketini açıp, onu ceketine sardığında yavaşça yürümeye başladılar. Arabanın önüne geldiklerinde önce onu oturttu Ayaz ve kendisi de binip tekrar gaza bastı. Ancak bir süre sonra gözlerini açabilmişti Eren. Ve işte o zaman bir otelin önünde durduklarını fark etti. Aniden kolundan tutarak içeri götürdü onu Ayaz. Yukarı çıkıp odalarına girdiklerinde hızla yatağa attı ve kapıda beklemeye başladı.
Başını kaldırıp nefes almaya çalışırken Eren oturup dikleşerek ona baktı. Ama Ayaz kımıldamadan hala bekliyordu.
"Ne duruyorsun gelsene." Dedi. Gözlerini kısarken. "Bunu istemiyor musun? Beni istemi yor musun? O yüzden gelmedik mi buraya. Hadi gel." Derken ayağa kalktı ve öfkeyle gömleğinin düğmelerini çözmeye başladı.
Hiç bir şey söylemeden ona bakmaya devam etti Ayaz.
"İçin... İçinde korkunç bir saplantı var. Tıpkı vakti geldiğinde vuruş yapmayı bekleyen bağımlılar gibi. Bu gerçek. Bu aşk değil. Bu hastalıklı bir şey." Derken gömleğini çıkardı. "Durma öyle." Kaşlarını çatarak önüne yürüdü Ayaz'ın. "Beni mezarlığa götürmek mi? Anılarımı tekrar yaşatmak mı? Haklısın Ayaz haklısın. Kimse senden çok sevemez beni. Kimse senden çok zarar veremez. Daha çocukken başladı bu. Ne yaparsam yapayım senden nefret etmeden alamıyorum kendimi. Nasıl alıyım, nasıl kabulleneyim, nasıl unutayım. Sende bana bunun bir telafisini söyle."
"Sus artık."
"Neden. Geçmişten korkuyor musun? Ya ben ne yapıyım? Bana yaptıklarından sonra ben ne yapıyım?Hayatımı boka çevirdikten sonra ben ne yapıyım." Ayaz'ın elini alıp hızla erkekliğine götürdü Eren. "Bak hala buradayım. Bırakmazsın çünkü beni. Kaçamadım senden ama güvendim sana. Güvendim. Henüz, henüz sekiz yaşındaydım lan. Bana tecavüz ettiğinde sekiz yaşında bir çocuktum." Derken kızarmış öfkeli gözleriyle Ayaz'a bakmaya devam etti. Biranda elini çekip, başını çevirirken bir adım geri attı Ayaz.
"Bende çocuktum." Diyebildi.
"Çocuk." Diyerek gülmeye başladı Eren. Başını çevirip bir elini alnına koydu. "Şimdide çocuk musun? Bana şuanda bunları yapanda bir çocuk mu? Bunu bana bir kez yapmadın sen. Sekiz yaşımdan bugüne dek sana ait bir malmışım gibi davrandın. Beni kaç kez yatağa attın. Söyle. Ben kaç kez düştüm o boşluğa sayıyım mı? BANA BAK. BANA BAK." Derken titreyen ellinin birini göğsüne koydu Eren. Gözlerini kapatıp iç çekti Ayaz. Ve dönüp gidecekken önünü kesti.
"Nereye gidiyorsun? Gidemezsin. Buraya beni becermeye geldin. Bu gece beni almadan gidemezsin."
"Eren, çekil."
"Canın mı yandı. Benimde yandı benimde. Ne yaptım size ya. İki canavar arasında kalmak için ne yapmış olabilirim." Dediği anda keskin gözlerle ona baktı Ayaz. Hızla ensesinde ki saçlarından tutarak yüzüne eğildi.
"ÇEKİL DEDİM. O Timuçin denen azgın köpeğin yanına bir daha yaklaşacak olursan ikinizin de kafasını koparır karadeniz açıklarına kadar savururum." Dediğinde, gözlerini kısmış dudaklarını aralayarak hızla nefes alıp verirken ona bakmaya başlamıştı Eren.
"Yaparsın..." Diye fısıldadı.
Öylece durmuş birbirlerini izliyorlardı. Hızla nefes alıp verirken dudaklarına yaklaştı Ayaz ve yavaşça gözlerini kapadı Eren. Ama biran sonra geri çekildi ve kolundan çekerek kapıdan çekti onu. Arkası Ayaz'a dönükken Öfkeyle nefes alıp vererek söylendi Eren.
"O lanet giysilerini çıkar. Oldukça ıslak." Diye fısıldadığında, kapıda durdu Ayaz. Kapının köşesini sıkarken yavaşça başını eğdi ve ardından hızla çıktı.
Biran sonra yürüyerek yatağın köşesine geldi ve sırtını dayayıp yavaşça yaslanarak oturduğunda, bir dizini kendine çekti ve başını yatağa yaslarken gözlerini kapadı. Kalan göz yaşları kapadığı gözlerinden süzülürken biran sonra elini boğazından göğsüne dek götürdü ve ardından kolunu alnına koyarak beklemeye başladı.
İşte yine anıları bir bir gözünde canlanıyordu.
"Yıl 2002"
Henüz beş altı yaşlarındaydım. O zamanlarda böyle değildi bu canavar. Sevgisini her yönünüyle gösterirdi. Ona Alışmıştım. Onu görmek istiyordum. Her şeyini benimle paylaşır, yapmak istediği ne varsa birlikte yapardık. Bazı tuhaf davranışlarına anlam veremesem de yinede yanına gitmek isterdim. Bir gün banyo yapacağı zamana dek gelmiştim. Küvette köpüklerin içinde gözlerini kapamış oturuyordu. Hızla küvete yöneldim ve yanına atladığımda ıslandım. Beni görünce şaşırdı ardından gülümseyerek beni kendine çekti.
"Benim küçük meleğim yanıma mı gelmiş?" Derken kollarıyla sardı. Eren gülmeye başlarken onu gıdıklamaya başladı. Biran sonra etrafı taşırmışlardı ama bu onların pekte umurunda değildi. "Dur." Dedi Ayaz. "Hadi kalk." Diyerek Ereni kaldırdı ve yavaş yavaş onu soymaya başladı. Tamamen çıplak bıraktığında, gözlerini dikerek onu izlemeye koyuldu. Eren gülümseyerek ona bakarken, Ayaz uzanıp kasığından öptü ve ona sarılarak önüne oturttu. Eren sırtını Ayaz'ın göğsüne dayarken ellerindeki köpükle oynuyordu. Ayaz ise yanağını onun başına dayamış Eren'i izliyordu.
"Woaa, öydeklere bak." Diyerek plastik ördeği tuttuğunda Eren, eğilip boynunu öptü Ayaz.
"Beğendiysen alabilirsin." Dediğinde,, gülerek başını salladı Eren. Onu biraz daha kendine bastırdığında vücuduna dokunmaya başladı. "Çok güzel kokuyorsun Eren. Tıpkı süt gibi." Diye gözlerini kapayarak fısıldadığında, Eren kımıldandı. O anda uzanıp erkekliğini tuttu Ayaz. "Küçücük, tıpkı senin gibi." Deyip gülümsedi.
"Yaaa,," Diye mırıldanıp elini tuttuğunda Eren, bu kez okşamaya başladı.
"Hanimiş Eren'im. Isırıyım mı seni. Öpiyim mi?" Derken Ayaz, kıkırdayarak bacaklarını çırptı Eren ve onun kendisini öperek okşamasına izin verdi.
Sahi o zamanlar altın çağlarıydı. Peki ne olmuştu da Ayaz canavarlaşmaya başlamıştı? Bilemiyordu Eren. Okula başladığında etrafı başka çocuklarla çevrildiğinden Ayaz'ın yanına eskisi kadar gidemiyordu ve bu onu kızdırmaya başlıyordu. Bir gün başka çocuklarla muhabbetini yasakladı. Ne olduğunu anlayamıyordu Eren ama korkmaya başlıyordu. Değişiyordu Ayaz.
Bir akşam okuldan eve gelirken arkadaşları bir köşede bağırmaya başladı.
"Eren, hadi çay da yüzelim." Biran için etrafına bakındı ve gözlerini kırparken başını aşağı eğdi.
"Gitmem gerek."
"Hadi ya, utanıyor musun yoksa?" Diyerek gülüştüler. "Hem, kız mısın erkek misin görmek istiyormuş uğur." Diye arkadaşına dirsek attığında diğeri, tekrar gülmeye başladılar o zaman Kaşlarını çatıp başını kaldırdı Eren.
"Aptal mısınız be."
"Hadi ya." Diyerek Eren'i kolundan tutup koşmaya başladıklarında.
"Hey durun." Diye mırıldandı ama onlar çoktan suya girmiş ve oynamaya başlamışlardı. Biran için öylesine büyük bir istek duydu ki Eren, üzerindekileri çıkarıp bir anda suya girdi. Gülerek şakalaşırken zamanın hızla geçtiğini anlayamadılar. Havanın karardığını fark ettiklerinde, hızla eşyalarını toplayıp evlerine yola çıktılar. O büyük çiftlik evine gelmişti Eren, başını eğerken yavaşça içeri girdi. Anne ve babası ortalıkta görünmüyordu. Biran içinde kahya Eren'in yanına geldi.
"Hey velet. Küçük bey seni çağırıyor." Derken kibirli gözlerini başka yöne çevirdi ve hızla yürümeye başlayınca yutkundu Eren. Ve yavaş adımlarla yavaşça onun kapısının önüne geldi. Kapıyı vurup içeri baktı. O oradaydı. Pencerenin yanında kollarını birbiri içine atmış,dışarıyı izliyordu. Üzerinde takım elbise vardı ve dizlerine dek çizme giymişti. Saçları omuzlarına dek dökülüyor, perçemlerinin arasında ki kızgın gözleri ve elinde tuttuğu kırbacıyla oldukça tehlikeli görünüyordu. Ayaz diğer çocuklar gibi okula gitmiyor evde ders alıyordu. Yeni veliaht oydu. Korunması gerekiyordu. Ve o Eren dışında başka hiç bir çocuğu yanına yaklaştırmıyordu. Başını çevirip Eren'e baktı.
"İçeri gel."
Eren yutkunurken, uzun kirpiklerini indirdi ve başını eğerek içeri adım attı. Yanakları kızarmıştı ve saçları ıslaktı.
"Neredeydin?"
"Hiç." Diyerek omuz silktiğinde yanına geldi Ayaz. Biran sonra kollarından sıkıca tutup yüzüne bakmasını sağladı. "Söyle, senle ne konuştuk biz. Başka çocukların yanına gitmeyeceksin demedim mi?"
"Canım yanıyor." Derken gözleri kızardı.
"Demek canın yandı. Söyle neredeydin?"
"Yüzdük..." Diye fısıldarken başını aşağı eğdi. Kaşlarını çatmaya devam ediyordu Ayaz.
"Demek yüzdün. Demek vücudunu başkalarına göstermek hoşuna gidiyor. Dokundular mı sana? Okşadılar mı? Söyle bana, bir başkasını yanına yaklaştırma demedim mi sana? Benden başka kimsenin yanında olamazsın demedim mi?" Diyerek Eren'i yatağa attı. Eren ağlarken bir elini yüzüne tutuyordu.
"Beni böyle yumuşatabileceğini mi sandın. Sana benimsin demedim mi ben? Benimsin sen." Derken yatağa çıkardı Eren'i ve üzerini soyarken o ağlayarak Ayaz'ı tutmaya başladı.
"Dur. Yapma. Ne olur. Söz. Gitmiycem bi daha..." Diye hıçkırırken o, Ayaz kollarını başının üzerine kaldırıp üzerine abandı ve yaşlı gözlerine bakmaya başladı.
"Gidemezsin zaten. Bulurum seni. Beni bırakıp hiçbir yere, hiç kimseye gidemezsin. Bana aitsin sen." Diyerek dudaklarına kapandı. İlk kez dudaklarından öpüyordu Eren'i. O nefes almaya çalıştıkça daha derinlerine iniyordu Ayaz. Cezalandıracaktı onu. Tamamen kendisinin yapacaktı. Dudaklarından ayrılıp yanaklarını öperken konuşmaya çalıştı Eren.
"N, ne yapıyorsun Ayaz..." Derken, kulağına fısıldadı o.
"Seni cezalandırıyorum."
O gece, gerçek acının ne demek olduğunu alt bölgelerinde Ayaz'ın kendisiyle hissederken Eren, çığlıkları kapalı kapılar ardında yankılandı lakin duyan kimse olmadı. O gece Ayaz'ın tutkusu ve ızdırabıyla kavruldu. Onun korkunç yüzünü şafak sökene dek gördü.
Ondan kurtulamazdı artık, kurtulamayacaktı. Kendisini zincirli ağlarla kendisine hapsetmişti. Bundan sonra nereye kaçabilirdi ki?
Ona kim yardım edebilirdi?
Resimdeki Ayaz ın çocukluğu arkadaşlar..:) Lütfen YORUM ve OY larınızdan beni mahrum etmeyin beni özleyin anacım..:))