KOD ADI SERİSİ-1 KIRMIZI

De LeylaKara0

1.7M 88.8K 12.7K

Güven ve cesaret üzerine kurulmuş olan bir kurumda hiç beklenmeyen biri hain çıkarsa ne olurdu? YADA Değer... Mais

ZARF
MGS
BARUT
YENİ BİR BAŞLANGIÇ
EKİP LİDERİ
DERSLER
ZEHİRLİ DAKİKALAR
İNTİKAM
KAZA
YENİ DUYGULAR
FELAKET
DUYURU
ZOR SINAV
ATEŞ
GEÇMİŞ
YEMİN
KORKU
ÖFKE
duyuru
TUZAK
KARAR
HAVUZ
SARHOŞ
İTİRAF
SIR
SAHA ARAŞTIRMASI
BARUT'UN ATEŞİ
BÜYÜK RİSK
EV
ALINTI
AŞKIN BÜYÜSÜ
HEDİYE
TEKLİF
OYUN BAŞLIYOR
YENİ GELİŞME
YIL DÖNÜMÜ
KISKANÇ
KARMAŞA
ÖNEMLİ!!!
GERGİN
HOLDİNG
ÖNEMLİ!!!!
OFİS
DAVET
OYUN BİTTİ
İHANET( FİNAL)
Duyuru...
YENİ KİTAP HABER
DUYURU
DUYURU

ARKADAŞLIKLAR

46.8K 2.5K 223
De LeylaKara0

multimedyada GİZEM VAR

" Oda neydi öyle?"

Oğuzun sorusuyla normal zamana dönmüştüm. Gözlerim yanımda şaşkın duran çocuğa kaydığında, benimde ondan farklı bir yanım yoktu. Adam fırtına gibi esip geçmişti. Bahçede büyük bir fısıltı hâkimdi. Herkes aynı şeyi düşünüyor gibiydi. Bir anda etrafa yayılan düdük sesiyle tüm sesler başladığı gibi hızla kesilmişti. Herkes yeniden merdivenin olduğu yere odaklandı. Artık orada başka bir kişi duruyordu. Madalya ve yıldızları vardı ama onun dışında hiç birinde aksesuar yoktu. Bakışları o kadar katıydı ki, kendimi Nazi kampında hissetmemek oldukça zordu. Bir süre sadece düdüğün tiz ve kulak tırmalayan sesini dinledik. Sonra bahçe yeniden sessizliğe gömüldü.

" Çaylaklar." Dedi bir kadın sesi. Ama öyle çıt kırıldım bir ses değildi bu. Kontrollü, güçlü ve itiraza mahal vermeyen bir sesti. Gözlerim sahibini bulduğunda yanılmadığımı da anlamıştım. Biraz önce müdürün durduğu yerde duruyordu. Elleri arkasında, rahat durumuna geçmiş bir asker gibiydi. Başına diğerleri gibi siyah bir kep vardı. Saçları benim gibi koyu renk ve atkuyruğu yapılmıştı. Oldukça sert bir mizacı vardı.

" Bugünden itibaren sizin denetmeniniz benim. Hepinizin en berbat en acınası hallerinize tanıklık edecek zavallı ne yazık ki bu sene ben oldum. Ama sakın ola ki aklınızdan en küçük hatanın af olacağına dair düşünceler geçmesin. Ben hata kabul etmem. Yasaklar hepiniz için aynıdır ve uymayan aynı şekilde cezalandırılacaktır." Nedense bu ses tonu ve bu cümle beni ürkütmüştü. Sanki burada olanları kendileri seçmemiş gibi birde üstüne tehdit ediyorlardı. Buraya geldiğimize göre bu tarz saçmalıklarla uğraşmayacağımızı biliyor olmaları gerekiyordu. Ama yine de bizi korkutma fırsatını kaçırmak istememişe benziyordu. Ama bu bir yandan da hoşuma gitmişti. Sözleri değildi hoşuma giden, tavrıydı. Güçlü ve kendinden emin bir kadın görmek bana iyi geliyordu.

" Hepiniz yanınızda saçma sapan gereksiz şeyler getirdiğinizi görüyorum. Burasını tatil köyü mü sandınız?" Kalabalık arasından gülüşme sesleri duyuldu. Ama ben gülememiştim. Bu kadın oldukça dikkatimi çekmişti. Ve şu andan itibaren idolüm olmuştu.

" Hepiniz elinizdeki valizleri girişteki görevlilere teslim edin. Birkaç kişisel eşyanız dışında hiç birine ihtiyacınız olmayacak. Burada gereken her şey sizin için temin edilecektir. Bu konuda anlaştığımızı düşünüyorum. Anlaştık mı çaylaklar?"

Kalabalıktan belli belirsiz mırıldanmalar yükselmişti. Kadının dudaklarının sinirle gerildiğini görmek beni şaşırtmamıştı. Disiplinli bir kadın olduğunu anlamak güç değildi. Sadece disiplinli değil ayrıca ilkeleri vardı. Ve şu an bizden memnun olmuşa benzemiyordu.

" Demek ki anlaşılmamış." Diye bağırdı kadın. Hemen ardından da " Anlaşıldı mı?" diye bağırdı yeniden.

Etraftakiler şaşırmış gibi görünse de " Anlaşıldı." Dedi kalabalık. Ama kadın bundan da memnun olmamış gibiydi.

" Anlaşıldı efendim diyeceksiniz. Evet, bir daha alıyoruz. Anlaşıldı mı?" dedi ve elini kulağına götürüp bizi dinlemeye başladı.

" Anlaşıldı efendim." Dedik aynı anda. Bu kez oldukça güçlü ve kontrollü bir ses çıkmıştı.

Kadın memnun olmuşcasına başını salladı. İşimizin hiç kolay olmadığını bu şekilde anlamıştım. Kadın çok sertti. Ve bazı şeylerde takıntılı görünüyordu.

" Allah bu kadını alana kolaylık versin." Dedi Gizem bizim duyacağımız bir sesle. Oğuz'la ben kıkırdamaya başladık. Aynı şeyi düşünüyorduk.

" Ama taş gibi hatun. Boy desen boy, endam desen endam, kariyer desen kariyer..."

" Ceza desem?" Diye uyardım onu. Kadın hala orada duruyordu ve konuşması bitmiş gibi de durmuyordu. Oğuz bu yanıtımdan sonra önüne döndü. Kadın yine baştaki rahat haline geri dönmüştü. Ellerini arkasında birleştirip kendi arasında olan kalabalığa odaklandı.

" Şimdi, sizin beni anlamadığınızı çok net görüyorum. Madem sizinle anlaşamıyoruz, yirmi dakika içinde yurtlarınıza gidiyorsunuz, valizlerinizi bırakıyorsunuz, kendi eşyalarınızı alıp giyiniyorsunuz ve burada hazır oluyorsunuz. Size sohbet etmek için oldukça iyi vakit vereceğim." Dedi. İşte şimdi sıçmıştık.

Bir anda bahçede koşuşturma başladı. Herkes arkamızda kalan binalara doğru koşturuyordu. İyi ki tek valizle gelmiştim ve iyi ki küçük valizle gelmiştim. Gizem valizlerini taşımakta oldukça zorlanıyor görünüyordu. Boşta olan elimle de onun valizine yardım etmeye başladım.

" Teşekkürler." Diye mırıldandı. Ben de karşılığında gülümsedim. Kalabalığı arasında yurt binasına doğru koşturuyorduk. Kızlar ve erkekler ayrı binalarda kalıyorlardı. Binaların üzerinde koca harflerle kız ve erkek yazıyordu. Erkekler sol tarafa bizde sağ tarafa doğru yürümeye devam ettik. Sonunda binanın içine girmeyi başardığımızda, dışına göre oldukça ferah bir yerle karşılaşmıştık. İçerisi ter temiz ve ışıl ışıldı. Açık renk fayanslarla döşenmişti.

Karşımızda açık renk ahşaptan yapılmış kocaman bir masa duruyordu. Üç tane bayan görevli vardı. Üçü de siyahlar içindeydi. Ama dışarıda gördüğümüz ağır guruptan değillerdi. Bunlar daha yalın giyinmişlerdi. Siyah pantolon ve siyah tişört. Hiçbir aksesuar yoktu. Bir yanlarında silah, diğer yanlarında ise cop vardı. Umarım bizim üzerimizde kullanamazlardı. Biri valizleri alıp deftere imza attırıyordu. Diğeri ise kutulardan kıyafet dağıtıyordu. İlk gelmeyi başaranlar, ellerinde beyaz ağırlıklı kıyafetler taşıyordu. Son görevli ise iple bağlanmış kimlik şeklide kartlar dağıtıyordu. En uzun süren uğraşı da burasıydı.

Valizimi görevliye teslim ettiğimde kadın bir süre öylece yüzüme bakmıştı. " Bu kadar mı eşyaların?" dedi. Çok mu tuhaftı bu durumdu. Başımla onayladım. O da bana bakmaktan vazgeçip önündeki kâğıda odaklandı. " Adın?" dedi başını kâğıtlardan kaldırmadan.

" İnci." Dedim. Kadın elindeki listede adımı bulup kalemi önüme bıraktı. Adımın karşısına imza atıp sıradaki görevliye geçtim.

" Bedenin?"

" 36" Dedim. Kadın başını sallayarak arkada duran kutuları karıştırmaya başladı. Dört paket kıyafet bıraktı önüme. İki çift de spor ayakkabı.

" Adın?" dedi diğerleri gibi üz bir sesle.

" İnci?" kısa sürede adımı bulup imzalamamı sağladı.

Eşyalarımı alıp diğer kadının önüne doğru yürüdüm. " Adın?" dedi hiç yüzüme bakmadan. Onun ilgilendiği önündeki kart yığınıydı.

" İnci." Dedim son olmasını umarak. Üzerinde resmim olan bir kart uzattı. Ne yazdığını ya da ne olduğuna bakacak vaktim yoktu. Adımın karşısını imzalayıp merdivenlere yöneldim. Önümdeki kızlar kartlarına bakıyorlardı. Anlaşılan kalacağım oda orada yazıyordu. Bende zorlukla da olsa kartı kaldırıp üzerindeki yazılara baktım. Sonra oda numaramı gördüm. "6 -6"

İkinci kata çıktığımda odamı bulmayı başarmıştım. Kolumdaki saat şu an on beş dakikanın geçtiğini gösteriyordu. 6 numaralı yatağı bulup kıyafetleri yatağın üzerine bıraktım.

Hızla üzerimdekileri çıkardım. Paketlerin üzerindeki yazılara bakıyordum. İkisi pijamaydı. İkisi de eşofman takımıydı. İlk elime geleni açıp hızla giyindim. Verilen ayakkabıları kutudan çıkarıp ayağıma geçirdim. Oldukça rahat ayakkabılardı. Verilen kartı boynuma taktım. Yeniden oda aramak istemiyordum. Hiçbir kıyafetime özenmeden 6 numara yazan dolabın içine tıkıp merdivenlere doğru koşmaya başladım.

Nefes nefese bir şekilde bahçeye varmayı başarmıştım. Ama ne yazık ki herkes benim kadar şanslı değildi. Kadın dediğini yapıp bahçeye inmişti. Üzerindeki ceketi çıkarmış sadece tişörtle kalmıştı. Boynunda hala düdüğü duruyordu ve bize yandınız der gibi bakıyordu.

Kolundaki saate göz attı." Zaman bitti." Dedi. Dönüp arkama baktım. Ama çoğu hala yetişememişti. Arkadan gelmeye devam edenleri eliyle durdurup yan tarafa doğru ayırmaya başladı. Benim olduğum gurup en fazla on kişiydi. Geç kalanlar maalesef daha fazlaydı.

Biri omzuma dokununca irkilerek arkama baktım. Oğuz hemen yanıma gelmişti. O da benim gibi nefes nefese bir haldeydi. Birbirimize gülümseyip geç kalanları iç çekerek izlemeye başladık. Gelenler çoğaldıkça fısıltılar da ona göre artıyordu. Sonra Gizem'i gördüm. Geç kalanların arasındaydı. Onun için üzülmüştüm. Ama elimden hiçbir şey gelmiyordu. Eğer bu kadın geç kalanları ayırdıysa onlar için kötü planları var demekti ve ben Gizem için endişeleniyordum.

" Siz" dedi tek tek omzumuza dokunarak. Bunu neden yaptığını anlamamıştım ama elinde bir şeyler olduğuna dair bir his geçmişti içimden. Ama dokunduğu yere bakınca hiçbir şey görememiştim. Ben de boş verdim. " Beş tur atacaksınız okulun etrafında. Beş turdan sonra yanıma geleceksiniz ve ben izin verirsem odalarınıza çekilebileceksiniz" Dedi.

" Emredersiniz efendim." Dedik aynı anda. Bu kadını kızdırmak istememiştim.

Sonra diğer guruba yöneldi. Onlara bizim gibi rahat bir şekilde yaklaşmamıştı. İlk gördüğümüz andaki gibi ellerini arkasında birleştirerek inceliyordu." Siz" Dedi yüksek sesle. " Daha ilk günden emrimi yerine getirmekte geç kaldınız. Ve ben emirlerimin geç yerine getirilmesinden nefret ederim" Bir yandan yürüyor bir yandan da konuşmasına devam ediyordu.

" Sanırım onları çiğ çiğ yiyecek" Diye fısıldadı Oğuz kulağıma. Gülümsememi kontrol altına almakta oldukça zorlanmıştım. Zira o kadın görürse ceza alabilirdim.

" Bana hiç yamyam gibi görünmedi" Dedim aynı şekilde fısıldayarak. İkimiz de kadına bakıyorduk.

Oğuz daha fazla kulağıma doğru eğildi." Daha önce yamyam gördün mü ki?" diye sordu. Gülmemek için dudağımı ısırmam gerekmişti.

" Sanırım hayır"

Başıyla eğitmeni işaret etti." Ben sana gösteriyorum. Bu kadın bir hafta içinde bir kaçımızı canlı canlı yiyecek"

" Biraz daha konuşursan ilk yiyeceği kişi sen olacaksın" Diye tehdit ettim. İşe yaramıştı. Hemen susmuştu.

" Size ilk günün hatırına fazla ceza vermeyeceğim. Ama bunun için hemen heveslenmeyin. Bundan sonra misliyle ceza alırsınız. Ona göre hareket edin. Siz on tur atacaksınız ve bitiren yanıma gelecek. Ben izin verirsem odanıza geri döneceksiniz"

" Emredersiniz efendim" Dediler aynı anda. Çok bir ceza almamışlardı. Bu kadarla kurtulmaları iyiydi bence. Ben daha kötülerini beklemiştim.

Boynunda ki düdüğü dudaklarına götürdü ve çaldı. Sesi duyan herkes aynı anda koşmaya başladı. Oğuz'la yan yana koşuyorduk. Tempomuzu bozmadan sakince ilerliyorduk. Çabuk bitsin diye hızlı koşarsak nefessiz kalabilirdik. Daha önce koşmayan biri için acele etmek aptalca olurdu. Bir yandan etrafı izlerken diğer yandan cezamızı çekiyorduk.

Okul cidden çok büyüktü. Ön taraf eğitim alanlarıyla çevrelenmişti. Okulun etrafı koşu alanlarıyla doluydu. Birçok spor aleti ve atış parkurları vardı. Bu kadarını görmek gözümü korkutmuştu. Ben spor yapan biri hiç olmamıştım. Benim spordan anladığım sadece koşmaktı. Ama şimdi oldukça farklı çeşitlerini yapmam gerekecekti. Burada trafik eğitimi bile alındığını görmüştüm. Sürücü işaretleri ve sürüş alanı da vardı. Oldukça donanımlı bir yerdi burası.

Okul binasının diğer tarafına geçtiğimizde ağzım açık kalmıştı. Nasıl bir yer bu kadar aykırı olabilirdi ki? Bir taraf Nazi kampından çıkmış gibi dururken, diğer taraf göletle çevrelenmişti. O kadar hoş bir görüntüsü vardı ki. Gölet'in ön kısımlarında banklar mevcuttu. İrili ufaklı ağaçlar vardı. Burası gördüğüm en güzel okuldu. Ve ben buraya kabul edilmiştim. Şu an bunun şans mı yoksa şansızlık mı olduğunu bilmiyordum. Kısa zaman sonra buna net bir cevabım olacaktı muhakkak.

Beş turu bitirdiğimizde eğitmenin yanına doğu tempolu şekilde koşmaya başladık. Cidden yorulmuştum. Üstelik yoldan gelmiştim ve ben hala uyumamıştım. Üstüne birde acıkmıştım. Daha fazla saymak istemiyordum. Eğitmenin yanına giderken bir çocuğun da yanına gittiğini gördük. Kadın elindeki bir aleti omzuma tutmuştu. Ne yaptığını anlamak zordu.

" Sen benimle dalga mı geçiyorsun?" diye kükrediğinde ben bile olduğum yerde korkudan titremiştim.

" E...efendim. Ben..." çocuk bile korkmuştu. Ama ondaki de iyi cesaretti. Böyle bir kadına yalan söylemek cidden en salakça işti.

Kadının gözlerinden ateşler çıkıyordu " On ceza puanı ve on tur da ilave" diye bağırdı. Sonra da " Adın ne?" diye kükredi.

" Burak efendim" Dedi kekelemeden. Cebinden bir defter çıkarıp bir şeyler karaladı. Çocuk ise hala bekliyordu. Ben olsam korkudan kaçmıştım bile.

" Sen hala burada mısın? Koş koş koş..." Diye bağırdı elleriyle onu kovalarken. Her ne kadar içgüdüm korkup kaçmak için sinyaller veriyor olsa da ben aksini yapıp kadının yanına gittim. Kadın bizi fark edince elindeki şeyi omzuma tuttu. Sonra aynı şeyi Oğuz'a da yapmıştı.

" Odalarınıza dönün." Dedi. Birbirimize baktık. Bizde sorun yoktu yani. Ona itiraz hakkı vermeden arkamıza bile bakmadan koşmaya başladık. Yurdun önüne geldiğimiz de ikimiz de nefes nefeseydik ama hala gülebiliyorduk.

" Cidden bir an bizi yiyecek sandım" Dedi Oğuz nefes almaya çalışarak.

" Senin bu kadınla alıp veremediğin ne? Ben de olsam kızardım. Aptal yerine konulmak kimin hoşuna gider?" Diye savundum. Cidden o çocuk aptal olmalıydı. Başka türlü öyle bir kadını kandırma girişiminde bulunmazdı.

" Uuu." Dedi ellerini havaya kaldırıp geriye doğru yürürken. " Sanırım senin içinde de sadist bir kadın var"

Dudaklarıma yerleşen gülümseme onu onaylamamdan kaynaklanmıyordu. Aksine aklıma gelen şeytani düşüncenin eseriydi. Ona doğru bir adım attım. Şaşırmış bir şekilde yüzüme bakıyordu. Gerginlikten terden ıslanmış ve alnına yapışmış saçlarını eliyle geri itmişti. Ama ben hiç bozuntuya vermeden, oldukça ciddi bir şekilde üzerine doğru yürümeye devam ediyordum. Aramızda bir adımlık mesafe kalan kadar yürüdüm. Sonra durup gözlerinin içine baktım.

" Sen benim kim olduğumu biliyor musun?" diye sordum. En ufak bir gülümseme ifadesi yoktu yüzünde. Yutkunduğunda gülmemek için içten yanağımı ısırmak zorunda kalmıştım. " Sanırım beni nasıl keşfettiklerini bilmiyorsun. Ama merak etme yakında tüm okul kim olduğumu duyar. Zaten hiçbir şey gizli kalmaz" dedim sakin sakin. Kurduğum cümleleri de oldukça yavaş yavaş söylemiştim. Biri bu şekilde benimle konuşsa sinirim bozulurdu.

" Sen... Kimsin ki?" diye sordu gergince. Bir adım geri adım atışını izledim. Gülmemek cidden zordu.

" Ben senin de biraz önce söylediğin gibi sadist biriyim. En son geldiğim yerde okul müdiresini kalemle yaraladım. Dolma kalemle. Kadın bir ay elini kullanamadı" dedim.

Yüzündeki ifade neredeyse gülmeme neden olacaktı. Ama kendimi kontrol altında tutmayı başarmıştım." Ciddi misin?" cidden korkmaya başlamıştı.

" Tabi ki değilim" dedim kahkahamı daha fazla tutamayarak. Karnımı tutarak gülmeye başlamıştım. Oğuz'un yüzünü gördükçe daha fazla gülme isteğiyle doluyordum. Cidden böyle bir şeye inanmış mıydı?

" İnci hiç komik değildi" diye mızmızlanmaya başlamıştı. Ama bu gülmemi engellemiyordu.

" Kabul et iyi oyuncuyum" dedim gülmeye devam ederek. " Sezar'ın hakkını Sezar'a vermek gerek."

Oda gülmeye başladığında biraz daha rahatlamıştım. Kızıp küsmesini istemezdim. " İyi oyuncusun" Dedi. Sonra elini omzuma atıp kendine doğru çekti." Ama unutma intikamım acı olacak" diye de ekledi.

" Tetikte olacağım"

Sonrada yurda doğru yürümeye başladım. Bu sefer sakince hareket ediyordum. Sonuçta peşimden kovalayan yoktu. Yeniden ikinci kata çıkıp altı numaralı odaya girdim. Oda bomboştu. Bu iyiye işaretti. Şu an kimseyle tanışacak modda değildim. Kendi yatağımı bulunca geçip oturdum. Cidden yorulmuştum. Vücudum uyku diye bağırıyordu ama henüz uyuyabileceğimi düşünmüyordum.

Savaş alanına benzeyen dolabımı açıp içindekileri çıkardım. Poşetleri boşaltıp asılması gerekenleri var olan askılara astım. Zaten  dolaplarda çok bir şey saklamıyorduk . Az ve öz kıyafetlerimiz vardı. Benim için normal bir durumdu. Zaten kendi kıyafetlerim de bundan fazla olmayacaktı. Üst tarafta duran banyo malzemelerine gözüm takıldı. Çekip indirdim. İhtiyacım olan her şey vardı burada. Tek sorun banyoyu bulmaktı. Ve oda bu odada değildi.

Banyo malzemelerimi kaptığım gibi koridora çıktım. Uzun koridoru baştan sona gezdim. Banyo ve tuvaleti, karşılıklı olarak koridorun sonunda bulmuştum. Banyoya girdim. İçerisi de yurdun diğer yerleriyle aynı oranda temizdi. Eski yurdumdan eser yoktu. Orası hiçbir zaman bu kadar lükse sahip olmamıştı. Siyah perdelerle kapatılmış on tane duş kabini vardı. ilk sıradakine girip perdeyi çektim. Kıyafetlerimi çıkarıp duvarın üzerine astım. Sonra havluyu da üzerine koyup, duş malzemelerini çıkardım.

Sıcak suyu açıp tüm yorgunluğum geçene kadar yıkandım. Kendimi daha iyi hissetmiştim. Suyu kapatıp havluya uzandım. İyice kurulanıp kıyafetlerimi yeniden giyindim. Malzemelerimi toplayıp odaya doğru yürümeye başladım. Koridor kalabalıklaşmaya başlamıştı. Hepsi nefes nefese bir halde odalarına giriyordu.

Ben de kendi odama girip eşyalarımı masanın üzerine bıraktım. O sırada Gizem'i gördüm. Karşımdaki yatakta uzanıyordu. Derin derin nefes salarak dinlenmeye çalışıyordu. Bu oldukça sevindirici bir karşılaşmaydı. Tanıdık birini görmek çok güzeldi.

" Gizem." Dedim sesimdeki neşeyi saklayamayarak. Sesimi duyunca hemen doğruldu.

" Sen de mi bu odadasın?" diye sordu gülerek. Başımla onayladım. O yorgun kız nasıl yataktan kalktı, nasıl üzerime atladı görmedim bile. Bir anda kendimi yatağın üzerinde otururken bulmuştum. İkimiz de durumumuza gülüyorduk.

Oldukça terlemiş haldeydi. Uzun gür sarı saçlarını toplamıştı ama zaman kısıtlı olduğu için yeterli olmamıştı. Çoktan dağılmış bir halde yüzüne yapışmıştı. Üzerindeki tişört de terden sırılsıklam olmuştu. Onu gördüğümde kendi halim aklıma gelmişti. Ben de üzerimi değişsem iyi olacaktı.

Ona banyonun yerini tarif ettikten sonra ben de üzerimdeki tişörtü çıkarıp yenisiyle değiştim. Giyindiğim kısa şortu da çıkarıp, uzun eşofman altını giyindim. Kısa giyinmek pek tarzım değildi. Yani gereksiz yere giyinmekten hoşlanmazdım. Eğitim alanında giyinmek iyi olurdu ama yurt içinde gezmenin bir âlemi yoktu. Rahat olduğum şekilde giyinmeyi severdim. O yüzden tişört ve eşofman altları her zaman kurtarıcım olmuştu.

Çıkardıklarımı düzgünce dolaba koyup kapısını kapattım. Burada standart kilit yoktu. Tam tersine üzerinde şifreli kilit sistemi vardı. Burada her şey son teknolojiydi. Buna alışmak biraz zaman alacaktı. Masanın üzerindeki telefonumu alıp yatağa uzandım. Her zaman olduğu gibi yine annemin ve babamın resmine bakma ihtiyacı hissetmiştim. Zaten onlardan bana kalan tek şey bu resimlerdi. Eski evimiz, eşyalarımız birkaç yıl önce amcam tarafından satılmıştı. Üstelik bunu benim imzamla yapmıştı.

O zaman bilseydim neyi imzaladığı asla imzalamazdım o kâğıtları. Ama amcam ailemin evrak işleri olduğuna dair bir şeyler söylemiş ve beni kandırmıştı. O zamana kadar bir yere imza atmadan önce okumam gerektiğine dair hiçbir şey duymamıştım. Duyduğumda da iş işten geçmişti. Yasal vasim olduğu için satmakta zorlanmamıştı ve tüm parayı alıp İstanbul'dan uzaklaşmıştı. Beni, yeğenini bir başına kimsesizler yurduna bırakıp çekip gitmişti. Bir kez bile arayıp sormamıştı beni.

İşte bu olaydan sonra kararımı vermiştim. Polis olacak ve benim gibi olan binlercesine yardım edecektim. Annem ve babam gibi bu uğurda canımı verecektim. Bunun için çok çabalamıştım ama olmamıştı. Ta ki bu güne kadar. Bu gün ise birisi çıkıp geliyordu ve bana MGS diye bir gizli örgütten bahsediyordu. Hayalini kurduğum polislikten biraz farklı ve daha eğlenceli bir iş gibi görünmüştü gözüme. Ama buraya geldikten sonra yanıldığımı anladım. Buradan mezun olmak hiç kolay olmayacaktı.

Burada kalmak oldukça sabır ve güç isten bir durumdu. Ve ben burada kalmak istiyordum. Başka gidecek hiçbir yerim yoktu benim. O yüzden burada kalacak ve buranın bir parçası olmak için elimden gelen her şeyi yapacaktım. Ekranda beliren ailemin neşeli birbirine sarılmış hallerine uzun uzun baktım. Ne kadar da mutlu görünüyorlardı. Onları her daim bu şekilde görmüştüm. İkisi de mesleğine âşık polislerdi. Sonra birbirine âşık olmuşlardı. En son ise bana... Annem hep öyle söylerdi. Ben onların üçüncü aşkıydım. Her zaman onlar gibi olmak isterdim. Ben de en az onlar kadar mesleğine düşkün, bu konuda arkamda olacak biriyle yuva kurmak isterdim. Aynı ailem gibi güçlü bir aşk istiyordum. Ölümsüz bir aşk. Ölümde bile ayrılmayan bir aşk.

Beni izleyin anne baba. Bana destek olun. Bu işi başarmam için bana güç verin. Sizin gibi vatanı için iyi bir birey olabilmem için yardım edin.




Continue lendo

Você também vai gostar

526K 28.3K 34
Yaş farkı vardır, dikkate alarak okuyun. Karakterlerime gelen en ufak hakarette engellenirsiniz. Siz: adınız lütfen bayım :) 0535*: Karşılığında bana...
4.3M 97.6K 103
❗️Kitap ağır cinsellik ve vahşet içerir❗️ ... "Söz verebilir misin, Liya?" "Sana söz veriyorum, seni sevmekten asla vazgeçmeyeceğim. Senden vazgeçtiğ...
43.7K 573 1
Basit, tekdüze bir hayatı vardı. Bunun pek de hoşuna gittiği söylenemezdi. Tam da hayatının monotonluğundan şikayetçi olurken bir zamanlar hayatının...
80.8K 12.4K 66
Sizce peri masalları gerçek midir? Büşra Köprü