Şebefruz

By bytubi

6.9M 241K 44.1K

Ezra Erdem, karanlığın adamı değildi. O tam olarak karanlığın kendisiydi. Bizim hikayemiz toz pembe değil, gr... More

TANITIM
ÖNSÖZ
1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm / İyi Bayramlar
12. Bölüm
13. Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm / Part I
25.Bölüm // Part II
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37.Bölüm
38.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43.Bölüm
44.Bölüm Final
Son söz ve teşekkür
Özel Bölüm

4.Bölüm

192K 7.5K 1.5K
By bytubi

Hi :) Yeni bölüm geldi. Gördüğünüz gibi vote ve yorum ne kadar hızlı gelirse bölümde o kadar çabuk geliyor. Neyse iyi okumalar. ❤️
Bölüm şarkısı ; Murat Dalkılıç / kırk yılda bir gibisin.
------------------------

Gözlerimi açtığımda hava kararmıştı. Önce nerede olduğu idrak edemeyip telaşla etrafıma bakındım. Daha sonra nerede olduğum aklıma gelerek kafamı yastığa gömdüm. Deve kuşu olmak istiyorum, korktuğumda ya da kendimi korumak istediğimde kafamı sokacak delik bulmak istiyorum.

Kapım tıklanıp açıldığında hâla yatakta yatıyordum.

"Hira hanım, Ezra bey sizi yemeğe bekliyor." Kafamı kaldırdığımda genç, sarışın birini gördüm. Güzel bir kızdı ama patronu gibi o da soğuk nevalenin tekiydi. Bu evde ki herkes böyleyse işim vardı. Kız gidince yataktan kalkıp odada ki banyoma ilerledim. Evet tahminlerim doğru çıkmıştı. O iki kapıdan biri banyo diğer ise giysi odasıydı. Giysi odası şimdilik boştu ama en yakın zamanda alış verişe çıkacaktım, arabam gelir gelmez.

Banyoda elimi yüzümü yıkayıp saçlarımı taradım. Uzun sarı saçlarımı düzene soktuktan sonra odama geçtim. Getirdiğim kıyafetlerimi giysi odasına yerleştirmiştim, oraya ilerleyip dolaptan sade,kalın askılı mor renginde ki elbisemi çıkardım. Ayakkabı olarakta siyah topuklu ayakkabı seçip, çıkardıklarımı üzerime geçirdim.

Telefonumu elime alıp arayan kimse var mı diye baktım. Annemden 8, babamdan ve Miradan 5'er arama vardı. Onları daha sonra aramayı aklımın bir köşesine yazarak odamdan çıktım. Koridora kırmızı, kenarları altın sarısı işlemeleri olan ince bir halı sermişlerdi. Duvarlarda ünlü ressamların tabloları vardı. Koridorda benim odam dışında bir oda daha vardı. Umursamadan merdivenleri inip, salona ilerledim.

Bizim pislik mafya bozuntusu uzun, üzerine beyaz örtü örtülen yemek masasına oturmuş, telefonu ile uğraşıyordu. Bende karşısında ki yerimi alarak masaya oturdum.

"Akşam yemeği saat yedide yenir, geç kalma." Onu duymazlıktan gelerek, servis yapan hizmetlilere baktım. Eve ilk geldiğimde ortada kimse yoktu ama şimdi bakınca bir çok çalışan vardı. Sırf yemek servisi yapan dört kişiydi. Bahçe kapısına baktığımda iki kişinin nöbet tuttuğunu gördüm. Bir mafyanın evinde kaldığınızı evde ki her köşeden hissedebilirdiniz.

"Sabah kahvaltısı saat sekizde, öğlenleri evde tek kalacağın için ne zaman istersen o zaman yersin... " onu dinlemiyor havası veriyordum ama dediği her şeyi dikkate alıyordum. Tabağımda ki tavuk soteden bir çatal aldım. Güzeldi, öyle yemek seçmezdim o yüzden sıkıntı çekeceğimi düşünmüyordum. Ezra tekrar konuşmaya başladığında gözlerimi devirmek istedim,

"Çok sıkılırsan bahçede gezersin. Benim iznim olmadan asla dışarı çıkamazsın. Alış verişi de benim söylediğim bir zaman yapar-" sinirle çatalımı tabağımın kenarına bıraktım. Kafasını kaldırıp çatık kaşlarla bana baktı.

"Bana bak Ezra Erdem, ben senin emrinde çalışan biri değilim. Bana ne zaman, ne yapacağımı söyleyip benim özgürlüğümü kısıtlayamazsın. Ben-" bu sefer sözü kesilen ben, sözü kesen o oldu.

"Sen... benim ne çalışanım ne de emrimde ki birisin. Sen benimsin..." Sinirle gözlerimi kıstım. Tam ağzımı açıp bir şey söyleyecekken söyledikleri ile sinirim yerini şaşkınlığa bıraktı.

"... Sen benim müstakbel eşimsin. O yüzden benim kurallarımla benim oyunumu oynamak zorundasın." Müstakbel eşim demişti demi o.

"S-sen ne saçmalıyorsun! Ben senin gibi biri ile asla! Ama asla evlenmem. Onu o beynine sok!" Sinirle güldü. Bir mafya ile nasıl konuşulur diye kullanma kılavuzu var mıydı ? Sanırım yoktu.

"Önce benimle düzgün konuş, emrilerime karşı gelemezsin. Sözümü kesemezsin. Sözümden dışarı tek bir adım atamazsın. Diğer konuya gelirsek, evet! Benimle evleneceksin. İster seve seve ister zorla. Ama sen benim karım olacaksın!" Nefes alış verişim sıklaşmıştı. Gözlerim dolmuştu. Yaşlar teker teker
akmak isterken izin vermemeye çalışıyordum. Ağlama, ağlat. Ağlama ağlat. Anneme verdiğim sözü tutacaktım. Ağlamayacak, ağlatacaktım. Buruk bir şekilde gülümseyip yerimden kalktım. İki adım atmıştım ki sesini duydum.

"Yemek daha bitmedi, otur." Demek bitmedi. Peki. Geri dönüp masa örtüsünün bir ucundan tuttum. Ezranın gözlerinin içine baktım. Hiç istifini bozmadan masada oturmaya devam etti. Arkamı dönüp kendi bedenimle birlikte masa örtüsünü de çektim. Masanın üzerindeki herşey büyük bir gürültüyle yere düşerken arkamı dönmeden Ezraya seslendim.

"Yemek bitti, sana afiyet olsun Ezra Erdem !"

Merdivenlere yönelip odama çıktım. Kapıyı kilitledikten sonra kendimi yatağa atıp tuttuğum göz yaşlarımı sessizce azat ettim. Burada olmak zaten büyük bir eziyetken bir de onunla evlenmek !. Ben buraya ileriyi düşünmeden geldim. Ne olacaksa olur demiştim ama evlilik, o adama ait olduğumu belgelerdi resmen. Her genç kız gibi bende evlilik hayali kurdum. Sevdiğim adamla, yanımda ailemle, mutlu bir evlilik yapacaktım. Şimdi ise hayalim kabusa dönüşmüştü.

Yatağımdan doğrulup Mirayı aradım. İkinci çalışta açtı.

"Abla, kaç kez aradık neden açmadın ! Bir sorun yok demi ?" Sesi nefes nefese ve telaşlıydı.

"Merak etme ablacığım. Uyumuştum bir ara o sırada aramışsınız, duymamışım."

"İyisin demi ? Sesin kötü geliyor sanki ?" Cam pencerelerden birini yana kaydırarak açtım. Balkona çıkıp temiz havayı içime çektim.

"İyiyim birtanem. Uykudan uyandım ya o yüzden sesim öyle. Beni boşver siz nasılsını?"

"Biz iyiyiz. Annem ve babam salondalar. Ben odamdayım dediğin gibi bir çalışma programı hazırladım kendime, ders çalışıyordum." Gülümsedim, Mira ders çalışmayı sevmezdi. İşi gücü aylaklık yapmaktı onun.

"Aferin prensesim..." Kısa bir sessizlik oldu. "Abla, şey... O nasıl biri ?" Balkonda bulunan tekli koltuklardan birine oturup orman havasını içime çektim.

"Ezra Erdem, aslında nasıl biri bende bilmiyorum. Öyle konuşmadık." Yalan, uyuz, pislik, gıcık ve öküzün önde gideni. Bir kaç tuş sesi ve ardından Miranın çığlığını duydum. Korkuyla ayağa fırladım.

"Mira! İyi misin ne oldu ? Bir şey mi oldu ? Mira !"

"A-abla... Bu adam çok yakışıklı." Kaşlarımı çattım.

"Kim yakışıklı, kızım ne saçmalıyorsun ?"

"İnternetten baktım, abla bu adam çok yakışıklı. Yani hiç olmazsa korktuğumuz gibi yaşlı,kel ve göbekli değil. "

"Yakışıklı olabilir ama uyuzun teki. Emir vermeyi seviyor, kendisi bir halt beceremiyor." Mira kıkırdayınca bende güldüm. Ben bu zamana kadar kimse hakkında bu şekilde konuşmamıştım. Ama pislik mafya bozuntusu sayesinde yapmadığım şeyleri yapıyordum ve emindim ki daha da yapacaktım.

"Abla sana bir şey söyleyeyim mi ? Bu adamın peşinde allah bilir ne kadınlar vardır."

"Bana ne Mira. İster ki tüm dünya peşinde olsun, ben onun peşinde değilim. "

"İki ay sonra da bu lafının arkasında durabilirsin ne âla." Mira gülerken kaşlarımı çattım ama bir şey demedim.

"Neyse kapatıyorum ben. Sen de gidip dersine çalış." Annemlere selam söylemesini söyleyip telefonu kapattım.

Giyinme odasına gidip üzerime geceliğimi geçirdim. Uykum yoktu, yanımda getirdiğim kitaplardan birini alıp okumaya başladım. Her şeyi düşünmüştü ama bir kitaplık yaptırmayı düşünememişti beyefendi. Kitaplarımı fotoğrafımın basılı olduğu duvarın önüne yerleştirmiştim.

***

Gece kitap okurken uyuya kalmıştım ve sonuç olarak her yerim uyuşmuştu. Kitap okurken değişik şekillere girebilen bir insandım çünkü.

Saate baktığımda dokuz olduğunu gördüm. Peki beni niye kimse uyandırmadı. İçimde bir mutluluk yeşerdi birden. Kahvaltıya geç kalmıştım, kuralın birini çiğnemiştim. Allah bilir nasıl kudurmuştur sinirden. İyice saçmalamaya başladım ben ya !

Kısa bir duş alıp üzerime iç çamaşırlarımı geçirdim. Giysi odasına gidip giyebilecek bir şeyler bakındım. Evde giyilecek rahat bir şey çok yoktu. Acil alış verişe çıkmam gerekti. Siyah kot şort ve üzerine önü kısa arkası biraz uzun olan kolsuz, şifon beyaz bir gömlek çıkarıp giydim. Ayakkabı olarak topuklu siyah bir ayakkabı seçtim. Bir gün burkacaktım o olacaktı bu ayakkabılarla.

Merdivenleri inip etrafa bakındım. Salon boştu. Hizmetlilerde ortalıkta yoktu. Karnım guruldayınca uzun süredir birşey yemediğimi fark ettim. Mutfak neredeydi acaba ? Salona girmezden önce sağ tarafta bulunan koridora girdim. Biraz ilerledikten sonra karşıma çıkan kapıyı açtım. Bingo! Burası mutfaktı.

Yuvarlak masanın etrafında oturmuş beşi genç yedi kişiye baktım. Beni görünce hepsi ayaklandılar. Ellilerinin ortasında gibi görünen kadın benim aksime güler yüzle yanıma geldi. Donuk bir ifade ile kadına baktım.

"Bir şey mi istemiştiniz ?" Kadının yanından geçerek tezgahın üzerinde bulunan bardağa su doldurdum. Suyumu içerken de mutfağı inceleme şansı yakaladım.

Diğer odalar gibi burası da fazla abartılı ve büyük duruyordu. Mutfağın ortasında bulunan ada tezgahın üzerinde iki tan ocak vardı. Girişin sağında bulunan tezgah led ışıklar ile aydınlatılmıştı. Dolaplar siyahtı kulpları ise pırlanta taş şeklindeydi.

Herkes gözünü dikmiş beni izlerken suyumu bitirip lavaboda çalkalayıp makineye koydum.

"Ben yapardım..." Dün akşam beni uyandıran kızdı bu.

"Gerek yok." Soğukça söylediklerim üzerine geri gitti. Buzdolabına yönelip ne var ne yok diye baktım. Bir yumurta, domates,salatalık ve zeytin çıkardım.

"Ne istiyorsunuz söyleyin biz hazırlayalım..." Bu sefer ki yaşlı olan kadındı.

"Lütfen işinize bakın. Kendi işimi kendim hallederim." Kadın birşey demeden yerine oturdu. Ezra beye olan kızgınlığımı herkesten çıkarıyordum. Normalde kimseye böyle davranmazdım.

Yumurtayı haşlamak için cezve arayışına girdim. Dolapları kurcalarken yan taraftan birinin cezveyi uzatması ile elime aldım.

"Ben Fatma," dedi cezveyi uzatan kadın. Sırayla da diğer hizmetlileri tanıttı. Dün akşam beni çağıran kızın adı Semaymış. Uzun ve zayıf olan kızın adı Eda, kısa ve tombul olan kız Feride, kırklarının sonunda görünen kadın Sultan, orta boylu sarışın kızın adı Betül ve son olarakta esmer yeşil gözlü olan kızın adı da Fulyaymış. Hepsine tek tek bakıp isimlerini ve simalarını aklımda tutmaya çalıştım. Allahtan sözelciydim de hafızam iyiydi.

Domatesin yasını kesip büyük bir servis tabağının köşesine yerleştirdim. Salatalık ve zeytinden de biraz alıp aynı şekilde tabağa koydum. Yumurta haşlanınca soyup dilimledim. O da tabakta yerini alınca etrafı toplayıp bulaşıkları makineye koydum. Bu evde olduğum sürece kimseye yük olmak istemiyordum.

Dolaptan meyse suyunu alıp bardağa doldurdum. Dolapların birinde bulduğum tepsiye biraz ekmek ve hazırladığım tabakla birlikte portakal suyunu da koydum.

"Bahçede oturmak istiyorum müsait mi ?" Fatma hanım gülümsedi.

"Müsait, Eda tepsiyi al bahçeye çıkar kızım" Eda tepsiyi alırken bir şey demedim. Ayağımda bu topuklu ayakkabılar olduğu sürece güvende değildim.

Mutfaktan bahçeye çıktık. Havuzun kenarında buluna çardağa tepsiyi yerleştirdi. Ev gibi bahçede çok güzeldi. Bahçe yüksek çam ağaçları ile çevrilmişti. Çimenler yeni biçilmiş ve sulanmıştı. Havuz bu sıcakta gel yüz diye bas bas bağırıyordu. Bahçenin birçok yerinde iri yapılı korumalar vardı.

"Ezra bey, şirkete gitti. Uyandırmamızı söylediği için uyandırmamıştık. Ezra beye haber vermemi ister misiniz ? Aslında erken dönec-" bu kız neden bu kadar çok konuşuyordu.

"İstemez... Şimdi izin verirsen kahvaltı etmek istiyorum. Sessiz bir şekilde." Kız kızararak özür dileyip yanımdan ayrıldı.

Sessizce kahvaltımı yaptım. Telefonum çalınca arayan kişiye baktım.

"Alo, babacığım..." Şimdiden çok özlemiştim.

"Kızım... İyi misin ? " sesi hâla üzgün geliyordu.

"İyiyim, merak etme. Siz nasılsınız ?"

"Bizde iyiyiz. Arabanı ve bir kaç parça eşya daha göndermiştim. Gelmedi mi ?" O sırada büyük demir kapının önüne gelen beyaz BMW i8'i gördüm. Koşarak çardaktan çıkıp kapının önüne geldim. Kapıdaki korumalar şoförümüze zorluk çıkarırken onları durdurdum.

"Hey, sorun yok. Sadece arabamı getirdi. Teşekkür ederim Ahmet. Gidebilirsin." Ahmet arabadan indi. Bende büyük kapıyı açıp dışarı çıktım.

"Hira hanım lütfen içeri girin. Ezra beyin emri var. Dışarı çıkamazsınız." Sinirle derin bir nefes aldım. Zorla içeri sokulduktan sonra arabamı korumalardan biri alıp arka bahçedeki garaja park etmek için götürdü. Bıkkınlıkla havuz kenarına geri döndüm.

Topuklu ayakkabılarımı çıkardım. Ayaklarımı suya değdirdim. Sıcak hava, soğuk su. Tüm hücrelerim serinlemek istiyordu. Serinlemek için havuza atladım. Evet kıyafetlerimle birlikte havuza atladım. İşte bu !

Ne kadar yüzdüm, ne kadar kaldım havuzun içinde bilmiyorum. Eda kahvaltı tepsisini alırken bana tuhaf bir bakış atmıştı sadece. Ne yapabilirim bikini veya mayo getirmedim.

Havuza dalıp diğer ucundan çıktığımda önümde duran siyah ayakkabılarla irkildim. Başımı kaldırdığımda Ezrayı gördüm. Tüm moralim balon gibi sönerken ifadesizce yüzüne baktım.

"Kıyafetlerle yüzmek ? Yeni moda mı." Alayla sırıtarak söylemesi üzerine tek kaşımı kaldırdım.

"Evet yeni moda. Sen de gel istersen." dedim.

"Kalsın, istemez." Yüzünün ortasına yumruk atıp o sırıtışı silmek istedim. Ama aklıma daha iyi bir fikir gelince gülümsedim. Elimi uzattım ona doğru.

"Çıkmam için yardım eder misin ?" Önce şaşırsada daha sonra uzattığım eli tuttu. Elimi tutmasıyla tüm gücümü onu havuza çekmek için kullandım. Böyle bir şey beklemediği için havuza düştü. Ben sırıtarak havuzdan çıkarken o kendine yeni gelmişti. Havuzun kenarına gelip alayla sırıtan bu sefer ben oldum.

"A-a bakma ama öyle Ezra efendi. Serinlemişsindir. Hem daha benden çok çekeceksin sen. Bu daha başlangıç." Doğrularak arkamı döndüm. Yüzümde zafer gülümsemele odama çıktım.

-----------------

Continue Reading

You'll Also Like

2.8M 144K 16
Maça Kızı 8 serisinin devam bölümlerini içermektedir.
1.7M 109K 59
Wattpad de bu isim ile yayımlanan ilk ve tek hikayedir. Çalınma durumunda yasal yollara başvurulacaktır. Mine MUTLUÇAY, otuz yaşında arşiv memuru ke...
1M 43K 59
Seni affedersem Namert olayım!.. Bana şiir yaz diyorsun hoş güzel de, peki sen kaç harf edersin. #Güven MAFYA ve AŞK SERİSİ 3... Keşke, her karşılaşm...
SARKAÇ By Maral Atmaca

General Fiction

1.3M 84.4K 7
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...