LUNA

By Aylinaiv

728K 3.2K 563

Uzay, hayatımda unutamayacağım tek kişiydi. Kaymayacak olan yıldızım, asla tutamayacağım dileğimdi. Uzay... More

1|-Grup -
2-Konser-
4-Resim-
Taşındı

3- Bir yıldız kaymalı -

13.7K 724 69
By Aylinaiv

Eve dönüş yolunda çocuklar arabayı bir kafenin önüne park etti. ''Dondurma yiyelim!'' Rüya küçük çocuk gibi Semih'i çekiştirdi. Kim inanır ki, Doruk ile çift yumurta ikizi olduklarına, bugünlerde kardeşinin yüzüne baktığı yoktu.

Keyifsizce merdivenleri tırmanıp cam kenarındaki boş masaya oturdum. Diğerleri yanımdaki sandalyelere geçerken, Doruk dondurmaları getirdi. ''Yarın bir haftalık tatile çıkalım.''

''Mezun olmamıza iki hafta var nasıl olsa. Şimdiden ufak bir tatil yapmış oluruz.''

''Bu akşam hazır oluruz.''Eylül bize göz kırptığında güldüm.

Otelde kalmak istemiyorum. Sahil kenarındaki ahşap pansiyonlar dan kiralayalım.''

''Akşam kamp ateşi yakarız.''

''Komedi filmi izleriz.''

Dondurmamdan bir kaşık alıp düşüncelere daldım. Kim bilir Uzay şimdi ne kadar yalnızdır. Ona karşı bir şey beslediğim yoktu. Sadece onun için üzülüyordum. Bu grup olmasaydı, yaşamım, bir bok çukurunun içindeymiş gibi... Pis kokulu bir hayat yaşardım. Düşüncesi bile korkunç geliyorken o, bugün ki olaydan sonra, muhtemelen menajeri ile bir otel odasında oturuyordur. Yarın manşetlerde olacağına da adım gibi emindim.

Kaşığımı kaseye daldırdığımda, oluşan tık sesiyle önüme baktım. Hangi ara bitirmiştim?

''Siz, Doğa Güler değil misiniz?''

Başımı kaldırıp, cırtlak sesli kıza baktım. Sarı saçları arasındaki heyecanlı suratı ışıl ışıldı.

''Aa! Sende iki hafta önce ülkeler arasındaki yarışta birinci olan yüzücü çocuksun.''

Kahverengi saçlı kız, sarı saçlı kız kadar heyecanlı değildi. Bizimkilere rastladığı için şaşkındı sadece.

İnsanlar çoğalmaya başladığında, Doruk yanıma gelerek elimden çekiştirdi.''Çıkalım buradan.''

Elimi çekeceğim sırada daha sıkı kavradı. Sinirlenerek, ''Neden beni götürmeye çalışıyorsun?'' diye sordum. ''Önemli olan kişi sensin.''

Doruk'un gözleri keskin bir hal aldı.''Benim için önemli olan şey sensin, Luna. Kendini küçük görmeyi kes.''

Bir şey deme gereği duymayıp, kafeden çıkarak arabaya bindim. Bizimkilerde alelacele kafeden çıkarak arabalarına bindiğinde Doruk arabayı çalıştırdı.

Yol sessizce geçerken bakışlarımı yoldan alamıyordum. Biri yönetmen, biri yüzücü, biri oyuncu, ikisi besteci, biri tasarımcı ve biri de işe yaramaz olarak tarihe geçebilecek kapasitedeki grubumuzu düşündüm. Şahaneydi!

''İyi misin?''Doruk kısa bir an bana baktı. Başımı sallayarak ''İyiyim,'' dedim,''merak etme. Alıştım.''

Uyarıcı sesiyle, ''Luna,''dedi, ''emin ol başaracaksın. Hepimiz sana güveniyoruz. Herkes ne kadar azimli olduğunu biliyor. Birazda senin kendine inanman gerekiyor.''

Konunun uzamaması için ses çıkarmadan yolu izledim. Araba evin önünde durduğunda inerek hızlı adımlarla eve girdim. Merdivenleri hızlıca tırmanıp odama çıktım. Yatağımın altına koyduğum orta boy valizimi alarak dolabımın önüne yerleştirdim. Askıda bulduğum göze çarpan giysileri valize doldurduktan sonra valizi kapatarak kenara koydum. Bir saat sonra elinde valizlerle kızlar geldiğinde, valizleri kenara taşıyıp odaya çıktık. ''Ben bir duş alacağım. Sizde atıştırmalık bir şeyler alın kafeden. Babam bugün yok.''

Üstümü çıkarıp suyun serinliğine kendimi bıraktığımda vücudum sanki bir oh çekmişti. Oluşan rahatlama hissiyle gözlerimi kapattım. Köpükle oynarken eski anılarımı düşündüm. Her şeyin bu beyaz köpük kadar temiz ve masum olmasını çok isterdim. Derin bir nefes vererek parmağımın ucundaki köpüğü inceledim.

Annem daha küçücükken beni terk edip gitmişti. Semih'in babası karısından boşanarak, iki çocuğunu ardında bırakıp yurt dışına gitmişti. Doğa'nın annesi ise, Edip amca iflasın eşiğinde olduğu için Edip amcayı boşayıp başka birisiyle evlenmişti. Neyse ki, Edip amca çok çalışarak şirketini en yükseklere çıkarmayı başarmıştı. Üçümüzün çocukluğu zorluklarla, üzüntülerle geçmişti ama yine de eğlenmesini bilmiştik. Birbirimize sahiptik.

Rüya ve Doruk'un aile ortamını kıskanıyordum. Tamer amca çok saygılı bir avukattı. Defne abla ise çocukları için mesleğinden vazgeçerek, onlara enfes yemekler yapmak için evde oturmayı tercih etmişti. Onlarda ne zaman akşam yemeği yesem yemekler yemek borumdan aşağı gitmiyormuş gibi hissediyordum. Tıkanıyordum.

Semih'in annesi Başak abla, ünlü bir modacıydı. Eski kocasına ne kadar yükseğe çıktığını gösterebilmek için çok çalışıyordu. Biraz küçük kızı Ada'yı ihmal etse de, Semih kardeşine titizlikle bakıyordu.

Eylül'ün annesi tasarımcıydı. Eylül yeteneğini annesinden aldığı için büyük bir tutkuyla çizimler yapıyordu. Deniz amca ise emekli Milli Basketçiydi. En az Rüya ve Doruk'un ailesi kadar mutlu bir aileydiler.

Mete tarafı ise şekerleme gibiydi. Yağmur abla ve Bahadır amca Prof.Doktordu. Mete onların tam tersi, yönetmen olmak istiyordu. Yağmur abla ve Bahadır amca her zaman Mete'nin kararlarına saygı duymuştu. Mete o yüzden, yeni şeyler deneyerek ilgi alanını genişletiyordu.

Doğa'nın annesi tam bir zengin avcısıydı. O yüzden annesinden nefret ediyordu. Edip amca işleri nedeniyle Doğa'ya vakit ayıramasa da, mutlaka bir hafta her şeyi iptal ederek kızıyla ilgilenirdi.

Üçümüz zor zamanlar geçirmiş olsakta, ne zaman herkes tatil için bir araya toplansa, aile sıcaklığını hissedebiliyordum. Küçüklüğümüzden beri hepsi bize anne ve baba olmuştu. Bunları neden düşündüğümü kestiremeyerek durulanmaya başladım. Parmak uçlarım sudan buruş buruş duruyordu.

Kurulandıktan sonra giyinerek odama girdim.''Parıl parıl parlıyorsun. Gözlerim kamaştı.'' Ağızları dolu konuşurlarken güldüm.''Hani benim ki?''

Rüya yanında tuttuğu sandviç tabağını bana uzatıp kutu kolayı almam için işaret etti. Tabağı alıp yere bağdaş kurdum.''Kızlar, ilk defa tatile çıkmıyoruz ama ben nedense çok heyecanlandım. Sanki çok güzel şeyler olacakmış gibi, bak hissediyorum.''

Eylül'ün sesinden bile anlaşılıyordu heyecanlı olduğu.''Sen zaten grubun haberci başısın.''

Doğa doğru söylemişti. Eylül ne zaman kuşkulansa ya da bir şey hakkında kötü fikirlere kapılsa, gerçek oluyordu. Bu tam tersi iyi şeyler hakkında da geçerliydi.

''Demek ki, güzel şeyler olacak.''

Rüya ağzındakileri yutup Eylül'e gülerek baktı.''Eylül,'' dedi gülmeye devam ederek, ''şuraya mumlar koyalım. Sende bağdaş kurup kısa bir yolculuk yapsan da kim için tatilin çok güzel geçeceğini öğrensen.''

Doğa ile kıkırdarken Eylül dil çıkartıp sandviçten bir ısırık daha aldı. ''Hepimiz için hissediyordur bence. Nede olsa hepimiz biriz.'' Doğa ilk defa bu tarz konuştuğunu fark ettiğinde omuz silkip kolasından yudumladı.

''Vay be,''dedi Rüya, ''tatil gerçekten güzel geçeceğe benziyor.''

''Konuşmayı kesin de yatalım artık. Geç oldu.''

Rüya beni dinleyerek ayağa kalktı. Elimizdeki tabakları ve kola kutularını alıp odadan çıktı.''Bizde yatakları açalım.'' Eylül bir dolaba bir de yatağıma baktı.

Rahatıma düşkün olduğum için yatağı geçen yıl büyütmüştüm. ''Hepimiz o yatağa sığarız bence.''dedi düşünceli bir şekilde.

Doğa bunu bekliyormuş gibi en kenara kayarak yattı.''Orta da yatmam.''

Rüya içeri girdiğinde üçümüz bakıştık. Yüzümüzde oluşan gülümsemeyle yatağa atladık. Doğa küfürler savururken yastıkla ona vuruyorduk.''Kesin şunu!'' Altımızda çırpınırken aslında bunun hoşuna gittiğini biliyordum.

Durup soluklanırken, kesik nefesler arasında gülüyorduk. Doğa yastığını alıp yüzümüze attı. Arkasını dönerek duvara karşı gözlerini kapattı. Yastıkları düzeltip tek tek yatağa girdik. Doğa, sıkışık yatakta zar zor bizden tarafa dönerek kolunun aldığı kadarıyla bizi kucaklamaya çalıştı. Sessiz ortamda kıkırdamalar oluştu.

_________________________________________

Mete, Semih ve Doruk valizleri yerleştirdikten sonra bugün için özel olan Mercedes Benz Minibüsüne bindik. Mete eğlenceli bir şarkı açarak yolculuğumuzu şenlendirdi. Kızlarla şarkıyı bağıra bağıra söylerken, erkeklerde bize katıldı. Doruk dans hareketleri yapıyor, Mete şarkının rap kısmını söylüyor, Semih ise big bags yaparak yeteneklerini sergiliyordu.

Şarkı söylemeyi kesip ortamı izledim. Hepsi kahkahalara boğuluyordu. Tebessüm ettim. Ünlü sayıldıkları halde sanki sadece aileleri ve arkadaş çevrelerinden tanınan birileri gibi davranıyorlardı. Değişmedikleri için onlara minnettardım. Her zamanda minnettar olarak kalacaktım.

Biz müzik grubu gibiydik. Üyelerden biri ayrıldığı takdirde grup piyasadan silinirdi. Birer notalardık biz. Bir kişi gittiğinde, bizden müzik olmazdı. İçimizden biri o notanın boşluğunu doldurmaya çalışsa bile aynı sesi çıkaramazdı.

Herkes kendi valizini sürükleyerek ahşap pansiyona girdi. Sırayla dizilmiş önlü arkalı bir sürü büyüklü küçüklü ev vardı. Bizimki en önde, denize sıfır manzaralı yerdeydi. Yan taraftaki pansiyonun kapısında bir adam gördüğümde durup bakmaya başladım. Adam valizleri kapının kenarına bıraktıktan sonra arabaya binerek gitti.

Aldırmadan valizimi sürükleyerek içeri girdim. Üst kata çıkarak erkeklerin karşı odasına girdim. Kızlar valizi bırakmış dışarı çıkmak için hazırlanıyordu.''Nereye gidiyorsunuz?''

''Sahilde gezeceğiz.''

Yatağa oturup gidip, gitmesem mi diye düşünmeye başlarken,''Tamam bende geliyorum.''dedim.

______________________________

Rüya, Semih ile birlikte birbirlerine su atarken Mete, Eylül'ü belinde tutarak döndürüyordu. Doruk ise içecek soğuk bir şeyler almaya gitmişti.

''Kıskanıyorum.''dedi Doğa iç geçirerek. Onun baktığı yere bakarak derin bir nefes verdim.''Bende.''

Ayaklarımızı kuma vura vura ilerlerken Doruk önümüze atladı.''Alın bakalım.''

Kutu kolaları elimize tutuşturup diğerlerinin yanına gitti. Doruk grubumuzun Dorukrellasıydı. Bir şeyler alıp yedirmeyi, yardım etmeyi çok severdi. Bizde ona bu lakabı takmıştık.

Bizimkiler soluk soluğa kalmış, içeceklerini açarlarken,''Bizim gibi sakince yürüseniz romantiklikten sayılmıyor mu?''diye söylendim.''Bir dakika yerinizde duramıyorsunuz.''

Eylül gülerek kolasından bir yudum aldı. ''Anlaşılan yine kıskançlığın tuttu.''

Ona dil çıkartıp Doğa'nın koluna girdim.''Biz iyiyiz böyle, değil mi Doğa?''

Doğa bana kaşlarını çatarak baktıktan sonra net bir şekilde ''Hayır.''dedi. Herkes gülerken Doğa'nın kolundan çıktım.''Evet desen bir yerin eksilir.''diye söylendim.

Beni umursamadan yürümeye başladı. Bazen sıcakkanlı, bazen ise böyle buz gibi olabiliyordu. Dengemizi bozuyordu.

''Akşam yemeği için alışveriş yapmamız lazım. Buraya gelirken merkezde market vardı.'' Rüya, Semih'e hak verdi.''Hava kararmadan gidip gelseniz iyi olur.''

''Tamam o zaman, Mete?''Semih, Mete'ye baktı.

''Hı?''

''Sen kızlara göz kulak ol. Ben Doruk ile gider gelirim.''

Mete yarım gülümsemesini takınarak etrafı izledikten sonra susamış gibi kolasından içti. ''Sen demeseydin bile ben zaten burada kalacaktım.''

Semih, Mete'nin bacağına tekme atacak iken, Mete geri sıçradı. Tuttuğu kola eline dökülerek parmaklarından damla damla düştü. Mete içten içe küfür ederken, Semih aldırmadan devam etti. ''İstediğiniz bir şey var mı?''

Eylül eliyle geçiştirdi.''Lezzetli gözüken her şeyi alıp gelin.''

Eylül, Mete'nin elini sımsıkı tutarak ıslak mendil ile sildikten sonra Doğa ve benim gözümün önünde salladı. Doğa sinirden gülmeye başladığında bende gülmeye başladım. Psikolojimiz bozulmuştu.''Görmemişin sevgilisi olmuş...'' Doğa son anda susarak terbiyesini bozmadı. Kollarını kavuşturup yürürken peşinden gittim.

''Beni de bekle.''

______________________________________

Semih ve Doruk gelir gelmez oturmak yerine Semih'ide alıp mutfağa geçtiler. Kızlarla, merakla bar taburesine oturup çenemizi elimize dayadık.

Mete gömleğinin kollarını yukarı katlarken, Eylül, ''Ne kadar da erkeksi.''diyerek bizi güldürdü. Mete, kolundaki saati çıkararak Eylül'e verdikten sonra dudağına öpücük kondurdu.Eylül ise yeni aşıklar gibi havada süzülüyordu.

Semih yakasında cebi olan düz beyaz tişörtüyle bile çekici dururken, Rüya'nın üçüncü kez iç çektiğini duydum.

Doruk beline bağladığı gömleğini düzeltip, eline yıkanacak olan sebzeleri aldı. Yıkadığı sebzeleri Mete'ye verdi. Büyük titizlikle tuttuğu bıçakla sebzeleri doğradıktan sonra kaplara doldurdu. Semih, etleri tavada ustaca döndürürken, Rüya el çırpıyordu. Eylül, Mete'yi Rüya, Semih'i desteklerken Doğa ile bir olup, Doruk'u destekledik.

''Bence mesleğinizi bırakıp, üçünüz aşçı takımı olun.'' Doğa baş parmağını kaldırıp gülümsedi. Bizimkiler birbiri ile bakışırken aynı anda, ''Hayatta olmaz!''diye bağırdılar.

''Ben mesleğimi seviyorum.''

''Ben halimden memnunum.''

''Ben yalnız çalışmayı severim.''

Hepsi aynı anda konuştuğunda yüzümü buruşturarak başımı bar masasına yasladım.

Bir buçuk saat sonra Doruk, bir elini karnında tutarken, diğer eliyle süslediği yemek tabağını titizlikle önüme bıraktı. Masada servis edilen yemekleri kesmeyi bırakıp, tatmaya başladık. Doruk, Semih ve Mete gözlerimizin içine bakıyorlardı. Kızlarla çaktırmadan bakıştığımız da, sinsice güldük.

Ustaca boğazımı temizledim ve tabağa bir kez daha baktım. Görüntü ve tat bakımından harika bir sunumdu.

Tabağı önümden ittim. ''Ne bu böyle! Resmen yanık kokuyor.''

Rüya burnunu buruşturarak arkasına yaslandı. ''Tat uyumu berbat olmuş.''

Eylül sert bir şekilde çatalını tabağının yanına bıraktı. ''Bunun tuzu yok.''

Doğa oyunculukta usta olduğu için hiç zorlanmadan ona düşen rolü oynadı. ''Et neden sakız gibi! Ağzım ağrıdı.''

Kızlarla aynı anda konuşmaya başladığımızda, bizimkiler gözlerini açmış, şaşkınlıkla bize bakıyordu.''Tamam,''dedi Semih masumca, ''tekrar yaparız.''

Doruk, Doğa ve benim tabağıma uzandığında, aynı anda Mete ve Semih'te kızların tabağına uzanmıştı. Doğa ve ben, Doruk'un eline vurup ''Harika olmuşlar!'' diye bağırdık.

Eylül ve Rüya gülerken, Semih ve Mete derin bir nefes vermişti.''Size bunu çok pis ödeteceğiz.'' Doruk ellerini çekip karşımıza oturdu. Etten biraz kesip ona uzattım. ''Tadına bir bak.''

Göğsünde birleştirdiği ellerini çözüp eti aldı. Biraz çiğnedikten sonra, ''Imm,''yaptı.''enfes olmuş.''

_______________________________

Kot ceketimi alarak bizimkilere hava alacağımı söyledim. Kapıyı çektikten sonra patika yoldan sahile indim. Denizin üzerinde parlayan dolunayın yansıması binlerce yıldızıda beraberinde getirmişti. Ayaklarımı kuma sürte sürte yürüyordum. Çekirge sesleri kulağımı doldururken, hafif bir esinti saçlarımı karıştırarak kulağımın yanından geçti. Ellerimi ceketimin cebine sokup ileriye baktım. Benim yaşlarımda biri kumlara oturmuş yıldızları izliyordu. Nedense tanıdık gelmişti.

Biraz daha ilerlediğimde ay ışığında parlayan yüzünü gördüm. Geçen gün giydiği kot ceket vardı üzerinde. Başına taktığı siyah şapkadan yüzü zar zor seçiliyordu. Uzay.

Durduğum yerde onu izlemeye başladım. Bunun ilk vukuatı olmadığına dair içimde bir his vardı. Ünlü olmak güzel olduğu kadar da, sıkıntı vericiydi. Belki de bu dünyadaki en sıkıntılı meslekti. Özel hayat yok, dinlenme yok, rahat bir nefes alması bile skandal olurdu.

Uzay Doğaç, geçtiğimiz günlerde beş tabak yemeği bitirirken görüldü. Şirket, ünlü şarkıcıya çok mu yükleniyor?

Yavaş adımlarla yanına giderek oturdum. Geldiğimi fark etmediğini anladığımda, nazikçe sordum.''İyi misin?''

Bakışları aniden bana döndü. ''Senin ne işin var burada? Beni mi takip ediyorsun?''

Gözlerimi devirmemek için kırpıştırdım.''Arkadaşlarımla tatile geldim. Ne tesadüf ki, sende buradasın.''

Aldırmadan önüne dönüp yıldızları izlemeye devam etti. ''Kolun iyi mi?''

''Neden merak ediyorsun?''

Omuz silktim.''Yıldızlar gerçekten çok güzel.'' Beni onaylayan bir ses çıkarmadan durdu. Nazikçe tekrar sordum. ''Konuşmak ister misin?''

Sert bakışları aniden beni buldu.''Seninle neden konuşmak isteyeyim! Bir hayran veya muhabir olmadığını nereden bileyim. Dinleme cihazının olup olmadığını nasıl anlayayım?''

Seslice yutkundum. Kızgın görünüyordu. Sanki her an kalkıp gidecek gibiydi ama kendini tutarak benim gitmemi bekliyordu. Bacaklarına doladığı kollarını gergince sıktı.

''Hayran değilim. Muhabir hiç değilim. Dinleme cihazım da yok. Ben sadece benim,'' Yan profilini inceledim. Şapkanın gölge düşürdüğü yüzünde yalnızca minik burnu ve gülümsemeye kapalı dudakları görünüyordu. ''yalnız hissedersen bize katıl, olur mu?Düşündüğün gibi kişiler değiliz.'' Gökyüzüne kısa bir bakış attıktan sonra ayağa kalktım.''Umarım bir yıldız kayar. Buna ihtiyacın varmış gibi duruyor,'' Gökyüzüne tekrar baktım ve sessiz dualarımı gönderdim.

''İyi geceler, Uzay.'' Bir şey demeden sadece bana bakarken, yavaşça el sallayıp arkamı dönerek oradan uzaklaştım.

Bir yıldız kaymalıydı, yeni bir dilek için...

Continue Reading

You'll Also Like

13.7K 2K 28
"Peki masalda çirkin olan; kurbağa olan prenses olsaydı, yakışıklı prens yine onu öper miydi? Dahası... Prensin etrafı sayısız güzelle çevriliyken o...
904K 63.3K 37
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
Kraliçenin tacı By S I L A

Historical Fiction

3.7K 631 32
"Herkes ölecek ama sen yaşayacaksın!" az önce sadece acıdığı bu kadın ışık tutulmuş fare gibi kendine bakıyor ve deli bir sırıtış ekliyordu suratına...
27.7K 13.9K 32
Koşuyorum! Heryer karanlık güneşin olmadığı yaparağın titremediği bir kuyuda gibiydim. Etrafta tanıdık hiç birşey yoktu. Korkutucu ağaçlar dışında. ...