Gökyüzünde Mavi Yara

By S-evvaaal

28.3K 341 11

"Eğer bir cennet veya cehennem varsa, şüphesiz ayrılacağız." Üşürken yanıyor olmaktı onu sevmek. "Önce kalbin... More

Bölüm~2

Bölüm~1

7.1K 184 7
By S-evvaaal

"Gelmeyecek misin gerçekten."

Gözlerimi kısarak saate baktım. Çok değil iki saattir aynı soruyu tekrarlıyordu. Derin bir nefes alarak oturduğum koltukta rahatsızca kıpırdandım. Anlamış olmalı ki kafasını sallayarak yanaklarını şişirdi.

"Alina sensiz orada ne yapmamı düşünüyorsun ?"

"Onu bilmiyorum fakat nasıl susacaksın onu düşünüyorum."

Bana ismimle hitap etmesi sinirlerimi bozuyordu.

O benden üç yaş küçük kız kardeşimdi. Benim aksime biraz neşeli ve her yerde olmayı istiyordu. Şuan ise gelmemi istediği bir davet için yalvarıyordu.

"Sen gelmezsen bende gidemeyeceğim biliyorsun."

Güldüm. O her zaman gidebilirdi. O Esila SANCAK olarak her deliğe babası sayesinde girebilirdi.

Kafasını hızla sallayarak devam etti.

"Lanet olsun kır artık şu kabuğunu çık şu odadan, mesela birisiyle konuşmayı öğren herkese bize davrandığın gibi davranma. herkese bu kadar iğrenç bir muameleyi hoş görme."

Sinirle gözlerimi yumarak kulaklığımın ses düzeyini arttırdım.

Ben Alina.

Yirmi üç yaşında, hayallerinde çocukluğunu yaşayan, kitaplarda kaybolan o kız bendim.
Bu arada her zaman saklanmayı seçen kişilikte ben oluyordum.

Esila'nın odadan çıktığına emin olduğumda gözlerimi açarak tavanla buluşturdum. Onu kesinlikle babam beni ikna etmesi için yollamıştı.

"Bir kerelik buna göz yumabilirsin."

İçimde ki mahkemeye göz devirerek gitmeyi seçtim.
Salona yürüdüğümde evde kimsenin olmadığını,Esila'nın çoktan gitmiş olduğunu anlamıştım blöf yapıyordu.
üzerime giyindiğim siyah dar pantolon ve atlete göz attım. Pekâlâ hiç fena değildi.
Montumu alarak kapıyı açtığım sırada soğuk rüzgar derimi çiğnedi.
Bu histen nefret ediyordum.

Taksi bulma umuduyla yürümeye başladığımda derin bir nefes aldım.
Onu gördüğümde ne hissedecektim ?
Babam.

Benim sözlüğümde kesinlikle bir pislik olarak okunuyordu.

"Baba bende markete sizinle gelebilir miyim ?"

"Hayır dedim sana sadece Esila gelecek."

"Ben neden gelmiyorum peki baba ?"

"Çünkü senden utanıyorum. Şu haline bak, sen gerçekten ucuz görünüyorsun."

Sekiz sene önce ondan hayatıma karşı gerçek bir tekme yemiştim. Beni anneme benzetiyordu
Ve bu onun için büyük bir sorundu.
Annem,ben henüz altı yaşındayken babamla boşanmıştı sebebi ise bir başkasına aşık olmasıydı. O zamana kadar beni seven babam, o zamandan sonra benden nefret eder olmuştu. Ve ben yüzünü sekiz senedir görmüyordum. Şimdi ise onu görmek istemiyordum. Fakat kardeşimi gerçekten yalnız bırakamazdım.

Bulduğum taksiye yerleşerek gideceğim adresi istemsizce mırıldandım.
Taksicinin garip bakışları eşliğinde gözlerimi kapatarak kafamı camla buluşturdum.
İnsanlar nasıl bir tepki verecekti ?
Biliyorlardı.
Soyadımı değiştirmem manşet olmuştu. Ve yapılan davetlerden birine ilk kez katılıyordum.

Taksiciye ücreti verdikten sonra çıktım. Kapısını hızla çarptığımda derin bir nefes verdim. Önümde ki lüks restorana bakarak gözlerimi yumdum.
Ardından hızlı adımlarla giriş olduğunu düşündüğüm kapıya doğru yürüdüm.
Montumun ceplerini karıştırarak bir iki adım ilerlediğimde boğazıma sarılan elle, gözlerim yuvalarından çıkmıştı.

Bir sokağa doğru savrulan bedenim kesinlikle bir elin etkisi altındaydı.
Nefes alamadığımı hissettiğimde inledim. sırtımın soğuk bir duvarla sert bir şekilde buluşmasıyla öksürükler boğazıma dizilmişti. Elim boğazıma gittiğinde yutkunmaya çalışıyor gözlerimi karanlık sokakta kapatıp açıyordum.
Kafamı kaldırdığımda gördüğüm gözlerle yerime çakıldığımı hissettim. Masmavi kısık gözler, simsiyah bir maske altında hızlı hızlı soluklanıyordu.

"Sakın o dilin işlevini gerçekleştirmek gibi bir hata yapmasın."

Konuştuğunda irkildim.
Fısıltıyla dudaklarından dökülen sözlerden sonra elini ikinci bir deri gibi saran eldivenle ağzımı kapattı.
Alarmın uğursuz tiz sesi kulaklarımı doldurduğunda hâlâ karşımda ki mavi gözlere bakıyordum. Gözleri gökyüzünü andıran bu adamda benden farklı bir şey yapmıyordu.

Elini çektiğinde önümüzde duran siyah arabaya bir bakış atarak beni arabaya itekledi.
Korku içimde en kuytu köşeye çekilmiş kendini göstermeyi planlarken, arabada zorla bile olsa yerimi edinmiştim.

Sürücü koltuğunda etrafına bakınan adama bakarak derin bir nefes aldım.
Tedirgindim.
Yanıma oturan gökyüzü,maskesini çıkardıktan sonra saçlarını hızla geriye yatırdı. Bir geceyi andıran saçlardan arabaya sızan koku, bedenimde garip bir algı yarattı.
Bu adam özenle çizilmiş bir tablo gibiydi.
Bu adamın yanında gökyüzü kendinden utanırdı.
Dolgun dudaklar, çıkık elmacık kemikler, ve kısık mavi gözler hiç bu kadar yücelmemişti.

"Abi bu bahsettiğin kız mı ?"

Sürücü koltuğunda oturan adama gözlerimi çevirdiğimde dikiz aynasından bana bakıyor olduğunu gördüm.

"O olmalı Murat. Bu iş canımı sıkmaya başladı."

Kadifeyi andıran ses tonu içimde yeller estirdi.

Sakince oturuyor olmam tuhaf gelmiş olacak ki ikisi birden gözlerini bana dikti.
Aradıkları ben miydim ?
Hiç sanmıyorum.

Ben sıradan işsiz bir mimardım.
Adımı bilen vardı fakat yüzümün bilindiğini sanmıyorum.
Öldüğüm haberleri bile çıkmıştı, babama benzemediğimden belki onlar için hiç var olmamış gibiydim.
Kardeşimle alakam yoktu. Kesinlikle ben Elmaysam o Muzdu.

Derin bir nefes vererek arabanın içinde ki sessizliği bozdum. Yanımda oturan gökyüzü kısık gözlerini mümkünmüş gibi daha fazla kısmış beni öldürmeye çalışıyor gibi bakıyordu.

"Aradığınız ben değilim."

Yanımda oturan adam sertçe yutkunarak gözlerini Murat denen adama çevirdi.

"Aradığımın sen olmadığını nereden biliyorsun ?"

Ellerini botuna götürmüş iplerini bağlarken benimle konuşmuyor gibiydi. Araba bilmediğim sokaklarda ilerliyordu
Ve ben gerçekten çok tedirgindim.

"Aradığınız kim ?"

Soruma cevap gelmediğinde saçlarımı karıştırarak sinirlendiğimi belli ettiğimi zannettiğim ifadeyle ikisinede sert bir şekilde bakmaya başladım.
Gerizekalılar.
Sabrımın hızla tükenişi, yanımda oturan adam beni yeterince sinirlendiriyordu.

"Beni hemen bırak."

Bağırarak kurduğum bu cümleden sonra saçlarıma asılan bir elle çığlık attım.
Canım acımıştı.
Saç diplerimde oluşan yanmayla gözlerimi sonuna kadar açmış dolmaması için çaba sarf ediyordum
Kulağıma çarpan nefesle irkildim.

"Sakın bana emir verme ölümün elimden olur. Tam şuracıkda boynunu kırar eline veririm."

Fısıltı halinde ağzından çıkan cümleler bana çarpmış ve arkamda duran cama geçmişti.

"Öktem kızı hırpalama abi."

Adının Öktem olduğunu öğrendiğim adam kafasını hızla çevirerek aynadan kendine bakan Murat'a görmek istemediğim kadar kötü bir bakış attı.

"Sen kes sesini it herif. Ne geliyorsa başıma senin yüzünden geliyor."

Camları kıracak şekilde kükrediğinde gözlerimi kırpıştırarak hâlâ elinde olduğunu bildiğim saçlarıma baktım.
Gözleri her yerimde geziyor,ne yapacağını kestirmeye çalışırcasına kısıyordu. Saçıma asılan eller bırakıldığında rahat bir nefes almak istemiş, fakat burnuma kapatılan bez ile karanlığa gömülmüştüm.

"Güzel olacak."
                                 ◆

Gözlerimi açtığımda kesinlikle tanımadığım bir evdeydim. Saçlarımı elime alarak çekiştirdim. Soğuktu.
Yatak kesinlikle rahat değildi, hatta iki saatten fazla uyumadığıma eminim fakat ağrımayan yerim yoktu.
Yatakta kalkarak etrafa bakmaya çalışmış becerememiştim.

Etraf çok karanlıktı.

Sinirle gözlerimi yumdum. Ayağımı yere uzatarak kalkmayı amaçladım. Gıcırdayan tahta,botlarıma savaş açıyordu.
Kapı olduğunu düşündüğüm yere doğru ilerledim. Kapı altından gelen zayıf ışık beni sevindirmişti.

Ben karanlığı sevmezdim.

Kapıyı yavaş hareketlerle açtığımda içeriden gelen fısıltılar beni tedirgin etmişti.
Korkmuyordum
Korkmayacaktım

"Öktem kızın o kız olduğunu düşünmüyorum bu bildiğin çocuk."

Kaşlarımı çattım.
Bu bir kadın sesiydi.
Bana çocuk mu demişti ?

"Olabilir,emin değiliz eğlenmekten zarar gelmeyecek."

Kaşlarımı mümkünmüş gibi biraz daha çattım.
Bunlar kendini ne sanıyordu ?
Tabii kapı arkasına kedi gibi sığınan biri olarak söylemiyorum bunları.

"Bir atom karınca bizi dinliyor. Sessiz olduğunu düşünmesi hoşuma gitti."

Yutkundum.
Öktem dedikleri herif anlamıştı.
Tehlike.

Gözlerimi yumdum ve mum ışığıyla aydınlanmış odaya girdim.

Muhtemelen benim yaşlarımda olan bir kadın, adının Murat olduğunu öğrendiğim adam ve Öktem kahve içiyordu.
Salonun kapısından giren bir başka bedenle titredim.
Öktem kadar olmasada kalıplı bir adam elinde kupayla salonun kenarında olan sandalyeye doğru ilerliyordu.
Ben ise salonun ortasında durmuş salak gibi duvara bakıyordum.
sandalyeye bir adım atmışken önüme geçti.

Gözlerimi kaldırdım. Yeşil gözlü sakalsız, kalın kaşlı bir adamla göz göze geldim.
Sağ kaşım benden bağımsız bir şekilde havaya kalkmıştı.
Bunu seviyordum.
Elinde tuttuğu sarı kupayı bana uzatan çocuğa tekrar baktım.

Gülümsedim. Elimi kaldırdım bu gülümseyiş kesinlikle sevinçten kaynaklanmıyordu.
Kupaya elimle vurarak düşmesini sağladım.
Sessiz evde parçalara ayrılan porselen çığlık atmıştı.

Siyah tekli koltuğa oturdum. Hepsi beni izliyordu fakat aralarında bir göz kesinlikle ilgisiz ve tehlikeli bir şekilde süzüyordu.

Ellerimi çırptım.

"Öncelikle beni kiminle karıştırdınız çok merak ediyorum doğrusu."

Yeşil gözlü çocuk derin bir nefes aldı. Bana sinirliydi

"Esila Sancak sen misin ?"

Yeşil gözün sorduğu soruyla sıçradım.

"Hayır."

anlamıştım.

Yeşil gözlü gözlerini yumdu ve kafasını arkaya attı.
Gözlerim Öktem'e kaydığında elindeki siyah kupaya bakıyor olduğunu gördüm.

"Bakın ne yaptı o şerefsiz bilmiyorum. Fakat size yardım ederim."

Hepsinin gözleri beni bulduğunda yutkundum.
Tamam bunu bende beklemiyordum.

"Onu tanıyorsun ?"

Öktem konuştuğunda tüylerim diken diken oldu.

"Hemde çok iyi."

Siyah kupayı solgun dudaklarıyla buluştururken bir saniye üzerimden çekmediği gözleriyle beni öldürüyordu.

"Pekâla hedefin o olduğunu nereden anladın ?"

Gözlerimi tahtaya sabitledim.
Cevap vermek istemiyordum

"Kimsin sen ?"

Yeşil gözün sorduğu soruya güldüm.
Kahkaha attım
Evde yankılandı.
Bana tokat attı yankı.

"Alina Albayrak."

Sorusunu cevapladığımda kahverengi saçlı kadın yerinde kımıldandı.

"İsmin tanıdık geldi. Peki kaç yaşındasın ne iş yapıyorsun ?"

Bu kadın yaşıma takmıştı.

"Yirmi üç yaşındayım, Mimarım."

Öktem hiç bir tepki göstermiyordu. Fakat hepsi gerçekten şaşırmıştı.

"Aptal bir atom karıncanın cesaret gösterisini izlemeniz sizin ne kadar salak olduğunuzu belli ediyor. Yapmayın, Ha bu arada kırdığın o bardak ananın porselen takımından değil. Sana onları teker teker yediririm. Kalk topla"

Başta sakin konuşma tarzını kesinlikle kullanmış, sona gelince beni korkutan sakinliğini bozmuştu.

Ayağa kalkarak kolumdan tuttu. Ve kırılan bardağın olduğu noktaya savurdu. Resmen savurdu !
Canım acımıştı.
Dizlerimde oluşan sızı ruhumu kanattı.
Ellerim yerde,soluklarımın odada sessiz yankısını dinliyordum.
Ağlamayacaktım
Ağlamamalıydım
Odadan çıktığını anladığımda kafamı kaldırdım hepsi gidiyordu.

Parmağımda oluşan sızıyla gözlerimi kıstım.
Bir damla kan süzüldü yüzük parmağımdan.
Sonra bir damla daha.
Biraz daha.

Bir damla süzüldü yanaklarımda.
İnledim.
Sessiz bir haykırış kopuverdi içimde.

Buradan kurtulacaktım.
Girdiğim bu savaştan ben sağ çıkacaktım.
Ellerime bulaşan uğursuz renge baktım.
Gözümden akanlara inat güldüm.
Ben yeniden ölüyordum.

                                ●

Merhaba !
Umarım beğenirsiniz yazım hatalarından dolayı çok özür dilerim hikayeyi baştan yazıyorum saygılı eleştirilere her zaman açığım.
Sizleri seviyorum.
Teşekkür ederim.

Continue Reading

You'll Also Like

1M 46.5K 59
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...
504K 20.7K 42
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...
498K 23.6K 51
Burak: Ne istiyorsun? 055*: Bu kadar kaba olma ya. 055*: Alt tarafı bir soru soracaktım. Burak: O zaman sor, ders çalışmam lazım. 055*: Alıkoyduysam...
128K 531 5
Tek bölümlük hikayeler