NEPENTHE | Texting

By alobenturkan

167K 5.8K 638

@Magazindetoksu yeni bir gönderi paylaştı. Şok! Şok! Şok! Genç basketbolcu Çağan Akın Arsal 8 ay önce yumruk... More

1.Nepenthe
2.Nepenthe
3.Nepenthe
4.Nepenthe
5.Nepenthe
6.Nepenthe
7.Nepenthe
8.Nepenthe
9.Nepenthe
10.Nepenthe
11.Nepenthe
12.Nepenthe
13.Nepenthe
14.Nepenthe
15.Nepenthe
16.Nepenthe
17.Nepenthe
18.Nepenthe
19.Nepenthe
20.Nepenthe
21.Nepenthe
23.Nepenthe
24.Nepenthe
25.Nepenthe
26.Nepenthe
27.Nepenthe
28.Nepenthe
29.Nepenthe
30.Nepenthe
31.Nepenthe

22.Nepenthe

3.6K 136 21
By alobenturkan

Gecenin karanlığı yeryüzünden çekilmiş yerini sıcak güneşe bıraktığı bir sabaha uyanmıştı genç kız.

Pencerenin kenara sıyrılmış perdesi sayesinde dakikalardır izlediği gökyüzünden hala çekebilmiş değildi kapanmak için direnen gözlerini.

Omzunun üzerinden ansızın atılan bir kol ile bakışlarını en sonunda güzel gökyüzünden ayırıp arkasına doğru çevirdi.

Saçı başı birbirine girmiş arkadaşı gece geç saatlerde biten partinin yorgunluğu yüzünden hala uyumaya devam ediyordu.

Sabaha birkaç saat kaldığı ve fazla alkol içildiği için Çağan hiçkimsenin gitmesine izin vermemişti ve evindeki misafir odasını kızlara verip salonuda erkeklere vererek herkesi güvenceye almıştı kendisine göre.

Tabi genç adam sevdiği kızın hem yan oda da hemde misafir odasında yatmasına gönlü el vermesede yapacak bir şeyi yoktu şimdilik.

Herkes yataklarına gidip mışıl mışıl uyurken yan oda da uyuyan Berra'yı düşündükçe büyük yatağında bir sağa bir sola dönüp durmuştu genç adam.

Odasının hafif aralık bıraktığı kapısından yan odanın kapısını dinlemişti sabah olana kadar.

Üzerindeki kolu yavaşça kaldırıp yataktan kalktı ve hafifçe tuttuğu kolu kendisinden kalan boşluğa koydu.

Berna küçük bir mırıltı ile yatakta dönerken onu daha fazla rahatsız etmemek için yavaş adımlarla odadan çıkmaya çalışıyordu genç kız.

Kapıyı ses çıkarmamaya çalışarak açıp boş koridora çıktıktan hemen sonra yan odanın kapısı da aynı zamanda açılmıştı.

Koridoru kaplayan siyah tüylü halıdan bakışlarını kaldırıp açılan kapıya doğru döndüğünde gözleri kızarmış bir Çağan ile karşılaşmıştı.

''Günaydın.''

Kendisini izleyen genç adamın sabah sabah buğulu sesinin ne kadar tatlı olduğunu aklına getirmemeye çalışarak hafifçe gülümsedi.

''Günaydın.Kimse uyanmadı mı daha?''

Koyu sarı saçları kabarmış ve dağılmış hali ile karşısındaki bu ufacık kalan kızın sabah halini ilk defa görüyordu ve artık daha çok görmek istiyordu.

Hemde her sabah.

''Onlar öğlene kadar uyanmazlar.Biz kahvaltımızı edelim gel.''

Kapının kenarına koca bedenini yaslayıp ellerini de siyah eşofmanının cebine sokan bu genç adam sabah sabah dağınık hali ile o kadar tatlı ve çekiciydi ki Berra ağzının sulandığını hissedebiliyordu.

Sabahın köründe kendisine neler olduğuna bir anlam veremedi ve gözlerinin önündeki bu manzaradan kurtulmak için bakışlarını birkaç metre ilerideki lavabonun kapısına dikti.

''Benim lavaboya gitmem lazım.''

Dudaklarından çıkan sözlerden hemen sonra saçını başını yolmak istesede hala kendisini izleyen Çağan'ın önünde bunu yapmayacak kadar hala aklı yerindeydi.

Kaçarcasına lavaboya giden kızın arkasından kahkahasını daha fazla tutamamıştı.

Yüzünü kaplayan haylaz gülümsemesi ve farkında olmadan dudaklarından süzülen tiz ıslıkları ile mutfağa giderken keyfine diyecek yoktu.

Mutfağa girer girmez buzdolabına yöneldi ve birkaç patates görüş açısına girdiğinde Berra sevdiği için patates kızartmaya karar verdi.

Patatesleri soyarken kapının orada fark ettiği kıpırtı ile daha yeni silinen gülümsemesi tekrar kendine yer edindi dudaklarında.

''Beni böyle izlemeye devam edersen aç kalırız güzelim.''

Kapıda onu izlemeye dalmışken mutfakta yankılanan sözlerden sonra gece üşüdüğü için elbisesinin üzerine giydiği Çağan'ın geniş sweatinin içinde o an kaybolup gitmek istedi genç kız.

''Yok öyle bir şey seni izlemiyordum.''

Sonuna kadar inkar edebilirdi.

Yanmaya başlayan yanaklarını fark etmemesi için bedenini yasladığı kapıdan uzaklaştı ve tezgahın üzerinde duran surahiden kendisine su doldurmaya başladı.

Arkasında kalan Çağan'ın dudaklarından kaçan küçük kahkahası ve ardından söyledikleri ile elindeki bardağı dudaklarına götürmeyi unutmuştu bile.

''Hem yalancı hem yaramaz.Ne yapacağım ben seninle.''

Sev sadece.

Ve yanımda ol.

Her zaman,her an.

Aklından geçenleri o an genç adama söyleyebilmeyi çok isterdi ama o kadar cesaretli ve güçlü değildi.

Mutfakta yayılan bir telefon sesi ile elindeki işini bırakan Çağan masanın üzerindeki telefonunu eline aldı ve arayanı gördüğünde ise derin bir nefes almasına sebep oldu.

Hemen önünde durduğu masanın üzerindeki telefonda kimin aradığını görmüştü genç kız ve daha da merakla dolmuştu bu yüzden.

Avukat Ahmet Bey.

Zaten kuzeni avukatken bir avukata daha neden ihtiyaç duymuş olabilirdi ki?

Her dakika daha da gerilen yüz hatları ile kısa kısa cevaplar vererek konuşmayı daha fazla uzatmayan Çağan'ı izlerken kaşlarını çattığının farkında bile değildi.

Kapanan telefonunun ardından sorup sormamak arasında kalırken daha fazla dayanamadı.

''Kötü bir şey mi oldu?''

Masanın üzerine diktiği bakışlarını ısrarla kendisine bakan Berra'ya doğru çevirdiğinde yüzündeki küçük endişe kalbinin mutlulukla atmasına sebep oldu.

Evin sıcaklığından kızarmış olabilecek yanağının güzelliğine daha fazla dayanamayıp işaret parmağı ile usulca okşadı yumuşak tenini ve bu temas ile hafifçe titreyen genç kıza sadece ona özel olan gülümsemeni sundu.

''Bu davayı Berna tek başına kaldıramayacağı için iki avukat daha iyi olur diye düşündüm.''

Yanağını hala usul usul okşamaya devam eden sıcak ve büyük el yüzünden aklını toparlayamıyordu ve bu yüzden birkaç adım geriye giderek bu teması kesti.

''Ne davası?''

Berra'nın kendisinden uzaklaşması ile çatırdayan kalbinin sesini bastırmak için havada kalan elini indirdi ve arkasını dönüp patatesleri soymaya devam etti.

''Bora denen pisliğin sana yaptıkları yanına kalacak değildi Berra.''

Hiç istemediği halde sert çıkan sesinin kızın kalbini kırabileceğini düşünerek dayanamadı ve arkasında duran kıza doğru döndü.

Ama bunu görmeyi beklemiyordu.

Hemde hiç.

Sinirden çatılan kaşları ve yüzündeki o tuhaf bakış genç adamın dumura uğramasına sebep olmuştu ama asıl sebep olan söyledikleriydi.

''Kimsin sen,sana hayatıma karışabileceğini kim söyledi?''

Sinirinin zehirli bir sarmaşık gibi bütün vücudunu hızla sarıp sarmaladığını hisseden Berra karşında kırılan hatta paramparça olan genç adamı göremiyordu bile.

Dudaklarına kilit vurulmuş gibi tek bir cümle söylemeyen Çağan acısından nefes bile alamıyordu. 

Sanki kalbi Berra'nın ellerinden kayıp düşen bir cam gibi un ufak olmuş ve parçalarıda bir bıçak gibi tam boğazına yaslanıp nefesini kesmiş gibiydi.

''Sakın,sakın bir daha benim hayatıma burnunu sokma Çağan.''

Tanıştıkları ilk günden beri adının dudaklarından dökülmesini bir dua belleyen genç adam bu sefer adından nefret etmişti.

Önünden çekilip giden ufak bedenin arkasında bıraktığı enkaz birkaç dakikanın ardından kapının sertçe kapanması ile masanın üzerindeki sürahiyi hızla duvara fırlattı.

Tuzla buz olan cam parçaları genç adamın yüzünde küçük bir kesik oluştururken asıl kalbine atılan kesikten onun acısını hissedememişti bile.

***

Ardına bir an olsun bakmadan kapıyı çarpıp çıktı dün gece mutlu ve huzurlu olduğu o evden.

Arkasında bıraktığı enkazın ne durumda olduğunu bile düşünmesine izin vermeyen aklı geçmişin sinsi ve karanlık seslerini serbest bırakmıştı.

''Bu davadan vazgeçmezsen seni de kızını da öldürürüm.Duydun mu beni?''

''Delirtme beni,sesini keserim senin.''

''Bir tokat abartma.''

''Kim inanacak sana kim?''

''Ne kadar istiyorsun bu davayı kapatmak için.''

''Bir avukat ordusu ile üzerine geldiğimde böyle konuşmaya devam edebilecek misin?''

''Sana söyledim beni asla yenemezsin.''

''Bak şimdi ben mahdur koca sende para avcısı bir sürtüksün.''

Aklının en kuytu köşesinde kalmış babasının söylediği sözler sürekli dönüp dolaşıp başa sararken etraftaki her sese de sağır olmuş bir haldeydi.

O kapıyı çarpıp çıktıktan hemen sonra sanki sihirli bir rüyadan uyanmış gibiydi ve kendi evine gelene kadar da bir kabusu yaşıyordu.

Sesler susmadı.

Yıllar önce hafızasına kazınan sesler ne kadar zaman geçerse geçsin asla gitmedi ondan.

Asansörden çıktıktan sonra elindeki anahtarla kapısını açmak için yöneldi ama ayaklarının dibindekileri gördüğü an dakikalardır direnen gözyaşları birer birer dökülmeye başlamıştı.

Laleler.

Genç kızı alıp aylar öncesine ardından da yıllar öncesine götürürken gözyaşları birer inci tanesi gibi ardı ardına süzülüyordu artık.

Babasının annesine her sadakatsizliğinden sonra aldığı beyaz laleler.

Ayrıldıkları günün ardından öldüresiye dövdüğü sevgilisinden özür dilemek için gelen Bora'nın elindeki kırmızı laleler.

Ve şimdi asla peşini bırakmayan bu lanet çiçekler dallarından koparılıp soğuk zeminde genç kızın kapısının önünde onu bekliyorlardı.

Üzerine yerleştirilen bir not ile.

Uyuşmuş bacakları ile zorlukla yere edildiğinde nota uzandı ve titreyen elleriyle tuttuğu notu açtığında ayaklarındaki kalan bütün güç çekilmişti.

Yere çöküp sırtını duvara yasladığında artık kendini daha fazla tutamayarak hıçkıra hıçkıra ağladı o soğuk zeminde.

Sevgilinin bana yaptıklarının iki katını sana yapacağımdan hiç şüphen olmasın aşkım.
                      
                                      Seni seven Bora.

 




Continue Reading

You'll Also Like

111K 11.4K 39
053*: Senin kedin mi bu? Doğuhan: Evet, rica etsem atacağım konuma getirebilir misin? Ya da sen at ben geleyim. 053*: İşte o imkansız. Doğuhan: Ne...
1.1M 44.3K 64
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...
123K 8.9K 25
Kızının varlığından bile haberdar olmayan iki baba ve babasının kim olduğunu bilmeyen bir kız.
60.6K 5.7K 66
Asi ve Alaz Twitter üzerinden tanışırlar.