YAKAMOZ (BxB)

By mizuslovestories

17.7K 2K 840

[TAMAMLANDI] ∘ 𓆡˙ ˚ 𓇼 ˚ ˙ ∘ 𓆝 •˙ 🫧˙ ˙ İnsanı en çok bilmediği korkutur bir o kadar da merak içine d... More

1-Kaybettiğini Sandığın Kişi, Seni Çoktan Buldu
2-Balık,Baharat ve İçinde Aşk Olan Her Şey
3-Karışan Duygularla Başa Çıkma Rehberi
4-Bazı Sevdalar Üzerine Kandırılsak Da Yürek Sevmekten Yılmaz
5-Eyvah, Yakalandık!
6-Havuzdaki Hayat Denizdekiyle Aynı Değildir
7-Bir Vatoz ve Bir İnsan, Aşk İçin Yeterli Midir?
8-Anne, Baba Bu Sevgilim..Evet, Onun Kuyruğu Var
9-Yeni Şeylere Alışmak Zaman Alır
11-Akvaryum Ve Eski Düşmanlar
12-Denizler De Acılı Noodle Gibidir
13- Eski Dostlarla Mangal Partisi
FİNAL

10-Hamburger, BubbleTea ve Boğulma Tehlikesi

701 89 12
By mizuslovestories

🐚

🌴


∘ 𓆡˙  ˚ 𓇼 ˚  ˙ ∘ 𓆝 •˙   🫧˙  ˙

Arkada çalan Hawaii müziğinin aksine okyanusun ortasındaki bir adada mahsur kalmış ikilinin canı sıkkındı.

Serdar kuma yazdığı büyük imdat yazısıyla elindeki çubuğu bırakıp çıplak ayaklarını suya sokmuş oturduğu yerde hafif hafif sallanan bedenin yanına otururken "Sonsuza kadar burada kalacağız. " diye mırıldandı.

"Olsun, en azından birlikteyiz. "

"Balık yemekten ishal oldum. " Serdar da sevgilisi gibi sağa sola sallanarak oturduğu yerde hafifçe zıplarken güneşli havada Serdar'ın ishal olmasına sinirlenen okyanus birden kabarmış kocaman bir dalgayı ikilinin üzerine yollamıştı.

Dalga gittiğinde kumdaki imdat yazısı, Arel'in kıyafetleri ve Serdar kaybolmuştu.

Arel "Aşkım.. " diye mırıldanıp gözünden akan yaşla burnunu çekerken yanağına yapışmış yosunu alıp ağlarken yedi...

Gözlerini açtığı anda yanındaki bedene baktı, horul horul uyumaya devam adam gayet rahat gibiydi. Böyle yumuşak bir yatakta yatıp rahat olmamak imkânsızdı zaten! Gülümseyerek gerinirken ayaklarını adamın bacaklarına sürtüp kıkır kıkır güldü.

Yumuşak yatağa kollarını,başını da yastığa sürterek kendisinden geçerken yan dönüp bacaklarını adamın bacaklarına doladı sonra güzel yüze dökülmüş birkaç tutam saçı geriye tarayıp 'Mükemmel bir sabah. ' diye geçirdi içinden. 'Bacaklarımın olduğu mükemmel bir sabah! '

Rüyası aklına gelirken kıkır kıkır güldü. Geçen gün aşkı , arkadaşlarıyla buluşmuş yine gençlik zamanlarındaki gibi fantezi deneyerek Çin restoranına girmişlerdi. Oradan ona da sushi ve yosun almıştı, sonuç olarak Serdar balık ve türevlerini yemediği için sushi yemese de yolunun tadına bakmak gibi bir hataya duserek midesinin içinden geçmiş saatlerce tuvalette kıvranmıştı. O ise bütün bütün mideye indirdiği Sushi'lerle aşk yaşamıştı.

Adamın mırıldanarak yüz üstü dönüp, yastığa sarılmasıyla birlikte belli olan kol ve omuz kaslarıyla iç çekti..Bu adamla birlikte olmuştu. Parmakların nazikçe sıcak tende gezdirirken bacaklarını adamın üzerine atarak iyice dibine girdi. Yanakları birlikte geçirdikleri o günü hatırlamasıyla pembeleşti..

Bir süre sonra sıcaktan bunalan Serdar ise oflaya puflaya gözlerini açtığında dibine girmiş hiç kıpırdamadan ona bakan siyah gözlerle irkilerek "Ödüm koptu.. " diye fısıldadı. "Günaydın balık. "

"Günaydın insan. " adamın başını öpüp "Bugün alışverişe gidiyoruz dimiii? " diye sordu şirin şirin. Aldığı baş sallamasıyla bacaklarını havaya kaldırıp "Yaşasın! " dedi hırsla.

Serdar balığın bacaklarıyla yaptığı garip gurup hareketlere gülerken yattığı yerden uzanıp yumuşak yanağı öptü. "Kahvaltıda ne istersin? "

"Midye! "

"Sabah sabah.. "

"Ben denizdeylen her sabah midye ve yosun yerdim. "

"Oyyyy, benim balığım. Tamamdır güzelim, istediğini yiyebilirsin. " yastığa dökülmüş siyah tutamları şefkatle okşarken kıkır kıkır güldü güzel sesli balığı.

"Sen ne yiyeceksin? "

"Hmm.. " oyuncu bir tavırla düşündü Serdar ardından merakla ona bakan bedenin belini iki yandan tuttuğu gibi "Seni! " dediğinde neşeli bir çığlık atıp tutuşuna anında teslim olurken sıcak vücudun her köşesine öpücükler kondurdu.

"Bacaklarımı öp! Bacaklarımı ööööp! " heyecanla çırpınan bedenin göbeğini öpmeyi bırakıp gülerek uzun bacakları öpüp okşadı. "Saat kaç olmuş? "

"Bilmem ki! Ben saatlere bakmıyorum. " bilmiş bilmiş konuştu Arel, onun için zaman gece ve gündüzden ibaretti. Saatler yoktu, dakikalar yoktu, saniyeler yoktu.. Dümdüz yaşıyordu.

"Keşke ben de böyle olabilsem. " saate bakarken mırıldandı Serdar, dümdüz bir şekilde "Ol o zaman. " diyen bedenin yatakta sağa sola dönerek kendisini şımartmasını izlerken "Hayata gözlerini açtığın anda saatlerin içine sıkışıyorsun güzelim, hayatta zamanın önemli olmadığı tek an öldüğün an oluyor.. Bebekken çocukken uyku saatin beslenme saatin, sonra okul saatleri, ders çalışma saatleri, arkadaşlarla buluşma saati, çalışma saati diye diye bütün hayatın geçiyor. " dediğinde gözlerinin içine bakan beden "Denizde böyle değil.. " diye mırıldandı.

"İstediğimiz zaman kalkarız, istediğimiz zaman yemek yeriz, istediğimiz zaman istediğimizi yaparız çünkü bizde sadece gündüz ve gece var.. Yetişilmesi gereken şeyler yok. "

"Ama burada var. " bacakları arasında oturduğu balığın belini iki yandan tutup "Kahvaltımızı edelim, alışverişe gidelim. Sana kıyafet ve telefon alacağız. Sözüm var, hadi bakalım. " dediğinde düşünceli balığın dikkati hemen dağılmış yattığı yerden zorda olsa kalkmıştı.

"Bu Dünya'daki karalarda en çok seni ve yatağı seviyorum.. Bir de havuzu ve sushi! Ve peluş oyuncağım Kanki Manki'yi..Annen ile babanı da seviyorum. Şeyi de seviyorum... "

Dünya üzerinde sevdiği her şeyi sayarken onu dinleyen sevgilisi gülümseyerek elinden tutmuş yataktan kalkmasını sağlamıştı ama kalkmasıyla yere yapışması bir olurken "Bacaklarımın olduğunu unuttum.. Nasıl yürüyorduk? Yürümeyi de unuttum. " diye mırıldandı utanarak.

"Bebeğim, iyi misin? " yerdeki bedeni kollarından tutup ayağa kaldırır kaldırmaz hasar kontrolü yaptı.

"İyiyim." kocaman gülümsedi şapşal balık, dediği gibi sadece yürümeyi unutmuştu!

Arel'in sabah sabah midye, yosun, dünden kalan sushilerle yaptığı kahvaltısını ekmek ve labne ile eşlik eden Serdar biraz da salatalık kemirmişti.

Dün arkadaşlarıyla buluşmaya gittiğinde bir dükkana girip süpriz olarak hazırladığı şipşak kombini giymiş balığın yanaklarını öpmekten kızartmıştı. İşte yarın markete gider sana yeni cicikler alırız, sözünü de kıyafetleri görünce mutluluktan zıplamayı öğrenmiş tabii yere inişi düşürek yapan sevgisinin heyecanı görünce dün vermişti.

"Nasıl olmuşum? " çapkın gülümsemesiyle güneş gözlüğünü takmadan önce göz kırptı. Ona hayran hayran bakan balığı yerde oturmuş bacaklarını okşarken "Mükemmel." diye fısıldadı. Gülümseyerek siyah saçların döküldüğü alından öptü, yere çömelip "Ayakkabılarını giyme vakti. " dediğinde "Çıplak ayaklarla gitsem? Onları hapsetmek için istemedim ki! " diye mırıldanan bedeni çocuk gibi ikna etmeye çalışarak "Ben de çıplak ayaklarla dağ bayır koşmak isterim ama ayaklarının altına tonla şey batar. " dediğinde uslu bir baş sallaması aldığında gülümseyip "Aferin balığım. " dedi, dudakları öptü.

Arel ayakkabılarını sevgilisinin giydirmesine izin verip yardımla ayağa kalktı. Sevgisinin ayakkabılarını giyişini izlerken beline dokunan elle birlikte adımını dışarıya attı..

Sendeledi.

Düşmeden önce son anda sevgilisi tarafından yakalandı..

Arabanın camlarından her yeri görebilmek çok hoştu ama her yeri aynı anda takip etmesi de bir o kadar zordu, sevgilisi nasıl bunu başarıyordu hiç çözememişti. Hem iki ayağını kullanıyor, hem ellerini kullanıyor hem de bir sürü yeri anda anda kontrol ettiği yetmiyormuş gibi şarkı mırıldanıp başka şarkı açan şarkıcıya (radyo ekranına) dokunuyordu. Onun ise tek görevi dışarıya bakmaktı ama onda bile zorlanıyordu!

"Sen çok havalısın, bu arabayı mükemmel terbiye etmişsin. "

"Terbiye etmişim.. " güldü Serdar. "Öyle de denebilir tabii sadece kullanmasını öğrendim. "

"Nasıl aynı anda bu kadar şey yapabiliyorsun! Gözlerin sürekli şu aynayı, şu aynayı ve şu camı kontrol ediyor.. Aslında denizdeki tehlikeli canlılardan kaçıyormuş gibi dikkatle bakıyorsun. Her olasılık için diken üstünde, hızlı hareketler ediyorsun... "

Arel yine kendisini kaptırmış hızlı hızlı konuşurken Serdar kocaman gülümsedi.Dilleri farklıyken balığı sessiz durur sürekli konuşan onu dinlerdi şimdi rolleri değiştirmişlerdi ve bu, çok hoştu.

"Geldik bebeğim. "

Arabanın karanlık otoparkta durmasıyla birlikte kapıları açtılar. Gülerek "Yürümeyi hatırlıyor musun? " diye soran adamı ciddiyetle onaylayıp ayaklarını dışarıya çıkardı ve heyecanla indi. "Bak! "

"Aferin güzelime. Gel bakalım. " elini uzattığında Serdar, yanlarından geçen ailenin babası ikisine dik dik bakınca elini balığın omzuna dokundurup gülümsedi.. Zamanında yaptığı 'Bana, sevgilime bir şey olmaz. Kimse bize bir şey diyemez. ' şeklindeki tavırları yüzünden başlarına gelen şeyler yüzünden şimdi kıyafetini yırtıp herkese 'Ben bu adama aşığım ulaaan!' diye bağıramıyordu. Bir keresinde flörtüyle sarmaş dolaş yürürken 'İbneler. ' diyerek üzerlerine saldıran serserilerden sonra pek korumayı başaramadığı flörtü bir daha onunla konuşmak istememişti. Bir keresinde de 'Canım ciğerim. ' diye sarmaş dolaş gezdiği kızın babası ikisini yakalayınca her ne kadar elinden geleni yapsa da kızı babasının planlarından kurtaramamıştı.. Aynı sikko şeyleri ciddi düşüncelerle izlediği, sevgiden kalbinin titrediği Arel'le birlikte yaşamak istemiyordu. Ona güzel şeyler yaşatmak istiyordu.

Arel ise sevgilisinin endişeli düşüncelerinden bir haber sallanarak attığı adımlarla etrafa bakıyordu. "Merdivene bak, hareket ediyor. "

"Dikkatli adım at, düşersin. "

"Bunun adı ne? Hareketli merdiven mi? "

"Yaklaştın,yürüyen merdiven. "

"Yürüyen merdiven. " büyülenmiş bir sesle mırıldandı Arel ama merdivene adım atmaya gelince korktu. Çoktan adım atmış ona dönmüş sevgilisinin yukarıya gidişini izlerken arkasında bekleyen insanlar "Affedersiniz." diyerek önüne geçmeye başlayınca birkaç adım geriye gitti. Diğer merdivenle yanına inen adam gülerek "Gel, bu sefer tutatacağım seni. " dediğinde adamın vücuduna yapıştı..Birlikte adım attıkları zaman korkusu biraz geçmişti.

"Tekrar adım atacağız.. Şimdi. Aferin. "

Arel, yerin altındaki bodrumdan yukarıya çıktıkları zaman gördüğü yerlere merak ve heyecanla baktı. Ön girişten arka girişe kadar ağaçlar, yeşillikler, yürüme yolu ve banklar olan yerin etrafı bir sürü marketle çevriliydi.

"Şuradan başlayalım, döne döne en üste gideriz. Yemek yer, aşağıya indiğimizde de BubbleTea alırız. "

"Olur! " bütün rotayı burayı ezbere bilen sevgilisine bıraktı. Bir sürü marketin, insanın önünden geçerken "Burada güzel şeyler oluyor. Buraya bakalım. " diyen eşine az ileride duran bir çocuğu gösterip "Onun kıyafetlerini istiyorum. " dedi gülümseyerek.

"Benzerlerini bulursak alalım. "

"Ondan alsak? Ben de benimkileri ona.. Veremem, hediye! " kendisine sarıldı Arel, sevgilisi onun haline gülerken "Özür dilerim, kendimi kaptırdım. " diye mırıldandı.

"Sorun değil, heyecanlı olmanı anlıyorum. " anlayışla siyah gözlere baktı yeşilleriyle. Kıyafet mağazasını eliyle gösterdiğinde öne atılan adımlarla birlikte bir oraya bir buraya zıplamalı, balığı yakalamaya çalışmalı kıyafet alışverişine resmî olarak başlamışlardı...

Elindeki poşetleri sıkıca tutarken küçücük takı poşetini sallayarak zıplaya zıplaya yürüyen beden birden durduğunda anında durdu ama çarpışmayı engelleyemedi. "Şurası ne? Dinlenme kabini mi? " sorusuyla gösterilen yere baktı ve "Yaklaştın, fotoğraf kabini. " dedi.

Siyah gözler ona baktığında "İstersen merakını giderebiliriz. " dedi, aldığı baş sallamasıyla birlikte küçük kabine poşetler ve iri cüsseleriyle sığmaya çalıştılar.

"Peki, biraz kucağıma gel. " Serdar bacağına oturan bedenin belini sararken cihazı açıp "Arkaplan orman temalı mı olsun deniz mi? " diye sordu. O deniz derken sevgilisi gözlerine bakarak orman demişti.. Utanarak gülümsedi. Şımarmıştı.

Arel, adamın yanaklarını parmaklarıyla okşarken orman temasına bastı. "Gözlerin gibi. "

"Oyyy benim balığım. " dudaklarını balığın yanağına bastırdıktan sonra "Şuraya bakıp poz vereceksin. " dedi ekranın kamerasını gösterip ama iki hergele çocuk gibi olduklarından bir yerden sonra kameraya bakıp poz verelim modundan çıkmışlar pek de güzel olan dört fotoğrafı dışarıdan almak için binbir zorlukla sıkıştıkları yerden çıkmışlardı.

"Çok.. "

"Bulanık." diye tamamladı Serdar. "Makina ne kadar eskiyse artık. "

Arel ise sevgilisine bakıp "Güzel." diye tamamladı cümlesini.

"Ve evet, güzel. "

"Serdar."

"Oyyy söyle balığım. "

"Poşetlerin bazılarını bana ver, hepsini taşıma. "

"Sana ayakkabı bakalım sonra bunları arabaya bırakıp geleceğim. Her yere taşımayalım,gerek yok. "

"Peki." diye mırıldandı Arel, ayaklarına yeni ayakkabılar alacağı için mutlu olurken zıplayıp hopladı..

Kıyafetler kadar çok olan ayakkabılardan kendisine uygun olanı seçmek o kadar zordu ki sevgilisi onun tercih yapamadığını fark edince "Beyaz veya siyah spor ayakkabı alalım ki her şeyle giyebil." fikrini öne atmıştı.

"Ben öyle yapıyorum. " omuz silkti Serdar. "Bunu özel günlerde giyersin, bir de parmak aradı terlik.. Tamamdır. " zemini deniz temasında olan parmak arası terliklerin ipini tutarken gülümsedi. Sevgilisi de başını sallayıp hoşuna giden bir iki ayakkabıyı gösterdi.

Koltuğa oturduğunda ayakkabılarını çıkardı önünde diz çökerek beyaz spor ayakkabılarından en sevdiğiniz giydiren adama baktı. Bileğini nazikçe tutmuş parmaklar içini hoş ederken diğer ayağı da aynı şekilde bileğinden tutulup ayakkabıyı giymesine yardım etti sevgilisi.

"Bas bakayım yere, rahat mı? "

"Rahat."

"Buraya parmağın vuruyor mu? "

Baş parmağının olduğu kısma bastıran adamı "Biraz." diyerek yanıtladı. Parmaklarını oynatıp "Rahatım ama. " dediğinde "Biraz yürü. " diyen adama uyarak ayağa kalktı ve sağa sola yürüdü. "Ben bunu beğendim. "

"Diğerlerini denemeyecek misin? "

"Gerek yok bence, sonuçta bu ayakkabı gayet iyi! Baksana bembeyaz ayrıca öndeki küçük delikler güzel bir görüntü veriyor. Bağcıkları yeterince uzun, bileğime bile bağlayabilirim... " kendisini kaptırmış ayakkabıyı ne kadar sevdiğini kasaya kadar hiç  yorulmadan anlatmıştı.

"Markadan reklam alıp tonla para kazanan insanlar bile bu kadar ayakkabıyı övmüyordur. " diyerek güldü Serdar, banka oturttuğu beden ikinci kattan dışarıya bakarken "Ben bunları arabaya bırakıp hemen geliyorum, buradan ayrılma. " dediğinde olumlu bir baş sallaması aldı. "Buradan ayrılma, hareket etme. "

"Tamam." Arel birkaç adımı ona bakarak sonra gülümseyip arkasını dönerek giden bedenden gözlerini park alanına çevirdi..

Bir sürü insan vardı. Sevgililer vardı, aileler vardı, arkadaşlar ve tek başına olanlar vardı. Birçok kişinin evcil hayvanı vardı yanında.. Herkes bir şeylere bakıyordu, bir şeyler yiyorlar, konuşuyorlardı. Bir sürü insan bir arada yaşıyordu. Hamile kadınlar vardı, poşet taşıyan insanlar, ellerindeki içeceklerle kahkahalar atan gençler.. Hayat, burada çok daha farklıydı. Karadaki hayatın her köşesinde farklı şeyler yaşanıyordu.

Bankın ucuna oturmuş, beli öne bükük bir şekilde ayaklarını da birbirlerine çaprazlamış gözlerini bile yavaş yavaş kırparak bir milim daha hareket etmemeye çalışarak geçirdiği on beş dakika sonrasında "Aynen bıraktığım gibisin. " diyen sevgilisine baktı heyecanla "artık hareket edebilir miyim? Biraz tutuldum da. "

"Tabii ki bebeğim, ben sadece buradan ayrılmamanı istemiştim. Tamamen hareket etmeyi bırakmanı değil. "

"Denizlerde kumlara gömülü halde saatlerce yatabilirim, pozisyonumu asla bozmadan saatlerce durabilirim.. Şu an sadece belim bükük durduğu için biraz ağrıdı.. İnsan vücudu çok değişik aslında, en ufak ters hareketinde her yerin ağrıyor. Ben yüzmekten pek yorulmam ama yürüdüğüm zaman çok yoruluyorum... " ellerini sallayarak heyecanla konuşurken gülümseyerek yanına oturan adamın yeşil gözleri aşkla parlıyordu ama konuşmaktan fark edememişti. "Şey çok konuşuyorum değil mi? "

"Hayır, hayır. Devam et. " enseye dökülen dikkatlice bakıldığında siyah tutamlardan ayrılan koyu turkuaz tutamları birkaç saniyeliğine okşadı. "Konuşmanı, sesini duymayı seviyorum. "

Utanarak gülümsedi Arel.

"Resim çizmeyi sever misin? "

"Şey.. Pek yetenekli değilim ama severim. "

"Ben de Pablo Picasso değilim, gel hadi. " Serdar gülerek ayağa kalktı. Sevgisinin ellerini tutup ayağa kalkmasına yardım etti.

"Pablo Picasso kim? Model mi? "

"Bu sefer yaklaşamadın güzelim, ressam. "

"Oooh, resim hakkında konuşuyoruz bir ressamdan bahsetmen çok normal. Eğer modeller hakkında konuşuyor olsaydık model birisini söylerdin... "

Arel yine her zamanki gibi hiç susmadan konuşmasına başlarken BubbleTea dükkanının önünde bir posta da Dünya'da ne kadar farklı tatlar olduğu konusunda hem satıcı hem sevgilisiyle konuşup durmuştu. Sonuç olarak elindeki yaban mersinlk BubbleTea 'ye bakarken Serdar elmalı olanı uzatıp "Tadına bakmak ister misin? " diye sordu.

"Olur, isterim. " Arel pipeti dudakları arasına aldı almasına sıvıyı nasıl yukarıya çekeceğini çözemediğinden tepinmeye başlamışken butun havayı ileriye verip sıvıda baloncuklar oluşturdu.

"Öyle değil,kendine doğru çek. Dikkatli ol toplar boğazına kaçmasın." derken Serdar içeceği birden çekerek balık gibi çırpınmaya başlamış bedenin sırtına endişeyle vurup korkuyla "İyi misin? " diye sordu ama öksürük dışında cevap alamayınca ilk yardım bilgilerini kullanmak için harekete geçmişti ki saniyeler içinde gülerek "Tadı çok güzelmiş." diyen balığın iyi olmasıyla rahatlamış bir nefes verdi. "Ben seninle ne yapacağım.. "

"Biraz değişik bir tadı var, bu elma mı oluyor? Orjinal elmanın da tadı böyle mi yoksa daha mı farklı? Yaban mersini nasılmış bakalım hadi, önce sen bak! Sen de içeceğini önce benimle paylaşmıştın. " kocaman gülümseyerek bardağını uzattı adama.

Serdar gülümseyerek içecekten bir yudum aldı. "Güzelmiş, içindeki toplara yalvarırım dikkat et. Boğazına kaçmasın, birden değil yavaşça içeceği çek. "

"Tamam.." içeceğine bakarken aklına gelen şeyle birden "Peki neden resim çizip çizemediğimi sordun? " dedi adamın kolundan tutarak.

"Çünkü içeceklerimizi içerken resim çizeceğiz. " ona bakan bedeni yana doğru çevirerek büyük duvarı gösterdi. Resimler, yazılarla süslü duvara bakan siyahlar parlarken hazırlıklı geldiği için cebindeki kalemleri çıkartıp sevgilisine uzattı. "Hadi biraz resim çizelim. "

Kocaman gülümsedi Arel.

Şöyle bir gerçek vardı ki ikisinin de resim yeteneği yoktu.

Bir gözü patlamış bir gözü küçücük olan balık resminden, gemi çarpmış gibi durdukları el ele iki resim, güya içtikleri BubbleTea olan içinde yuvarlaklar olan dikdörtgen çizimi, Elizabeth ile Nemo'nun balıktan çok yaprağa benzediği ve bu şaheserlere harcadıkları iki saatin sonunda Arel ve Serdar köşesini yuvarlak içine alıp fotoğraflarla ölümsüzleştirdiler.

"Bu kapları atmayalım, çiçek yetiştiririz.. Ya da içlerine su doldurup su maymuncuğu büyütürüz. " derken Serdar bardaklara bakıp "Neyse boşver. " dediği gibi çöpe attı.

Arel, sevgilisinin dengesizliğine kıkır kıkır gülerken göbeği bir balina gibi gurlayınca yeşillerle göz göze geldi. "Hamburger saati gelmiş. "

"Hamburger!.. Hamburger ne? "

"Dünya'daki senden sonra en güzel şey, mükemmel bir şey. Harika bir şey.. " ağzının sulandığını hissederken onun da karnı gurlayınca siyahlarla bakıştı. "Aç olmayan insanı bile acıktırır öyle bir şey. "

"Benden sonraki en mükemmel şey mi gerçekten? "

"Zirve senin. " sevgilisinin beline dokunup göz kırptı Serdar.

Bu adamın çapkın halleri, göz kırpışı, gülümsemesi balığın çok hoşuna giderken siyah gözler aşk ve hayranlıkla ondan kısa olan adama baktı...

Alışveriş merkezinin son katına ayrılmış çeşitli yemek dükkanlarını geçip hamburger menüsünü dışarıda yemeye karar vererek paketletmiş, soluğu marketin karşısındaki yeşillik alana gitmişlerdi.

Yeşil alan gittikçe aşağıya iniyor, ortada küçük ve derin olmayan bir havuz oluştuyordu.

Arel insanları ve çevreyi incelerken "Al bakalım, umarım beğenirsin. " diyerek büyük hamburgerini uzatan adamın parmaklarına temas ederek içi malzeme dolu ekmeği aldı.

Bir ısırık almasıyla birlikte gözleri saniyeler içinde parıl parıl olurken "Bu.. " diye fısıldadı. "Mükemmel." sanki bütün evren elindeymiş gibiydi, Dünya'nın her güzelliğini yiyor gibiydi, üzerine hamburger malzemeleri yağıyor gibiydi, döne döne göğdeki denize uçuyor gibiydi.

Serdar kendisini kaybetmiş halde hamburgeri çiğneyen bedenin çıkardığı lezzet dolu mırıtılarla kocaman gülümsedi. Kendi hamburgerini pakartten alıp, kocaman bir ısırık aldığında o da aynı sesleri çıkararak lokmasını çiğnedi. "Sana demiştim, mükemmel diye. "

"Sanki sanki.. " her ısırıkta aklından geçen her şeyi anlatarak hamburgerini yerken arada kendisine uzatılan patateseri de bir bir midesine yolladı. ".. Bu arada düşünsene buradan yuvarlanıyormuşuz. "

"Düşünmeyelim lütfen. " havuza doğru inen çimlere bakarken güldü Serdar. "Gerçekten burayı birisi düşüp yuvarlansın dercesine dizayn etmişler sanki. "

"Çocuklar çok dikkatsiz, baksana koşuşturup duruyorlar. Bir tanesi düşse cumbuldalam suya düşer. "

"Cumbuldalam mı? " sevgilisinin uydurduğu kelimeye kahkaha attı yeşil gözlü, çok tatlıydı bu balık yahu!

"Annem derdi. " diyerek gülümsedi Arel. "Bazen babamdan gizli başımızı sudan çıkarır insanları izlerken, onların suya düşüşüne veya atlayışına cumbuldalam suya girdi derdi annem. " gözleri ,annesine koşan küçük çocuktan ayrılmazken burnunu çekip gülümsedi. Onu izleyen sevgilisi elini omzuna atıp okşarken "Güzel bir kelimeymiş. " dediğinde "Hamburger gibi. " dedi bilmiş bir tonda.

"Evet.. " sevgilisinin ensesini okşayarak mırıldandı Serdar, hayat sadece karada değil denizlerde de acımasızdı.

Yemekleri bittikten sonra biraz daha orada oturup muhabbetler ettiler, daha çok insanlar ve bugün gördükleri hakkında konuşmuşlardı. Arel için yepyeni olan bu yerler Serdar için o kadar sıradandı ki heyecanlı heyecanlı konuşan bedene aynı heyecanla eşlik etmekte biraz zorlanmıştı yine de buraya balığı ile birlikte geldiğinden, güzel bir gün geçirdiğinden ötürü gayet keyifli ve mutluydu.

"Evimize gidelim de telefonumu açayım artık! " dedi heyecanla Arel. "Bir de yatağı özledim , birlikte yatmak istiyorum. "

"Peki madem. " kenardaki çöpleri taparken ayağa kalkan beden yine bir şeyler hakkında konuşmaya başlamıştı ki cümle daha bitmeden "Ay! " şeklindeki bir korku nidasıyla yarım kesilirken başini kaldırdığı zaman paldür küldür yuvarlanan balığı gördü.

Beyni, gördüğü şeyi algıladığı anda havuzun kenarından su içen kuşlar büyük bedenin kendilerine doğru gelmesiyle havaya uçmuş tekrar yerlerine inmişlerdi. "Arel! " endişeyle bağırdığı sırada çevredeki insanlar da ayaklanmıştı ki o da en az sevgilisi kadar salak olduğundan önündeki çukuru fark etmemiş aynen balık gibi paldır küldür yuvarlanmaya başlamıştı.

Kuşlar yine kendilerine doğru gelen bedenle havaya uçup tekrar eski yerlerine aynı umursamazlıkla dönmüşlerdi.

Etraftaki insanlar suya düşmüş ikiliyi kurtarmak ve hallerine gülmek arasında gidip gelirken ilk kahkaha Serdar'dan koptu.

Arel de sevgilisiyle birlikte gülmeye başlarken gözlerinin içine patlayarak bakan yeşillerin sahibi "Umalım ki sosyal medyada suya düşen asalaklar başlığı altında ünlü olmayalım." dediğinde hiçbir şey anlamamış olsa da daha çok gülmeye başladı.

Çevredeki insanlar yardımlarına gelirken Serdar'ın gözleri bir saniye bile olsun güzel gülüşlü balıktan ayrılamamıştı...

∘ 𓆡˙  ˚ 𓇼 ˚  ˙ ∘ 𓆝 •˙   🫧˙  ˙



SİZLERİ SEVİYORUM BALIKLARIM.

Continue Reading

You'll Also Like

38.6K 4.4K 84
Çeviri: KaterinaPetroffa 𝘛𝘢𝘯ı𝘵ı𝘮: 𝘚𝘢𝘷𝘢ş 𝘢𝘭𝘢𝘯ı𝘯𝘥𝘢 10 𝘴𝘦𝘯𝘦 𝘨𝘦ç𝘪𝘳𝘥𝘪𝘬𝘵𝘦𝘯 𝘴𝘰𝘯𝘳𝘢 𝘎𝘦𝘯𝘦𝘳𝘢𝘭 𝘛𝘦𝘯𝘨 𝘠𝘶𝘯 𝘦𝘴𝘪�...
212K 14K 46
Uzaklarda küçük bir kralık varmış ve kral'ın birçok çocuğu varmış.Bir gün Krala uzak bir ülkenin imparatorundan evlilik teklifi gelmiş.imparator, kra...
23.8M 1.4M 79
Doğum gününden sonra, kardeşiyle eğlenmek için konsere giden bir genç kız... Fırtına yüzünden iptal olan konserden eve dönmeye çalışırken, kendini bi...
191K 13.1K 22
Tüm diyar, doğudaki savaş yüzünden kaosa sürüklenmiştir. İmparatorluğu ayakta tutmanın ve Wisteria'yı kurtarmanın tek yolu ise Saige Nerth ve Zaiden...