Korkunun Güncesi:1 FİLOFOBİK

By 0paramnesia0

799 403 2.9K

Korku kitabı değildir. Korkunun elementlerinden olan filofobiyi temel alan yaşantı kitabıdır. Kendinden ve... More

1. Bölüm: Döngüye Hoşgeldin
2.Bölüm: Otorite ve Halk
3.Bölüm: Geçmişin Sisi
4. Bölüm: Geçmişin Kölesi
5. Bölüm: Huzursuz Düşünceler
6. Bölüm: Geçmiş ve Geleceğin İlmekleri
7. Bölüm: Kan Çiçekleri
8. Bölüm: Gökyüzünün Şahitleri
9. Bölüm: Kaderine Dayananlar
10. Bölüm: Sahipsiz Geceler
11. Bölüm: Dostluğun Ladesi
12. Bölüm: Floş Royal
13. Bölüm: Kaderin Oluşumu
14. Bölüm: Kaptanın Pusulası
15. Bölüm: Seçici Dürüstlük
16. Bölüm: Yarım Anıların Şarkısı
17. Bölüm: İnsanlardan Kartpostallar
18. Bölüm: Kölenin Kaydı
19. Bölüm: Kapanmayan Davaların Sanığı
20. Bölüm: Carpe Diem
21. Bölüm: Usta Hatalar
22. Bölüm: Yalanlara İnananlar
23. Bölüm: Şeytan ve Çırağı
24. Bölüm: Sevilenler
25. Bölüm: Yaşamak İçin Öl
26. Bölüm: Üç Anlaşamayan Kardeş
27. Bölüm: Gizlice Yaklaşmak
28. Bölüm: İki Emsalsiz
29. Bölüm: Duru Görü
30. Bölüm: Tutsaklık Malikanesi
31. Bölüm: Örgün Örgüt
33. Bölüm: Kaderin Cilvesi
34. Bölüm: Güçsüz Ruhlar Sergisi
35. Bölüm: Ayrı Amaçlardaki Şıracı ve Bozacı
36. Bölüm: Sıradanlığn Korunması
37. Bölüm: Kurtulmak için Kurtulmak
38. Bölüm: Adaletin Diğer Tarafı
39. Bölüm: İyi Bir Sebep
40. Bölüm: Akışkan Zaman

32. Bölüm: Arabadaki Gizli Silah

1 1 0
By 0paramnesia0

“Ama hala Miri ile görüşüyorsunuz.”
Avukat beyaz yakasını hafif bollaştırırken “Evet Eylül, ama sadece arkadaşız. Arada üniversite için benden yardım alıyor.” Dedi. Saat neredeyse 8'e geliyordu.

Alex kahvesini içerken dudakları sinsice yukarı kalkmış, bir bana birde avukata bakıyordu. Sonra doğruldu. “Benim erken çıkmam gerekiyor. Hesabı ödeyip çıkarım. Siz devam edin.”

Avukat Alex ayağa kalkarken kalktı. “Görüşürüz.” Derken elini uzattı. Alex elini sıktı daha sonra avukata sarıldı. “Her şey için bir kez daha teşekkürler.”

“Ne demek, sana verdiğim dosyaları unutma.” Alex kafasını sallarken bir tık ciddileşti. “Tekrardan çok sağ ol.” Hafif kaşlarımı çattım. Alex bana dönerken konuştu. “Şey, onun bir günlük ayak işlerini yapacağım da. Bilirsin deneyim önemli şey.”

Avukat bir süre Alex’e baktıktan sonra bana döndü. “Sakıncası... olmaz, değil mi? Nede olsa senin asistanın.” Hiç inanmamıştım fakat ilgilenmiyordum da, bağlar vesaire. Omuz silktim. “Senindir.”

Alex giderken sodamdan bir yudum aldım. İçine bir parça kesilmiş limon atmışlardı.
Bana bakarken kızıl saçlarını dağıttı. “Fena çocuk.” “Ne demek istiyorsun?” Omuz silkti. “Bilirsin, hırsı falan. Bundan bahsediyorum. Seni korkutmuyor mu?” Hafif dudaklarım yukarıya kıvrıldı.

“Onu ben eğitiyorum.” Söylediğim şeyle hafif şaşırdım. Daha önce böyle bir şey dememiştim. Aklıma iki yaşlı profesör geldi.

Birilerini eğitmenin ve onların yükselmesinin verdiği zevk.
İlk defa otorite değildim. Başta ya da korkulan değildim. Gölgelere gizlenmiş, öğrencisini destekleyen görünmez biriydim. Dudaklarımı yaladım.

Fakat bunun ayrı bir zevki vardı. Profesörün neden bu zevki kabul etmediğini anlayamıyordum.

Herkes, madem beni özel olarak eğittiğini düşünüyordu, o da bu zevki tadabilirdi. Neden itiyordu?

Getirici sorunluluklardan kaçmak.
Cevabı buydu. Bir elimi çenemin altına aldım. Bende Alex’in getirici sorumluluklarından kaçar mıydım?

Onun hakkında bilmek istemediğim ve bağ kurmak istemediğim şeyleri düşündüm. Evet, sanırım bende kaçıyordum. Karnıma derin bir çukur açıldı. Bir daha öyle bir laf etmeyecektim.

Kahvesini içti, onu denemek için bu defa önüne yem attım. “Miri yarın bana geliyor.” Yavaşça kahvesini bıraktı. “Aileyi ziyaret önemlidir.” Derken bir peçete aldı ve ağzının kenarından akan kahveleri silmeye çalışırken camdan dışarıya baktı. Bence bu bir göz kaçırmaydı.

Şaşkınlıkla boğazından geçmeyen kahveyi de ustalıkla bertaraf etmiş ve öksürmemişti. Sessiz kaldım. Sonra yavaşça konuştum. “Miri buraya benim için gelmiyor.” Hafifçe bana baktı. “Bir sorunu mu var?”
Güldü. “Beni oyuna getirmeye çalışıyorsun.”

Omuz silktim. “Seni neden oyuna getireyim?” Bana gözlerini dikip eğildi. “Bunu bana neden söylüyorsun?” “Arkadaşı olarak Miri’nin nişanına gelmek istersin belki, diye düşündüm.” Geriye yaslandı. “Blöf yapıyorsun?” “Neden blöf yapayım?” “Miri den hoşlanıp hoşlanmadığımı test etmek için.”

“Maalesef ki yanlış düşüncedesin. Seni buraya çağırma nedenim, Miri den eğer hoşlanıyorsan sana bunu söylememek ya da uygun bir şekilde açıklamaktı. Nede olsa sana borçluyuz. Eğer hoşlanmıyorsan sorun yok, nişanına gelmenden mutlu olur, du, demiştim.

Ama Miri seni nişanına çağırmadı, belki ondan hoşlandığını ve ortalığı karıştıracağını düşünüyordu?”

Bir süre sessiz kaldı. “Ortalığı dağıtacağımı mı düşünüyordu?” “Bilirsin, sen avukatsın. Çocuğu araştırabilir veya tehdit edebilirdin. Ya da Miri benim bu düşündüklerimden daha farklı bir şey düşündü. Kim bilir?” Sessiz kaldık.

Niyetim Miri ile aralarını bozma değildi. Açıkçası avukat, Miri den hoşlanıyorsa ne yapacağımı da bilmiyordum. Umurumda değildi çünkü, belki de umurumdaydı. “Çocuk tehlikeli biri mi?” Güldüm. “Saçmalama.”

Dakikalar sonra arkama yaslandım.
“Neyse. Sana bunları anlatmamın nedenini biliyorsun. Ortada öyle bir şey yoksa sıkıntı da yoktur. Seninle konuşmak harikaydı.” Dedim ayağa kalkarken. Ve yürümeye başlarken ekledim.

“Kahve kupana o kadar derin bakma avukat,” O ise omuzları iki yana çökmüş kupaya bakıyordu. Fazla içmiş bir iş adamının kaybına benziyor, diye düşündüm.

“Bir söz vardır. Sen uçuruma baktıkça uçurumda sana bakar. Uzun süre canavarla savaşma çünkü uzun süre baktığın şeye dönüşürsün.”

Yavaşça kafeden çıkarken Miri’yi aradım. Telefon ilk çalışta açıldı. “Abla?” “Selam kuzen?” Arabayı açarken hafif kaşlarımı kaldırdım. “Demek telekonferans yapıyoruz.” “Evet, benim boş vaktim anca oluyor kuzen.”

Arabaya oturup, aramayı arabaya bağladım. Ve aracı çalıştırdım. “Ne oldu abla?” “Miri, şu avukatla biraz konuştuk. Sanırım onun biraz ruhunu çaldım. En son kupaya boş boş bakıyordu.” İkisi de var güçleriyle bağırdılar.

Baştan sona olan her şeyi anlattım. Miri kahkaha ve sinir krizi arası bir şey yaşıyordu, bu da demekti ki utanmıştı. Kuzenimizse gergedan gibi kahkaha atıyordu. Onun kahkahaları o kadar farklıydı ki...

İnsan dayanamayıp kendisini de ona eşlik ederken buluyordu.

Miri tizleşen sesiyle konuştu. “Peki o ne cevap verdi?” Kuzenimiz daha çok kahkaha atarken bende dayanamayıp gülmeye başladım. Kuzenimiz ise daha kalın bir sesle, “Miri merak da ediyorsun!” Dedi.

“Bir şey demedi Miri. En son fincana boş boş bakıyordu.” Kuzenimiz “Şştt!” dedi. “Şimdi en önemli soru, Miri sen ondan hoşlanıyor musun?”

“Yani, daha birkaç saat önce üzerinde düşünmeye başladım. Bilmiyorum.” “Avukat kadın ve savcı kocası!” dedim. Kuzenimizde “Oo!” diye bağırmaya başladı. “Durun!” diye bağırdı Miri.

“O arıyor. Harwick!” Yarılarak daha çok kahkaha atmaya başladık. Kuzenimiz telefonda var gücüyle bağırdı. “Telekonferansa alsana!”

Miri “Saçmalama kuzen! Açmasam mı?” Boğazımı temizledim. “Yani aç. Aç ki benim yalanı da itiraf edelim.” Miri sinirle, “Seni affetmesini de isteyeceğim!” diyerek ayrıldı. Kuzenimiz iç çekti. “Vay be. Miri cidden seviyor mudur?”

“Sanmam. Miri platonik hikayelerin kahramanı.” “Haklısın, avukat ondan hoşlanıyorsa bile-“ Sözünü tamamladım. “Miri ona yol verir.”

“Senin işler nasıl gidiyor?” Derken kaplumbağa hızıyla giden ihtiyara makas artım. “Yorucu. Senin?” “Aynı seninle.” Devam etti. “Ya geçen patron gelmiş diyor ki, yeni bir işim daha var sana! Ya ben zaten zor yetiştiriyorum. Tamam, dünyadaki en yetenekli kişi ben olabilirim ama en kaliteli elamanınızı da böyle zorlamayın!”

Güldüm. “Stajyerleri hep zorlarlar.” “Yahu millet dersi bir yerlere gitmek için asar, ben iş yetiştirmek için asıyorum! Yok böyle bir şey. Neyse bir saat sonra bizimkilerle buluşup film izleyeceğiz. Herkes takım elbise giyip gidecek.”

“Ne, neden?” dedim kırmızı ışıkta dururken. Geç kalmış ve durmak zorunda kalmıştım. “Bilmem zevk olsun diye, bizim tayfa seviyor eğlenmeyi.” Yanımdan bir arkaç, kırmızı yanmasına rağmen son sürat geçti.

Yayalardan biri ucuz durdu. Fakat hala yolun karşısına geçmeyen bir yaya vardı. “Geçen gün de-“ “Kuzen bir dursana.” Dedim ciddiyetle sözünü keserken.

Kemerimi çözüp araçtan indim. Ve o yayaya doğru ilerledim. Kalın birkaç kat giyinmişti, gözlerinde yuvarlak siyah gözlükler vardı. Elinde ise uzun, bastona benzer bir şey taşıyordu.

Anlaşılan kördü ve araçlardan emin olamadığından karşıya geçmekte tereddüt ediyordu. Lanet trafik canavarları. Şu ülke trafikte biraz daha dikkatli olsa şaşardım gerçekten. Arınma gecesindeymişiz gibi kullanan tüm bu insanlar birer kabustu.

Karanlıkta kim olduğunu göremesem de genç birine benziyordu. “Hey, affedersiniz, karşıdan karşıya geçmene yardım edeyim.” Dedim tepkisini beklerken. “Teşekkürler.” Diye bir erkek sesi mırıldandığında ise koluna girerken.

Sopasıyla etrafı yoklarken yavaşça ilerlemeye devam ettik. Araçlar durmuş geçmemizi bekliyordu. Çünkü yeşil yanmıştı bile. Karşıya geçince onu bıraktım ve aracıma koşarak gitmeye başladım. Bu sırada aracımın açık kapısına başka biri daha koşuyordu.

Hızlanan nabzım daha hızlı koşmama olanak verdi. Tam arabaya vardığımda, genç hırsız benden önce arabama binmişti bile.
Kalbim soluk borumda atarken, ellerim buz tutmuştu. Aracımı çalacak.

Adamın kulağından yakalayıp, sertçe döndürerek, arabadan aşağı fırlatıp attım. Kulağını tutan adam, tekrar bana saldırmak için ayaklandığında koltuğumun altında saklı duran silahımı, diğer araçlara göstermeden çıkartıp adama doğrulttum.

Adam durdu, tökezledi ve arkasına bakmadan kaçtı. Bende sinir olmuş bir şekilde arabama bindim. El frenini indirip gaza basarken diğer araçları geride bıraktım ve oyuncak silahı koltuğun altındaki gizli bölmeye koydum.

Tabii ki gerçek bir silahım, silah ruhsatım veya daha önce silah kullanmışlığım yoktu. Sadece tedbir amaçlı bir oyuncaktı. Zor durumlar dışında asla ve asla kullanmazdım. Sadece bir blöf aracıydı nede olsa.

Geri arkama yaslanırken direksiyonu bırakıp kemerimi taktım. Fevkalade moralim bozulmuştu.

İnsanların hiçbir zaman iyilik abidesi olduğunu düşünmediğimden şimdi kötüleştiklerini de söyleyemezdim. Fakat bana dokunsunlar, bulaşsınlar hatta yüz yüze gelelim dahi istemiyordum.

“Ne oldu kuzen?” Diyen meraklı bir sesle irkildim. Tekrar direksiyonu tuttum. “Bir köre karşıdan karşıya geçmesine yardım ederken, bir şerefsiz aracımı çalmaya çalıştı.”

“Oha!” “Olaylı bir gün.” Diye mırıldandım. “Sen ne yaptın, şu oyuncağı mı kullandın.” “Evet. İşe yaradı, tazı gibi koşarak gitti.” Güldü. “Amatörler!”

Yine de öfkelenmiştim. İyilik yapan her zaman iyilik mi buluyordu gerçekten? “Miri ne yapıyor çok merak ettim.” Dedi. Kafamı salladım fakat daha sonra bunu göremeyeceğini hatırladım. “Evet. Bende merak ediyorum.”




Continue Reading

You'll Also Like

3.3M 164K 18
Maça Kızı 8 serisinin devam bölümlerini içermektedir.
MAZHAROĞULLARI By niss

General Fiction

89.2K 7.8K 23
Aşiret + gerçek ailem kurgusu. Birçok klişenin toplamından meydana geliyor, istediğimiz de zaten klişeler değil mi? İrem yaşadığı şehri temsil etmiş...
106K 9.3K 21
Ailesinin zoruyla tatilini fındık toplamaya gitmek için harcayan Enes'in başına Ordu'nun mafyası musallat olur.
3.2M 169K 42
Heja güzelliği ve cesaretiyle Amed'e nam salmış kadın. Ağir yakışıklılığı ve bastığı yeri titreyișiyle Amed'in saygı duyulan ağası... Kadın çok sevd...