KUM SAATİ

By EnaBilir00

102K 5K 2.3K

"Ben çok büyük bir hata yaptım. Patronumla yattım." "İşkolik patronun bununla ilgili kural koymamış mıydı?" "... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm

9. Bölüm

4.6K 265 273
By EnaBilir00

Sınırı geçemediniz:(

Yorum 200
Oy sınırı 200

Bu sınır geçilmediği sürece yeni bölüm gelmeyecek.

Heyecanlı bir yerde bitireceğim:)

Kesin yazar yazmaz atacağım size kıyamayan ben😘
***

Atakan beyle şirketten çıktık. Bugün söylediğim araziye gidecektik. Bu yüzden eve geç gidecektim. Kızlara geç kalacağıma dair mesaj atmıştım.

Atakan beyin arabasına binerken ön tarafa bindim. Aklıma gelen şeyle hafif bir şekilde gülümsedim. Sürekli kafamda yeni projeler oluşuyordu. Aramızda oluşan sessizliği bozmak için söze girdim.

"Yarın da mahalleyi ziyarette gideceğim. Sorun çıkaran bir kaç kişi var ama ben kendime güveniyorum."

Atakan bey arabayı sürerken siyah gözlerini bana dikti.
"O mahalleyi biraz araştırdım ve hiç tekin insanlara benzemiyorlar. Dikkatli olman gerekiyor." Diye uyardı.

Benim için endişlenmesi neden hoşuma gitmişti. Evet, o mahalle de oturanlar hiç tekin değildi. Hatta çok tehlikeli tipler vardı.
Uyuşturucu satan, sarhoş olan, sapık dayılar, vb her Allahın günü polisler o mahalleye geliyordu.

Protesto eden tehlikeli bir çift vardı. Adamın büyük oğlu bana saldırmıştı.
Her şeye bir çözüm bulan ben o piçe bir çözüm bulamamıştım.

"Evet, geçen ay mahalleyi ziyarette gitmiştim ve hiç iyi şeylerle karşılaşmadım. O yüzden yarın yanıma arkadaşımı alıp gideceğim. Tekrardan saldırıya uğramak istemiyorum." Dedim. Her şey bir çırpıda ağzımdan çıkmıştı. Doğru ya saldırıya uğradığımı Atakan bey bilmiyordu.

Stresli bir şekilde dudaklarımı dişledim. Araba aniden durmuştu. Atakan bey sinirli bir şekilde bana baktı. Durduğum yerde kaldım.

"Sen saldırıya mı uğradın?"
"Çok önemli bir şey değildi. Herkes oraya yeni binalar yapmamızı istiyor. Bunun için gerekli olan bütün belgeleri imzaladılar ama huysuz bir çift var. Hiçbir şekilde kabul etmiyorlar."

"Proje iptal! Sen kendi canını neden tehlikeye atıyorsun? Benim neden bundan haberim yok? Şule derdin beni delirtmek mi?"

Atakan bey ne diyordu?
Aylarca üzerinde çalıştığımız projeyi nasıl iptal edebilirdi?

Kızgın bir şekilde ona baktım.

"Proje asla iptal olmayacak. Bunu yapamazsınız! Hem olmuş bitmiş bir şey için projeyi iptal etmeniz çok saçma olur"
Siyah gözlerini bana dikti. Kesinlikle bana hiç iyi bakmıyordu.

"Hala proje diyorsun! İşkolik karınca kendine gel!" Diye çıkıştı.
"Bana işkolik karınca demeyin! Projeyi iptal etmeyeceksiniz değil mi?" Diye tatlı bir şekilde sordum. Ses tonumu düzelttim. Sonuçta tatlı dil yılanı deliğinden çıkarırdı.

Ya sabır çekti ve olayı anlatmamı istedi. Bende ilk önce derin bir nefes aldım ve yanıma getirdiğim termustan sıcak kahvemi yudumladım.

"Ben o çiftin yaşadığı eve gittim."
"Delirmişsin!"
"Onlara güzellikle anlatım ama hiç oralı olmadılar. Bende sinirlendim ve kadının getirdiği kahve fincanını yere attım. Kadın bana birdenbire bağırmaya başladı. Bu kahve fincanları annesinden kalmaymış."
Üzgün bir şekilde Atakan beye baktım. İşi çok kötü batırmıştım.

"İşleri iyi yapayım derken daha kötü yaptım. Kadından özür diledim. Yeni fincan alacağımı söyledim ama kabul etmedi. Bunların bağımlı bir oğulları var."

Söyleyip söylememek arasında kaldım.

"Devam"

"Bu bana şey oldu şey takıntılı. Peşimi bir türlü bırakmadı. Bana yaklaşıp zorla saçlarıma dokundu ve saçlarımın kokusunun çok güzel olduğunu söyledi." Dediğimde bana öyle bir baktı ki. Kaskatı kesildim.

"Şerefsiz! Senin iznin olmadan saçlarına mı dokundu? Üstüne kokusunu beğendiğini mi söyledi? Adamı sikerler!" Diye bağırdı.
Atakan bey aşırı tepki vermişti.

"Ben hemen ondan uzaklaştım ve kafasına çantamla vurdum. Delirdi. En son kafasına çok kötü vurdum ve bana küfür etti. Bende sinirlendim ve annesine küfür ettim. Daha doğrusu ebesine."

"Normal değilsin."

"Olayın dahası var da. Psikolojinizi bozmak istemem. Biz baya kavga ettik. En son taksiye bindim ve eve geldim. Duş alıp uyudum. Onu kötü dövmüştüm ve kendimle gurur duyuyordum. Bunu ev arkadaşlarıma anlatınca bana kızdılar kavga çıktığı zaman onları çağırmam gerekiyormuş. Mira adamı kesin ısırırdı. Nesrinde adamın yakışıklı yüzünü çizerdi."

Bu sahneyi hayal edince gülmeye başladım. Atakan beye bakınca bana baktığını gördüm.

"Bana neden öyle bakıyorsunuz?"
"Güzel gülüyorsun."
Yüzüm kızardı ve kafamı çevirdim.

"Teşekkür ederim." Dedim. Atakan bey kısa bir şekilde bana baktı sonra kafasını yolla doğru çevirdi.

"İşkolik karınca, öncelliğin kendine dikkat etmek. Sana saldıran bir adamı mümkünse yakışıklı da bulma." Diye uyardı ama uyarma şekli çok tatlıydı. Başımı olumlu anlamda salladım.

Araziye gelince ilk önce etrafı inceledim. Arazi yeşilik içindeydi. Ferah bir kokusu vardı. Bu kokuyu beğenmiştim. Temiz bir koku almak isteriz ya aynı onun gibiydi.

Arazinin ilerisinde bir orman vardı. İnsanlar piknik yapmak için geliyordu. Bu alana evler yapsaydık insanlar yüzde yüz o evleri alırdı.

Arazinin içinde bir tane küçük kulübe vardı. Arazinin sahibi olan o adam bu kulübede yaşıyordu.

Hemen kulübeye doğru gittim ve kapıyı çaldım. İki dakika sonra kapıyı yaşlı bir adam açmıştı. Bana ve Atakan beyi inceledi.

"Ah yine mi? Dedi. Ona anlamaz bakışlar attım.
"Ben arazimi sizin gibilere vermem."

Yüzüme sevimli bir gülüş sergiledim.
"İlk önce birazcık beni dinler misiniz?"
Beni baştan sona doğru inceledi.

Beni ve Atakan beyi içeriye davet etti. Adamın suratı beş karış havadaydı. Kesinlikle bizi burada evinde istemiyordu.

Atakan bey centilmen bir şekilde elini yaşlı adama uzattı.

"Atakan çelik." Dedi.
"İsminizi çok duydum."

Burada niye kimse benimle ilgilenmiyordu?
Burada istenmeyen kişi gibiydim ya da fazlalık.

Adamın soğuk mavi gözleri vardı.
Bana baktı.

"Evet küçük hanım sizi dinliyorum."

Söze girmeden önce çay içmek istediğimi söylemiştim. Adam bize karanfil kokan güzel bir çay ikram etmişti. Yanında ise meyveli kek getirmişti. Adam tek başına yaşıyordu. Adam o kadar beni germişti ki. Bana babamı hatırlatmıştı.
Ben gergin olduğum zaman fazla konuşurdum.

"Yalnız meyveli kekleriniz harika olmuş. Ben her zaman hazır olan ürünleri tercih ederim. Kolaya kaçmak her zaman bana güzel gelmiştir."

Yaşlı adam sinirli bir şekilde homurdandı. Onu övmem kesinlikle hoşuna gitmemişti. Atakan beye bakıp beni işaret etti.

"Fazla konuşuyor."

Atakan bey hafif gülümsedi.
"Ben memnunum." Dedi ve kalbimi tekrardan kazandı.

Kendimi teselli etmeye başladım. Ben güçlü bir kadındım. Kafamı dik tuttum ve ilk önce derin bir nefes aldım.

"Arazinizi satmak istiyorsunuz. Boş insanlara vermektense ismini çok duyduğunuz Atakan beye vermelisiniz. Ayrıca neden o araziyi şimdi satmak istiyorsunuz?"

Mavi gözleri hüzünle doldu.
Atakan bey ise bana uyarı dolu bakışlar atıyordu.

"Para lazım" dedi kısa bir şekilde. Paranın neden lazım olduğunu söylememişti ve ben bunu da merak etmiştim.

"Para neden lazım?" Diye sorunca Atakan bey hafif öksürdü.

"En iyi teklifi çelik holding olarak vermeye hazırız. Asistanım anlaşılan gereken araştırmayı yapmış..."

"Evet tabikii araştırdım." Dedim hemencecik.

"Bu arazi sizin için çok önemli ve ben onu sizden almayacağım." Dediği zaman bal rengindeki gözlerimi kocaman açtım. Bu adam çıldırmış.

Tam itiraz edecekken Atakan bey eliyle ağzımı kapattı.
"Sözüm bitsin sonra konuşabilirsin." Başımı olumlu anlamda sallarken elini çekti.

"Size borç para vereceğim. Eminim durumunuzu düzelttiğiniz zaman bana geri ödersiniz."

Cebinden çıkardığı bir çek defterine çok yüklü bir miktarda para yazdı ve adama verdi. Yaşlı adam şaşkınlık içinde Atakan beye bakıyordu.

"Geç olmadan bizde gidelim." Ben ağzımı açmadan beni dışarıya çıkardı. Kulübeden baya uzaklaştık. Resmen ormanın içine girmiştik. Hava karanlık olduğu için etraf biraz ürkütücü görünüyordu.

"Siz delirdiniz mi? Allahım delireceğim! Projemiz olmayacak. Tanımadığınız bir adama nasıl o kadar yüklü miktarda bir çek verirsiniz. Siz delisiniz! Her şey bozuldu. O kadar emek boşa mı gitti?"

"Gitmedi."

"Adama bak ya! Siz nasıl bu kadar rahatsınız? Aklım almıyor. Sakin olmak istiyorum ama sakin olamıyorum. Si-" demeden onun sıcak dudakları benim dudaklarımla buluştu. Kalbimin atış hızı hızlandı.

Ben sustum ve bir kaç saniye sonra Atakan bey benden ayrıldı. Tam gidecekken bileğinden tuttum.

"Lütfen gitme." Dedim. Atakan beye sıkı bir şekilde sarıldım.
Bir süre öyle kaldı. Bir şey yapmadı. Kokusunu içime çektim.

Gök gürledi ve yağmur yağmaya başladı.
Ceketini çıkarıp üzerimi örttü. Eliyle yüzümü okşadı bu bana cesaret verdi.

Elimi ensesine götürdüm ona bir adım yaklaştım. Dudaklarımı yaklaştırdım ve saniyesinde öpüşmeye başladık.

Eliyle belimi tuttu.
Yağmurdan dolayı sırılsıklam olmuştuk. Üşüyordum ama onunla sevişmek istiyordum.

Beni bir ağaca doğru götürdü. Sırtımı ağaca yasladı. Dudaklarımı sömürürcesine öpüyordu.

Benden ayrıldı ve boynumu öpmeye başladı. Bana verdiği ceket yere düştü.

Parfümü çok güzel kokuyordu.

Üzerimde duran bordo rengindeki gömleği çıkardı.
Bende onun beyaz gömleğinin düğmelerini açmaya başladım.

Bedenim soğuktan dolayı titriyordu.

"Üşüyorsan arabaya geçelim." Dedi nefes nefese. Olumsuz anlamda kafamı salladım.
"Hayır, burası iyi."

Üst kısmı çıplaktı ve kasları ay ışığı altında parlıyordu.

Kehribar rengindeki gözleriyle çevresine göz attı. Etrafta kimse yoktu. Karanlıktı. O yaşlı adamın evinde çok oyalanmıştık.
Beni yavaş bir şekilde yeşilliklerin üzerine bıraktı. Üzerime çıktı ve kafasını göğüslerime koydu. Delirdim ve aynı anda inledik.
***
Mira Güneş

Alp ile oturacağımız eve gelmiştik.
"Bu villa Annemin tercihi sen nasıl buldun?" Diye sordu Alp.

"Sadece ikimiz yaşayacağız. Sencede çok büyük değil mi?"

Alp biter gibi olan gözlerini öfkeyle kıstı.

"Sende hiçbir şeyi beğenmiyorsun! Ev gayet güzel."

Mira, sakin ol. Hafif bir şekilde gülümsedim ve Alp'in koluna dokundum.

"Bana fikrimi sordun ve bende cevap verdim." Benden bu cevabı beklemediği için şaşkın bir şekilde bana baktı.

"Tamam Güzelim, niye bu kadar kızdın?"

Gri gözlerimi ona diktim.
"Beni kızdırmak için elinden geleni yapıyorsun. Hayır yani ben ne dedim ki? Hemen kalbimi kırıyorsun."

Alp pişman olmuş bir şekilde bana baktı.

"Amacım seni üzmek değildi. Özür dilerim." Dediği zaman Alp'a doğru yaklaşıp yanağından öptüm. Ellerimi onun sarı saçlarına daldırdım ve oynadım. Üstündeki tişörtü çıkardı ve bana lezzet bir şölen yaşatı.

Beni kucağına oturttu. Kalçam onun erkekliğine değiyordu. Alp bir eliyle boynumu tutuyordu. Yüzümün her zerresini öpüyordu. Şimdi kucağından kalkmasaydım kendime engel olamayacaktım ve evlenmeden onunle birlikte olabilirdim. O yüzden kucağından hemen kalktım. Alp umarım kızmamıştır. Bana bugüne kadar anlayış göstermişti. Biraz daha beklebilirdi.

Güller hanım yani Alp'in Annesi çeşit çeşit bu eve çiçek getirmişti. Hepsi saksının içindeydi.

Onlarla ilgilenmiş gibi yaptım. Alp ise sigara içiyordu.
"Sen çiçeklere bak bende sana bakayım."
"Bana bakarken sigara içme."
"Güzelim bu sigaramdan ne istiyorsun."
"Seni,"dediğim zaman gelip beni dudağımdan sert bir şekilde öpmüştü.

Öpüşmemizi bölen bana gelen bir mesaj sesiydi.

Bu mesajı bana Şule atmıştı.

Mira!
Hemen konum atacağım adrese gel.
Kavga var:)
***

Evet yeni bölüm nasıldı?
En güzel sahne hangisiydi?

Gelecek bölüm mahalle de kavga olacak smsmldd

Bütün çiftler orada olacak desem?

Sınırı geçerseniz hemencecik atarım:)

Continue Reading

You'll Also Like

179K 979 19
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.
61.2K 2.4K 42
Bora, Ankara'da kafe işleten bir gençtir. Küçük yaşta annesini kaybettikten sonra babasıyla aralarındaki bağlar kopmuştur. Hayatındaki tek insan Özer...
25K 2.4K 65
Gözler görmese de olur, kalp gözüyle görür insan...
26.5K 1.8K 36
Herşey ümit babamın ölmesiyle başladı. Bana arkasında bıraktığı birkaç kağıt benim yaşama nedenim oldu.