Kara ve Gök

By lotuscicegii_

65.6K 3.7K 914

Ben İpar Gök, İpar yüksek dağların kar tutmayan yerlerinde yetişen bir çiçekti. İsmimi babam koymuştu, anneml... More

BAŞLANGIÇ
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6.Bölüm
7. Bölüm
Özel bölüm İlayda&Oğuz
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17. Bölüm
18.Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22.Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
Özel Bölüm
26. Bölüm
Özel Bölüm Kayra & Umut
Karakterler (tanıtım)
27. Bölüm

23. Bölüm

1.2K 99 30
By lotuscicegii_

Merhabalaarrr! Yeni bölüme hepiniz hoşgeldinizz🫶🏻

İpar'ın modelinin ismi Cyrielle Verstuyft, daha tam emin olamadım ama fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim 🫶🏻
(Medya: Cyrielle Verstuyft)

Sınır: 90 oy 100 yorum

Bölüm şarkısı:
Ateş Böceği - Mithat Can Özer

__________

Hemen filoya geri döndük, adamın yeri tespit edilmişti. Alperen'in timi, yani Kanarca timi hemen harekete geçmişti. Tümgeneral Yaşar Sezer Kara Kuvvetler Komutanı Tümgeneral Yusuf Akın ile birlikte operasyonu harekat merkezinde takip edecekti. Bizede beklemekten başka bişey düşmüyordu,

"Komutanım, bizde karargaha gitsek?" Diye sordum

"Hayır üsteğmenim, havadan destek gerekebilir. En iyisi Filoda kalmak."

"Anlaşıldı komutanım." Raporum yarın bitiyordu, bugün son kez hastaneye gidip son kontrolleri yaptıracaktım. Yarından itibaren uçmaya kaldığım yerden devam edecektim.

"Nöbet listesinde nöbet sırası ben ve Üsteğmen Kerem'de komutanım" dedi Miray, yani eğer acil bir uçuş olursa biz gideceğiz demiş oldu dolaylı yollardan.

"Ben kimin gitmesini istersem o gidecek görev'e teğmen, burda lider benim. Son zamanlarda senin dilin fazla uzuyor, ya kendine çeki düzen verirsin yada seni İstanbul'da intibak eğitimine yollayıp komutanına nasıl davranacağın hakkında eğitim verdiririm. Seçim senin."

"Komu-"

"Tamam Miray!" Diye uyardı Doğa

"Anlaşıldı"

"Komutanım müsadenizle hemen hastaneye gidip gelebilir miyim" diye sordum, normalde filodan çıkmamız yasaktı ama kontrolle gitmezsem göreve geri dönemezdim.

"Bir sorun mu var üsteğmenim?"

"Yok komutanım, raporum yarın bitiyor. Bugün son kontroller yapılacak sadece."

"Tamam beraber gideriz"

"Komutanım, albay sizi her an çağırabilir. Burda kalmanız daha iyi olacaktır" dedi Doğa hemen

"Sizi bana sırayla mı gönderiyorlar" dedi Asrın ayağa kalkıp.

Bende hemen onun peşinden gittim,

"Doğa haklı komutanım, en iyisi burda kalmanız. Ben hemen gidip gelirim."

"İtiraz istemiyorum İpar, hadi hazırlan çabuk çıkalım."

"Emredersiniz" dedim bıkmış bir sesle

Hemen odama gidip üniformalarımı çıkardıktan sonra hızlıca dolabımdan bişeyler çıkarıp giydim, hemen beylik silahımıda aldıktan sonra komutanlıktan dışarıya çıktım, Asrın arabasının önünde beni bekliyordu. Bu arabayı yeni almıştı, benim arabam gibi mat siyah bir Porsche Urus'tu. Baya pahalı bir arabaydı ama benden uzun yıllardır çalıştığı için maaşlarımız aslında yete biliyordu.

Hemen bekletmeden yanına gittim,
"Hadi gidelim bir an önce" dedim arabaya binip

Çok geçmeden yola çıktıktan sonra hastaneye gelmiştik, zaten doktor geleceğimi biliyordu. O yüzden bekleme salonuna geçip oturduk.

"İpar hanım, doktor bey sizi bekliyor" dedi yanımıza gelen hemşire, beraber doktorun odasına doğru gidip kapıyı çaldık. İçeriye geçtikten sonra karşımda başka bir doktor gördüm, doktor bu sorgular bakışlarımı görmüş olacak ki cevap verdi.

"Ahmet hocam hasta olduğu için onun yerine ben bakıyorum komutanım, buyurun geçin siz." Dedi
Muayene masasını gösterip, üzerimdeki ceketi ve kazağı çıkarıp bekledim. Asrın'ın bakışları o sırada hep gözlerimdeydi, doktor eldivenlerini giydikten sonra koluma bakmaya başladı.

"Kolunuz'da herhangi görünen bir hasar kalmamış, uçmanıza mani bir şey yok. Hemen kolunuzu temizleyip temiz bir sargı yapıcam önlem amaçlı, göreve çıkacağınız zaman çıkarabilirsiniz"

Doktor kolum için gerekli malzemeleri çıkarıp iğneye bişey enjekte etti, onu tam koluma batıracakken Asrın onu durdurdu.

"O enjekte ettiğin şey ne doktor, batikonla temizleyeceksin"

Doktor tedirgin bir şekilde Asrın'a baktı,

"Ş-şey, şey ya bu; kas gevşetici, yani komutanımın maşallahı var güçlü sargıdan önce iyi gelir diye."

"Gerek yok doktor bey, temizleyin yarayı gidelim." Dedim

"Tamam o zaman komutanım" diyip kolumu temizlemeye başladı, sardıktan sonra hemen odadan çıktık.

"Sanada şüpheli geldi mi?" Diye sordum

"Evet, enjekte etmeye çalıştığı iğneyi aldım. Laboratuvar'a götürtürüp baktırıcam."

Koridorda yürürken Nil'i gördük, bu hastanede çalıştığını unutmuştum

"Kız İpar, sizin ne işiniz var burda?"

"Kolum için geldik, yarayı temizleyip sardılar. Raporum bitiyor yarında"

"Ahmet hoca odasında demi, senin doktorun oydu. Bir hasta hakkında danışmam gerekiyor onunla"

"Yok başka bir doktor vardı, Ahmet hoca yok bugün dedi bize?" Dedim sorarca

"Ahmet hocayı ben daha sabah gördüm? Nasıl bugün yok?"

"Allah kahretsin!" Dedi Asrın daha yeni çıktığımız odaya koşarak, bende hemen peşinden gittim. Az önce bulunduğumuz oda bomboştu,

"Asrın! Ne oluyor!"

"Bu adam doktor falan değil İpar!"

"Ne?"

O sırada güvenlik görevlisi gelmişti,

"Hastane giriş çıkışları kapatılsın acil! Kamera kayıtlarını inceleyin! O adamı çabuk bulun!"

Güvenlik "Anlaşıldı komutanım" diyip koşarak gitti

"Anlamam lazımdı! Anlamam lazımdı! Ya sana bişey olsaydı! Yanındaydım ya yanında!"

"Asrın sakin olur musun lütfen, bak ben iyiyim. Bişey olmadı" dedim kolundan tutarak

"Şüpheli şahıs tutuklanmıştır" güvenlik görevlisinin Asrın'a verdiği telsizden gelmişti bu ses, ama bu Ece'ydi!

Hemen telsizi aldım,

"Nerdesiniz komiserim"

"Komutanım, şahıs arka kapıdan kaçmaya çalışıyordu. Şu anda hastanenin önündeyiz, emniyete geçiyoruz."

"Tamam bekleyin hemen geliyoruz" dedi Asrın, beraber koşar adımlarla hastanenin girişine doğru gittikten sonra ekip aracını gördük. Daha yeni bana müdahale eden doktor kelepçeli bir şekilde arabada oturuyordu, Asrın aracın kapısını açıp adamı yakasından tutup arabadan çıkardı.

"Bana bak lan şerefsiz, sen kimsinde sevdiğim kadına zarar vermeye çalışıyorsun puşt herif!" Dedi adama yumruk atıp,

"Asrın! Dur başın belaya girecek!" Dedim onu uzaklaştırma çalışıp, ama nafile. Ardı ardına yediği yumruklardan ayağa kalkmaya mecali olmayan doktor'u Okan amirin sesi kurtardı,

"Asrın! Ne yapıyorsun sen oğlum!" Hemen yanındaki memurları çağırıp Asrın'ı uzaklaştırdı,

"Götürün şunu çabuk emniyete! Ne duruyorsunuz!" Diye bağırdı amir

"Görüşürüz İpar, dikkat et" dedi Ece ekip arabasına binip,

Bende Asrının yanına gittim,

"Gidelim mi canım?"

"Gidelim güzelim, gidelim."

Filoya geldikten sonra hemen üniformamı geri giyip bizimkilerin yanında geçtim, hepsinin haberi olmuştu olanlardan. Alperen'in timi hala bölgede baskın yapabilmek için bekliyordu duyduğuma göre.

"Bu iş çok uzadı, bir an önce ortaya çıksında gebertelim hepsini."

"Umarım Kanarca timindende iyi haberler gelir, o adam bizim için çok önemli."

"Katılıyorum komutanım, ama Alperen komutanımı tanıyorsam o adamı almadan geri dönmez." Dedim Kağan'ı onaylayarak

"İpar senin kuzeninin bir ayağa kalkması bile yeterli o puşt heriflerin teslim olması için, Hişan pardon Hasım'dan gördüm. Maşallah baya heybetli komutanımız, ama yani bir Yüzbaşı Asrın Kara kadar olamaz kusura bakma. "

"Noldu üsteğmen arkamdan dedikodu yapmaya mı başladın." Dedi Asrın dinlenme odasına girip

"Yok komutanım, burda sizi övüyorum gelin kızımıza biraz teşekkür biraz minnet yani."

"Senin övmelerine ihtiyacım yok Pamir, herkesin kalbinin sahibi belli."

"Yüzbaşı Asrın Kara attı ve gol" dedi Kağan

Tam o sırada Pamir'in telefonuna mesaj geldi, telefon tam orta masanın üstünde olduğu için yazan kişinin ismini yarım yamalak okuyabilmiştim, komiser ile ilgili bişey yazıyordu. Pamir hemen telefonu alıp bir kenara geçti. Son zamanlarda Ece'de hep telefonda biriyle yazışıyordu, şüphelerim çoğalıyordu.

Tüm bu sorularıma cevap bulmak için tek bir şansım vardı, hemen kendi telefonumu alıp Whatsapp'a girip Ece'nin isminin üzerine tıkladım. Çevrimiçiydi, hemen arama tuşuna bastım. Telefon anında açıldı, o sırada Pamir'e dikkat ederek Ece'yle konuşacak bişeyler bulmaya çalıştım. Biz konuşurken Pamir telefonunu kenara bırakmış ve sanki geri cevap bekliyormuş gibiydi, kapatır kapatmaz galiba mesaj gelmiş olacak ki hemen telefonuna bakıp mesajlaşmaya kaldığı yerden devam etti. Çok geçmeden telefona gülerek odadan çıktı, hemen peşinden ilerledim.

Sessizce arkasından yürüyüp telefonundaki yazışmaları okumaya çalıştım ama biraz uzak kalmıştım, Pamir o kadar dalmıştıki benim arkasında olduğumu bile hissetmemişti. 

Tam yazışmaları okuyacak kadar yakınlaşmışken yanımızdan geçen asker 'Pamir komutanım, İpar komutanım çay istermisiniz?' Diye sordu, o anda Pamir arkasında olduğumu anladı ve eli ayağa birbirine girdi. Telefonunu nerdeyse düşürecekken ben önce davranacaktım ama hemen telefonu kapıp cebine koydu,

"İstemiyorum Mehmet! İstemiyorum çay falan!" Dedim sinirle,

"Çok sağol Mehmet, istemiyorum çay" dedi Pamir 'hayatımı kurtardın' bakışı atıp

"Tamam komutanım, bir isteğiniz olursa her zaman buradayım"
Diyip gitti

"Ece'yle yazışıyorsun demi" diye sordum

"N-ne Ece'si? Hangi Ece? Ece kimki? Yok ben yazışmıyorum kimseyle, hani dedim ya geçen kapıcı diye." Dedi arka arkaya

"Kimi kandırıyorsun Pamir? Komiserim yazıyordu ikinizde aynı anda çevrimiçiydiniz."

"Öyle mi? Şansa bak."

"Ne şans ama, neyse ben anladım anlayacağımı." Dedim geri dinlenme odasına girip, Ece'ye soracaktım ben. Şanslıydı, önümüzdeki bir kaç gün görüşemeyecektik. Ama benden kurtuluşu yoktu.

Dinlenme odasında girer girmez arkamdan Albay'ın postası girdi,

"Komutanım, Kanarca timi kampı bastı. Görev başarıyla tamamlandı, aldılar adamı."

"Sonunda"

"Of şükürler olsun!"

Hepimize rahatlama gelmişti, bu adamın bize anlatacağı bir çok şey vardı.

"Bu işte katkın büyük İpar Üsteğmenim." Dedi Asrın

"Görevim komutanım."

"Ben karargaha geçiyorum, Kağan, İpar sizde benimle gelin."

"Tamam komutanım" dedim hemen üzerime üniformamın ceketini giyip.

Beraber Karargah'a geçtikten sonra hemen helikopter pistine gittik, gelmek üzereydiler.

Yaklaşık beş dakika sonra helikopter göz açıma girdi, yavaş yavaş alçaldıktan sonra arka kapı açıldı ve Alperen elimde o adamla birlikte helikopterden indi, adamı albayın önüne attı.
Tüm timi tek sıra halinde bekliyordu arkasında,

"Komutanım, Kanarca timi görevini başarıyla tamamlamıştır! Arz ederim!"

İki tane Er adamı alıp götürdü,

"Hoşgeldiniz çocuklar"

"Sağol!"

"Rahat, istirahat edebilirsiniz. Yüzbaşım, iyimisin? Sorguya girebilecek misin yoksa İpar üsteğmen girsin mi"
Artık sorgularda deneyimli olduğum için bizi ilgilendiren çoğu dosyalarda sorguya ya beraber çalıştığımız timin komutanı yada ben girecektim.

"İyiyim ben komutanım, girerim."

"Tamam, siz geçin sorgu odasına"

Beraber sorgu odasına geçtik, şu anda adamı daha net görüyordum. Sağ kaşı patlamıştı, belliki bizimkiler onu biraz hırpalamış. Saçları uzun ve bağlıydı, gözleri mavi ve yeşil arası bişeydi.

"İsmin ne" diye başladı Alperen

"Keskin"

"Gerçek ismini sordum, kod adını değil."

"Keskin demen yeterli komutan"

"Bu triplerden çık maviş, bizim elimizdesin ve burdan kurtuluşun yok. Şimdi, son kez soruyorum ismin ne"

"Alevis, ismim Alevis."

"Ne zaman örgüte dahil oldun"

"Ne örgütünden bahsediyorsunuz? Ben iş adamıyım"

"Örgütün arasında olduğuna alenen bir çok kanıtımız var maviş, bir an önce anlatmaya başla"  Alperen şu anda sakinliğini koruyordu ama bu sakinlik çok sürecekmiş gibi gözükmüyordu

"O ben değilim, benim hiç bişeyden haberim yok! Beni aldılar dağa getirdiler sonra siz geldiniz!"

"Sen kimi oynatmaya çalışıyorsun lan! Karşında senin emirlerini itaat eden mal heriflerden yok! Anlatacaksın! Her şeyi bir bir anlatacaksın! Nasıl bir çok kez üslerimize saldırmaya çalıştığını, kimden istihbarat aldığını her şeyi anlatacaksın!" Dedi bağırarak

"Biliyor musun komutan, o şehit edilen askerin var ya. Bir kaç ay önce, adı neydi onun? Hatırladım, Efe. Yeni evlenmişti demi? Yazık, karısı naaşını bile göremedi. Uzuvlarını siz tek, tek toplamıştınız"

"Lan şefersiz herif! Seni gebertirim!" Alperen adamı yakasından yakalayıp arka arka yumruk atmaya başladı, hiç birimiz durdurmadık.

Ama artık adam bayılacak hale gelmişti, ondan almamız gereken bilgiler vardı.

Asrın içeriye girip Alperen'i tutmaya çalıştı Kanarca timinden bir kaç ast subayı ile, zorda olsa onu odadan çıkardılar.

"Asrın bırak beni! Bu bir emirdir bırakın beni!"

"Bırakın dedim size! Soruşturma açarım atarım sizi ordudan bırakın!"

"Sakin ol Alperen! Bu adam bize lazım! Bak sana söz veriyorum bilgiyi alalım, adam senin! Ne yapacaksan yap! Ama şimdi sakinleş! Zamanı değil!"

"İpar, sen gir sorguya" dedi Asrın

Hemen adamın yanına geçtim,

"Ne oldu? Komutanınız dayanamadı mı?"

"Burdan çok acınası duruyorsun Alevis, bu kanlar için olan bir adam için çok büyük sözler." Dedim önümdeki sandalyeye oturup

"Boşa uğraşma, benim anlatacak bişeyim yok."

"Seni şu an kimse merak etmiyor biliyorsun demi? Hatta muhtemelen yerine başka birini bile koymuşlardır. Ve sen hala onların arkasını kolluyorsun, Keskin. Senin burdan kurtuluşun yok, ne sanıyorsun? Tüm örgütün toplanıp seni burdan almasını mı? Sen onlar için bir hiçsin! Onlar senin yerini anında doldurabilir, şimdi sen söyle. Gerçekleri anlatacak mısın, yoksa seni umursamayan kişilerin sırlarını saklamaya devam mı edeceksin?"

Sinirlenmişti, çünkü o da haklı olduğumu biliyordu.

"On beş yıl önce, çocuktum daha. Babam Rusyada işletmeciydi, öldü. Ya da öldürüldü. Tüm işlerin başına geçtim, onlarla iş birliği yaptım yıllarca. Bilmiyordum terörist olduklarını, iki yıl sonra ticaret işlerini ilerletmiştik. Musti denen adam, onunla birlikte. Daha sonra beni bir kampa çağırdı, gittim. Orda her şeyi anladım. Beni tehdit etti, beraber çalıştığımız yıllarda benim tırlarımla kendi kamplarına silah göndermiş. Elinde görüntüler vardı, mecburdum. 20 yaşında örgüte dahil oldum. Eğitim aldım, bir yıl önce o kampı bana verdi. Planları yapıp bana iletirdi bir şekilde, normalde o uygulamadan yapardık. Ama aldığımız istihbarata göre siz o uygulamayı çözmüştünüz. Yinede bir şekilde iletti bize."

"İstihbaratçı dediğin kişi kim"

"Eski F4 pilotu, üsteğmendi o zamanlar. Görevden uzaklaştırma almıştı, geri dönmüş galiba. İsmi Doğa. Yıllarca bize her türlü istihbaratı verdi, işede yaradı."

Hain Doğaydı! Düşüncelerimle yanılmamıştım! Kenan yüzbaşıda suçsuzdu! O kızın kurtuluşu yoktu! Ölümü benim elimden olacaktı!

Sorguya devam etmem gerekiyordu, şimdilik bunu bir kenara bıraktım.

"Doğan güneş, bu uygulamanın şifresi. Anlamı ne?"

"Türkiyenin Doğu tarafında bulunan bir bölgeye büyük bir saldırı planlıyorlar, bu saldırı yıllardır konuşuluyor. Türkiye'de Kürdistan devletini kurmak için yapılmış planlar."

"Ne zaman olacak bu saldırı!"

"Bilmiyorum"
Gerçekten bilmiyordu, yüzünden anlıyordum.

Sorgu benim için bitmişti, artık gerisini Alperen'e bırakıyordum. Bu puşt herifi ya gebertecekti, ya da gebermek için yalvartacaktı.

Ama Musti'nin nasıl göründüğünü şimdilik sadece o biliyordu, robot resmi çizdirmemiz şarttı!

Odadan çıkar çıkmaz Alperen hızla içeriye girip kapıyı çarptı, adamın inleme sesi geliyordu arkadan. Umursamadım. Sadece Asrın'a baktım.

"Biliyordum, o kızda bişeyler olduğu biliyordum! Nasıl fark etmedik!" Dedi Kağan

"Hissettim! O kızda bişeyler olduğunu hissettim! Hemde ilk gördüğüm andan beri! Bu işin peşini bırakmayacaktım!" Dedim sinirle

"Bırakın kendinize kızmayı! Hemen tümgeneralle konuşmamız gerekiyor, karargahın albayına haber gitmiştir çoktan. Hemen komutanlığa geçelim."

Asrın ordaki memurlara robot resmi çizdirmeleri için emir verdikten sonra hemen 8. Ana jet üs komutanlığına geçtik, Doğa ortalıkta görünmüyordu. Bir an önce tümgeneralle konuşup bu haini ait olduğu yere göndermek istiyordum.

"Tümgeneral içeride mi"

"Evet komutanım"

Hemen kapıyı çalıp içeriye girdik, tümgenerale haber gitmiş olmalıydı.

"Bende sizi bekliyordum, geçin oturun."

Üçümüzde ayakta kaldık,

"Geçin!"

Tümgeneralin karşısında oturduktan sonra tümgeneral konuşamaya başladı,

"Her şeyden haberim var, biliyorum onu bir an önce adalete teslim etmek istiyorsunuz. Bunu sizden daha çok istediğimden emin olabilirsiniz. "

"Bu kızın arkasında bir çok üst rütbeli, bir çok paşa var çocuklar. Benim yılladır ordudan atmaya çalıştığım generaller. Onların gerçek yüzünü ortaya çıkarıcaz, bunu ordumuz için yapıcaz. Eğer Doğayı tutuklarsak bizim her şeyi öğrendiğimizi anlarlar, şimdi anlatacaklarımı iyi dinleyin. Burda büyük iş size düşüyor. Kimsenin haberi olmayacak bu söyleyeceklerimden! Hiç kimsenin! Anlaşıldı mı!"

"Emredersiniz komutanım!" Dedik aynı anda

"Korgeneral Tamer Kılıç, yıllar önce benim filo komutanımdı. O zamanlar bişeylerden şüphelenmeye başlamıştım, araştırmaya başladım. Bir çok şey buldum, bir çok delil. Bunu komutanlığa sundum, ama deliller yok edildi. O da benim onunla uğraştığımı anladı. Beni meslekten atmaya çalıştı, yapamadı. Ailem'i öldürmeye çalıştı, yapamadı. Bütün bu yaptıkları komutanlıkta biri tarafından silindi. Uzun bir süre haber alamadım ondan, ta ki bu olay olana kadar. Çocuklar, Orgeneral Gazi Berran. Bu yolda güveneceğimiz tek kişi! Doğa'nın telefonunu dinlenecek, illa ki generallerle görüşecek. Ne yapın, edin ama benim elime delil getirin! Benim elime bu soysuzların soyunu bitirmek için delil getirin! Benden size izin, bunları ortaya çıkarmak için her türlü yolu deneyebilirsiniz, mesleğinizi tehlikeye atmamak şartıyla! Anlaşıldı mı!"

Hemen ayağa kalktık,

"Emredersiniz komutanım!"

"İpar, bilgisayar mühendisliği okudun demi"

"Evet komutanım"

"Ne yap et o kızın telefonuna dinleyici yükle, gerekirse telefonunu hackle. Nerden haber verdiğini her şeyi öğren."

"Anlaşıldı komutanım!"

"Size güveniyorum çocuklar"

Baş selamı verip odadan çıktık, hala daha yeni duyduklarımı sindirmeye çalışıyordum. Bu kızın ölümü benim elimden olacaktı! Ve ben ne yapıp edip tüm delilleri bulacaktım!

Koridorda yürürken kızlarla karşılaştık,

"Komutanım, işiniz uzun sürdü?"

"Karargahta işlerimiz uzadı, önemli bişey yok." Dedim geçiştirip

"Tamam komutanım."

Filodan çıkma yasağı boyunca Doğayı yakından takip edecektim, o telefona ne yapacağımı biliyordum. Telefonuna hiç ellemeden Hackleyip her şeyi ele geçirebilirdim, hatta telefonu ben bile yönetebilirdim. Eski İstihbaratçı arkadaşımdan öğrenmiştim...

Bu odamdaki bilgisayarla olacak iş değildi, odamdaki kilitli dolabı anahtarıyla açtım. Uzun zamandır kullanmadığım bilgisayarım burdaydı, bir gün lazım olacağını biliyordum.

Hemen bilgisayarı açıp işe koyuldum, ilk adım telefonun numarasını bulmaktı. Ama o kolaydı, dosyasında yazıyordu. Hemen dosyasına bakıp telefon numarasını buldum, önemli olan uygulamalar whatsapp ve sms'leriydi. Saatlerce hesabını kırmaya çalıştım, denemediğim kod kalmamıştı. Korunaklıydı her ikiside, ekstra koruma amaçlı bir de kilit koymuştu. Ama imkansız değildi.

Saat ne zaman bu kadar çabuk geçti anlamamıştım bile, kapım çalınca kendime geldim.

"Gel!"

Asrın elinde iki tane kupa ile içeriye girmişti,
Hemen ayağa kalktım

"Rahat üsteğmenim, yoğun çalışıyorsunuz. Çay iyi gelir."

"Sağolun komutanım, bir an önce her şeyin ortaya çıkması için elimden geleni yapıyorum."

O sırada son denediğim kod cevap verdi, hemen elimdeki kupayı masamı koyup kodun devamını yazmaya başladım,

"Hadi ama!" Seri ve hızlı bir şekilde yazmaya devam ediyordum, en sonunda yeşil bir ışık yandı. Girmiştim!

"İşte bu!" Dedim kendi kendime, daha sonra Asrın'ın burda olduğunu fark edip ona döndüm.

"Komutanım, whatsapp ve sms hesabına giriş yaptım. Artık her yazışmaları takip edebiliriz."

"İşte bu iyi oldu, istihbarat Ast subayı'nı buraya çağırıcam. Vardiyeli olarak gözlerini kırpmadan takip etmeye başlasınlar."

"Anlaşıldı komutanım, ben çalışmalara devam edicem. Eğer tüm telefonunu ele geçirirsek bir çok şeyi değiştirebiliriz."

"Tamam üsteğmenim"

"Nöbetçi sen misin bugün?"

Onu unutmuştum! "Evet!" Hemen ayağa kalkıp üzerimi kontrol ettim,
"Unutmuştum ben onu! İyiki hatırlattın. Ben gidiyorum hemen."

"İyi nöbetler güzelim."

"Sağolun komutanım"
Koşar adımlarla odadan çıkıp nöbetçi kulübesine gittim, teğmen Miray'da nöbetçiydi.

Bu benim için şüpheli bir durumdu, Doğa'yla bu kadar yakın olan bir kişinin onun gibi olma ihtimali yüksekti. Umarım bir görev çıkmazdı, uçmayı çok özlemiştim. Ama bir görev çıkması demek, karada askerlerimizin başı belada demekti. Aynı zamanda artık ona güvenmediğim için herhangi göreve çıkmasını istemiyordum.

"Komutanım, çay istermisiniz?" Diye sordu

"Olur teğmenim."

Kulübeden çıkıp çay almaya gitti,
Bende telefonun başında oturup bekledim.

Nöbet boyunca telefon hiç çalmamıştı, arada Asrın'dan bilgi alıyordum bişeyler bulundu mu diye.

Ast subaylar gözünü kırpmadan tek tek tüm mesajlara bakıyordu, nöbet bittikten sonra bende odama geçip çalışmalara devam ettim.

"Komutanım! Bir grup kuruldu, generaller ve bir kaç subayın bulunduğu bir grup!"
Dedi bir Ast subay, hemen ayağa kalkıp bilgisayara baktım. Doğa tüm hainlerin bulunduğu bir grup kurmuştu Whatsapp'ta,

Doğan Güneş

(Doğa) Baba! O adam nasıl yakalanır! Ya öterse! Ne yapıcaz! ✔️(21.34)

(Tuğgeneral İdris Kılıç) merak etme kızım, hiç bişey yapamazlar. O devlet kurulcacak, kürdistan'ın gücünü görecekler!✔️(21.35)

(Yüzbaşı Arif Öz) Her türlü biz kazanacağız, Türklerin ruhu bile duymayacak.✔️ (21.35)

(Albay Mustafa Çelebi) Siz yakalanmayın yeter, gerisi bizde. O generalin tüm belgeleri yok oldu. Herhangi bir girişimde yine aynısını yaparız."✔️(21.37)

(Doğa) Ben elimden geldiği kadar size yardım ederim, ama çok göze batıyorum son günlerde. Ona göre hareket edelim.✔️(21.37)

(Tuğgeneral İdris Kılıç) tamam kızım, seninle gurur duyuyorum. Devletimizi kurma planında başarın çok, işte benim kızım! Devletimiz kurulsun seni başa geçireceğim!" ✔️ (21.38)

Andım olsun, ben yaşadığım sürece hiç biriniz o devleti kuramayacaksınız! Türk ordusu olduğu sürece hiç bir bok yapamayacaksınız!

___
🎬🎬

Bölümü nasıl buldunuz?

Doğa'nın hain olduğu ortaya çıktı

Pamir ve Ece'nin yazışması?

Alevis?

Teorileriniz👉🏼

Bir sonraki bölümde hepiniz rahatlayacaksınız sonunda 🙌🏻

Continue Reading

You'll Also Like

2.5K 204 13
"Neden timin adı Kartal?" derken gözlerimi Alparslan'a çevirmiştim. "Çünkü Kartallar yüksekten uçmaktan korkmaz." TÜM KİŞİLER VE KURUMLAR KURGUDAN İ...
181K 12.3K 39
Biz adımız gibi özgür bir timdik. Hür Timi. Kendi kurallarımızı koyardık. Bu askeriye işleyişine ters olduğu için de sürekli azar işitirdik. "Hangi...
909K 53.4K 45
Çocukluğunda parçalanan o küçük kız güçlü bir asker olursa? Ya da gittiği yerde hayatının aşkını bulursa? Peki geçmişi onu bırakmazsa? Çok, çok faz...
82K 4.9K 30
"Her insan kendi kaderini yazar kim bilirdi ki aynı kaderi yaşayacaklarını"