Debut ٭ Ryeji

Oleh hitorinz

9.8K 1.9K 967

Yeji, İtzy grubunda birlikte çıkış yaptığı oda arkadaşı Shin Ryujin'den hoşlanmaya başlamıştı. Bu hoşlantı Ry... Lebih Banyak

Episode 1 - Pratik Odası
Episode 2 - Şirketin Baş Belası
Episode 3 - Yeni Üyeler
Episode 4 - Çaylak Grup
Episode 5 - Kıskançlık
Episode 6 - Bunlar sadece hisler
Episode 7- Ufak yaramazlıklar
Episode 8 - Uzaklaştırma
Episode 9 - Özlem
Episode 10 - Sorun Değil Güzelim
Episode 11 - Şüpheler
Episode 12 - Sakatlık
Episode 13 - Hazırlık
Episode 14 - Hamamcı Ryujin
Episode 15 - Davetli Misafir
Episode 16 - Ship Meselesi
Episode 17 - Not Shy
Episode 18 - İstediğin Ben Değilim
Episode 19 - Film Gecesi
Episode 20 - Takip
Episode 22 - First Date
Episode 23 - Lider Hanım
Episode 24 - Korku Evi
Episode 25 - Kaybetme Korkusu
Episode 26 - Mafia İn The Morning
Episode 27 - Doğum Günü
Episode 28 - Friends
Episode 29 - İtiraf (Yulia)
Episode 30 - Sensiz Zorlanıyorum
Episode 31 - Gitmene İzin Vermem
Episode 32 - Artık Sır Yok
Episode 33 - Mafya Oyunu
Episode 34 - Her şeyimle seninim
Episode 35 - Crazy İn Love
Episode 36 - Aetzy Görev Başında (Yulia)
Episode 37 - Ryujin ve Sevgili Sapanı
Episode 38 - Yıpratan İlişkinin Sonu
Episode 39 - Yıldızların Altında

Episode 21 - Beni Aşka İnandır

253 52 35
Oleh hitorinz

çok ısrar ettiniz bende koşup yeni bölüm yazdım

BÖLÜMÜ RYUJİN'İN ANLATIMINDAN OKUYACAKSINIZ (çok heyecan yaptım çünkü Ryujin'in anlatımından yazarken kendimi daha rahat hissediyorum)

🎃

Shin Ryujin

Şu son günlerde her şey üst üste geliyordu, gecenin bir yarısı en yakın kız arkadaşım olan Jimin'den aldığım üzücü haberden sonra bir türlü kendime gelememiştim. Bir grupta çıkış yapmak için stajyerlik yapıyordu, ondan tecrübeli olduğumdan fazlasıyla yardımım dokunuyordu ona. Bazı günler beni uzunca arayarak yardım istediği oluyordu seve seve yardımcı oluyordum.

Bu sabah yurttaki işimi erken halletmeye çalışmıştım. Çünkü Jimin ile bir randevum vardı, onun için fazlasıyla önem taşıyan bir randevu olduğu için kabul etmiştim. Yoksa beni kızlar, özellikle de Yeji aşağı kata yemekhaneye bile indiremiyorlardı bu saatte. Eminim benim sabahın erken vakti de dışarıya çıktığımı gören korumalar bile şaşkınlıktan dedikodunun dibine vurmuşlardı.

Jimin'in beklediği kafeye geldiğimde oturduğu sandalyeden kalkıp yanıma geldi. Yüzünde acının gülümsemesi vardı bu yüzden ona dırdır etmeyecektim beni bu saatte çağırdığı için. Masaya davet ederek oturmamı sağladı, göz kapaklarının yanında kızarıklar vardı belli ki dün benimle konuşmayı bitirdikten sonra ağlamaya devam etmişti.

Uzanarak masada titreyen ellerini tuttum, dolmuş gözlerini bana dikti. "Bu kadar endişelenecek bir durum yok istediğin parçayı buldum." dedim onu rahatlatmak için yumuşak tonlamayla konuşuyordum. Jimin'e karşı gerçekten herkese olduğumdan daha yumuşaktım, buna kendim de şaşırıyordum. Ben ondan bir yıl kadar küçüktüm fakat nedense onun ablası gibi davranıyordum, o da buna karşı çıkmıyordu zaten.

Biz tanışalı fazla olmamıştı zaten, yaklaşık beş aydır görüşüyorduk. Karşılaşmamızı güçlü hafızam olmasına rağmen ben bile hatırlamıyordum. Onu grup arkadaşlarımdan saklamak oldukça zor olmuştu, özellikle de Yeji'den. Her yaptığım hareketi şüpheci yaklaşımıyla incelediğinden bir türlü rahat davranamıyordum üstelik her an değişen ruh haline yetişemiyordum. Ah Yeji sen tam bir baş belasısın!

"Eminsin değil mi? Özel üretim olduğunu düşünüyordum. Nereden buldun?" diye sordu ardı ardına. İkinci Yeji tam karşımda oturuyordu resmen, o da sürekli böyle hızlı sorular sorup kafamı allak bullak ederdi. Yanımdaki Jimin'in işime yarayacak paketi uzattım.

Jimin paketi alarak içine tepeden baktı ve sevinçle gülümsedi. Onun mutlu olduğunu görünce ben de güldüm, mutlu olmayı hak ediyordu. Paketi çıkaracağı anda onu durdurdum. "Burada açmasan iyi olur, benim gitmem lazım Jimin işlerim var." dedim ayağa kalkarak. Jimin bana bakarak sinsice güldü. Bu gülüşün ne anlama geldiğini çok iyi biliyordum.

"Ben o işin ne olduğunu gayet iyi biliyorum da hadi neyse." diyerek bana göz kırptığında gözlerimi devirdim. İyi ki ağzına düşmüştüm hemen alay konusu oldum onu ağzına. Kaşlarımı çattım fakat gülümsemeye devam ettim, gıcık etmeden gitmemem lazımdı. Huyum kurusun.

"Neyse sen yine de Minjeong'un kar küresine sahip çık, aman diyeyim birden şirketin 4. katından düşürüp kırma." dedim ve alaycı ifadeyle tek gözünü kırptım. Jimin'in benden istediği şey Avustralya yapımı bir kar küresiydi, dün kardeşimle konuşup bana onu bulmasını söylemiştim. O da bularak yurdun yakınındaki Celine mağazasına bırakmıştı.

"Bak aramızda kimse duymayacak anlaşıldı mı?" diye bastıra bastıra konuştu Jimin. Söz veremezdim sonuçta bu yüzden sessiz kaldım. Jimin oflayarak ayağa kalktı ve yanıma geldi. Vedalaşma vakti gelmişti, bir daha ne zaman yüz yüze görüşürdük bilmiyordum bu yüzden sıkıca sarılmak için belinden çektim. O da bu anı bekliyor gibi boynuma sarmıştı kollarını.

"Hislerini daha fazla içinde tutma derim, başkasına gider sevdiğin arkasından ağlarsın sonra." dedi Jimin kulağıma doğru, kaşlarımı çattım benimle alay etmiyordu bu sefer. Aksine beni uyarıyordu. Bu olayı anlattığımda daha yeni tanışmıştık ve güvenli gördüğümden ona anlatmıştım, iyi ki de anlatmışım çünkü bana baya yardımı dokundu bu konuda.

"Sen Minjeong'u öyle mi yaptın?" dedim sarılmaya devam ederken. Jimin kıkırdadı kulağımın dibinde, bu evet anlamına geliyordu. İkisinin tatlı bir ilişkisi vardı, tıpkı Yeji ve benim gibi stajyer oda arkadaşlarıydılar. Daha öncesinden birbirini tanıdıkları için kaynaşmaları daha kolay olmuştu ve şu an flört döneminde gibilerdi. Onları kıskanmamak elde değildi.

Ondan ayrılacağım sırada bakışlarım bizi izleyen bir çift göze kaymıştı. Aşina olduğum gözler kızarmış ve göz yaşları ile dolmuştu. Şaşırarak Jimin'den ayrıldım ve ona bakmaya devam ettim. Yeji ellerini yumruk yapmıştı sol gözünden akan yaşa şahit oldum. Sanki onun akan göz yaşı kalbime damlamış gibi bir acı hissetmiştim. Bizi yanlış anlamış olabilirdi.

Jimin anlamayarak baktığım yöne baktığında Yeji çoktan kafeden koşarak ayrılmıştı. Kafeden çıkmadan önce onu tutmaya çalışan grup arkadaşlarımı görmüştüm, Yuna ve Chaeryeong'un bana olan bakışları endişeliyken Lia ürkütecek derecede sinirli bakıyordu. Jimin onların kim olduğunu görünce eliyle ağzını kapattı şaşkınlıktan.

"Ryujin, Yeji bizi yanlış anladı." dedi Jimin endişeyle. Ona baktım ve başımı evet anlamında salladım. Şu an algı yeteneğimi kaybetmiştim, üzerime doğru ilerleyen kızlara bile tepki veremiyordum. Lia çevredeki insanlardan çekinmeden yakama yapıştığında kendime gelebilmiştim.

"Ne halt ettiğini sanıyorsun sen?!" diye bağırdı suratıma doğru. Bağırmasında sorun bulmuyordum asıl üzüldüğüm şey onunda gözlerinin dolu olmasıydı. Onun ağlamasına dayanamazdım. Ellerim damlamak üzere olan göz yaşına gittiğinde Yuna elimi tutarak durdurdu. Gözlerimi kapatıp sakinleşmeyi bekledim.

"Lia-ya bak her şeyi açıklayacağım ama sadece Ryujin'in gitmesine izin ver. Yeji eminim çok kötü haldedir." dedi Jimin beni savunurcasına önüme geçmişti. Onu bu durumların içine düşürmeyi istemiyordum ama işin bir kısmını ona bırakmaktan başka çaremin olmadığını da biliyordum.

"Seni neden dinleyecek mişiz? Kim olduğunu bile bilmiyoruz." dedi Chaeryeong acımasız ses tonlamasıyla. Jimin sessizliğe büründüğünde sinirle öne çıktım. Şu an değer verdiğim arkadaşlarım birbirine girecek haldeydiler buna daha fazla tahammül edemezdim.

"Siz üçünüz şu masaya geçip oturuyorsunuz ve Jimin'in anlatacaklarını teker teker dinliyorsunuz. Ben de gidip Yeji'yi buluyorum." dedim Lia'nın omuzlarından tutarak masaya yönlendirdim. Yüksek tonlamam yüzünden çevredeki herkes bizim olduğumuz kısma bakıyordu. Zaten stresli olduğum yetmezmiş gibi bir de onların bakışına stres olmuştum.

"Dönün önünüze!" diye bağırdım kalabalığa. Eminim akşam olmadan tüm kore medyasında adım büyük harflerle halka ve grup arkadaşlarına zorbalık yaptı diye çıkacaktı. Lakin bunların hiç biri umurumda değildi şu an.

Yuna, lia ve Chaeryeong üçlüsü seslerini dahi çıkarmadan Jimin'in oturduğu masaya yerleştiler. Ortada büyük bir yanlış anlaşılma olduğunu düşünmeye başlamış olmalıydılar. Jimin'e bakıp yavaşça gülümsedim, kızlardan çekinmemesi gerektiğini anlatmaya çalışmıştım. O ise bana geniş gülümsemesiyle karşılık vererek benim gitmemi istemişti.

Sahi ben neden hâlâ buradaydım? Bir an önce bana kırılmış olan Yeji'yi bulmam gerekiyordu. Ona her şeyin büyük bir yanlış anlaşılma olduğunu anlatmam lazımdı, onun ne kadar duygusal bir insan olduğunu en iyi ben biliyordum. Bazen söylediğim ufak şeylere bile alınıp gece uyuduğumu düşünerek yatakta bir başına ağlıyordu sessice. Ağlamasını engellemek için bir şeyler yapmak istiyordum ama ben cesaretsiz bir kızın tekiydim. Duygularımı yansıtmakta beceriksizdim.

Yeji'nin geldiği yoldan geri gitmeyeceğini düşünerekten ters istikamete doğru koşmaya başladım. Çevredeki insanlar bana bakmaya başladıklarında onları görmezden gelmeye çalıştım. Ama bakmaya mecburdum öyle sadece koşarak bulamazdım onu, bakmam gerekiyordu onun olduğunu anlamak için. Bir çocuk parkının oraya kadar geldiğimde soluklanmak için durdum. Çocuk seslerinden nefret ederdim ve burası bir yığın dolusu çocuğun ağlayarak veya çığlık atarak oynadığı alandı.

Yüzümü ekşiterek içeriyi kontrol ettim, Yeji bu tür yerleri daha dikkat çekici bulduğu için bakmıştım. Görünürde kimsenin olmadığını fark edince arkamı döndüm ve iki yol ayrımına baktım. ikisinden birini seçmem gerekiyordu ama içimden bir ses Yeji'nin o görünen iki yolda bile olmadığını söylüyordu. Sinirle ellerimi sarı kısa saçlarıma daldırdım. Diğer elim belimdeydi, güneş tepeden resmen beni kavuruyordu. Keşke başıma bir şapka alıp gelseydim daha iyi olurdu eminim.

Çocuk parkından uzaklaşacağım anda yine o tanıdık çığlık sesini duydum. Mağazada duyduğum sesin aynısıydı bu yüzden güldüm sinsice. Parkın içinden gelmişti bu çığlık, çiftlerin etrafında gezinerek parkı incelemeye başladım. Parkın arka taraflarına kadar vardığımda bir düzine çocuğun birleşerek salıncakta oturan kadını sakladığını fark ettim. Bu kadın Hwang Yeji'den başkası değildi.

Etrafıma bakındım kimsenin dikkati üzerimde değildi bunu fırsat bilerek renkli çitlerin üzerinden atladım. Ağaçların ardından başımı eğerek ilerledim, Yeji'nin olduğu kısma geldiğimde çocukların arasına girerek salıncağın arkasında durdum. Çocukların arasından en büyük olan erkek Yeji'yi sallıyordu, onu omuzlarından dürttüm ve bana baktı dik dik. Bakışlarımla geriye çekilmesini söyledim, çocuk ilk başta bana sinirli baksa da bir kızın onu çekmesi ile geriye çekildi. Küçük kızın elinde pembe saçlı oyuncak vardı ve Yeji'ye büyülenmiş gözlerle bakıyordu.

Salıncakta sallanan şahıs hala benim arkasında olduğumdan habersizdi. Sırıtarak salıncağı daha kuvvetle itmeye başladım, o ise birden gelen bu şiddetle çığlık atmıştı. Adrenalin yaratan şeylerden nefret ediyordu benim aksime. Salıncağın sallanışını yavaşlattım onun iyiliği için yoksa her an fazla adrenalinden kalp krizi geçirebilirdi.

"Sende de ne çok güç varmış Tanrıya kavuşuyordum az kalsın." dedi sallanmaktan dağılan saçlarını düzene sokmaya çalışırken. Gülümsedim onun tatlılığına, son günlerde onu fazlasıyla tatlı bulmaya başlamıştım. Benim yanımda çocuk gibi davranıyordu fakat diğerlerine gelince lider modunu açıyordu hemen.

"Eh yani genellikle öyle derler." dedim kollarımı göğsümde birleştirirken. Kendimden emin şekilde ona baktım, dönüp bana bakmak yerine salıncakta sırtı bana dönük oturmaya devam etti. Sanırım şu an şokun içerisindeydi. Oturduğu salıncağın etrafından dolandım ve önüne geldiğimde gördüğüm şey kalbimin sızlamasına neden olmuştu.

Değer verdiğim kadın sessizce ağlıyordu, üstelik ağlamasının sebebi bendim. Dişlerimi sıktım ne diyeceğimi bilemez haldeydim, ona gördüklerinin büyük bir yanlış anlaşılma olduğunu anlatmak için gelmiştim ama onu ağlarken görünce elim ayağım birbirine girmişti sanki. Kendimi ilk defa bu kadar çaresiz hissediyordum. Elimde yapabileceğim hiç bir seçenek kalmamış gibiydi bu çaresiz hissim.

"Yeji." dedim sessizce ve titreyen sesimle. Onun önünde dizlerimin üzerinde çöktüm, yerdeki taşlar pantolonumun üzerinden dizlerime batmıştı. Acıyı umursamadan alttan yeji'ye baktım. Benim geldiğimi gördüğünde elleriyle yüzünü kapatmıştı.

Başımı eğerek onun dizlerine koydum alnımı. Çevredeki çocuklar bizi meraklı gözlerle izliyorlardı fakat bazılarının ebeveynleri alıp götürmüştü. Elinde pembe saçlı bebek olan kız bana yaklaşmaya başladığında başımı Yeji'nin dizlerinden kaldırdım ve gelen küçük kıza baktım. Bana kaşlarını çatmış şekilde bana bakıyordu sanki benden nefret eder gibiydi.

"Benim prenses unniemi sen mi ağlattın?" dedi sinirli sesiyle. Kaslarım hayretler içinde kalkmıştı, küçücük boyuyla bana sinirli şekilde hesap soruşuna şaşırmıştım. Sanki büyümüşte küçülmüş gibiydi.

"Çok ağladı mı?" dedim durgun sesimle, Yeji'nin bacaklarına koyduğum ellerimden hissediyordum onun titrediğini. Hâlâ içten içe ağlamaya devam ediyordu ve ben dur diyemiyordum.

"Ağladı bebeğime sarılarak hem de. O da bebeğini mi kaybetti?" dedi küçük kız kollarının arasındaki bebeğe baskı uygularken. Bakışlarım bebeğine kaydığında pembe saçları tanıdık gelmişti, benim geçen yıl ki kullandığım saç tarzına benziyordu bebeğin saçları. Bakışlarım titreyerek yüzünü ellerinden kurtarmış Yeji'ye baktı. Bana değil küçük kıza bakıyordu ama ona gülümsüyordu bana değil.

İçimdeki buruklukla onun önünden kalktım ve elimi uzattım. "Hadi gidelim bizi bekliyorlar." dedim kalkmasını beklerken. Bakışlarını küçük kızdan çekmeden oturduğu salıncaktan kalktı. Uzattığım el boşta kalınca yavaşça kendime çekmek zorunda kalmıştım. Anlaşılan Yeji bana çok kötü kırılmıştı, kendimi nasıl affettireceğimi bilmiyordum ama bana böyle davranması kötü hissettiriyordu.

"Kendine iyi bak ufaklık." dedim küçük kıza, kız yanımdan koşarak Yeji'nin bacaklarına sarılmıştı. Gerileyerek onları uzaktan izledim. Yeji'nin gülümseyişinde takılı kalmıştım, bana böyle gülmüyordu. İkisi sarıldıktan sonra Yeji yavaş adımlarla yanıma geldi. İkimizde sessizce yurda doğru yürümeye başladık. Yol boyunca bana bir kere bile bakmamış oluşu canımı fazlasıyla yakmıştı.

Yurda geldiğimizde Yeji adımlarını hızlandırarak odaya çıktı, ben de onu peşinden gittim fakat onu rahatsız etmemek için yavaş davranmıştım. Odaya geldiğimde ise üzerini değişmeden yatağına girmiş yatıyordu, onu yalnız başına bırakmak için geri çıkacaktım ama hıçkırık sesini duyunca kapının başında dikildim. Fazlasıyla heyecanlı olduğunda veya ağlarken hıçkırma gibi huyu vardı. Bu huyuyla birçok kez dalga geçmiştim ama şimdi bunu yapmak içimden gelmiyordu.

Ayakkabılarımı çıkardım ve telefonumu sessize alıp kendi yatağıma attım. Konuşmanın bölünmesini istemediğim için sessize almıştım. Yeji'nin yatağına geldiğimde ayak uçlarına oturmak yerine battaniyeyi kaldırdım ve yanına uzandım. Vücudu ağladığından dolayı kasılıp duruyordu, ellerimi yavaşça kaldırıp tişörtünün açıkta bıraktığı karnına yerleştirdim. Onun tenine dokunmak özellikle de karnına dokunmak favorimdi, yumuşacık ve sıcak teni vardı. Yeji elimi engellemek için kolumu kaldıracaktı fakat onun kolunu diğer elimle tutarak durdurmuştum.

Yatakta sırt üzeri uzanmasını sağlayıp üzerine çıktım. Kollarım onun başının iki yanında yatağa hizalanmış şekilde duruyordu. Ağlamaktan kızarmış gözlerini kırpıştırarak bana baktı, dudaklarından yine bir hıçkırık peyda olmuştu.

"Lütfen uzak durma benden. Gördüğün her şey büyük bir yanlış anlaşılmadan ibaret. Jimin benim yakın arkadaşım." dedim gözlerinin içine bakmaya devam ederken. Yeji'nin şu an beni anladığından şüpheliydim çünkü hiç bir tepki dahi vermiyordu. Yatakta yaslı olan elimi kaldırdım ve dokusuna aşık olduğum yanağına değdirdim parmaklarımı.

"Senden bir şey isteyebilir miyim?" diye sordum çekinerek, gözlerim ara sıra onun dudaklarına kayıyordu. Yutkunup bakışlarımı gözlerine çıkardım. Yeji bu sefer bana tepki vermişti, gözlerini kapatıp açarak bana izin verdiğinde parmaklarım dudaklarına kaymıştı. Hiç bir şey sürmemesine rağmen her zaman nemli kalan yumuşak dudaklarına dokunduğumda iç çekmiştim.

Birkaç haftadır Yeji'ye olan ilgim artmıştı, doğruyu söylemek gerekirse o birkaç hafta öncesinde onu sadece grup ve oda arkadaşı olarak görüyordum. Fakat şimdi ona baktıkça vücudumda yükselen arzulara engel olamıyordum. Cinsel bir açlığın içinde değildim eğer öyle olsaydım diğer grup arkadaşlarıma da böyle hissederdim. Lakin Yeji farklıydı, beni aşka bir adım daha yaklaştırmıştı.

Yeji gözlerime cevap vermemi beklercesine baktığında düşüncelerimden sıyrıldım ve gözlerine baktım.
"Beni aşka inandırır mısın?" dedim yorgun sesimle.

🎃

19.04.2024
Cuma
18.20

Ryujin'in anlatımından okuduğunuz ilk bölümü nasıl buldunuz??

Yine ryeji kiss gelmedi kalbim kırık 💔😭

my değilim ama winrina biaslıyım arkadaşlar ve nigselle ikilisini de çok severim.

Lanjutkan Membaca

Kamu Akan Menyukai Ini

12.1M 586K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
17K 353 5
Bu bir "Minsung" fan fic kitabıdır. Abuk sabuk yorum yapan şimdiden siktirsin gitsin saygılar. • +18 yerler bulunur. Rahatsız olanlar okumasın. •Şi...
43K 3.9K 58
Arkadaşlar kitabı yazmaya ayırdığım özel bi zamanım olmadığı için vakit buldukça ara ara aceleyle eklemeler yaparak yazdım. Biraz özensiz oldu yazım...
4.7K 366 10
"Rose, elini uzat. Artık erkek arkadaşlarımı neden sevmediğim hakkında yalan söyleyemem!"