20 DAYS / TAEKOOK

By Soleillune_

10.4K 1K 783

"Pekala öyleyse iyi haber, bağışıklık taşıyan biri var. Kanında bu lanet virüse karşı antivirüs taşıyan biri... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm

15. Bölüm

305 35 48
By Soleillune_

Öncelikle herkese merhabalar nasılsınız?

Maalesef ki yorum yapmadığınız için kitabın gidişatı hakkında bir şey düşünemiyorum.

İyi mi gidiyor yoksa kötü mü bilmek istiyorum sizden yorum istememin sebebi de bu fakat çoğu kişi okumasına rağmen ne oy veriyor ne de yorum yapıyor

bu da ben de kitabın iyi gitmediğine dair bir düşünce oluşmasına sebep oluyor

o yüzden lütfen yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayınız

iyi okumalar, sizi seviyorum


---



"Taehyung u alın!"

Jungkook un sesini duymamla gözlerimi hızla geri açmış önümde bana silah doğrultan Sarah ın artık orada olmadığını görmüştüm.

Ardı arkası kesilmeyen silah sesleri yüzünden çatıştıklarını anlayıp kendimi korumak amaçlı koşarak bir köşeye sığınmıştım.

Oradan az bir şey başımı çıkarıp etrafı izlediğimde Sarah ve adamlarının benim gibi gizlendiğini ve Jungkook larla çatıştığını görmüştüm.

Onu görmemle heyecanlansam da şimdi sevinmenin sırası değildi. Öncelik onunla birlikte buradan sağ salim çıkmaktı.

"Taehyung, nerdesin!" Jungkook beni göremediği için etrafına deli gibi bakınırken bağırmıştı. O kadar sinirli görünüyordu ki resmen boynundaki damarlar şişmişti.

Fakat malesef ki ona geri seslenememiştim çünkü seslenirsem onlardan bana daha yakın olan Sarah ın adamları beni fark ederlerdi.

"Onu görebiliyor musun?" Jungkook çatışırken aynı zamanda hızlıca Eponin e dönerek tekrar bağırmıştı. Bu silah seslerinin içinde ancak bu şekilde birbirlerini duyabilirlerdi.

Eponin de hızlıca etrafına bakındığı sırada her ne kadar kendimi belli etmeye çalışsam da beni görememişti. Jungkook a dönüp başını olumsuz anlamda sallamıştı.

"Sikeyim böyle işi!" Jungkook tekrar sinirle bağırdığı sırada gözü dönmüş gibi silahını ateşlemeye başlamış ve olduğu yerden çıkarak Sarah ların üstüne adımlamaya başlamıştı.

"Jungkook!"

"Delirdin mi, gel buraya Jeon!

"Hey!"

"Adamım gel buraya!"

Eponin, Hoseok, Yoongi ve Mark yaptığı şeye endişeyle tepki verip onu durdurmaya çalışsalar da Jungkook onları umursamıyormuş gibi görünüyordu. Sinirle solurken silahını ateşleye ateşleye Sarah ların olduğu tarafa doğru ilerliyordu.

Ne yapıyorsun sen Jungkook??

Aynı endişeyle Jungkook u izlediğim sırada Jungkook Sarah ın adamlarından birini daha indirmiş ve korkusuca devam etmişti. Kafayı mi yemişti bu piç? Kendini öldürtecekti.

"Taehyung! Cevap ver neredesin!" Birden tekrar bana seslendiğinde olduğu yerde durmuştu. Ona bir şey olacak korkusuyla onu izlerken stresten gözlerim dolmuştu.

Tam o anda, Jungkook un yan tarafında birini görmüştüm. Ne ara oraya gelmişti? Jungkook onu fark etmemişti bile.

Jungkook a nişan almıştı. Onu öldürecekti. Korkuyla nefeslerim hızlandığı anda birden yerimden çıkarak koşmuş ve tam adam silahını ateşlediği sırada Jungkook un önüne geçmişti.

"Ah!" Kolumda hissetiğim acıyla anlık olarak inleyip dizlerimin üstüne düştüğümde Jungkook sesimi duymasıyla bana doğru dönmüş ve vurulduğumu görünce şok içinde bana bakmıştı.

Ardındansa hızlıca kolumun altına girmiş ve beni kenara götürürken gözü dönmüş gibi Sarah lara ateş etmeye devam etmişti.

"Siktiğimin piçleri! Hepinizi öldüreceğim! Biriniz bile sağ çıkamayacaksınız buradan!" Beni güvenli bir noktaya götürdükten sonra Sarah lara doğru sinirle bağırmış ve onlarla biraz daha çatıştıktan sonra durup dibime girmişti.

"Acıyor mu?" Hızlıca yarama bakıp konuştuğunda başımı olumlu anlamda sallamış ve dolu gözlerimle onun gözlerine bakmıştım.

Anlık olarak afallayıp gözlerime bakakalmış ve ardından hırsla önüne dönüp kıyafetinden parça yırtarken söylenmişti. "Geberteceğim hepsini."

Kopardığı parçayı hızlıca kolumdaki yaraya sarıp sıkmıştı ki ağzımdan yüksek bir inilti çıkmıştı. Sanki kendi canı yanmış gibi panikleyip beni sakinleştirmeye çalışmış ve gözlerimden yanaklarıma doğru akan gözyaşlarımı silmişti.

"Tamam tamam... birazcık dayan, bitecek şimdi." deyip koluma bez parçasını iyice sarmış ve düğüm atıp tekrar yüzüme bakmıştı.

"Kafayı mı yedin sen? Neden kendini benim önüme atıyorsun?" Kaşları çatılı bir şekilde sinirle konuşmuştu.

Cidden mi? Beni gerçekten bu kargaşanın içinde azarlayacak mıydı?

"Ben... sana bir şey olacak diye korktum." diye sessiz bir tonda cevap verdiğimde sıkıntıyla bir iç çekmiş ve yüzünü sıvazlamıştı.

"Sana oldu şimdi ama." demişti sinirle. "Daha mı iyi bu sence?" diye devam ettiğinde ise gözlerinin içine bakıp başımı hafifçe olumlu anlamda sallamıştım. "Evet, daha iyi."

Verdiğim cevapla anlık olarak duraklamış ve yine gözlerime bakakalmıştı. Sessizce birbirimze bakarken o yavaşça bana doğru yüzünü yaklaştırmış ve tam dudaklarımızı birleştireceği sırada duyduğumuz sesle ikimiz de irkilmiştik.

"Bölüyorum kusura bakmayın aşk kuşları ama..." Mark ayakta durup üstten bize bakarken sırıtıyordu. "Bunları ne yapacağız?" dediğinde ise arkasını dönüp Sarah ve kalan son adamına bakmıştı. İkisi de yerde dizleri üstündeyken Yoongi, Eponin ve Hoseok başlarında dikilmiş bir şekilde kafalarına silah tutuyorlardı.

Siktir ne çabuk halletmişlerdi? Ne ara silah sesleri kesilmişti onu bile hatırlamıyordum. O kadar Jungkook a dalmıştım ki bunların hiç birini fark edememiştim bile.

Jungkook birden ayağa kalktığında kalkamama yardımcı olmak için elini bana uzatmıştım. Kısa bir anlığına eline bakıp yavaşça kavramış ve onun yardımıyla ayağa kalkmıştım. Acıyan kolumla yüzüm her ne kadar buruşsa da yapacak bir şey yoktu. Katlanacaktım bir süre.

Jungkook elimi bırakıp bu sefer de hızlıca direkt olarak yerdeki ikiliye doğru adımlamış ve sinirle Sarah ın yüzüne tekme attığında neye uğradığımı şaşırmıştım. Hemen ardındansa diğer adama yumruğunu geçirmişti.

"Kimsiniz lan siz?" diye kısık fakat ürpertici bir sesle konuştuğunda Sarah yediği tekmenin sarsıntısını atlatmak için bir süre beklemiş ve ağzına dolan kanı yere tükürüp başını kaldırarak sırıtmıştı.

Bu Jungkook u daha da sinirlendirdiği için tam tekrar vuracağı sırada Yoongi onu tutmuştu.

"Taehyung..." demişti Sarah sırıtarak ve gözleri ayakta dikilen beni bulmuştu. "Bana bir grubunun olmadığını söylemiştin. Yalan söyledin demek. Bak kalbim kırıldı şimdi." Alayla konuşup üzülmüş gibi yapmıştı.

"Ne diyorsun lan sen?" Jungkook tekrar konuştuğunda Sarah kıkırdamıştı.

"Neden kaçtın onlardan? Bak senin için neler yaptılar. Sana değer veriyorlar." Jungkook u umursamadan devam ettiğinde gözlerimi kısarak onu izlemiştim. Bu durumda bile alay ediyordu.

"Oysa senin tadını gerçekten çok merak ediyordum." deyip tekrar sırıttığında ise Jungkook yanlış anlamış olacak ki birden Sarah ın saçlarını sertçe kavramış ve, "Ne sikim saçmalıyorsun sen?" demişti dişlerini sıkarak.

Sarah saçlarının sıkılmasıyla acıyla inleyip yüzünü buruştursa da hemen düzeltip Jungkook un gözlerinin içine bakmıştı. "Sevgilisi misin sen yoksa? Bize gey olduğunu söylemişti."

Siktir, bunu söylemeseydin keşke. Utançla diğerlerinde gözlerimi gezdirdiğimde bana bakmadıklarını fark edip rahatlamıştım. Neyse ki buna takılmamışlardı.

"Yakında ölecek biri için çok fazla konuşuyorsun." Jungkook o kadar ruhsuz bir şekilde söylemişti ki bu cümleyi benim bile tüylerim diken diken olmuştu. Fakat Sarah sadece bu cümleye kıkırdamıştı.

Bu kadının kıkırdamaları artık beni o kadar tetikliyordu ki. Sürekli alay ediyor, ciddi şeylere gülüyordu.

"Olan zavallı Oliver a oldu." Bana dönüp sırıtarak konuşmuştu. "Seni kurtarmak için kendi canını feda etti. Aşık mı oldu yoksa sana bu kadar kısa sürede? Yoksa ona iyi bir ağız işi mi verdin?" dediğinde ise kan beynime sıçramıştı adeta.

Gözüm dönmüş bir şekilde yerdeki tabancayı almış ve hızlı adımlarla Sarah ın önünde durup hiç acımadan alnının ortasından vurmuştum.

Sürtük.

Gözümü bile kırpmadan önümde yavaş bir şekilde yere yığılan bedeni izlerken sinirle soluyordum. Tam o sırada hissettiğim dokunuşla başım hızlıca yana dönmüş ve Jungkook un silahı elimden aldığını görmüştüm.

"Gel hadi." deyip kolunu belime sarmış ve beni oradan yavaşça çıkarmıştı. Biz çıktığımızda duyduğum ikinci silah sesi diğer adamı da öldürdüklerini net bir şekilde anlamamı sağlamıştı.



---




"Tadını merak ediyordum derken ne demek istedi o manyak kadın?" Terk edilmiş bir evin içinde kovada yaktığımız ateşin etrafında otururken Mark elindeki kurutulmuş meyveyi ağzına atmış ve konuşmuştu.

Karanlık çöktüğü için buraya gelmiştik. Geceleri tehlikeliydi. O yüzden şafak sökene kadar burada konaklayacaktık.

"Yamyamdı onlar. Beni öldürüp yemek istiyorlardı." diye köşede onlardan kaçtığım için suçlu bir çocuk gibi otururken konuştuğumda herkes şaşkınlıkla gözlerini kocaman açmıştı.

Mark ın yediği şey boğazında kalınca öksürük krizine girmiş, yanında oturan Yoongi ise sırtını patpatlamıştı. "Yavaş."

"Cidden mi? Tüylerim diken diken oldu." Eponin dehşete düşmüş bir şekilde konuşup bana baktığında yanağımın içini dişlemiş ve gözlerimi kaçırmıştım.

"Gelmeseydiniz büyük ihtimalle bu akşamki yemekleri ben olacaktım." diye mırıldandığımda ise Mark kaşlarını çatmıştı. "Delirmiş bu piçler. İnsan yemek ne be?"

"Rahat dursaydın bunlar gelmezdi başına." birden Hoseok konuşup düz bir ifadeyle bana bakmaya başlamıştı. "Acıtasyon yapma. Başına ne geldiyse hepsi senin suçun."

Kaşlarımı şaşkınca kaldırmıştım. "Acıtasyon yapmıyorum ben. Nereden bile bilirdim ki onların yamyam olduklarını?" demiştim çıkışarak.

"Ne o? Bana mı dikleniyorsun şimdi de?" diye o da aynı şekilde çıkıştığında Jungkook araya girmişti.

"Yeter bu kadar. İkiniz de kesin sesinizi." dediğine ikimiz de önümüze dönmüştük. Kolum hala acıyordu fakat neyse ki mermi içinde kalmamıştı. Kolumu sadece sıyırıp geçmişti. Hâlâ Jungkook un sardığı bez parçası vardı üstünde. Fakat bez parçasına epey kan bulaşmıştı. Bayağı kirlenmişti.

"Kolun acıyor mu?" Eponin ortamın gerginliğini almak ister gibi yüzüme bakarak konuştuğunda yavaşça başımı kaldırmış ve ona bakıp hafifçe gülümsemiştim.

"Birazcık sızlıyor sadece."

Her ne kadar onlardan kaçmış olsam da onları böyle bir çatışmanın içine sokmuş olsam da yine de hiçbiri bunun konusunu açmamış hatta hiç yaşanmamış gibi davranmışlardı. Hoseok hariç. Huysuz herif.

"Oyyy kıyamam ama ben sanaa." Mark birden şirince konuşup gülümseyerek oturduğu yerden kalkmış ve dibime pat diye oturup yanaklarımı sıkmaya başlamıştı. "Oy oy oy, uf mu oldun sen?"

Mark yine aynı Mark tı. En başlarda bana biraz soğuk yapsa da dayanamamış ve benimle eski samimiyetine geri dönmüştü. Beni gerçekten sevdiğini hissettiriyordu.

"Yah! Dursana." diye huysuz bir şekilde konuşup yanaklarımı onun ellerinden kurtarmaya çalışıyordum fakat aynı zamanda da arada bir dudaklarımdan kıkırdama kaçıyordu.

"Oy kışdın mı çen?" Tatlı bir şekilde konuşup beni mıncırmaya devam ettiğinde Hoseok un sessizce histerik bir şekilde güldüğünü ve, "Cidden." dediğini duymuştum ama umursamamıştım.

Diğerlerinin beni bu kadar kolay affetmesi ona batıyordu galiba.

"Kolunu acıtacaksın." Söylenmeye devam edip onun ellerinden kurtulmak için çırpınmaya devam ettiğim sırada Jungkook un ciddi bir şekilde söylediği şeyle Mark durmuş ve hemen yanındaki Jungkook a bakmıştı.

"Ne o? Endişelendin mi incinecek diye?" deyip piçimsi bir şekilde sırıtarak kendi omzunu hafifçe Jungkook un omzuna vurmuştu.

"Ne alakası var?" Jungkook da tek kaşını kaldırarak ona baktığında Mark ın sırıtışı genişlemişti. "Hadi hadi bilmiyoruz sanki. Gelmeseydim neredeyse öpüşüyord-" diyeceği sırada ise lafını bölen Jungkook un onun ensesine sert bir şaplak atması olmuştu.

Utançla yanaklarım kıpkırmızı olduğunda bakışlarımı kaçırmak zorunda kalmıştım. Sikeyim kimseyle göz teması kuramıyordum.

"Çenen çok çalışıyor." Mark a bakarak düz bir ifadeyle konuştuğunda Mark huysuz bir bakış atarak dudaklarını büzmüş ve ensesini okşarken söylene söylene eski yerine geçmişti.

"Adama bak ya, sanki yalan söylüyoruz. Gördük ki konuşuyoruz." Oturduğu yerden de Eponin e bakarak sessiz bir şekilde konuştuğunda Jungkook kaşlarını çatarak sadece, "Mark." demişti uyarıcı bir tonda.

"Başkalarıyla konuşmama da karışıyor artık." diye de söylendiğinde Jungkook sabır diler gibi iç çekmiş ve bana dönmüştü.

"Koluna pansuman yapalım, gel." deyip ayağa kalktığında kızaran yanaklarımla ona bakmış ve ardından ben de kalkarak onu takip etmeye başlamıştım.

Mark ın ise arkamızdan, "Aynen aynen kesin pansumandır o." dediğini duymuş ve komiğime gittiği için kıkırdamıştım. Cidden susmuyordu. İnsanlarla uğraşmaya bayılıyordu.

Jungkook evin banyosuna girdiğinde hemen arkasından girmiştim. Kapıyı kapatıp bana bakmadan, "Üstünü çıkar." demiş ve banyodaki dolapları karıştırmaya başlamıştım.

Utana sıkıla ona bakarken yavaşça kolumdaki bez parçasının düğümünü açmış ve çıkarırken yaram sızladığı için acıyla yüzümü buruşturmuştum. Ardındansa üstümdeki kazağı dikkatli bir şekilde çıkarıp utançtan yanan yüzümle bakışlarımı etrafta gezdirmeye başlamıştım.

Jungkook aradığı şeyleri bulduğunda bana doğru dönmüş ve banyodaki klozeti işaret etmişti. "Otur."

Dediğini yaparak yavaşça kapağı kapalı olan klozetin üstüne oturduğumda elindeki şeylerle önümde dizleri üstüne çökmüştü. Kolumu nazikçe kavrayıp kısa bir süre incelemiş ve yüzünü buruşturmuştu.

Dip dibe olduğumuz için heyecanlansam da belli etmemeye ve hızlanan nefeslerimi kontrol altında tutmaya çalışıyordum.

"Dokunduğumda acımıyor değil mi?" Birden konuşup hafifçe başını kaldırmış ve yüzüme bakmıştı. Yüzlerimiz de en az vücutlarımız kadar dip dibe olduğu için anlık olarak afallamış ve başımı olumsuz anlamda sallamıştım.

Bu kadar yakışıklı olmak suç olmalıydı. Resmen beni büyülüyordu. Bana bu şekilde her baktığında konuşabildiğime şükrediyordum çünkü dilim tutuluyordu.

"Güzel. Ama şimdi biraz acıyacak. Dayanmaya çalış, tamam mı?" dediğinde ise bu sefer içime kaçan sesimi bulmuş ve, "Tamam." diye karşılık vermiştim.

O da biraz daha yüzüme bakıp kolumun etrafındaki kan lekelerini silmeye başladığında acıyla yüzümü buruşturmuştum. Her ne kadar yavaş ve temkinli bir şekilde yapmaya çalışsa da acıyordu.

"Oliver kim?" Yaptığı işe dikkatle devam ederken bana bakmadan birden konuştuğunda buruşturduğum yüzümle ona bakmıştım. "Oradaki bir adamdı." diye karşılık verdiğimde ise sanki istediği cevabı alamamış gibi anlık olarak bakışlarını kaldırmış ve bana bakmıştı.

Ah, hadi ama... bakma bana şöyle.

"O kadın neden öyle dedi o zaman? Sana aşık olduğunu falan iddia etti?" bakışlarını geri koluma çevirirken konuştuğunda kaşlarımı kaldırmıştım. Şu an kıskançlık mı seziyordum ben?

"Yok öyle bir şey. Sadece beni korumaya çalışıyordu. Hem... hemen nasıl bana aşık olabilir ki?" diye karşılık verdiğimde kaşları çatılmıştı.

"Bilmem. Neden seni korudu ki o zaman?" Tanrım, cidden beni şu an kıskanıyordu. Hem de ölmüş bir adamdan.

"Acıdı çünkü bana-Ah!" birden yarama sürdüğü ilaçla acıyla inlemiş ve gözlerimi sıkıca kapatmıştım.

"Çok mu yaktı?" diye endişeli ses tonunu duyduğumda yavaşça gözlerimi açmış ve dolan gözlerimle onun yüzüne bakmıştım. "Evet.."

"Biraz daha sabret, bitmek üzere." deyip tekrar yaptığı işe dönmüştü. Yaraya ilacı iyice sürdükten sonra elindeki gazlı bezi yaranın etrafına sarmaya başlamıştı. Bitirdiğinde ise ağzıyla bandı koparıp bezi açılmaması için yapıştırmıştı.

"Bitti." Geri çekilmek yerine hâlâ olduğu yerde durmaya devam etmiş ve başını kaldırarak tam gözlerimin içine bakmıştı.

"Birkaç saat tanıdığı birine acıması tuhaf değil mi sence de?" diye konuştuğumuz konuya devam ettiğinde kaşlarım çatılmıştı.

"Adam benim yüzümden öldü Jungkook. Benim için kendini feda etti. Ölmüş birinin arkasından konuşmak doğru değil."

"Senin için kendini feda etmesi hoşuna mı gitti?" dediğinde ise şokla yüzüne bakmıştım. Şu an ne saçmalıyordu?

"Saçmalıyorsun. Ayrıca ne bu? Sorguda mıyım?" diye çıkıştığımda kaşları çatılmıştı.

"Evet sorgudasın." Net bir şekilde konuşup aynı benim gibi kaşlarını çatmıştı. "Kaçtın ve kendini de bizi de tehlikeye attın. O yüzden ne sorarsam cevap vermek zorundasın."

Histerik bir şekilde gülüp etrafıma bakınmış ve tekrar ona bakmıştım. "Ya cevap vermek istemezsem?"

"Öyle bir seçeneğin yok." diye kızgın bir şekilde bana karşılık vermişti. Sanırım ona karşı gelmem biraz gerilmesine sebep olmuştu fakat onun da bana emir verir gibi konuşması beni germişti.

"Sen öyle san." deyip tam kalkmak için harekete geçmiştim ki birden atılıp sinirle dudaklarıma yapışmasıyla olduğum yerde kalakalmıştım.





Bölüm sonu

Bölümü beğendiniz mi?




Continue Reading

You'll Also Like

3.7K 239 6
Taehyung, çoktan eşlenmiş ve bir çocuk doğurmuş olan ruh eşiyle karşılaşır.
1.8K 136 16
"Seni hep seveceğim Soyeon. Aşkımız sonsuz olacak ve tarih kitapları bizim büyük aşkımızdan bahsedecek. Sana söz veriyorum." ° ° ° ° Bazen dediğiniz...
631K 53.7K 42
abilerim kurgusu, erkek versiyon. Bu kurgu reenkarnasyon içerir! Yᴇɴɪᴅᴇɴ ᴅᴏɢ̆ᴅᴜᴍ ʟᴀɴ! Tᴜ̈ɴᴇʟɪɴ ᴜᴄᴜ ʙᴏᴍʙᴏᴋ ʙɪʀ ʏᴇʀᴇ ᴄ̧ıᴋᴛı! 🛸Küfür ve argo içerir.🚀 ...
2.1K 262 12
Seni iyleştirmeme izin ver "kar tanesi . Mpreg. TAMAMLANDI Mini fic #Dokunamamak 1