YABANCI NEFES (2 HAFTAYA DÜZE...

By maisie_ruby

216K 21.9K 16K

İki ülke arasında aranan terörist yüzünden Azerbaycanlı özel kuvvetler askerlerinin ve genç doktorumuzun göre... More

1|Yabancı nefes
2|Güvenli kollar
3| Geçmişin sanrısı.
4| Çiller
5| Ateş çemberi
6|Bilinmeyen biri
7| Karanlığa tutunan umut ışığı
8| Sönmüş umutlar.
9| Ölüm.
10|Acıyla harmanlanan kalpler
11|Gelecek için atılan adımlar
12|Geçmiş'in bıraktığı izler
13|Bir fotoğraf karesi
14|Terkedilmiş kız çocuğu
15|Ayrılığın serzenişi
16|Acının tarifi
17|Yalanlarla süslenmiş gerçekler
18|Muma dönmüş kalpler
19|Gözler yalan söylemez
20|Ruhu, çocukluğuna esir düşmüş adam
B̶i̶r̶ ̶k̶ü̶ç̶ü̶c̶ü̶k̶ ̶a̶s̶l̶a̶n̶c̶ı̶k̶ ̶v̶a̶r̶m̶ı̶ş̶
21|Soğuk mezar
İlk kitap finalinden spoiler
22|Gerçekler
"Turan'ın düşlerinden"
23|Küçük bir geçmiş meselesi
24|Ruhun serzenişi part 1
25| İʟᴋ ᴋɪᴛᴀᴘ ғɪɴᴀʟɪ ᴘᴀʀᴛ 1
25|İʟᴋ ᴋɪᴛᴀᴘ ғɪɴᴀʟɪ ᴘᴀʀᴛ 2
26| SEZON FİNALİ
𝐘𝐀𝐁𝐀𝐍𝐂𝐈 𝐍𝐄𝐅𝐄𝐒
𝐓 𝐀 𝐍 𝐈 𝐓 𝐈 𝐌

24|part 2

2.2K 363 386
By maisie_ruby

Öncelikle selamun aleykum! Nasılsınız?

Bölüme geçmeden önce uyarımı okuyun lütfen.

SINIR: 250 OYLAMA 350 YORUM.

Sınır sayısı azalmıştır. Şayet bu bile geçilmezse bu fazlasıyla saygısızlık olacaktır. Ortada emek var ama karşılık veren kimse yok (bazıları hariç)

Satır arası sırf sınır geçilsin diye emoji, random veya harf gibi şeyler atmayın. Rica ederim normal bir yorum atın. Emin olun yaptığınız her yorum içimin daha fazla umutla dolmasına, mutlu olmama neden oluyor. Bir de rica ederim başka kitaplardan bahsetmeyin, benzetme yapmayın. Her kitabın kendine özgün evreni, duygusu, acısı, mutluluğu var. Bu evrende başka bir evrenden bahsedilmesi hem bana hem de adı geçen kitabın yazarına saygısızlıktır.

Emeğimi hiçe sayan, uyarımı dikkate almayanlar üzgünüm ama sessize alınacak, hadlerini aşanlar engellenecektir. Nasıl ki ben vaktim yokken bile bir şekilde sizlere olan saygımdan bölüm bitirmeye çalışıyorsam aynı saygıyı görmek isterim☺️

Bu her iki sınır için geçerlidir. Belirsiz okurlar en azından oylayın. Bunu rica ederim yapın!

Uyarımı dikkate alanlara saygım, bana gösterdiği saygı kadar sonsuzdur. Allah için sizleri çok seviyorum❤️‍🩹

Bölümde hatam varsa affola.

Keyifli okumalar!

24|Part 2.

Üzerimdeki giysilerden kurtulurken kısa bir duş almak adına banyoya adımladım. Sıcak su tenimden kayarken kasılan bedenimin an be an gevşediğini ve rahatladığımı hissediyordum. Aşağıda kesilen boğuk sesler konuşmalarının bittiğini ve az sonra Turan'ın buraya geleceğini gösteriyordu. Köpükten arınan bedenim ve saçlarımla beraber suyu kapatıp bornozuma doğru uzandım. Üzerimden geçirirken bakışlarım ayva göbeğime indi. Kendimi bildim bile zayıf bedenime ayva göbeğim eşlik ediyordu. Çoğu zaman kayboluyor ne zaman yemek yesem birden beliriyordu. Bu durum beni rahatsız etmiyordu çünkü bir sıkıntı göremiyordum.

Elim göbeğimden bir kaç santim aşağıya inerek kasıklarımda durdu. Titremeyen elim titremeye, boğazım kurumaya başladı. Korkumun boşa olduğu Turan gibi bir eşe sahip olduğumdan belliydi ama korkmadan da edemiyordum. İçimi kemiren, içten içe ya öyle değilse diye konuşan bir ses vardı ve asla susmuyordu. Bu sesten nasıl kurtulmam gerektiğini bilmiyordum. Tek bildiğim bu konudan Turan'a bahsetmem ve onun fikirlerini almam gerektiğiydi.

Sonuçta öz kızı olmayan bir çocuğa bu denli babalık eden birisi, öz çocuğuna nasıl davranırdı?

Bu sorunun cevabını kocamdan öğrenmem gerekirken içimdeki ses ondan önce davrandı. Öz baban başka bir kız çocuğuyla ilgilenirken sen babanı kapalı kapılar ardından izliyordun. Ne çabuk unuttun?

Elimi elektiririk yemiş gibi kasıklarımdan çekerken kapı tıklatıldı. Aynı anda gözlerimi yummuş içime derin bir nefes çekmiştim. "Aysu? İçəridəsən?" (Aysu? İçeride misin?)

"Evet! Geliyorum şimdi." Saçlarıma havlu sararak hızla banyodan çıktım. Böyle anlarda tek kalmamam gerekiyordu. Yoksa geçmişimden gelen sesleri susturamazdım. Turan üzerindeki tişörtü kirli sepetine atarken altında siyah şortu vardı. Mart ayı girdiğinden beri şortla yarı çıplak geziyordu.

Dolaba doğru ilerlerken Turan bileğinde saati çıkararak masaya bıraktı. Çekmeceden kendime ince askılı, saten şort pijama takımını çıkararak giyindim. Arkamı dönmeden önce saçımı tarayarak az da olsa kurutmuştum. Yorgun hissettiğim için fazla kurutmaya gerek duymadım. Hareketlerimi büyük sessizlik ve masumlukla izleyen Turan'a dönmeden makyaj masasına doğru ilerledim. Önce açıkta kalan bedenimi ardından ellerimi ve yüzümü nemlendirdim. Cildim fazlasıyla kuruydu bu yüzden her duş sonrası nemlendiriyordum. Yatakta oturmaktan sıkılan kocam arkama geçerken kollarını arkadan belime sardı. Sol yanağını sağ omzuma yaslayarak gözlerini yumdu. Erkek çocuğundan farksızdı gözümde. İşimi bitirip ona dönerken önce yanağındaki kesik izinden öptüm. Ardından sanki anlaşmışız gibi beni kucağına aldı.

Yatağın sol tarafı onun sağ tarafı benim olduğu için beni sağ tarafa yatırdı. Diğer tarafa geçer geçmez başını göğsüme ellerini karnıma sardı. İlk temas dedim gözlerimi kapatırken. Eğer orada bir can taşıyorsam, ilk temas edişiydi babasının. Titreyen ellerimi saçlarına daldırarak bedeninin gerilişini ve kendini kasmasını izledim. Her dokunuşumda gerilip kendini kasıyordu.

"Saçlarına dokunulmasını neden sevmiyorsun?"

Omuz silkerek, "Xoşuma gəlmir." dedi. (Hoşuma gitmiyor.)

"O zaman elimi çekey-"

"Yox. Qalsın. Yəni ancaq sən toxunanda xoşuma gəlir." (Hayır. Kalsın. Yani sadece sen dokunduğunda hoşuma gidiyor.)

"Tamam, çekmiyorum elimi."

İç çekişi odada yankılanırken yüzünü göğsüme bastırdı. İlk bir kaç dakika boyunca konuşmadı. Kendine ve soracağı soruya zaman tanıdı.

"Aysu səncə bir ata niyə övladını sevməz?" (Aysu sence bir baba neden evladını sevmez?)

Kalakaldım. Sorusu karşısında çaresiz, savunmasız ve en çok bilinmezlikle kalakaldım. Cevap veremedim. Çünkü aynı konudan ben de müzdariptim.

"Bilmiyorum Turan'ım. Hem," ortamı yumuşatmak adına gülmeye çalıştım. "nereden çıktı bu soru?"

"Aysu?"

"Efendim sevgilim?"

"Səncə mən yaxşı atayam? Tamam İnci öz qızımız deyil ama mən ona yaxşı atayam?" diye sordu konuyu birden değiştirerek.
(Sence ben iyi bir baba mıyım? Tamam İnci öz kızımız değil ama ben ona iyi bir baba mıyım?)

Ah sevdiğim! Farketmesek bile hep aynı konulardan dert yanıyormuşuz.

"Sen hayatımda gördüğüm en iyi babasın." Gerçekten öyleydi. Turan hem çok iyi bir eş hem de babaydı.

İç çekti ve tekrardan sessizliğe gömüldü. Parmaklarım saçlarında, dudaklarım alnında, yanağında, şakaklarında gezindi. Her öpüşümde tebessüm etti. Dakikalar boyu süren sessizliği ise ben bozdum.

"Annenle konuştun mu?"

Başını iki yana sallayarak, "Yox. Bu gün danışmaq istəmədi. Çox yorğun olduğu üçün mən də üstünə getmədim." dedi. Sıkıntılı ses tonuyla konuştuğu ve gerilen bedeniyle dudaklarımı geriye yatırdığım saçlarından dolayı açıkta kalan alnına bastırdım.

"Bir şey sorabilir miyim?"

Başını geri çekerek sırt üstü uzandı. Kollarını da başının altına koyduğu için pazuları daha bir belirginleşmişti. Şu an dikkatimin dağılmaması gerekiyordu çünkü soracağım soru- NE SORACAĞIMI UNUTTUM!

"O baxışlarını düzəlt Aysu." dedi kaşlarını kaldırarak. Adama yiyecekmişsin gibi bakarsan olacağı buydu Aysu. (O bakışlarını düzelt Aysu.)

"Niye düzeltecekmişim?" diye sordum diklenerek. Utanmama rağmen diklenmekte üstüme yoktu!

Omuz silkerek, "Özün bilərsən sevgilim. Düzəltmə. Amma sonra Turan kendine gel, iyice cozuttun sen demə mənə. Bilirsən sənə doyum olmur." dedi. Sonlara doğru imayla gülümsemişti. (Kendin bilirsin sevgilim. Düzeltme.)

Gözlerim belerirken, "Kendine gel Turan! İyice cozuttun sen!" dedim.

Kahkaha atarak, "Necədə tanıyıram yoldaşımı. Görürsən?" dedi. (Nasıl da tanıyorum eşimi. Görüyor musun?)

Kendi yastığımı elime alarak yüzüne vurdum. Kendini kurtarma çabasını bile girmeden bana bakarken, "Aysu." diyerek seslendi. Umursamadım bu kez sert vurarak, "Yok sana Aysu. Pis adam seni!" dedim. Eline de vurup çocuk avutur gibi ak bu ak da desene Aysu?

"İngilis dublajlarından uçmusan bura?"

"Sensin dublaj!" Ne olmuştu ya bana birden?

Tam buracakken iki bileğimi de sıkıca tutarak beni altına aldı. Göğsüm ani hareketinden dolayı inip kalkarken, soğuk künyesi aramızda sallanıyordu. Dağılmış saç tutamlarını alnıma sürterek, "Yaman qaşınırsan sevgilim." dedi.

"Neden bana hekim kız demiyorsun?" Aniden sorduğum ve bunu beklemediği için hem şaşırdı hem de duraksadı.

"Hal hazırda həkimlik etmirsən axı? Mən ancaq sən tezədən həkimlik edən də həkim qız deyə bilərəm." (Şu an da doktorluk yapmıyorsun ama? Ben sadece sen yeniden doktorluk ettiğinde hekim kız diyebilirim.)

Onu üstümden itmeye çalışırken, "Bırak beni!" dedim. Ani duygu değişimlerimi sorgulamayı az önce bıraktığım için sert çıkışımı umursamadım. O da umursamıyor olacak ki bileklerimi başımın üstünde birleştirdi. Ne ara yatağın ortasına kadar gelmiştim ben?

"Rahat dur."

"Durmuyorum!"

"Aysu."

"Çekil üzerimden!"

"Niyə bu qədər əsəbləşdin?" (Niye bu kadar sinirlendin?)

"Sanane?" Hâlâ çırpınmaya devam ederken sol diz kapağını bacaklarımın üzerine sabitledi. Sert bastırmıyordu ama durmadan harekette olduğum için baskısını hissediyordum.

"Həkim qız demirəm deyə əsəbləşdin?" (Hekim kız demiyorum diye mi sinirlendin?)

"Hayır." Başımı kapıdan tarafa çevirerek hareketlerimi durdurdum. Eğer rahmimde bir bebek varsa hareketlerimi hissediyor muydu? Acaba ona zararlı mıydı bu yaptığım?

"Sabah aparım sizi gəzməyə?" (Yarın gezmeye gidelim mi?)

"İstemiyorum gezmek falan. Hem en son bunu dediğinde," lafımı bölerek sustum. Sağ eli bileklerimi tutmaya devam ederken sol eli alnıma düşen ve hâlâ ıslak olan perçemlerimde gezindi.

"Sevda'm, nazlı yarim mənim." dedi uysal bir şekilde. Avuç içini yanağıma bastırarak sol yanağıma dudaklarını bastırdı. Gözlerimi kapattım tümden sakinleşerek. Zaten niye sinirlendiğimi bile anlamamıştım ki!

"Turan qurban olsun səni yaradana," öpücük kondurdu yanağıma. Bir yandan da diğer yanağımda parmaklarını gezdiriyordu. Aniden aklıma gelen soruyla gözlerimi araladım. Adamın pazularını keserken ne soracağımı unutmuştum.

"Turan İnci'den başka bir çocuğumuz olsun ister miydin?"

Öylece kalakaldı. Dudakları aralandı kapandı. Bileklerimi tutan eli hafifleşirken yatakta oturur hale geldi. Ne düşündüğünü anlayamadığım için korkuyla beklemeye başladım. Onun gibi yatakta oturur hale gelmiş sırtımı yatak başlığına yaslamıştım. Ellerimi bacaklarımın arasına saklayarak gözlerimi önüme sabitledim. Göğüs kafesim zihnime düşen tüm düşünceler yüzünden sertçe inip kalkıyordu. Kalbimin ne denli attığını anlatmama bile gerek yoktu çünkü tedirgindim. Hayır korkmuyordum ama tedirgindim.

Olabilecek her türlü tepkisi ve sessizliği yüzünden tedirgindim. Tâ ki dudakları kıvrılana ve yüreğime ferahlatan sözler söyleyene kadar.

"İstəyərdim. Əgər bir uşağım olacağsa bu səndən olsun istəyərəm. Amma," (İsterdim. Eğer bir çocuğum olacaksa bu senden olsun isterim. Ama,)

"Ama ne?"

"İndi istəməzdim." dedi gözlerimin içine bakarak. Kalbim durdu sanki. Nefes almayı kestim, dilim tutuldu. Nedenini soramadım bile. Buz kesmiş tenimle öylece kalırken cümlesine devam etti. "Çünki hər şey qarışıqdı. Ortada təhdit olan bir adam var və mən səni bu yükün altına sala bilmərəm." (Şimdi istemezdim) (Çünkü her şey karışık. Ortada tehdit olan bir adam var ve ben seni bu yükün altına sokamam.)

Anlayışlı ve fazlasıyla haklı olduğu için bir şey diyemedim. Tek yapdığım yumruk yaptığım ellerimi sıkmaktı. Eğer hamileysem bu benim hatam olacaktı. Çünkü korunmamıştım. Ona ben hap içeceğim dememe rağmen ilk gün içmeyi unutmuştum. Gerçi unutmamın nedeni apaçıktı ama hatamı kabullenmem gerekiyordu.

Ne ara yumruk yaptığım ellerimi kavramış, avuç içlerime öpücük kondurmuş anlamamıştım. Beynim öyle bir duraksamıştı ki tümden kalakalmıştım.

"Əllərini gizlətmə Aysu. Ortada qorxacağın ya da çəkinəcəyin heçnə yoxdu." (Ellerini saklama Aysu. Korkacağın ya da çekineceğin hiçbir şey yok.)

Gülümsemeye çalışarak, "Biliyorum. Ben sadece bir an gerildim." dedim.

"Tamam." Sağ tarafına doğru uzanarak beni kendine çekti. Sırtım çıplak tenine değerken sağ kolu başımın altından geçmişti. Sol elini ise çıplak kalan karnıma bastırmıştı. İkinci temas.

Gerçeği öğrenmeyi istemeyecek kadar korkuyordum. Korku nedenim bile gereksiz ama travma sebebimdi.

Eğer bir bebeğin 9 ay boyunca tutunduğu tek limansam bunu bilmem gerekiyordu.

Yakın. Çok yakın bir zamanda testi yapacaktım.

***

Göğsüne küçük bir çocuk gibi sinerek uyuyan karısını izliyordu Turan. Sağ şakağını çıplak tenine bırakmış dudakları büzülmüş uyuyordu. Ara sıra İnci gibi bir şeyleri çiğniyormuş gibi yapıp yutkunuyordu. Çoğu zaman kaşları ya kaldırıyor ya da çatıyordu. Ne zaman çatsa dudaklarından Turan ismi çıkıyordu. Ne yaptığını bilmiyordu ama rüyasında bile karısına sataşdığı belliydi.

Huzurla iç çekerken aydınlanan havaya daldı. Kaç gündür sabah namazını beraber kıldıktan sonra sadece Aysu uyuyordu. Turan uyuyamıyordu. Durmadan Aysu'yu izliyor, tüm kıvrımlarını, rüyada ki hareketlerini izliyordu. Ara sıra uykuyu dalsada onu izlemeden duramıyordu.

Dudaklarını genç kadının teninden zorla ayırırken yavaşça yastığına doğru yatırdı. O yatırmasa bile Aysu bir şekilde onun yastığına sarılarak uyuyordu. Çok hoşuna gidiyordu bu halleri. Öyle hoşuna gidiyordu ki alıp göğüs kafesine saklayası geliyordu. Sanki öyle yaparsa orada özgürce yeşerecek ve hiçkimse onu üzemeyecekti.

Yavaşça yataktan kalkarken sessiz olmaya dikkat etti. Önce üzerini değiştirdi. Üstüne kolsuz bol tişört, altına siyah eşofman giydi. Ne zaman mart ayı gelse teni alev alıyor, yüreği cayır cayır yanıyordu. Nedeni ise fazlasıyla belliydi. Annesi yanmıştı. Hayır sil. Annesini yakmışlardı. Canı acıyordu ama artık alışmıştı.

Oysa o bir süre sonra aynı acıyı tekrardan yaşayacağını ve alışmaktan beter olacağını nereden bilebilirdi ki?

Adımları ilk ve hep olduğu gibi kızının odasına gitti. İnci'si uyanmış ağzında emzik, ellerinde sıkıca tuttuğu battaniye ve oyuncağıyla ona bekliyordu. Babası gelir gelmez kollarını kaldırırken abam diye seslenmişti. Turan kızını kucağına alarak dağılmış saçlarına öpücükler kondurdu. Minik kızı ona yaslanırken bıraktığı oyuncağı ve battaniyeyi aldı. Bu kez adımları mutfağa doğru gitti. Saat daha sabahın sekiziydi. İki saat sonra Turan'ın çıkması ve işe gitmesi gerekiyordu. O yüzden zamanını güzel kullanmalıydı.

Önce tezgahın üzerindeki çocuk koltuğuna oturttu kızını. Yemeğe kadar karnını doyurmak adına süt ve meyve yedirdi. Ardından hem kızıyla ilgilenmiş hem de kahvaltı hazırlamaya başlamıştı. Menemeninden tut zeytinine kadar her şeyin kusursuz olmasını istedi. Çünkü sevdiği herkes buradaydı ve onları güzel karşılamak istiyordu.

"Aba? Bak!"

"Baxım." (Bakayım.)

Elinde tuttuğu küçük çileği babasına gösterdi. Ağzını açıp kapatırken, "Aaazına at." dedi. Sonra yalandan çiğniyormuş gibi yaparak başını iki yana doğru eğdi. Turan, kızının ifadesine kahkaha atarak, "Sifətə bax! Dişləyərəm burnunu sənin!" dedi. (Surata bak! Burnunu ısırırım senin!) İki yanağınıda kavramış yalandan ısırmak için eğilmişti.

"Aba omaz! A-ah!" dedi kendini geriye çekerek. Sadece kendini çekmiyor dolu tabağınıda kendine çekiyordu. Tâ ki çilekler üzerine dağılana kadar.

Turan'ın dudakları arasından, "Vaxsey," dökülürken İnci de aynısını söyledi. "Vasey." İnci'yi kucağına alarak, "Anan bizi döyəcək." dedi. Bir yandan da kızının yüzünü, ellerini ve kollarını temizlemeye başladı.

Aysu yarı kapalı, uykulu gözlerini tek eliyle ovarken diğer eliyle Çinare'yi tutuyordu. Kız çocuğu dolu gözleriyle kapı önüne çıkmış sessizce sesleniyordu. Tabi çıkar çıkmaz Aysu onu gördüğü için Turan duyamadan onunla ilgilenmişti.

Şimdiyse şaşkın dörtlü birbirine bakıyordu. En çok şaşıran ise İnci'ydi. Dün bir bu gün iki kız çocuğu annesi ve babasını başka bir çocukla görüyordu. Mübariz'e bile alışmışken Çinare'ye alışamıyordu.

"Ane!!" Bağırtısı mutfakta yankılanırken Turan'ın kucağından hızla indi. Kollarını hafif yukarıya kaldırmış dolmuş beziyle annesine doğru ilerliyordu. Çinare'yse boşta kalan abisine doğru yürüdü. Turan kardeşi için eğilerek yanaklarındaki ıslaklığı sildi. "Niyə ağlamısan Çinarəm?" (Neden ağladın Çinare'm?)

"Pişpişim gəldi." dedi utangaç bir fısıltıyla. (Çişim geldi.)

"Can!"

O sırada mutfağın ortasında kalakalan İnci bir annesine bir de babasına bakıyordu. Ne gidebiliyordu ne de kurtarabiliyordu. Gözleri dolarken elinden düşürdüğü oyuncağını aldı. Ona sarılarak kendince üzgün bir kaç bir şey söyledi. Aysu yanından geçip gidecek olan kızını kucaklayarak, "Tek başına nereye gidiyorsunuz küçük hanım?" diye sordu.

İnci omuz silkerek oyuncağıyla ilgilendi. Aynı anda göz göze gelen Turan ve Aysu kıkırdadı. Turan kardeşini tuvalete, Aysu ise kızının üzerini değiştirmek adına yukarı çıktı. Kapıda bekleyen Turan kardeşinin çıkmasıyla onu kucağına aldı.

***

Hem komik hem de sessizce geçen kahvaltının ardından Arzu, bulaşıkları yıkarken Aysu masanın üzerini siliyordu. Her ne kadar gerek yok desede Arzu izin vermemişti.

Oturma odasından yükselen kahkaha sesiyle Aysu ve Arzu tebessüm etti.

"Oğlum seninleyken çok mutlu."

"Ben de onunla mutluyum."

Arzu gerekli bulaşıkları yıkayıp diğerlerini makineye dizerken, "Doktorsun galiba." dedi.

"Evet."

"Çalışıyor musun peki?"

"Çalışıyordum. Bir kaç sebepten dolayı artık çalışmıyorum." Sebebini açıklamamıştı çünkü kadının ne kadar bildiğini bilmiyordu. Belkide olaydan habersizdir. Bu yüzden riske atmak istemedi.

"Anladım."

Aysu elindekini bırakıp Arzu'ya döndü. "Bir isteğiniz var mı? Varsa çekinmeden söylemeniz yeterli."

"Yok kızım. Allah razı olsun. Ama biraz daha uyusam iyi olur."

Kızım. Uzun zaman sonra bir anneden kızım kelimesi duymak onu hem iyi hissettirmiş hem de üzmüştü. Duygu karmaşası içerisinde kaybolurken yutkundu. Dilinden dökülemeyen kelimeler yüreğine doğru aktı. Ve Aysu baş sallayarak oradan ayrılırken oturma odasına geçti. Çökmüş omuzları, üzgün ifadesi kocasını görür görnez değişti.

Bu sırada kızların altında ezilen Turan yalandan bağırmaya başladı. Mesela İnci üzerine çıkmışsa, Çinare saçlarını yoluyordu. Ara sıra tersi olurken Turan bir an önce iş saatinin gelmesini istiyordu.

"Aysu! Gəl məni qurtar bunların əlindən!" (Aysu! Gel beni kurtar bunların elinden.)

Az önceki olayı unutan Aysu kahkaha atarak kocasının yanına ilerledi. İnci'yi bir kenara, Çinare'yi bir kenara kucağına alarak bıraktı. "Rahat bırakın kocamı." dedi gülerek. İki dizinin arasına girerek sağ dizine oturdu. "Kocan öpsün səni." dedi ve yanağından öptü.

Kollarını boynuna dolayan Aysu, dudaklarını kirli sakalı ile kaplı yanağına bastırdı. "Bebek gibi kokuyorsun sevgilim."

"Hmm. Xoşuna gəldi?" (Hoşuna mı gitti?)

"Neden olmasın?" dedi Aysu dudaklarına yerleşen mutlu bir tebessümle. Turan sevdiği kadına gülümserken dudaklarını Aysu'nun çenesine yasladı. Öpücükleri boynuna kadar giderken son öpücüğü de kondurarak ayağa kalktı.

"Mən gedim. Siz də özünüzə yaxşı baxın." (Ben gideyim. Siz de iyi bakın kendinize.)

"Sen de dikkat et sevgilim olur mu?"

"Edərəm sevda'm."

***

5 gün sonra.

21/03/2023

Elindeki kalemi sıkıca tutan Turan gözlerini masaya dikmiş öylece izliyordu.

Bu gün Okan bey diğer dört günde olduğu gibi Aysu'ya ulaşmaya çalışıyordu. Diğer günlerin aksine bu gün ona evinin adresini söylemişti. Tek bir neden vardı ortada. Aysu'nun gerçekleri öğrenmesi ve korktuğu gerçeklerden kaçmaması. Ne kadar zorlansada elbet öğrenecekti.

Annesini kendi elleriyle öldürmüştü ve Aysu bunu öğrenecekti.

Parmakları arasındaki kalem iki yere bölünürken dişlerini sıkarak gözlerini yumdu. "Allahım." Dişleri arasından bir nefes verdi. "Allahım nolar Aysu məndən getməsin. Getsə belə anam kimi getməsin." diye fısıldadı. (Allahım n'olur Aysu benden gitmesin. Gitse bile annem gibi gitmesin.)

Son zamanlarda rüyasında sadece yangın, yemyeşil gözlere yansıyan kor alev ve acı görüyordu.

Geceleri uyuyamıyor bunu istemese bile Aysu'ya yansıtıyordu. Susuyordu Turan. Öylece susuyor ve izliyordu. Gün geçtikce birbirine alışan Arzu ve Aysu'yu içindeki kedere rağmen mutlulukla izliyordu. Sadece onlar değil, İnci ve Çinare bile birbirine alışmıştı.

"Komandir." diyerek seslendi Oktay. (Komutanım.)

"Eşidirəm." dedi kendini toparlayan Turan. (Dinliyorum.)

"Okan bey evin qabağındadı. Amma Aysu içəri almayıb. Hamza, Okan bey evin önünden gitmiyor dedi. Nə edək." (Okan bey evin önünde. Ama Aysu içeri almamış. Hamza, Okan bey evin önünden gitmiyor dedi. Ne yapalım?)

"Qoy qalsın. Getməsin," Titreyen sol elini alnına yaslayarak sertçe ovaladı. "Aysu onunla danışacaq." (Bırak kalsın. Gitmesin. Aysu onunla konuşacak.)

"Necə bu qədər əminsən?" (Nasıl bu kadar eminsin?)

"Çünki onu tanıyıram. Mənim sevdiyim qadının ürəyi tər təmiz, çox gözəldi. Amma mən," iç çekti. Devamını getiremedi. (Çünkü onu tanıyorum. Benim sevdiğim kadının kalbi tertemiz, çok güzel. Ama ben,)

"Turan." diyerek seslendi bu kez Oktay.

Burnunu çekti Turan. Cevap vermedi. Zaten Oktay da cevap beklemiyordu.

"Sən onu vuranda, Minə xanım axtardığımız adamın yanındaydı. Sən onu vurmasaydın əyər o səni vuracaqdı." (Sen onu vurduğunda, Mine hanım aradığımız adamın yanındaydı. Sen onu vurmasaydın eğer o seni vuracaktı.)

"Bəzən deyirəm ki, o güllə mənim ürəyimə gəlsəydi necə olardı. Bəlkə də Aysu bu qədər ağlamaz ana həsrəti ilə yanmazdı." (Bazen diyorum ki o mermi benim yüreğime gelseydi nasıl olurdu. Belki de Aysu bu kadar ağlamaz anne hasreti ile yanmazdı.)

"Sən Aysunun sevgisini görmürsən. Görsəydin belə deməzdin." dedi Oktay sinirle. (Sen Aysu'nun sevgisini göremiyorsun. Görseydin böyle söylemezdin.)

"O qız," dedi Aysu'yu kastederek. "sən ona yığmadığın halda saymadığın halda sənə gəldi. Hansı qadın götürər belə bir şeyi bilirsən? Sevən qadın! Aysu kimi sevən hər qadın ürəyi yansada sevməyə davam edər. Amma sənin kimi kor insanlar da bunu görməzdən gələr!" Son sözleri söylerken sesi yüksek çıkmıştı. Umursamadı devam etti. "Sən gecənin bir yarısı tərk edilməyi bilmirsən. Anlamırsan. Bilsəydin əyər belə etməzdin. Onun sevgisinə tutunmaq yerinə qaçırsan. İnan mənə qaçan o deyil sənsən!" Ardından ayağa kalkarak içindeki yangına rağmen kapıyı çarpmadan çekip gitti. (O kız, sen onu aramadığın halde yok saymana rağmen sana geldi. Hangi kadın katlanır buna biliyor musun? Seven kadın! Aysu gibi seven her kadın kalbi acı çekse bile sevmeye devam eder. Ama senin gibi gözü kör olmuş insanlar bunu görmezden gelir! Sen gecenin bir yarısı terk edilmediğin için bilmiyorsun. Anlamıyorsun. Bilseydin eğer böyle yapmazdın. Onu sevgisine tutunmak yerine kaçıyorsun. İnan bana kaçan o değil sensin!)

Öylece kaldı Turan. Ne nefes alabildi ne de yaşaya...

🌬

Bölüm sonu...

Kısa oldu biliyorum ama bir part daha geleceği için kısa yazmıştım.

Bölüm hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

Sizce Oktay haklı mı?

Peki Aysu sizce gerçeği öğrendikten sonra gidecek mi yoksa Turan'a verdiği sözü tutacak mı?

Aysu, Turan, İnci ve Çinare dörtlüsü peki😂

Yazarken çok eğlendim onları. Ama en çok İnci'nin kıskanmalarını sevdim.

İLETİŞİM VE HER TÜRLÜ SPOİ İÇİN AŞAĞIDA Kİ SAYFALARI TAKİP EDİN!

Wattpad: maisie_ruby

İnstagram; maisie_ruby_

Tik tok; maisie_rubys

OY VE YORUMLAMAYI UNUTMAYIN!!!!

ALLAH'A EMANETSİNİZ.

Continue Reading

You'll Also Like

377K 25.6K 23
Berfan ve Bahoz'un hikayesine hoş geldiniz! Hikaye 1990'lar da geçmektedir ve yetişkin içerik sahneler bulunmaktadır.
127K 7.5K 34
Tehlike altında bir kent. Kayıp bir anahtar ve kilitli bir kapı. Şakaklardan sızan susmak bilmeyen fısıltılar onu çağırıyor. Görev; üçüncü dolunay t...
SEKRETER By Beyza Alkon

General Fiction

1M 12.8K 19
Bacaklarımı araladı. "Ne yapıyorsun?" "Seni içiyorum."
569 134 48
O adamın rutubet kokusunu alamayınce kafamı uzatıp baktım. Siyah saçlı yeşil gözlü bir erkek çocuğuydu. Yaklaşık 13-14 yaşlarındaydı.  Çekine çekin...