YANILSAMA

By KatreHikayeleri

162 35 6

Lara geçmişinde yaşadıklarının ağırlığı altında ezilirken yeniden yaşayabilmek için denemeye başlar. Hayatını... More

Giriş
1.Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9.Bölüm
10. Bölüm
11.Bölüm
13.Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17.Bölüm
18. Bölüm Part I
18. Bölüm Part II

12. Bölüm

3 1 0
By KatreHikayeleri

İyi Okumalar 💜

Orkun ile birbirimize aynı anda sorduğumuz sorular havada kalırken ikimizin de birer açıklamaya ihtiyacı olduğu bariz bir şekilde ortadaydı. Oysa sadece benim sorum bir açıklama istiyordu. Onun sorusu ise ortada olan bir şeydi. Hande ve onu tabi ki de dinlemiştim. Eğer dinlemeseydim Mattias ile ilgili ayrıntıyı nasıl bilebilirdim ki? Bir an için bu planın Orkun'un planı olmasını diledim çünkü o zaman ona ihanet etmemiş olurdum. Bu ihtimale tutunarak üsteledim.

"Seni Mattias mı şikayet etmiş?" Ben bunu biliyordum da sen nereden biliyorsun onu söyle...

Bir iç çekip "İçeri geçelim öyle anlatayım." Diye mırıldandı. Onu dinleyerek mutfaktaki bar sandalyesine oturdum o da karşıma oturdu. Nasıl başlayacağını bilmiyormuş gibi parmaklarını masaya ritimli bir şekilde vururken nihayetinde konuştu.

"Seninle buluştuğumuz akşam teslimatın yakalandığı haberini veren Hande idi. Seni bıraktıktan sonra ne yapabiliriz diye bizim evde toplandık. Kısıtlı vakit vardı çünkü her an beni tutuklamaya gelebilirlerdi. Kapıdan içeri girer girmez Hande'de bir değişiklik olduğunu fark ettim. Gözümün içine bakamıyordu her şeyden önce. Hapse girmemden korktuğu için böyle diye düşünüp üstelemedim çünkü yapmam gereken bir sürü şey vardı. Avukatları da çağırmışlar, onlarla oturup ne yapabiliriz diye bakacaktım ki o sırada Hande bir şey söylemek istediğini söyledi. Zaten söyler söylemez de ağlamaya başladı. Sanki ağlaması bir şeyi değiştirirmiş gibi... Sonra bahçeye çıktık. Orada anlattı ihanetini. Mattias ile işbirliği yapmışlar. Hande ona teslimat bilgilerini sağlamış , bu bilgileri sadece benim ekibim biliyordu. Mattias ise sevkiyatı şikayet etmiş. Sonrada gidip diğerlerini bana karşı doldurmuş."

Tüm bu plandan haberdar olanın sadece onlar olmadığını bilseydi ne yapardı acaba? Hande hala yanındaydı ya benim içinde bir umut yok muydu? Yoksa eskiden yaptığı gibi ilk sildiği kişi ben mi olurdum?

Ben kendi içimde telaşa düşmüşken o anlatmaya devam etti. "O gece bu bahçede "Neden?" Diye sordum ona "Neden yaptın bunu?" Bana ne dedi biliyor musun? Onu terk etmemem için, onunla yaşadığım hayattan gitmemem için yapmış ve tabi sana dönmemem için... Oysa ben ona hiç gelmedim ki gideyim. Ona da dedim ve o sadece ağladı. "

"Sonra ne oldu?" Diye sordum merakla. Bu olay nasıl tatlıya bağlanmıştı onu merak ediyordum, daha doğrusu tatlıya bağlanmış mıydı?

"Sonra... İçeri girip herkesi evden gönderdim. Hande'yi de kovdum. Oturdum şu koltuğa." Arkadaki koltuğu işaret etti. "Beni gelip almalarını bekledim. Hande benim yıllardır arkadaşım Lara. Ben ona güvenemeyeceksem, sırtımı dönemeyeceksem neden yaşıyorum ki? Hadi Mattias düşmanım da, Hande? O benim dostum. Böyle bir ihaneti ondan asla beklemezdim. Hatta onun bana en sadık olan insan olduğuna inanıyordum....sonunda elimde kalan sadece ihaneti oldu."

O Hande için bunları söylerken bir gün benim de bunu bilip ona söylemediğimi bilse benim hakkımda ne söylerdi diye düşünmekten kendimi alamıyordum. Benim için de der miydi "Ben ona güvenemeyeceksem sırtımı dönemeyeceksem neden yaşıyorum ki?" Diye...

O, benim içinde boğulduğum çukurdan habersiz anlatmaya devam etti.

"Hapisten çıktığımda beni karşılamaya gelmiş. Tek bir kelime etmedim, yüzüne bakmadım; görmezden geldim. Ardından ne istersem yapacağını sadece onu affetmemi istediğini söyledi. O sırada kafamdaki plana onu da dahil etmeye karar verdim, daha doğrusu onu da kullanmaya... Çünkü artık o sadece bunu hak ediyor. Mattias ile aramızdaki bilgi akışını sağlamaya devam etsin ve sonunda bu işin sebebi olanın o olduğunu herkese inandırabileyim diye ona ihtiyacım vardı. "

"Peki, ona güvenebilecek misin?" Soruma karşılık sıkıntılı bir şekilde başını salladı.

"Bundan sonra kime güvenebileceğimi bilmiyorum. Sadece sen ve Kaan... Gerisi önemini ve güvenimi kaybetti. "

Ona tam da şimdi Hande'de hiçbir farkım olmadığını, eğer Hande ona bunu yapmamış olsaydı benim de ona bunu yapacağımı söylemem gerekiyordu ama sustum. Haftalar önce nasıl ki ona kurulan komployu bilmeme rağmen sustuysam şimdi de öyle sustum.

Bu konudaki vicdan azabımı atlatmak için bir başka vicdan azabı duyduğum konuya geçtim. "Kaan demişken..."

"Şüphelendi değil mi?" Diye sordu.

"Sanırım."

"O zaman yapacak bir şey yok." Ayağa kalkıp yanımdan geçti ve dolabın kapağını açtı. İçerisinde bir şeyler aradığı sırada "Ne demek yapacak bir şey yok?" Diye sordum.

Oysa dolaptan elindeki içki şişesiyle birlikte geri dönüp masada bana doğru eğildi.

"Eğer Kaan seni sevip sevmediğimi sorarsa ona hayır demem demek oluyor. "

Beni seviyor muymuş?

"Yapamazsın." Alayla gülümsedim." Kaan'ı üzmekten çekinirsin."

"Seni yeterince üzdüm, biraz da Kaan üzülsün."

Karşımdakinin gerçekten Orkun olup olmadığını ya da rüyada olup olmadığımı anlamaya çalışırken o kendine içki doldurdu. Az önce söylediklerini söylememiş gibi normal davranıyordu. Benim de öyle mi davranmam gerekiyordu? çünkü ben ayağa kalkıp dans etmek istiyordum. Beni sevdiğini ima etmişti dahası artık varsa eğer ,sevgisini saklamayacağını dile getirmişti. Bu nasıl mümkün oluyordu ki? Madem mümkündü neden şimdi olmuştu? Neden ben her şeyi mahvetmişken üstelik kendim de mahvolmuşken...

O sırada kafamdaki düşüncelerden kaçmak için başımı çevirdim ve boydan boya camlı olduğu için dışarıdaki manzarayı net bir şekilde ortaya seren tarafa baktım. Bu kaçışımı yanlış yorumlayan Orkun sandalyemin kenarından tutarak beni kendine çevirdi.

"Korkma, bir daha saldırmayacaklar. "

"Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun ki?"

"Çünkü dün geceki sadece gözdağı vermekti. Bana süre tanıyorlar. Teslimatta polisin eline geçen malları onlara geri ödememi istiyorlar. Bu yüzden bugün bir ay sürem olduğunu belirten bir arama aldım."

"Ya yerine koyamazsan?"

Soruma cevap vermek yerine ayağa kalkıp tezgahın üzerindeki simitleri mikrodalgaya attı. Kısa bir sürenin ardından önüme ısınan simitleri koydu.

"Hadi soğumadan ye."

"Yemek yemek istemiyorum, soruma cevap vermeni istiyorum." Diye direttim. Ne olacağını biliyordum ancak bunu ondan duymak istiyordum. "Eğer malları yerine koyamazsan ne olacak?"

"Koyamazsam değil Lara, zaten koyamayacağım."

"Ne demek bu?" Diye telaşla sorduğumda sanki burada söz konusu olan kendisi değilmiş gibi rahat bir tavırla önümdeki simitten bir lokma aldı.

"Polis tüm hesaplarımı ele geçirdi. Şirketi elden çıkaramıyorum, banka hesaplarımdan para çekemiyorum. Birinden borç da alamıyorum çünkü teslimatı yakalattığım için herkes bana tepkili..."

"Ama başka bir yolu olmalı... Amcan sana para verebilir ya da babamdan isteyebilirim, ben bir şeyler yapayım..." Telaşla konuşurken beni susturdu ve yanağımı okşadı.

"Halledeceğim ben." Diye mırıldandı.

"Az önce öyle demiyordun ama beni teselli etmek için yalan söyleme. " Sözlerime karşılık dudakları içtenlikle kıvrıldı.

"Az önce yaşama sebebimi unutmuştum." ona verebileceğim tek tepki ona sarılmaktı ve bende bunu yaptım. Yıllardır birbirimize herhangi bir şekilde temas etmeyip dünden beri sürekli sarılıyor olmamız faciadan sağ çıkan tek şeydi. Bunun sonsuza kadar devam etmesini dilemek ise imkansız dahi olsa dilemeye değerdi.

"Hande'yi hiç mi affetmeyeceksin?" Soruma karşılık bedeninin gerildiğini hissettim ve cevap vermeyeceğini sandım ama o "Affettim çoktan. Sadece artık ona güvenmiyorum ve güvenemiyorsam onun hayatımda da yeri yok." Dedi. Normalde yalan söylemeyeyim Hande'nin onun hayatından gidişini mutlulukla karşılardım ancak şimdi sonumun onun gibi olmasının korkusunu duyuyordum. Yine de Orkun benim bu işteki payımı asla öğrenmeyecekti. Zaten bunu bilen tek kişi ben olduğumdan hiç kimse bu durumdan haberdar olamazdı.

Bu bilgi beni biraz rahatlattığında "Acıktım." Diye mırıldanıp ondan ayrıldım ve önümdeki simitlerden yemeye başladım. Çok geçmeden önüme ve kendi önüne çay koyup içmeye başladı. Az önce çıkardığı içki masanın yanında kalırken içtiği çay artık derdinin o kadar da büyük olmadığının göstergesiydi. Daha doğrusu artık az önceki gibi umutsuz değildi. Çünkü vazgeçmekten vazgeçmişti.

O sırada dün gece anneme Derin'de kalacağımı söylediğimi ama bugün için haber vermediğini hatırladım. Aynı zamanda Derin'e de haber vermem gerekiyordu. Orkun'a telefonumun nerede olduğunu sorduğumda ceketimin askıda olduğunu söyledi ve onu getirmeyi teklif etti. İtiraz etmeden getirmesi için başımı salladım. Onun yanındayken bir bebek gibi hissetmem yanlış olabilirdi ancak yine de böyle hissetmeyi özlemiştim. Yuvamda gibi hissediyordum ve bu hissi var olan hiçbir hisse değişemezdim.

Telefonumu getirdiğinde açtım ve Derin'in mesaj attığını gördüm. Muhtemelen Kaan aracılığıyla olanlardan haberdar olmuştu. Onunla konuşacaklarım uzun olduğundan diğer mesajlara baktım. Demir de mesaj atmıştı. Orkun'un saldırıya uğradığı haberini almıştı ve bana da haber veriyordu ancak benim de bu olayın içinde olduğumu bilmiyordu. Diğer bir mesaj da annemden gelmişti. Bugün cumartesi olmasına rağmen yaklaşan kış koleksiyonu için hazırlık yapması gerektiğini yazmıştı. Ama nasıl olduğumu sormamıştı. Sanki evde çalışan hizmetliyi haberdar edermiş gibi beni de bu şekilde haberdar etmişti. Kızım dememişti, Lara demişti... Kendine iyi bak dememişti, sadece nokta koymuştu... Sanki bunu ilk kez yaşıyormuşum gibi içerlenmem absürt kaçıyordu ancak kendime engel olamıyordum. Bir şeyi ne kadar çok yaşarsan alışırsın diyorlardı ya külliyen yalandı her defasında yaşanan şey daha fazla hasar bırakıyor daha fazla canını yakıyordu.

Orkun mesajları okuyabilecek kadar yakınımda olduğundan yüzümün asılma sebebini anlamış olacak ki, geçmişte tecrübe ettiğinden, elini elimin üzerine koydu. Elimin üzerindeki eli tüm her şeyi adeta silip götürdü. Böyle bir etkisi vardı üzerimde. Üzerimizden geçen zamana inat biz hala aynı hissediyorduk ve bunun için aradaki bağın gerçek olması gerektiğini çok iyi biliyordum.

Tam ona daha sonra pişman olacağım şeyler söyleyecektim ki , seni seviyorum gibi, kapı çaldı ve ellerimizi birbirinden ayırdı. Bu sırada beni de irkiltti. İçimde dün geceki görüntüler doluştuğundan yeni bir saldırı olma ihtimalini düşünmüştüm, tabi saldırmak için gelenlerin kapıyı çalmayacağı kesindi.

Orkun kapıyı açmadan içeri geldiğinde sıkıntılı bir iç çekti. "Kaan gelmiş ve tek değil. Diğer arkadaşlarınız da var."

"Diğerleri mi?"

"Kaan'ın çenesinin gevşekliği..." Diye homurdandıktan sonra yukarıyı işaret etti. " Yukarıda Hande'nin burada kaldığında kullandığı misafir odası var. O dolapta giyecek bir şeyler vardır üzerini değiştirebilirsin."

"Onun kıyafetlerini giymek istemiyorum." Diye mızmızlandım bir çocuk gibi. O ise atletimi ve üzerinde hala kan lekesi bulunan pantolonumu işaret etti. Sonunda oflayarak yukarı koştum ve ardımdan onun kapıyı açtığını duydum.

Orkun'un dediği odaya girince direk dolaba yöneldim ve giyebilecek bir şeyler aradım. Hande'nin çok eşyası olmadığından pek seçeneğim de yoktu. Neyse ki bir penye ve tayt bulabildim. Kanlı pantolonumu çıkarıp taytı giydim ve bu kolay olmadı çünkü kabul etmek istemesem de Hande'nin bacakları benimkiler den ince ve uzundu. Tayt hafif uzun kaldı ama aşırı belli olmuyordu. Üzerime de uzun lacivert penyeyi geçirdikten sonra saçıma şekil vermeye çalıştım ancak bu pek mümkün değildi çünkü saçlarım birbirine karışmıştı. Kesinlikle duş almam gerekiyordu ama henüz o suyun altına girmeye hazır hissetmiyordum. Muhtemelen kan kokuyordum ama umurumda değildi çünkü dün üzerime sıçrayan kan bugün öylesine silinip gitmeyecekti.

Kapıyı açtım ve içeriden gelen seslere yöneldim. İçeri girer girmez beklediğimden çok daha fazla insanın gözlerinin bana çevrildiğini fark edince ufak çaplı bir şaşkınlık geçirdim. Ben Kaan ile birlikte Derin, Utku ve Berk'i bekliyordum beklemesine ama Ece, Eray ve Demir'i kesinlikle beklemiyordum. Onların bu durumdan nasıl haberdar olduğunu bilmiyordum ancak yine de benim için gelmiş olmaları iyi hissettirmişti.

Beni görünce hepsi ayağa kalktı ve kucaklaşma faslı başladı. İlk Derin ile ardından Ece ile sarıldım ve sona Kaan ve Demir kalana kadar herkese sarıldım. Ben hangisine sarılayım diye düşünürken Demir bir adım öne atarak beni kolları arasına aldı. Bende aynı şekilde karşılık vererek kollarımı boynuna doladım.

"İyi olmana sevindim." Diye fısıldadığında "Burada olduğun için teşekkürler. " diye karşılık verdim.

Ondan ayrıldıktan sonra Kaan'a sarıldım ancak bu zoraki bir sarılmaydı hem onun için hem benim için. Onun dün geceden sonra bazı şüphelere sahip olduğunu biliyordum ancak o şüphelerin ne kadar güçlü olduklarını bilmiyordum.

Sonunda hepimiz yerlerimizde oturduğumuzda ben özellikle Orkun'dan uzakta olan kısma oturmayı tercih etmiştim. Demir Orkun'a bir zamanlar aşık olduğumu biliyor ve Kaan'da halihazırda şüphe duyuyordu, bu nedenle ondan ne kadar uzak durursam o kadar az fire verirdim.

Ortamda bir sessizlik olduğunda sessizliği sonlandıran Ece oldu.

"Derin bana mesaj atıp senin yaralandığını söyleyince çok telaşlandık. "

Derin'e baktığımda ne dercesine omuz silkti. " Gayet iyiyim sadece Derin biraz abartmayı sever. Dün gece tatsız bir olay yaşandı." Tatsız bir olay derken sesimdeki titremeyi hissederek kendimi gülümsemeye zorladım. "Geçti. Ben gayet iyiyim."

O sırada Demir gözlerini Orkun'a çevirdi. Orkun'un gözleri ise yanında huzursuzca ayağını sallayan Kaan'daydı. Demir'in sorusuyla ona baktı.

"Sana da geçmiş olsun Orkun abi. İki büyük badire atlattın."

Orkun bu konuyla ilgili sadece başını sallayıp teşekkür etti. Onun bu kalabalıktan hoşlanmadığını biliyordum ancak benim hoşuma gitmişti. Beni önemseyip buraya kadar gelmiş olmaları bana önem verdiklerinin en büyük kanıtıydı kuşkusuz.

Derin ayağa kalkıp " Ben bize çay koyayım." diye mutfağa yöneldiğinde Ece 'de ona yardım etmek için kalktı. Ardından boş kalan koltuğa Utku yerleşti. Saçımı çekiştirip " Sahiden iyi misin?" diye sorduğunda saçımı elinden çektim ama gülümseyerek "iyiyim" diye cevap verdim.

"Biliyordum zaten perilere hiçbir şey olmaz." İsmimin anlamına yaptığı göndermeye karşılık kıkırdadım ama asıl kıkırdadığım perilere de bir şeyler olmasınaydı. Tabi bana olanlar sadece bir "şey" ise...

Utku arkasına yaslandığında Orkun ve Kaan'ın birbirlerine sert bakışlar attığını fark ettim. Sanki gözleriyle hesaplaşıyorlar, bir sonuca varmayı umuyorlardı. O sırada Kaan'ın gözleri bana çevrildi ve beni Orkun'a bakarken yakaladı. Onun şüpheci bakışları karşısında utanarak yapmamam gereken bir şey yaptım, gözlerimi kaçırdım. Bu onun son noktasıymış gibi öfkeli bir şekilde ayağa kalkıp hiçbir şey söylemeden bahçeye çıktı. O sırada ardından Orkun ayağa kalktı ve bu beni de ayaklandırdı.

"Gitme." dedim yalvarırcasına. Orkun başını sallayıp "Bırak ne istiyorsa söylesin." diyerek onun arkasından gitti. O anda herkes ne olduğunu, iki kuzen arasında ne sorun olduğunu anlamaya çalışırken ben sorunun ne olduğunu çok iyi bir şekilde biliyordum. Sorun, bendim.

****

İçinizde büyüttüğünüz sır sizinle birlikte mezara geliyor sanıyorsunuz , öyle olmuyor. Bir şey oluyor ;yanlış bir tavır, yanlış bir hareket bir anda tüm her şeyi ortaya seriyor işte o zaman o sır sizin için midenizden boşalttığınız kusmuk  haline geliyor rahatlıyorsunuz ama ağzınızda buruk bir tat bırakıyor.

Bahçeye açılan kapıdan geçerken aklımdan ve içimden gecenler bunlardı. Yıllardır içimde tutup kendime sakladığım sır birazdan açığa çıkacak ve yaşadığım her gün bana acı veren gerçek ortaya çıkacaktı. Kimi zaman ortaya çıkmasını istesem de, tam şu an da istemediğimi biliyordum. Kaan'ın gözlerimin içine bakarak bana hesap sormasına karşılık verebileceğimi sanmıyordum. Ne diyecektim ki ona? Kuzenini seviyordum ama sen bana çıkma teklifi edince teklifini kabul ettim mi?

Geçmişte yaptıklarımın acısını hep çekiyordum ancak ilk defa birini de bu acıya dahil etmiştim. Asıl sorun Kaan'ın benden nefret etmesi değildi, asıl sorun kardeşi gibi gördüğü Orkun'dan vazgeçmesiydi. Bu vazgeçişin iki taraf içinde iyi olmayacağını bilecek kadar iyi tanıyordum onları. Benim yüzümden araları sadece bozulmazdı, tüm bağları kopardı.

Kapıyı açtığımda konuşma sesleri gelmeye başladı.

Orkun "Neden herkesi getirdin?" Diye soruyordu Kaan'a. "Tehlikeli olduğunu bile bile herkesi neden buraya sürükledin?"

"Sadece Lara'nın istediği şekilde davranıyorum. Sen bana demiştin ya o kıza düzgün davranacaksın diye, senin öğütlerini dinliyorum. Arkadaşlarını görmek ister diye düşündüm." O sırada muhtemelen Orkun sinirle dişlerini sıkarken Kaan konuşmaya devam etti. "Hem sen söylemiştin, burası güvenliydi. "

"Sana onları buraya getir diye demedim. Ufak da olsa her zaman risk olduğunu biliyorsun. Küçük şovlar yapacaksın diye boyundan büyük işlere kalkışıyorsun. Buraya birini getirirken bana sorman gerektiğini biliyorsun. "

"Şimdi de buraya istediğim gibi giremeyeceğimi söylüyorsun öyle mi?" Kaan'ın hırçınlık dolu sesini duyunca her an patlak verecek olan kavgaya karşı onlara doğru yürümeye başladım.

O sırada Orkun" Geç bunları!" Diye bağırdı ve sesinin şiddeti olduğum yerde durmama neden oldu. "Neyi sormak istiyorsan sor, asıl derdini söyle! Ben de sana cevabını vereyim."

Orkun'un bizden bahsettiği gün gibi ortadaydı ve muhtemelen Kaan'da anlamıştı. O sorusunu sormasın diye hareket etmeye başladım ve onları böldüm. Beni görür görmez ikisi de öfkeli gözlerle bana bakmaya başladılar. Orkun gerçeklerin ortaya çıkmasına engel olmaya çalıştığımın farkında olduğu için, Kaan ise kuzeniyle bu tartışmaya neden olduğum ve ihtimalini düşündüğü ihanet için kızgınlık duyuyordu. Yine de gerçeklerin ortaya çıktığı andan sonraki kızgınlığa maruz kalmaktansa şimdi ki bakışları kaldırabilirdim.

"İnsanlar içerideyken tartışmasanız." Diye sakince sorduğumda ikisi de bu cümlenin ve içerideki insanların umurlarında olmadığını gösterdiler. Bu noktada onları buradan ayırmam ve Kaan'ı sakinleştirmem gerekiyordu. Yoksa bu öfkeyle bugün patlayacaktı.

Bu yaptığımdan hoşlanmayacağını bilerek Orkun'a döndüm. "Bizi biraz yalnız bırakabilir misin?"

Sanki ona dünyanın en büyük hakaretini etmişim gibi yüzü düştüğünde gözleri bir Kaan'a bir bana kaydı ve son kez bana bakıp ardından başını sallayarak yanımızdan ayrıldı. O yürürken bile bana nasıl alındığını biliyordum; Kaan'ı bir kez daha ona tercih ettiğimi düşünüyordu. Oysa Kaan hiçbir zaman seçenek olmamıştı. Bilmiyor olmaması ne yazıktı.

Orkun'un ardından baktığımdan olsa gerek, kesinlikle yanlış bir hareketti, Kaan bana seslendi. Ondan tarafa dönüp gözlerinin içine baktım. Hala bir öfke var olmasına rağmen garip bir şekilde hüzün de vardı. Dün yaşananların onun açısından nasıl bir etkisi olacağını düşünmemiştim. Yorgun görünüyordu, öfkeliydi ve cevaplanmamış sorularla geziyordu. Ona ettiğim eziyeti hak etmiyordu ama gerçek bilmek istemeyeceği kadar kötüydü. Üstelik benim kurduğum bu oyunda hiçbir suçu yoktu. Ben bir karar vermiştim ve hepimiz bunun acısını yaşıyorduk.

"İyi olmana sevindim." Diye mırıldandığında gülümsedim. Öfkeliyken düzgün konuşamaz mırıldanırdı. Onun gözlerinin içine bakmak o kadar zor geliyordu ki... Eskiden beri öyleydi. Onun gözlerinin içine bakmakta zorlanırdım çünkü hep bir sırrım vardı. Diğer yandan onu o kadar da çok sevmediğimi anlar mı diye düşünerek gözlerinin içine bakamıyordum. Şimdi de aynısı yaşanıyordu. Yine gözlerimi kaçırıyor gözünün içine bakamıyordum.

"Sen nasılsın?" Diye sordum nihayet ağzımı açabildiğimde.

O sırada onun gözleri az önce Orkun'un içeri girdiği kapıya kaydı.

"Bilmiyorum." Kısa bir duraksamanın ardından devam etti. "Kafamı kurcalayan şeyler var."

"Hepimizin kafasını kurcalayan şeyler var." Dedim titrek bir sesle. "Dün gece kolay değildi ve... Hiçbirimiz iyi değiliz. En azından bugün iyi olmaya çalışsak? "

Bana şüpheli gözlerle bakmaya devam etti ancak dün yaşananları o da kaldıramadığından olsa gerek sineye çekmeye karar verdi.

"Tamam." Gözlerinde tehdit alevleri yandığında bu tamamın bir tamam olmadığını anladım. Ki zaten o da bunu açık bir şekilde belirtti. "Sonra."

Sadece başımı salladım çünkü eğer ağzını açarsam yanlış bir şey söylemekten korkuyordum. Yan yana yürüyerek eve doğru yöneldiğimiz sırada tam camın karşısında oturan ve gözü bizim üzerimizde olan Orkun'la göz göze geldik. Bana kızgınlık dolu bir bakış atıp kafasını çevirdi. Kaan'ın bu durumun farkında olup olmadığına baktığımda ise onun dalgın dalgın yere baktığını gördüm.

Bahçeden içeri girerken sanki az önce bir gerginlik yaşanamamış gibi yerlerimize oturduk ve Derin ile Ece'nin yaptıkları çayları yudumladık. Arada muhabbet dönmeye başladı ve anlık da olsa yaşanılanlar sineye çekildi. Hayatın döngüsü biraz da sineye çekmekten ibaretti ya... Hep aynı acıda takılıp kalırsan o acı hep acıtmaya devam ederdi.

Ancak bugün ben acımda takılı kalmıştım. Gülüyor eğleniyor gibi yapıyordum ama Orkun'un üzerime değmemek için çaba harcayan gözlerini görüyor, dün gece üzerime sıçrayan kanın kokusunu duyabiliyor ve o anı anbean yaşıyordum.

Kaan bir şekilde arkadaşlarının da etkisiyle unutmuş gibi yapabiliyordu. Orkun arada sohbete dahil olsa da aklı başka yerdeydi zaten.

Birkaç dakika da olsa sessizlik isteyerek banyoya gitmek için merdivenleri çıktığımda biraz nefes alırım umuduyla yüzümü yıkayıp kuruladım. Pek faydası olmasa da biraz iyi geldiğinde çıkmak için kapıyı araladım ve dibimde duran Orkun ile karşılaştım. Korkuyla iç çekip banyodan çıktığımda kenara kaysa da fazla uzaklaşmadı. Tam ona ne olduğunu sormak üzereydim ki o benden çok önce davrandı.

"Neden izin vermedin?"

Bu soruya soruyla karşılık verip salağa yatabilirdim ancak nasıl olsa inanmayacaktı.

"Çünkü Kaan'ın bana nefretle bakmasına hazır değilim." İşte gerçek ben tamamen buydum. Yaptıklarımla yüzleşmekten aciz biriydim ve bunu artık o da biliyordu.

"Anladım." Gözleri alayla etrafta dolaştıktan sonra geri bana döndü.
"Ben Kaan'ın nefretine hazırım Lara. Ben hazırken sen nasıl hazır değilsin?"

İşte bu beklemediğim bir soruydu ve verecek bir cevabım da yoktu. Zaten o da benden bir cevap beklemiyordu.

"Kaan benim kardeşim gibi ama o senin için ben yokken senin yanında olan bir arkadaş. Bana böyle söylemiştin, şimdi nasıl oluyor da bir arkadaşın nefret dolu bakışlarına katlanamıyorsun?"

Onun sesindeki sertliği hissetmek sinirlerimi bozmaya başlarken insanların da aşağıda olduğunu bilerek sakin kalmaya çalıştım.

"Bunları sonra konuşalım."

"Hayır şimdi! Mesela az önce beni gönderdikten sonra ne dedin ona? bunu konuşmamız gerekiyor. Ardından bana neden hala ondan çekindiğini söyleyeceksin."

"Sana hiçbir şey söylemek zorunda değilim. Yıllardır saklamanın ardından bir ay sonra ölebilirsin diye aşkına sahip çıkman aşkının gücünü değil, korkunun gücünü gösterir. Sen nasıl ki yıllar boyunca ağzını açıp da ona bir şey söyleyemedin ben de şimdi söyleyemiyorum. Kaan'ı seni sevdiğim gibi sevmiyorum tamam ama onu seviyorum. O benim arkadaşım ve ona sevgili olduğumuz süre boyunca kuzenini sevdiğimi itiraf edemem!"

"Seni aldatan birini gereğinden çok düşünmüyor musun sence de?"

"Bırakıp gittiğin birine hesap sormaya hakkın var mı sence?"

Cevabımın ardından yanından geçip gittim ve bu sefer beni durdurmadı. Durdurmaya yüzü de yoktu. Bu sefer ben haklıydım ve o üzerime gelmişti. Evet aşağıda onu gönderip Kaan'ın yanında durmam onun kalbini kırmıştı ama onun da benim kalbimi Kaan'ın ihanetini hatırlatarak kırmasına gerek yoktu. Hem belki o şimdi cesaret edebiliyordu ancak ben edemiyordum. Onun bunu cesaretsizliğime değil de Kaan'a karşı bir duygum olduğuna bağladığını biliyordum ve böyle düşünüyor olması beni esas kıran şeydi. Ona olan sevgimi biliyordu, eskiden de belki şimdi de... Ben her zaman bunu açıkça göstermiştim ama o her zaman görmezden gelmiş inkar etmişti. Şimdi itiraf etmek istemiyorum diye bana hesap sorması adil değildi.

Aşağıya indiğimde Kaan'ın Berk'le lafladığını ve az öncekine nazaran daha iyi göründüğünü fark ettim. En azından birimiz daha iyiydi. Derin'in yanına oturduğumda yüzümdeki gerginliği hissettiğinden olsa gerek ne oldu diye gözleriyle işaret etti. Bir şey yok dercesine başımı salladım. Sanki az önce yukarı da yanında değilmişim gibi Orkun'un nerede olduğunu sordum. Derin onun çalışma odasında işi olduğunu söyleyerek gittiğini söyledi. Demek böyle çıkmıştı yanıma. Onun arkamdan gelmesinden ve Kaan'ın onun arkamdan geldiğini görmesinden korkmuştum ve neyse ki o gelmemişti. Hatta yarım saat boyunca da gelmedi.

O sıra biz sanki hepimiz aynı arkadaş grubunun parçasıymışız gibi sohbetler ediyor birbirimize gülüyorduk. Hatta bir ara Demir ve Kaan geçen günlerde Dünya Kupası'nı kazanan Messi'nin lafını açmış, kupayı hak edenin o olduğu konusunda bir anlaşmaya varmışlardı. En başından beri oluşturdukları o sert hava bugün kırılmıştı. Bunun iyi nedenlerle olduğuna inanıyor olsaydım her şey daha güzel olabilirdi, Kaan Demir'le iyi anlaşıyordu çünkü artık onu hedef olarak görmüyordu. Hedef olarak gördüğü kişi şuan da burada değildi.

Bu sırada bu odada olmayan kişinin ise ne yaptığı muammaydı. Kim bilir biz burada oturup sohbet ederken o ne yapıyordu? Canını nasıl kurtaracağını mı hesaplıyordu yoksa söylediğim sözler yüzünden kırılan kalbini mi toparlıyordu... İçimde kendini her zaman haklamaya çalışan kız onun da beni kırdığını bağırarak beni yatıştırmaya çalıştı ama keşke yeterli olsaydı. Çünkü Orkun bilmese de bana istediğini yapmakta haklıydı çünkü şuan da canı tehlikedeyse benim yüzümdendi. Sustuklarım ve susmayı istediklerim yüzünden...

Kaan sigara içmek için dışarı çıkmayı teklif ettiğinde Demir ile Berk ona eşlik edeceğini, Eray ve Utku ise sadece yanlarında durarak hava alacaklarını söyleyerek dışarı çıktıklarında nihayet kız kıza kalabildik. Daha doğrusu bu Ece ve Derin'in geldiklerinden beri konuşmak istedikleriyle ilgiliydi.

"Ay nihayet gittiler. "Diye heyecanla konuşan Derin devamını da getirdi. "Dün gece tam olarak ne olduğunu anlatıyorsun bize."

O sırada Ece lafa girdi. "Anlatmak zorunda değilsin. Kolay olmasa gerek."

"Sorun değil." Dedim çünkü sorun değildi. Aslında dün gece bir sorundu ama öyle hissetmiyordum. Sanki yaptıklarımın cezasını çekmişim gibi garip bir sükunet vardı içimde. Yaşanan her şey dehşet vericiydi ama hak etmiştim... Sanırım bu farkındalık kafayı yememe engel oluyordu.

"Kaan'a destek olmak için gelmiştim." Yalan söylediğim için sesim titredi ama onlar muhtemelen bunu travmama bağladılar. "Sonra ben içeri girdikten birkaç dakika sonra Orkun ve Kaan'ın içinde olduğu araba yaklaştı. Onlar içeri girer girmez de silahlı saldırı başladı. Bende o hengamenin için kaldım işte. "

"Çok geçmiş olsun. Sendeki şansızlık da hiç kimsede yok." Derin sözlerinin ne kadar doğru olduğunu bilseydi dehşete düşerdi. Birkaç hafta önce tesadüfen girdiğim tuvalette Hande ve Mattias'ı duymuştum ve o zamanlar benim için şans olduğuna inandığım bu durum benim en büyük şanssızlığımdı. Dün geceki şanssızlık da bu olayın artçı depremiydi.

"Kaan bize Orkun beye iftira atıldığını, illegal şeylerle işi olmadığını söyledi. Dün geceki saldırıda ona bu suçu atanların bir saldırısıymış. "Ece'nin cevap arayan gözlerinden ve sözlerinden kaçmak çok mümkün olmadığından sadece başımı salladım. Henüz Orkun'un kim olduğunu ve tam anlamıyla ne iş yaptığını bilmiyorlardı. Zaten bilmemeleri daha iyiydi. Ben biliyordum ve bilmemek için her şeyimi verirdim.

"Kaan'ın sizi buraya getirmesi çok tehlikeli." Diye mırıldandım sabah Orkun'un Kaan'a söylediklerini hatırlayarak.

"Biz ısrar ettik. Tehlikenin geçtiğini söyledi Kaan ve bizde seni yalnız bırakmak istemedik."

"İyi ki varsınız." Dedim ve gülümseyerek ikisine de kollarımı doladım. Normalde bu tarz kucaklaşmalardan hoşlanmıyordum ama daha dün silahlı saldırının yaşandığı eve benim için gelmişlerdi.

Derin "Bu kadar duygusallık yeter." Dediğinde birbirimizden ayrılıp gülümsedik. Bu sırada kapı çaldı. Gelenin kim olabileceğini düşünerek ürkek gözlerle kapıya baktığım sırada Derin ayağa kalktı ama onun elinden tutup yerine oturttum.

"Ben bakarım." Diye mırıldanıp ayağa kalktığımda gelenin bir düşman olmasının korkusunu duyuyordum. Eğer düşmansa kapıdan gelecek değildi ancak yine de korkuyordum.
Kapıya yaklaştığım sırada diafondan kimin geldiğine baktım. Kızıl saçlı bir kadın göründüğünde biraz rahatladım çünkü pek düşmana benzemiyordu. Hatta yüzünde heyecanlı bir gülümseme bile vardı. Ellerine baktığımda çantası ve bir dosya dışında hiçbir şey göremedim.

Kapıyı açtığımda gülümsemesi büyüdü ve "Merhaba" dedi.

"Merhaba. Buyurun?"

"Ben Orkun Aslan ile görüşecektim. Bana buraya gelmem gerektiğini söyledi. " O bu cümleleri kurarken yüzünün ne kadar güzel olduğunu ve kabul etmek istemesem de tatlı olduğunu fark ettim. Orkun'un bu güzel ve tatlı kızla ne işi olduğunu merak ediyordum ki Orkun merdivenlerde göründü ve yanımdan geçerek kapıdaki kadına elini uzattı.

"Azra Yılmaz değil mi?" Kadın başıyla onayladıktan sonra yukarıyı işaret etti. "Buyurun çalışma odamda konuşalım."

Azra içeri girdiğinde Orkun onu arkasından takip ederek yukarı çıkmaya başladı ve bende farkında olmadan onları takip ettiğimi fark ettim ama maalesef bunu fark eden sadece ben değildim.

"Sen nereye geliyorsun?" Orkun'un bana sessizce sorduğu sorunun abes olmamasına rağmen abes olduğunu ima edercesine gülerek kollarımı birbirine bağladım.

"Sizin yanınızda duracağım. "

"Neden?" Bu sırada Azra merdivenin başına ulaşmış ne yapması gerektiğini bilmediği için bize bakıyordu.

"Çünkü bu işleri beraber halledeceğimizi söylemiştim."

"Bu o işlerden değil. Asistan arıyorum, Hande'yi işten çıkardım ya hani."

Asistan mı? Tanrım neden asistanlar bu kadar güzel olmak zorundaydı? Sarışınlardan çektiğim yetmiyormuş gibi şimdi bir de kızıllardan mı çekecektim!

"O zaman bir iş görüşmesi nasıl oluyor öğrenmek için gelemez miyim?" Şirince gülümsedim ve buna karşılık onun iç çekmesini izledim.

Sonunda tamam dediğinde yanından geçerek merdivenleri çıkmaya başladım. Arkamdan "Sana hayır demeyi öğrenmem gerek." Diye homurdandığını duydum.

Evet kesinlikle bana hayır demeyi öğrenmesi gerekiyordu. Mesela ben hayır demeyi biliyordum ve birazdan Azra'nın işe girmesine hayır diyecektim. Daha doğrusu onun hayır demesi için gereken her şeyi yapacaktım.

***Bölüm Sonu

Instagram: katrekitapp

Continue Reading

You'll Also Like

24.8K 2.7K 17
"Sadece kötü olmakta iyiyim." Her zaman bizlere ana karakterler iyi sunuldu,kusursuzlardı ama burada öyle değil o sevilmeyen kötü karakterin neden bö...
1.4K 444 47
All genres and categories available. Española, Portuguesa, Türk, Française, Italiana, Deutsche, العربية, Russian 05. Romance (General) 06. Teen Ficti...
1.7M 54.8K 24
"Zorla evlendik farkındasın değil mi?" dedim dehşetle. Umursamadı ve gözlerimin en derine bakıp, belimde olan eli belimi okşamaya başladı. "Evet kar...